taxta: f. Tahta. Sinip taxtisi – Sınıf tahtası. Qara taxta – Kara tahta; yazı tahtası. Shahmet taxtisi – Satranç tahtası. Ash taxta – Mutfak tahtası. Taxta tömür – Varak demir. Taxta chay – Tablet çay.
taxtay: f. Tahta.
taxtayliq: f.u. Tahtalı.
taxtiche: f. Küçük raflar.
taxtilash: bk. taxtilimaq.
taxtilimaq: Ekin için hazırlannuş toprağın tahta gibi düzgün dört köşeli hale getirilmesi.
taxtiwéshi: f.u. Raf, kanape.
taj: a. Taç.
tajawuz: a. Tecavüz. Tajawuz qilmaq – Tecavüz etmek. Bir-birige tajawuz qilmasliq – Birbirine tecavüz etmemek.
tajawuzchi: a.u. Tecavüz eden, saldıran.
tajawuzchiliq: a.u. Tecavüzkârlık. Tajawuzchiliq urushi – Tecavüzkârlık savaşı.
Tajik: Tacik. Tajik ayili – Tacik kadını. Tajik tili – Tacik dili. Tashqorghan Tajikliri – Taşkorgan Tacikleri (Taşkorgan, Kaşgar yöresindeki bir Tacik nahiyesi).
tajliq: a.u. Taçlı, taç sahibi.
tak: Sorkun dalı, bağ çubuğu.
takallashmaq: Ağız kavgası yapmak. Teng takallashmaq – Karşılıklı ağız kavgası yapmak. Séning bilen gep takallashqili bolamdu! – Senin ile ağız kavgası yapılır mı! Séning bilen gep takallashqan barmu? – Seninle ağız kavgası yapan birisi var mı?
takallishish: Ağız kavgası yapma; kavgalaşma.
takamul: a. Gelişme, ilerleme, inkişaf, olgun, sağlam.
tapa: Serzeniş, başa kakma, tekdir. Tapa qilmaq – Serzeniş etmek, başına kakmak, tekdir etmek.
tapa-tene: u.a. Serzeniş ve ayıplama.
tapan: Taban (ayak tabanı) 2. İsbit 3. Ökçe.
tapanche: f. Tabanca.
tapawet: f. Kazanç, gelir. U tapqan tapawitini serp qilip qoyghan – O kazancını sarfedip bitirmiş.
tapawetlik: f.u. Kazançlı, gelirli.
tapchi: Kıt, azalma, yetersiz. Pul tapchi bolup qaldi – Para kıtlığı baş gösterdi.
tapilimaq: Tenbih etmek, uyarmak, ikazda bulunmak.
tapqan-tergen: Bulunan ve biriktirilen.
tapqur: Zihni çevik, hazırcevap.
tapqurluq: Zihin çevikliği, hazırcevaplık.
tapquzmaq: (tapmaq'tan) Bulmaya zorlamak.
tapquzush: Bulmaya zorlama.
tapmaq: Bulmak. Izlep tapmaq – Arayıp bulmak. Oylap tapmaq – Düşünerek bulmak. U oghul tapti – O oğul doğurdu. Tereqqiy tapmaq – Gelişmek. Zorur dep tapmaq – Önemli bulmak. Kaza tapmaq – Ölmek. Tinim tapmaymen – Dinlenmeksizin hareketteyim. Uning könglini taptim – Onun gönlünü aldım.
tapsa: Eşik. Tapsamda ayighing bolmisun – Bir daha eşiğime ayak basma.
tapshurma: Ödev, vazife.
tapshurmaq: Teslim etmek, vermek, emanet etmek, sunmak, havale etmek. Atlarni béqishni oghlumgha tapshurdum – Adan bakması için oğluma teslim ettim.
tapshuruq: Ödev, vazife.
tapshurush: Teslim etme, verme, emanet etme, sunma, havale etme.
taptalma: Çiğnenme.
taptash: Çiğneme.
taptatmaq: (taptimaq'tan) Çiğnetmek.
taptimaq: Çiğnemek.
tapturush: Bulmaya zorlama.
tapur-topur: takl. Takır tukur. Ular tapur-topur kirip keldi – Onlar takır tukur giriverdi.
tar-mar: Tar-mar qilmaq – Tarumar etmek.
tar-tapchuq: Küçük, dar.
taraj: f. bk. talan-taraj.
taraqan: Hamamböceği.
taraqqida: takl. Pat diye. Ishik taraqqida qilip échildi – Kapı pat diye açılıverdi.
taraqlash: Gürültü olma.
taraqlatmaq: (taraqlimaq'tan) Gürültü yapmak.
taraqlimaq: Gürültü olmak.
taraqsiz: Taralmamış. Uning chéchi taraqsiz – Onun saçı taralmamış.
taram: Tutam. Bir taram chach – Bir tutam saç.
taram-taram: Dal dal; ayrı ayrı. Taram-taram chach – Dal dal saç. Taram-taram yash – Dal dal akan göz yaşı.
Taranchi: Moğalca olan bu kelime, çiftçi anlamındadır. 18. yüzyılda Doğu Türkistan Kalmuk istilasına maruz kalır. İşte o zaman, çiftçilik yaptırmak amacıyla, güneyden kuzeydeki verimli topraklara zorunlu göç uygulanır. Bu göçmenlere Kalmuklar Tarançi adını verir.
targhil: Çizgili, kaplansı. Targhil at – Çizgili renkli at. Qara targhil – Siyah çizgili. Targhil alma – Bir tür siyah çizgili elma.
tarix: a. Tarih. Tarixtin burnuqi – Tarihten önceki. Tarixi Hemidiy – Tarihi Hamidi (Doğu Türkistanlı tarihçi Musa Sayrami'nin (1836-1917) Sultan Abdulhamid II'e bağışladığı Yakup Bey dönemine ait eser).
tas: Biraz, az kaldı. Harwu aghdunilup kétishke tasla qaldi – Araba devrilmeye az kaldı. Yiqilip chüshkini tasla qaldim – Düşeyazdım.
tasadip: a. Tesadüf.
tasadipen: a. Tesadüfen.
tasadipiy: a. Tesadüf.
tasadipiylik: a.u. Tesadüf hali.
tasqam: Elekle bir defada elenebilen unun veya dan gibi tahılın miktan. Bir tasqam tériq – Bir elek dan.
tasqash: Eleme.
tasqimaq: Elemek.
tasma: Kayış. Tasma pota – Kayış kemer.
tasmichi: Kayışçı; kayış satan veya hazırlayan kimse.
tashalma: Bir tür ufak sonbahar elması.
tashaynida: dan başka, onun dışında. Höjjetlerni ügen'genning tashaynida – Belgeleri öğrenmenin dışında.
tashbasma: Taş basması.
tashchay: Kalıba vurulmuş Çin çayı.
tashchi: Taşçı; taş oyma sanatı ile meşgul olan kimse.
tashqawa: Kabağın bir türü.
tashqi: Dış, harici. Tashqi körünüsh – Dış görünüş. Tashqi soda – Dış ticaret. Tashqi siyaset – Dış politika. Tashqi ishlar ministirligi – Dış işleri bakanlığı.
tashqin: Taşkın, taşma, akın, su baskını, sel gibi.
tashqindimaq: Dökülmek, akmak, taşmak.
tashqiri: Dışarı. Öydin tashqirida – Evin tışında. Imdin tashqiri – Onun dışında. Buningdin tashqiri – Bundan başka.
tashqiridin: Dışarıdan. Tashqiri hoyla – Dış avlu. Tashqirigha chiqmaq – Dışarı çıkmak. Tashqirigha mal élip chiqmaq – Dışarıya mal götürmek. Tashqiridin mal élip kirmek – Dışarıdan mal getirmek. Nöwettin tashqiri – Nöbetin dışında.
tashqiriqi: Dış, harici. Tashqiriqi muhit – Dış muhit; çevre.
tashqoyun: Ichqoyun-tashqoyun bolmaq – İçiçe yaşamak; sıkı dost olmak.
taziliq: Temizlik. Balilarning tazilighini saqlash punkti – Çocukların sağlığını koruma şubesi.
tazilimaq: f.u. Temizlemek. Kiyim tazilimaq – Elbise temizlemek. Chish tazilimaq – Diş fırçalamak. Öyning hawasini tazilang! – Evin havasını tazeleyin!
tazim: a. 1. Başını eğerek selamlamak 2. Saygı, ihtiram.
tazqara: Kartal, altın kartal 2. Anka; bk. qorultaz.
teberrük: a. bk. tewerrük.
tebessum: a. Tebessüm, gülümseme. Tebessum qilmaq – Tebessüm etmek, gülümsemek.
tebiet: Tabiat, doğa. Tebiet dersi – Tabiat dersi. Tebieti yaman adem – Kötü huylu adam.
tebietchi: a.u. Doğa bilimleri ile uğraşan kimse.
tebietlik: a.u. Yaman tebietlik kishi – Kötü huylu kişi.
tebietshunas: a.f. bk. tebietchi.
tebietshunasliq: a.f.u. Doğa bilimleri işi.
tebiiy: a. Tabiî, doğal. Tebiiy rewishte – Tabiî halde. Buning shundaq bolushi tebiiy – Bunun öyle olması tabiî. Tebiiy penler – Doğa bilimleri, pozitif ilimler. Tebiiy apet – Doğal afet.
tebiiylik: a.u. Doğal, tabiîlik.
tebiqe: a. Tabaka, kat. Her tebiqe xelqi – Her tabaka insanları. Ijtimaiy tebiqe – Sosyal tabaka, içtimaî tabaka.
tegdürmek: (tegmek'ten) Değdirmek, dokundurmak. Nishangha tegmek – Hedefe değmek; hedefe vurmak. Til tegdürmek – Hakaret etmek. Uninggha til tegdürmeng – Onun hakkında kötü söz söylemeyin.
tegmek: Değmek, dokunmak. Yerge tégey-tégey dep qaldi – Yere değmeye az kaldı. Tégip turmaq – Bitişik olmak. Nishangha tegmek – Hedefe vurmak. Manga shu tegdi – Benim elime şu geçti. Her birige köp pul tegdi – Her birinin eline çok para geçti. Uninggha aptap tegdi – Ona güneş dokundu. Erge tegmek – Kocaya varmak. Ölüm tegmigür! – Ölme! yaşa! Éghiz tegmek – Tadına bakmak. Tégip ketmek – Dokunuvermek. Jangha tegmek – Bıkmak, usanmak. U jénimgha tegdi – O bıktırdı; O canımı sıktı. Xet öz waxtida tegdi – Mektup zamanında ulaştı. Uning ziyini tégidu – Onun zararı dokunur. Ziyini tegmise édi – Zararı dokunmasa idi. Qolum tegmeydu – Vaktim yok. Köz tegdi – Göz değdi; Nazar değdi. Köz tegmisun! – Göz değmesin!
tehdit: a. Tehdit. Tehdit qilmaq – Tehdit etmek.
tehlike: a. Tehlike.
tehlikilik: a.u. Tehlikeli.
tehlil: a. Tahlil, inceleme. Tehlil qilmaq – İncelemek.
text: f. Taht. Textke minmek – Tahta çıkmak. Texttin chüshürmek – Tahttan indirmek.
textirawan: f. Tahtırevan.
tejribe: a. Tecrübe. Tejribe élish – Tecrübe edinmek. Tejribe körgen – Tecrübeli. Tejribisi chong adem – Tecrübeli adam. Tejribe qilmaq – Tecrübe etmek. Tejribe étizi – Tecrübe tarlası. Tejribe alghuchi – Tecrübe edinen.
tejribexana: a.f. Laboratuvar.
tejribichi: a.u. Tecrübe eden; tecrübe edinen.
tejribikar: a.f. bk. tejribichi.
tejribikarliq: A;f.u. Tecrübe edinmeklik.
tejribiperest: a.f. Tecrübe taraftarı.
tejribiperestlik: a.f.u. Tecrübe taraftarlığı.
tejribisiz: a.u. Tecrübesiz.
tejribisizlik: a.u. Tecrübesizlik.
tejribüik: a.u. Tecrübeli.
tek: Üzüm sorkun dalı.
tekamil: a. bk. takamul.
tekbir: a. Tekbir. Tekbir éytmaq – Tekbir getirmek.
tekche: f. Niş, duvargözü.
tekebbur: a. Kibirli, mağrur, burnu büyük.
tekebburane: a.f. Mağrurâne, yüksekten bakarak.
tekebburlanmaq: a.u. Kibirlenmek.
tekebburluq: a.u. Mağrurluk.
tekellup: a. Tekellüf.
tekellupsiz: a.u. Tekellüfsüz.
tekinlik: Bedavalık.
tekit: a. Tekit. Tekit qilmaq – Tekit etmek.
tekitlimek: Tekit etmek.
tekiye: a. Yastık.
tekkiye: ağ. bk. yastuq.
tekküzmek: (tegmek'ten) Değdirmek, dokundurmak. Qol tekküzmek – El değdirmek; elle dokunmak. Köz tekküzmek – Göz değdirmek; nazar değdirmek. Tilingni tekküzme! – Kötü söz söyleme! Hakaret etme!
tekshi: Eşit. Tekshi qilmaq – Eşit yapmak. Tekshi bolmaq – Eşit olmak. Tekshi emes – Eşit değil.
tekshilenmek: Eşit hale gelmek.
tekshiletmek: (tekshilimek'ten) Eşit hale getirtmek.
tekshilik: Düzlük 2. Düzenlilik 3. Yüzey, satıh.
tekshilimek: Ayni seviyeye getirmek; yüzeyi düzgün hale getirmek.
tekshürgüchi: Müfettiş.
tekshürmek: İncelemek.
tekshürtküzmek: (tekshürtmek'ten) İncelettirmek.
tekshürtmek: (tekshürmek'ten) İnceletmek.
tekshürülmek: İncelenmek, araştırılmak.
tekshürülmigen: İncelenmemiş, araştınlmamış. Tekshürülmigen bayliqlar – İncelenmemiş zenginlikler; araştırılmamış kaynaklar.
tekti: Temel, esas, çekirdek, aslı. Tektini yaxshi bilmeymen – Aslını iyi bilmiyorum. Tektini sürüshtürmek – Aslını aramak; aslım takip etmek.
tekzar: f. Bağ.
tekzarliq: f.u. Üzüm bağı.
teqdim: a. Takdim. Teqdim qilmaq – Takdim etmek.
teqdir: a. 1. Kader. Öz teqdirige özi ége bolush – Kendi kaderini kendisi tayin etme. Teqdiring shu éken – Kaderin şöyleymiş. Teqdiringdin kör – Kaderinden gör. 2. Vaka, hadise, olay, hal. Undaq bolghan tekdirde – Öyle olduğu halde. Bu teqdirde – Bu halde.
teqdir-qismet: a. Kader ve kısmet.
teqdir-tenqit: Takdir ve tenkit.
teqdirlenmek: a.u. Takdir edilmek, ödüllenmek.
teqdirlesh: Takdir etme.
teqdirlimek: a.u. Takdir etmek.
teqdirname: a.f. Takdirname (takdirname).
teqiq: a. Yasak, men. Teqiq qilmaq – Yasaklamak, menetmek.
teqiqlenmek: a.u. Yasaklanmak.
teqiqlimek: a.u. Yasaklamak, menetmek.
teqip: a. Takip. Teqip qilmaq – Takip etmek.
teqlit: a. Taklit. Teqlit qilmaq – Taklit etmek.
teqlitchi: a.u. Taklitçi.
teqlitchilik: a.u. Taklitçilik.
teqriben: a. Takriben, yaklaşık.
teqribiy: a. Takribi, tahminî.
teqsim: a. Taksim, bölme. Teqsim qilmaq – Taksim etmek, bölmek.
teqsimat: a. Taksim, bölme, paylaşma, pay.
teqsir: a. Bay, bey, efendi.
teqwa: a. Takva.
teqwaliq: a.u. Takvalık, takva olma hali.
teqwidar: a.f. Takva.
teqwidarliq: a.f.u. Takvalık, takva olma hali.
tel-töküs: Büsbütün, tam olarak, tüm, baştan başa, hepsi. Planni tel-töküs ashurup orunlash – Planı tam olarak fazlasıyla becermek. Mesile tel-töküs bel qilinmidi – Mesele tam olarak hallolmadı.
temtilimek: Elle yoklamak. Temtilep barmaq – Elle yoklayıp varmak.
temtiresh: Şaşırma, sersemleme, şaşma.
temtirimek: Şaşırmak, sersemlemek, şaşmak.
tenbel: f. Tembel.
tenbellik: f.u. Tembellik.
tenbi: a. İhbar, haberdar etme 2. Azarlama, kınama, tenbih. Tenbi bermek – Tenbih etmek.
teneppus: a. Teneffüs, dinlenme.
teng: Eşit, aynı, denk. Teng qilmaq – Aynı hale getirmek. Teng bolmaq – Eşit olmak. Teng kelmek – Eşit olabilmek. Téngi yoq tenha – Eşi yok yalnız. Teng bahaliq – Eşit fiyatlı. Teng qimmetlik – Eşit değerli. Teng küchlük – Eşit kuvvetli. Teng bulungluq – Eşit köşeli. Teng tereplik – Eşit yanlı. Teng mutanasip – Eşit nisbet. Teng yanliq – Eşit yanlı. Teng ülüshlük – Eşit hisselik. Teng tesirlik – Eşit tesirli. Teng tesir qilghuchi – Eşit tesir eden. Teng tesirlik küchler – Eşit tesirli güçler. Teng hoquq – Eşit hukuk. Teng hoquqluq – Eşit hukuklu. U sanga teng emes – O sana denk değil. Öz ténging bilen bol – Kendi eşitin ile buluş. Teng yérimi – Tam yarısı.
teng-tush: Eş-dost.
teng-tushluq: Eş-dost olma hali.
tengdash: Akran, yaşıt, denk, eş, benzer. Uning bilen men tengdash – Onun ile ben yaşıt. Tengdishi yoq – Benzeri yok.
ter: Ter. Terge patmaq – Ter içinde kalmak. Ter basmaq – Çok terlemek. Ter tökmek – Ter dökmek. Qara terge chüshmek – Tere boğulmak.
terbiydik: a.u. Terbiyeli.
terbiye: a. Terbiye. Terbiye bermek – Terbiye vermek. Terbiye qilmaq – Terbiye etmek. Terbiye almaq – Terbiye almak. U méning terbiyemde – Ona ben bakıyorum. Beden terbiye – Beden terbiye; beden eğitimi.
tereqqiyperwer: a.f. Terakki-perver, gelişme taraftan.
tereqqiyperwerlik: a.f.u. Gelişme taraftarlığı.
terep: a. Taraf. Her terep – Her taraf. Her ikki terep – Her iki taraf; iki taraf da. Her tereplime – Bütün yönüyle. Ular bizning teripimizge ötti – Onlar bizim tarafımıza geçti. U sheher terepke qarap ketti – O şehir tarafına doğru gitti. Qarshi terep – Karşı taraf.
terep-terep: a. Her taraf. Terep-tereplerde – Her tarafta. Terep-terep bolmaq – Bölünmek, parçalara ayrılmak.
terepdar: a.f. Taraftar. U bizge terepdar – O bizden yana.
tereplik: a.u. Bizning tereplik – Bizim taraftan. Bir tereplik – Bir taraflı.
terepmu-terep: bk. terep-terep.
teret: Aptes, gusul. Teret almaq – Aptes almak. Teret sundurmaq – Aptesi bozmak. Teretke tashqirigha chiqmaq – Aptes için dışarı çıkmak. Chong teret – Dışkı. Teret qilmaq – Dışkısını salmak.
tersek: Tömür-tersek – Demir ve demire benzer şeyler.
terte: Ok, araba oku. Harwining tertisi – Arabanın oku.
tertip: a. Tertip. Kün tertibi – Günün programı. Tertip bilen – Sıra ile; düzenli bir şekilde. Tertibi yoq – Düzensiz. Tertip ornashturmaq – Düzene koymak; kargaşalığı ortadan kaldırmak. Tertipni buzmaq – Düzeni bozmak. Tertipke salmaq – Düzene koymak.
tertiplesh: a.u. Düzene koyma.
tertiplik: a.u. Tertipli, düzenli.
tertiplimek: a.u. Düzene koymak; düzenli hale getirmek.
tertipsiz: a.u. Tertipsiz, düzensiz.
tertipsizlik: a.u. Tertipsizlik, düzensizlik.
terz: a. Tarz. Shu terzde shu – Tarzda.
tes: Zor, zahmetli. Tes emes – Zor değil.
tesedduq: a. Kurban. Qan we jénimiz tesedduq – Canımız kurban olsun; Canımız feda olsun. Tesedduqung bolay – Canım sana feda olsun.
tesek: Tömür-tesek — bk. tersek.
tesella: a. Teselli, avutma. Tesella bermek – Teselli etmek.
teserrup: a. Tasarruf.
tesewwup: a. Tasavvuf.
tesewwur: a. Tasavvur. Tesewwur qilmaq – Tasavvur etmek.
tesir: a. Tesir, etki. Tesir qilmaq – Tesir etmek. U yaman tesir qildi – O kötü tesir etti. Qolungdin kelse, uninggha tesir qil – Elinden gelse onu etkile. Qarshi tesir – Karşı tesir. Bu ish yaman tesir qaldurdi – Bu iş kötü tesir bıraktı.
tesirat: a. 1. Tesir, etki 2. İntiba, izlenim 3. Heyecan, duygu.
tesirchan: a.u. Duygulu.
tesirlendürmek: Tesir etmek, etkilemek, duygulandırmak.
tégide: Temelinde, altında. Buning tégide bir nerse bar – Bunun temelinde bir şey var.
tégidin: Temelinden, altından.
tégish: Değme, ait, dokunma. Bu manga tégish – Bu bana ait.
tégishinche: Gereğince, yeterince, uygun halde.
tégishiwalmaq: Değiştirmek.
tégishiwetmek: Değiştirivermek.
tégishlik: Lazım, uygun, ait, gerekli. Charilarni körmek tégishlik – Gereken çareler uygulanmalı. Tégishlik yosunda – Uygun halde. Tégishlik bolmaq – Ait olmak. Bu bizge tégishlik – Bu bize ait.
tégishsiz: Uygunsuz. Tégishsiz chayda – Uygun olmayan yerde; uygunsuz yerde.
tégishtürmek: (tégishmek'ten II) Değiştirtmek.
tégishtürülmek: Değiştirilmek.
tégishtürülüsh: Değiştirilme.
téwilgha: bot. Çayır melikesi, erkeç sakah.
téwilghiliq: Erkeç sakaldık.
téwip: a. Tabip, doktor.
téwipchiliq: Tabiplik, doktorluk.
téwipliq: Tabiplik, doktorluk.
téxi: Daha, da, bir de, halen, şimdi.
téxiche: Halen, şimdiye kadar.
téxichila: Halen, şimdiye kadar. U téxichila kéwezlikte ishlimekte idi – O halen pamuk tarlasında işlemekte idi.
téxighiche: Şimdiye kadar.
téxnik: r. Teknik.
téxnika: Teknik araçlar, donatım.
téxnikom: r. Teknikum, lise.
téjelmek: Tasarruf edilmek, iktisat edilmek.
téjesh: Tasarruf etme.
téjimek: Tasarruf etmek.
téjimel: Serseri, avare, sefil. Yolni karwandin surang, sözni téjimeldin – ata. Yolu karvandan sor, sözü serseriden.
tére-pireng: Telaş, endişe, panik, birbirine girmek. Tére-pireng bolmaq – Telaşa kapılmak; birbirine girmek. Tére-pireng bolup qachmaq – Panik içinde kaçmak.
tére-testek: Çeşitli deri ham maddeleri.
térek: Kavak ağacı. Aq térek – Beyaz kavak. Kök térek – Mavi kavak. Tagh térek – Dağ kavağı. Qapaq térek – Kavağın bir türü.
téri-péreng: Téri-péreng bolmaq – Paniğe kapılmak; darmadağın olmak.
tétim: Çitmik, fiske. Bir tétim tuz – Bir fiske tuz.
tétimaq: Tatmak, çeşnisine bakmak. Éghizgha tétighidek bir nerse – Lezzetine doyulabilecek bir şey. Tétip baqmaq – Tadına bakmak. Temini tétip körüng – Tadına bakın. Bu néme tétidu? – Bu ne tat? Bir özi on ademge tétidu – Tek kendisi on adama karşı koyar. Bir tiyingha tétimaydu – Bir İuruşa değmez.
tétish: bk. tétimaq.
tétitish: Tattırma.
téyilghaq: Kaygan.
téyilghaqlik: Kayganlık.
téyilish: Kayma.
téyilmaq: Kaymak, U changghida téyilishni yaxshi körüdu O kayakta kaymayı seviyor.
téyish: bk. taymaq.
téyiz: Sığ; çok derin olmayan. Téyiz su – Sığ su.
téyizlik: Sığlık. Chungqur-téyizligini bilmey, hergiz sugha chüshmigin – Derin veya sığlığını bilmeden hiçbir zaman suya girme.
til: Dil. Ana tili – Ana dili. Uyghur tili – Uygur dili. Edebiy til – Edebî dil y.d. Saatning tili – Saat dili, saat ibresi. Til tekküzmek – Hakaret etmek. Tili kemtük – Kekeme. Tilim kelmeydu – Telaffuz edemiyorum. U tilidin ilindi – O dilinden yakalandı. Öz tilingdin kör – Kendi konuşmandan gör. Balining tili chikti – Çocuk konuşmaya başladı; Çocuk dillendi. Til almaq – Söz dinlemek. Til almash – Söz dinlemez. Tilgha almaq – Dile getirmek. Tilgha almasliq derijide – Dile getirilmesi güç. Tilgha élip bolmaydu – Söylenmesi imkansız. Til anglimaq – Tenkite maruz kalmak. Tilimning uchida turudu – Dilimin ucunda. Til biriktürmek – Ağız birliği etmek. Tilingni tart – Konuşmanı kes. Tilingni saqla – Ağzını sıkı tut. Tildin qalmaq – Dili tutulmak. Tilgha kelmek – Dile gelmek. Tilgha kirmek – Söz dinlemek.
tilchi: Dilci.
tilek: Dilek. Tiligingni éyt! – Dileğini söyle! Tüp tiligim seni körüsh – Asıl dileğim seni görmek.
Tinchmusiz: Esen misiniz? Tinch kurulush – Barış içindeki yapım. Tinch yol bilen – Banş yolu ile. Tinch bolmaq – Sakin olmak. Tinch turmush – Barış ve huzur içindeki hayat.
tinchsiz: Huzursuz.
tinchsizlandurmaq: Huzursuz etmek.
tinchsizlandurush: Huzursuz etme.
tinchsizlanmaq: Huzursuzlanmak, tedirgin olmak.
tinchsizliq: Huzursuzluk, tedirginlik.
tinchsizlimaq: Huzursuz etmek, tedirgin etmek.
tinchsizlinish: Huzursuzlanma, tedirgin olma.
tingchi: Casus, dedektif, gizli dinleyen.
tingirkimaq: Hayret etmek, şaşırmak.
tinglanmaq: Duyulmak.
tinglash: Dinleme.
tinglatmaq: Dinletmek.
tinglimaq: Dinlemek.
tingshash: bk. tinglimaq.
tingshighuchi: Dinleyici.
tingshimaq: Dinlemek. Gep tingshimaq – Söz dinlemek. Tingshanglar! – Dinleyin!
toxtatqusiz: Karşı konulamaz, zaptolunamaz, coşkun, durdurulamaz.
toxtatmaq: Durdurmak. Mashinini toxtatmaq – Otomobili durdurmak. Biz qanning éqishini toxtutalmiduq – Biz kanın akışım durduramadık. Toxtutup bolmaydu – Durduramaz. Suni toxtatmaq – Suyu durdurmak. Öz-özini toxtutup alalmay – Kendini durduramadan. Külkemni toxtutalmidim – Kendimi gülmekten alıkoyamadım. U köz yéshini toxtutalmidi – O göz yaşını durduramadı. Gepni toxtat! – Konuşmayı kes! Özini toxtatqan kishi – Ağırbaşlı kişi.
toxtimaq: Durmak. Aptobus toxtaydighan jay – Otobüs durağı. Paraxot pristanda toxtidi – Gemi limanda durdu. Mashinam yolda toxtap qaldi – Otomobilim yolda duruverdi. Toxtap turung! – Durun! Toxtap qalmaq – Duraksamak. Pütün ish toxtap qaldi – Bütün iş duraksadı. Yürigim toxtidi – Kalbim durdu. Uning qéni toxtap qaldi – Onun kanı durdu. Toxtighan adem – Yaşlı adam.
toxtimay: Durmadan, durmaksızın.
toxu: Tavuk. Kürük toxu – Kuluçka, gurk. Toxu göshi – Tavuk eti. Kishining toxusi kishige ghazdek körüner – d. Kişi tavuğu kişiye kaz görünür. Toxu yili – Tavuk yılı (12 hayvan takviminin tavuk yılı, yüzyılımızın 1933, 1945, 1957 yıllan tavuk yılıdır). Qum toxusi – Toy kuşu. Néken toxusi – Yaban horozu, çalı horozu. Yawayi toxu – Çalı horozu, yaban horozu.
toxu-tümen: Ev kuşlan.
toxuxana: u.f. Tavuk kümesi.
toxuköz: Sıçankulağı.
tok: r. Elektrik.
tok-tok: Ağaçkakan.
toku: bk. tokur.
tokulash: Aksaklama, aksaklaş.
tokuldimaq: Takırdamak. Almilar tokuldap yerge chüshti – Elmalar tak tak diye yere düştü.
tokulimaq: Aksaklamak.
tokur: ağ. Ayaksız, aksak.
tokurluq: Aksaklık.
toq: Tok. Toq adem – Tok adam. Toq turmush – Müreffeh hayat. Toq yashimaq – Tok olarak yaşamak. Toq tamaq – Besinli yemek. Toq qizil – Koyu kızıl. Ach-toq – Aç ve tok. Könglüm toq – Gönlüm tok, eminim.
toqalliq: Kuma. U toqalliqqa chiqiptu – O kuma olarak evlenmiş.
toqam: Eğerin altındaki keçe, yamçı; bk. toqum.
toqayliq: Söğütlük, çalılık.
toqchiliq: Tokluk. Toqchiliqta yashimaq – Müreffeh hayat geçirmek.
toqquz: Dokuz. On toqquz – On dokuz. Toqquz yüz – Dokuz yüz. Toqquz yüzinchi – Dokuz yüzüncü. Toqquzimiz tel-turmush parawan – Her şeyimiz var, geçimimiz iyi. Toqquz köz – Kuyruk sokumu kemiği.
toqquzinchi: Dokuzuncu.
toqquzluq: Dokuzluk.
toqquztonluq: Göbek, taşlık.
toqluq: Tokluk. Memlikette toqluq – Ülkede tokluk.
toqmaq: Tokmak.
toqmaqlash: Tokmaklama.
toqmaqlimaq: Tokmaklamak, tokmak ile dövmek.
toqsan: Doksan. Toqsan yillik – Doksan yıllık. Toqsan toqquz atliq – Doksan dokuz atlı.
toqsininchi: Doksanıncı.
toquchaq: Elma cinsi.
toqughluq: Eyerlenmiş. Toqughluq at – Eyerlenmiş at.
toldurmaq: Doldurmak. Royxetni toldurmaq – Formu doldurmak. Idishini su bilen toldurmaq – Kabı su ile doldurmak. Liq toldurmaq – Tam doldurmak.
toldurulmaq: Doldurulmak.
toldurulush: Doldurulma.
tolduruwetmek: Dolduruvermek.
toldurush: Doldurma.
tolghaq: Doğum sancısı.
tolghan: Dolmuş, dolu olmuş.
tolghanmaq: Çevrilmek, döndürülmek.
tolghawetmek: Çevirivermek, döndürüvermek.
tolghawitish: Çeviriverme, döndürüverme.
tolghash: Çevirme, döndürme.
tolghimaq: Çevirmek, döndürmek.
tolghughuch: Keski ile delik açan alet.
tolghumach: Bükülü, eğri, eğri büğrü.
tolghuzmaq: (tolmaq'tan) Doldurmak.
tolghuzush: Doldurma.
tolilash: Çoğaltma, artırma.
tolilimaq: Çoğaltmak, artırmak.
tolima: Çokça, aşırı, yersiz, lüzumsuz.
tolimaq: Örmek, çetemek, onarmak.
tolimu: bk. tolima.
tolqun: Dalga.
tolqunlanmaq: Dalgalanmak. Déngiz tolqunlinip ketti – Deniz dalgalanıverdi.
tolqunlatmaq: (tolqunlimaq'tan) Dalgalandırmak.
tolqunlimaq: Dalgalanmak.
tolqunsiman: Dalgalı, dalga şeklinde.
tolmaq: Dolmak. Tolup ketmek – Doluvermek. Tolup yatqan – Çok. Tolup tashqan – Dolup taşmış. Manga on yash toldi – Bana on yaş doldu. Tolghan ay – Dolun ay. On töt künlük aydek tolup tashqan chiray – Ondört günlük ay gibi güzel sima.
toluksiz: Dolu olmayan, tam değil. Toluqsiz ottura mektep – Orta okul. Toluq ottura mektep – Lise.
toluq: Dolu, tam, tüm. Tolughi bilen – Tamamıyla. U toluq tölidi – O tamamını ödedi. Toluq hoquqluq – Tam hukuklu. Toluq jawap – Tam cevap.
toluqlash: Tamamlama, bütünleme, doldurma.
toluqlimaq: Tamamlamak, bütünlemek, doldurmak.
toluqluq: Doluluk, tam olmak, bütünlük.
toluqturmaq: (toluqlimaq'tan) Doldurmak, tamamlamak. Kutupxanini yéngi kitaplar bilen toluqturduq – Kütüphaneyi yeni kitaplar ile doldurduk.
toluma: bk. tolima.
tolun: Dolun, dolu. Tolun ay – Dolun ay.
tolush: Dolma, doluş.
tom: Kalın, tıknaz.
tompakliq: Tümseklik, dışbükeylik.
tompaq: Çıkıntı, tümsek, dışbükey.
tompaymaq: Tümsek hale gelmek.
tompaytmaq: (tompaymaq'tan) Tümsek hale getirmek.
tomuchuq: İspenoz.
tomur: Kök 2. Damar. Qan tomuri – Kan damarı. Sözning tomuri – Sözün aslı (anlamı).
tomurchi: Halk hekimi.
tomurlanmaq: Köklenmek. kökü tutmak.
tomuz: f. Temmuz ayının sıcağı.
ton: Gocuk.
tong: Don, buz. 2. Ham, olmamış, olgunlaşmamış 3. Kaba.
tonglimaq: Üşümek, donmak. Muz tonglimaq – Buz tutmak. Yer tonglap qaldi – Yer don oldu. Qishning soghuqida tonglighandin, yazning issighida ölgen yaxshi – d. Kışın soğuğunda üşümektense, yazın sıcağında ölmek daha iyi.
tongluq: Kabalık. Tongluq bilen étilghan söz – Kabaca söylenmiş söz.
tonglutulmaq: Don haline getirilmek.
tonglutush: bk. tonglatmaq.
tongmaq: Üşümek.
tongush: Üşüme.
tonluk: Giyimli; giyimi kuşamı yerinde.
tonna: r. Ton.
tonniliq: r.u. Tonlu. Besh tonniliq – Beş tonlu.
tonuq: Tanık, şahit.
tonuqluq: Tanıklık.
tonulghan: Tanılmış, belli, aşikar, ünlü.
tonulmaq: Tanılmak, bilinmek, ünlü olmak.
tonulmasliq: Tanılmamak, bilinmemek.
tonulush: Tanılma, bilinme, ünlü olma.
tonumaq: Tanımak. Tonumay qalmaq – Tanıyamamak. Tonumay qaldim – Tanıyamadım. Uni tonup bolmaydu – Onu tanımak zor. Aq-qarini tonughan – Doğru ve yanlışın farkında olan.
tonur: Tandır.
tonush: Tanış, tanıdık, tanıma, itiraf, bilgi, fikir, bilinç. Öz xatalighini tonush – Kendi hatasını itiraf etme. Yéngi hökümetni tonush – Yeni hükümeti tanıma. Toghri tonush – Doğru bilinç. Dixanlarning tonushi östi – Çiftçiler bilinçlendi. Tonush emes – Tanış değil. Tonush bolmaq – Tanışmak. Tonushung keldi – Tanıdığın geldi. Méning tonushum durus emesken – Benim bilgim doğru değilmiş.
tonushluq: Tanış olma hali.
tonushmaq: Tanışmak.
tonushturghuchi: Sunan, takdim eden, tanıtan.
tonushturmaq: Sunmak, takdim etmek, tanıtmak.
tonushush: bk. tonushmaq.
tonutmaq: (tonumaq'tan) Tanıtmak. Özini tonutqan adem – Kendini tanıtmış adam.
tonutturmaq: (tonutmaq'tan) Tanıttırmak. U özini tonutturdi – O kendini tanıttırdı.
tonutush: Tanıtma.
top-toghra: Dümdüz.
top-top: Grup grup. Top-top bolup kelmek – Grup grup olarak glemke. Top-top bolup yatmaq – Top-top olarak yatmak.
topa: Toprak, toz. Qara topa – Kara toprak. Sériq topa – San toprak. Topa basmaq – Tozlanmak, toz basmak. Topa chiqarmaq – Toz çıkarmak.
topa-tozang: Toz. Topa-tozang basmaq – Tozlanmak.
topaq: Dana, buzağı. Topaq köz – Dana göz.
topche: Gruplu halde.
topchi: Topçu.
topxana: u.f. Tophane.
topigül: u.f. Itır çiçeği.
topiliq: Topraklı, tozlu. Qara topiliq yer – Kara topraklı yer.
toplam: Toplam.
toplanmaq: Toplanmak.
toplash: Toplama.
toplatmaq: (toplimaq'tan) Toplatmak.
topley: r. İskarpin, kadın ayakkabı.
toplighuchi: Toplayan.
toplimaq: Toplamak.
topmu-toghra: Tam, düz, doğru, eşit.
topuk: Topuk, ayak bileği. Topuq oynimaq – İki adam arasındaki bir utuş oyunu ki, biri topuğu her zaman kendisiyle beraber taşımak zorunda olup, ötekisi o, topuğu istediği an hemen yanından çıkarıp göstermek zorundadır. İstenildiği zaman topuk hemen yanından çıkarılıp gösterilmese, topuğu saklayan kaybeder. Topuk hemen gösterilmişse, topuğu isteyen kaybeder.
topul: bk. opul-topul.
topulang: Ayaklanma, isyan 2. Karışıklık. Topulang chiqarmaq – Ayaklanmak. U hemnini topulang qiliwetti – O her şeyi karıştırdı.
topulangchi: İsyancı, baş kaldıran, asi.
topulash: Toprağa gömme; üstüne toprak atma.
topulimaq: Toprağa gömmek; üstüne toprak atmak.
topur: bk. tapur-topur.
topur-topur: Kalabalık, hep beraber.
topurlashmaq: bk. topurlimaq.
topurlimaq: Toplanmak, yığılmak.
topuz: ağ. Çomak.
tor: Ağ. Béliq tori – Balık ağı. Ömchükning tori – Örümcek ağı. Hiligerning torigha chüshtüm – Hilecinin ağına düştüm.
toydurmaq: (toymaq'tan) Doyurmak. Bu tamaq qusaqni toydurudu – Bu yemek karın doyurur.
toyduruwetmek: Bıktırmak, usandırmak.
toyduruwétish: Bıktırma, usandırma.
toydurush: Doyurma.
toyghiche: Doyana kadar. Toyghiche yügürmek – Yorulana kadar koşmak.
toyghuluq: Doyarlı.
toyghusiz: Seyrine doyum olmaz. Adem toyghusiz chirayliq bala – Adam gözünü ayıramaz derecede güzel çocuk.
toyghuzmaq: bk. toydurmaq.
toyghuzush: bk. toydurush.
toylash: Bayramlaşma; düğün eğlencesi yapma.
toylashmaq: Ziyafet çekmek, keyif meclisi kurmak.
toylimaq: Bayramlaşmak. Toy toylimaq – Düğün eğlencesi yapmak.
toyluq: Düğün için gereken şeyler.
toylushush: Ziyafet çekme, keyif meclisi kurma.
toymaq: Doymak. Chala toymaq – Yan doymak. Toyup ketmek – 1) Fazlaca doymak 2) Bıkmak, usanmak. U kitap oqup toymaydu – O kitap okumaktan bıkmıyor. Néme munche jéningdin toydungmu? – Niye bu kadar, canından bıktın mı? Qarap toymidim – Seyrine doymadım. Közüm toymaydu – Gözüm doymuyor.
toymas: Doymaz; bk. toymighur.
toymasliq: Doymazlık.
toymighur: Doymaz; bk. toymas.
toyumluq: Doyumlu.
toyumsiz: Doyumsuz.
toyumsizliq: Doyumsuzluk.
toyunmaq: Doyunmak.
toyunush: Doyunma.
toyushmaq: Müşterek doymak. Bir-birige qariship héch toyushmaydu – Birbirine bakarak hiç doymuyorlar.
toyushush: Müşterek doyma.
tozak: Tuzak, kapan.
tozang: Toz, duman.
tozanglandurmaq: Toz çıkarmak.
tozanglatmaq: Toz çıkarmak.
tozangliq: Tozlu.
tozanglimaq: Tozlanmak.
tozdurmaq: Toz haline sokmak 2. Yıpratmak, eskitmek.
tozdurush: Toz haline sokma 2. Yıpratma, eskitme.
tozghan: Yıpranmış, eskimiş.
tozimaq: bk. tozmaq.
tozmaq: Yıpranmak, eskimek, harap olmak.
tozumaq: Savrulmak, dağılmak.
töge: Deve. Bughra töge – Erkek deve. Ayri töge – İki hörgüçlü deve. Nar töge – Tek hörgüçlü deve. Töge göshi – Deve eti. Töge yung – Deve yünü. Töge qush – Devekuşu. Töge gül – Bir tür çiçek. Tögining quyrughi yerge tekkende – d. Devenin kuyruğu yere değdiğinde (bir işin imkansızlığını belirten deyim). Töge kördüngmu – yoq – d. Deve gördün mü yok (görmedim diye kurtulmak).
tögichi: Deve süren 2. Deve çobanı.
tögikesh: u.f. bk. tögichi.
tögikeshlik: u.f.u. Deve sürme hali.
tögiqush: Devekuşu.
tögitapan: Deve tabanına benzetilmiş bir tür bitki.
tögmegül: u.f. Bir çiçek türü.
tögmen: Değirmen.
tögmenchi: Değirmenci.
tögürchük: Hastahanelerde kullanılan pamuk yuvarlağı. Qizil tögürchük – Al yuvar. Aq tögürchük – Ak yuvar.
tögürmen: bk. tögmen.
tögürmenchi: bk. tögmenchi.
töhmet: a. İftira. Töhmet qilmaq – İftira etmek.
töhmetchi: a.u. İftiracı.
töhmetxor: a.f. bk. töhmetchi.
töhpe: a. Tuhfe.
tökküzmek: bk. töktürmek.
tökmek: Dökmek. Töküp tashlimaq – Döküvermek. Bu yerge nurghun oghut töküldi – Bu yere çok gübre döküldü. Abroy tökmek – İtibar kaybetmek.
törimek: Vuku olmak, çıkmak, meydana gelmek, yaratılmak, türemek.
törük: Lambalı tahta.
törülüsh: bk. törelmek.
töt: Dört. On töt – On dört. Töt-töttin – Dörter dörter. Kütüp közüm töt boldi – Bekleye bekleye gözüm dört oldu.
tötbulung: mat. kare, dördül, dörtgen.
tötbulungluq: Kare şeklinde, dördül biçiminde.
tötinchi: Dördüncü. Tötinchidin – Dördüncü olarak.
tötköz: Dört göz. Tötköz isht – Dört göz gibi, gözünün üstünde beneği olan köpek.
tötqulaq: Yonca.
tötlik: Dörtlü, dörtlük.
tötülen: Dört kişi, dördü.
tötüylen: bk. tötülen.
töwen: Aşağı, alçak, düşük. Töwen süpetlik mal – Kalitesi düşük mal. Töwen derijilik – Aşağı dereceli. Töwen témpératura – Düşük derece. Töwen chüshürmek – Aşağı indirmek. U töwen qarap ketti – O aşağı doğru gitti.
tughdurmaq: Doğurtmak. U könglümde muhebbet tughdurdi – O gönlümde sevgi uyandırdı.
tughdurush: Doğurtma.
tughluq: Tuğlu.
tughma: Doğma. Tughma qarghu – Doğma kör. Tughma pang – Doğma sağır. Tughma qabiliyet – Doğma yetenek. Tughma kemchilik – Doğma kusur. Anidin tughma – Anadan doğma; çırılçıplak. Tughma his – Doğma duygu.
tughmaq: Doğmak. Siyir tughdi – İnek doğurdu. Möshük tughdi – Kedi doğurdu. Qoy tughdi – Koyun doğurdu. Isht tughdi – Köpek doğurdu. Tuxum tughdi – Yumurtladı. Ay tughdi – Ay doğdu.
tughmas: Kısır.
tughraq: bk. toghraq.
tughulma: Doğulma.
tughulmaq: Doğulmak, doğmak. Tughulup ösken yer – Doğup büyüyen toprak. Qayta tughulmaq – Tekrar doğmak.
tughush: Doğuş, doğma, doğum.
tughushqan: Kardeş. Bir tughushqan aka – Aynı anadan ağabey.
tughushluq: Doğumlu.
tughut: Doğum. Tughut waxti – Doğum vakti. Tughut injighi – Doğum sancısı.
tughutxana: u.f. Doğum evi.
tughutluq: Bebekli; yeni doğum yapmış kadının hali.
tuxum: f. Yumurta. Tuxum salmaq – Yumurtlamak. Tuxumning éqi – Yumurta akı. Tuxumning sériqi – Yumurta sarısı. Tuxum shakili – Yumurta kabuğu. Tuxum quymighi – Sahanda yumurta. Tuxum basmaq – Tavuğun kuluçkaya yatması. Tuxum basturmaq – Tavuğu kuluçkaya yatırmak. Tuxumi yaxshi mal – Soyu iyi hayvan; cins hayvan. Tuxumung qurghur! – Neslin tükensin!
tuxumchiliq: f.u. Tavuk çiftçiliği.
tuxumdan: Yumurtalık.
tuxumdash: f.u. Aynı soydan, soydaş.
tuxumdashliq: Soydaşlık.
tuxumlash: Yumurtlama.
tuxumlimaq: Yumurtlamak.
tujangza: ç. Mühür, damga.
tujangzichi: Usta, mühür yapan kimse; bk. möhürchi.
tuqqan: Akraba. Bir tuqqan – Aynı anadan doğan kardeş. Bir tuqqan singil – Aynı anadan kız kardeş.
turghuzmaq: (turmaq'tan) Kaldırmak, ayakta durdurmak.
turghuzuwetmek: Kaldırtıvermek.
turghuzush: Kaldırma, ayakta durdurma.
turxun: Baca. Is turxuni – Duman bacası.
turxunluq: Bacalı. Turxunluq mesh – Bacalı soba.
turq: Sima, suret, şekil, hal, durum. Shu turqi bilen – Şu hali ile. Ularning turqigha qarimang – Onların suratına bakmayın. Uning turqi buzulup ketti – Onun suratı bozuluverdi. Köz aldimda gewdilendi séning turqung – Gözlerimin önünde canlandı senin şeklin. Turqi yaman – Suratı kötü. Ularning sülh qilish turqi bar – Onların sulh yapma tavrı var.
turmaq: Kalkmak. Orningdin tur! – Yerinden kalk! Shu yerde tur! – Şu yerde dur! Birdem turghandin kéyin – Biraz bekledikten sonra. Turup qalmaq – Duraklamak, gecikmek. Siz yene uzaq turup qalmang – Siz yine orada uzak kalmayın. Boghazumda turup qaldi – Boğazıma tıkandı. Turar jay – Meskun yer. Nechche pul turudu? – Kaç para tutuyor? Oqup turmaq – Okumak. Oqup turup – Okuyarak. Ishlep turup – İşleyerek. Turghan gep – Belli, açık, öyle. Turup qalghan su – Bekletilmiş su; bozulmuş su. Sözde turmaq – Sözü yerine getirmek. Turup almaq – Israr etmek. U öz sözide turuwaldi – O kendi sözünde ısrar etti. Bérip turmaq – 1) Gidevermek 2) Vermek (geçici olarak); geçici olarak vermek. Tünügün turmaq, bügünmu kelmidi – Dün değil, bugün bile gelmedi. At turmaq éshigimu yoq – At değil eşeği bile yok.
turmush: Hayat, ömür, geçim. Ailiwiy turmush – Aile hayatı. Turmushqa ashurush – Gerçekleştirmek; yürürlüğe koymak. Turmush köchürmek – Ömür sürmek. Rahet turmush – Rahat geçim. Xar turmush – Hor ömür; sıkıntılı geçim. Kona turmush – Eski hayat tarzı. Turmush qurush – Evlenme. Turmushqa chiqmaq – Evlenmek (hanımlar için). Turmushqa chiqqan – Evlenmiş (hanımlar için). Turmushqa chiqmighan – Evlenmemiş (hanımlar için). Turmushqa chiqarmaq – Evlendirmek (hanımlar için). Turmush tejribisi – Hayat tecrübesi. Turmush derijisi – Geçim seviyesi.
turna: Turna.
turpankawa: Bir tür kabak.
turs: Tars-turs – takl. Tak tak.
turti: Pone, midilli.
turtuq: Kötü, kötü kapli, hiddetli, öfkeli.
turuch: Hémir turach – Hamur mayası.
turughluq: Durağanlık, sabitlik, devamlılık. Shundak bolup turughluq – Şöyle olduğu halde.
turuq: Taraq-turuq – takl. Tak tak.
turumtay: Bozdoğan.
turup: Turp.
turupchamghur: bk. turup.
turush: bk. turmaq.
turushluq: Yaşayan, oturan, ikamet eden. Almutida turashluq – Almatı'da oturan. Turushluq jay – Meskun yer.
tushqan: Tavşan.
tutam: Avuç, yığın, miktar. Bir tutam chach – Bir avuç saç.
tutamliq: Tutumlu.
tutamlimaq: Avuçlamak. U aq sakilini tutamlap sözge bashlidi – O ak sakalını avuçlayarak söze başladı.
tutamsiz: Tutarsız, ciddiyetten uzak.
tutamsizliq: Tutarsızlık, ciddiyetsizlik.
tutarsizlinish: Tereddüt etme, değişme.
tutash: Yekpare, bütün, hep, kesintisiz. Bir tutash halde orunlashturmaq – Bir bütünlük içinde yerleştirmek.
tutashliq: Yekparelik, bütünlük.
tutashmaq: Bitişik olmak. Tutushup turmaq – Bitişik olmak; sınırdaş olmak. Tutushup ketmek – Çatık olmak; kaynaşmak. Ot tutashti – Ateş tutuştu. Tutushup ketmek – Tutuşmak; ateş almak; yanıvermek.
tutashturalush: Tutuşturulma.
tutashturash: Tutuşturma.
tutashturghuch: Urush otini tutashturghuchi – Savaş ateşini tutuşturan.
tutashturmaq: Tutuşturmak. Ot tutashturmaq – Ateş tutuşturmak.
tutashturulmaq: Tutuşturulmak.
tutqa: Ishikning tutqisi – Kapı kolu.
tutqaq: Epilepsi, sara (hastalığı).
tutqaqliq: Sara hastalığı. Uning tutqaqlighi tutup qaldi – Onun sarası tuttu.
tutquch: Sap (-pı), tutamak (-ğı), kol.
tutqun: Tutsak, esir.
tutqunluq: Tutsaklık, esirlik.
tutmaq: Tutmak. Tutup turmaq – Tutup durmak. Tomur tutmaq – Damarı tutarak teşhis koymak. Uzaq tutmaq – Arayı açık tutmak; kendinden uzak tutmak. Tutup qalmaq – Alıkoymak. Méni Mamut tutup qaldi – Beni Mahmut alıkoydu. Yoshurun tutmaq – Gizli tutmak. Taza tutmaq – Temiz tutmak. Qamaqta tutmaq – Hapiste tutmak. Öy tutmaq – Ev tutmak. Tutup bolmaq – Bitirmek. Tutup almaq – Yakalamak. Tutup bermek – Yakalayıp teslim etmek. Béliq tutmaq – Balık tutmak. Este tutmaq – Akılda tutmak. Topqa tutmaq – Topa tutmak. Su tutmaq – Sulamak. Közde tutmaq – Göz önünde bulundurmak. Köz aldida tutmaq – Göz önünde bulundurmak. Nezerde tutmaq – Göz önünde tutmak. Bu sözlerni qulaqta obdan tut – Bu sözleri aklında iyice tut. Késili tutup qaldi – Hastalığı tuttu. Emgekni dost tutung – Emeği dost olarak bilin. Ahlirim tutqay seni – Ahlanm kahretsin seni.
tutmas: ağ. Felç (ci); bk. palesh.
tutturmaq: (tutmaq'tan) Tutturmak.
tutturush: Tutturma.
tutuq: Bulutlu, kapalı, karanlık, kederli, mahzun. Tutuq hawa – Bulutlu hava. Bügün hawa tutuq – Bugün hava bulutlu. Tutuq kün – Bulutlu gün. Tutuq adem – Kederli adam.
tutulmaq: Tutulmak. Tutulghan – Tutulmuş. Tutulup sözlimek – Kekelemek. Tutulmastin – Tutulmadan. Bügün hawa tutulup turuptu – Bugün hava bulutlu. Hawa tutulup, yamghur yaghdi – Hava bulutlanıp yağmur yağdı. Ay tutuludu – Ay tutulacak. Kün tutuldi – Güneş tutuldu.
tutulush: Tutulma, tutuluş.
tutunmaq: Tutunmak.
tutunush: Tutunuş, tutunma.
tuturuqsiz: Sebatsız, değişken.
tuturuqsizlarche: Tutarsızlarca, kaypak bir şekilde.
tünike: Teneke, sac, demir tahta, demirden levha. Aq tünike – Beyaz sac. Tünike qacha – Teneke kutu.
tünimek: Gecelemek.
tünlük: bk. tünglük.
tünügün: Dün.
tünügünki: Dünkü.
tüp: Dip. Tüp-tomuri bilen – Dibi kökü ile. Ishik tübide – Kapı dibinde; kapı yanında. Besh tüp derex – Beş tane ağaç. Tüp tomur – Ana kök. Tüp söz – Kelime kökü. Gepning tübide néme bar? – Sözün asıl anlamı nedir? Gep tübide néme bilen tügüdi? – Söz sononda ne ile bitti? Tüp jayimiz Qeshqer boludu – Asıl yerimiz Kaşgar'dır.
tüp-tomur: Ana kök, temel kök.
tüp-tüz: Dümdüz.
tüpeyli: Bu gibi, benzeri, müşabih.
tüpki: Son, sonuncu.
tüpkülük: Tüpkülükte u yoq bolup ketti – Sonunda o yok oluverdi (kayboldu).
tüplenmek: Ciltlenmek.
tüplesh: Ciltleme.
tüpletküzmek: (tüpletmek'ten) Ciltlettirmek.
tüpletmek: (tüplimek'tan) Ciltletmek.
tüpligüchi: Ciltçi.
tüplimek: Ciltlemek.
tüpsiz: Dipsiz.
tüpteng: Pek, mükemmel.
türbe: a. Türbe.
türdesh: gr. Cins ismi.
türge: Harmanda ve kar küremede kullanılan büyük kürek.
Türk: Türk. Türk ayili – Türk kadını. Türk tili – Türk dili.
Türki: Türkî, Türkçe.
Türklük: Türklük.
Türkmen: Türkmen. Türkmen ayili – Türkmen kadım.
Türkshunas: u.f. Türkşunas, Türkolog.
Türkshunasliq: u.f. Türkşunaslık.
türküm: Grup, kitle, top, sürü. Bir türküm xelq – Bir grup halk. Ishtlar türkümü – Köpek sürüsü. Söz türkümliri – Kelime grupları.
türkümlimek: Toplamak.
türlenmek: Türlenmek.
türlimek: Çeşitlemek.
türlük: Türlü. Her türlük – Her türlü.
türlük-tümen: Çok türlü.
türlük-türlük: Türlü türlü.
türlünüsh: Türlenme.
türme: r. Hapishane. U türmide – O hapishanede. Türmige qamimaq – Hapsetmek.
ulashmaq: Bağlaşmak, ekleşmek 2. Ulaşmak. Harwa bizning melige ulashqanda – Araba bizim mahalleye ulaştığında. Bügün'gi kün'ge ulashtim – Bu güne eriştim.
undin: Ondan; bk. uningdin. Undin kéyin – Ondan sonra. Undin ilgiri – Ondan önce. Undin qalsa – Ondan kala.
undin-bundin: Ondan -bundan.
ungay: bk. ongay.
ungghiche: O ana kadar; o arada.
uni: Onu. Uni körmidim – Onu görmedim. Unisi néme qilghini? – Neden öyle yapmış?
uni-muni: Onu-bunu. Uni-muni dep – Onubunu diye. Uni-muni dep baralmay qaldim – Onu-bunu diye gidemedim.
unimaq: Kabul etmek, rıza olmak, onaylamak, tasvip etmek.
uning: Onun. Uning bilen – Onunla. Uning üstige – Üstelik. Uning üchün – Onun için.
uningche: Ona göre.
uningda: Onda.
uningdin: Ondan. Uningdin kéyin – Ondan sonra. Uningdin bashka – Ondan başka. Uningdin köre – Öyle yapmaktansa; ona nazaran. Uningdin köre buni alghan yaxshi – Ona nazaran bunu almak daha iyi.
uninggha: Ona. Uninggha qarighanda – Ona nazaran.
uningghiche: O ana kadar; o anda.
uningki: Onunki. Bu kitap uningki – Bu kitap onunki.
uningsiz: Onsuz olmadan. Uningsiz hem – O olmadan da.
uniwérsal: r. Universal. Uniwérsal magazin – Süpermarket.
uniwérsitét: r. Üniversite.
unsur: a. Unsur, fert, şahıs. Aktip unsur – Etkili fert; ilerici. Eksiyetchi unsur – Gerici, muhalif, inatçı.
urush: Savaş 2. Dövüş. Arimizda urush chiqip ketti – Aramızda dövüş çıktı. Urush-talash – Dövüş-dalaş, macera, kavga. Urush-talashsiz yashimaq – Kavgasız yaşamak. Weten urushi – Vatan savaşı; istilaya karşı savaş. Grazhdanlar urushi – İç savaş. Azatliq urushi – Kurtuluş savaşı. Özara urush – Kendi aralarındaki savaş. Urush otini tutashturghuchilar – Savaş ateşini tutuşturanlar. Urush körgen yigit – Savaş görmüş delikanlı. Kocha urushliri – Sokak savaşları. Tanka urushi – Tank savaşı.
usung: ç. Bir tür sebze ki, deve kuyruğuna benzer. Çiy yenilir.
usush: bk. usmaq.
ushaq: bk. ushshaq.
ushalmaq: Ufalmak.
ushatmaq: Ufaltmak, kırmak.
ushbu: İşte bu.
ushqashmaq: ağ. Karşılaşmak. Men yolda uninggha ushqashtim – Ben yolda onunla karşılaştım. Yolda bir boway ushqushup qaldi – Yolda bir dede karşılaştı. Men tuyuqsiz uninggha ushqushup qaldim – Ben tesadüf onunla karşılaştım.
ushshaq: Ufak. Ushshaq oghriliq – Ufak hırsızlık; ufak-tefek şeyleri çalmak. Ushshaq bala – Küçük çocuk. Ushshaq döletler – Küçük devletler. Ushshaq qilmaq – Ufaltmak. Ushshaq ishlepchiqarghuchi – Küçük üretim sahibi. Ushshaq pul – Bozuk para, küçük para. Ushshaq mal – Küçük baş hayvanlar. Ushshaq qol – Parmak. Ushshaq söz – Gevezelik, dedikodu, saçma.
uwa: Yuva. Éyiq uwisi – Ayı yuvası. Chümülining uwisi – Karıncanın yuvası. Here uwisi – Ara kuvanı. Uwa salmaq – Yuva yapmak.
uwaq: Ufak. Uwaq aqche – Ufak para, bozuk para. Uwaq chöp – Ot kırıntısı. Nan uwighi – Ekmek ufağı.
uwaq-tüyek: Ufak tefek.
uwaqsinmaq: Küçümsenmek.
uwal: a. Vebal. Uwal boldi – Yazık oldu. Uwali manga bolsun – Vebalı benim boynumda. Uwal emesmu? – Yazık değil mi?
uwalmaq: Ufalmak.
uwatquch: Ufaltan alet, çekiç. Uwatquch bazghan – Ufaltan büyük çekiç.
uwatmaq: Ufaltmak.
uwlash: Uluma, ulumak.
uwlimaq: Ulumak.
uwulimaq: Ovmak. Közingni uwulima – Gözünü ovma.
uy: Öküz. Uy harwa – Öküz arabası.
uyaq: O taraf, ötesi.
uyaq-buyaq: O tarafbu taraf. Uyaq-buyaqni qarap bar – Çevrene bakarak var (git). Ishning uyaq-buyaghini körüp heriket qil – İşi inceledikten sonra hareket et.
uyaq-buyaqta: Her tarafta. Uyaq-buyaqtin – Her taraftan. Uyaq-buyaqqa – Her tarafa. Uyaq-buyaqqa qarap ish qiling – Çevrene bakarak iş yap.
uyaqqa: O tarafa.
uyaqta: O tarafta.
uyaqtin: O taraftan.
uyalchaq: Utangaç, utangan.
uyalchaqliq: Utangaçlık, utanganlık.
uyaldurmaq: (uyalmaq'tan) Utandırmak.
uyalmaq: Utanmak.
uyaltmaq: (uyalmaq'tan) Utandırmak.
uyan: O taraf.
uyan-buyan: Her taraf 2. Bir şeyler. Uyan-buyan almaqchimen – Bir şeyler alacağım.
uyushuk: Mıncık mıncık, buruşturulmuş. 2. Birleşik 3. Tertipli, düzenli.
uyutmaq: (uyumaq'tan) Mayalamak, ekşitmek.
uzaghul: ağ. bk. uzaqi.
uzaq: Uzak. Uzak Sherq – Uzak Doğu. Uzaqqa sozmaq – Uzatmak. Uzaq ötmüsh – Uzak geçmiş. Uzaq gep – Uygulanması zor. Uzaq ömürlük – Uzun ömürlü. Uzaq dewirlik – Uzun devirli. Uzaq degende – En uzağı. Uzaq müddetlik – Uzun müddetli.
uzaq-yekin: Uzak ve yakın.
uzaq-yéqinda: Bir gün.
uzaq-yéqinliq: Uzak ve yakınlık. Uzaq-yéqinliqigha qarimidim – Uzak ve yakınlığına bakmadım.
uzaqi: Geçen yılın.
uzaqqa: Uzağa.
uzaqlashmaq: Uzaklaşmak.
uzaqlatmaq: (uzaqlimaq'tan) Uzaklatmak.
uzaqliq: Uzaklık.
uzaqlimaq: Uzaklamak.
uzaqlimay: Uzaklamadan.
uzaqlishish: Uzaklaşma.
uzaqlitish: Uzaklatma.
uzaqta: Uzakta.
uzaqtiki: Uzaktaki.
uzaqtin: Uzaktan. Bizning öy uzaqtin körünüdu – Bizim ev uzaktan görünüyor. Uzaqtin béri – Çoktan buyana. Uzaqtin-uzaq – Çok uzak.
uzanmaq: Uzanmak.
uzarmaq: Uzamak. Kün uzardi – Gün uzadı.
uzartilmaq: Uzatılmak.
uzartmaq: (uzarmaq'tan) Uzatmak.
uzatquchi: Uğurlayan.
uzatmaq: Uğurlamak. Uzutup qoymaq – Uğurlamak; birini kapıya kadar geçirmek.
uzaytmaq: Uzatmak.
uzayturmaq: (uzaytmaq'tan) Uzattırmak.
uzimaq: Uzaklaşmak. Uzap ketmek – Uzaklaşmak. Balilar uzap kétip qaptu – Çocuklar uzaklaşıp gitmişler. Qöp uzimay – Çok geçmeden. Bu ish uzap ketti – Bu iş gecikti.
uzuq: ağ. bk. ozuq.
uzun: Uzun. Uzunigha – Uzununa. Uzunigha késish – Uzununa kesme. Uzundin – Uzundan. Uzun müddetlik – Uzun müddetli. Uzungha sozulghan – Devamlı, uzun devam edecek olan. Uzundin bérige – Çoktan buyana. Uzundin melum – Çoktan belli. Uzun ötmestin – Çok geçmeden. Uzun yillar – Uzun yıllar. Uzun yillarghiche – Uzun yıllara kadar. Uzun ömür – Uzun ömür. Uzun qol – Orta parmak. Uzun qulaq – Kulağı delik. Uzun qulaqtin anglanghan xewerlerge qarighanda – Duyulmuş haberlere göre.
uzun-uzaq: Uzun ve uzak; uçsuz bucaksız. Uzun-uzaqqa sozulghan étizlar – Uçsuz bucaksız tarlalar.
uzunchaq: Uzunca.
uzunchaqliq: Uzunca olma hali.
uzundin-uzun: Uzak mesafe 2. Uzun zaman.
uzunghiche: Uzun bir zamana kadar. Xéli uzunghiche qarap turdi – Epey zamana kadar ayakta baktı kaldı.
uzunluq: Uzunluk. Uzunlighi 5 métr – Uzunluğu 5 metre. Atmish besh gradus gherp uzunlighida – Altmış beş derece batı boyutunda.
uzunush: Uzanma.
uzurush: Uzama.
uzuti: Uzununa, uzunluğuna, uzunluğu. Binaning uzuti teripi – Binanın uzunluğu tarafı.
uzutush: Uğurlama; kapıya kadar geçirme.
uzuyush: Uzama.
üch: Üç. Üch ayaq – Üç ayak. Üch bulung – Üç köşe (üç köşeli matematik çizgi aleti). Üch bulungluq – Üç köşeli. Üch ayliq – Üç aylık. Üch talaq – Uç talak.
ücheylen: Üç kişi, üçümüz. Ular ücheylen édi – Onlar üç kişi idi.
ücheylik: Barsaklı.
üchgezek: Üçüz.
üchike: Meyvenin kemikli çekirdeği.
üchile: Üçübiz.
üchkü: Matkap (ucu), delgi, burgu.
üchqir: Üç kenar (geometrik).
üchqirliq: Üç kenarlı (geometrik).
üchlük: Üçlü.
üchü: ağ. bk. üchey.
üchülen: bk. ücheylen.
üchün: İçin. Sen üchün – Sen için. Shuning üchün – Şunun için. Bext üchün – Baht için. Biz tinchliq üchün kürüshimiz – Biz banş için mücadele edeceğiz. Uning kelmigenligi üchün – Onun gelmediği için.
üchünchi: Üçüncü. Üchünchi ata – Üçüncü ata. Üchünchi ana – Üçüncü ana.
ümitwarliq: a.f.u. Ümitlilik. Chong ümitwarliq bflmen – Büyük ümit ile.
ümleshmek: Birleşmek, ittifakla, bir araya gelmek.
ümür: bk. ömür.
ün: Ün, ses, seda. Üni öchti – Sustu, sesi kesildi. Ünüm pütüp ketgüdek boldi – Sesim kesilir gibi oldu. Üning öchkür! – Sesin kesilsin! Ün chiqmaq – Ses çıkarmak, seslenmek. Üni chiqmay qaldi – Sustu, sesi kesildi. Üningni chiqarma! – Sesini çıkarma! Ünining bériche – Bütün sesi ile. Ün bermek – Oy vermek. Ün chéqirip – Seslenerek. U ün sélip yighlidi – O seslenerek ağladı. Üningni peslet! – Sesini alçalt. Bashta gep bolsa, ayaqta ün yoq – Başında konuşulursa, sonunda ses çıkmaz. Ünimu yoq, sözimu yoq – Sesi de yok, sözü de yok. Ün qatmaq – Oy vermek; desteklemek.
ün-tün: Ses, seda. Ün-tün chiqarmidim – Ses çıkarmadım, sustum.
ün-tünsiz: Sessiz, sakin.
ünche: İnci. Ünche monchighi – İnce gerdanlığı.
ünchiqarmay: Ses çıkarmadan, sessizce, sakin halde.
ünchiqmas: Sessiz, suskun.
ünchiqmasliq: Sessizlik, suskunluk.
ünchiqmastin: Ses çıkarmadan, sessizce, gizlice.
ünchiqmay: Sessizce. Ünchiqmay olturup aldi – Seslenmekten kaçındı. Ünchiqmay turmaq – Sessizce durmak. U ünchiqmay qaldi – O ses çıkarmadı; O sessizliğini korudu.
ünüshlük: Kolay filizlenen. Ünüshlük bughday – Kolay filizlenen buğday.
ürek: Hayal, imge, görüntü.
ürenggi: bot. Akçaağaç, isfendan.
ürgidesh: ağ. bk. mügdesh.
ürgüley: bk. ürgülsun.
ürgülsun: Aferin, güvercinim, kuzum, sana canım feda olsun. Yigirme ming yil ürgülsun yigirme yashliq chéghingdin – Yirmi bin yıl feda olsun yirmi yaş dönemine.
waxpe: a. Vakıf, mal ve mülk. Waxpe qilmaq – Mal ve mülkü vakıfa vermek.
waxt: a. Vakit, zaman. Öz waxtida – Zamanında. Bir waxtlarda – Bir zamanlarda. Tamaq waxtida – Yemek zamanında. Waxtim yoq – Vaktim yok. Shuning bilen bir waxtta – Aynı zamanda. Bosh waxt – Boş vakit. Waxti-salti keldi – Zamanı geldi.
waxtida: a.u. Zamanında. Waxtida kelding – Zamanında geldin.
waxtinche: a.u. Geçici olarak, muvakkat. Waxtinche ish – Geçici iş. Waxtinche toxtap tur – Biraz bekle.
waxtliq: a.u. Geçici, muvakkat. Waxtliq hökümet – Geçici hükümet.
yaxshi: İyi. Yaxshi körmek – Beğenmek, sevmek. Yaxshimusiz? – İyi misiniz?
yaxshilash: İyileştirme.
yaxshilatmaq: İyileştirmek.
yaxshiliq: İyilik. Yaxshiliqqa yaxshiliq her kishining ishidur – İyiliğe iyilik her kişinin işidir.
yaxshilimaq: İyileştirmek.
yak: bk. yoq.
yaki: f. Veya.
yaklash: Tarafını tutma, birini savunma, himaye etme.
yaq: Taraf, yan, yön, cihet. U yaqqa – O tarafa. Bu yaqqa – Bu tarafa. Her kün kélish bu yaqta tursun – Bırak, her gün gelmesi bir yana. Bu yaqtin – Bu yandan. U yaqtin – O yandan. Ishning mushu yéqini.békish kérek – İşin bu yönüne bakmak gerekir.
yaqa: Kıyı, kenar. 2. Yaka. U yaqamdin aldi – O yakamı sıktı.
yaqilash: Sahilden gitme; nehir kıyısı ile yürüme.
yaqiliq: Yakalık, yakalık kumaş; yakalık kürk.
yaqilimaq: Sahilden gitmek; nehir kıyısı ile yürümek.
yaqin: ağ. bk. yéqin.
yaqquchi: Yakan, tutuşturan. Urush otini yaqquchi – Savaşı başlatan; savaş ateşini yakan.
yaqqul: Sarih, iyice görünen.
yaqquzmaq: bk. yaqturmaq.
yaqlighuchi: Taraftar, himayeci, savunan.
yaqliq: Taraflı. Köp yaqliq – Çok yönlü. Bir yaqliq qilmaq – Bertaraf etmek.
yaqlimaq: Tarafım tutmak, savunmak, himaye etmek.
yaqturmasliq: Beğenmemek, sevmemek.
Yaqut: Yakut, Saha. Yaqut ayili – Yakut kadını. Yaqut tili – Yakut dili.
yaqut: f. Yakut, yakut taşı.
yal: Yele.
yala: İftira. Yala chaplimaq – İftira etmek.
yalak: Yalak.
yalaqchi: Dalkavuk, yaltak, yardakçı, yağcı.
yalaqchiliq: Dalkavukluk, yardakçılık, yağcılık.
yalang: Yalın, çıplak, yalnız, tek. Yalang ayaq – Yalın ayak.
yalangach: bk. yalangghach.
yalangghach: Çıplak. Ach-yalangghach – Aç ve çıplak.
yalangghachlanmaq: Çıplanmak, çıplak hale gelmek.
yalangghachlash: Çıplak hale getirme, çıplaklaştırma.
yalangghachliq: Çıplaklık.
yalangghachlimaq: Çıplak hale getirmek, çıplaklaştırmak.
yalangghidaq: Yalın ayak.
yalangqat: Bir tür bitki.
yalanglatmaq: Yalın hale getirmek; seyreklenmek; çıplak hale getirmek.
yalangliq: Yalınlık, açıklık, çıplaklık.
yalanglimaq: Yalın hale getirmek; çıplak hale getirmek.
yalangpashtaq: Başı açık. Yalangpashtaq yürmek – Başı açık gezmek.
yalangtösh: Çıplak, şallak.
yalanmaq: Yalanmak, yalanıp durmak.
yalanpashtaq: bk. yalangpashtaq.
yalashmaq: Yalaşmak; birbirini yalamak; karşılıklı yalamak.
yalatquzmaq: (yalatmaq'tan) Yalattırmak.
yalatmaq: (yalimaq'tan I) Yalatmak. Altun yalatmaq – Yaldızlatmak; altın kaplatmak.
yaldama: Hatıra; bir şeyi hatıra olarak vermek.
yalghan: Yalan. Yalghandin – Yalandan. Yalghan éytmaq – Yalan söylemek. Yalghan gep qilmaq – Yalan söylemek.
yalghan-yawidaq: Yalan ve sahte.
yalghanchi: Yalancı. Qip-qizil yalghanchi – Tam bir yalancı.
yalghanlash: Yalan söyleme; yalancılık etmek.
yalghanliq: Yalan olma hali. Yalghanlighi sirtidin körünün turudu – Yalan olduğu besbelli.
yalghanlimaq: Yalan söylemek; yalancılık etmek.
yalghap: bk. yamap-yalghap.
yalghuz: Yalnız. Yalghuz qalmaq – Yalnız kalmak. Yalghuz ayaq yol – Patika, keçi yolu.
yardem: f. Yardım. Sizning yardimingiz bilen – Sizin yardımınız ile. Maddiy yardem – Maddî yardım. Meniwiy yardem – Manevî yardım. Yardem bermek – Yardım etmek. Yardem qilmaq – Yardım etmek.
yardemchi: f.u. Yardımcı.
yardemleshmek: f.u. Yardımlaşmak.
yardurmaq: (yarmaq'tan I) Yardırmak.
yarghaq: Tüysüz deri.
yarghichaq: El değirmeni.
yaridar: u.f. Yaralı. Yaridar qilmaq – Yaralamak.
yaridarlanmaq: u.f.u. Yaralanmak.
yarilanmaq: Yaralanmak.
yarilash: Yaralama.
yarilimaq: Yaralamak.
yarilish: Yaratılma, meydana çıkma.
yarimaq: İşe yaramak, yararlı olmak. Yarighidek söz – Geçerli söz; yararlı söz. Yaraysen, yigit! – Aferin delikanlı!
yarimas: İşe yaramaz, kusurlu 2. Kötü, yaramaz.
yarisha: Göre, uygun. Qazaq xelqining urup-aditigha yarisha – Kazak halkının geleneğine göre. Bextimizge yarisha – Bahtımıza uygun olarak; şans olarak.
yatquzmaq: Yatırmak. Balilarni yatquzmaq – Çocukları yatırmak. Kochigha tash yatquzmaq – Sokağa taş yadrmak.
yatliq: Yabancı olma hali. Yatliq qilmaq – Kızı evlendirmek.
yatlimaq: bk. yadlimaq.
yatmaq: Yatmak. Bundaq yétiwemeng – Böyle çok yatmayın. Yétip qalmaq – Yatmak. Men bu yerde uzaq yétip qaldim – Ben burada uzun zaman kaldım. Baliliq öyde oghurluq yatmaydu – d. Çocuklu evde hırsızlık gizlenemez.
yer: Yer. Yer égisi – Toprak sahibi; torak ağası. Yer tewresh – Deprem, zelzele. Yer asti – Yer altı. Qaysi yéring aghriydu? – Neren ağrıyor? Yer yutqur! veya Yer yutsun! – Kahrolsun! Qara topuluq yer – Kara topraklı yer. U yerdin – Oradan. U yerde – Orada. U yerge – Oraya. Bu yerdin – Buradan. Bu yerge – Buraya.
yer-mülük: u.a. Yer ve mülk.
yer-su: Yer ve su, toprak.
yerleshmek: Yerleşmek.
yerleshtürmek: (yerleshmek'ten) Yerleştirmek.
yerlik: Yerli. Yerlik xelq – Yerli halk.
yerlikleshmek: Yerli hale gelmek.
yerlikleshtürmek: (yerlikleshmek'ten) Yerli hale getirmek.
yerlimek: Gömmek, defnetmek.
yermenke: r. Fuar.
yersirimek: Vatan özlemini çekmek.
yersiz: Topraksız.
yersizlik: Topraksızlık.
yertewresh: Deprem, zelzele.
yesmin: bot. Yasemin.
yeshküchi: Çözen, halleden. Yeshküchi shert – Çözüm getiren şart; asli şart.
yeshmek: Çözmek 2. Çıkarmak. Ayaq kiyimini yeshmek – Ayakkabını çıkarmak. Kiyimingni yesh! – Giyişini çıkar!
yeter: Yeter.
yetersiz: Yetersiz, eksik.
yetersizlik: Yetersizlik, eksiklik.
yetilmek: Olgunlaşmak, olmak, yetişmek.
yetkidek: Yeter kadar, yeterli. Yetkidek emes – Yeterli değil.
yéqin: Yakın. Eng yéqin – En yakın. Yéqin yerde – Yakın yerde. Yéqin arida – Yakın bir zamanda. Yéqin kelmek – Yakın gelmek. Yéqin kélip bolmaydu – Yakınlaşmak zor. Yéqin tuqqan – Yakın akraba. Yéqin dost – Yakın dost.
yéqinchiliq: Yakınlık, yakın olma. Yékinchliq qilmaq – Yakınlık göstermek; sıcak ilgi göstermek.
yéqinda: Yakında. Pat yékinda – Yakın bir zamanda.
yéqindimaq: bk. yéqinlimaq.
yéqinqi: Yakındaki, yakında bulunan. Yéqinqi yillarda – Yakın yıllarda.
yérim: Yarım, yarı, buçuk. Yérim aral – Yarım ada. Yerim ay – Yarım ay. Ikki yérim – İki buçuk. Yerim kéchigiche – Yarım geceye kadar. Yérim müstemlike – Yarım sömürge; tam bağımsız olmayan ülke. Yérim uyqu – Yarım uyku; uykulu uykulu. Yérim yilliq – Yarım yıllık. Yérim saet – Yarım saat. Yérim qarangghu – Yarı aydınlık. Yérim qarangghuluq – Yarı aydınlık. Bir yérim – Bir buçuk. Yérim jan – Yarım can, zayıf, hasta, güçsüz. Yérim yil – Yarım yıl. Birinchi yérim yilda – İlk yarı yılda.
yighmaq: Toplamak. Hosul yighmaq – Hasat; ürünleri toplamak. Pul yighmaq – Para toplamak.
yighnaq: Toplu, yoğun 2. mec. zarif, ince, şık, derli toplu.
yik: İğ, iğ şeklinde.
yiqilish: Yıkılma, düşme.
yiqilmaq: Yıkılmak, düşmek.
yiqindi: Harabe, enkaz, yıkıntı.
yiqindiliq: Haraplık, enkaz hali, yıkıntı hali.
yiqish: Yıkma, düşürme.
yiqitilmaq: Yıktırılmak, düşürülmek.
yiqitish: Yıkıtma, düşürme.
yiqitquzush: Yıktırma.
yiqitmaq: Yıktırmak.
yiqitturmaq: (yiqitmaq'tan) Yıktırtmak.
yiqitturush: Yıktırtma.
yiqittuzmaq: bk. yiqitturmaq.
yiqiwetmek: Yıkıvermek.
yiqquchi: Toplayıcı.
yiqquzmaq: (yighmaq'tan) Toplatmak.
yiqquzush: Toplatma.
yiqmaq: Yıkmak.
yiqturmaq: (yiqmaq'tan) Yıktırmak.
yiqturush: Yıktırma.
yil: Yıl, sene. Yérim yil – Yarın yıl. Her yili – Her yılı. Yildin-yil – Yıldan yıla. Kiyinki yilliri – Son yılları. Yil béshi – Yıl başı. Kelgüsi yili – Gelecek yıl. Ötken yil – Geçen yıl. Yil boyi – Yıl boyu. Yil on ikki ay – Yıl on iki ay (bütün yıl).
yilan: Yılan. Ak yilan – Ak yılan. Sériq bash yilan – Sarı baş yılan. Su yilan – Boa yılanı. Zeherlik yilan – Zehirli yılan.
yilan-chayan: Yılan ve çıyan.
yilanchi: Yılanı ehlileştiren kimse.
yilanliq: Yılanlı; yılanlık (yılanın bulunduğu yer).
yilda: Yılda. Yilda bir – Yılda bir. Yilini bermek – Ölünün yıl dönümü dolaysıyla verilen yemek.
yilik: İlik; bk. ilik.
yiliq: ağ. Ilık.
yilitish: Ilıtma, ısıtma.
yilitmaq: ağ. Ilıtmak, ısıtmak.
yilqa: Yılkı.
yilqichil: Yılkıcılık.
yilliq: Yıllık. Yilliq kaléndar – Yıllık takvim. Ikki yilliq – İki yıllık. Köp yilliq – Çok yıllık.
yoq: Yok. Yoq qilmaq – Yok etmek. Tosqunluqlarni yoq qilmaq – Engelleri yok etmek. Yoq bolup ketmek – Yok olmak; kaybolmak. Yoqqa chiqarmaq – Yok saymak. Kérigi yoq – Gereksiz, üzumsuz. Barghinim yoq – Varmadım.
yoq-bar: Her şey 2. Ufak tefek eşya; saçma. Yoq-bar sözni qilip yürme – Saçma sapan sözleri söyleme.
yoqalmaq: Kaybolmak. Közdin yoqalmaq – Görünmemek; göz önünden kaybolmak. Yoqal! – Defol! Yoqalsun! – Kahrolsun! Yok olsun!
yoqap: Yok olup. Yoqap ketti – Yok oluverdi.
yoqash: Yok olma.
yoqatmaq: Kaybetmek. Közdin yoqatmaq – Yok etmek. Küchini yoqatqan – Gücünü kaybetmiş. U özini yoqutup qoydi – O şaşırdı.
yoqlash: Yoklama, arama.
yoqlima: Yoklama.
yoqlimaq: Yoklamak, aramak.
yoqlimichi: Yoklayan, arayan, kontrol eden.
yoqluq: Yokluk, yoksulluk, yok olma hali.
yoqsa: Mademki.
yoqsiz: Yoksul, zavallı.
yoqsizchiliq: Yoksulluk. U yoqsizchiliqta yashaydu – O yoksulluk içinde yaşıyor.
yoqsizliq: Yoksulluk.
yoqsul: Yoksul.
yoqsulluk: Yoksulluk.
yoqsuz: bk. yoqsiz.
yoqulush: Kaybolma.
yoqutuwetmek: Kaybetmek.
yoqutush: Kaybetme.
yol: Yol. On künlük yol – On günlük yol. Tömür yol – Demir yol. Su yoli – Su yolu. Acha yol – Çatal yol. Qatnash yolliri – Ulaşım yolları. Chigish yol – Çelişkili yol; karışık yol. Yol bashlimaq – Yol başlamak. Yol bermek – Yol vermek. Yolda bolmaq – Yolda olmak. Yolgha chüshmek – Yola inmek. Yolgha chiqmaq – Yola çıkmak. Yol yürmek – Yol yürümek. Yolgha salmaq – Yollamak, göndermek. Yoldin qaytmaq – Dönmek. Aq yol bolsun! – Yolu açık olsun! hawa yoli – Hava yolu. Tüz yol – Düz yol. Éghri yol – İğri yol. Yalghuz ayaq yol – Patika, keçi yolu. Yolung bolsun! – Yolun açık olsun! Yoldin azmaq – Yolu şaşırmak. Bu yoli – Bu yolu, bu defa. Ötken yol – Geçen yol; geçen sefer. Bash yol – Ana yol. Bir yoli – Bir yolu; bir defada. Yol qoymaq – Yol koymak.
yuqarqi: Yukarki. Yuqarqi yaqta – Yukarki tarafta. Yuqarqi qatlam – Üst tabaka; yukarki kat.
yuqarlash: Yukarı çıkma; yukarı yürüme.
yuqarlashmaq: Beraber yukarı çıkmak.
yuqarlatmaq: (yuqarlimaq'tan) Yukarılatmak. Yuqarlitip mangiwedim – Yukarıya doğru yürümeye devam ettim.
yuqarlimaq: Yukan çıkmak; yukarı yürü mek.
yuqiri: Yüksek, yukarı. Uchup yuqiri chiqmaq – Uçup yukarı çıkmak. Yuqiri chiqmaq – Yukarı çıkmak. Yuquri ötüng! – Yukarı geçin! Yuqiri mektep – Yüksek okul. Yuqiri we ottura ofitsérlik unwani – Yüksek ve orta subaylık ünvanı.
yultuzluq: Yıldızlı. Yultuzluq tun – Yıldızlı gece.
yulun: Omurilik.
yulun-yulun: Yırtık pırtık giysi.
yulung: bk. yulun.
yulunmaq: Yolunmak, koparılmak.
yulunush: Yolunma, kopanlma.
yuluwalmaq: Yolmak, koparmak.
yuluwetmek: Yoluvermek, kopanvermek.
yuluwélish: Yolma, koparma.
yuluwétish: Yolma, koparma.
yulush: Koparma, yolma.
yulushmaq: Beraber yolmak; beraber koparmak.
yulushush: Beraber yolma; beraber koparma.
yumaq: bk. yuymaq.
yumchuq: Kırpıştırmak.
yumchuqlash: Kırpıştırma.
yumchuqlatmaq: (yumchuqlimaq'tan) Kırpıştırmak. Köz yumchuqlatmaq – Göz kırpıştırmak.
yumchuqlimaq: Kırpıştırmak.
yumdalaq: ağ. bk. yunda.
yumdurmaq: (yummaq'tan) Yumdurmak; kapattırmak.
yumdurush: Yumdurma, kapattırma.
yumghaq: bot. Maydonoz; bk. ashköki.
yumghuzmaq: (yummaq'tan) Yumdurmak, kapattırmak.
yumghuzush: Yumdurma, kapattırma.
yumlunush: Yuvarlanma.
yummaq: Yummak. Köz yummaq – Göz yummak. Közüngni yum! – Gözünü yum! Köz yumuwalay – Birazcik uyuyayım. Közni yumup achqiche – Gözü yumup açanadek. Bu ishni közümni yumup bashlidim – Bu işi tevekkül diye başladım.
yumran: Genç, yeşillik, yumuşak.
yumrulmaq: Devrilmek, yıkılmak.
yumshaq: Yumuşak.
yumshaqliq: Yumuşaklık.
yumshash: Yumuşama.
yumshatmaq: (yumshimaq'tan) Yumuşatmak.
yumshimaq: Yumuşamak. Yumshap ketmek – Yumuşamak.
yumshitish: Yumuşatma.
yumuq: Yumuk, birbirine bitişik, kapalı, yanaşık.
yumuqluq: Yumukluk, birbirine bitişiklik, kapalılık, yanaşıklık. Uning közi yumuqluq – Onun gözü kapalı.
yürmek: Yürümek. Yürüp ketmek – Yürüyerek gitmek. Yür! – Yürü! Yür kéteyli – Yürü gidelim. Bosh yürmek – Boşta gezmek. Bu saet yürmeydu – Bu saat çalışmıyor. Bu pul yürmeydu – Bu para geçmiyor. Oqup yürüpmen – Okumaktayım. Yürüp-yürüp – Gize-gize. Yürüp-yürüp bergini shu – Sonunda verdiği şu.
yürüsh-turush: Hareket; yer değiştirme. Yürüsh-turush erkinlighi – Hareket serbestisi (özgürlüğü). Uning yürüsh-turushi yaxshi – Onun oturup kalkması iyi.
yüzleshtürmek: (yüzleshmek'ten) 1. Yüzleştirmek 2. Karşı karşıya getirmek; görüştürmek.
yüzligen: Yüzlerce.
yüzlimek: Kaplamak.
yüzlüklük: Ikki yüzlüktük – İki yüzlülük; riyakarlık.
yüzmu-yüz: Yüz yüze.
yüzsiz: Yüzsüz.
yüzsizlik: Yüzsüzlük.
zabastowka: r. Grev. Zabastowka qilmaq – Grev yapmak. Zabastowka élan qilmaq – Grev ilan etmek.
zabastowkichi: r.u. Grevci.
zabun: f. Yenilmiş, mağlup, sınık. Zabun bolmaq – Yenilmek, çökmek.
zade: f. Zade. Ésilzade – Asilzade. Shahzade – Şehzade.
zadi: Hep, hiç, bütün. Zadi kolum tegmidi – Hiç vaktim olmadı. Sana zadi toymaymen – Sana hiç doymuyorum. Buning ziyini zadi qanche boludu? – Bunun bütün zararı ne kadar olur?
zadila: Hiç, hiçbir zaman. Zadila körgen emesmen – Hiç görmüş değilim.
zagh: f. Karga.
zaghche: Karga.
zaghiraq: f. Su çulluğu.
zaghra: f. Zaghra nan – Mısır unu ekmeği. Qattiq zaghra – Sert mısır unu ekmeği.
zahir: a. Açık, sarih, aşikar.
zahiren: a. Zahiren, görünüşte, görünüşe göre.
zahit: a. Çileci; dünya zevklerinden çekilmiş.
zahitlik: a.u. Çilecilik.
zaxa: tar. Üzüntü, teessür. Zaxa bermek – Üzmek.
zaka: Kundak bezi; çocuk bezi.
zakat: a. Zekat.
zakatchi: Zekatçı, zekat toplayan; zekat memuru.
zakawet: a. Zekâvet.
zakaz: r. Rezervasyon, ısmarlama, sipariş. Zakaz qilmaq – Sipariş vermek.
zakilimaq: Kundaklamak, kundağa sarmak.
zakkum: a. Zehir.
zalalet: a. Hata, yanlışlık.
zalim: a. Zalim.
zalimane: a.f. Zalimane.
zalimlik: a.u. Zalimlik.
zaman: a. Zaman, vakit, devir, çağ. Qaraxaniler zamanida – Karahanlılar zamanında. Kona zaman – Eski çağ. Bir zamanlarda – Bir zamanlarda. Burunqi zaman – Eski zaman; eski çağ. Yéqin zamanda – Yakın zamanda. Ötken zaman – Geçmiş Zaman. Kélidighan zaman – Gelecek zaman. Hazirqi zaman – Şimdiki zaman. Hazirqi kélidighan zaman – Yakın gelecek zaman. Uzaq ötken zaman – Uzak geçmiş zaman.
zerde: f. Öd, safra. Zerdem qaynap ketti – Hiddetlendim. Zerde qilmaq – Acı söylemek; can yakıcı bir şekilde. U ademlerge zerde bilen qaraydu – O insanlara kinle bakıyor. Zerde söz – Acı söz; kinli söz.
zerdek: f. bot. Havuç.
zerdilik: f.u. Kinli, hırçınlıkla.
zereh: f. Zırh.
zerehlik: f.u. Zırhlı. Zerehli qisim – Zırhlı kısım.
zerel: a. ağ. bk. zerer.
zereng: f. bot. Akçaağaç, isfendan.
zerer: a. Zarar, ziyan. Zerer körmek – Zarar görmek. Zerer qilmaq – Zarar etmek.
zilal: a. 1. Soğuk 2. Temiz. Zilal sherbet – Soğuk şerbet.
zilwa: Hoş, iyi. Zilwa ünlük saz – Hoş sesli saz.
zilche: f. Ünlü halı.
zilchilik: ağ. bk. gilemchilik.
zilzile: a. Zelzele, deprem.
zimatang: ç. Susam helvası.
zimistan: f. Kış. Zimistan kéchiliri – Kış geceleri. Zimistan körmigen bülbül baharning qedrini bilmes – d. Kış görmemiş bülbül baharın değerini bilmez.
zimlanka: r. Zeminlik, toprak dam; bk. geme.
zimme: a. Sorumluluk, mesuliyet. Bu ishni men öz zimmemge alimen – Bu işin sorumluluğu bana ait. Mesuliyet qarshi terepning zimmiside – Sorumluluk karşı tarafa ait. Bu bizning zimmimizge chüshüdu – Bu bizim sorumluluğumuzda.
zir-zewer: f. Zir-zewer bolmaq – Yıkılmak, tahrip olmak, altüst olmak. Néme anchiwila zir-zewirigiche surashturup ketting? – Neden o kadar teferruatını soruşturdun?
zir-zir: Taklidî ses. Zir-zir kelmek – Titremek.
ziraet: a. Ziraat, ekincilik. Ziraet qilmaq – Ekincilik yapmak.
ziraetchi: a.u. Ziraatçı, ekinci.
ziraetchilik: a.u. Ziraatçılık, ekincilik.
zirape: a. Zürafa.
ziriq: bot. 1. Amberbaris, kadın tuzluğu 2. Kimyon, çörekotu.
ziriqliq: Amberbaris veya kimyon ağaçlarının bulunduğu yer.
ziyansiz: f.u. Ziyansız, zararsız. Ziyansiz etmek – Zararsız hale getirmek.
ziyansizliq: f.u. Zararsızlık.
ziyapet: a. Ziyafet. Ziyapet qilmaq – Ziyafet vermek.
ziyaret: a. Ziyaret. Ziyaret qilmaq – Ziyaret etmek. Hem ziyaret, hem tijaret – d. Hem ziyaret, hem ticaret.
ziyaretchi: a.u. Ziyaretçi.
ziyaretgah: a.f. Ziyaret yeri.
zize: ağ. Sonra. Andin zize – Ondan sonra.
zogal: a. ağ. bk. zawal.
zogul: Zogul tutmaq – Hamur tutmak.
zox: a. bk. zoq.
zoxmen: a.f. bk. zoqmen.
zoq: a. 1. Memnuniyet, hoşnutluk 2. Hayranlık, sevinç taşkınlığı.
zoqlandurmaq: a.u. (zoqlanmaq'tan) Memnun etmek, sevindirmek.
zoqlandurush: a.u. Memnun etme, sevindirme.
zoqlanmaq: a.u. Memnun olmak, sevinmek.
zoqlinarliq: a.u. Sevindirici, zevklendirici.
zoqluq: a.u. Sevinç, memnun olma, zevk.
zoqlunush: a.u. Memnun olma, sevinme, zevklenme.
zoqmen: a.f. Hevesli, istekli.
zoqmenlik: a.u. İsteklilik, heveslilik.
zomiger: a.f. Zalim, tiran, müstebit.
zomigerlik: a.f.u. Zalimlik, müstebitlik.
zong: ç. Zong olturmaq – Çömelmek.
zongzaymaq: ç.u. Çömelmek.
zongzaytish: ç.u. Çömeltme.
zongzaytmaq: ç.u. (zongzaymaq'tan) Çömeltmek.
zoolog: r. Zooloji uzmanı.
zoologiye: r. Zooloji.
zootéxnik: r. Zooteknik uzmanı.
zor: f. 1. Kuvvet, güç, kudret, büyük. 2. Zor, cebir. Zor birlen – Zorla. Men zor keldim – Ben zor geldim. Zor adem – Büyük adam. Bu ish zor ehmiyetke ége – Bu işin önemi büyük.
zorawan: f. Zorba.
zorawanliq: f.u. Zorbalık. Zorawanliq siyaset – Zorbalık siyaset.
ach: I Aç. Qarnim ach – Karnım aç. Ach qéringha veya ach qorsaqqa – Aç karına. Ach qalmaq – Aç kalmak. Achtin ach – Açtan aç. Achtin öltürmek – Açlıktan öldürmek.
II. Ach hawa reng – Mavimsi; açık gök renk. Ach kök – Açık mavi; mavimsi. Ach qizil – Kırmızımsı; açık kırmızı.
II Çatal. Acha ériqlar – Çatallı kanallar. Acha yol – Çatal yol. Tömür yol achisi – Demir yolu dalı. Derya achisi – Nehir kolu. Acha ay – İki yıl arasındaki ay, aralık ayı.
achchighlimaq: I bk. achchighlanmaq.
II Darılmak, küsmek, kızmak.
achchiq: I Acı. Achchiq alma – Acı elma. Achchiq anar – Acı nar. Achchiq tash – Şap. Achchiq chay – Koyu çay; demli çay. Achchiq su – Sirke. Achchiq laza – Acı biber. Achchiq söz – Acı söz; sert söz. Achchiq sughuq – Sert suğuk; acı ayaz.
II Sinirlilik, dargınlık, öfke, hiddet, kızgınlık. Achchighim keldi – Kızdım, öfkelendim. Achchighingiz kelmisun – Kızmayın; kusura bakmayın. Achchighim chiqti – Öfkem dağıldı. Achchighimni basalmidim – Hiddetime dayanamadım. U méning achchighimni keltürdi – O beni kızdırdı. Achchighini almaq – Öfkesini çıkarmak. Achchighi téz – Çabuk öfkelenen. Achchighi yaman – Fazla hiddetli; sinirli. Achchiq til – Acı dil; zehir dil. Jan achchighi veya jan achchighida – Ölüm tehlikesi önündeki hiddet.
al: I Hile.
II ağ. Kötü ruh.
III Kuru karanfil.
ana: I Ana, anne. Ata-ana – Ata-ana. Ögey ata-ana – Üvey ata-ana. Ana jan – Anneciğim. Béqim ana – Bakım ana. Qéyin ana – Kayın ana. Chong ana – Büyük anne. Kichik ana – Hala; teyze. Ana tili – Ana dili. Ana weten – Ana vatan. Kindik ana – Ebe. Ana yurt – Ana yurt. Su anisi – Deniz kızı.
arslan: I Aslan. Arslan yürek – Aslan yüreği. Arslan yüreklik – Aslan yürekli.
II Aslan. Chishi arslan – Dişi aslan.
at: I Ad, isim. At qoymaq – Ad koymak, isim vermek. Éting kim? – Adın ne? Étingiz néme? – Adınız ne? Eti qurghur kim édi? – Kahrolsun, adı ne idi onun? Eti bar, jismi yoq – Adı var cismi yok. Yaman at – Kötü nam. Yaman atqa qalmaq – Küfüre uğramak. At chiqarmaq – Ün kazanmak. Éti chiqqan – Ünlü, namdar. Ataghliq at – Ünlü isim. Xas at – Özel isim. Türdesh at – Aynı türe mensup isimler. Éti – Adı, ismi. Eti bir – Adı aynı. Eti bir tuqqan – Akraba isimler.
II At. At férmisi – At çiftliği, hara. At qorisi – At ağılı. At yügürtüsh meydani – At koşturma alanı. At göshi – At eti. At oghrisi – At hırzısı. At-chapan kesmek – Atım alıp, paltosunu çıkartmaya benzer para cezası. At chapmaq – At koşturmak. Attin chüshmek – Attan inmek. At salmaq veya at qoymaq – Doludizgin ileri at sürmek veya at ile saldırmak. At yili – At yılı. At küchü – At gücü. At quyrughi – At kuyruğu. At üstü – Sathilik, özensizlik, üstünkörü. Ishqa at üstü qarimaq – Baştan savmak; işe özensizlik etmek. Minglerche yigitning töpiside at oynatqan yigit – Cesur ve gururlu delikanlı.
ata: I Ata, baba. Atisi bashka – Atası başka. Chong ata – Büyük ata, büyük baba. Qéyin ata – Kaynata, kayınpeder. Qéyin ata méli – Kayınata malı. Özeng mal tapmisan, qéyin ata méli néme boludu – Kendin mal kazanmadıkça kaynata malı ne olur. Ata kesip – Baba mesleği. Atilirimiz – Atalarımız. Atam zamanida – Nuh u Nebi zamanında. Ata yurt – Asıl yurt; ata mekan. Yetti ata – Yedi ata. Chopan ata – Çoban ata (efsaneye göre, himayeci hami baba). Ata sheytan – Şeytanların atası. Ata balisi – Yararlı genç; aferin delikanlı. Ata-bowa körmigen – Hiç görülmemiş; nadir.
II Hediye, armağan.
III Ada. Yerim ata – Yarım ada. Atilar déngizi – Adalar Denizi; Egey denizi. Téqim atilar – Takım adaları. Atisi – Adası.
atlas: I Yüzü parlak ipekli kumaş.
II Atlas, coğrafya haritaları derlemesi.
atsiz: I Adsız, isimsiz.
II Atsız. Atsiz barmaq – Atsız gitmek.
atsizliq: I İsimsizlik, namsızlık.
II Atsızlık.
ayaq: I Ayak. Ayaq oyunu – Dansı. Ayaq üstide – Ayakta, ayakta kalmak. Ayaq basmaq – Ayak basmak. Ayaq tepmek – Tepinmek, ayağını yere vurmak. Bashtin-ayaq kiyindürmek – Baştan ayağa kadar giyindirmek. Mayning ayighida – Mayıs'ın sonunda. Ayighighiche – Sonuna kadar. Béshidin ayighighiche – Başından sonuna kadar. Ayighigha yetküzmek – Sonuna yetiştirmek. Ayaqqa yetküzmek – Sonuna yetiştirmek. Ayighida – Sonunda. Ayighi bar – Sonu var. Ayighi néme boldi? – Sonu ne oldu? Bashtin-ayaq oqup chiqtim – Baştan sonuna kadar okuyup bitirdim. Deryaning ayighi – Nehrin sonu. Bir kishilik ayaq – Bir kişilik ayak kabı. Yaghach ayaq – Ağaç ayak. Éghir ayaq – Hamile, yüklü. Yalghuz ayaq yol – Patika, keçi yolu. Ayaq kiyim – Ayak kabı. Shum yol – Uğursuz yol. Ayaq-qolluq adem – Muktedir, gücü olan, iş görebilen, kabiliyetli. Ayaq yetken yer – Ayak değilen yer. Éghir ayaq bolmaq – Gebe olmak, hamile olma. Ayighi köygen toxudek – Ayağı yanmış tavuk gibi. Ayaq üzmek – Ayak çekmek. Ayighi üzülmey – Ayağı kesilmeden. Ayaq asti qilmaq – 1) Çiğnemek 2) İhlal etmek. Ayaq-qolsiz qalmaq – Yardımcısız kalmak. Ayighi asmandin keldi – Ayağını göklere kaldırarak yıkıldı. Ayighi xeyirlik bolsun – Sonu hayırlı olsun. Ayighigha yiqilmaq – Af dilemek, elini öpmek. Bu yer ayaq asti bolup ketti – Burası çok kalabalıklaştı. Ayighimdin ayaq qalmidi – Ayağım çok yoruldu. Ayaq astidin – Aniden, tesadüf.
II N. Çanak, kase, büyük bardak. Idish-ayaq – Mutfak takımları.
ayan: I Açık, görülür. Ayan bolmaq – Görülmek. Bolushi ayan – Olması açık.
II Bağ. Saet béghi – Saat bağı. Bir bagh ot – Bir bağ ot.
bagh-bostan: I f. Bağ bostan.
II Bağ bostan.
bal: I Bal. Bal qoshuq – Bal kaşığı. Uning aghzidin söz emes, bal tamidu – Onun ağzından söz değil bal damlar.
II Derece. Ikki bal shamal – İki dereceli rüzgar.
bala: I Çocuk. Balilar – Çocuklar. Balilar baghchisi – Çocuk parkı. Balilar öyi – Çocuk evi. Oghul bala – Erkek çocuk. Qush balisi – Kuş yavrusu. Mektep balisi – Okul çocuğu. Bala qilip almaq – Çocuk edinmek. Bala körmek – Çocuklu olmak. Bala körmigen – Çocuklu olmamış. Bala chaghlimaq – Çocuk zannetmek. Bala tapmaq – Çocuk doğurmak. Börining balisi – Kurt yavrusu. Qarghining balisi – Karga yavrusu. Adem balisi – İnsan oğlu. Mektep yéshidiki bala – Okul yaşındaki çocuk. Men uni bala chaghlighandim – Ben onu çocuk zannetmiştim. Bala yatqu – Rahim, döl yatağı. Bala tashlimaq – Çocuk düşürmek. Bala tughmaq – Çocuk doğurmak.
II a. Belâ. Balayi ezim – Büyük bela. Balayi apet – Kaza, bela, afet. Balagha uchrimaq – Belaya uğramak. Balagha kalmaq – Belâya tutulmak.
bap: I a. Bap, bölüm. Kitapning birinchi babi – Kitabın birinci babı.
II Yararlı, uygun. Bu kiyim bap keldi – Bu giysi uygun geldi. Amma bap mal – Herkese uygun mal.
barliq: I Hepsi, bütün. Barliq xelq – Bütün halk. Barliq tawushi – Bütün sesi.
II Varlık, mevcudiyet, zenginlik, servet.
barmaq: I Parmak. Bash barmaq – Baş parmak. Besh barmighimdek bilimen – Beş parmağım gibi biliyorum.
II Varmak. Bérip kelmek – Gidip gelmek. Bérip yetmek – Ulaşmak. Bérip yanay – Gidip döneyim. Yéqin barmaq – Yakın varmak. Élip barmaq – Götürmek. Yürüp barmaq – Yürüyerek varmak. U yetmish yashlargha bérip qaldi – O yetmiş yaşına yaklaştı. Herxil xiyallargha barmaq – Çeşitli hayallara dalmak. Yézip barmaq – Devamlı yazmak. Küzütüp barmaq – Takip etmek; gözetlemek. Uxlap barmaq – Uyuyarak varmak. Köchüp barmaq – Taşınmak; göç ederek ulaşmak. Urushqa qolum barmaydu – Dövmek istemem. Étishqa tilim barmaydu – Söylemek istemem; söyleyemem.
batil: I Cesur, gözü pek, yürekli.
II a. Boş, faydasız, beyhude.
bayqush: I Baykuş.
II Zavallı, çaresiz, talihsiz, şanssız.
baz: I f. Yine, tekrar, bir daha.
II f. Ala doğan.
III Buzul.
berk: I f. Yaprak.
II 1. Kilitli. 2. Sağlam. Aghzinggha berk bol – Ağzını sıkı tut.
bes: I f. Yeter, kafi.
II a. Tartışma, çekişme, münakaşa.
bez: I anat. Bez.
II Amerikan bezi.
bérish: I Varma. Bérishim kérek – Varmam gerek. Bérishtin yénishliri téz – Varmanızdan dönmeniz çabuk. Ishning bérishi – İşin gidişi. Bérish kélish – Gidiş dönüş.
boluq: I Bol, bolluk. Bu yil boluq ashliq östürduq – Bu yıl bol tahıl ürettik.
II ç.u. Garanti, teminat. Boluq qilmaq – Garanti altına almak, teminat vermek, teminat almak.
boshluq: I Boşluk. Eghiz boshlughi – Ağız boşluğu. Öz öyümning xoshlughi put qolumning boshlughi – d. Kendi evimin rahatlığı, elimin ayağımın serbestliği.
II Gevşeklik. U boshluq qildi – O gevşeklik etti.
boyluq: I Boylu. Égiz boyluq – Uzun boylu. Uzun boyluq – Uzun boylu. Qisqa boyluq – Kısa boylu.
II Gebe. Éghir boyluq – Gebe.
böke: I At sineği, üvez.
II Güreşçi, pehlivan.
burun: I Evvel, önce, geçen. Burun zamanda – Evvel zamanda. Xéli waqit burun – Epey zaman önce. Burundin tartip – Evvelden beri. Inqilaptin burun – Devrimden önce. Mundin burun – Bundan önce.
II 1. Burun. Burun tüshügi – Burun deliği. Puchuq burun – Kısa ve kalkık burun. 2. coğr. Burun. Ikki qolumni burnumgha tiqip keldim – İki elim bomboş geldim. Qoghunning burni körünüp qaldi – Kavun olgunlaşmaya başladı.
burush: I Kesinti, kırpıntı, parça.
II Çevirme.
cha: I Ağarmış. Cha saqalliq – Ağarmış sakalli. Cha toxu – Alaca tavuk.
II Başak kalıntısı; kesmik.
chagh: I Çağ, zaman, vakit, devir. Öz chéghida – Kendi zamanında. Shu chaghda – Şu zamanda. Bezi chaghlarda – Bazı zamanlarda. Kichik chéghimda – Küçük vaktimda.
II Az.
III Hoşnut, memnun. U könglimizni chagh etti – O gönlümüzü sevindirdi.
IV Boyuna göre, denge, duruma göre, ayar, ölçü. Bu otup putumgha taza chagh keldi – Bu çizme ayağıma tam geldi.\nV Kuvvet, güç, kudret. Chéghingni chaghlap ishle – Gücünü ayarında kullan; dengeli çalış.
chaghliq: I Az. Chaghliq pulum bar – Az param var.
II Geçici, muvakkat.
chak: I bk. chek.
II f. Tekerlek. Chishliq chaq – Dişli tekerlek. Harwuning chaqi – Arabanın tekerleği. Bir chaq yip – Bir makara ip. Chaq égirmek – İp eğirmek.
chaq: I bk. chagh I.
II bk. chagh IV.
chaqiliq: I Paralı.
II. Bala-chaqiliq – Çoluk çocuklu.
chaqmaq: I 1. Kırmak, bozmak. Zorluq kishenlirini chaqmaq – Baskı işkencelerini kırmak. Chakmaq qent – Kesme şeker. 2. Sokmak, ısırmak. Ayighimni ilan chaqti – Ayağımı yılan soktu. Chéqip almaq – Sokmak, ısırmak. 3. Yakmak. Serengge chaqmaq – Kibrit yakmak. Chaqmaq chaqti – Kıvılcım çıktı. Aptap ademning közini chaqidu – Güneş insanın gözünü kamaştırır. Paqirap turghan qar közimni chéqip ketti – Parlayan kar gözümü kamaştınverdi. Bahagha chaq – Fiyatım kestir.
II Yıldırım, şimşek.
III Kare, dörtgen.
IV Sokmak, ısırmak.\nV ağ. Dörtgen. Chaqmaq qent – Kesme şeker.
chal: I 1. İhtiyar, yaşlı (erkekler için). 2. Ağarmış, ak saçlı.
II Tam değil, yarı, bitmemiş, yarım yamalak. Chala uyqu – Imızganma uyuklama. Ishni chala tügettim – İşi yarıda bıraktım; İşi yarım yamalak bitirdim. Chala anglimaq – Yarım yamalak işitmek. Men uni chala bilimem – Ben onu yarım yamalak bilirim. Uni chala kördüm – Onu yarım , yalamak gördüm. Chala qazaq – Babası veya annesi Kazak olan. Chala ölük – Yarı ölü.
chalmaq: I Karıştırmak.
II Ayak dayamak, ayakla vurmak.
III Çalmak; müzik aletini çalmak. Chalmaq chalmaq – Alkışlamak.
chang: I Toz. Chang basmaq – Toz basmak.
II Gürültü, yüksek ses.
III. Chang salmaq – Kapmak, pençelemek.
IV zool. Sarıasma.
changgal: I f. Avuç.
II Salkım söğüt.
chapquzmaq: I (chapmaq'tan III) Kazdırmak, açtırmak, oydurmak.
II (chapmaq'tan ) Koşturmak. At chapquzmaq – At koşturmak.
chapmaq: I Koşmak. Chépip kelmek – Koşarak gelmek.
II Çiftleşmek.
III Kazmak, açmak, oymak. Ketmen chapmaq – Çapa ile yer kazmak.
IV Kakmalarla süslemek. Sépigha kümüsh chapqan qilich – Sapı gümüş ile süslenmiş kılıç.
chapturmaq: I (chapmaq'tan I) Koşturmak. Chapturup kelmek – Koşturup gelmek. At chapturmaq – At koşturmak.
II (chapmaq'tan II) Çiftleştirmek.
III (chapmaq'tan III) Kazdırmak, oydurmak, açtırmak. Östeng chapturmaq – Kanal açtırmak.
chas: I f. Dörtgen.
II Hızlı, çabuk. Achchighi chas – Çabuk kızan.
chat: I Kasık; bk. chap.
II 1. Dağ boğazı 2. Yarık, aralık.
chawa: I Çalı çırpı.
II İç yağı. Qoyning chawa yéghi – Koyunun iç yağı.
chaza: I ç. İleri karakol.
II ç. Firkete.
chek: I Hudut, sınır. Chek qoymaq – Sınırlandırmak. Chektin chiqmaq – Sınırı geçmek. Chektin ashqan – Sının aşan.
II 1. Çek 2. Kur'a. Chek tashlimaq – Kur'a çekmek. Chek sanduqi – Kur'a sandığı.
III 1. Dikiş yeri 2. Çatlak. Chek ketmek – Çatlamak.
III Koşmak. Harwigha at chekmek – Arabaya at koşmak.
chektürmek: I Sigara içirmek.
II Çektirmek.
III Koşturmak (araba, sapan gibi aletlere iş hayvanı bağlattırmak).
chelish: I (chalmaq'tan III) Çalmak, oynamak.
II (chalmaq'tan I) Karıştırmak, eritmek.
chemek: I ağ. Parmak; bk. barmaq.
II İğri ayaklı.
chemen: I f. bk. chimen.
II ç. Erişte, makama.
chen: I ç. Apolet.
II ç. Oran, ölçü.
cheydu: I ç. Kıyma satın.
II ç. Satır (büyük bıçak).
chéchek: I Çiçek. Ak chéchek – Beyaz çiçek. Dillar béghida chéchekler atti – Gönül bahçesinde çiçekler açıldı.
II t. Çiçek (hastalığı). Chéchek chekmek – Çiçek aşısı yapmak.
chéchen: I 1. Zihni çevik, hazırcevap 2. Hatip.
II Temiz, temizlik seven.
chéchenlik: I 1. Hatiplik 2. Zihin çevikliği, hazırcevapllık.
II Temizlik, temizlik sevme hali.
chéchish: I bk. chachmaq.
II bk. chechmek.
chig: I ağ. bk. chigh.
II Düğüm; bk. chigik ve chigich.
chil: I Çil. Chil böri – Çakal.
II t. Ekzama.
chilan: I İğdegillerden, koyu kahve renkli bir meyve ki, Kaşgar'ın çilanı ünlüdür. Chilan derixi – Çilan ağacı.
II Koyu kahve rengi. Chilan toruq at – Koyu doru at.
chit: I r. Basma, çit köynek basma gömlek.
II Çakal eriği çalıları, çiten Çit.
choka: I Yemek çubuğu (çatal yerine kullanılan Çin mutfak aleti)
II ağ. Dirsek.
chokan: I ağ. Küpe.
II bot. Söğüt.
III Evlenmiş genç bayan.
choqan: I Sepetçi söğütü.
II Gürültü, uğultu, bağırma, bağırtı, çağırtı.
cholaq: I Çolak.
II anat. Kadınların cinsel organı.
chot: I ç. Bir tür küçük balta. Chot chapmaq – Küçük balta ile kesmek.
II r. Çörkü. Chotqa salmaq – Hesaplamak. Chotni xata soqmaq – Hata hesaplamak.
chota: I El tezgâhı ile dokunmuş pamuklu kumaş; bk. mata.
II ç. Hisse, pay.
chotuchi: I Dokumacı.
II Paycı, hisseci (kumar oyunundan hisse alan).
chöchek: I Hikâye.
II Ağaç çanak.
chömüle: I Karınca.
II Tınaz, dokurcun.
chömüsh: I bk. chömmek.
II bk. chömüch.
chugun: I Dağınık, çözülmüş. Chéchi chugun qiz – Saçı dağınık kız.
II bk. qonaq.
chüsh: I Düş, rüya. Chüsh körmek – Düş görmek. U chüshümge kirdi – O düşüme girdi. Chüshte körmek – Düşte görmek. Men uni chüshümde kördüm – Ben onu düşümde gördüm. Yaxshi chüsh körün – İyi düş görün. Chüshimizge kirip baqmighan – Düşümüze bile girmemiş.
chüshimek: I 1. Kösteklemek. Atni chüshimek – Atı kösteklemek.
II Düş görmek.
chüshüm: I 1. Gelir, kazanç, verim. 2. gr. Akuzatif hali. Chüshüm kélish – Akuzatif hali (Belirtme hali)
II. Chüshüm tereptin – Her taraftan.
dagh: I f. Leke, benek. Dagh tekküzmek – Lekelemek. Qara bir dagh köründi – Kara bir benek göründü.
II Kızdırmak, yakmak. Yaghni dagh qilmaq – Yağı kızdırmak.
dana: I f. bk. dane.
II Akıllı, hikmetli, bilge.
dang: I bk. dangq.
II ç. Rehin; rehine koymak.
dangliq: I Ünlü, şanlı, şöhretli.
II ç.u. Rehine, tutak.
danglimaq: I Övmek, methetmek.
II ç.u. Rehine koymak, tutuya koymak, rehine etmek.
dap: I Def. Dap-dumbaq awazliri – Def ve davul sesleri. Dap-dumbaq chalmaq – Def ve davul çalmak.
II Övünme, atıp tutma.
dar: I Darağacı, idam sehpası.
II Halat, çıma, palamar.
dat: I f. İmdat. Dat salmaq – İmdat bağrısı. Dat démek – İmdat çağırmak.
II Pas. Dat bashqan – Paslanmış. Dat basmaq – Paslanmak. Dat basmaydighan polat – Paslanmaz çelik.
dawa: I a. Deva. Derdimge dawa taptim – Derdime deva buldum.
II Dava.
dawul: I f. Davul. Dawul urmaq – Davul vurmak (çalmak)
II Kasırga, uragan.
del: I Tam, aynen, uygun. Saet del toqquz bolghanda – Saat tam dokuz olduğunda. Ötük del keldi – Çizme tam geldi. Del shundaq – Aynen şöyle. Del shu chaghda – Tam o zaman. Del waxtida – Tam zamanında. Del sen kérek éding – Tam sen lazımdın. Del ene shundaq qilghandila – Aynen şöyle yapıldığında.
II Uyuşuk.
dem: I f. Dinlenme, istirahat. Dem aldurmaq – Dinlendirmek. Etinggha dem aldur – Atını dinlendir. Dem élish – Dinlenme. Dem élish öyi – Dinlenme evi. Dem élish küni – Dinlenme günü; tatil günü. Dem élish waxtida – Dinlenme vaktinde. Dem almaq – Dinlenmek. Dem élish ezaliri – Nefes alma organları. Dem tutulush – Nefes darlığı. Dem shiqilish – Nefes darlığı. Dem élishqa bashlimaq – Dinlenmeye başlamak. Dem almay – Dinlenmeden. Ichke dem tartmaq – İçe nefes çekmek. Demi chiqmaydu – Nefesi yok. Dem bermek – Nefes vermek.
II f. An, lahza, esna. Bir dem – Biraz, biran. Qéshimda turmiding bir dem – Yanımda biran bile kalmadın. Bir demdin béri – Şu andan itibaren. Bir dem turup turung – Biraz bekleyin. Bir demmu tinmaydu – Biran bile dinlenmiyor. Bir demning ichide – Birdenbire. Dem alghiche – Aniden, biranda. dem …
deng: I ç. Tahıl vergisi.
II ç. Konuk yeri; kervansaray, otel.
dep: I Diye. Yoq dep jawap berdi – Yok diye cevap verdi. Bu yerge séni dep keldim – Buraya seni diye geldim. Séni dep – Seni diye. U bizni dep shéyit boldi – O bizi diye şehit oldu. Néme dep keldin – Ne diye geldin. Qeshqer sen qeyerde dep kétiwerdi – Kaşgar sen nerede diye yürümeye devam etti. Qaraqashni dep yürüp qargha qaldi aslighim – Kara kaşlıyı diye koşarak, sonunda tahılımı kar bastı (Zamanımı sevgilimin peşinden koşarak yitirip, sonunda tahılımı kar bastı). He dep – Aralıksız, durmadan. Hushidin kétey dep qaldi – Bayıla yazdı.
II a. tar. Uzaklaştırma, çıkarma.
dérek: I bk. derek.
II ağ. bk. térek.
ding: I Hassas, duyarlı. Ding qulaq – Duyarlı kulak. Qulaqlirini ding qilip – Kulaklarını duymaya hazır bir hale getirip.
II Keskin, sivri. Ding pichaq – Keskin bıçak.
dö: I Falanj.
II f. bk. diwe.
duga: I ç. bk. dowa.
II a. ağ. bk. dua.
dung: I Ufak, küçük.
II ç. Toptan. Dung sétish – Toptan satış. Dung soda – Toptan satış. Ishni dung alghuchi – Toplu iş sözleşmesi sahibi.
duwa: I a. ağ. bk. dua.
II bk. dowa.
edip: I a. Yazar, edebiyatçı.
II Elbisenin dikiş hattı.
ediplik: I a.u. Yazarlık, edebiyatçılık.
II Elbisedeki dikiş hattının olma hali.
eke: I (élip kel) Getir, alıp gel.
II Şımarık, mahallebici, nazenin.
el: I Vatan, memleket, il, ülke. Chet ellik – Yabancı. El kezmek – Seyahat etmek. El bolmaq – Vatandaş olmak. El edibiyati – Vatan edebiyatı. Anam ellerning nénini yéqiwatidu – Anam (annem) başkalarının ekmeğini pişiriyor.
II El, kol.
eles: I Yüksek, yüce. Eles taghlar – Yüksek dağlar.
II İğri, şaşı, yanbakış.
emen: I Pelin, akpelin.
II Yani, sanki, adeta.
emir: I a. Emir, buyruk. Öz emrige aldi – Kendi emrine aldı. Emir qilmaq – Emretmek, buyurmak.
II a. Amir, yönetici, hükümdar, emreden.
en: I En. (hayvanın kulağını keserek yapılan damga, belge). En salmaq – En vurmak (yapmak). Atning qulughida en bar – Atın kulağında en var.
II ç. Dava, iş, arşiv. En depter – Arşiv defter.
III En. Éni besh métir – Eni beş metre.
eng: I En. Eng ewwel – En evvel. Eng yaxshi – En iyi. Eng chong – En büyük. Eng bolmighanda – Hiç olmazsa. Eng aldin – İlk önce.
II bk. en III.
III Renk. Éngi öchmek – Rengi silinmek, rengi solmak.
englik: I Enli, geniş. Englik chit – Enli basma.
II Ruj. Englik sürmek – Ruj sürmek.
enlik: I Geniş, engin, enli.
II Nişanlı, markalı, işaretlenmiş, en vurulmuş.
ensiz: I Dar, ensiz.
II Ensiz, damgasız, belgesiz.
III Endişeli, telaşlı.
es: I Hafıza. Eske almaq – Hatırlamak. Ésigha keldi – Ayıldı; kendine geldi. Ésigha kelmey ölüp ketti – Kendine gelmeden ölüverdi. Eske chüshmek – Hatırlamak. Estin chiqmaq – Unutulmak. Estin chiqarmaq – Unutmak. Eske élish kéchisi – Anma gecesi. Ésimde bar – Aklımda var. Ésimde yoq – Aklımda yok. Ésimdin chiqmighan bolsa – Aklımdan çıkmamış olsa. Ésimdin chiqip kétiptu – Aklımdan çıkıvermiş. Este qalmaq – Hafızada kalmak. Este tutmaq – Akılda tutmak. Eske salmaq – Akla salmak. Eske élish – Hatırlamak. Ésingdimu? – Aklında mı? Ésimde – Aklımda. Ésing barmu? – Hafızan yerinde mi? U es-hushidin ketti – O şaşırdı. Ésingni yighiwal! – Aklını topla! Ési kirip qaldi – Olgunlaştı, büyüdü. Uning esi yoq – Onun hafızası zayıf.
II Koku, ıtır. Yaman es – Kötü koku.
esil: I a. Asıl. Esil nüsxe – Asıl nüsha. Eslige tughri – Aslına oygun. Ishning esli – İşin aslı. Mesilining esli – Meselenin aslı. Eslide – Aslında.
II a. Başka, değerli, kıymetli, önemli. Esil tash – Kıymetli taş. Esil zatliq at – Nesilli at. Esli yaman – Aslı kötü; soysuz.
esir: I a. Esir, tutsak, mahkum. Herbiy esir – Savaş esiri. Esir almaq – Esir almak. Esir qilmaq – Esir etmek. Esir chüshmek – Esir düşmek.
II a. Asır, yüzyıl; çağ. Ottura esir – Orta çağ. Ottura esir tarihi – Orta çağ tarihi.
III a. din. Asır namazı.
esirlik: I a.u. Esirlik, mahkumlük.
II a.u. Asırlık, yüzyıllık. Bir esirlik ömür – Yüzyıllık ömür.
essiz: I Hafızasız, akılsız, kaba, çabuk unutan. Qandaq essizsen özeng – Nasıl bir unutkansın.
II Kokusuz. Essiz gül – Kokusuz çiçek.
etmek: I Etmek, kılmak, yapmak. Teshkil etmek – Teşkil etmek. U tamaqni yaxshi étidu – O yemeği iyi yapar. Dawam etmek – Devam etmek.
II Kapatmak, kilitlemek.
ey: I ünl. Hey, be.
II İyileşme, sıhhatli olma. Ey bolmaq – Sıhhatli olarak sıraya katılmak. Yüz qozidin 95 qoza ey boldi – Yüz kuzudan 95 kuzu büyüyüp sıraya katıldı. Bu bala bizge ey bolmaydighan körüdüdu – Bu çocuk bize alışamaz gibi görünüyor.
eylemek: I Etmek, kılmak, yapmak, işlemek.
II Tabaklamak. Tire eylemek – Deri tabaklamak.
eza: I bk. aza.
II a. Eza, üye, organ. Anglash ezasi – Duygu organı. Hezm qilish ezasi – Hezmetme organı. Jins ezasi – Cinsel organ. Partiye ezasi – Parti üyesi. Muxbir ezasi – Muhabir üyesi.
échish: I (achmaq'tan) 1. Açış, açma 2. Gösterme, meydana çıkarma. Pal échish – Fal açma.
II (échimaq'tan) Acımak, ekşimek. Dora yaramni échishturuwatidu – İlaç yaramı acıtıyor.
éghitish: I (éghitmaq'tan) 1. Çözme, açma 2. Salıverme.
II (éghatmaq'tan) Sallama, ırgalama, çalkalama.
éqish: I Akımsı, biraz ak.
II Akış, akmak. Qan éqishi – Kan akması; kan dolanımı. Yiring éqishi – İrin akması.
III Dönüş, dolanım, devrî. Pullarning éqishi – Para dolanımı.
éren: I Dişbudak ağacı, akçaağacı.
II Dikkat. U éren qilmaydu – O dikkat etmiyor.
ériq: I Arık, kenal.
II 1. Temiz, pak. 2. Masum, suçsuz, günahsız.
ésish: I Esme, esmek, esinti.
II (asmaq'tan) Asmak. Ésishqa höküm etildi – Asmaya hüküm edildi.
étiwetmek: I Vurmak, atmak.
II Silmek.
étish: I (étmaq'tan) Silme.
II (atmaq'tan) Atma, vurma, korşun sıkma. Étish meydani – Savaş alanı; atış sahası. Top étish – Top atış. Tang étishi bilen – Tan ağarmasıyla; şafak sökmesiyle; tan atmasıyla. Ghulach étish – Kulaç atış (atmak)
III (etmek'ten I) Etme, yapma, işleme.
IV (etmek'ten II) Kapatma, kilitleme.
étishmaq: I (étmaq'tan) Beraber silmek, silişmek.
II (atmaq'tan) Karşılıklı atmak; atışmak. Top étiship oynimaq – Top atarak oynamak.
éytish: I (éytmaq'tan I) Söyleme, deme. Éytishlirigha qarighanda – Söylediklerine göre. Unimu éytish kérek – Onu da söylemek gerekir.
II (éytmaq'tan II) Silme.
éytmaq: I Söylemek, demek. U rastini éytidu – O gerçeği söyler. Bashqiche éytqanda – Başka bir deyişle. Éytip bermek – Söyleyivermek. Umumen éytqanda – Genellemek gerekiyorsa. Éytip qoymaq – Söylemek. Éytiwéring – Söyleyin. Éytmaslighi mümkin – Söylemeyebilir. Éytmay yürmek – Söylememek. Éytip ötmek – Anmak, ima etmek, bahsetmek, söz açmak, zikretmek, ağıza almak. Méning paydamgha bir söz éytip qoyung – Benim lehime bir söz söyleyin. U éytqan yéridin manga pulni chiqirip berdi – O söylediği yerinden bana parayı çıkarıp verdi. Éytip tügetküsiz – Pek çok, tükenmez. Éytip anglatqusiz – Anlatmak güç. Éytqining kelsun – Söylediğin olsun; Dediğin olsun. Éytayluq – Deyelim, söyleyelim. Éytmisa – Söylemezse. Mamutni tamaqqa éytip kel – Git Mahmut'u yemeye davetet. Yaman éytmay yaxshi yoq – Olabilecek kötülükleri söylemekte yarar var.
II Silmek, temizlemek, yağlamak.
ézish: I (ezmek'ten) Eziş, ezme.
II (azmaq'tan) Azma, sapma.
gacha: I Orta derecede; şöyle böyle.
II Dilsiz.
gang: I ç. Çelik. Gang xenjer – Çelik hançer. Gang beden – Çelik beden.
II ç. ağ. bk. wang II.
gangza: I ç. Büyük bardak.
II ç. Pipo.
gej: I ağ. Mal, var yok, varlık.
II f. Albatr, kaymak taşı.
ger: I f. bk. eger.
II f. Çapkın.
III a. ağ. bk. gherq.
gez: I Kez, an. Bir gezde – Bir anda. Gez bolmaq – Rastlanmak, uğramak. Gez kelgen yerde – Karşılaştığı yerde.
II f. Arşın (71 santimetre).
gézek: I ağ. Kez, defa, kere. Künige ikki gézek – Gününe iki kere.
II İkiz, iki çocuk. Ikki gézek – İkiz. Xotuni gézek tughdi – Eşi ikiz doğurdu.
gézekchi: I Bekçi, koruyucu, karakol.
II Nakış takkesi.
girde: I Dağ koyunu.
II bk. girdenan.
goya: I f. Sanki. Goya men bilmigendek – Sanki ben bilmiyormuşum gibi.
II ç. Yara yakısı.
gülxan: I f. Çiçek bahçesi.
II f. Alev alev yanan ateş. Gülxan yaqmaq – Ateş yakmak.
gülzar: I f.a. kit. Çiçek bahçesi.
II f. Gül bahçesi.
ghach: I Taklidî ses. Ishik ghach qilip échildi – Kapı gıçırdayıp açıldı.
II. Yangyu ghach bolup kétiptu – Patates çok yatkın olmuş.
ghangza: I ç. İdman için sabit yatay çubuk (-ğu)
II ç. Pipo.
ghich: I Baştan başa, tüm, büsbütün.
II Taklidî ses. U ghich qilip ishikni échip kirip keldi – O kapıyı gıcırdatarak açıp içeri girdi.
ghir: I Büsbütün, tüm, mükemmel. Ghir kök at – Tüm gök at.
II Hızlı; görünür görünmez. U ghirla qilip ötüp ketti – O hızlı geçiverdi.
ghoja: I f. Yaşlı; yaşlı adam.
II ağ. bk. xoja.
ghol: I 1. Ağaç gövdesi 2. Sap; sürüngen sap 3. Omuz 4. Belkemiği.
II f. Boğaz, dağ boğazı.
III Çok, bol, fazla.
gholluq: I 1. Geniş omuzlu 2. gövdeli.
II Bolluk, bereket.
ghul: I Zincir, köstek.
II Uğultu.
III ağ. Omuz; bk. müre.
ghulja: I zool. Karaca, yabanî koyun.
II ağ. bk. yangaq I.
hal: I ağ. bk. hoyla.
II a. Hal, durum, vaziyet. Terjime hal – Özgeçmiş. Hal sorimaq – Hal hatır sormak. Öz halinggha qara – Kendi durumuna bak. Öz halimgha qoy – Kendi-halime bırak. Néme hal tatisen? – Neden nazlanıyorsun? Haldin taymaq – Yorulmak; zayıf düşmek. Her halda – Her halde. Héch bolmighan halda – Hiç olmazsa.
III Pembe, pembe renk.
haza: I a. Yas, müsibet. Haza tutmaq – Yas tutmak.
II a. An, süre, müddet. Bir hazadin kéyin – Bir müddet sonra.
II a. astr. 22 marttan 21 aprile kadar olan zaman.
here: I Arı. Gül berisi – Çiçek arısı. Erkek here – Erkek arı. Bal berisi – Bal arısı. Here uwisi – Arı yuvası.
II Testere. bıçkı. Qol berisi – El testeresi.
herp: I a. Harb, savaş.
II a. Harf. Bash herp – Büyük harf.
héqiq: I a. Kırmızı akik.
II Hıçkırık.
hür: I A Hüri, cennet kızı. Hür qizi – Cennet kızı.
II Hür, serbest, erkin.
xamut-jabduq: I Koşum takımı. Qural-jabduq – Silah.
II r.u. Koşum.
xéshek: I Kuru ot. Yem-xéshek – Yem ve kuru ot.
II Yonga.
ximik: I r. Kimyacı.
II r. Kimyasal, kimyevî. Ximik réaksiye – Kimyasal değişme.
xish: I f. Kerpiç.
II f. Akraba.
xor: I f. Hor. Xor turmush – Hor hayat; hor geçim. Xor bolmaq – Hor olmak. Xor qilmaq – Hor görmek; yıpratmak.
II r. Koro.
xorek: I f. Yem, yemek.
II f. Horultu, horlama. Xorek tartmaq – Horuldamak. Xorigi chong adem – Kibirli adam.
xosh: I f. bk. xush.
II f. Elveda, hoşçakal.
igilik: I Ekonomi. Dölet igiligi – Devlet ekonomisi. Kolléktip igilik – Kamu ekonomisi.
II gr. İyelik. Igilik qoshumchisi – İyelik eki.
III ağ. bk. kiyimlik.
ilgha: I Seçme, seçi, ayıklama.
II ağ. Toplu iğne, çengelli iğne.
ilme: I Örme, örgü. Ilme késili – Epilepsi, sara (hastalığı)
II Belirti, alamet.
ilmek: I 1. Çengel, örgü iğnesi 2. Düğüm, ilmek.
II Karmuk, zıpkın.
jadu: I ç. Hayvan besininde kuru otu kesmek için kullanılan büyük bıçak.
II f. Büyücülük, sihirbazlık. Jadu qilmaq – Büyücülük yapmak.
jam: I Kase, tabla.
II Tekne, leğen.
jangza: I ç. Erkek çocukların teperek oynadığı bir tür oyuncak; bk. tepküch.
II ç. Çiftlik, malikane.
jaza: I a. Ceza. Ölüm jazasi – Ölüm cezası. Jaza bermek – Ceza vermek. Jazagha tartmaq – Cezalandırmak.
II ç. Raf. Kitap jazisi – Kitaplık.
III ç. Çerçeve. Söretning jazisi – Resim çerçevesi.
jez: I 1. Bakır 2. Kovan, fişek kovanı.
II Kızarmak. Jez qilmaq – Kızartmak.
jézire: I a. Ada.
II a. Çöl, sahra.
jilte: I Çanta.
II Yemek için veya ekmek için hazırlanmış hamur parçası.
jing: I ç. Gerçek, hakiki, doğal.
II ç. (Çin ölçü birimi) Yarım kilo, 500 gram.
III ç. Kasaba, köy.
jingliq: I ç.u. Yarım kiloluk.
II ç.u. Köylü, kasabalı.
jotang: I ç. Banyo, hamam.
II ç. Skandal, rezalet, maskaralık.
joza: I ç. Masa. Düglek joza – Yuvarlak masa. Jozida olturmaq – Masaya oturmak.
II ç. Jile, yelek (-ği).
jünüp: I a. Cünüp.
II a. bk. jenüp.
kaj: I f. 1. Haylaz, aylak, tembel 2. İnatçı, harın.
II f. Kaj pelek – Kötü talih, kötü kader.
kaltek: I Sopa.
II ağ. Pipo.
kan: I f. Maden ocağı. Tash kömür kani – Taş kömür maden ocağı.
II bk. kang.
kangshitmaq: I (kangshimaq'tan I) Havlatmak, ürdürmek.
II (kangshimaq'tan II) Pis kokutmak.
kechküzüsh: I Suya girdirme; nehri yürüyerek geçirtme.
II Bağışlatma.
kechmek: I Nehri yürüyerek geçmek. Kéchip ötmek – Nehri (suyu) yürüyerek geçmek. Ömrüm kechti – Ömrüm geçti. Jandin kechmek – Canını kıymak. Waz kechmek – Vazgeçmek.
II Bağışlamak. Bir qoshuq qénimdin kéching! – Bir kaşık kanımı bağışlayın! Günayingdin kechtim – Suçunu bağışladım.
kechtürmek: I Suya girdirmek; nehri (suyu) yürüyerek geçirtmek.
II Bağışlatmak.
keke: I Kalem. Keke chish – Kalem diş.
II Kazma; külünk (-ğü). Keke saqal – Sivri sakal.
kem: I f. Az, eksik. Eng kemi – En azı. Kem uchraydighan – Az rastlanan. Uning némisi kem – Onun neyi eksik. Kem digende – En azından. Besh minut kem onda – Ona beş kala. Eqli kem adem – Aklı az adam.
II. Mushu kemgiche – Şu ana kadar.
kengri: I Geniş. Cheksiz kengri ékinzarliq – Uçsuz bucaksız geniş ekinlik (tarla)
II Bükülü, eğri.
kéchish: I Nehri (suyu) yürüyerek geçme.
II Bağışlama.
kélish: I Gelme, geliş. Qolimizdin kélishiche – Elimizden geldiği kadar.
II gr. Hal (isim hali). Bash kélish – Yalın hal. Égilik kélish – İyelik hali. Chüshüm kélish – Akuzatif hali. Yönülüsh kélish – Yön hali. Chiqish kélish – Ayrılma hali. Orun kélish – Bulunma hali.
kocha: I f. Cadde, sokak. Tar kocha – Dar sokak. Xalta kocha – Çıkmaz sokak. Kochida qalmaq – Sokakta kalmak.
II Buğday kalıntısı (durusu).
köch: I Çığ.
II Göç; göçebe konağı.
III ağ. bk. xotun.
kök: I Gök, mavi. Kök köz – Mavi göz. Qizilchining köki – Pancarın yaprağı.
II Yeşillik. Kök chiqarmaq – Filizlenmek.
köklesh: I Teğelleme.
II Filizlenme.
kökletmek: I (köklimek'ten I) Teğelletmek.
II (köklimek'ten II) Filizlendirmek.
köklimek: I Teğellemek.
II Filizlenmek.
köklitish: I Teğelletme.
II Filizlendirme.
kölchek: I 1. Su birikintisi 2. Küçük göl.
II Tepsi. Bir kölchek qaymaq – Bir tepsi kaymak.
köpe: I bk. körpe I.
II ağ. bk. eltire.
körek: I Gözden geçirme; yoklama; gezme; teftiş.
II Demirci körükü.
körpe: I Pamuklu döşek.
II Kuzu kürkü. Kuchar körpisi – Kuçar kürkü (Doğu Türkistan'ın Kuçar şehri kuzu kürkü ile ünlüdür)
II Göz kapağı. Qapighim tartidi – Gözümün kapağı seğiriyor. Qapighi sélinghan – Somurtkan, asık suratlı. Qapaq türmek – Çatmak, surat asmak. Qapaq astidin qarimaq – Kaş altından bakmak.
III bk. qapqaq.
qaraqush: I zool. Kartal.
II Kartal.
qarghimaq: I Atlamak, sıçramak.
II Lanetlemek, beddua etmek.
qarghish: I Atlama, sıçrama.
II Lanet, kargış, beddua. Qarghish urghan – Lanetlenmiş.
qarimaq: I Bakmak. Tikilip karimaq – Diklenerek bakmak. Diqqet bilen qarimaq – Dikkatle bakmak. Qarap toymaymen – Zevkle bakıyorum. Qarap qoymaq – Bakmak. Keynige burulup qaridi – Arkasına dönüp baktı. Qarap chiqmaq – Gözden geçirmek. Qarap chiqish – Gözden geçirme. Kirip qarisam, öyde yoq – Girerek baktım, evde yok. Yüzige qarighum kelmeydu – Yüzüne bakmak istemiyorum. Yerge qarimaq – 1) yere bakmak. 2) utanmak; yüzü kızarmak. Baligha qarap tur – Çocuğa bak. Malgha qarimaq – Hayvanı beslemek. Kimge qarap turupsiz? – Kimi bekliyorsunuz? Qarap turup – Durup dururken. Qarap turup mexsulattin quruq qalduq – Durup dururken üründen yoksun kaldık.
II Iğmek, bükmek, katlamak.
III. Qarimighidiki – Eli altındaki, idaresindeki. Méning qarimighimda – Benim idaremde.
qarimay: I bk. qarimastin.
II Katran.
qarta: I r. Oyun kağıdı.
II At barsağı.
qasimaq: I Badıcını ayıklamak; çenetlemek; kırmak.
II Kenarını bükmek; kıvırmak.
qat: I Kat. Ikki kat – İki kat.
II Alt, bodrum. Öyning qétida – Bodrumda.
qatar: I Sıra, dizi. Bir qatar – Bir dizi. Shuning bilen bir qatarda – Yanısıra. Qatarda turmaq – Sıraya geçmek. Adem qatarida körmek – İnsan yerine koymak. Qatardin qalmang – Sıradan kalmayın. Qatargha qoshulmaq – Sıraya katılmak.
II Dama taşının bir tür oyunu.
qatmaq: I Donmak, buz kesilmek, sertleşmek. Muz qatqan – Donmuş, buzlanmış. Kétip qalmaq – 1) Donmak 2) Korkudan donakalmak. Béshim qétip ketti – Kafam karışıp gitti. Külkidin ichim qatti – Gülmekten donakaldım.
II Koşmak. Xéchirni harwugha qétip qoymaq – Katın arabaya koşmak.
III Katmak, eklemek, ilave etmek. Süt qétip chay ichmek – Süt katıp çay içmek.
qawa: I Kaba, nezaketsiz, saygısız.
II ağ. bk. kawa.
qawaq: I Kabak (-ğı)
II r. Meyhane.
qachurmaq: I Kaçırmak. Pürsetni qoldin qachurmaq – Fırsatı kaçırmak.
II Çiftleştirmek, çekmek, aştırmak.
qachurush: I Kaçırma.
II Çiftleştirme, çekme, aştırma.
qash: I Kaş. Qelem kash – Kalem kaş. Éger qéshi – Eyer kaşı. Qara qash – Karakaş. Qash qaraymaq – Akşam olmak. Qash qarayghanda – Akşam olduğunda. Qash qoyumen dep köz chiqarmaq – d. Kaş yapacağım diye göz çıkarmak.
II Baraj, su bendi. Déngiz qéshi – Deniz bendi.
III ağ. Evlek.
IV Süs taşı, kaş.\nV. bk. qéshida.
qaymaq: I Kaymak. Xam qaymaq – Ham kaymak. Qaymaq chay – Kaymaklı çay; kaymak karıştırılmış çay. Qaymighi yoq – İş semeresiz iş; faydasız iş.
II Dönmek. Béshim qéyip ketti – Başım dönüverdi.
qayrimaq: I Açmak, doğrultmak, bir yana çekmek, bükmek.
II Bilemek. Chish qayrimaq – Diş bilemek; kin beslemek.
qazanchuq: I Tıkaç, tapa.
II Leğen, tas.
III zool. Balık yavrusu.
qéni: I Hadi, haydi. Qéni bolmisa yurunglar – Haydi yürüyün.
II Nerde. Dadingiz qéni? – Babanız nerde?
qérindash: I Kardeş. Qérindashlarche – Kardeşlerce; kardeşler gibi.
II Kurşun kalem; boya kalemi.
qétilmaq: I Katılmak.
II Karıştırılmak.
qétish: I Donma.
II Koşma. Atni harwugha qétish – Atı arabaya koşma.
III Katma, ekleme, ilave etme.
qéyin: I bot. Kayın, kayın ağacı.
II Kayın. Qéyin ata – Kaynata. Qéyin singil – Eşinin küçük kız kardeşi.
qéyish: I Kayış.
II Kayış, kaymak.
III Dönme, dönmek, dönüş. Bash qéyish – Baş dönmesi.
qiq: I ağ. bk. qigh.
II ağ. bk. qiriq.
qilche: I u.f. Kıl, tüy, ince kıl.
II Zerre kadar. Qilche hem xapa bolmidim – Zerre kadar kızmadım.
qismaq: I Kısmak, sıkmak. Köz qismaq – Göz kısmak. Qisip chiqarmaq – Sıkıp çıkarmak. Ötügüm qisiwatidu – Çizmem ayağımı sıktı.
II İlmikli kapan.
III Pişirilmiş sütün kazana yapışmış kısmı.
qiya: I Kaya, yalı yar.
II İniş, yokuş. Ishikni qiya achmaq – Kapıyı yarı açmak.
qiyam: I 1. Melas 2. Reçel.
II a. din. Kıyam (namazdaki duruş).
qiyang: I Taşkın, sel.
II Keskin, sivri. Qiyang tash – Sivri taş.
qiyiq: I Kesinti, kırkıntı.
II 1. İhmalkar, savsak 2. Kaba.
qiymaq: I 1. Kesmek, kıymak 2. Yanp içine dalmak 3. Kıymak, esirgememek.
II ağ. bk. qilmaq.
qiziq: I Zevkli, ilgi çekici, ilginç, çekici, cazip.
II Sıcak, ısı. Bügün kün qiziq – Bugün hava sıcak. Tömürni qizighida soq – d. Demiri sıcakken döv.
qizitmaq: I (qizimaq'tan) 1. Isıtmak 2. Coşturmak, neşelendirmek.
II (qizimaq'tan) 1. Isıtmak 2. Kızdırmak, coşturmak.
qoltuq: I Koltuk. Qoltuq tayaq – Koltuk değneği. Qoltuqqa almaq – Birini kolundan tutmak.
II coğr. Körfez.
qonaq: I Mısır. Sériq qonaq – Sarı mısır.
II. Sözge qonaq – Birinin sözünü kesmek; sözü engellemek.
qondaq: I Dipçik. Miltiqning qondighi – Tüfeğin dipçiği.
II Tünek.
qoram: I Kırma taş; kırma tuğla.
II Koruyucu.
qorchaq: I Kukla, çocuk oyuncağı. Qorchaq hökümet – Kukla hükümet.
II Çok güzel; resim gibi.
qorqaq: I Korkak.
II Humma, sıtma.
qoruq: I Kıvrım. Yüzige qoruq kirgen kishi – Yüzü kıvrılmış kişi.
II Duvar veya parmaklık ile çevrilmiş saha; ihata.
III Engel, mania.
qorulmaq: I Kavrulmak.
II Koşatılmak.
qorulush: I Kavrulma.
II Koşatılma.
qorumaq: I Kavurmak.
II 1. Çevresine duvar çekmek 2. Korumak, muhafaza etmek.
qorush: I Kavurma.
II 1. Çevresine duvar çekme 2. Koruma, muhafaza etme.
qoshaq: I Birleşik, müşterek.
II Koşuk, şarkı. Qoshaq éytmaq – Şarkı söylemek.
qoshmaq: I Koşmak, bağlamak, birleştirmek, eklemek, toplamak, katmak. Qizini mana qoshup qoydi – Kızını bana verdi.
II Çift, iki.
III Bestelemek, yazmak.
qoshughluq: I Kaşıklı.
II 1. Koşulmuş. Ikki at qoshughluq harwa – İki at koşulmuş araba. 2. Eklenmiş, katılmış, toplanmış.
qoshuq: I Kaşık. Ash qoshughi – Yemek kaşığı. Bal qoshughi – Çay kaşığı. Bir qoshuq qénimdin kech – Bir kaşık kanımdan geç; öldürme, affet.
II Karışmak, bir işte eli olmak.
qoy: I bot. Kuzukulağı.
II Koyun. Qoy göshi – Koyun eti. Qoy yili – Koyun yılı (12 hayvan takvimine göre 1907, 1919, 1931, 1943, 1955 yılları koyun yılıdır).
qoyulmaq: I Yoğunlaşmak, koyulaşmak, sıklaşmak.
II Koyulmak, bırakılmak.
qoyulush: I Yoğunlaşma, koyulaşma, sıklaşma.
II Koyulma, bırakılma.
qulaq: I Kulak. Qulighi éghir adem – Kulağı ağır adam. Qulaq tüwi – Kulağın arkası. Qulaq qiri – Kulak kiri. Xoshallighidin uning aghzi qulughigha yetti – Sevincinden onun ağzı kulağına yetti. Qulaq asmaq – Kulak asmak. Tughri söz qulaqqa yaqmaydu – Doğru söz kulağa hoş gelmez. Qulaqta tutmaq – Kulakta tutmak.
II Yaprak, taçyaprağı.
qulan: I zool. Yaban eşeği.
II ağ. bk. qulun.
qulluq: I Kulluk, kölelik. Qulluqta tutmaq – Köle halinde tutmak.
II ünl. Teşekkürler. Qulluq bolsun – Teşekkürler.
qumchaq: I ağ. Kurbağa yavrusu; kurbağacık.
II Kurbağa yavrusu.
qur: I Satır.
II Takım. Bir qur könglek ishtan – Bir takım gömlek ve iç çamaşırı.
III ağ. bk. yambu.
qural-yaraq: I Silah ve alet.
II Araç gereç. Kérek yaraq – Araç gereç, silah.
qurt: I Kurt, böcek. Yipek qurt – İpek böceği.
II Kurumuş peynir; kurutulmuş peynir.
quruq: I Kuru. Quruq iqlim – Kuru iklim. Kuruq qalmaq – Nasipsiz kalmak. U quruq qaytip keldi – O eli boş döndü. Quruq gep – Bos söz. Quruq réal – Boş hayal. Quruq söz qulaqqa yaqmas – Boş laf kulağa hoş gelmez.
II ağ. bk. quyruq.
qurush: I Kuruma, kurumak.
II Kurma, tesis etme.
quta: I Kutu. Siya quta – Mürekkep kutusu.
II ağ. bk. qotur. Qutadqu
quw: I Hilekar, hileci, kurnaz, sinsi.
II Kuğu.
quymaq: I Dökmek, akıtmak, boşaltmak.
II Gözleme (bir tür yemek).
lap: I Laf. Lap sözlimek – Laf söylemek.
II takl. Birdenbire, ansızın, ani olarak.
las: I. Las qilip – Kuvvetsizce, dermansızca.
II f. Çepel, çamurlu, kirli.
lazim: I a. Lazım, gerekli. Lazim bolmaq – Gerekli olmak.
II Kadın pantalonu.
lempe: I r. Lamba.
II 1. Taraça 2. Hangar, çardak 3. Basamak.
leng: I ç. Dalga. Leng béliq – 1) Balina (balığı) 2) Köpek balığı.
II ç. Çin ağırlık birimi, 35 gram ile eş değer.
III ç. Tahıl vergisi.
lengger: I f. Kervansaray.
II f. Demir, çapa demiri.
lingze: I ç. Tomruk (-ğu), kütük (-ğü)
II ç. Kerpiçten yapılmış küçük ocak.
III ç. bot. Kesilmiş çam ağacı.
lota: I ç. bk. loto.
II ağ. Uyluk, kalça.
III u. ağ. bk. yota.
loya: I Nohut, bezelye.
II ç. tar. Bölük komutanı.
III ç. tar. Ağa, efendi, beyefendi.
lökchek: I Hörgüç.
II Terbiyesiz, küstah, kavgacı.
luqma: I f. Lokma.
II Cevap, replik (-ği).
lüngge: I ağ. Boyun atkısı, eşarp.
II Matara.
mawu: I Bu, işte bu.
II (mana bu) İşte bu.
manta: I Ocağın kömür konulan ön kısmı.
II Mantı.
me: I ağ. bk. ménge.
II Al!
mele: I ağ. İğne. Chong mele – Büyük iğne.
II a. bk. mehelle.
melle: I a. bk. mehelle.
II ağ. Ağaç tırmak veya tahta.
III m; bk. toxu.
memur: I a. Mamur, bayındır. Memur sheherler – Mamur şehirler.
II a. Memur, müdür, idareci.
meng: I Ben.
II Al, alın. Sizge gösh ekeldim, meng! – Size et getirdim, alın!
merre: I a. Kere, defa. Ming merre salam – Bin kere selam.
II. Göshni merre qilip pishermek – Eti iyi haşlayıp pişirmek.
mertiwe: I a. Derece, rütbe, basamak.
II a. Kere, defa. Birinchi mertiwe – İlk defa.
meshe: I Çizme. Emirqan meshe – Vernikli çizme.
II (mana shu yer) İşte burası.
meyde: I a. 1. Göğüs 2. Mide.
II f. Ufak, küçük. Meyde burzhuaziye – Küçük burjuvazi. Meyde pul – Bozuk para.
meye: I ağ. bk. ménge.
II (mana bu yer) İşte burası.
moma: I Anneanne, yaşlı kadın.
II Direk, sütün.
III ç. Ekmek, buharda pişirilen ekmek.
moyka: I r. Yün temizleme fabrikası.
II ağ. Çatal.
mör: I a. bk. möhür.
II Ödül, mükafat.
munda: I Burada.
II Bir bitki adı.
nagan: I Arasıra, zaman zaman. U naganda-naganda peyda bolup turudu – O arasıra hasıl olur.
II r. Tabanca, küçük ateşli silah.
nawa: I f. Melodi, ahenk. Neghme-nawa – Ahenk, şarkı.
II f. Nerx-nawa – Fiyat.
nawada: I Eğer, ise, şayet.
II f. Rastgele, tesadüfen, kazaen. Nawada közingizge tüshse – Tesadüfen görürseniz.
ne: I Ne. Néring aghridu? – Neren ağrıyor?
II Ne (menfiliği ifade eder). Ne u, ne bu – Ne o, ne de bu. Ne sanga, ne manga – Ne sana, ne de bana.
neq: I a. Peşin. Neq pul – Peşin para. Neq pulgha sétiwaldim – Peşin paraya satın aldım.
II Tam. Neq özi – Tam kendisi.
nepis: I a. Nefis, güzel. Nepis edibiyat – Edebiyat.
II a. Nefis. Nepsi yaman – Doymak bilmeyen, pisboğaz. Nepsi bozuq – Pisboğaz.
new: I f. Yeni.
II a. Tür, cins.
néme: I Ne. Néme boldi? – Ne oldu? Néme qilay – Ne yapayım. Néme dégen güzel – Ne kadar güzel. Etingiz néme? – Adınız ne? Néme xiyalgha pattingiz? – Ne gibi bir hayala daldınız? Özi néme gep? – Ne gibi bir söylenti? Néme gepler bar? – Ne gibi söylentiler var?
II Eşya, nesne. Bar néme – Her şey. Héch bir néme yoq – Hiçbir şey yok. Méning némem kétidu! – Bana hiçbir şey değil!
nériraq: I Biraz öteye. Deryaning néri yéqida – Nehrin ötesinde. Néri yaqta – Ötede. Ishim ye néri, ye béri bolsa éken – İşim bir yanlı olsa idi.
II Biraz öteye.
nota: I r. müz. Nota.
II r. Nota. Nota tapshurmaq – Nota vermek.
oda: I Oda.
II bk. orda.
oghlaq: I Oğlak, keçi yavrusu.
II Bozkaşi (kesilen oğlağın at üstündeki çekişme oyunu).
oq: I Ok, kurşun, mermi. Oq tegmek – Kurşunlanmak. Oqqa tutmaq – Kurşuna dizmek. Oq achmaq – Kurşun yağdırmak.
II Pingil, eksen, mihver.
olumaq: I Sarmak, dolamak.
II Yakmak, ısırmak.
ong: I Gerçek, hakikat. Bu ongummu, chüshümmu – Bu gerçek mi, rüya mı. Buni onumda kördüm – Bunu gerçekte gördüm.
II Sağ. Onggha tart – Sağa çek. Ong partiyiler – Sağ partiler. Pishanimiz ong – Şanıslıyız. Uning sözi ong – Onun sözü doğru. Uning ishi ong – Onun işi doğru. Ong tüshti – Kolay geldi. Ong-tetur bomba tashlash – Hedefsiz rastgele bombalamak.
orumaq: I Biçmek.
II 1. Ambalajlamak, paket yapmak. 2. Sarmak 3. Yumaklamak.
oshuq: I Fazla, çok. Oshughi bilen orunlimaq – Fazlasıyla becermek.
II Aşık. Oshuq oynimaq – Aşık oynaymak. Uning oshuqi alchi kéliwatidu – Onun işi iyiye gidiyor; şanslı.
ot: I Ateş. Ot yaqmaq – Ateş yakmak. Ot yéqish – Ateş yakma. Ot öchürmek – Ateş söndürmek. Ot öchürgüch – Ateş söndüren alet. Ot qalimaq – Ateş yakmak. Ot almaq – Ateş almak. Ot ketti – Yangın çıktı. Ot salmaq – Ateşlendirmek. Ot bilen oynimaq – Ateş ile oynamak. Otqa chidamliq – Ateşe dayanıklı. Ot chiqti – Yangın çıktı. Kirpik qaqqiche öyni ot élip ketti – Göz kapatıp açınmaca evi yangın sardı.
II Ot, bitki, yeşillik. Ot chépish – Ot biçme. Ot chapmaq – Ot biçmek. Ot chépidighan mashina – Ot biçen makina. Haram ot – Zararlı ot. Yawayi ot – Yabanî ot.
otaq: I Tarlayı yabanî otlardan ayiklama.
II Çadır.
otluq: I Ateşli.
II Çayır, çayırlık. Otluq jay – Çayırlık. Otluq-suluq jay – Bol çayır ve sulu yer.
owa: I ağ. bk. ogha.
II Vadi, dere.
III Tepe, doruk, zirve.
oy: I Düşünce, fikir, hayal. Oyumgha qarighanda – Düşündüğüme göre. Oygha patmaq – Hayala dalmak. Oygha pétish – Hayala dalma. Oygha chümmek – Hayala dalmak. Oygha talmaq – Hayala dalmak; düşünmek. Oy oylimaq – Düşünmek. Oyda saqlimaq – Akılda tutmak. Oygha kelmek – Fikir edinmek. Oygha qaldurmaq – Düşündürmek. Oygha salmaq – Düşündürmek. Oygha qalmaq – Düşünmek. U oyda qaldi – O düşünüyor. Béshimgha bir oy keldi – Aklıma bir fikir geldi. U oyigha néme kelse shuni qilidu – O aklına ne gelirse onu yapar. Oyumgha kelgenni qilimen – Aklıma geldiğini yapacağım. Oyumgha keldi – Aklıma geldi. Oygha ketmek – Fikre dalmak. Oydikidek – Düşünüldüğü gibi.
II Çukur, girinti, ova. Oy yer – Çukur yer, ova.
oyluq: I Düşünceli, akıllı, kalte oyluk aklı kısa; dar görüşlü. U ikki oyluq bolup qaldi – O tedirgin oldu.
II Ova, çukur, düzgün olmayan yer.
oymaq: I Oymak. Oyup yasimaq – Oyarak yapmak.
II Yüksük. Oymaq yip – Yüksük ip. Oymaq éghiz – Küçük ağız.
II Gücenme, dargınlık, küskünlük. Öpke qilmaq – Öfkelenmek. Öpke saqlimaq – Kin tutmak. Öpkisi qattiq adem – Kinci adam.
örümek: I Örmek. Chach örümek – Saç örmek.
II Çevirmek, yıkmak, devirmek.
örüsh: I Örme, örüş.
II Çevirme, yıkma.
ötmes: I Kör, kesmez. Ötmes pichaq – Kör bıçak.
II Rağbet görmeyen, sürümsüz, geçersiz. Ötmes mal – Sürümsüz mal.
ötük: I Çizme. Kigiz ötük – Keçe çizme. Ötük méyi – Çizme yağı. Ikki putumni bir ötükke tikti – İki ayağımı bir çizmeye soktu (söz çevrisi); sıkıştırdı, zor duruma soktu (mec.
II Ütü; bk. dezmal.
öziche: I Kendisince, kendisine göre. Özengdin kör – Kendinden gör. Késel özini bilmeydu – Hasta kendini bilmiyor. Aghriq özige keldi – Hasta kendine geldi. Aghriq özidin ketti – Hasta bayıldı. Öz-özidin – Kendiliğinden. Özidin-özi melum – Kendiliğinden belli. Öz waxtida kelding – Zamanında geldin.
pana: I f. Sığmak, barınak. Pana jay – Barınak. Bash pana – Sığınak.
II f. 1. Sürme 2. Çivi, takoz. Pana qaqmaq – Çivi vurmak.
para: I f. Rüşvet. Para bermek – Rüşvet vermek.
II f. Parça.
pash: I f. Açık, besbelli, aşikar. Pash bolmaq – Aşikar olmak. Pash qilmaq – Aşikar etmek.
II Oyunu ilk başlayan; oyunun öncülüğü.
pasha: I Paşa. Enwer Pasha – Enver Paşa.
II Sivrisinek. Bezgek pashisi – Sıtma sivrisineği.
pay: I f. 1. Bacak 2. Kiriş, sinir.
II r. Pay, hisse.
III 1. Tane, adet 2. Defa, kere. Yigirme nechche pay oq atti – Yirmi kaç defa ateş etti; yirmi kaç el ateş etti.
pelek: I a. 1. Gök, gökyüzü 2. Kader, alın yazısı. Pelekning tetürligi – Kaderin aksiliği.
II bk. pélek.
pem-paraset: I Fehim ve feraset.
II a. Fehim ve feraset; akıl ve sezgi.
pen: I a. Fen. Penler akadémiyisi – Fenler akademisi.
II ç. Tahta.
perije: I f. ağ. bk. perenje.
II Cüppe.
pes: I f.l. Alçak, basık, düşük 2. Alçak, namussuz, rezil. Pes adem – Alçak adam. Pes awaz bilen – Alçak sesle.
II f. An, lahza. Bir peske – Bir an için. Bir peste – Bir anda. Bir pestin kéyin – Birazdan sonra. Bir pes dem éliwaldim – Biraz dinlendim.
pewaz: I Payedan, ayaklık.
II f. Kolluk.
pesh: I El altından, gizlice.
II f. Virgül. Chikitlik pesh – Noktalı virgül.
peshmek: I Pişmaniye.
II Yelek.
pey: I f. İz.
II ağ. bk. per. Pey tekiye – Tüy yastık.
III Damar.
péil: I a. gr. fiil. Ötümlük péil – Geçişli fiil. Ötümsüz péil – Geçişsiz fiil. Yardemchi péil – Yardımcı fiil. Bolushluq péil – Olumlu fiil. Bolushsuz péil – Olumsuz fiil.
II a. Mizaç, huy, karakter. Kichik péil yigit – Alçak gönüllü yiğit (delikanlı). Péili yaman at – Kötü huylu at.
péillik: I a.u. Fiillik. Péillik belgisi – Fiillik belgesi.
II a.u. Mizaçlı, karakterli. Kichik péillik – Alçak gönüllü.
pélek: I a. Örme, örülme, zembil, sepet.
II Başarı, saadet, mutluluk, talih. Pélek yandi – Talih döndü.
pir: I f. 1. İhtiyar 2. Ruhî, manevî baba. Ya pirim! – Yardım etmesi için manevî babaya hitap.
II Taklidî ses. Pir qilip uchup ketmek – Pır diye uçuvermek.
pisirlimaq: I Fısıldamak.
II Ağır hareket etmek; boş şeylerle vakit geçirmek.
piste: I bot. Fıstık, antep fıstığı.
II Bişon.
pishshiq: I Olgun, ergin, yetişkin.
II 1. Sağlam, dayanıklı 2. mec. Tecrübeli, görgülü, titiz. 3. Cimri, hasis 4. Becerikli, akıllı 5. mec. iyi kaliteli, iyi cinsten 6.Yanmış, yanık.
pishshiqliq: I Olgunluk, erginlik 2. Pişmiş, pişirilmiş.
II 1. Sağlamlık 2. mec. Tecrübelilik, görgülülük. 3. Cimrilik, hasislik, 4. Beceriklilik, akıllılık. 5. İyi kalitelilik.
po: I ç. 1. Top 2. mec. Aldatma, hile, oyun, yalan.
II ağ. Boş, oyuk.
pok: I Tıkaç, tıpa, mantar.
II 1. Kof, içi boş, oyuk. 2. Çürük 3. mec. Gevşeklik, karaktersizlik. 4. mec. Boşboğaz. Pokkide chüshti – Pat diye düşüverdi.
pola: I f. ağ. bk. polo.
II. Pola qilmaq – Ezmek; mıncıklamak.
por: I 1. Boş 2. Çürük 3. Kuvvetsiz, zayıf.
II bot. Kav, mantar kavı.
posma: I Gecelik, pamuk şapka.
II Makine yağlama parçası.
pur: I Haber, söylenti, rivayet, söz, laf.
II Taklidî ses. Qush purla qilip uchup ketti – Kuş pır diye uçup gitti.
pushurmaq: I. Ich pushurmaq – Can sıkmak. Ichimni pushurma – Canımı sıkma.
II 1. Pişirmek 2. Olgunlaştırmak, hazırlamak.
put: I Bacak, ayak.
II r. Eski Rus ağırlık birimi, 16,3 kilo ağırlığında.
putlash: I Put ağırlık birimi ile tartma.
II 1. Engel olma 2. Çelme takma.
putlimaq: I Put ağırlık birimi ile tartmak.
II 1. Engel olmak 2. Çelme takmak.
puza: I Yonga.
II Oklava.
pürkesh: I Fışkırma, serme, sıçratma.
II Sarma, çok sıcak giyindirme, bürüme, bürünme.
pürkimek: I Fışkırmak, sermek, sıçratmak.
II Sarmak, çok sıcak giyindirmek, bürümek, bürünmek.
pütmek: I Bitmek.
II tar. Yazmak.
III 1. İyi olmak, kapanmak, et bağlamak. Yaram pütüp ketti – Yaram iyileşti. 2. Tıkanmak. Burnum pütüp qaldi – Burnum tıkandı. Boyigha bala pütüp qaptu – Gebe kalmış. Béshinggha néme bala pütti? – Başına ne gibi bir belâ geldi?
püttürmek: I 1. Bitirmek 2. Kökünü kurutmak.
II tar. (pütmek'ten II) Yazdırmak.
pütüsh: I Bitme, bitiş.
II Yazma.
radikal: I r. Radikal, köktenci.
II r. Kök işareti.
rehim: I a. Rahîm, acıma. Rehim qilmaq – Acımak.
II a. Rahim, dölyatağı.
III a. Rahîm, acıma. Rehim qilmaq – Acımak. Düshmen'ge rehim qilmang – Düşmana acımayın.
resim: I a. Resim. Sizma resim – Çizgi resim. Resimge almaq – Resime çekmek. Resimge chüshmek – Resime çekilmek. Resim salmaq – Resim yapmak. Resim sizmaq – Resim yapmak.
II a. Âdet, alışkı, an'ane, gelenek. Bizning resmimiz shu – Bizim âdetimiz şöyle. Bu bizge resim bolup qaldi – Bu bize âdet olmuştur.
ret: I a. Red, geri çevirmek. Ret qilmaq – Reddetmek.
II Düzen, sıra. Retke salmaq – Çeki düzen vermek. Jawap rétide – Cevap sırasında; cevap yerine; cevap gibi.
sach: I bk. chach.
II Kara tavuk.
sagh: I ağ. bk. ong.
II bk. saq.
saghliq: I Sağlık.
II Yavrusu olan dişi koyun; kuzulu koyun; dişi koyun.
II ağ. Saymak, hesaplamak. Berginingni azgha say, alghiningni köpke say – d. Verdiğini az diye bil, aldığını çok diye bil.
saz: I 1. iyi, güzel 2. Rahat, uygun 3. Güzel yapılı, endamı yerinde.
II f. Saz, ahenk. Saz chalmaq – Saz çalmak.
III Bataklık.
sazliq: I Bataklık. Sazliqqa aylanmaq – Bataklık olmak.
II a. f.u. Ahenkli, kurulu.
seke: I ağ. bk. serke.
II ağ. Konç, çizme koncu; bk. qonchi.
sel: I Sel, su baskını.
II Biraz, azıcık; hayal meyal. Sel burun – Biraz önce. Sel qaldi – Azıcık kaldı; kıl kaldı. Sella imkaniyet bolsa – Azıcık imkan olsa. Sel köprek – Biraz çok. Sel yoghanraq – Biraz büyük.
III Önemsiz, umursamamak. Sel qarimaq – Umursamamak.
IV Sel. Su sel bolup éqip yétiptu – Su sel gibi akıyordu.
sendel: I 1. Örs 2. Ocak 3. Ayak tandırı.
II r. Sandal.
sep: I Çeyiz, davet.
II Dikkat.
III a. Saf, cephe. Aldinqi sep – Cephe, ön cephe. Arqa sep – Cephe gerisi. Eskerning aldinqi sépi – Askerin ön cephesi. Sep tartmaq – Saf haline gelmek. Sepke tizmaq – Saf halinde sıralamak. Sep bolup yürmek – Saf halinde yürümek. Mudapie sépi – Savunma hattı.
seper: I a. Sefer, yolculuk. Seperge chiqmaq – Sefere çıkmak. Seper qilmaq – Yolculuk yapmak.
II a. Sefer, defa, kere, nöbet. Bu seper – Bu sefer; bu defa.
serp: I a. Sarf, harcama, masraf. Serp qilmaq – Sarfetmek, harcamak.
II a. 1. Etimoloji 2. Morfoloji.
serrap: I a. Sarraf.
II ağ. Banyo, hamam; bk. moncha.
sewap: I a. bk. sewep.
II ağ. Banyo; bk. moncha.
sewr: I a. Sabır. Sewr qilmaq – Sabretmek. Bir az sewr qiling – Biraz sabredin.
II a. astr. Boğa; gök küresinde kuşak biçiminde bir alan.
seynek: I t. Dolama, et yaran, yarmaca.
II ağ. bk. serkesh.
sékilek: I Oklava.
II Kadın tarağı.
III ağ. Genç kadın.
sépish: I Geçirme, takma.
II (sepmek'ten) Dökme, serpme.
sidam: I Düz, düz kumaş.
II Çıplak, şallak, çırçıplak.
sim: I f. Tel. Tosaq sim – Tel ağı. Tikenlik sim – Dikenli tel.
II u. bk. shim.
sin: I 1. Boy, endam 2. Dış görüntü.
II. Sin chay – Sütsüz çay.
sir: I a. Sır. Sir saqlimaq – Sır saklamak. Sir tutmaq – Sun gizli tutmak. Sir éytmaq – Sim söylemek.
soqma: I Dövme, sıkıştırma. Soqma tam – Islak toprağı sıkıştırarak yapılmış dam.
II Patika, çığir.
soquchaq: I zool. Ağaçkakan (kuşu)
II Uzunca yuvarlak, uzunca.
sorulush: I Sorguya çekilme.
II Sorulma, istenilme.
sorumaq: I Sormak, istemek.
II Savurmak. Kona xamanni sorumaq – Eski dargınlıkları akla getirmek.
sorutush: I Sorma, isteme.
II Savurtma.
soyma: I Katliam, kırım.
II Olgunlaşmamış kavun.
soymaq: I Kesmek, soymak. Mal soymaq – Hayvan kesmek. Qoyning térisini soyup almaq – Koyunu kesip derisini çıkarmak. Yaghachning qowuzighini soymaq – Ağacın kabuğunu çıkarmak.
II Kalbursu tabaka.
soyush: I Kesme, soyma, soyuş.
II bk. soymaq II.
III ağ. bk. sowush.
sök: I Kabuğundan arınmış darı.
II Çimen, çimenlik, çim.
sökmek: I Sökmek. Eski kiyimni sökmek – Eski elbiseyi sökmek. Paltoning yaqisini söküwaldim – Paltonun yakasını söküp çıkardım.
II Azarlamak, sövmek.
söktürmek: I (sökmek'ten I) Söktürmek.
II (sökmek'ten II) Azarlatmak, çekiştirmek, sövdürmek.
tagh: I Dağ. Tagh étigi – Dağ yamacı. Tagh béshi – Dağ tepesi. Tagh tarmighi – Dağ kolu. Taghning tégi – Dağın dibi. Yapilaq tagh – Yassı dağ. Yalpak tagh – Yassı dağ. Tagh öchkisi – Dağ keçisi. Tagh tékisi – Dağ tekesi. Tagh almisi – Dağ elması.
II bk. taq.
taghaq: I Tarak.
II Sırt yüzgeci.
III Kürek kemiği.
taq: I Tek, yalnız, çift olmayan. Jupmu, taqmu? – Çift mi, tek mi?
II Tam. Taq özi – Tam kendisi. Taq mushu – Tam bu. Taq shundaq – Tam şöyle.
III ağ. bk. tagh.
tal: I Söğüt ağacı. Qizil tal – Söğütün bir türü. Üzüm téli – Üzüm dalı.
II Tane, adet. Bir tal tamaqa – Bir tane sigare. Bir tal tük – Bir tane tüy (kıl). Bir tal qorqmaydu – Hiç korkmiyor. Bir talmu söz uqmaydu – Bir kelime bile bilmiyor. U bir talmu sözge kirmeydu – O hiç söz dinlemez.
talashmaq: I 1. Münakaşa etmek, tartışmak. Söz talashmaq – Tartışmak. Yol talashmaq – Geçebilmek için çekişmek. 2. Dalaşmak, boğuşmak. Jan talashmaq – Can çekişmek. Késel jan talashmaqta – Hasta can çekişmekte. Baha talashmaq – Pazarlık yapmak.
II Dalaşmak, soymak, yağma etmek, talan, çapul.
tam: I Duvar, dam. Adem boyi tam soquwalmaq – Adam boyu kadar duvar yapmak. Tam géziti – Duvar gazetesi. Tam öy – Toprak duvardan yapılmış ev. Kesek tam – Kerpiçten yapılmış duvar. Kumilach tam – Çamurdan yapılmış duvar. Soqma tam – Topraktan yapılmış duvar.
II bk. tem.
III a. Tam. Tam menisi bilen – Tam anlamıyla.
tamaq: I Yemek. Chüshlük tamaq – Öğle yemeği. Tamaq yemek – Yemek yemek. Tamaq bermek – Yemek vermek. Tamaq etmek – Yemek yapmak. Tamaq bölümi – Yemek odası. Tamaqtin aldin – Yemekten önce.
II Damak. Qil tamaq – Kaprisli, şımarık, bir şey beğenmez.
III ağ. Tırmak, bahçıvan tarağı.
tamghilimaq: I Damgalamak.
II Damlamak.
tamliq: I Mazanka; küçük kerpiç ev.
II bk. temlik.
tana: I İp.
II Dana.
tang: I Hayret, şaşıntı. Tang qalmaq – Hayret etmek, şaşmak. Hang-tang – Hayret.
II Tan, sabah, şafak vakti. Tang atqanda – Tan yeri ağardığında; şafak söktüğünde. Tang étishi bilen – Şafak sökmesiyle beraber. Tang seherde – Sabahın seherinde. Tang bilen – Sabahleyin. Tang waxti – Sabah vakti. Tanggha yéqin – Sabaha yakın. Tang atmaq – Şafak sökmek. Tang atti – Şafak söktü. Tang yoridi – Tan ağardı. Tang atquzmaq – Sabahlamak. Tang ata-atmastinla – Tan yeri ağarır ağarmaz; şafak söker sökmez. Atni tang ashurmaq – Atı sabaha kadar aç bırakmak.
tap: I f. Sağlık, sıhhat. Tapim yoq – Sağlığım iyi değil.
II Zaman, an. Mushu tapta – Şu anda. Shu tapghiche – Şu ana kadar.
III 1. İz, sapan izi. 2. mec. Buruşuk.
IV Yük. Tapingni artma! – Yüklenme!
tapilash: I Tenbih etme, uyarma, ikazda bulunma.
II ağ. bk. taptash.
tar: I Tel, kiriş.
II Dar. Uning ichi tar – Onun içi dar.
taralmaq: I Dağılmak.
II Taralmak. Taralmish yung – Taralmış yün.
tarash: I Taraş, tarama.
II bk. gügüt.
taratmaq: I bk. tarqatmaq.
II (tarimaq'tan) Taratmak. Chéchimni taritiwaldim – Saçımı tarattım.
tash: I Taş. Ésil tash – Değerli taş. Tash kömür – Taş kömür. Ushshaq tash – Ufak taş. Biley tash – Bileği taşı. Tügmen téshi – Değirmen taşı. Taraza téshi – Terazi taşı. Ghar tash – Taş mağara. Kök tash – Mavi taş. Mayliq tash – Şist. Tash yol – Taş yol. Tash béghir – Gaddar, merhametsiz, sert. Tash yürek – Gaddar, merhametsiz, sert. Tash yüreklik – Gaddarlık.
II Dış. Depterning téshi – Defterin kapağı. Kiyimning téshi – Elbisenin dış tarafı. Téshim saq bolsimu ichim ölük – Dış görünümüm sağlam olsa bile içim ölü (yanık). Ichqoyun-tashqoyun bolup ishlimek – Dostluk içinde beraber çalışmak.
tasha: I Geniş, enli, açık, bol.
II Dış, harici, görünüş.
tashlash: I Fırlatma, bırakma, atma.
II 1. Üstlük yapma 2. Ciltleme, kap geçirme.
tashliq: I Taşlı, taşlık, çakıllı, çakıllık.
II Palto gibi dış elbiselerin kumaşı.
III Taşlık (kuş midesi).
tashlimaq: I Atmak, fırlatmak, bırakmak. Chetke tashlimaq – Kıyıya atmak. Ish tashlimaq – Grev. U kitaplirini öyge tashlap ketti – O kitaplarını eve bırakıp gitti. U ishlirini tashlap qoydi – O işlerini bırakmış oldu. Men yaman adetni tashlidim – Ben kötü alışkanlığı bıraktım. Étip tashlimaq – Vurmak, kurşunlamak. Bala tashlimaq – Düşük yapmak; erken doğurmak. Qedem tashlimaq – Adım atmak. Köz tashlimaq – Göz atmak. Körgen-bilginini otturigha tashlidi – Görmüş ve bilmiş olduklannın hepsini anlattı.
taza: I f. 1. Temiz. Taza su – Temiz su. Tap-taza qilip – Tertemiz ederek. 2. Taze. Taza hawa – Taze hava.
II f. Çok, pek, gayet, şiddetle, hızlı, kuvvetli, sağlam, zinde. Taza yogan – Pek büyük. Taza külduq – Çok güldük. Tazimu asta – Çok da yavaş. Taza urdi – Çok dövdü. Taza ishlidi – Çok çalıştı. Balilar tazimu xoshal boldi – Çocuklar pek çok sevindi. Taza ketken – Katmerli, koyu, aşırı.
tazi: I Tazı (köpeği)
II Bir tür Arap atı.
tekchilik: I Duvargözü olan. Tekchilik öy – Duvargözü olan ev.
II f.u. Üzümcülük.
telwe: I Akılsız, deli.
II a. Can çekişme. Ölüm telwisi – Can çekişme.
ten: I f. Beden, gövde, vücut. Téningiz salametmu? – Sağlığınız iyi mi? Ten terbiye – Beden eğitimi. Jan-ténim bilen – Can ve başımla.
II Hisse, pay, kısım. Ten bermek – Razı olmak; evet demek. Teqdirge ten bérip – Kadere razı olarak. Bu bizge ten – Bu bize ait.
tene: I a. Sitem, serzeniş, kınama. Tene qilmaq – Sitem etmek.
II f. Cisim, beden.
tenglesh: I Eşit yapma, denkleştirme.
II Sallama, dayama.
tenglik: I Eşitlik, denklik. Siyasiy tenglik – Siyasî eşitlik. Kün bilen tünning tenlighi – Gündüz ile gecenin eşitliği. Miliiy tenglik – Millî eşitlik. Hoquqta tenglik – Hukukta eşitlik.
II 1. Sıkışık, nefes darlığı 2. Acı, üzüntü, keder.
tenglimek: I Eşit yapmak, denkleştirmek.
II Sallamak, dayamak. Tapanche tenglimek – Tabanca dayamak.
tep: I. Tep-teng – Denk.
II. Tep tartmaq – Biraz korkmak, çekinmek.
tepish: I bk. tapmaq.
II bk. tepmek.
tepke: I Tetik. Tepkini basmaq – Tetiği basmak.
II Keman köprüsü.
III bk. tepkü.
IV Karşı koymak, mukavemet. Tepke yemek – Saldırıya uğramak.
tepküch: I Tepme oyununda kullanılan tüy.
II Patinaj.
termek: I Ekmek, ekim yapmak, ekin işi.
II Toplamak, bir araya getirmek.
tesken: I Dil kabarcığı, dilcik (-ği), kurbağacık (-ğı). Tilingge tesken chiqsun! – Dilini eşek ansı soksun!
II Bir tür dikenli bozkır bitkisi; çalı.
teskin: I a. Teskin, rahat, yatıştırma. Teskin bermek – Teskin etmek.
II 1. Ters 2. mec. İnatçı, direngen.
teslim: I a. Teslim. Teslim bolmaq – Teslim olmak. Teslim qilmaq – Teslim etmek.
II Çok, pek, gayet.
tetey: I ç. Madam.
II Ayağına yeni basan çocuğun yürüyüşü.
tégishmek: I Değinmek, dokunmak, birbirini rahatsız etmek.
II Değiştirmek.
tépishmaq: I Bulmaca, bilmece.
II Buluşmak. Tépishqan qiz bilen yigit – Buluşmuş kız ile delikanlı.
tére: I Bir kavun türü.
II Deri. Ashlighan tére – İşlenmiş deri; sepilenmiş deri. Xam téri – İşlenmemiş deri. Térisi qélin – Derisi kalın. Qoza térisi – Kuzu derisi. Moyluq tére – Tüylü deri. Térisige sighmay qaldi – O gereğinden fazla gururlandı.
térilish: I Ekilme.
II Toplanma.
térilmek: I Ekilmek. Bu yerge shal térildi – Bu yerge pirinç ekildi.
II Toplanmak.
téshish: I bk. tashmaq.
II bk. teshmek.
tikmek: I Dikmek. Tikip qoymaq – Dikmiş olmak.
II Dikmek. Köchet tikmek – Ağaç dikmek. Köchet tikidighan waxt keldi – Ağaç dikmenin zamanı geldi. Köz tikmek – Göz dikmek. Chédir tikmek – Çadır kurmak. Aidin kelgen'ge bir at tiktim – Önce gelene bir at vermeyi vadettim.
tindurmaq: I Teskin etmek, yatıştırmak, dindirmek, sakinleştirmek.
II Gömmek, doldurmak.
tindurush: I Teskin etme, yatıştırma, dindirme, sakinleştirme.
II Gömme, doldurma.
ting: I Sağlam, dinç, sürülmemiş. Ting yer – Sürülmemiş toprak.
tinmaq: I Avunmak, teskin olmak, rahat etmek. Könglüm tindi – Canım rahatladı. Yil on ikki ay tinmaydu – Bütün yıl boyu çalışıyor. Közüm tinip ketti – Gözüm karardı.
II Dolmak, dolup düz olmak. Adem tinip ketti – İnsan çoğaldı.
tip: I r. Tip. Yéngi tiptiki partiye – Yeni tipteki parti. Éghir tiptiki mashina yasash zawuti – Ağır tipteki otomobil üretim fabrikası.
II a. Tıb. Tip ilmi – Tıb ilmi.
III. Tip-tinch – Sessiz sakin. Tip-tinch bolup qaldi – Sessiz sakin oluverdi. Tip-tiniq – Berrak.
tirishish: I Çabalama, çırpınma, gayret etme.
II Buruşma, kırışma.
tirishqaq: I Çalışkan, girişken.
II Buruşuklar içinde, kırışıklı.
tirishmaq: I Çabalamak, çırpınmak, gayret etmek.
II Buruşmak, kırışmak.
tiyin: I Sincap.
II Kuruş. Bir tiyinghimu turmaydu – Bir kuruşa değmez.
tiymaq: I bk. tirnaq.
II Yatıştırmak, yasak etmek, menetmek.
toghach: I bk. toqach.
II Parça. Alte toghach sopun – Altı parça sabun.
toghraq: I Kara kavak.
II Kütük parçası.
tokulmaq: I Dokutmak.
II Eyerlenmek; atın eyerlenmiş hali.
toqal: I İkinci karı.
II Boynuzsuz. Toqal siyir – Boynuzsuz sığır.
toqay: I. Égri-toqay – Eğri, düzgün olmayan.
II Söğütlük, çalılık.
III. Bir toqay adem – Bir sürü adam.
toqumaq: I Örmek. Zembil toqumaq – Sedye örmek (zembil, söğüt dallarından örülen, iki kişi tarafından taşınan, dört kullu taşıma vasıtası). Gep toqumaq – Söz uydurmak.
II Eyerlemek. Atni toqu! – Atı eyerle!
toqush: I Örme.
II Eyerleme, eyerleş.
tolghatmaq: I Doğum sancısı.
II (tolghimaq'tan) Çevirtmek, döndürtmek.
tolghutush: I bk. tolghatmaq.
II Çevirtme, döndürtme.
tonush-bilish: I Tanıdık, bildik.
II Tanıdık, bilinen.
top: I Top. Topqa tutmaq – Topa tutmak.
II Top. Top oynimaq – Top oynamak.
III Top. Bir top adem – Bir grup adam. Bir top qeghez – Bir top kağıt.
topan: I Başak kalıntısı.
II a. Taşkın, tufan. Qar topini – Kar tufanı.
torimaq: I Birine siper olmak; birini engellemek.
II Siper olmak, engel olmak.
torpaq: I bk. tupraq.
II bk. topa.
tosmaq: I Yolunu kesmek, engel olmak, set çekmek. Suni tosap qoydum – Suya set çektim. Tam bilen tosuwalmaq – Duvar ile çevirmek. Tosup bolmas hal – Engellenemez durum.
II Çocuğu elde tutarak çiş ettirmek.
tosun: I Set, engel, mania.
II Ürkek, korkak. Tosun at – Ürkek at.
toshush: I bk. toshmaq.
II Taşıma.
toy-tamasha: I Veya oyun-tamasha eğlence, düğün.
II u.f. Düğün ve eğlence.
toz: I a. Tavus (kuşu)
II Toz, duman.
tozghaq: I Toz.
II bot. Sazlıkta büyüyen kamışa benzer bir bitki ki, bu bitkiden husule gelen kahve renkli dayakça kuruduğu an toz haline gelir. Yani bitkinin tohumu toz halinde etrafa uçar.
tozush: I Yıpranma, eskime, harap olma.
II Savrulma, dağılma.
tozutmaq: I Yıpratmak, eskitmek.
II Tozutmak, toz çıkarmak.
tozutulmaq: I Tozutulmak.
II Yıpratılmak, eskitilmek, darmadağın edilmek. Düshmen eskerlirining qisimliri tozutuldi – Düşman askerî kısımları darmadağın edildi.
tozutush: I Yıpratma, eskitme.
II Tozutma, toz çıkarma.
tölem: I Ücret, para, aylık, iş ücreti.
II Tazminat. Urush tölemliri – Savaş tazminatı.
tör: I Evin kösesi; misafire ait yer. Törge oltarghuzmaq – Misafir yerine oturtmak. Törge chiqing – Misafir yerine oturun.
II 1. Han soyundan olan kimse; soylu kimse; asilzade. 2. mec. Bürokrat, kırtasiyeci.
tuwaq: I Kapak, kazan kapağı.
II bk. tuyaq.
tuxumluq: I f.u. Yumurtalık.
II f.u. Cins, asil. Ésil tuxumluq at – Asil cins at.
tulum: I Tulum. U tulumdek semridi – O tulum gibi şişmanladı.
II. Tulum chashqan – Sıçanın bir türü.
III Çanak, tas.
tuturuq: I Çıra.
II Sebat, değişmez.
tüplik: I Aslî, yerli, esaslı.
II Ciltli.
tür: I Tür, sima, görünüş, surat. Türge ayrimaq – Türe ayırmak. Türini özgertish – Türünü değiştirme. Türi qachqan – Suratı bozulmuş. Oning türi yaman – Onun suratı bozuk. Türi kirip qaldi – İyileşti; aslına geldi. Pütken tür – Bitmiş cins. Pütmigen tür – Bitmemiş cins. Dawamliq türde – Devamlı halde. Keng türde – Geniş halde. Hüjüm qilish türi bar – Hücum eder hali var; hücum eder gibi.
II Çile, tura, kangal.
türtek: I Tomar, dürü.
II Sopa ile üstesinden gelmek.
tüsh: I bk. chüsh.
II. Tüshmu-tüshtin – Taraf taraftan.
tütek: I Sis duman.
II. Tütek taz – Uyuz, kel.
tüz: I Düz. Xetni tüz yézinglar – Yazıyı düzgün yazınız.
II. Tüzge chiqmaq – Dışarıya çıkmak.
ucha: I 1. Sırt, arka 2. Omuz. Uchisida yirtiq juwa – Sırtında yırtık kürk. Uchamda – Sırtımda, üstümde.
II bk. qanat.
III ağ. bk. ölchem.
uchqun: I Kıvılcım, çakım. Qar uchqunliri – Kar parçaları; lapa lapa yağan kar.
II Şişkinlik, şiş, ur t.
uchma: I Uçan.
II Yüksek, zirve. Taghning uchma choqqisi – Dağın zirvesi.
ul: I Temel, dip, alt.
II O (üçüncü şahıs).
ulaq: I Ek, katma. Ulaq chach – Ulanmış saç.
II Kabza, tutak.
III Çalıştırılan hayvan. U ulaqlardin yükni chüsherdi – O hayvanlardan yükü indirdi. At-ulaq – Çalıştırılan hayvanlar.
IV Çamaşır teknesi.
ular: I Onlar. Ularniki – Onlarınki. Ularni – Onları. Ularda – Onlarda. Ulardin – Onlardan. Ulargha – Onlara. Ularning – Onların. Ularningkide – Onlarınkinde. Ularningki – Onlarınki.
II Ularkuş, dağ indisi (yüksek karlı dağlarda bulunan ve eti şifalı, kutsal sayılan kuş). Ular göshi – Ularkuşu eti; dağ indisi eti.
ulima: I Bağlama, ekleme, birleştirme.
II a. Bilgin, bilgi sahibi.
ulimaq: I Bağlamak, birleştirmek, eklemek.
II ağ. bk. huwlimaq.
unutush: I Unutma, unutmak.
II Kabul ettirme, onaylatma.
uruqlimaq: I Tohumlanmak. Güller uruqlidi – Çiçekler tohumlandı. Bughday uruqlap qaldi – Buğday tohumlandı.
II Döllenmek.
usul: I a. Usul, metod, tarz. Idare usuli – İdare usulu.
II a. bk. ussul.
III a. ağ. bk. hosul.
uyulmaq: I bk. oyulmaq.
II Toplanmak.
ügüt: I bk. ögüt.
II Değirmende öğütülmeye hazırlanmış tahıl.
üstide: I Üstünde.
II Üstünde, üzerinde. U öz üstide köp ishlidi – O kendisi üzerinde çok çalıştı. Gep kitap üstide – Söz kitap üzerinde. Söz néme üstide? – Söz ne konuda? U bezme üstide kélip kirdi – O keyif meclisi üstüne geldi. Ash üstide – Yemek yerken. Yaxshi méhman ash üstige kélidu – d. İyi misafir yemek yerken gelir.
üstige: I Üstüne. Üstige keymek – Üstüne giymek. Üning üstige – Onun üstüne. Bash üstü – Baş üstü.
II Üstüne. U bu ishni öz üstighe aldi – O bu işi üstlendi. Wezipini u méning üstimge yüklidi – Vazifeyi o benim üstüme yükledi. U xotun üstige xotun aldi – O kadın üstüne kadın aldı. Kemzel üstige palto kiydim – Ceket üstüne palto giydim. Üstige jük artilghan töge – Üstüne yük yüklenmiş deve. Ish üstige ish – İş üstüne iş. Uning üstige – Onun üstüne. Söz taliship olturushqanning üstige u keldi – Münakaşanın üstüne o geldi. Bash üstige – Baş üstüne. Astini üstige keltürmek – Alt üst etmek.
üstün: I a. Direk, sütun.
II Üstün. Üstün bolmaq – Üstün olmak. Üstün kelmek – Üstün gelmek. Üstün chiqmaq – Üstün gelmek. U ishke üstün qaraydu – O işe üstünkörü ile bakıyor.
üstünlük: I a.u. Direkli, sütunlu.
II Üstünlük, avantaj. Hawa üstünligi – Hava üstünlüğü. Üstünlük qilmaq – Üstünlük etmek. Üstünlük almak – Üstünlüğü elde etmek.
üshke: I Delgi, burgu; bk. burma.
II ağ. bk. öchke.
üshük: I ağ. bk. burma.
II Soğuk. Üshük tüshti – Soğuk aldı, üşüdü. Almini üshük urdi – Elma dondu.
üz: I bk. yüz.
II Usta. Üz qiz – İşçi kız.
üzlük: I bk. yüzlük.
II Maharet. Hemme uning üzligige baghliq – Her şey onun maharetine bağlı.
üzmek: I 1. Koparmak, kesmek. Üzüp almaq – Koparmak. 2. Geliş gidişi kesmek; ilişkiyi kesmek. Arini üzmek – İlişkiyi kesmek. Diplomatik alaqini üzmek – Diplomatik ilişkiyi kesmek. Sözni üzmek – Sözü kesmek. Qerzimni üzdüm – Borcumu bitirdim. Jan üzmek – Ölmek. Közni üzüwalalmaysen – Gözünü ayıramazsın (çok çekici). Ümit üzmek – Ümidi kesmek. Üzüp éytmaq – Kesin söylemek. Qol üzmey ishlimek – Ara vermeden çalışmak.
II Parça, kırıntı. Üzük tawush – Ünsüz sesler, konsonantlmar.
wal: I r. bk. tuluq.
II a. Parıltı, pırıltı, parlaklık.
wang: I bot. 1. Çakal eriği 2. Çakal eriği ağacı.
II ç. Prens.
waraq: I a. Varak, yaprak.
II Taklidî ses.
waraqlimaq: I a.u. Yapraklan çevirmek.
II Şır şır etmek.
waran: I Varan, ejder kertenkele.
II. Mal-waran – Hayvan.
ya: I f. Yada, yoksa.
II Yay. Oq ya – Ok ve yay.
yaghach: I Ağaç. Qara yaghach – Kara ağaç. Yaghach öy – Ahşap ev.
II Uzunluk ölçü birimi, 8 km.
yaqmaq: I Sürmek, ovmak.
II Yakmak, ateşe vermek, kun daklamak. Ot yaqmaq – Ateş yakmak. Nan yaqmaq – Ekmek pişirmek.
III Beğenmek, hoşuna gitmek, hoşlanmak, sevmek. Uning sözi manga yaqti – Onun sözü hoşuma gitti.
yaqturmaq: I (yaqmaq'tan I) Sürdürmek, cilalatmak, ovdurmak.
II (yaqmaq'tan II) Yaktırmak, ateşletmek.
III (yaqmaq'tan III) Sevmek, beğenmek. U méni yaqturmaydu – O beni beğenmiyor.
yalash: I Yalama.
II Refakatında muhafız olarak koruma.
yalimaq: I Yalamak.
II Refakatmda muhafız olarak korumak.
yandash: I Bitişik, muttasıl.
II Yanından geçme.
yandurmaq: I Yakmak, kundaklamak, ateşe vermek.
II Geri çevirmek; döndürmek; geri vermek; caydırmak. Düshmenning hujumini yandurduq – Düşman saldırısını caydırdık.
yandurush: I Yakma, kundaklama, ateşe verme.
II Geri çevirme; döndürme; geri verme; caydırma.
yangaq: I Ceviz. Yangaq yéghi – Ceviz yağı.
II Yanak, avurt. Yangaq söngigi – Yanak kemiği.
yanmaq: I Yanmak.
II Dönmek, geri dönmek. U arqisigha yénip yénip qaridi – O arkasına dönüp dönüp baktı.
yapilaq: I Düz, yassı.
II zool. Baykuş. Möshük yapilaq – Puhu kuşu.
yar: I f. 1. Dost, arkadaş 2. Sevgili, yar. Yar tutmaq – Sevgili bulmak.
II f. Uygun, müsait, imkan, yardım, kolaylık. Yar bermek – Kolay olmak. Shert-sharayit yar bergen chaylarda – Ortam uygun olan yerlerde.
III Uçurumlu kıyı, kaya, kayalı. Tik yar – Dik kaya.
yaraqliq: I Yararlı, yetenekli.
II Silahlı, silahlanmış.
yaraqsiz: I İşe yaramaz, kusurlu.
II Silahsız, silahlanmamış.
yarashmaq: I Barışmak.
II Yakışmak, güzel, uygun, makbul. Uning qamiti shunche yarashqan – Onun vücudu o kadtar güzel.
yaratmaq: I Yaratmak, meydana getirmek.
II Sevmek, beğenmek. Men seni yaritimen – Ben seni seviyorum.
yarishish: I Barışma, barışmak.
II bk. yarashmaq II.
yaritish: I Yaratma, yaratış.
II Sevme, beğenme.
yarliq: I Dağlık arazi.
II Yarlık; hükümdarın duyurusu.
yarmaq: I Yarmak. Otun yarmaq – Odun yarmak.
II Madeni Çin parası.
yash: I Yaş. U mektep yéshigha keldi – O okul yaşına geldi. U bir yashta – O bir yaşta. Yéshi chong – Yaşı büyük. Éqil yashta emes, bashta – d. Akıl yaşta değil başta.
II Yaş. Köz yéshi – Göz yaşı. Közge yash almaq – Gözleri dolu dolu olmak.
yashliq: I Gençlik. Yashlighimdin – Gençliğimden. Yashliqta – Gençlikte.
II Yaşlı. Ottura yashliq kishi – Orta yaşlı kişi.
III Gözleri yaşlı; yaşlı gözler; gözleri dolu.
yat: I Yabancı. Yat kishi – Yabancı kişi. Yat yurt – Yabancı ülke. Yat yurtluq – Yabancı. Yat kishi – Yabancı.
II f. bk. yad.
yatsirimaq: I Yadırkama hali.
II Yadırkamak.
yazdurmaq: I (yazmaq'tan I) Uningdin xet yazdurdum Ona mektup yazdırdım.
II (yazmaq'tan II) Yaydırmak, serdirmek.
yazdurush: I Yazdırma.
II Yaydırma, serdirme.
yazmaq: I Yazmak.
II Yaymak, sermek.
yemlik: I Yem kutusu, yem torbası.
II Kuş kursağı, kuş midesi.
yenggilik: I Yenilik.
II Yenge olma hali.
yégane: I Tek, yalnız.
II f. 1. Yalnız, tek.2. Küpe.
yéqimliq: I Sevimli, cana yakın, güzel.
II Yakıt, yakacak (-ğı).
yéqish: I bk. yaqmaq.
II u. bk. yaqmaq.
III bk. yaqmaq III.
yémek: I Yemek. Toyghiche yidim – Doyanadek yedim. Yep körmek – Tadına bakmak. Yeydighan – Yenilecek. Bu nanni yégili bolmaydu – Bu ekmek yenilmez. Tayaq yémek – Dayak yemek. Dekke yémek – Darbe yemek. Zerbe yémek – Darbe yemek. Shapilaq yémek – Tokat yemek.
II Yemek, yenilecek şey.
yéngilish: I (yéngilmek'ten) Yenilme.
II (yéngilmaq'tan) Yanılma.
yéniq: I Yanık, yanmış.
II İade edilmiş; geri yollanmış.
yénish: I (yanmaq'tan I) Yanma. Ot emdi yénishqa bashlidi – Ateş şimdi yanmaya başladı.
II (yanmaq'tan II) Dönüş. Bérishtin yénishingiz tézghu – Varıştan dönmeniz çabuk ya; Gidişiniz ile dönüşünüz bir oldu.
yétish: I (yetmek'ten); bk. yetmek.
II (yatmaq'tan); bk. yatmaq.
yéyiq: I Düz, yassı.
II Yayılmış, geniş. Yéyiq jümle – gr. uzun cümle.
yéyiqliq: I Düzlük, yassılık.
II Serilmiş, yayılmış.
yéyilish: I bk. yéyilmaq.
II bk. yéyilmek.
yéyish: I bk. yémek.
II bk. yaymaq. Qanat yéyish – Genişleme; kanatlan serme.
yézilish: I bk. yézilmaq.
II bk. yézilmek.
yézilmaq: I 1. Yazılmak 2. Kaydedilmek.
II Serilmek, yayılmak.
yighdurmaq: I (yighmaq'tan) Toplatmak.
II (yighmaq'tan) Yığdırmak.
yighdurush: I Toplatma.
II Yığdırma.
yighim: I Toplama. Küzlük yighim – Hasat.
II Toplam.
yilliqchi: I Irgat.
II Yıllık ücret ile çalışan kimse, yiltiz; bk. yiltiz.
yingnasqu: I bk. yingnasqa.
II t. Arpacık (-ğı), itdirseği.
yirik: I 1. Pürüzlü, pürtüklü 2. Sert, katı, berk. Yirik chach – Sert saç.
II İri, büyük. Yirik un – İri taneli un; iyi öğütülmemiş un. Yirik sanaet – Büyük sanayi.
yiriklik: I İrilik.
II Sertlik.
yochun: I Dar, yakın, sıkışık.
II Yabanî, yabancı, yaban.
yolluq: I Yolluk.
II Çizgili.
yopurmaq: I Yaprak.
II Kapamak, gizlemek, saklamak.
yoruq: I Aydınlık, ışıklı. Yoruq chüshti – Işıklandı. Ghowa-yoruq – Yarı aydınlık.
II Yarık, çatlak.
yorutmaq: I Işıklandırmak, aydınlatmak.
II Rahvan yürütmek.
yundixor: I u.f. Uşak.
II ç. Kudurmuş, gözü dönmüş.
yupqa: I Yufka, ince.
II İnce.
yükünmek: I Diz çökmek, çömelmek.
II Diz üstü oturmak.
yükünüsh: I Diz çökme, çömelme.
II Diz üstü oturma.
yütmek: I Yitmek, kaybolmak. Qoyum yütüp ketti – Koyunum kayboldu.
II Kaybolmak.
yüttürmek: I Kaybetmek. Kitawimni yüttürüp qoydum – Kitabımı kaybettim.
II Yükletmek, sırtlatmak, sırtına aldırmak.
yüttürüsh: I Yitirme, kaybetme.
II Yükletme, sırtlatma, sırtına aldırma.
yütüsh: I Yitme, kaybolma.
II Kaybolma.
yüz: I Yüz. Yüz ellik – Yüz elli.
II Yüz. Yüz körüshmek – Görüşmek; yüz yüze gelmek. Yüzi qara – Kara yüz. Yüz bermek – Yüz vermek. Töwendiki weqe yüz berdi – Aşağıdaki olay vuku oldu. Yüzige qarimastin – Yüzüne bakmadan.
yüzleshmek: I Yüzleşmek.
II Görüşmek; yüz yüze gelmek.
yüzlük: I Yüzlük.
II. Ikki yüzlük – İki yüzlü, riyakar.
zak: I Demir sülfat (-ti)
II Açıklık.
zal: I r. Salon. Mejlis zali – Toplantı salonu.
II f. Basiret, istidat.
zang: I ç. Züppe.
II Mısır kiseli.
zar: I f. İnilti, zar, inleyen. Zar yighlimaq – İnliyerek ağlamak; yürekten ağlamak. Zar kaxshimaq – Sızlanmak; dert yanmak; şikayet etmek. Séning yardimingge zarmen – Senin yardımına muhtacım. Zar bolmaq – Özlemek; hasretini çekmek. Uni bir körüshke zarmen – Onu hiç olmazsa bir defa görsem. Zar qilmaq – Özletmek.
II f. Gülzar – Gül bahçesi.
zeng: I f. Korozyon, aşınma, kimyasal aşınma, paslanma. Zeng basmaq – Paslanmak.
II f. Çan. Zeng urmaq – Çan çalmak.
zerre: I f. Sırma; bk. zer. Zerre yip – Altın sırma ip.
II a. Tane, küçük tane, tanecik, parçacık, zerre. Zerre qeder – Azcık, şuncacık, zerre kadar. Zerre qanaet qalmidi – Zerre kadar kanaat kalmadı. Zerre qoymay yédi – Azcık kaldırmadan yedi. Zerre gunahi yoq – Zerre kadar suçu yok. Zerrilerning parchilinishi – Atomların parçalanması.
zing-zing: I Kız böceği.
II Sızlamak. Zing-zing aghrimaq – Sızlayarak ağırmak.