+
-
A
Uygur Türkçesi Sözlüğü
-ma
: Soru eki. U keldima? – O geldi mi?
maarip
: a. Eğitim.
maaripchi
: a.u. Eğitimci, maarifçi.
maaripperwer
: a.f. Eğitim taraftan, eğitimi seven.
maaripperwerlik
: a.f.u. Eğitim taraftarlığı; eğitimi sevme hali.
maash
: a. Maaş.
mabeynide
: a.u. Bu yana, beri, içinde. On yil mabeynide – On yıl içinde; on yıldan buyana. Uzaq döwür mabeynide – Uzun zamandan bu yana.
machan
: a. 1. Mercan 2. İnci.
mada
: f. Dişi kancık.
madar
: a. Kuvvet, güç, kudret, takat, mecal, derman. Madirim yoq – Dermanım yok.
madda
: a. 1. Madde, materyal, malzeme 2. Paragraf, madde.
madda-madda
: a. Madde madde, ayrı ayrı, paragraf halinde.
maddiliq
: a.u. Maddeli.
maddiy
: a. Maddî. Maddiy ahwal – Maddî durum.
madixan
: Madixan köynek – Desenli gömlek.
magazin
: r. Mağaza, dükkan, büyük dükkan.
magnétizm
: r. Magnetizm.
magnit
: r. Mıknatıs, magnetik.
magnitliq
: r.u. Magnetik, mıknatıs.
maw
: ç. Kuruş (Çin para birimi).
mawzu
: a. Konu, başlık.
magha
: ağ. bk. manga.
maghdir
: Güç, kuvvet, kudret. Maghdirim yoq – Kuvvetim yok.
maghdirliq
: Güçlü.
maghdirsiz
: Kuvvetsiz, güçsüz.
maghdirsizlandurmaq
: Güçsüzlendirmek.
maghdirsizlanmaq
: Güçsüzlenmek.
maghdirsizliq
: Güçsüzlük.
Maghul
: ağ. bk. Mungghul.
mahabet
: a. Büyüklük, azamet, ululuk.
mahabetlik
: a.u. Heybetli, azametli.
maharet
: a. Maharet, ustalık, beceriklilik.
maharetlik
: a.u. Maharetli, becerikli.
maharetsiz
: a.u. Maharetsiz, beceriksiz.
maharetsizlik
: a.u. Maharetsizlik, beceriksizlik.
mahir
: a. Mahir, becerikli.
mahirane
: a.f. Mahirane, maharetle, ustalıkla.
mahirlik
: a.u. Mahirlik, ustalık.
mahist
: r. fels. Mahist.
mahiyet
: a. Mahiyet, asıl. Ishning mahiyiti némide? – İşin aslı nedir?
Mahizm
: r. fels. Mahizm.
maxa
: ç. Yiyecek.
maxang
: ağ. bk. panaq.
maxaw
: t. Cüza.
maxmal
: a. bk. mexmel.
maxramchi
: a.u. zool. Çulluk, bekas.
maxshaq
: Yassı burun, basık burun.
maxtanchaq
: Övüngen, övüngenlik.
maxtanchaqliq
: Övüngenlik, övünme hali.
maxtanmaq
: Övünmek.
maxtarliq
: Takdire şayan, methedilecek, methe layık.
maxtash
: Övme. Maxtash qeghizi – Takdirname (takdir-name).
maxtashmaq
: Karşılıklı övmek; hep beraber takdir etmek.
maxtimaq
: Övmek, takdir etmek.
maxtinish
: Övünme.
maxtiwetmek
: Övmek.
maxu
: ç. At ağılı. Étimni maxugha baghlap qoydum – Atımı ağıla bağladım.
majaq
: Ezik, ezilmek. Düshmenning majighi chiqti – Düşman ezildi.
majaqlanmaq
: Ezilmek.
majaqlash
: Ezme, eziş.
majaqlimaq
: Ezmek.
majaqlinish
: Ezilme, ezilişi.
majan'gül
: a.f. bk. gül.
majang
: ç. Dama oyununa benzer bir tür Çin oyunu. Majang oynimaq – Dama oynamak.
Majar
: Macar. Majar tili – Macar dili.
majra
: a. Macera, serüven, vaka, olay.
majraliq
: a.u. Maceralı, olaylı.
maksimum
: r. En çok, azami.
maqal
: a. Atasözü, darbımesel.
maqale
: a. Makale, yazı. Bash maqale – Baş makale.
maqan
: a. Mekan, barınak, meskün yer, durulan yer. Maqan etmek – Mekan edinmek; mekan yapmak.
maqanlash
: a.u. Oturma, yaşama.
maqanlimaq
: a.u. Oturmak, yaşamak.
maqansiz
: a.u. Mekansız, barınaksız, evsiz.
maqansizliq
: a.u. Mekansızlık, barınaksızlık, evsizlik.
maqashlash
: Şapırdatma.
maqashlimaq
: Şapırdatmak.
maqchaymaq
: Yassı hale gelmek, ezilmek.
maqchaytish
: Yassılma, yassı hale sokma, ezme.
maqchaytmaq
: (maqchaymaq'tan) Yassıtmak, yassı hale sokmak, ezmek.
maqchiyish
: Yassı hale gelme, ezilme.
maqmaq
: ağ. Geveze, çenebaz, boşboğaz.
maqul
: a. Olumlu, iyi, geçerli, anlaşmak, rıza göstermek. Maqul boldum – Anlaştım, razı oldum. Maqul yigit – İyi delikanlı. Maqul körmek – Olumlu bulmak. Maqulmu? – Olur mu?
maqullanmaq
: Kabul edilmek, rıza gösterilmek.
maqullash
: Takdir etme, tasvip etme, onama.
maqullashmaq
: Anlaşmak, beraber rıza göstermek.
maqullatmaq
: (maqullimaq'tan) Kabul ettirmek, ikna ettirmek.
maqullimaq
: a.u. Takdir etmek, tasvip etmek, onamak.
maqullutush
: Kabul ettirme, ikna ettirme.
mal
: a. 1. Mal, hayvan(lar). Qara mal – Büyük baş hayvan. Séghin mal – Sağılan hayvan. Münggüzlük mal – Boynuzlu hayvan. Mal baqquchi – Çoban. Mal doxturi – Veteriner, baytar, hayvan doktoru. Mal doxturluk – Baytarlık. 2. Servet. Mal yighmaq – Servet toplamak. 3. Mal. Keng istimal malliri – Geniş tüketim malları. Qiz méli – Çeyiz, cihaz.
mal-mülük
: a. Servet, mal, varlık.
mal-waran
: a.f. 1. Ev hayvanlan, davar 2. Mal-mülk.
malal
: a. Engel, zahmet. Sizge malal kelmise – Size zahmet olmazsa.
malay
: Hizmetkâr, uşak.
Malayaliq
: Malayalı. Malayaliqlarning tili – Malayalıların dili.
malayliq
: Hizmetkârlık, uşaklık.
malchi
: a.u. Hayvancı, hayvan besleyici, hayvan yetiştirici.
malchiliq
: Hayvancılık.
maldar
: a.f. Zengin, servet sahibi.
maldarliq
: a.f.u. Zenginlik.
malem
: Gürültü, uğultu, yaygara, bağırıp çağırmak. Alemni malem qilmaq – Yaygara ile ortalığı karıştırmak.
malghun
: a. Bir tür bitki adı.
Malghun
: ağ. bk. Mungghul.
malxana
: a.f. Ağıl, ahır.
malixay
: Kışlık şapka, kürk şapka, kalpak.
malik
: a. Malik, sahip. Chong ehmiyetke malik – Çok önemli.
maliman
: Tahrik, kışkırtma. Maliman qilghuchi – Tahrikçi, kışkırtıcı. Maliman qilmaq – Tahrik etmek, kışkırtmak.
malimanchi
: Tahrikçi, kışkırtıcı.
malimanchiliq
: Kışkırtıcılık, tahrik etme hali.
maliye
: a. Maliye. Maliye ministirligi – Maliye bakanlığı.
maliyichi
: a.u. Maliyeci.
mallaq
: bk. mollaq.
mallaqchi
: bk. mollaqchi.
mama
: Nine. Chong mama – Büyük nine.
mamat
: a. Hayat mamat – Ölüm kalım; hayat mamat.
mamkap
: bot. Yabanî hindiba.
mamuq
: Pamuk 2. Kuş tüyü. Mamuq yastuq – Kuş tüyü yastığı.
mana
: İşte. Mana bu – İşte bu.
manan
: Sis, duman. Sus manan – Hafif sis; hafif duman.
manda
: Uzun tüylü. Manda bash – Taratmamış baş; ilgisiz bırakılmış saçlı baş.
mandaq
: Böyle, işte böyle; bk. mundaq.
mandalin
: r. Mandalin.
manéwir
: r. Manevra.
manéwirliq
: r.u. Manevralı. Manéwirliq urush – Manevralı Savaş.
mang
: Yürü! Git!
manga
: Bana.
mangdam
: Adım.
mangdurmaq
: (mangmaq'tan) Yürütmek, ilerletmek, harekete geçirmek.
Mangghul
: Moğol. Mangghul tili – Moğol dili.
mangghulimaq
: Sessizce yaklaşmak; gürültüsüz sokulmak; gizlice sokulmak.
mangghuzmaq
: bk. mangdurmaq.
mangghuzush
: Yürütme, ilerletme, harekete geçirme.
Mangju
: Mançu. Mangju tili – Mançu dili.
mangqa
: Sümük, sümüklü 2. Sakağı, ruam.
manglay
: Alın.
mangmaq
: Yürümek, gitmek. Atliq mangmaq – Atlı gitmek. 2. Hareket etmek, ilerlemek. Saet méngiwatidu – Saat çalışıyor.
manifést
: r. Beyanname. Kommunistlar Partiyisining Manifésti – Komünist Partisi Beyannamesi.
manométir
: r. Manometre, basım ölçer.
mapizet
: a. bk. muhapizet.
maraqchi
: Gözetleyen.
maral
: zool. Maral.
marash
: Gizlice bakma; gözetleme.
mari
: Kuzu kürkü.
marilash
: bk. marash.
marilimaq
: Gizlice bakmak.
marimaq
: Gizlice bakmak. Marap yürmek – Gizlice gözetlemek; gizlice takip etmek.
marka
: r. Posta pulu.
markiliq
: r.u. Markalı.
Marksizm
: r. Marksizm.
marozhni
: r. Dondurma.
marshal
: r. Mareşal. Awiatsiye marshili – Hava kuvvetleri mareşali.
Mart
: r. Mart, üçüncü ay.
mas
: f. Ahenkli, uyumlu. Mas kelmek – Uyumlu olmak; uygun gelmek.
maslash
: Uyumlu hale getirme.
maslashqan
: Uygun.
maslashqanliq
: Uygunluk.
maslashmaq
: Uygun olmak.
maslashmighanliq
: Uygun olmama hali.
maslashturmaq
: (maslashmaq'tan) Uygun hale getirmek, uydurmak.
maslashturush
: Uygun hale getirme.
maslimaq
: f.u. Uyumlu hale getirmek.
masshtap
: r. Ölçek, mikyas, ölçek çizgisi.
mash
: bot. Fasulye.
mashaq
: Çorba, karmakarışıklık.
mashiqen
: r.f. ağ. bk. chaqmaq qent.
mashildash
: Sesli sesli burnundan soluma.
mashildimaq
: Sesli sesli burnundan solumak.
mashina
: r. Makine. Tikish mashinisi – Dikiş makinesi. Kiyim yuyush mashinisi – Çamaşır makinesi.
mashine
: r. ağ. bk. mashina.
mashinichi
: r.u. Terzi, dikişçi.
mashinilashqan
: r.u. Makineleşmiş.
mashinilashmaq
: r.u. Makineleşmek.
mashinilashturmaq
: r.u. (mashinilashmaq'tan) Makineleştirmek.
mashinilishish
: r.u. Makineleşme.
mashinisazliq
: r.u. Makine sanayi; makine endüstri.
mashinistka
: r. Daktiloda yazı yazan kimse.
mashireng
: u.f. Fasulye rengi, yeşil renk.
mashpochaq
: bk. mash.
mashtaq
: (mana shundaq) İşte böyle.
mat
: a. Mat, yenilme. Mat bolmaq – Mat olmak.
mata
: a. El tezgahı ile yapılmış pamuk kumaş.
matal
: ağ. bk. sowgha.
matem
: a. Matem, yas. Matem tutmaq – Yas tutmak. Matem mejlisi – Yas toplantısı.
matemdar
: a.f. Yas halinde. Matemdar bolmaq – Yas tutma halinde olmak.
matématik
: r. Matematikçi.
matématika
: r. Matematik.
matériyal
: r. Materyal, malzeme.
matériyalist
: r. Materyalist.
matériyalistik
: r. Materyalist. Matériyalistik köz qarash – Materyalist görüş.
matériyalizm
: r. Materyalizm. Tarixiy matériyalizm – Tarihî materyalizm.
matériye
: r. Madde, özdek.
matros
: r. Bahriye eri, deniz askeri.
may
: Yağ. Ich may – İç yağı. Béliq méyi – Balık yağı. Chach méyi – Saç yağı. May baghlimaq – Yağlanmak, göbek bağlamak, semirmek. May chalmaq – Yağ düşürmek. May sürkimek – Yağlamak. May qilmaq – Yağh hale getirmek.
May
: r. Mayıs, beşinci ay. May bayrimi – Bir Mayıs Bayramı.
maya
: Dokurcun, loda.
mayak
: r. Deniz feneri.
mayaq
: Gübre, hayvan tersliği.
mayaqqa
: Bu tarafa.
mayaqlatmaq
: (mayaqlimaq'tan) Hayvanı tersletmek.
mayaqlimaq
: Terslemek (hayvanlar).
mayaqta
: Bu tarafta; işte bu tarafta.
maychéchek
: bot. Papatya.
mayda
: f. bk. meyde.
maye
: f. Ana para, sermaye; bk. sermaye.
maygül
: u.f. bot. Düğünçiçeği.
mayil
: a. Mail, eğinik, istekli, mütemayil. Mayil bolmaq – Mail olmak.
mayilliq
: Mail olma hali, isteklilik.
Mayim-Xan
: Mayim Han (eski bir Uygur şarkısının adı).
mayjuwaz
: u.f. Yayık, yağ yapımı.
mayka
: r. Atlet fanilası, mayo.
maykiliq
: r.u. Mayolu. Maykiliq bala – Mayolu çocuk.
mayqacha
: Yağ kutusu.
maylamchi
: Yağcı.
maylamchiliq
: Yağcılık.
maylash
: Yağlama.
maylashqan
: Yağlanmış; yağlı hale gelmişi.
maylashmaq
: Yağlanmak.
maylatquzmaq
: bk. maylatmaq.
maylatmaq
: (maylimaq'tan) Yağlatmak.
mayligur
: Yağlayıcı.
mayliq
: Yağlı 2. Peçete, peşkir.
maylimaq
: Yağlamak.
maymaq
: İğri ayaklı. Tash maymaq – Dış iğri ayaklı. Ich maymaq – İç iğri ayaklı. Maymaq chaq – Çarpık tekerlek.
maymaqlash
: Ayaklarını eğerek yürüme.
maymaqliq
: Çarpıklık, eğrilik.
maymaqlimaq
: Ayaklarını eğerek yürümek.
maymun
: Maymun. Maymun yili – Maymun yıh (12 hayvan takviminin dokuzuncusu. Yüzyılımızın 1908, 1920, 1932, 1944, 1956 yıllan maymun yılıdır).
mayna
: f. zool. Karaardıç (kuşu).
mayor
: r. Binbaşı. Général-mayor – Tuğgeneral.
maysa
: Yeşillik, çayır, çimenlik. Shal maysisi – Pirinç filizi.
maysilashmaq
: Yeşermek.
maysiz
: Yağsız. Maysiz gösh – Yağsız et.
maytuq
: İğri bacaklı, paytak, çarpık bacaklı.
maz
: Pamuk.
maza
: f. Tat, lezzet. Mazisi yoq – Tadı yok.
mazar
: f. Mezar.
mazi
: ç. ağ. bk. börk.
mazilik
: f.u. Tath, lezzetli.
mazisiz
: f.u. 1. Tatsız, lezzetsiz 2. Sağlıksız, rahatsız.
mazisizlanmaq
: f.u. Rahatsızlanmak, huzursuzlanmak.
mazisizliq
: f.u. Hastalıklı hal; tedirginlik.
mazisizlinish
: f.u. Rahatsızlanma, huzursuzlanma.
meblegh
: a. Sermaye.
meddah
: a. Meddah.
medek
: Koçan. Qonaq medigi – Mısır koçanı.
meden
: a. Maden.
medenchi
: a.u. Madenci.
medenshunas
: a.f. Mineraloji uzmanı, madenci.
medenshunasliq
: a.f.u. Madencilik.
medet
: a. Yardım. Medet bermek – Yardım etmek.
medetkar
: a.f. Yardımcı.
medetkarliq
: a.f.u. Yardımcı olma hali.
medh
: a. Medh, övme.
medhilenmek
: a.u. Medh edilmek.
medhilesh
: a.u. Medh etme, övme.
medhilimek
: a.u. Medh etmek, övmek.
medhiye
: a. Medhiye. Medhiye oqumaq – Medhiye okumak.
medikachi
: f.u. ağ. bk. merdikar.
mediniy
: a. Medeni. Mediniy xelqler – Medeni halklar.
mediniy-maarip
: a. Kültür ve eğitim.
mediniyet
: a. Medeniyet. Mediniyet almashturush – Medeniyet alış verişi.
mediniyetlik
: a.u. Medeniyetli.
mediniyetsiz
: a.u. Medeniyetsiz.
mediniyetsizlik
: a.u. Medeniyetsizlik.
mediniyleshmek
: a.u. Medenileşmek.
mediniyleshtürmek
: a.u. (mediniyleshmek'ten) Medenileştirmek.
mediniyleshtürüsh
: a.u. Medenileştirme.
mediniylik
: a.u. Medeni olma hali.
mediniylishish
: a.u. Medenileşme.
medrise
: a. Medrese.
meger
: f. Eğer.
meghlubiyet
: a. Mağlûbiyet, yenilgi. Meghlubiyetke uchrimaq – Yenilgiye uğramak.
meghlubiyetchi
: a.u. Yenilgi taraftarı.
meghlubiyetchilik
: a.u. Yenilgi taraftarlığı.
meghlup
: a. Mağlup, yenilmiş. Meghlup bolmaq – Mağlup olmak.
meghrip
: a. Batı.
meghrul
: bk. meghrur.
meghrur
: a. Mağrur, kibirli, övüngen.
meghrurane
: a.f. Mağrurane.
meghrurlanmaq
: a.u. Mağrurlanmak.
meghrurluq
: a.u. Mağrurluk.
mehbube
: a. Sevgili, göz bebeği.
mehbup
: a. Sevgili, göz bebeği.
mehbus
: a. Mahpus, tutuklu.
mehel
: a. 1. Zaman, an 2. Yer, durak 3. Kez, kere, defa.
mehelle
: a. Mahalle.
mehellidash
: a.u. Aynı mahalleden.
mehellidashlik
: a.u. Aynı mahalleden olma hali.
mehellilik
: a.u. Mahalleli. Bir mehellilik – Aynı mahalleden.
mehelliwaz
: a.f. Mahallecilik; kendi mahallesini tutan.
mehelliwazliq
: a.f.u. Kendi mahallesinin taraftarlığı.
mehelliy
: a.f.u. Mahallî, yöresel, yerli. Mehelliy ishlepchiqirish – Yöresel üretim.
mehkem
: a. Sağlam, dayanıklı. Mehkem qilmaq – Dayanıklı yapmak.
mehkemlenmek
: a.u. Sağlamlaşmak, dayanıklı hale gelmek.
mehkemlesh
: a.u. Sağlamlaştırma.
mehkemletmek
: a.u. (mehkemlimek'ten) Dayanıklı hale getirtmek.
mehkemlik
: a.u. Sağlamlık, dayanıklılık.
mehkemlimek
: a.u. Sağlamlaştırmak; dayanıklı hale getirmek.
mehkemlitish
: a.u. Dayanıklı hale getirtme.
mehkime
: a. Mahkeme.
mehkum
: a. Mahkum, tutsak, esir. Mehkum bolmaq – Mahkum olmak. Mehkum qilmaq – Mahkum etmek.
mehkumlik
: a.u. Mahkumluk, esirlik.
mehr
: a. Çeyiz.
mehrep
: a. Mihrap.
mehrum
: Mahrum, yoksun. Mehrum bolmaq – Mahrum olmak. Mehrum qilmaq – Mahrum etmek.
mehrumchiliq
: a.u. Yoksulluk; bk. mehrumliq.
mehrumliq
: a.u.Yoksulluk.
mehsul
: a. Ürün, mahsul.
mehsulat
: a. Ürün. Yéza égiligi mehsulati – Çiftçilik ürünü. Qol hüniri mehsulati – El sanatı ürünü.
mehsuldar
: a.f. Verimli, ürünü çok. Mehsuldar qoy nesli – Verimli koyun nesli.
mehsuldarliq
: a.f.u. Verimlilik.
mehu
: a. Kırma, imha, öldürme, yok etme. Mehu qilmaq – Yok etmek.
mexbus
: a. Mahpus, tutsak.
mexbuslik
: a.u. Mahpusluk, tutlsaklık.
mexluq
: a. Mahluk.
mexluqat
: a. Mahlûkat.
mexmel
: a. Kadife.
mexmelgül
: a.f. bot. Yıldız çiçeği, dalya.
mexpiy
: a. Gizli, saklı. Mexpiy ish – Gizli işi.
mexpiyet
: a. Gizlilik.
mexpiyetlik
: a.u. Gizlilik. Dölet mexpiyetligini saqlash – Millî güvenliğe ait gizliliği korumak.
mexrej
: mat. Payda. Umumiy mexrejge keltürüsh – Paydalan eşitleme.
mexset
: a. Amaç, maksat. Mexsetke érishmek – Amaca ulaşmak.
mexsetsiz
: a.u. Amaçsız.
mexsetsizlik
: a.u. Amaçsızlık.
mexsus
: a. Mahsus, özel.
mexsher
: a. Mahşar, kıyamet.
mextep
: a. ağ. bk. mektep.
mexzum
: a. Molla oğlu.
meishet
: a. Yaşam, ömür, geçim.
mejaz
: a. Alegori; bk. kinaye.
mejaziy
: a. Mecazî.
mejbur
: a. Mecbur, zorunlu. Mejbur bolmaq – Mecbur olmak.
mejburen
: a. Mecburen, zorla.
mejburiy
: a. Mecburî, zorunlu. Mejburiy ish – Zorunlu iş.
mejburiyet
: a. Mecburiyet. Herbiy mejburiyet – Askerî mecburiyet.
mejburlesh
: a.u. Zorlama.
mejburlimek
: a.u. Zorlamak.
mejhul
: a. Meçhul, bilinmeyen.
mejlis
: a. Meclis, toplantı. Umumiy mejlis – Genel toplantı.
mejliswaz
: a.f. Toplantı yapmayı seven.
mejliswazliq
: a.f. u. Toplantı yapmayı sevme hali.
mejmue
: a. Dergi, mecmua.
mejmui
: a. Toplam, hepsi. Mejmui yüz som – Toplam yüz lira.
mejnun
: a. Mecnun. 1. Çılgın, deli 2. Fena halde aşık 3. Leyla adında bir kıza aşkıyla tanınmış Doğu Edebiyatının pek ünlü kahramanı.
mejnuntal
: bot. dallan aşağı sallanmış bir tür söğüt.
mejruh
: a. Mecruh, yaralı. Mejruh bolmaq – Mecruh olmak.
mejrun
: ağ. bk. mejnun.
mejun
: a. Afyon.
mejüj
: Yejüj Mejüj – Yecüc Mecuc.
mejüsiy
: a. Putperest.
mejüsiylik
: a.u. Putperestlik.
mekichamghu
: ağ. Patates; bk. yangyu.
mekir
: a. Kurnaz, hilekâr.
mekirlik
: a.u. Hileli.
mekirsiz
: a.u. Hilesiz.
mekkar
: a. Hilekâr, kurnaz.
mekkarliq
: a.u. Hilekârlık, kurnazlık.
Mekke
: Mekke. Mekke toxuri – Bir tavuk türü.
mekkem
: a. bk. mehkem.
mekroh
: a. din. Mekruh.
mektep
: a. Mektep, okul. Siyasiy mektep – Siyasî okul.
mektepdash
: a.u. Okul arkadaşı.
mektepdashliq
: a.u. Okul arkadaşlığı. U mektepdashliq qildi – O okul arkadaşlığı yaptı.
meqbere
: a. kit. Mozole, türbe, anıtmezar.
meqbul
: a. Makbul, geçer, uygun, kabul, edilebilir.
mel
: a. bk. mehel.
mel'un
: a. din. Melun, lanetli, günahlı.
melal
: a. Rahatsız, engel, zorlu, zahmet. Sizge melal bolmisa – Size zahmet olmazsa.
melamet
: a. Tekdir, ayıplama, kötüleme.
melametlik
: a.u. İftira, iftiracılık.
meles
: Bulama, batırma, daldırma.
melik
: a. tar. Hükümdar, padişah, kral.
melike
: a. Melike, kraliçe.
mellireng
: u.f. Sarı.
melum
: a. Malum, belli. Melum bolmaq – Belli olmak. Melum qilmaq – Belirtmek, açıklamak, ihbar etmek.
melumat
: a. Bilgi. Élinghan melumatlargha qarighanda – Alınmış bilgilere göre. Melumat bermek – Bilgi vermek.
melumatliq
: a.u. Bilgili, okumuşlu.
melumatsiz
: a.u. Bilgisiz, cahil.
melumatsizliq
: a.u. Bilgisizlik, cahillik.
melumlesh
: a.u. Belirtme, haber verme, haberdar etme.
melumlimek
: a.u. Belirtmek, haber vermek, haberdar etmek.
memidane
: f. Demagog, atıp tutmacı, atıp tutan.
memidanliq
: f.u. Demagogluk, atıp tutanlık.
memnu
: a. Memnu, yasaklanmış, men edilmiş.
memnun
: a. Memnun. Memnun bolmaq – Memnun olmak. Memnun qilmaq – Memnun etmek.
memnuniyet
: a. Memnuniyet, sevinç.
memnuniyetlik
: a.u. Sevinme hali; memnun olma hali.
memuriy
: a. İdarî. Memuriy merkez – İdarî merkez. Memuriy yol bilen – İdarî yol ile.
memuriyet
: a. Müdüriyet; yönetim kurulu.
memuriyetchilik
: a.u. Kırtasi usullerle idare.
men
: Ben. Manga – Bana. Méni – Beni. Mende – Bende. Mendin – Benden. Méning kitabim – Benim kitabım. Bu kitap méningki – Bu kitap benimki. Menmu – Ben de. Menla – Sadece ben. Menchu? – Ya ben?
men'iy
: a. Yasak, menetmek, yasaklamak.
mena
: a. bk. mene.
menbe
: a. Menba, kaynak. Su menbeliri – Su kaynaklan.
menchenan
: ağ. Kaplumbağa, tosbağa; bk. tashpaqa.
mene
: a. Mana, anlam. Sözining menisi yoq – Sözünün anlamı yok. Buningdin mena chiqmaydu – Bundan anlam çıkmaz.
mengdesh
: Şaşırma; ne yapacağını bilemeden dengesini kaybetme; uykudan dengesiz bir davranışlar içinde uyanma.
mengdigek
: Uyurgezer.
mengdigenlik
: Uyurgezerlik.
mengdigüch
: Uyur gezer; bk. mengdigek.
mengdimek
: Şaşırmak; ne yapacağım bilemeden dengesini kaybetmek; uykudan dengesiz bir davranışlar içinde uyanmak.
menge
: ağ. Konu, mevzu.
menggen
: ç. Buğday sapı.
menggü
: Ebedî, sonsuz. Menggüge – Sonsuza kadar.
menggülükke
: bk. menggü.
mengiz
: ç. bk. mengza.
mengleshken
: Küflenmiş.
mengleshmek
: Küflenmek.
menglishish
: Küflenme.
mengresh
: ağ. bk. meresh.
mengza
: ç. Yüz, çehre, sima.
menidar
: a.f. Manalı, anlamlı.
menidarliq
: a.f.u. Manalılık, anlamlılık.
menidash
: a.u. Anlamdaş, eş anlamlı.
menidashliq
: a.f.u. Anlamdaşlık, eş anlamlılık.
menilik
: a.u. Manalı, anlamlı. Chungqur menilik qarash – Derin manalı bakış. Bir-birige menilik qarashti – Birbirine anlamlı bir şekilde baktılar. Teng menilik – Eş anlamlı. Menilik söz – Anlamlı söz. Köp menilik gep – Çok manalı söz.
menisiz
: a.u. Manasız, anlamsız.
menisizlik
: a.u. Manasızlık, anlamsızlık.
meniwiy
: a. Manevî.
meniy
: a. bk. mana.
menjang
: ç. Aşçı.
menjangliq
: ç.u. Aşçılık.
Menju
: ç. Mançu.
menmen
: Kibirli, mağrur, yüksekten bakan, küstah.
menmenchi
: Bencil, egoist.
menmenchilik
: bk. menmenlik.
menmenlik
: Bencillik, egoistlik.
menpeet
: a. Menfaat, çıkar, fayda.
menpeetdar
: a.f. Menfaatti; çıkan olan.
menpeetlik
: a.u. Menfaatti, faydalı.
menpeetperest
: a.f. Çıkarcı, menfaatperest.
menpeetperestlik
: a.f.u. Çıkarcılık, menfaatperestlik.
menpeetsiz
: a.u. Menfaatsız, faydasız.
menpeetsizlik
: a.u. Menfaatsızlık, faydasızlık.
menper
: ç. Çorba.
mensep
: a. Mansıb, rütbe, makam, mevki.
mensepdar
: a.f. Makam sahibi, mevki sahibi.
mensepdarliq
: a.f.u. Makam sahipliği, mevki sahipliği.
mensepxor
: a.f. bk. mensepperest.
mensepxorluq
: a.f.u. bk. mensepperestlik.
menseplik
: a.u. Makam sahibi. Yuquri menseplik adem – Yüksek mevkili adam.
mensepperest
: a.f. Makam düşkünü, mevki düşkünü.
mensepperestlik
: a.f.u. Makam düşkünlüğü, mevki düşkünlüğü.
mensinmeslik
: Hor görmek, sevmemek.
mensitish
: Sayma, itibar etme.
mensitmek
: Saymak, itibar etmek. U meni mensitmeydu – O bana itibar etmiyor.
mensitmeslik
: Hor görmek, saygısızlık.
mensup
: a. Mensup, aitlik.
mensuplik
: a.f. Aitlik, mensup olma hali.
menshur
: a. Prizma, biçme, menşur.
mentang
: ç. Makama çorbası.
mentiq
: a. Mantık. Sözining mentiqi yoq – Sözünün mantığı yok.
mentiqiy
: a. Mantığa ait.
mentiqsiz
: a.u. Mantıksız.
mentiqsizliq
: a.u. Mantıksızlık.
menzil
: a. Durak.
menzire
: a. Manzara, görüntü.
menzirilik
: a.u. Manzaralı; manzarası iyi olan yer.
mepe
: a. Kapalı at arabası.
mepikesh
: a.f. Arabacı.
mepikeshlik
: a.f.u. Arabacılık.
mepküre
: a. Ülkü, fikir, mefkure.
meptun
: a. Meftun, büyülü, hayran. Meptun bolmaq – Hayran olmak; büyülenmek.
meptunluq
: a.u. Meftunluk; hayranlık; büyülenme hali.
merasim
: a. bk. murasim.
merdane
: f. Merdane.
merdaniliq
: f.u. Mertlik.
merdikar
: f. Gündelikçi; gündelikle çalışan işçi.
merdikarliq
: f.u. Gündelikçilik; gündelikle çalışan işçi hali.
merdum
: f. Göz bebeği. Közümning merdumi – Gözümün göz bebeği.
mere
: ağ. Tenha yer, tenhalık.
merem
: bk. bayram.
merep
: a. ağ. bk. mehrep.
meresh
: Meleme.
mereshmek
: Meleşmek.
meretmek
: (merimek'ten) Meletmek.
merez
: a. İrinli yer, çıban.
mergen
: Atıcı, okçu, nişancı.
mergenlik
: İsabetlilik; gözün keskinliği.
mergimush
: f. kim. Arsenik, zırnık, sıçanotu.
merghul
: Motif, hava, melodi.
merhemet
: a. Merhamet, acıma. Merhemet qilmaq – Merhamet etmek; acımak.
merhemetlik
: a.u. Merhametli, acıyan.
merhemetsiz
: a.u. Merhametsiz, acımasız.
merhemetsizlik
: a.u. Merhametsizlik, acımasızlık.
merhum
: a. Merhum, Tanrı rahmetine erişen.
merhume
: a. Merhume, Tanrı rahmetine erişen kadın.
merigüs
: zool. Küçük toy kuşu.
merike
: a. Merasim. Merike küni – Merasim günü.
merimek
: Melemek.
merishish
: Meleşme.
meritish
: Meletme.
meriye
: Kuzu kürkü.
merjan
: a. 1. Mercan 2. Boncuk.
merkez
: a. Merkez. Ilmiy merkez – Bilim merkezi. Sheherning merkizi – Şehrin merkezi.
merkezchilik
: a.u. Merkezcilik.
merkezleshmek
: a.u. Merkezleşmek.
merkezleshtirmek
: a.u. (merkezleshmek'ten) Merkezleştirmek.
merkezlik
: a.u. Merkezî.
merkiziy
: a.u. Merkezî. Merkiziy komitét – Merkezî komite.
mermer
: a. Mermer.
Merrih
: a. astr. Mars, Merih, Sakıt.
mersiye
: a. Mersiye.
mert
: f. Mert. Mert yigit – Mert yiğit.
mertem
: a. bk. mertiwe.
mertiwilik
: a.u. Dereceli, rütbeli, yüksek, ünlü.
mertlerche
: Mertlik ile, merdane. Düshmen'ge qarshi mertlerche küreshti – Düşmana karşı mertlik ile mücadele verdi.
mertlik
: f.u. Mertlik. Mertlik körsetmek – Mertlik göstermek.
meruze
: a. tar. Konferans, rapor. Meruze qilmaq – Konferans vermek.
merwayit
: a. İnci. Merwayit monchighi – İnci boncuğu.
merwayitgül
: a.f. bot. inci çiçeği.
mes
: f. Sarhoş. Mes halde – Sarhoş halde. Mes bolmaq – Sarhoş olmak. Mes qilmaq – Sarhoş etmek.
mes'ul
: a. Mesul, sorumlu. Mes'ul xadim – Sorumlu eleman.
mes'uliyet
: a. Mesuliyet, sorumluluk.
mes'uliyetchanliq
: Sorumluluk hali.
mes'uliyetlik
: a.u. Sorumlu, mesul.
mes'uliyetsiz
: a.u. Sorumsuz.
mes'uliyetsizlik
: a.u. Sorumsuzluk.
mes'ulluq
: a.u. Mesuliyet, sorumluluk.
mesape
: a. bk. musape.
meschit
: a. Mescit, küçük cami.
mesel
: a. 1. Masal 2. Vecize, mesel.
meselchi
: a.u. Masalcı, masal yazan.
mesxire
: a. Alay, istihza. Mesxire qilmaq – Alay etmek.
mesxirilik
: a.u. Alaylı, istihzalı.
mesxiriwaz
: a.f. 1. Şakacı, alaycı 2. Eğlendirici, komedyacı, oyuncu.
mesxirichilik
: a.u. Alay edilme hali.
mesxush
: f. Sarhoşluk. Mesxush bulbuldek – Sarhoş olmuş bülbül gibi.
mesxushluq
: f.u. Sarhoşluk.
mesichi
: Kunduracı; çizme yapan usta.
mesile
: a. Mesele, sorun. Men bu mesilini hel qildim – Ben bu meseleyi hallettim.
mesilen
: a. Mesela, misal olarak.
meslek
: a. Fikir, düşünce, görüş, gaye, dünya görüşü.
meslekdash
: a.u. Hemfikir, ülküdaş.
meslekdashliq
: a.u. Hemfikirlik, ülküdaşlık.
mesleksiz
: a.u. Gayesiz, düşüncesiz, prensipsiz.
mesleksizlik
: a.u. Gayesizlik, düşüncesizlik, prensipsizlik.
meslihet
: a. Şura, tavsiye, danışma. Meslihet bermek – Tavsiye etmek. Meslihet kéngishi – İstişare (danışma) şurası.
meslihetchi
: a.u. Danışman, tavsiye eden.
meslihetleshmek
: a.u. Danışmak, istişare etmek.
meslihetlishish
: a.u. Danışma, istişare etme.
meslik
: f.u. Sarhoşluk.
mesnewiy
: a. Mesnevi.
mestane
: f. 1. Sarhoş gibi 2. Büyülü, sihirli.
Mestaneyari
: f. Bir Uygur halk şarkısının adı.
mesume
: a. 1. Suçsuz, masum 2. Bakir, temiz.
mesumilik
: a.u. 1. Suçsuzluk, masumluk 2. Bakirlik,temizlik.
mewhum
: a. Soyut, mücerret. Mewhum chüshenche – Soyut fikir.
mewjudat
: a. Bütün varlık.
mewjudiyet
: a. Mevcudiyet, varlık.
mewjut
: a. Mevcudiyet, varlık.
mewqe
: a. Mevki, tutum. Düshmenlik mewqeside turmaq – Düşmanlık tutumunu takınmak.
mewsum
: a. Mevsim, sezon.
mewsumlik
: a.u. Mevsimlik, sezonluk. Mewsumlik ish – Mevsimlik iş.
mewzu
: a. Konu, başlık.
mesh
: r. Soba.
meshchi
: r.u. Sobacı.
meshede
: (mana shu yerde) Burada.
meshedin
: (mana shu yerdin) Buradan.
meshege
: (mana shu yerge) Buraya.
mesheqqet
: a. bk. musheqqet.
meshel
: a. Fener, aydınlatıcı. Meshel boldung yolumgha – Yolumu aydınlatan fener oldun.
meshghul
: a. Meşgul. Meshghul bolmaq – Meşgul olmak. Meshghul qilmaq – Meşgul etmek.
meshghulat
: a. İş güç, meşguliyet, meşgale.
meshghulatchi
: a.u. Uğraşan, işi güçü olan, ilgilenen, meşgul olan.
meshghuliyet
: a. İş güç, meşguliyet, meşgale.
meshghullanmaq
: a.u. İlgilenmek, meşgul olunmak.
meshghulluq
: a.u. Meşgul olma hali.
meshhur
: a. Meşhur, ünlü. Meshhur bolmaq – Ünlü olmak.
meshhurlik
: a.u. Ünlülük, meşhur olma hali.
meshiq
: a. Alıştırma, talim, idman, egzersiz. Meshiq qilmaq – Alıştırma yapmak.
meshiqlandurmaq
: a.u. Alıştırmak; egzersiz yaptırmak.
meshiqlandurush
: a.u. Alıştırma, egzersiz yaptırma.
meshiqlanmaq
: a.u. Alıştırma yapmak; kendini alıştırmak.
meshke
: Tereyağı.
meshrep
: a. 1. Ziyafet, keyif meclisi, şölen 2. Huy, seciye, karakter.
meshriq
: a. Doğu. Meshriqtin meghripqiche – Doğudan batıya kadar.
meshriqiy
: a. Doğuya ait.
meshuq
: a. Sevgili, maşuk. Ashiq-meshuq – Aşk ve maşuk.
meshuqluq
: a.u. Sevgili olma hali.
meshut
: İpek; bk. yipek.
metbee
: a. Basım evi, matbaa.
metbeechi
: a.u. Matbaacı.
metbuat
: a. Matbaa.
metbuatchi
: a.u. Matbaacı.
mey
: f. Mey, içki.
meydan
: a. Meydan, alan. Urush meydani – Savaş alanı. Ékin meydani – Ekin alanı, tarla.
meydanche
: Küçük alan. Balilar meydanchisi – Çocuk parki.
meydanchuq
: a.u. bk. meydanche.
meyde-chüyde
: f.u. Ufak tefek.
meydilenmek
: f.u. Ufalmak, bozulmak.
meydilesh
: f.u. Küçültme, ufaltma, bozma.
meydiletmek
: f.u. (meydilimek'ten) Küçüklettirmek, bozdurmak, ufalttırmak.
meydilimek
: f.u. Ufaltmak, bozmak, küchültmek.
meyede
: (mana bu yerde) Burada.
meyege
: (mana bu yerge) Buraya.
meyxana
: f. Meyhane.
meyxor
: f. Alkolik, içki düşkünü.
meyil
: a. Meyil. Meyling bolsa – İstersen.
meyli
: a.u. Olsun, olur, peki, kabul hoş.
meyliche
: a.u. İstediği gibi. U öz meyliche ish qilghan – O kendi isteğine göre iş yapmış.
meymeychi
: ç.u. Satıcı, tüccar.
meynet
: Pislik, çamur.
meynetchilik
: Pislik.
meyperest
: f. Alkolik, içki düşkünü.
meyperestlik
: f.u. Alkolik olma hali; içki düşkünlüğü.
meyrem
: bk. bayram.
meyse
: Çizme.
meyüs
: a. Yeis, umutsuzluk, meyus. Meyüs bolmaq – Meyus olmak.
meyüsane
: a.f. Meyus halde, meyusane.
meyüslenmek
: a.u. Meyus olmak, umutsuzlanmak.
meyüslik
: a.u. Umutsuzluk.
meyzan
: ağ. bk. muselles.
meyzin
: a. bk. mezin.
mez'hep
: a. Mezhep.
mez'hepchilik
: a.u. Sekterlik, bölücülük, ayrılıkçı olma hali. Mez'hepchilik xahishlirigha qarshi küresh – Bölücülüğe karşı savaş (mücadele).
mezgil
: a. 1. Duraklama, durak 2. Zaman, an. Mezgilide – Anında. Mezgilidin qalmastin – Zamanı geçirmeden.
mezgillik
: f.u. Süreli, geçici.
mezgillik-mezgüsiz
: f.u. Vakitli vakitsiz.
mezgilsiz
: a.u. Zamansız, vakitsiz.
mezin
: a. Müezzin.
mezkur
: a. Adı geçen, bahsedilen, bilinen.
mezlum
: a. 1. Ezilen, zülüm edilen 2. Kadın.
mezmunen
: a. Anlam olarak.
mezmunluq
: a.u. Anlamlı.
mezmunsiz
: a.u. Anlamsız.
mezmunsizliq
: a.u. Anlamsızlık.
mezmut
: a. Sağlam, berk, dayanıklı.
mezuran
: a. Konu, anlam, mana.
mezze
: f. Lezzet, tat. Mezzisi yoq – Tadı yok. Mezze qilmaq – Zevklenmek. Mezzem qéchip turuptu – İyi değilim. Bu ishning mezzisi ketti – Bu işin tadı bitti. Mezzisi qachti – Lezzeti tükendi.
mezzilik
: f.u. Lezzetli, zevkli, tatlı.
mezzisiz
: f.u. Lezzetsiz, zevksiz, tatsız.
médal
: r. Madalya.
médalliq
: r.u. Madalyalı.
méde
: f. Dişi eşek.
médet
: a. bk. medet.
méditsina
: r. Tıp. Méditsina instituti – Tıp enstitüsü.
méghiz
: f. 1. Çekirdek 2. Esas, öz, ruh. Sözining méghizi yoq – Sözünün esası yok.
méghizliq
: f.u. Esaslı, içeriği olan.
méhir
: f. 1. Sevgi 2. Dostluk 3. Merhamet, acıma.
méhir-shepqet
: Sevgi ve şefkat.
méhirlik
: f.u. bk. méhriwanliq.
méhman
: f. Konuk, misafir. Méhman bolmaq – Konuk olmak. Méhman qilmaq – Konuk etmek.
méhmandar
: f. Konuksever.
méhmandarchiliq
: f.u. Konukseverlik.
méhmandarliq
: f.u. bk. méhmandarchiliq.
méhmandost
: f. bk. méhmandar.
méhmandostluq
: f.u. bk. méhmandarchiliq.
méhmanxana
: f. 1. Konuk odası 2. Otel.
méhmanlash
: Konuk olma.
méhmanliq
: f.u. Konuklu. Mémanliqqa keldim – Konuk olmaya geldim.
méhmanlimaq
: f.u. Konuk olmak.
méhnet
: a. Emek, iş. Méhnet küni – Emek günü; çalışma günü; iş günü. Méhnet qilmaq – Emek vermek; çalışmak.
méhnetchan
: a.u. Çalışkan.
méhnetchanliq
: a.u. Çalışkanlık.
méhnetchi
: a.u. Çalışan, işçi, emek veren, emekçi.
méhnetkesh
: a.f. Emekçi, çalışan.
méhnetkeshlik
: a.f.u. Emekçilik; çalışan adamın hali.
méhnetlik
: a.u. Zor, güç, çetin, meşakkatli.
méhnetsüyer
: a.u. bk. méhnetchan.
méhnetsüyerlik
: a.u. bk. méhnetchanliq.
méhrap
: a. Mihrap.
méhri
: a. ağ. bk. méhir.
méhriwan
: f. Sevecen.
méhriwanliq
: f.u. Sevecenlik. Méhriwanliq qilmaq – Sevecenlik yapmak.
méxanik
: r. Teknisyen, usta, makine uzmanı.
méxanika
: r. Mekanik.
méxanizm
: r. Mekanizma.
mékilesh
: Teselli verme; avutma; sevindirme.
mékilimek
: Teselli vermek; avutmak; sevindirmek.
mékiyan
: a. Tavuk; bk. toxu.
Méksikiliq
: r.u. Meksikalı.
mélenmek
: Batmak, dalmak, bulanmak.
mélichmal
: r.a. Tuhafiye.
mélike
: a. bk. melike.
mélimek
: Bulamak, batırmak, daldırmak.
mélinish
: Batma, dalma, bulanma.
mélish
: r. bk. mélichmal.
méman
: f. bk. méhman.
mémar
: a. Mimar.
mémarchiliq
: a.u. Mimarlık.
ménge
: Beyin. Arka ménge – Arka beyin. Ménge qutisi – Beyin kabı. Qichik méngé – Küçük beyin.
méngish
: Yürüme, yürüyüş, gitme. Qeshqerghe méngish aldida – Kaşgar'a gitmek üzere iken. Atliq méngish – At ile gitme.
méngishliq
: Rahvan. Méngishliq at – Rahvan at.
méning
: Benim.
méningche
: Bence, bana göre.
méningchilik
: Ben kadar; ben gibi.
méningki
: Benimki. U kitap méningki – O kitap benimki.
Ménshéwik
: Menşevik.
Ménshéwizm
: r. Menşeviklik.
méraj
: a. din. Miraç, göğe çıkma. Méraj bayrimi – Miraç gecesi.
mérez
: a. bk. merez.
méri
: a. ağ. bk. méhir.
métafizik
: r. Metafizik.
métafizika
: r. bk. métafizik.
métal
: r. Metal. Renglik métallar – Renkli metallar.
métallurgiye
: r. Maden sanayi.
météorolog
: r. Meteoroloji uzmanı.
météorologiye
: r. Meteoroloji.
métir
: r. Metre.
métirliq
: r.u. Metrelik, metreli. Métirliq mal – Metreli mal (kumaş).
métro
: r. Metro.
méwe
: f. Meyve, yemiş.
méwe-chiwe
: f.u. Meyve, yemiş.
méwichilik
: f.u. Meyvecilik.
méwilik
: f.u. 1. Meyveli 2. Meyve bahçesi, meyvelik.
méye
: Beyin, dimağ.
méyip
: a. Sakat, yaralı. Méyip qilmaq – Sakat etmek.
méyisiz
: Beyinsiz.
méyisizlik
: Beyinsizlik.
méyit
: a. Ölü.
méyiz
: Kuru üzüm.
méyizlik
: Kuru üzüm tadında; lezzetli. Méyizlik tamaq – Lezzetli yemek.
mézilik
: f.u. bk. mezzilik.
michildatmaq
: (michildimaq'tan) Sesli sesli burnundan solatmak.
michildimaq
: Sesli sesli burnundan solamak.
midiratmaq
: (midirimaq'tan) Kımıldatmak.
midirimaq
: Kımıldamak, hareketlenmek.
midirlatmaq
: (midirlimaq'tan); bk. midiratmaq.
midirlimaq
: bk. midirimaq.
migh-migh
: Taklidî ses. Migh-migh qaynimaq – Kaynamak, kaynaşmak, bol olmak.
mighildash
: Kaynaşma, bol olma.
mighildimaq
: Kaynaşmak, bol olmak.
mix
: f. Çivi. Burma mix – Vida. Mix qaqmaq – Çivi çakmak.
mixchi
: f.u. Çivici.
mixlanmaq
: f.u. Çivilenmek.
mixlatmaq
: f.u. (mixlimaq'tan) Çivi çaktırmak.
mixlawetmek
: Çivileyivermek; çivi çakıvermek.
mixlaghliq
: f.u. Çivilenmiş.
mixlash
: Çivileme.
mixlimaq
: Çivilemek, çivi çakmak.
mixraza
: f. ağ. Makas, sındı.
mijez
: a. 1. Mecaz, karakter 2. Keyif, sıhhat, sağlık. Mijezingiz yoqmu? – Keyfiniz yok mu?
mijighdash
: Ezme, mıncıklama, çiğneme.
mijighdimaq
: Ezmek, mıncıklamak, çiğnemek.
mijighlimaq
: bk. mijighdimaq.
mijiq
: Ezik. U uning mijighini chiqiriwetti – O onu ezdi.
mijilash
: bk. mijighdash.
mijilish
: Ezilme, mıncıklanma.
mijilmaq
: Ezilmek, mıncıklanmak.
mijimaq
: Ezmek, mıncıklamak.
mijish
: Ezme, mıncıklama.
mikri
: a. Kurnazlık.
mikrobiolog
: r. Mikrobiyoloji uzmanı.
mikrobiologiye
: r. Mikrobiyoloji.
mikrofon
: r. Mikrofon.
mikrop
: r. Mikrop.
mikropluq
: r.u. Mikroplu.
mikroskop
: r. Mikroskop.
miktar
: a. bk. miqdar.
mikyas
: a. Ölçek, mikyas.
miq
: f. bk. mix.
miqdar
: a. Miktar, nicelik. Köp miqdarda – Çok miktarda.
miqimlash
: Basma, sıkma.
miqimlimaq
: Basmak, sıkmak.
milad
: a. Milât. Miladdin ilgiri – Milâttan önce.
miladiy
: a. Milâdî.
milenmek
: Bulanmak.
milesh
: Bulama, batırma 2. Kirletme.
miliklimek
: Okşamak, sıvazlamak.
milimek
: Bulamak, batırmak 2. Kirle; mek.
milishletmek
: Kirletmek, pisletmek, lekelemek, bulaştırmak.
militarist
: r. Militarist.
militarizm
: r. Militarizm.
militsiye
: r. Milis.
miljing
: Yavaş, eli ağır, ağır adam 2. Homurdanıp duran.
miljingliq
: Yavaşlık, eli ağırlık, beceriksizlik. Miljingliq qilmaq – Beceriksizlik etmek.
miljinglimaq
: Beceriksiz olmak.
millet
: a. Millet, ulus. Birleshken Milletler Teshkilati – Birleşmiş Milletler (B.M). Az sanliq milletler – Azınlıklar.
milletchi
: a.u. Milliyetçi, ulusçu.
milletchilik
: a.u. Milliyetçilik, ulusçuluk.
milletlik
: a.u. Milletli, uluslu. Köp milletlik – Çok uluslu. Köp milletlik dölet – Çok uluslu devlet.
milletperwer
: a.f. Milliytçi, ulusçu.
milletperwerlik
: a.f.u. Milliyetçilik, ulusçuluk. Erep milletperwerligi – Arap milliyetçiliği.
milligram
: r. Miligram.
millimétir
: r. Millimetre.
milliy
: a. Millî, ulusal. Milliy til – Millî dil, ulusal dil. Milliy mediniyet – Millî medeniyet (kültür).
milliyleshmek
: a.u. Millileşmek.
milliyleshtürmek
: a.u. Millileştirmek.
miltiq
: Tüfek. Miltiq dorisi – Barut. Miltiq oqi – Tüfek mermisi.
milyard
: r. Milyar.
milyardchi
: r.u. Milyarder.
milyon
: r. Milyon.
milyonchi
: r.u. Milyoner.
milyonér
: r. bk. milyonchi.
milyonlighan
: r.u. Milyonlarca.
milyonluq
: r.u. Milyonluk.
miman
: f. bk. méhman.
min'geshmek
: Atın sırtına ikinci bir adamın binmesi.
min'geshtürmek
: (min'geshmek'ten) Atın sırtına ikinci bir adamı bindirmek.
min'gishish
: bk. min'geshmek.
min'güzmek
: bk. mindürmek.
mina
: r. Mayın.
mindürmek
: (minmek'ten) Bindirmek.
mindürüsh
: Bindirme.
minez
: a. Karakter, buy. Minezi yaman – Karaktersiz, huysuz.
minéral
: r. Mineral, maden.
minérallik
: Madenî gubrŞ).
minéralliq
: r.u. Madenî.
minéralogiye
: r. Mineraloji.
ming
: Bin. Ming bir süpetlik – Bin bir vasıflı (çok vasıflı).
mingbégi
: tar. Binbeyi; kaymakam.
mingghildatmaq
: (mingghildimaq'tan) Mırıldatmak.
mingghildimaq
: Mırıldamak, mırıldanmak.
minginchi
: Bininci.
mingisiz
: Beyinsiz.
minglap
: Biner biner.
minglighan
: Binlerce.
minilimaq
: r.u. Mayınlamak.
ministir
: r. Bakan. Bash ministir – Baş bakan. Tashqi ishler ministirligi – Dış işleri bakanlığı.
minish
: Binme.
minishlik
: Binilmeye elverişli. Minishlik at – Binilmeye elverişli at.
minmek
: Binmek.
minnet
: a. Minnet.
minnetdar
: a.f. Minnettar. Sizge minnetdarmen – Size minnettarım.
minnetdarchiliq
: a.f.u. Minnettar olma hali.
minnetdarliq
: a.f.u. bk. minnetdarchiliq.
minonos
: r. Torpido.
minut
: r. Dakika. On minut ötkende – On dakika geçtiğinde.
minutluq
: r.u. Dakikalık.
mirap
: a.f. Eski feodal sistemde sulama işlerinden sorumlu kimse.
mirapliq
: a.f.u. Eski feodal sistemde sulama işlerinden sorumlu kimsenin işleri.
miras
: a. Miras. Miras almaq – Miras almak.
mirasxor
: a.f. Mirasçı, varis, halef.
mirasxorluq
: a.f.u. Mirasçılık, varislik, haleflik.
mirwet
: ağ. bk. murwet.
mirza
: f. Katip, sekreter, bey.
mis
: f. Bakır.
misal
: a. Mesela, örnek. Misal keltürmek – Örnek vermek.
misil
: a. Misil, benzeyiş, aynılık. Misli körülmigen – Benzeri görülmemiş.
misilchi
: Zanaatçı, esnaf.
misilsiz
: a.u. Benzersiz, olağanüstü. Misilsiz urush – Benzeri olmayan savaş.
Misirliq
: a.u. Mısırlı.
miskechi
: f.u. bk. miskin.
misker
: f. Bakırcı.
miskerlik
: f.u. Bakırcılık.
miskin
: a. Miskin.
miskinlik
: a.u. Miskinlik.
misqal
: a. Zolotnik (4,26 gram ağırlığında bir tartı birimi).
misra
: a. Mısra.
Misran
: a.f. Mısır'a ait. Misran qilich – Mısır kılıcı.
misrang
: Küskü.
missionér
: r. Misyoner.
missionérlik
: r.u. Misyonerlik.
mish
: ağ. bk. möshük.
mish-mish
: Söylenti, rivayet. Mish-mish paranglar – Söylentiler. Mish-mish söz – Rivayet.
mishchan
: r. Görgüsüz, dar kafalı.
mishchanliq
: r.u. Görgüsüzlük, dar kafalılık.
mishiq
: Sümük.
mishqap
: f. Sucu, su taşıyıcısı.
mishqarmaq
: Sümkürmek.
mishqartmaq
: (mishqarmaq'tan) Sümkürtmek.
mishqirish
: Sümkürme.
mitang
: ç. Pirinç çorbası.
miyawlashmaq
: Miyavlaşmak.
miyawlatmaq
: (miyawlimaq'tan) Miyavlatmak.
miyawlimaq
: Miyavlamak.
miye
: bk. ménge.
miyiq
: Bıyık.
miyiqliq
: Bıyıklı.
Mizan
: a. astr. Terazi.
mobi
: ç. Yağlı boya fırçası.
moden'gül
: ç.f. bot. Şakayık (çiçeği).
mogu
: ç. Mantar. Zeherlik mogu – Zehirli mantar.
Moghal
: ağ. bk. Mungghul.
moxo
: bk. maxaw.
mojudiyet
: a. Mevcudiyet, varlık.
mojuqlash
: ağ. bk. mijighdash.
mojuqlimaq
: ağ. bk. mijighdimaq.
moka
: Mekik, masura.
mokla
: Becerikli, eli uz, mahir, usta.
mol
: Bol, çok. Mol hosul – Bol ürün.
molchiliq
: Bolluk, çokluk, bereket, refah. Molchiliqta yashimaq – Refah içinde yaşamak.
Moldawan
: Moldavyalı. Moldawan xelqi – Moldavyalı halk. Moldawan tili – Moldavya dili.
moldoz
: ağ. bk. mozdoz.
molékula
: r. Molekül.
molja
: bk. mölcher.
moljallimaq
: bk. mölcherlimek.
molla
: f. 1. Molla 2. Bilgin, hoca, okumuştu.
mollaq
: a. Perende.
mollaqchi
: a.u. Akrobat, cambaz.
molliliq
: f.u. Bilginlik, okumuşluk.
molluq
: Bolluk, refah. Molluqta yashaymiz – Refah içinde yaşarız.
molun
: Yabanî kedi.
mom
: f. Mum. Aq mom – Ak mum, beyaz mum. Qara mom – Zift.
momay
: bk. moma.
momlanmaq
: f.u. Mumlanmak, cilalanmak.
momlash
: f.u. Mumlama, cilalama.
momlatmaq
: (momlimaq'tan) Mumlatmak, cilalatmak.
momlimaq
: f.u. Mumlamak, cilalamak.
momluq
: f.u. Mumlu, cilalı.
momlutush
: f.u. Mumlatma.
monax
: r. Keşiş. Monax bolmaq – Keşiş olmak.
monaxliq
: r.u. Keşişlik.
monarxist
: r. Monarşi taraftarı.
monarxiye
: r. Monarşi.
monarxiyilik
: r.u. Monarşi. Monarxiyilik dölet – Monarşi devlet.
monarxizm
: r. Monarşi taraftarlığı.
monastir
: r. Manastır, keşişhane.
moncha
: Banyo, hamam.
monchaq
: Boncuk, gerdanlık.
monis
: a. Sırdaş.
monopol
: r. Tekel, inhisar. Monopol hoquq – Tekel hukuku.
monopolist
: r. Tekelci, tekeli altında bulunduran.
monopolistik
: r. Tekelcilik.
monopoliye
: r. Tekel, inhisar. Monopoliye qilip almaq – Tekeline almak.
monopoliyichi
: r.u. Tekelci.
mopang
: ç. Değirmen.
mopangchi
: ç.u. Değirmenci.
mora
: Boyu, baca.
morfologik
: r. Morfoloji, morfolojik.
morfologiye
: r. Morfoloji.
morlash
: Tırmalama.
morlashmaq
: Birbirini tırmalamak.
morlatmaq
: (morlimaq'tan) Tırmalatmak. Qolumni müshüktin morlutuwaldim – Elimi kediye tırmalattım (istemeyerek).
morlimaq
: Tırmalamak.
morliwetmek
: Tırmalay a vermek.
morlushush
: Birbirini tırmalama.
morochaq
: Duvar ocağı.
motor
: r. Motor. Motor ishlesh séxi – Motor yapım atölyesi.
motorchi
: r.u. Motorcu.
motorlashmaq
: r.u. Motorlaşmak.
motorlashturmaq
: (motorlashmaq'tan) Motorlaştırmak.
motorluq
: r.u. Motorlu. Motorluq qéyiq – Motorlu kayık.
motsiklit
: r. Motorsiklet.
motsiklitchi
: r.u. Motorsikletçi.
mowut
: Çuha.
moy
: Kıl, tüy.
moyigungsi
: ç. Ticaret şirketi.
moyiyung
: ç. Kazak, örme yelek.
moykichi
: r.u. Yün temizleme fabrikasının sahibi; fabrikatör.
moylaw
: f. Bıyık.
moylawliq
: f.u. Bıyıklı.
moylawsiz
: f.u. Bıyıksız.
moyluq
: Tüylü. Moyluq tére – Tüylü deri. Moyluq haywan – Tüylü hayvan.
moyma
: Kuş avlamada kullanılan ilmek tayağı.
moyne
: f. Kürk.
moynidoz
: f. Kürkçü.
moynidozluq
: f.u. Kürkçülük.
moysipit
: f. 1. Ağarmış, ak saçlı 2. Yaşlı.
moyul
: bot. Kuş kirazı.
moyulluq
: Kuş kirazılık.
moyut
: bk. mowut.
mozay
: Buzağı.
mozaylimaq
: Buzağılamak.
mozaywéshi
: zool. Falanj.
mozayxana
: u.f. Buzağı ağılı.
mozdoz
: f. Kunduracı, ayakkabıcı.
mozdozchiliq
: f.u. Kunduracılık, ayakkabıcılık.
mozdozluq
: f.u. bk. mozdozchiliq.
mozoy
: ağ. bk. mozay.
möge
: f. ağ. bk. méwe.
möhür
: Damga, mühür.
möhürchi
: Damgacı, mühürcü.
mökmek
: Gizlenmek, saklanmak.
möktürmek
: (mökmek'ten) Saklatmak, gizletmek.
möktürüsh
: Saklatma, gizletme.
mökü-möküleng
: Saklanbaç. Mökü-möküleng oynimaq – Saklanbaç oynamak.
möküshmek
: Saklanbaç.
mölcher
: Teyelleme, tasarı 2. Nişan alma.
mölcherlenmek
: Teyellenmek, tasarlanmak.
mölcherlesh
: Tasarlama 2. Nişan alma.
mölcherlimek
: Tasarlamak 2. Nişan almak.
möldür
: Dolu 2. Şeffaf, saydam, temiz.
möldür-möldür
: Damla damla.
möldürlimek
: Damlamak. Uning közidin möldürlep yash éqiwatidu – Onun gözünden damla damla yaş akıyor. 2. Şeffaflık, saydamlık, temizlik.
möle
: Yük vurma eyeri; bk. chom.
mölüldimek
: bk. möldürlimek.
mömün
: Sakin, dikkatli, yumuşak, hoş.
mömünlük
: Yumuşaklık, sakinlik.
möngdürmek
: Çifte attırmak.
möngdürüsh
: Çifte attırma.
mönggek
: Çifte atan. Mönggek at – Çifte atan at.
mönggeklesh
: Çifte atma.
mönggeklimek
: Çifte atmak.
möngkügek
: bk. mönggek.
möngmek
: Çifte atmak.
möngüsh
: Çifte atma.
mördar
: a.f. tar. Sarayın damga işlerinden sorumlu memuru.
mördarliq
: a.f.u. tar. Sarayın damga işlerinden sorumlu memuriyeti.
möresh
: bk. meresh.
mörimek
: bk. merimek.
mörimes
: Uyuşuk, ağır kanlı.
mörimeslik
: Cansızlık, uyuşukluk, gevşeklik.
mörüt
: Süre, müddet, zaman, vakit, mühlet. Öz mörütide – Zamanında.
möshük
: bk. müshük.
möteber
: a. bk. mötiwer.
mötidil
: a. Ilımlı, mutedil. Mötidil témpératura – Ilık derece, mutedil derece.
mötidillik
: a.u. Ilımlılık, mutedillik.
mötiwer
: a. Muhterem, itibarlı, saygılı, hatırı sayılır. Mötiwer alim – İtibarlı bilgin.
mötiwerlik
: a.u. İtibarlılık, saygılılık.
mu
: ç. Tarla ölçü birimi.
-mu
: Da, de, bile bağlama edatlarını karşılar. Biz ishleshnimu, oqushnimu yaxshi körümiz – Biz çalışmayı da, okumayı da severiz.
muamile
: a. Muamele, ilişki, temas, davranış. Muamile qilmaq – İlişki kurmak. Yumshaq muamile qilish – Hoşgörü ile davranma.
muash
: a. bk. maash.
mubada
: f. Eğer, ise, şayet.
mubalighe
: a. Mübalağa, abartma. Sözümning mubalighisi yoq – Sözümün mübalağası yok.
mubalighilik
: a.u. Mübalağalı,jabartılmî|.
mubalighisiz
: a.u. Mübalağasız.
mubarek
: a. Mübarek. Mubarek bolsun! – Mübarek olsun! Kutlu olsun!
mubareklesh
: a.u. Kutlama.
mubareklimek
: a.u. Kutlamak.
mudaxile
: a. Müdahale. Herbiy mudaxile – Askerî müdahale.
mudaxilichi
: a.u. Müdahaleci.
mudaxilichilik
: a.u. Müdahalecilik.
mudapie
: a. Müdafaa, savunma. Mudapie qabiliyiti – Savunma kabiliyeti.
mudapiichi
: a.u. Müdafaacı, savunucu, koruyucu.
mudapiichilik
: a.u. Savunmacılık.
mudhish
: a. Müthiş, dehşetli, korkunç.
muellim
: a. Öğretmen, hoca.
muellime
: a. Hanım öğretmen.
muellip
: a. Müellif, yazar.
muelliplik
: a.u. Müelliflik, yazarlık.
muemma
: a. Muamma.
muerrix
: a. kit. Tarihçi.
muessese
: a. Müessese, kurum.
mueyyen
: a. Muayyen, belli, belirli. Müeyyen tarixiy dewr – Muayyen tarihî devre.
mueyyenlik
: a.u. Muayyenlik, blirlilik.
muezzin
: a. bk. mezin.
mug
: f. Sihirbaz, büyücü, bağıcı.
mughembér
: a. Kurnaz, sinsi.
mughembérlik
: a.u. Kurnazlık, sinsilik. Mughembérlik qilmaq – Kurnazlık etmek.
muhajir
: a. Muhacir.
muhajirlik
: a.u. Muhacirlik, muhacir olma hali.
muhakime
: a. Muhakeme, görüşme. Muhakime qilmaq – Görüşmek, incelemek.
muhapize
: a. bk. muhapizet.
muhapizet
: a. Muhafaza, koruma, himaye, esirgeme. Muhapizet qilmaq – Korumak.
muhapizetchi
: a.u. Muhafız. Muhapizetchi qoshun – Muhafız ordusu.
muhapizichi
: a.u. bk. muhapizetchi.
muharibe
: a. Muharebe, savaş.
muhasire
: a. Muhasara, koşatma.
muhebbet
: a. Muhabbt, sevgi, sevme. Muhebbet baghlimaq – Sevmek, sevişmek.
muhebbetdash
: a.u. Sevgili, dost, aşık.
muhebbetlik
: a.u. Sevecen, sevimli.
muhebbetname
: a.f. Muhabbetname.
muhebbetsiz
: a.u. Muhabbti olmayan, sevgisiz.
muhebbetsizlik
: a.u. Sevgisizlik.
muheddis
: a. Muhaddis, hadis bilgini.
muherrem
: a. Muharrem; Hicri yılının birinci ayı.
muherrir
: a. Muharrir.
muherrirlik
: a.u. Muharrirlik.
muhim
: a. Önemli, mühim. Muhim weqeler bohip ötti – Önemli olaylar geçti.
muhimlik
: a.u. Önemlilik.
muhit
: a. Muhit, çevre.
muhlet
: a. Süre. Muhlitidin burun – Süresinden önce.
muhletlik
: a.u. Süreli. Muhletlik qerz – Süreli borç.
muhletsiz
: a.u. Süresiz.
muhtaj
: a. Muhtaç. Muhtaj bolmaq – Muhtaç olmak.
muhtajliq
: a.u. Muhtaçlık.
muhterem
: a. Muhterem, sayın, saygı değer.
muhur
: bk. möhür.
muxalip
: a. Muhalif, karşın, aykırr.
muxalipliq
: a.u. Muhaliflik, aykırılık.
muxbir
: a. Muhabir, haberci.
muxbirlik
: a.u. Muhabirlik, habercilik.
muxlis
: a. Muhlis.
muxpi
: a. ağ. bk. muxbir.
muxtar
: a. Muhtar, pzerk.
muxtariyet
: a. Muhtariyet, özerklik.
muxtariyetchi
: a.u. Muhtariyet taraftan.
muxtariyetlik
: a.u. Muhtariyetli, özerki olan.
mujang
: ç. Dülger, doğramacı.
mujize
: a. Mucize, tansık.
mujizilik
: a.u. Mucizeli.
mujulmaq
: Kemirilmek, ezilmek, zedelenmek.
mujumaq
: Kemirmek, ezmek, zedelemek.
mujush
: Kemirme, ezme, zedeleme.
mujutmaq
: (mujumaq'tan) Kemirtmek, ezdirmek, kırdırmak, zedeletmek.
mujutush
: Kemirtme, ezdirme, kırdırma, zedeletme.
mukapat
: a. Mükafat. Mukapat bermek – Mükafat vermek.
mukapatlanmaq
: a.u. Mükafatlanmak.
mukapatlash
: a.u. Mukafatlama.
mukapatlimaq
: a.u. Mukafatlamak.
mukapatlinish
: a.u. Mükafatlanma.
mukawilash
: a.u. Ciltleme.
mukemmel
: a. Mükemmel, eksiksiz, tam. U töt tilni mukemmel bilidu – O dört dili mükemml bilir.
mukemmelleshmek
: a.u. Eksiksiz olmak; mükemmel hale gelmek.
mukemmelleshtürmek
: a.u. (mukemmelleshmek'ten) Eksiksiz hale getirmek.
mukemmelleshtürülmek
: a.u. Eksiksiz hale getirilmek.
mukemmellik
: a.u. Mükemmellik; tam olma hali.
muqam
: a. Motif, hava, melodi. On ikki Muqam – On iki Motif.
muqawa
: a. Ciltleme, cilt kapağı.
muqawichi
: a.u.Ciltçi.
muqawilanmaq
: a.u. Ciltlenmek.
muqawilatquzmaq
: a.u. bk. muqawilatmaq.
muqawilatmaq
: a.u. (muqawilimaq'tan) Ciltletmek.
muqawilimaq
: a.u. Ciltlemek.
muqeddem
: a. Mukaddem, daha önce.
muqeddes
: a. Mukaddes, kutsal, kutlu.
muqeddeslik
: a.u. Mukaddes olma hali; kutlu olma hali.
muqeddime
: a. Mukaddeme, önsöz.
muqerrer
: a. Mukarrer, şüphesiz, kesin.
muqim
: a. 1. Oturan 2. Daima, aralıksız, sabit.
muqimlashmaq
: a.u. Sabitleşmek.
muqimlashturmaq
: a.u. Sabitleştirmek. Mal bahasini muqimlashturmaq – Mal fiyatını sabitleştirmek.
muqsan
: a. bk. nuqsan.
mulahize
: a. Mülahaza.
mulaqet
: a. tar. Mülakat.
mulayim
: a. Mülayim, müşfik, şefkatli, şevecep, latif, okşayıcı, yumuşak. Mulayim tagh shamili – Okşayıcı dağ rüzgarı.
mulayimane
: a.f. Sevecen halde; okşayıcı bir şekilde.
mulayimlashmaq
: a.u. Müşfik olmak; şefkatli olmak; sevecen olmak; yumuşak olmak.
mulayimlik
: a.u. Müşfiklik, şefkatlilik, sevecenlik, latiflik, okşayıcılık, yumuşaklık.
muluq
: ç.u. Besh muluq yer – Beş my ölçümündeki yer; beş mulu yer.
mulun
: ağ. Yabani kedi, yaban kedisi.
mumkin
: a. Mümkün. Mumkinmu? – Mümkün mü? Mumkin keder – Mümkün olduğu kadar.
mumkinchilik
: a.u. Mümkün olma hali.
mumkinlik
: a.u. bk. mumkinchilik.
munadi
: a. Tellal, münadi.
munajat
: din. Münacat munajat qilmaq münacat etmek.
munaqi
: a. Bir tür üzüm.
munapiq
: a. Münafık.
munapiqliq
: a.u. Münafıklık. Munapiqliq qilmaq – Münafıklık etmek.
munar
: a. bk. munare.
munare
: a. Minare. Xatire munarisi – Anıt kulesi.
munasibetlik
: a.u. Alakalı, ilgili, ilişkisi olan. Munasibetlik ademler – İlgili adamler.
munasip
: a. Münasip, uygun.
munasiplik
: a.u. Münasip olma hali; uygunluk.
munasiwet
: a. Münasebet, alaka, ilişki.
munasse
: ağ. bk. muresse.
munayim
: a. bk. mulayim.
munazire
: a. Münazara. Munazire qilmaq – Münazara etmek.
munazirilik
: a.u. Münazaralı.
munber
: a. Minber.
muncha
: bk. moncha.
munchaq
: bk. monchaq.
munche
: Kadar, şu kadar. Bir munche – Birçok. Munche köp – Bu kadar çok.
munchila
: Bu kadar.
munchilik
: bk. munchila.
munchiwala
: bk. munchila.
mundaq
: Böyle.
mundaqche
: Böylesine.
mundaqta
: Böyle olduğu halde.
mundin
: Bundan. Mundin burunqi – Bundan önceki. Mundin kéyinki – Bundan sonraki.
munejjim
: a. Müneccim, astrolog.
munewwer
: a. Münevver, aydın, okumuş.
munewwerlik
: a.u. Münevverlik, okumuşluk.
mung
: Keder, hüzün, elem, üzüntü.
mung-zar
: u.f. Keder ve ağıt.
munga
: ağ. bk. mununggha.
mungdash
: Sırdaş, yakın dost.
mungdashliq
: Sırdaşlık.
mungdashmaq
: Sırlaşmak, dertleşmek.
Mungghul
: Moğol. Mungghul xelqi – Moğol halkı. Mungghul tili – Moğol dili.
munglanmaq
: Hüzünlenmek, duygulanmak, kederlenmek.
mungluq
: Hüzünlü, duygulu, kederli.
munglunush
: Hüzünlenme, duygulanma, kederlenme.
muni
: bk. bu.
muning
: bk. bu.
munqeriz
: a. Münkariz, çökmüş, çökme. Munqeriz bolmaq – Çökmek, bitmek.
munqerizlik
: a.u. Çökme hali.
muno
: (mana bu) İşte bu.
muntezir
: a. Muntazır, bekleyen, intizar eden.
muntizim
: a. Muntazam, tertipli.
mununggha
: bk. bu.
mupessel
: a. Mufassal, detaylı, ayrıntılı, teferruatlı.
mupessellik
: a.u. Mufassallık, detaylılık.
mupt
: f. Parasız, bedava.
mupti
: a. Müftü.
muptila
: Maruz, meyilli, düşen, düşkün. Muptila bolmaq – Maruz kalmak.
muptilik
: a.u. Müftülük.
murabba
: a. Reçel.
murajiet
: a. Müracaat. Murajiet qilmaq – Müracaat etmek.
murajietname
: a.f. Müracaatname.
murap
: a.f. ağ. Vergi toplayıcı.
murasim
: a. Merasim, tören.
murat
: a. Murat, istek, dilek. Muradim hasil boldi – Muradım hasıl oldu.
murat-mexset
: a. Murat ve amaç.
murch
: Kara biber. Qara murch – Kara biber.
murda
: f. Ceset, ölü.
murdar
: f. Zehirli, kirli.
murdarliq
: f.u. Zehirlilik, kirlilik.
murebbe
: a. Reçel.
murebbiy
: a. Eğitmen, terbiyeci.
murebbiye
: a. Kadın eğitmen, kadın terbiyeci.
murekkep
: a. Mürekkep, karmaşık.
murekkepleshmek
: a.u. Karmaşık hale gelmek; zorlaşmak.
murekkepleshtürmek
: a.u. (murekkepleshmek'ten) Mürekkepleştirmek; karmaşık hale getirmek, zorlaştırmak.
murekkeptik
: a.u. Zorluk; karmaşık hale gelmek; karmaşık olmak.
muresse
: a. Uzlaşma, barışma, ara bulma. Muresse qilmaq – Uzlaşmak, barış; mak.
muressichi
: a.u. Ara bulucu.
muressichil
: a.u. Barışçıl.
muressichilik
: a.u. Ara buluculuk. Muressichilik siyasiti – Barışçıl siyaset.
muressisiz
: a.u. Barışmaz, uzlaşmaz.
murq
: f. 1. Kuş 2. Tavuk.
murun
: ağ. bk. burun.
murwet
: a. İnsanlık, insanseverlik.
murwetsiz
: a.u. İnsanlığı yok, sevgisiz, insanseverliği yok.
musabiqe
: a. Müsabaka. Emgek musabiqisi – Emek müsabakası.
musabiqichi
: a.u. Müsabakam, yanşan.
musabiqilashmaq
: a.u. Yanşmak, müsabaka etmek.
musadire
: a. Müsadere. Musadire qilmaq – Müsadere etmek.
musahibe
: a. Görüşme, sohbet, konuşma.
musape
: a. Mesafe, atalık.
musapilik
: a.u. Mesafeli. Uzun musapilik – Uzun mesafeli.
musapir
: a. 1. Yabancı; başka yerden gelen. 2. Seyyah, gezmen, turist, yolcu.
musapirchilik
: a.u. bk. musapirliq.
musapirxana
: a.f. Otel; bk. méhmanxana.
musapirliq
: a.u. 1. Yabancılık 2. Seyyahlık.
musbet
: a. Müspet, pozitif. Musbet san – Müspet sayı.
muselles
: a. Üzüm rakısı; üzüm şarabı.
mustebit
: a. Müstebit.
mustehkem
: a. İstikrarlı, sabit, dayanıklı, sıkı. Mustehkem dostluk – Sabit dostluk.
mustehkemlesh
: a.u. Dayanıklı hale getirme; sabitleştirme.
mustehkemlik
: a.u. Sabitlik, dayanıklılık.
mustehkemlimek
: a.u. Dayanıklı hale getirmek; sabitleştirmek.
musteqil
: a. Müstakil, bağımsız. Musteqil dölet – Bağımsız devlet.
musteqillik
: a.u. Bağımsızlık, egemenlik.
mustemlike
: a. Müstemleke, sömürge.
mustemlikichi
: a.u. Müstemlekeci, sömürgeci.
mustemlikichilik
: a.u. Müstemlekecilik, sömürgecilik.
mustemlikilik
: a.u. Müstemleke olma hali; sömürge olma hali.
mustesna
: Müstesna.
Musulman
: a. Müslüman.
Musulmanchiliq
: a.u. bk. Musulmanliq.
Musulmanliq
: a.u. Müslümanlık.
Musurman
: a. ağ. bk. Musulman.
musuy
: ç. bot. Kaba yonca.
mush
: f. bk. musht.
mushak
: Roket, füze. Mushak atmaq – Roket atmak; roket fırlatmak.
musheqqet
: a. Meşakkat, zorluk, zahmet. Musheqqet chekmek – Zorluk çekmek.
musheqqetlendürmek
: a.u. Zahmete sokmak; zahmte koymak.
musheqqetlenmek
: a.u. Zahmet çekmek.
musheqqetlik
: a.u. Zahmetli.
musheqqetlimek
: a.u. Zahmet vermek.
musheqqetlinish
: a.u. Zahmet çekme.
musht
: f. Yumruk. Mushtlirini tükken halde – Yumruklarını sıkmış halde. Musht yémek – Yumruk yemek.
mushta
: f. Tokmak.
mushtbazghan
: Çekiç.
mushtek
: ağ. bk. musht.
mushtlash
: f.u. Yumruklama.
mushtlashmaq
: f.u. Yumruklaşmak.
mushtlashturmaq
: f.u. (mushtlashmaq'tan) Y umruklaştırmak.
mushtlimaq
: f.u. Yumruklamak.
mushtlushush
: f.u. Yumruklaşma.
mushtum
: f. Yumruk. Mushtum tügmek – Yumruk sıkmak.
mushtumzor
: f.u. 1. Zorba; ancak kendi çıkarını güden adam 2. Köyağası, zengin köylü.
mushu
: (mana shu) İşte şu. Mushular – İşte şunlar. Mushu kün'giche – Şu güne kadar.
mushukemde
: Şu anda.
mushukemgiche
: Şu ana kadar.
mushunche
: (mana shunche) Şu kadar.
mushundaq
: (mana shundaq) İşte şöyle.
mushuninggha
: Şuna, buna.
mutalie
: a. İnceleme, tetkik.
mutanasip
: A Mütenasip, oranlı.
mutanasipliq
: a.u. Mütenasiplik, oranlılık, nisbetlilik.
mutanasipsiz
: a.u. Mütenasipsiz, oransız. nisbetsiz.
mutexessis
: a. Uzman, mütehassıs, usta.
mutexessisleshmek
: a.u. Uzmanlaşmak.
mutexessislik
: a.u. Uzmanlık, ustalık.
mutekebbur
: a. bk. tekebbur.
mutekebburluq
: a.u. bk. tekebburluq.
mutenasip
: a. bk. mutanasip.
mutqa
: ağ. bk. bikargha.
mutlaq
: a. Mutlak, kayıtsız, şartsız. Mutlaq hakimiyet – Mutlak hakimiyet.
mutlaqchiliq
: a.u. Mutlakıyet, saltçılık. Hakim mutlaqchiliq – Diktatörlük.
muttehem
: a. Alçak herif, namussuz.
muttehemchilik
: a.u. Alçaklık, namussuzluk.
muttehemlik
: a.u. bk. muttehemchilik.
muwapiq
: a. Muvafık, uygun, münasip.
muwapiqliq
: a.u. Uygunluk, münasiplik, muvafık olma hali.
muweqqet
: a. Muvakkat, geçici. Muweqqet hökümet – Geçici hükümet.
muweppeqiyet
: a. Muvaffakıyyet, kazanmak, muktedir olmak. Muweppeqiyet qazanmaq – Muvaffak olmak.
muweppeqiyetlik
: a.u. Muvaffakiyetli, başanlı.
muweppeqiyetsiz
: a.u. Muvaffakiyetsiz, başarısız, akim.
muweppeqiyetsizlik
: a.u. Muvaffakiyetsizlik, başarısızlık, akimlik. Muweppeqiyetsizlikke uchrimaq – Muvaffakiyetsizliğe uğramak.
muz
: Buz. Muz tonglimaq – Buz tutmak.
muzakire
: a. Müzakere, görüşme. Muzakire qilmaq – Müzakere etmek. Muzakire yürgüzmek – Müzakere yürütmek.
muzakirileshmek
: a.u. Görüşmek.
muzchaqquch
: Buzkıran.
muze
: Çizme, ayakkabı.
muzey
: r. Müze.
muzxana
: u.f. Soğuk depo; buzun saklandığı depo.
muzika
: r. Müzik.
muzikant
: r. Çalgıcı; bk. muzikichi.
muzikichi
: r.u. Çalgıcı, müzisyen.
muzikiliq
: r.u. Müzikli.
muzlatmaq
: (muzlimaq'tan) Dondurmak, üşütmek, buz haline getirmek.
muzlighan
: Buzlanmış, donmuş, üşümüş.
muzlimaq
: Üşümek, donmak. Muzlap kettim – Üşüdüm.
muzluq
: Buzlu, buzluk.
müche
: Üye, aza.
müchel
: On iki hayvan takviminin içerdiği zaman. On ikki yil bir müchel boludu – On iki yıl bir hayvan takvimidir.
müchellesh
: ağ. bk. mölcherlesh.
müchülimek
: Taksim etmek.
müddet
: a. Müddet, süre, zaman. Müddettin ilgiri – Zamanından önce. Müdditide – Zamanında.
müddetlik
: a.u. Süreli, müddetli, vadeli. Uzaq müddetlik qerz – Uzun vadeli borç.
müddetsiz
: a.u. Müddetsiz, süresiz, vadesiz.
müddetsizlik
: a.u. Müddetsizlik, süresizlik, vadesizlik.
müderris
: a. Müderris, profesör.
müderrislik
: a.u. Müderrislik, profesörlük.
müdir
: a. Müdür, rektör.
müdiriyet
: a. Müdürlük, başkanlık.
müellimelik
: a.u. Hanım öğretmenliği.
mügdesh
: Uyuklama.
mügdetmek
: (mügdimek'ten) Uyuklatmak.
mügdimek
: Uyuklamak; bk. uyqusirimaq.
mügdütüsh
: Uyuklatma.
mühendis
: a. Mühendis.
müjez
: a. Karakter, huy, tabiat.
müjezlik
: a.u. Yenik müjezlik Hafif tabiatlı.
müjmel
: a. Belirsiz, gayri muayyen. Müjmel gep – Belirsiz söz.
mükcheygen
: İğilmiş, kamburlaşmış.
mükcheygenlik
: İğilmişlik, kamburlaşmışlık.
mükcheymek
: İğilmek, kamburlaşmak.
mükcheytmek
: (mükçeymek'ten) İğildirmek, kamburlaştırmak.
mükchüyüsh
: İğilme, kamburlaşma.
mükmek
: Saklanmak. Müküp almaq – Saklanmak.
müktürmek
: (mükmek'ten) Saklatmak, gizletmek.
mükü-müküleng
: Saklanbaç oyunu. Mükü-müküleng oynimaq – Saklanbaç oynamak.
mükünmek
: Saklanmak, gizlenmk.
mükünüsh
: Saklanma, gizlenme.
müküwalmaq
: bk. mükmek.
müküsh
: bk. mükünüsh.
mülkiy
: a. Mülkî, mal, mülkiyet.
mülük
: a. Mülk, mal. Jem'iyet mülki – Toplum mülkü.
mülükchilik
: a.u. Mülkî, mülkiyet.
mülükdar
: a.f. Mülktü, mal mülk sahibi.
mülükdarliq
: a.f.u. Mülk sahibi olma hali.
mülül
: a. Keder, elem, üzgün, tasa, üzüntü.
mülüllük
: a.u. Kederli, elemli, hüzünlü, üzüntülü, gamlı, acıklj.
münge
: ağ. bk. ménge.
münggüz
: Boynuz. Yawashning münggüzi ichide – d. Sessizin boynuzu içinde.
münggüzlük
: Boynuzlu. Münggüzlük mal – Boynuzlu hayvan.
müngüz
: bk. münggüz.
müre
: Omuz. Mürige müre tirep – Omuz omuza. Müre ustixini – Omuz kemiği.
müridesh
: Omuzlama.
müridimek
: Omuzlamak.
müsibet
: a. Matem, yas. Müsibet tutmaq – Yas tutmak.
müsibetlik
: a.u. Yaslı.
müsün
: Bitki sapı.
müshkül
: a. Zor, güç. Müshkül ehwal – Zor durum.
müshkülleshmek
: a.u. Zorlaşmak.
müshkülleshtürmek
: a.u. (müshkülleshmek'ten) Zorlaştırmak.
müshküllük
: a.u. Zorluk.
müshteri
: a. Abone.
Müshteri
: astr. Jüpiter, Müşteri.
müshük
: Kedi. Müshük halisi – Kedi yavrusu. Müshükke oyun, sachqangha qiyin – d. Kediye oyun, sıçana zor.
müshükyapilaq
: zool. Puhu kuşu.
müteessir
: a. Müteessir, kederli. Müteessir bolmaq – Müteessir olmak.
na-
: Farsçadan girmiş ön ek. Nainsap – İnsafsız. Natoghri – Yanlış, hata.
nabap
: f. Uygunsuz.
nabor
: r. Kayıt; silah altına alma; dizme; tertip.
naborchik
: r. Dizici, mürettip.
naborchikliq
: r.u. Dizicilik.
nabut
: f. Mahvolma, yok olma, yıkım, batma. Nabut qilmaq – Mahvetmek.
nachar
: Kötü, zayıf, iyi değil.
nacharlanmaq
: f.u. Zayıflaşmak. Hali nacharlinip ketti – Durumu zayıflaştı.
nacharlash
: f.u. Zayıflama.
nacharlashmaq
: f.u. Zayıflaşmak.
nacharlashturuwetmek
: f.u. Zayıflaştırıvermek.
nacharlatmaq
: (nacharlimaq'tan) Zayıflatmak; kötü hale getirmek.
nacharliq
: f.u. Zayıflık, kötülük.
nacharlimaq
: f.u. Zayıflamak.
nadamet
: a. Nedamet, pişmanlık. Nadamet chekmek – Pişman olmak.
nadan
: f. Cahil, bilgisiz.
nadanliq
: f.u. Cahillik, bilgisizlik.
nadir
: a. kit. Nadir, seyrek.
naga
: f. ağ. bk. nagah.
nagah
: f. Rastgele, tesadüf.
naganda
: bk. nagan.
naganda-naganda
: bk. nagan.
naghir
: ağ. bk. naghra.
naghra
: a. Davul. Naghra chalmaq – Davul çalmak.
naghrichi
: a.u. Davulcu.
nahayiti
: Pek, aşırı. Nahayiti chong – Pek büyük.
naheq
: f.a. Haksız. Naheq jazalanmaq – Haksız cazalanmak. Naheq yerde – Haksız yerde.
naheqliq
: f.a.u. Haksızlık.
naheqtin
: f.a.u. Haksız olarak. Naheqtin-naheq – Haksız olarak.
nahiye
: a. Nahiye, kasaba.
nahiyilik
: a.u. Nahiyeye ait. Nahiyilik komitét – Nahiye komitesi.
naxsha
: Şarkı. Naxsha éytmaq – Şarkı söylmek.
naxshichi
: f.u. Şarkıcı. Naxshichi ayal – Şarkıcı kadın.
nail
: a. Nail, erişmiş. Nail bolmaq – Nail olmak, erişmek.
nailaj
: f.a. Çaresiz, istemeyerek, istemeden. Nailaj kélishke mejbür boldum – İstemeyerek gelmek zorunda kaldım.
nailajliq
: f.a.u. Çaresizlik, çıkmazlık.
nainsap
: f.a. İnsafsız.
nainsapliq
: f.a.u. İnsafsızlık.
najins
: f.a. Cinssiz.
najinslik
: f.a.u. Cinssizlik.
nakar
: f. Malul, sakat. Nakar bolmaq – Sakat olmak.
nakarliq
: f.u. Sakatlık.
nakes
: f. Alçak, namussuz, rezil.
nakeslik
: f.u. Alçaklık, namussuzluk, rezillik.
naq
: a. ağ. bk. neq.
naqil
: a. kit. Nakil.
naqolay
: f.u. Kolay olmayan, zor.
naqolayliq
: f.u. Kolay olmama hali.
nal
: a. Nal. Ötükning nali – Çizmenin nalı.
nalayiq
: f.a. Uygunsuz, oygun olmayan.
nale
: f. Feryat, çığlık. Nale qilmaq – Feryat etmek.
nalet
: a. Lanet, kargış, beddua. Nalet éytmaq – Lanet etmek.
nam
: f. Nam, ad, isim. Nam chiqarmaq – Ünlü olmak. Nami chiqqan qehriman – Ünlü kahraman.
namaqul
: f.a. Düşüncesiz, ihtiyatsız, akılsızlık.
namashem
: f. Alaca karanlık. Namashem gül – Alaca karanlık çiçeği.
namayan
: f. Görülür, açık, aşikar. Namayan bolmaq – Aşikar olmak; görülmek.
namayish
: f. Gösteri, nümayiş. Namayish qilmaq – Gösteri yapmak.
namayishchi
: f.u. Gösterici; gösteriye katılan kimse.
namaz
: f. din. Namaz. Bamdad namaz – Sabah namazı. Namaz oqumaq – Namaz kılmak.
namdar
: f. Namlı, şanlı, ünlü, şöhretli.
namdarliq
: f.u. Şanlılık, ünlülük, şöhretlilik.
name
: f. Name, mektup. Wakaletname – Vekalet-name. Teziyename – Taziyename. Wesiyetname – Vasiyet-name. Shahname – Şah-name.
namehrem
: f.a. Başkasının, başkasının malı.
namelumluq
: f.a.u. Belirsizlik.
namelüm
: f.a. Belirsiz.
namert
: f. Namert, alçak.
namet
: f. Keçe, keçeden.
nametman
: f. Kötü keçe. Nametman adem – Kötü adam.
nametmenchilik
: f.u. Keçe esnaflığı.
namikap
: f. Salamura.
namliq
: f.u. Namlı, adlı.
namrat
: f.a. Yoksul, fakir. Eski tamda qushqach tola, namratqa putlash tola – Eski damda serçe çok, yoksula engel çok.
namratchiliq
: f.a.u. Yoksulluk. Namratchiliqta yashimaq – Yoksullukta yaşamak.
namratlashqan
: f.a.u. Yoksullaşmış.
namratlashmaq
: f.a.u. Yoksullaşmak.
namsiz
: f.u. Namsız, adsız, isimsiz. U namsiz yoqulup ketti – O belirtisiz kayboluverdi.
namsizliq
: f.u. Namsızlık, adsızlık.
namunasip
: f.a. Uygunsuz.
namunasipliq
: f.a.u. Uygunsuzluk.
namus
: a. Namus. Birewning namusigha tajawuz qilmaq – Birisinin ırzına geçmek. Namusimdin öley dédim – Çok utandım.
namusliq
: a.u. Namuslu.
namussiz
: a.u. Namussuz.
namussizliq
: a.u. Namussuzluk. Bu qandaq namussizliq! – Bu nasıl bir namussuzluk!
namuwapiq
: f.a. Uygun değil, uygunsuz.
namuwapiqliq
: f.a.u. Uygunsuzluk.
namzat
: f. Namzat, aday. Namzat körsetmek – Aday göstermek.
namzatliq
: f.u. Adaylık.
nan
: f. Ekmek. Aq nan – Beyaz ekmek. Zaghra nan – Mısır unu ekmeği. Gösh nan – Etli pide. Mayliq nan – Yağlı ekmek. Nan dukini – Ekmek dükkanı, ekmek bayisi. Nan yaqmaq – Ekmek pişirmek.
nanway
: f. bk. naway.
nanwayxana
: f. bk. nawayxana.
napaset
: a. Zariflik.
napasetlik
: a.u. Zarif, narin, zariflik.
nar
: Tek hörgüçlü deve.
naraq
: ağ. bk. néri.
narawa
: f. Yakışmaz.
narazi
: f.a. Hoşnutsuz, memnun olmayan.
naraziliq
: f.a.u. Hoşnutsuzluk, itiraz. Naraziliq bildürmek – İtiraz etmek.
nare
: ağ. bk. nar.
naréside
: f. Çocuk, yavru, bebek.
narin
: Türkistan milli yemeğidir. Haşlanmış et ince kesilerek, ince makama ile karıştırılır. Bu yemek genelde at etinden yapılır.
nas
: f. Çiğnemek için özel yapılmış tütün.
nasi
: bk. nas.
naspurush
: f. Çiğnemek için yapılmış tütünün satıcısı.
naspurushluq
: Çiğnemek için yapılmış tütünün ticareti.
naswal
: f. bk. nas.
nasway
: bk. nas.
naswaychi
: f.u. Çiğnenen tütünü yapan veya satan kimse.
nashéker
: f. Bir kavun türü.
nashqa
: ağ. bk. naxsha.
nashqi
: ağ. bk. naxsha.
nashta
: f. Kahvaltı. Nashta qilmaq – Kahvaltı yapmak.
nashtiliq
: f.u. Kahvaltısını yapmış; kahvaltısını yanına almış.
nashtisiz
: f.u. Kahvaltısız. Künimiz nashtisiz ötti – Günümüz kahvaltısız geçti.
natayin
: f.a. Belirsiz. Kélish-kelmesligi natayin – Gelip gelmeyeceği belirsiz.
natayinliq
: f.a.u. Belirsizlik.
natiq
: a. Hatip.
natiqliq
: a.u. Hatiplik.
natinch
: f.u. Huzursuz, endişeli, telaşlı, rahatsız.
natinchliq
: f.u. Huzursuzluk, endişelilik, telaşlılık, rahatsızlık.
natiwan
: f. Zayıf.
natiwanliq
: f.u. Zayıflık.
natoghri
: f.u. Yanlış, hata, dürüst olmayan. Natoghri gep – Yanlış söz.
natoghriliq
: f.u. Yanlışlık, hatalık.
nawat
: a. Akide şekeri.
naway
: f. Fırıncı.
nawaychi
: f.u. bk. naway.
nawaychiliq
: f.u. Fırıncılık.
nawayxana
: f. Fırın evi.
nawda
: f. Filiz, sürgü.
naümit
: f.a. Ümitsiz.
naye
: ağ. bk. nar.
nayiti
: a. ağ. bk. nahayiti.
naynaq
: Züppe, üstünkörü, havaî.
naynaqlimaq
: Düzenbazlık yapmak; oynak.
naz
: f. Naz. Naz qilmaq – Naz yapmak, nazlanmak.
nazaket
: a. Nezaket.
nazaketlik
: a.u. Nezaketlik, naziklik.
nazaret
: a. Nezaret. Nazaret qilmaq – Nezaret etmek. Charwichiliq nazariti – Hayvancılık nezareti (bakanlığı).
nazaretchi
: a.u. Gözetici, gözcü.
nazaretsiz
: a.u. Bakımsız.
nazaretsizlik
: a.u. Bakımsızlık.
nazim
: a. Nazım.
nazinin
: f. Cilveli, güzel, sevimli.
nazir
: a. Bakan, gözeten, başkan.
nazlanmaq
: f.u. Nazlanmak.
nazliq
: f.u. Nazlı.
nazlinish
: Nazlanma.
nazuk
: f. Nazik. Nazuk jay – Nazik yer.
nazuklashmaq
: f.u. Nazikleşmek.
nazukluq
: f.u. Naziklik.
nebatat
: a. Botanik, nebatat, bitki. Nebatat ilmi – Botanik ilmi.
nebatatshunas
: a.f. Nebatat bilgini.
nebatatshunasliq
: a.f.u. Nebatat ilmi.
nechche
: Kaç. Bir nechche – Birkaç. Nechche yillardin beri – Birkaç yıldan beri. Saet nechche? – Saat kaç?
nechchiche
: Etrafında, kadar, civarında. On nechchiche – On civarında.
nechchilen
: Bir nechchilen – Birkaçımız; bir kaç kişi.
nechchinchi
: Kaçıncı. Nechchinchi qétim qélishim – Kaçıncı defa gelişim.
nechchüylen
: bk. nechchilen.
nechend
: f. bk. nechche.
nede
: Nerde. Nedidu? – Nerededir? Nedidur? – Nerededir?
nediki
: Neredeki. Nediki yoq némiler – Beklenmemiş birileri.
nedin
: Nereden. Nedindur? – Neredendir?
nege
: Nereye. U héch nege ketmigendu – O hiçbir yere gitmemiştir.
neghme
: a. Müzik. Neghme oynimaq – Müzik çalmak; müzik bestelemek.
neghme-nawa
: a.f. Müzik ve ahenk; müzik ve melodi.
neghmichi
: a.u. Çalgıcı, müzisyen.
nehayiti
: a. bk. nahayiti.
neheng
: a. zool. Timsah, krokodil. Neheng térisi – Timsah derisi.
nehwi
: a. Sözdizimi, sentaks.
nehwiy
: a. Cümlenin sözdizimi bakımından tahlili.
nex
: bk. neq.
nexshe
: ağ. bk. naxsha.
nexshida
: ağ. bk. neqqash.
nejaset
: a. Pislik, kir, leke, çamur.
neqata
: Ne kadar?
neqataliq
: Ne kadar. Neqataliq paydisi bar? – Ne kadar faydası var.
neqish
: a. Nakış. Neqish chüshürmek – Nakşetmek.
neqishlanmaq
: a.u. Nakışlanmak.
neqishletmek
: a.u. Nakşettirmek.
neqishlik
: a.u. Nakışlı.
neqishlimek
: a.u. Nakışlamak.
neqqash
: a. Nakkaş.
neqqashchiliq
: a.u. bk. neqqashliq.
neqqashliq
: a.u. Nakkaşlık.
neql
: a. tar. Nakl. Neql qilmaq – Nakletmek.
neqlen
: a. Naklen.
neqliyat
: a. Nakliyat, taşıma işleri.
neqshi
: a. ağ. bk. neqqash.
nelik
: Nereli. Siz nelik? – Nerelisiniz?
nem
: f. Nem, rutubet. Nem bolmaq – Nem olmak.
nemayish
: f. bk. namayish.
nemdesh
: bk. nemlesh.
nemerse
: tar. Şey, nesne.
nemlenmek
: f.u. Nemlenmek, rutubetli olmak.
nemlesh
: f.u. Nemleme.
nemlik
: f.u. Nemli, rutubetli.
nemlimek
: f.u. Nemlemek, rutubetli hale getirmek.
Nemrud
: a. Nemrut.
nemune
: f. Nümüne, örnek, misal. Nemune qilip körsetmek – Örnek olarak göstermek.
nemunichi
: f.u. Yenilikçi, yenici.
nemunichilik
: f.u. Yenilikçilik, yenicilik.
nemunilik
: f.u. Tipik, nümune, örnek.
nep
: a. Kâr, kazanç, fayda. Népi yoq – Faydası yok.
nepe
: ağ. bk. mepe.
nepeqe
: a. bk. nepiqe.
neper
: f. Nefer.
nepes
: a. Nefes. Nepes almaq – Nefes almak. Nepes élishqa bashlimaq – Nefes almaya başlamak.
nepiqe
: a. Nafaka.
nepise
: a. tar. Sanayi nepise – Güzel sanat; sana-i nefise.
nepislik
: a.u. Nefislik, zariflik.
nepisperest
: a.f. Aç gözlü, düşkün, çıkarcı.
nepisperestlik
: a.f.u. Çıkarcılık, aç gözlülük, menfaat düşkünlüğü.
neplik
: a.u. Faydalı.
nepret
: a. Nefret. Nepret oqumaq – Nefret etmek.
nepretlendürmek
: a.u. Nefretlendirmek.
nepretlenmek
: a.u. Nefretlenmek.
nepretlik
: a.u. Nefretli.
nepsaniyet
: a. Nefis, öz varlık.
nepsawerchilik
: a.f.u. Tamahkarlık, menfaatperestlik.
nepsiz
: a.u. Faydasız.
nere
: a. Nara.
nerx
: f. Fiyat.
nerx-nawa
: f. Fiyat.
nering
: (ne yéring) neren? hangi yerin?
nerse
: Nesne, şey. Bir nerse – Bir şey. Héch nerse – Hiçbir şey. Her nerse – Her şey. Nerse-kérek – Gereken şeyler.
nes
: a. İç karartıcı, meş'um, uğursuz.
nesep
: a. Nesep, soy.
nesihet
: a. Nasihat. Nesihet qilmaq – Nasihat etmek.
nesihetgöy
: a.f. tar. Nasihatçı, akıl hocası.
nesihetgöyluq
: a.f.u. tar. bk. nesihet.
nesil
: a. Nesil. Nesil qoghlimaq – Soya benzemek, soya çekmek. Nesil aliti – Cinsel organ.
nesildar
: a.f. Soylu, cins, asil, asilzade.
nesildash
: a.u. Soydaş.
nesildashliq
: a.u. Soydaşlık.
nesillendürmek
: a.u. (nesillenmek'ten) Cinslendirmek; cins hale getirmek.
nesillenmek
: a.u. 1. Cins hale gelmek 2. Çoğalmak, soy bırakmak.
nesillik
: a.u. Cins, nesillik mal cins hayvan.
nesilsiz
: a.u. Soysuz, cinssiz.
nesilsizlik
: a.u. Soysuzluk, cinssizlik.
nesip
: a. bk. nésip.
nesir
: a. Nesir.
nesiwe
: a. bk. nésiwe.
nesiye
: f. Borç. Nesiye almaq – Borç almak. Nésiye bermek – Borç vermek. Nésiyige satmaq – Veresiye satmak.
nesriy
: a. Nesire ait; koşuk olmayan yazıya ait, nesire özgü.
newax
: u.a. Ne zaman.
newaxta
: u.a.u. Ne zamanda? Newaxta kélisen? – Ne zaman geleceksin?
newbahar
: f. İlkbahar.
newiy
: a. Cins.
newre
: a. Torun. Qiz newre – Kız torun.
nesh'e
: a. kit. Neşe; hoşnutluk; gönül açıldığı.
nesh'ilik
: a.u. Neşeli, gönül açıklığı.
neshe
: a. Haşiş, esrar. Neshe chekmek – Esrar kullanmak.
neshichi
: a.u. Esrar hazırlayan ve satan kimse.
neshixana
: a.f. Esrarın kullanıldığı ev.
neshixor
: a.f. Narkotik tiryakisi.
neshir
: a. Yayın, baskı, yayım. Birinchi neshri – İlk yayım. Neshir qilghuchi – Yayınlayan.
neshpüt
: f. Armutun bir türü.
neshr
: a. bk. neshir.
neshriyat
: a. Neşriyat, yayın. Dölet neshriyati – Devlet neşriyatı.
neshter
: f. 1. İğne 2. Yılan dili 3. Diken, zehirli dil 4. Keskin uç, ağız.
netije
: a. Netice, sonuç. Netije chiqarmaq – Sonuç çıkarmak. Netijige kelmek – Sonuca ulaşmak.
netijilik
: a.u. Neticeli, başanlı, verimli.
netijisiz
: a.u. Neticesiz, başansız, verimsiz, sonuçsuz.
netijisizlik
: a.u. Neticesizlik, sonuçsuzluk, verimsizlik.
ney
: f. Ney. Ney chalmaq – Ney çalmak.
neyche
: f. Küçük boru, borucuk.
neychi
: f.u. Flütçü.
neyreng
: f. Hile, dalavere, oyun, büyücülük. Neyreng ishletmek – Oynamak; hile yapmak.
neyrengwaz
: f. bk. neyrengchi.
neyrengwazliq
: f.u. bk. neyrengchilik.
neyrengchi
: f.u. Hilekâr, oyuncu.
neyrengchilik
: Hilkârlık, oyunculuk. Nyrengchilik qilmaq – Hilekârlık etmek; hile yapmak.
neyze
: f. Mızrak.
neyzebaz
: f. bk. neyziwaz.
neyzilesh
: Mızrak atma; mızrak ile vurma; eskrim yapma.
neyzileshmek
: f.u. Birbirine mızrak atmak.
neyzilimek
: f.u. Mızrak atmak; mızrak ile vurmak; eskrim yapmak.
neyziwaz
: f. Eskrimci.
neyziwazliq
: f.u. Eskrim.
nezer
: a. Nazar, bakış. Nezer salmaq – Bakmak. Nezerge almaq – Dikkata almak. U meni héch nezerge almaydu – O bana hiç önem vermiyor. Nezerde tutmaq – Dikkata almak. Nuktiyi nezer – Açı, bakış açısı.
nezir
: a. Ölü gömüldükten sonra verilen yemek. Nezir bermek – Ölü gömüldükten sonra yemek vermek.
nezir-sediqe
: a. Ölü gömüldükten sonra verilen yemek ve sadaka.
neziriy
: a. Nazarî, kuram.
neziriye
: a. Nazariye.
neziriyichi
: a.u. Nazariyeci, teorici.
nezm
: a. Nazım.
né
: Acayip, ne gibi, nasıl. Né chirayliq kizlar – Acayip güzel kızlar; ne gibi güzel kızlar.
néchaghliq
: Ne kadar.
néchaq
: ağ. Ne zaman. Néchaq boldi? – Ne zaman oldu? Néchaqta? – ağ. Ne zaman?
néchend
: f. Kaç?
néchuk
: Nasıl, ne?
néfit
: r. Neft. Néfit ambiri – Neft deposu.
néfitlik
: r.u. Neftli.
négiz
: Esas, temel. Négiz salmaq – Temel atmak. Négiz qurghuchi – Temelini atan.
néjat
: a. kit. Kurtarma, kurtuluş. Néjat yultuzi – Kurtuluş yıldızı; bü yük kurtarıcı.
néjatchi
: a.u. Kurtarıcı.
néjis
: a. Aşağılık adam. Néjis qilmaq – Pisletmek, kirletmek.
néqeder
: Ne kadar. Néqeder az – Ne kadar az.
némanche
: (néme anche) Niye o kadar.
némandaq
: (néme andaq) Niye öyle?
német
: a. Nimet, hayır, iyilik.
némige
: Niye, ne için.
némiki
: u.f. Ne gibi. Némiki bolsa – Ne gibi bir şey olsa.
némikin?
: Nedir?
némila
: Némila bolsa boldi – Ne olsa oldu; olacak oldu.
némiliktin
: Neden, ne sebepten.
némiliktindur
: Nedendir.
Némis
: r. Alman. Némis ayili – Alman kadını. Némis xelqi – Alman halkı. Némis tili – Alman dili.
némisi
: Nesi. Könglümdiki yar bolsa, özgining némisi bar – folk. Gönlümdeki yar olsa, başkasının ne gereği var.
némishqa?
: Neden? Némishqidur – Niyedir, nedendir.
néni
: bk. néme.
népiz
: a. Zarif, narin, yepelek. Népiz perde – Zarif perde.
népizlenmek
: a.u. Zariflenmek; ince hale gelmek.
népizleshmek
: a.u. Zarifleşmek.
népizleshtürmek
: a.u. (népizleshmek'ten) Zarifleştirmek.
népizletmek
: a.u. (népizlimek'ten) Zarifletmek; narin hale getirmek.
népizlik
: a.u. Zariflik, narinlik, incelik.
népizlimek
: a.u. Narin hale getirmek; zarif hale getirmek.
néri
: Öte.
néri-béri
: Öteye beriye; oraya buraya; öyle böyle.
néridin
: Öteden.
nériqi
: Öteki. Nériqi kochida – Öteki sokakta. Nériqi öyde – Öteki evde.
nési
: f. Borç. Nési yémeng göshni, yerip chiqidu töshni – d. Borca yemeyin eti, yarıp çıkar döşü.
nésihet
: a. bk. nesihet.
nésip
: a. Nasip. Nésip bolmaq – Nasip olmak. Nésip bolsa – Nasip olsa.
nésiwe
: a. Hisse, parça, bölüm, pay, nasip. Nésiwemge tekkini shu – Nasibime düştüğü şu.
nésiwidar
: a.f. Nasibi olan, payı olan.
nésiwilik
: a.u. Nasipli, paylı, hisseli.
nésiwisiz
: a.u. Nasibi yok; nasipsiz; paysız; hissesiz.
nésiyet
: a. bk. nesihet.
Néstorian
: a. Nesturi.
nétije
: a. bk. netije.
néwada
: a.f. ağ. bk. nawada.
néshikesh
: f. Esrar tiryakisi.
néshikeshlik
: f.u. Esrar tiryakiliği.
néshiwan
: f. bk. néshikesh.
néziqash
: Nazlanma, kendini naza çekme.
néziqimaq
: Nazlanmak, kendini naza çekmek. ni
ni
: Ne ne. Ni ni obdan qizlar – Ne ne iyi kızlar.
nida
: a.kit. Çağırış, ses, celp. Nida qilmaq – Çağırmak; imdat etmek.
nigar
: f. Güzel, dilber, sevgili.
nixsimaq
: Çürümek, kokmak.
nixtalmaq
: Sıkışmak; çakılmak; kakılmak.
nixtash
: Sıkıştırma, çakma, kakma.
nixtimaq
: Sıkıştırmak, çakmak, kakmak. Nixtap kirgüzmek – Sıkıştırıp içine sokmak.
nikah
: a. Nikah. Nikah qilmaq – Nikah yapmak; nikah etmek.
nikahlanmaq
: a.u. Nikahlanmak.
nikahlash
: a.u. Nikahlama.
nikahliq
: a.u. Nikahlı. Bir nikahliq – Bir nikahlı; bir defa evlenmiş.
nikahlimaq
: a.u. Nikahlamak.
nikahlinish
: a.u. Nikahlanma.
nikahsiz
: a.u. Nikahsız.
nikél
: r. Nikel. Nikél yalatmaq – Nikel kaplamak.
nikéllimek
: r.u. Nikellemek.
niqap
: a. Maska.
niqaplanmaq
: a.u. Maske takmak; maskelenmek.
niqapliq
: a.u. Maskeli.
niqaplimaq
: a.u. Maske takmak; maskelemek.
nil
: f. Çivit, indigo.
niluper
: f. Nilüfer.
nim
: f. Yarım, buçuk.
nimche
: Bir tür kadın giyişi.
nimjan
: f. Yarım can; güçsüz, bitkin.
nimjanliq
: f.u. Güçsüzlük, bitkinlik.
nisbet
: a. Nispet, oran.
nisbeten
: a. Nispeten.
nisp
: a. Nısıf, buçuk, yarım.
nispikar
: a.f. tar. Yarıcı.
nispiy
: a. Nispî.
nispiyet
: a. Oran.
nispiylik
: a.u. Oranlı.
nistu-nawut
: f. Kırma, öldürme, yok etme.
nish
: f. Zehir, ağı.
nishalla
: a. Şeker ile yumurta akım karıştırarak hazırlanmış, köpürtülmüş tatlı.
nishan
: f. 1. Nişan, alamet 2. Hedef.
nishane
: f. bk. nishan.
nishanliq
: f.u. İşaretli, nişanlı.
nishanlimaq
: f.u. İşaretlemek, nişanlamak.
niyet
: a.Niyet. Yaman niyet – Kötü niyet.
niyetdash
: a.u. Niyettaş; aynı niyeti paylaman.
niyetlenmek
: a.u. Niyetlenmek.
niyetlimek
: a.u. Niyetlemek.
niza
: a. Niza, çekişme, anlaşmazlık, zıtlık. Otturigha niza salmaq – Ortaya zıtlık sokmak.
nizalashmaq
: a.u. Zıtlaşmak, anlaşmazlığa düşmek.
nizam
: a. Nizam, düzen, kanun, tertip.
nizamname
: a.f. Nizam-name.
nizamsiz
: a.u. Nizamsız, düzensiz, tertipsiz, kanunsuz.
nizamsizliq
: a.u. Nizamsızlık, düzensizlik, tertipsizlik.
no
: bk. nor.
nodur
: Tembel, miskin, haylaz.
nogay
: Kepçe.
nokta
: bk. noxta.
noqumaq
: Dürtmek. U yénidiki ademni noqudi – O yanındaki adamı dürttü.
noqush
: Dürtme.
nomur
: r. Numara. Nomur qoymaq – Not vermek.
nomurlanmaq
: r.u. Numaralanmak.
nomurlatmaq
: r.u. (nomurlimaq'tan) Numaralatmak.
nomurlimaq
: r.u. Numaralamak.
nomus
: a. Namus. U uning nomusigha tegdi – O onun ırzına geçti. Nomus qilmaq – Utanmak.
nomuschan
: a.u. Namuslu, utangaç, utangan.
nomuschanliq
: a.u. Namusluluk, utangaçlık, utanganlık.
nomuslanmaq
: a.u. Utanmak, mahcup olmak, yüzü kızarmak.
nomusluq
: a.u. Namuslu.
nomuslunush
: a.u. Utanma, mahcup olma, yüzü kızarma.
nomussiz
: a.u. Namussuz. Nomussizlarche – Namussuzluk ile.
nomussizliq
: a.u. Namussuzluk.
nor
: f. Oluk (-ğu), su oluğu, çatı oluğu.
norqelem
: Kamış kalem.
norma
: r. Norm, oran.
normal
: r. Normal. Gheyri normal – Anormal, normal olmayan.
noruz
: f. tar. Günün uzatmasıyla başlayan yeni yıl günü, yani 21 Mart'ı yıl başı yapan yeni yıl.
nowda
: f. Körpe, genç.
nowut
: f. bk. nabut.
nochi
: Yüksek, yüce 2. Cesur, gözü pek, yürekli.
Noghay
: Kazan Türklerine verilmiş bir ad; bk. Tatar.
noghoy
: ağ. Kepçe.
noghuch
: Merdane, silindir.
noxta
: Yular, dizgin. Noxta salmaq – Yular takmak.
noxtilatmaq
: (noxtilimaq'tan) Gem vurdurmak.
noxtilimaq
: Gem vurmak.
noxuna
: t. Polip (-pi).
Noyabr
: r. Kasım ayı; onbirinci ay.
Nozugum
: yüzyılda Çin istilasına karşı savaş veren Kaşgarlı Uygur Kahraman kadını ve adını bu kahramandan alan destan adı.
nöbet
: a. bk. nöwet.
nögüch
: ağ. bk. noghuch.
nöker
: tar. Hizmetkar, uşak.
nöl
: r. Sıfır.
nöwet
: a. Nöbet, sıra, kez, defa. Nöwet bilen – Sıra ile. Birinchi nöwette – Birinci sırada. Nöwettin tashqiri – Sıranın dışında. Bu nöwet – Bu kez.
nöwetchi
: a.u. 1. Bekçi 2. Nöbetçi.
nöwetchilik
: a.u. Nöbetçi olma hali; nöbetçilik.
nöwetleshmek
: a.u. Nöbetleşmek.
nöwetlik
: a.u. Nöbetli; sıra ile olan.
nöwetlimek
: a.u. Değiştirmek, sıralamak, birbirini izlemek.
nöwetliship
: a.u. Nöbetleşerek.
nöwetlishish
: Nöbetleşme.
nöwetmu-nöwet
: a.u.a. Sıra il, ardanda, arka arkaya.
nöwetsiz
: a.u. Nöbetsiz.
nöwetsizlik
: a.u. Nöbetsizlik.
nöwettiki
: a.u. Sıradaki.
nöshüdür
: f. kim. Nışadır.
nuchuk
: tar. Nasıl.
nujum
: a. tar. Yıldız. Nujum ilmi – Astronomi, gök bilimi, yıldızlar bilimi.
nuqsan
: a. Eksiklik, kusur, noksan.
nuqsanliq
: a.u. Kusurlu, noksanlık.
nuqsansiz
: a.u. Kusursuz, noksansız.
nuqta
: a. Nokta. Ot échish nuqtisi – Ateş açma noktası. Nuqtiyi nezer – Nokta-i nazar, görüş açısı.
nuqtiliq
: a.u. Muhim nuqtiliq qurulushlar Önemli kuruluşlar.
nuqul
: a. Sade, basit. Nuqul gep – gr. basit kelime.
nuqumaq
: bk. noqumaq.
nuqut
: Fasulye.
nupus
: a. Nüfus. Nupusi köp sheher – Nüfusu çok şehir.
nupusluq
: a.u. Nüfuslu.
nupuz
: a. Nüfuz.
nupuzluq
: a.u. Nüfuzlu.
nur
: a. Nur, ışık. Tang nuri – Sabah ışığı. Nur chachmaq – Nur saçmak. Yüzining nuri yoq – Yüzünün nuru yok.
nurghun
: Çok.
nurghunlatmaq
: (nurghunlimaq'tan) Çoğaltmak.
nurghunlighan
: Çok çok; çok sayıda.
nurghunlimaq
: Çoğaltmak.
nurlandurmaq
: a.u. (nurlanmaq'tan) Nurlandırmak, ışıklandırmak.
nurlanmaq
: a.u. Nurlanmak, ışıklanmak.
nurluk
: a.u. Nurlu, ışıklı. Örgüley nurluq közüngdin – Nurlu gözüne feda olayım.
nurlunush
: Nurlanma, ışıklanma.
nursiz
: a.u. Nursuz, ışıksız.
nursizliq
: a.u. Nursuzluk.
nuruch
: ağ. bk. noghuch.
nusxe
: a. Nüsha. Esli nusxe – Asıl nüsha.
nutuq
: a. Nutuk, oyle. Nutuk sözlidi – Nutuk söyledi.
o
: bk. ow.
oba
: Vadi, dere.
obdan
: f. İyi. Obdan boludu – İyi olur. Obdan boptu – İyi olmuş. Obdan körmek – İyi saymak; sevmek.
obdanlash
: f.u. İyileştirme.
obdanliq
: f.u. İyilik.
obdanlimaq
: f.u. İyileştirmek.
oblast
: r. Bölge, eyalet. Aptonom oblast – Özerk bölge.
obligatsiye
: r. Tahvil.
oblus
: r. bk. oblast.
obsérwatoriye
: r. Rasathane, gözlem evi.
obyékt
: r. Objektiv.
obyéktiw
: r. Objektif.
obyéktiwllq
: r.u. Objektiflik.
obzor
: r. Görme, gözden geçirme, özet, icmal.
obzorchi
: r.u. Gözetleyici.
och
: Avuç.
ochaq
: Ocak. Ochaq beshi – Kazan başı; mutfak. Ochaqta pishqan nan – Ocakta pişmiş ekmek.
ochaqliq
: Ocaklı.
ochi
: bk. owchi.
ochiliq
: bk. owchiliq.
ochlimaq
: Avuçlamak.
ochuq
: Açık. Op-ochuq sözlimek – Açık söylemek. Ochuq yézilghan xet – Açık yazılmış mektup; okunaklı yazılmış mektup. Ochuq yüzlük – Güler yüzlü. Ochuq yüz körsetmek – Yüz vermek. Ochuq köngül – İyi kalpli; safdil. Ochuq qol – Cümert. Yoli ochuq adem – Şanslı kişi.
ochuqchuluq
: Enginlik, genişlik, engin alan.
ochuqluq
: Açıklık.
ochum
: Avuç. Bir ochum bughday – Bir avuç buğday. Bir ochum kishiler – Bir avuç kişiler.
ochumlumaq
: Avuçlamak.
odékolon
: r. Kolonya.
ogen'guchi
: Öğrenen, öğrenci.
ogenmek
: Öğrenmek. Hüner ogenmek – Huner (meslek, sanat) öğrenmek. Ögünup ketmek – Alışmak. Ögünüp qalmaq – Alışmak. Men bu yerge ögünüp qaldim – Ben buraya artık alıştım.
ogha
: Zehir, ağı.
oghaq
: Orak.
oghaqchi
: Ekin biçen, orakçı.
oghal
: ağ. bk. oghul.
oghlan
: Oğlan, oğul. Jenggiwar oghlanlirimiz – Cengaver oğlanlarımız.
oghri
: Hırsız. Oghri ayal – Hırsız kadın. oghri chish – köpek dişi, domuz dişi.
oghri-yalghan
: Hırsız ve yalan; hırsız ve çalan.
oghrixane
: u.f. Hırsız yuvası.
oghuchi
: Zehirci, zehirleyen.
oghul
: Oğul. Oghlum – Oğlum. Oghul-qizlar – Oğul ve kızlar.
oghurlighuchi
: Çalan, hırsızlık yapan.
oghurlimaq
: Çalmak.
oghurlukche
: Gizli halde; duyurmadan. Oghurlukche chiqip ketmek – Duyurmadan çıkıp gitmek.
oghurluq
: Hırsızlık. Oghurluq qilmaq – Hırsızlık yapmak.
oghut
: Gübre. Addiy oghut – Basit gübre. Qala oghut – İnek gübresi. Minéral oghut – Mineral gübre.
oghutlimaq
: Gübrelemek, gübre vermek. Oghutlanghan yer – Gübrelenmiş yer.
oghutluq
: Gübreli.
Oghuz
: Oğuz, bir Türk boyu. Şimdiki Türkmen, Azeri ve Türkiye Türklerinin aslı.
oghuz
: Ağız sütü.
oxaq
: Uyanmış, uyanık; bk. oyghaq.
oxanmaq
: Uyanmak; bk. oyghanmaq.
oxatmaq
: Uyandırmak; bk. oyghatmaq.
oxsatmaq
: (oxshimaq'tan) Benzetmek. Sizni bir tunushumgha oxshutuwatimen – Sizi bir tanıdığıma benzetiyorum. Oxshutup bir urdi – İyice bir vurdu. Men uninggha oxshutup bir tamaq qilip berdim – Ben ona güzel bir yemek yaptım.
oxsumaq
: Mide bulanmak.
oxsutmaq
: Mide bulandırmak.
oxsha
: Bu gibi, benzeri, böyle, öyle, bu çeşit. Anga oxsha – Ona benzer.
oxshash
: Aynı, benzer, farketmez, farksız. Oxshash bolmaq – Aynı olmak. Oxshash bolmighan – Aynı değil. Shunga oxshash – Şuna benzer. Oxshash bolmighan imla qaidiliri – Farklı imla kaideleri. Oxshash emgekke oxshash heq – Aynı emeğe aynı hak.
oxshashla
: Aynı; aynı halde; aynısı. Oxshashla muhim – Aynı halde önemli.
oxshashliq
: Benzerlik. Oxshashlighi yoq shekiller – Benzerliği yok şekiller.
oxshatma
: Benzetme.
oxshimaq
: Benzemek. Atisigha oxshaydu – Atasına tam benziyor. U héchnéme bilmeydighangha oxshaydu – O hiç bir şey bilmiyor gibi. Bu ish manga oxshimidu – Bu işi beğenmedim. Qar yaghidighangha oxshaydu – Kar yağar gibi.
oxshutush
: Benzetiş, benzetme.
ojaynimaz
: f.a. Seccade.
oktem
: Çevik, caymaz, yılmaz, girişken.
okul
: r. İğne (ilaç iğnesi). Okul qoymaq – İğne vurmak. Mudapie okuli – Aşı iğnesi.
okutmaq
: (oqumaq'tan) 1. Okutmak 2. Okula göndermek. Xetni kimge oqutting? – Mektubu kime okuttun?
okyan
: r. Okyanos.
oqchi
: Okçu, atıcı, nişancı.
oqdan
: u.f. Bağ, fişek bağı.
oqet
: Yiyecek, içecek 2. Meslek, iş. Oqiti obdan adem – Mesleği iyi adam. Oqiting néme? – Mesleğin ne?
oqxana
: u.f. Silahhane.
oqlash
: Dolu (dolu tüfek).
oqsiz
: Kurşunsuz, mermisiz.
oqtalmaq
: Keskenmek, tehdit etmek.
oqubet
: a. Istırap, azap, eziyet, sıkıntı.
oqubetlik
: a.u. Azaplı, sıkıntılı.
oqughan
: Tahsilli, bilgili. Oqughan adem – Tahsilli adam.
oqughanliq
: Tahsillilik, okumuşluluk, bilgililik.
oqughuchi
: Öğrenci. Oqughuchi qiz – Öğrenci kız.
oqughuchiliq
: Öğrencilik; okul çağı. Oqughuchiliq chaghlirimizda – Öğrencilik çağımızda.
oqumaq
: Okumak, tahsil görmek. Bu kitapni men oqumidim – Bu kitabı ben okumadım. Oqup tügetmek – Okuyup bitirmek. Oqup bermek – Birisi için okumak. Oqup chiqmaq – Sonuna kadar okumak.
oqumighan
: Tahsil siz.
oqur
: Yemlik, yalak.
oquruq
: At sineği, iviz.
oqush
: Okuma; okula gitme. Oqush kitabi – Okul kitabı. Oqushqa chüshmek – Okula başlamak. Mekteplerde oqush bashlandi – Okullar açıldı. Bügün mektepte oqush bolmaydu – Bugün okul kapalı.
oqush-oqutush
: Eğitim. Oqush-oqutush ishliri – Eğitim işleri.
oqutquchi
: Öğretmen. Oqutquchi ayal – Öğretmen hanım.
oqutquchiliq
: Öğretmenlik.
oqutush
: Okutma 2. Okula gönderme. Xetni oqutush üchün keldim – Mektubu okutmak için geldim.
oqya
: Yay ve ok.
olash-cholash
: Gürültü ile. Ular olash-cholash öyge kirdi – Onlar gürültü ile eve girdi.
olashmaq
: Çevrelemek, toplanmak.
olimaq
: Avlamak. Biz béliq olaymiz – Biz balık avlıyoruz.
olja
: Ganimet, istihsal, elde etme. Olja almaq – Ganimet almak.
olturaq
: Yerleşik.
olturaqlashmaq
: Yerleşmek.
olturaqlashturmaq
: (olturaqlashmaq'tan) Yerleştirmek; yerleşik hale getirmek.
olturaqliq
: Yerleşik.
olturghuzmaq
: (olturmaq'tan) Oturtmak. Méhmanlarni törge olturghuz – Konukları baş köşeye oturt. Köchet olturghuzmaq – Ağaç oturtmak.
olturmaq
: Oturmak. Olturup qalmaq – Uzun zaman kalmak; evde kalmak. Békar olturmaq – Boş oturmak. Men olturup qaldim – Ben uzun zaman kaldım. Kün olturghiche – Güneş batana kadar. Zong olturmaq – Çömelmek. U ish béshigha olturdi – O işbaşına geldi; o başkan oldu. Néme qilip olturupsen? – Ne yapıyorsun?
olturush
: Oturuş, oturum. Bügünki olturush saet beshte bashlinidu – Bugünkü oturum saat beşte başlanacak.
olturushluq
: Oturan. Shu melide olturushluq – Şu mahallede oturan.
oma
: bk. orma.
omach
: Lapa, bulamaç, sütlaç. 2. Karmakarışıklık. Arap saçi.
omaq
: Sevimli, şirin. Omaq qiz – Sevimli kız.
omaqliq
: Tatlılık, sevimlilik. Uning omaqliq bolup öskinini qarang – Onun sevimli olarak büyüdüğüne bak.
omarta
: Arı kovanlığı; arıcılık çiftliği.
omartichiliq
: Arıcılık.
omartiliq
: Arı kovanlarının konulduğu yer.
omash
: ağ. bk. omach.
omichi
: Orakçı.
omsurun
: Telaş. Omsurun bolmaq – Telaşlanmak. Omsurun qilmaq – Telaşa düşürmek.
omughum
: Güzelim, sevgilim.
omuldurmaq
: (omulmaq'tan) Aldatmak.
omulduruq
: At eyerlenirken, atın göğüslük tasması.
omulmaq
: Aldanmak.
omuluq
: Ekin biçimi için ayrılan erzak.
omumiy
: a. bk. umumiy.
omur
: Aq omur – Kiriş, sinir.
omurtqa
: Omur, omurga. Omurtqa yotisi – Omurga sırtı. Tutash omurtqa – Omurga.
omurtqiliq
: Omurgalı.
omurtqiliqlar
: Omurgalılar. Omurtqiliq haywanlar – Omurgalı hayvanlar.
omurtqisiz
: Omurgasız.
omurtqisizlar
: Omurgasızlar.
omuz
: Omuz.
omuzluk
: Geniş omuzlu.
on
: On. On bir – On bir. On ikki – On iki. On üch – On üç. On töt – On dört. On besh – On beş.
onbéshi
: Onbaşı.
ong-tetür
: Düzensiz; sağı solu belli olmayan. Ong-tetür sözleydighan adem – Sözünün tutumu yok adam. Ong-tetüri yoq rex – Altı üstü aynı kumaş. Ong-tetür parang – Karışıkkonuşma; laf.
ongalmas
: Onarılmaz, iyileşmez.
ongay
: Kolay. Ongay bolmisa – Kolay olmazsa. Ongay mezgil – Kolay dönem. Ongiyi kelgende – Kolayı geldiğinde.
ongaychiliq
: Kolaylık.
ongayliq
: Kolaylık. Ongayliq udurmaq – Kolaylık yaratmak.
ongaysiz
: Kolaysız, engelli, zor. U méni ongaysiz halda qaldurdi – O beni zor durumda bıraktı.
ongaysizlash
: Zor duruma düşürme.
ongaysizliq
: Zorluk. Nurghun ongaysizliqlar tughuludu – Çok zorluklar, meydana gelecek.
ongaysizlimaq
: Zor duruma düşürmek.
ongche
: Yalnız, tek başına. Ongche turmaq – Yalnız yaşamak.
ongchil
: Sağ görüşlü, sağcı.
ongchilliq
: Sağ görüşlük, sağcıllık.
ongda
: Sağda.
ongdin
: Sağdan.
ongdisigha
: Sırt üstü, arka üstü. Ongdisigha chüshmek – Sırt üstü düşmek. U ongdisigha yatidu – O sırt üstü yatıyor.
onggha
: Sağa.
ongghaq
: Değişken, rengini çabuk değiştiren. Ongghaq chit – Rengini çabuk değiştiren bez.
ongghan
: Becerikli, akıllı, makul, istidatlı, yetenekli.
ongghanlik
: Beceriklilik, akıllılık, istidatlılık, yeteneklilik.
ongghul-dongghul
: Engebeli, çökük ve çıkıntılı.
onglash
: Onarma, tamiretme.
onglimaq
: Ompmak, düzeltmek, tamiretmek. Özengni onglap al – Kendi durumunu düzelt.
ongmaq
: Başarılı olmak. Ongmidim – Başarılı olamadım. Ongdum – Başarılı oldum.
ongmas
: Talihsiz.
ongmighan
: Başarısız, talihsiz.
ongmighanliq
: Başarısızlık, talihsizlik.
ongshash
: Onarma.
ongshimaq
: Onarmak. U özini ongshidi – O kendini toparladı.
ongtey-tongtey
: Alt üst.
ongushluq
: Başarılı. Ishlepchiqirishqa ongushluq bolsun üchün – Üretime kolaylık sağlamak için.
ongushsiz
: Talihsiz, başarısız.
ongushsizliq
: Talihsizlik. Ongushsizliqqa uchrimaq – Talihsizlik; talihsizliğe uğramak.
oninchi
: Onuncu.
onluk
: Onluk, ondalık. Onluk san – Onluk sayı. Onluk kesir – Ondalık kesir.
onuylen
: Onumuz; on kişi.
opéra
: r. Opera. Opéra téatri – Opera tiyatrosu.
opératiw
: r. Cerrahi.
opératsiye
: r. Operasyon, ameliyat. Opératsiye qilmaq – Ameliyat etmek.
opqan
: Obur, pisboğaz.
opqanliq
: Oburluk.
opqun
: Girdap, su çevrisi.
opqur
: Aç gözlü, tamahkar, doymaz. Opqur bürküt – Aç gözlü kartal.
opportunist
: r. Oportünist.
opportunistliq
: r.u. Oportünistlik.
opportunizm
: r. Oportünizm.
optik
: r. Optik.
optimizm
: r. İyimserlik.
opul-topul
: Çabuk, acele, hızla, telâşlı. U opul-topul chiqip ketti – O acele çıkıp gitti. Opul-topul bolmaq – Telâşlanmak.
opula-topula
: Acele, hızla, apar-topar.
opulang-topulang
: Karışıklık, şaşkınlık. Opulang-topulang bolup ketmek – Şaşkınlığa düşmek. Opulang-topulang qilmaq – Ortalığı karıştırmak; şaşkınlığa düşürmek.
opurmaq
: Kırmak, delmek, gedik açmak. Opurup chüshermek – Yıkmak, çöktürmek. Opurulup chüshmek – Yıkılmak, çökmek.
or
: bk. ora.
ora
: Çukur, kuyu. Ora kolimaq – Kuyu kazımak. Yunda orisi – Bulaşık çukuru. Bashqigha ora kolighan özi chüsher – d. Başkasına kuyu kazan kendisi düşer.
oraq
: Ambalaj malzemesi.
oralmaq
: Ambalajlanmak, sarılmak, çevrilmek.
oranmaq
: Sarınmak, bürünmek. Yotqangha oranmaq – Yorgana sarınmak (bürünmek).
orawalmaq
: Kuşatmak, çevirmek, sarmak,.
orash
: Çevirme, sarma.
oray
: Saçın çevrisi.
orayliq
: Saç çevrisinin olma hali.
orda
: Yuva; ocak; Orta Çağlardaki Türk yerleşim merkezleri. Altin Orda – Altın Ordu (Cengiz Han'ın büyük oğlu Cuci ulusuna mensup Türk-Moğol devletinin adı). Oghrilar ordisi – Hırsızlar yuvası. Türk Ordisi – Türk Ocağı.
ordén
: r. Nişan.
ordénliq
: Nişanlı.
organ
: r. 1. Organ 2. Alet, vasıta, araç 3. Kuruluş, teşkilat, makam.
orghaq
: bk. oghaq.
orghaqchi
: bk. oghaqchi.
orkéstr
: r. Orkestra.
orma
: Biçim. Orma mezgili kélip yetti – Biçim zamanı geldi. Orma waxti – Biçim zamanı. Ormigha chüshmek – Biçime girişmek. Orma mashinisi – Biçme makinesi; döver biçer.
ormaq
: Biçmek; orakla biçmek. Oma ormaq – Ekin biçmek. Térisang orarsen – Ekersen biçersin. Ot ormaq – Ot biçmek. Orup bolmaq – Biçip bitirmek.
orman
: Orman. Qélin orman – Koyu orman. Orman xojilighi – Orman müdürlüğü.
ormanchi
: Ormancı, ormana bakan. Ormanchi bolup ishlimek – Ormancı olarak çalışmak.
ormanchiliq
: Ormancılık. Ziraet we ormanchiliq nazariti – Ziraat ve orman bakanlığı.
ormanzarliq
: u.f.u. bk. ormanzer.
ormanzer
: u.f. Ormanlık.
ormichi
: Biçici, biçen.
ormiliq
: Anızlık, anız alanı.
ormuluq
: bk. ormiliq.
ormülimek
: (Emeklemekti tırmanmak. Örmülep chiqmaq – Tırmanıp çıkmak.
ornash
: Yerleşiş, yerleşme.
ornatmaq
: (ornimaq'tan) Yerleştirmek.
ornida
: Yerinde. Ozuq ornida – Azık yerine.
ornigha
: Yerine. Uning ornigha men keldim – Onun yerine ben geldim. Ornigha keltürüsh – Yerine getirme; eskisi gibi yapma. Shu kemgiche yüregim ornigha chüshmeydu – Ödüm koptu.
ornimaq
: Yerleşmek.
ornutulmaq
: Yerleştirilmek.
ornutush
: Yerleştirme. Tinchliq ornutush üchün – Barışı sağlamak için. Diplomatik munasiwet ornutush üchün – Diplomatik ilişki kurmak için.
orta
: bk. ottura.
ortak
: Ortak.
ortaklashmaq
: Ortaklaşmak (paylaşmak). Ular özlirining ijadiy muweppeqiyetliri bilen ortaqlashti – Onlar kendilerinin yaratıcılıktaki başarılarını paylaştı.
ortaqchi
: Ortakçı, yarıcı.
ortaqchiliq
: Ortakçılık, yarıcılık.
ortaqliq
: Ortaklık, yarıcılık.
orughlimaq
: bk. oruqlimaq.
oruxlash
: bk. oruqlash.
oruq
: Arık, zayıf, yağsız.
oruqlash
: Anklama, Zayıflama.
oruqlatmaq
: (oruqlimaq'tan) Zayıflatmak.
oruqlimaq
: Arıklamak, zayıflamak. Oruqlap ketmek – Zayıflamış olmak.
oruqluq
: Anklık, zayıflık.
orum
: Biçim.
oruma
: Sarma, sargı.
orun
: Yer. Orun almaq – Yer almak. Orun basmaq – Yerini almak. Orun bésish – Yerini alma. U uning ornini basti – O onun yerine geçti. Ölsem, ornimni basirim bar – Ölsem yerime geçer kimsem var. Orun tartmaq – Hastalanmak. Hökümet orunliri – Hükümet daireleri; resmî kurumlar. Ishlep chiqirish orunliri – Üretim alanları. Axbarat orunliri – Ahbarat kurumlan. Yuqarqi orunlar – Yüksek makamlar. U meni adem ornida körmeydu – O beni insan yerine saymıyor. Orni yoq gep – Yersiz söz. Orni bilen – Yeri geldiğinde; yerinde. Orni kelgende – Yeri geldiğinde; sırasıyla. Gepni ornida qil – Sözü düşünerek söyle.
orun-körpe
: Yatak takımı.
orun-yataq
: bk. orun-körpe.
orunbasar
: Yardımcı, muavin. Reis orunbasari – Reis muavini. Komandan orunbasari – Komutan yardımcısı.
orunbasarliq
: Yardımcılık, muavinlik. Orunbasarliq qilmaq – Muavinlik etmek.
orundash
: bk. orunlash.
orunduq
: Sandalya, koltuk.
orunlash
: Yerine getirme, becerme, halletme.
orunlashmaq
: Yerleşmek.
orunlimaq
: Becermek, halletmek. Ashurup orunlimaq – Fazlasıyla becermek.
orunlimasliq
: Becermezlik, halletmezlik.
orunluq
: Yerli, yeri olan. Ikki orunluq – İki yeri olan. 2. Yerinde. Orunluq tenbih – Yerinde tenbih. Orunluq étilghan söz – Yerinde söylenmiş söz.
orunsiz
: Yersiz. U orunsiz qaldi – O yersiz kaldı. Orunsiz yerge – Boşuna; oygun olmayan. Orunsiz étilghan söz – Yersiz söylenmiş söz.
orunsizliq
: Yersizlik. U gepning oransizlighini biletti – O sözün yersiz olduğunu bilirdi.
Orusche
: Rusça. Men Orusche bilimen – Ben Rusça bilirim.
orusgül
: r.f. Bir tür ev çiçeği.
oruwalmaq
: Sarmak, çevirmek, kuşatmak.
orush
: Biçme, biçiş. Ot orush – Ot biçme. Orush mashinisi – Biçme makinesi.
osal
: Kötü iyi değil. Uning közi osal – Onun gözü iyi değil.
osallashmaq
: Kötüye gitmek.
osalliq
: Zayıflık, kuvvetsizlik, halsizlik.
osallimaq
: Zayıflamak, halsizlenmek, kötüye gitmek.
osma
: Kaşı karartmak için, ezilerek suyu kaşa sürülen bir tür bitki (hanım işi). Osma qoymaq – Osma bitkisinin suyunu kaşa sürmek.
osmaqlimaq
: Ağzından laf almak.
osurmaq
: f. Osurmak, yellenmek.
oshatmaq
: Kırmak, parçalamak, yıkmak, bozmak.
oshuqche
: Artık, fazla, aşırı, faydasız, gereksiz. Oshuqche hörmet – Aşırı saygı.
ot-boghuz
: Yem; hayvan yemi.
ot-choq
: Ateş ve kor. Ot-choqqa chüshmek – Tutkuya kapılmak; ateşli bir isteğin girişi-minde bulunmak.
ot-chöp
: Yeşillik, bitki 2. Çöp.
ot-xeshek
: Kuru ot.
ot-su
: Ot ve su, otlak. Ot-süyi mol jay – Otlağı bol yer.
otaqchiliq
: Ayıklama çalışmaları.
otan
: ağ. bk. otun.
otan-chawa
: Yakıt, yakacak (odun) 2. Çöp, süprüntü.
otaw
: Çadır. Qazaq otawi – Kazak çadırı. Otaw tikmek – Çadır durdurmak; çadır kurmak.
otash
: Tarlayı zararlı otlardan ayıklama.
otchachar
: Ateş püsküren alet.
otdan
: u.f. Kandil, yağ lambası.
otimaq
: Ayıklamak.
otqazmaq
: (oturmaq'tan) ağ. Oturtmak.
otquzush
: Oturtma.
otlaq
: Otlak, yayla.
otlam
: Yudum. Bir otlam su – Bir yudum su.
otlatmaq
: (otlimaq'tan) Otlatmak.
otlimaq
: Otlamak 2. mec. saçmalamak. Néme otlap turupsen – Ne saçmalıyorsun.
otperest
: u.f. Ateşperest.
otperestlik
: u.f.u. Ateşprestlik.
otpuska
: r. İzin. Otpuska almaq – İzin almak. Otpuskigha chiqmaq – İzine ayrılmak.
otraq
: ağ. bk. olturaq.
otran
: Orta, merkez. Otran qol – Orta parmak. Otran qoldek – mec. çok iyi. Otran qoldeq qiz – Çok iyi bir kız.
otranchi
: Ortancı. Otranchi oghul – Ortancı oğul.
otsunmaq
: Isınmak; ateşe yaklaşarak ısınmak.
otsunush
: Isınma, ısınış; ateşe yaklaşarak ısınma.
ottura
: Orta. Öyning otturisida – Evin ortasında. Ottura qol – Orta parmak.
otturanchi
: Ortanca. Otturanchi akam – Ortanca ağabeyim.
otturiche
: Ortalama. Otturiche hésap – Ortalama hesap. Otturiche daramet – Ortalama gelir (ürün).
otturida
: Ortada, arada. Palwanlar otturigha chüshti – Pehlivanlar ortaya çıktı. Ottura mektep – Orta okul, lise. Otturida qalmaq – Arada kalmak.
otturidin
: Ortadan. Otturidin bölmek – Ortadan bölmek.
otturisida
: Ortasında.
otturuluq
: Ortalık. Memliketning otturilighida – Ülkenin ortasında.
ottuz
: Otuz.
ottuzinchi
: Otuzuncu.
otughuch
: Zararlı otları ayıklamada kollanılan küçük çapa veya kürek.
otuqmaq
: Ateş yükselmesi. Aghriqning yüzliri otuqudu – Hastanın yüzleri ateşlenir.
otumaq
: Ayıklamak.
otun
: Odun.
otunchi
: Oduncu.
otunchiliq
: Odunculuk.
otunxana
: u.f. Odunhane, odun konulan ev, balkon.
oturmaq
: bk. olturmaq.
otyash
: Sebze. Otyash térilghusi – Sebze ziraatı.
otyashlik
: Sebze tarlası.
ow
: Av.
owchi
: Avcı, oçi işit avcı köpek.
owchiliq
: Avcılık. Ochiliq qilmaq – Avcılık yapmak.
owj
: a. Yükselme, doruk nokta. Owj almaq – Doruğuna yükselmek. Ish owj élip ketti – İş çoğaldı.
owqet
: a. bk. oqet.
owraz
: ağ. bk. ewrez.
owsin
: Yenge.
owuch
: bk. och.
owunchaq
: Eğlence, oyuncak. Owunchak qilmaq – Eğlenmek, gönül eğlendirmek.
owunmaq
: Avunmak.
owunush
: Avunma.
owushmaq
: Değişmek.
owutmaq
: Avutmak, teskin etmek. Mert yigit bilen könglümni owuttum – folk. Mert yiğit ile gönlümü avuttum.
oy-dongghul
: bk. oy-döng.
oy-döng
: Engebeli; çıkınltılı girintili. Oy-döng jay – Engebeli yer.
oy-pikir
: u.a. Düşünce ve fikir.
oyan
: ağ. bk. oyun.
oyanchi
: ağ. bk. mollaqchi.
oyash
: ağ. bk. orush.
oychan
: Düşünceli.
oychanliq
: Düşüncelilik.
oychi
: Hayalci, hayalperest.
oydan
: bot. Sütlegen.
oydiki
: Akıldaki.
oydikidek
: Düşünüldüğü gibi.
oydöng
: bk. oy-döng.
oydöng-chongqur
: bk. oy-döng.
oydurmaq
: Oydurmak.
oydurmichi
: Oydurmam, oyduran.
oydurush
: Oydurma.
oyghaq
: Uyanık, denç, çevik. Oyghaq déngiz – Heyecan verici deniz. Oyghaq saqchi – Uyanık polis.
oyghaqliq
: Uyanıklık.
oyghanmaq
: Uyanmak.
oyghatquch
: Uyandıran; çalar saat. Oyghatquch saet – Çalar saat.
oyghatmaq
: Uyandırmak.
oyghunush
: Uyanma 2. Uyanma Devri, Rönesans. Oyghunush Dewri – Rönesans. Milli angning oyghunushi – Milli yetçilik fikrinin doğuşu.
oylamchan
: Düşünceli.
oylamchanliq
: Düşüncelilik.
oylandurmaq
: (oylanmaq'tan) Düşündürmek.
oylanmaq
: Düşünmek.
oylash
: Düşünme.
oylashmaq
: Düşünmek. Oyliship muamile qil – Düşünerek ilişki kur.
oylashturmaq
: (oylashmaq'tan) İyice düşünmek; incelemek; tetkik etmek.
oylimaq
: Düşünmek. Oylap turmaq – Düşünüp durmak. Oylap körmek – Düşünmek. Uzun oylimastin – İyi düşünmeden. Oylap qoymaq – Akla getirmek. Aldin ala oylap qoymaq – Önceden düşünmek. Oylap chiqmaq – Sonuna kadar düşünmek. Oylap qarang – Düşünün. Oylap qarimaq – Düşünmek. Oylap körmestin – Düşünmeden. Oylap turmastin – Düşünmeksizin. Özingiz oylap körüng – Düşünebilirsiniz. Oylimighan yerdin – Ansızın. Aldi-axirini oylimaq – Önü ve sonunu düşünmek. Aldin oylighan – Önceden düşünen. Oylap tapmaq – Düşünerek bulmak. Oylap chiqarmaq – Düşünerek bulmak; oydurmak.
oylimastin
: Düşünmeden, düşünmeksizin.
oylunush
: Düşünme.
oyma
: Oyma, oymalı, oyulmuş.
oyman
: Çukur. Oyman yol – Düzgün olmayan yol, çukurlu yol.
oyman-chongqur
: Engebelik; düzgün olmayan yer. Oyman-chongqur yol – Düzgün olmayan yer.
oyman-döng
: Engebelik.
oyman-dönglük
: Engebeli.
oyman-dösh
: Engebe.
oyman-döshlük
: Engebeli.
oymichi
: Gravürcü. oymacı.
oymichiliq
: Gravür, hakkâk işleri. Oymichiliq qilmaq – Hakkâk işleri ile uğraşmak. Oymichiliq sen'iti – Hakkâk işleri sanatı.
oymikar
: u.f. Hakkâk.
oymikarliq
: u.f.u. Hakkâk işleri. Oymikarliq qilmaq – Hakkâklık yapmak.
oymu
: ağ. bk. oma.
oynaq
: Oynak.
oynaqchan
: Oynak.
oynaqchanliq
: Oynaklık.
oynaqi
: Oynak. Oynaqi at – Oynak at.
oynaqiliq
: Oynaklık.
oynaqlimaq
: Oynaklık etmek. Közliri oynaqlap ketti – Gözleri parladı.
oynashmaq
: Oynamak.
oynatmaq
: (oynimaq'tan) Oynatmak. U minglerche yigitning töpüside at oynatqan – O binlerce yiğite (delikanlıya) hükmetmiş. Eskerlerimiz düshmenning béshida qilich oynatti – Askerlerimiz düşmanın başında kılıç oynattı.
oynimaq
: Oynamak. Oynap almaq – Oynamak. Oynashqa bashlimaq – Oynamaya başlamak. U muhim rol oynaydu – O önemli rol oynar. Oynap külmek – Oynayıp gülmek; eğlenmek. Oynap külüp – Neşe ile. Oynap éytmaq – Şaka ile söylemek. Kün nuri suda oynap turudu – Güneş ışığı suda parlıyor. Oynap – Oynayıp. Toy oynap – Düğün neşesi. Usul oynap – Dans neşesi. Közüm oynidi – Gözüm parladı.
oyniwetmek
: Oynamak.
oypang
: Çukur, girinti.
oyuq
: Çukur,oyuk, kazı. Tamning oyuqliri – Duvarın oyuklan.
oyuqchi
: Hakkâk.
oyuqchiliq
: Hakkâkçılık.
oyuqluq
: Oyuk, oyulmuş.
oyul
: Oyma. Oyul sanduq – Oyma sandık.
oyulmaq
: Oyulmak, kazılmak. Muzdin ötseng aldin öt, oyulghanche ötersen – d. Buzdan geçerken önce geç, buz oyulana kadar geçersin.
oyumche
: Düşündüğüme göre.
oyun
: Oyun. At oyuni – Sirk. Oyun qoymaq – Piyes, tiyatro oyunu. Oyungha chüshmek – Oyuna katılmak. Oyun qilmaq – Oynamak.
oyun-külke
: Oyun ve gülme, zevk, neşe. Oyun-külkige bérilmek – Eğlence düşkünlüğü.
oyun-tamasha
: Oyun ve zevk.
oyunchaq
: Şen, neşe, eğlence.
oyunchaqliq
: Şenlik, neşelilik.
oyunchi
: Oyuncu, kumarcı, yaramaz; dans etmesini bilen.
oyunchuq
: Oyuncak.
oyunxana
: Oyunhane.
oyunkesh
: u.f. Oynamayı seven.
oyuwetmek
: Oyuvermek, kazıvermek.
oyush
: Oyma.
oza
: Geçen. Oza yil – Geçen yıl. Oza kün – Geçen gün.
ozaqi
: Geçenki. Ozaqi kün – Geçen gün. Ozaqi yil – Geçen yıl.
ozdurmaq
: (ozmaq'tan) Geçirmek.
ozghan
: Gecen. Ozghan yil – Geçen yıl.
ozghun
: İleri giden; öncü.
ozmaq
: Geçmek; ileri gitmek. Ozup ketmek – İleri gitmek. Peygidin ozup keldi – Yarışın önünde geldi.
ozugh
: Evvelki. Ozugh kün – Evvelki gün.
ozuq
: Yemek, gıda 2. Erzak, yem. Ozuq-tülük – Erzak.
öch
: Öç. Öch almaq – Öç almak. Öchüm chiqti – Öcüm çıktı; Öcümü aldım. Öchi bar – Öcü var. Öch körmek – Nefret etmek; düşman olmak. U méni öch körüdu – O benden nefret ediyor. Öch bolup ketmek – Düşman kesilmek. U pulgha öch bolup chikti – O paraya düşkün oluverdi.
öchekep
: İnat olsun diye. mek'.
öchekimek
: Dannmak, düşmanlaşmak.
öchekishmek
: bk. öchekimek.
öchektürmek
: Kızdırmak, huylandırmak, rahatsız etmek.
öchey
: ağ. bk. üchey.
öchlük
: Düşmanlık, kindarlık. Öchlük qilmaq – Düşmanlık hissi beslemek.
öchmen
: Oç alan, kinci, kindar.
öchmenlik
: Oç guduculuk, kincilik, kindarlık.
öchret
: r. Sıra, kuyruk. Öchrette turmaq – Sıraya geçmek.
öchük
: Sönük, söndürülmüş. Chiraq öchük édi – Mum (lamba) sönük idi.
ödek
: Ördek. Erkek ödek – Erkek ördek. Yawayi ödek – Yabanî ördek. Ödek balisi – Ördek yavrusu. Ödek tuxumi – Ördek yumurtası.
öge
: Yuva 2. Grup.
ögenmigen
: Alışmamış. Ögenmigen yer – Alışmamış yer.
ögetküchi
: Öğreten, öğretmen.
ögetmek
: Öğretmek 2. Alıştırmak.
ögey
: Üvey.
ögeylik
: Üveylik.
ögeysinmek
: Üvey gibi görmek; yadırgamak.
ögün
: Öbürgün.
ögünlük
: Öbürgün. Ete-ögünlük – Yarın veya öbürgün.
ögünlükke
: Öbürgünü. Ögünlükke kelimen – Öbürgünü geleceğim.
ögüt
: Öğüt, nasihat.
ögüt-nesihet
: u.a. Oğüt-nasihat.
ögütlemek
: Öğütlemek.
ögütüwalmaq
: Ehlileştirmek, alıştırmak, kendine bağlamak.
ögze
: Çatı.
öjer
: İnatçı, sebatkar.
öjerlenmek
: İnat etmek.
öjerlik
: İnatçılık. Öjerlik qilmaq – İnatçılık etmek.
ökche
: Ökçe.
ökchilik
: Ökçeli. Esiz ökjilik ötük – Yüksek ökçeli çizme.
öksümek
: Hıçkırık; hıçkırarak ağlamak; hüngür hüngür ağlamak.
öksünmek
: Kederlenmek, hüzünlü olmak. U bir öksünüp qoydi – O içini çekti.
öksüsh
: bk. öksümek.
Öktebir
: r. Ekim. Öktebir Inqilabi – Ekim İhtilali.
öktemlik
: Çeviklik, girişkenlik.
ölchegüch
: Ölçü aleti.
ölchem
: Ölçüm. Chong ölchemde – Büyük ölçümde. Uzunluq ölchimi – Uzunluk ölçüsü. Éghirliq ölchimi – Ağırlık ölçüsü.
ölchemlik
: Ölçülü.
ölchemsiz
: Ölçüsüz.
ölchenmek
: Ölçünmek.
ölchesh
: Ölçme. Ölchesh eswapliri – Ölçme aletleri.
ölchimek
: Ölçmek. Ölchep körmek – Ölçme ile denemek. Qaytidin ölchesh – Tekrar ölçme.
ölchügüch
: bk. ölchegüch.
ölchütüsh
: Ölçtürme.
ölemen
: Leş.
ölengchi
: Şarkıcı, türkücü.
ölgiche
: Ölene kadar. Ölgiche urmaq – Ölene kadar dövmek; çok dövmek. U ölgiche ishlidi – O çok çalıştı.
ölgidek
: Öler gibi. Ölgidek charchidim – Öler gibi yoruldum.
ölgüdek
: mec. Çok, pek, gayet. Ölgüdek mes – Ağır sarhoş.
ölgünche
: Ölene kadar, ölercesine; daha çok; aşırı. U ölgünche ichti – O ölercesine içti; O çok içti.
ölgür
: küf. Öl!
öliya
: a. ağ. bk. ewliya.
ölke
: Vatan, bölge, eyalet. Ölkimizde – Vatanımızda. Ölkini ögünüsh – Yurt bilgisiyle meşgul olma.
ölkilik
: Eyalete ait. Ölkilik hökümet – Eyalet hükümeti.
ölkishunas
: Yurt bilgisiyle meşgul olan adam.
ölkishunasliq
: Yurtbilgisi.
ölmek
: Ölmek. Boghulup ölmek – Boğularak ölmek. Ölüp pütmek – Ölüp bitmek. Öz ejili bilen ölüptu – Kendi eceli ile ölmüş. Yiqilip ölmek – Düşerek ölmek. Haram ölmek – Gebermek, mürdolmak. Ölüp öchmek – Çabalamak; ihtiras. Ölüp tirilmek – Ağır bir olayı atlatmak; tekrar hayata kavuşmak.
ölmes
: Ölmez. Menggu ölmes – Ölümsüz. Ölmes eser – Ölümsüz eser.
ölmeslik
: Ölmemek, ölümsüzlük.
ölmigür
: Çok yaşa!
öltürgüchi
: Öldürücü, öldüren.
öltürmek
: (ölmek'ten) Öldürmek. Étip öltürmek – Vurarak öldürmek. Boghup öltürmek – Boğup öldürmek. Ésip öltürmek – Asarak öldürmek. Achtin öttürmek – Açtan öldürmek. U méni tirik öltürdi – O beni zor durumda bıraktı.
ölük
: Ölü, ceset. Adem ölügi – Adam cesedi. Ishtning ölügi – Köpek ölüsü. Ölük yastughida – Ölü yastığında. Uning ölük tirigidin xewer yoq – Onun ölü veya diri olduğundan haber yok. Chala ölük – Yarı ölü. Ölük til – Ölmüş dil. Ölük mal – Taşınmaz mal. Ölükdek uxlimaq – Ölmüş gibi uyumak. Ölse ölügi artuq – Çok daha iyi.
ölükxana
: Cesedin konulduğu yer, morg.
ölükse
: Leş 2. mec. Cüzi 3. mec. Kuvvetsiz, bitkin, cılız.
ölüm
: Ölüm. Ölüm aldida – Ölüm önünde. Ölüm jazasi – Ölüm cezası. Ölüm üstide – Ölüm üstünde; ölüm halinde. Ölüm telwisi – Can çekişme. Ölüm tegmigür! – Ölme! yaşa!
ölüm-yitim
: Ölüm ve yitim.
ölümlük
: Ölümlü. Bizning ölümlük düshminimiz – Bizim ezelî düşmanımız. Ölümlügümü hazirlap qoyghanmen – Kefınimi hazırlayıp koymuştum.
ölümtük
: Leş.
ölüsh-tirilish
: Ölme ve dirilme.
ölüshkün
: Geçen gün; evvelsi gün.
öm
: Hep beraber, birlikte, elbirliğiyle, ittifakla, iyi geçinen. Öm ishlimek – Elbirliğiyle çalışmak.
ömek
: Ekip, grup. Teshwiqat ömigi – Propaganda ekibi.
ömeklik
: İyi geçinmek, dost geçinmek, ittifaktık.
ömgüch
: bk. ömüchük.
ömilimek
: Emeklemek.
ömleshken
: Toplu halde. Ömleshken emgek – Toplu halde yapılan emek. 2. Birlik olarak, ittifak halinde.
ömleshkenlik
: İttifaklık; birlik olma hali.
ömleshmek
: Birleşmek, ittifaklaşmak. Ömliship ishlimek – Birlikte (hep beraber) çalışmak.
ömleshtürmek
: (ömleshmek'ten) Birleştirmek, toplamak; bir araya getirmek.
ömlük
: Birlik, ittifaklık, topluluk.
ömse
: Gözü yaşlı, ağlamsık ömse bala Çok ağlayan çocuk.
ömsilik
: Ağlamsılık. Ömsilik qilmaq – Ağlamsıklık yapmak.
ömüchük
: Örümcek. Ömüchük tori – Örümcek ağı. Zeherlik ömüchük – Zehirli örümcek; tarantul örümceği.
ömür
: a. Ömür. Ömür köchürmek – Ömür geçirmek; yaşamak. Ömrümde körgen emesmen – Ömrümde görmüş değilim. Qisqa ömür – Kısa ömür. Uzun ömür – Uzun ömür.
ömürbad
: a.f. Ebediyen, ilelebet; ebediyen yaşamak.
ömürlük
: a.u. Ebediyen; ömür boyu sürecek. Sanga ömürlük minnetdarmen – Sana ömür boyu minnettarım. Ömürlügüm – Ölünceye kadar olan dostum.
ömürlükke
: a.u. Ebediyete.
ömürwayet
: a. 1. Ömür boyu 2. Ebedi 3. Hiçbir zaman; esla. Seni ömürwayet unutmaymen – Seni ömür boyu unutmam.
önche
: Deste, buğday destesi.
öng
: Yüz, çehre, sima. Berxetning öngi – Kadifenin üst tarafı. Öngim öchti – Soldum, sarardım. Öngi öchken – Solgun, sararmış. Uning öngi öchti – O soldu; o sarardı.
öngge
: Muhtelif, çeşitli 2. Solan, solgun.
önggech
: Yemek borusu, gırtlak.
önggek
: Rengini değiştiren. Önggek rex – Rengini çabuk değiştiren kumaş.
önggen
: Solmuş, soluk, rengi atmış.
önggermek
: At üstünde iken, önünde konularak bir şeyin taşınması.
öngkür
: İn, yuva 2. Mağara.
öngkürmek
: Hüngürdemek.
öngmek
: Solmak, rengi atmak.
öngsül
: Chirayining öngsüli yoq – Yüzü solmuş, sararmış.
öpchöre
: Yöre, çevre, civar. Öpchöridikiler – Çevredekiler. Öpchörige qarimaq – Çevreye bakmak. Öpchöridiki – Çevredeki. Öpchöriside – Çevresinde. Oning öpchöriside hichkim yoq – Onun çevresinde hiçkimse yok. Daramatni u 20 pirsent öpchöriside ashurdi – O geliri yüzde yirmi civarında artırdı.
öpke-béghir
: Akciğer ve karaciğer.
öpke-hésip
: Uygurların geleneksel yemeği olan akciğer ve barsak dolması.
öpke-zasüy
: bk. öpke-hésip.
öpkichan
: Çabuk kızan, çabuk öfkelenen.
öpkichanliq
: Çabuk kızma hali; çabuk öfkelenme hali.
öpkilesh
: Kızma, öfkelenme, darılma.
öpkiletmek
: (öpkilimek'ten) Öfkelendirmek, darıltmak, kızdırmak.
öpkilimek
: Öfkelenmek, darılmak, kızmak.
öpmek
: Öpmek.
öpür-töpür
: Ayak sesi 2. Koşuşmalar; birbirine girme.
öpüsh
: Öpüş, öpme.
öpüshmek
: Öpüşmek.
ör
: Tepe, dik, çıkış, yokuş. Örge qarap – Yokuşa doğru.
ördek
: bk. ödek.
ördesh
: Hububatı yığma; çeç yapma.
ördümek
: Hububatı yığmak; çeç yapmak.
öre
: Dik, tepe, yokuş. Öre turmaq – Kalkmak, ayakta durmak. Chéchim öre turdi – Saçım ürperdi. Ayaq öre turmaq – Ayakta durmak.
örek
: Çukur; bk. azgal ve ewrez. Örek kolimaq – Çukur kazımak.
örgemchük
: Örümcek; bk. ömüchük.
örgüley
: Çanım, ciğerim, gözümün nuru, kuzum. Eqlingdin örgüley – Aklını seveyim.
örkech
: Hörgüç, kanbur.
örkechlik
: Hörgüçtü, kanburlu. Bir örkechlik töge – Bir hörgüçlü deve. Jüp örkechlik töge – Çift hörgüçlü deve.
örkesh
: Kabaran dalga, dalga 2. Hörgüç.
örkeshlemnek
: Dalgalanmak.
örkeshlesh
: Dalgalanma.
örkeshlimek
: Dalgalanmak. Örkeshlep aqqan deryaning suyi – Dalgalanıp akan nehrin suyu.
örletmek
: (örlimek'ten) Yükseltmek. U qoyni taqqa qarap örlütüp ketti – O koyunu dağ yamacına sürdü.
örlimek
: Yükselmek. Kün örligendin kiyin – Güneş yükseldikten sonra. Bazar bahasi örlep ketti – Fiyatlar yükseliverdi. Gheziwim örlidi – Gazabım yükseldi.
örme
: Sarma. Örme gül – Sarmaşık çiçek.
örmek
: bk. örümek.
örmüchük
: Örümcek. Örmüchük tori – Örümcek ağı.
örnek
: Örnek. Örnek bolmaq – Örnek olmak. Örnek almaq – Örnek almak. Örnek körsetmek – Örnek göstermek.
örneklik
: Örneklik.
örteng
: Durak.
örtenmek
: Tutuşmak, alevlenmek, yanmak, yangın çıkmak.
örtesh
: Yangın çıkarma, ateşe verme.
örtigüchi
: Kundakçı.
örtimek
: Ateşevermek, yangın çıkarmak.
örüdesh
: Yığmak yükselterek toplama.
örüdimek
: Yığmak; yükselterek toplamak.
örügüchi
: Tercüman, çevirici.
örük
: Erik. Qara örük – Erik kurusu. Gülqaq örük – Kayısı. Örük qéqi – Erik kurusu.
örükche
: Erik çekirdeği.
örükzar
: u.f. Eriklik.
örülmek
: Çevrilmek, yıkılmak, devrilmek.
örüm
: Örüm, örülmüş. Örüm chach – Örülmüş saç.
örüme
: Çevirme.
örüwetmek
: Yıkmak, devirmek. Suni örüwetmek – Suyu devirmek.
öskileng
: Boylu boslu, gür, sıkı, koyu.
ösme
: Büyüme. Yéngi ösme balilar – Büyümekte olan çocuklar.
ösmek
: Büyümek.
ösmür
: Yeni yetme, ergen, delikanlı. Yash ösmürler – Gençler, delikanlılar. Ösmürligimde – Gençliğimde.
ösmürlük
: Gençlik, delikanlılık.
östeng
: Kanal.
östenglik
: Kanallı, kanallık.
östürmek
: (ösmek'ten) Büyümek. yetiştirmek. Saqal östürmek – Sakal büyümek. Ösüp qalmaq – Büyümek. Balam ösüp qaldi – Çocuğum büyüdü. Tughulup ösken yézam – Doğup büyüdüğüm köy.
östürülmek
: Büyütülmek, artırılmak, yükseltilmek. Ish heqqi her yili östürülüp turdi – İş hakkı her yılı yükseltildi.
östürüsh
: Yükseltme, büyütme, artırma.
ösüm
: Büyüme, yükselme, artma, yüzde, faiz.
ösümlük
: Bitki. Bir yilliq ösümlük bir – Yıllık bitki. Danliq ösümlükler – Buğdaygiller. Ösümlükler baghchisi – Bitkiler bahçesi. Ösümlükler dunyasi – Bitkiler dünyası. Dixanchiliq ösümlükliri – Ziraat bitkileri.
ösürmek
: bk. östürmek.
ösüsh
: Büyüme. Boygha ösüsh – Boyuna büyüme.
öshki
: Keçi.
öt
: Öd, safra. Öt dosighi, öt xaltisi, öt qépi – Öd torbası.
ötek
: Taahhüt.
öteng
: ç. Gece konak yeri; durak.
öter
: Geçer. Birinchi awgustqa öter kéchiside – Birinci Ağustosa geçer gecesinde.
ötermek
: ağ. bk. öltürmek.
ötesh
: Ödeme.
ötime
: Ödeme, gerçekleştirme, becerme.
ötimek
: Ödemek, becermek, gerçekleştirmek. Namaz ötimek – Namaz kılmak. Atiliq qerzimni ötidim – Babalık borcumu ödedim.
ötinilesh
: Avans alma.
ötkek
: Dizanteri, kanlı sürgün.
ötkel
: bk. ötkül.
ötkeme
: ağ. bk. ötkerme.
ötken
: Geçmiş. Ötken yili – Geçen yıl.
ötken-kechken
: Gelen-giden. Ötken-kechkenlerdin sura – Gelen-gidenlerden sor. 2. Geçmiş, geçen. Ötken-kechken künler – Geçmiş günler.
ötkenki
: Geçmişteki.
ötkerme
: Kalbur, elek.
ötkermichi
: Kalbur ustasi.
ötkül
: Geçit.
ötkün
: Sağnak.
ötkünchi
: Geçici. Ötkünchi basquch – Geçici aşama. Ötkünchi dewr – Geçici devir.
ötkür
: Keskin. Ötkür pichaq – Keskin bıçak. Ötkür éqil – Keskin zaka; parlak akıl. Ötkür köz – Keskin göz. Ötkür közlük – Keskin gözlü; uzağı görebilen. Ötkür sözlük – Hatip.
ötkürletmek
: (ötkürlimek'ten) Biletmek, keskinleştirtmek.
ötkürlimek
: Bilemek, keskinleştirmek.
ötkürlük
: Keskinlik. Éqilning ötkürlügi – Akim keskinliği (parlaklığı).
ötküzgüch
: Kılavuz, kondüktör.
ötküzmek
: Geçirmek. Tömür yol ötküzmek – Demir yol geçirmek (yapmak). Yingnige yip ötküzmek – İğneye ip geçirmek. Waqitni boshqa ötküzmek – Zamanı boşuna geçirmek. Mejlis ötküzmek – Toplantı yapmak. Toy-tamasha ötküzmek – Düğün ve eğlence yapmak. Ötküzüp bermek – Teslim etmek. Deryadin ötküzüp qoy – Nehirden geçiriver. Bashtin ötküzmek – Baştan geçirmek; olayı yaşamak. Ömür ötküzmek – Ömür geçirmek. Men öz ömründe köpni bashtin ötküzdim – Ömrümde birçok olayları yaşadım. U öz sözini ötküzelmidi – O kendi sözünü geçiremedi (dinletemedi). Xayaldin ötküzmek – Hayaldan geçirmek. Közdin ötküzmek – Gözden geçirmek.
ötküzmeydighan
: Geçirmez. Su ötküzmeydighan – Su geçirmez.
ötküzüsh
: Geçirme. Közdin ötküzüsh – Gözden geçirme.
ötmek
: Geçmek. Ötüp ketmek – Geçivermek. Ötüp kétip bérip – Geçerken. Yétishiwélish, belki ötüp kétish – Ulaşma, belki geçme. Ötüp bolmaydighan lay – Geçilmez balçık. Ötken yili – Geçen yıl. Chégiridin ötkende – Sınırdan geçtiğinde. Bir nechche kün öte-ötmeyle – Birkaç gün geçer geçmez. Artilip ötmek – Atlayıp geçmek. Kéchip ötmek – Suyu geçmek. Nurghun deryalardin öttüm – Birçok nehirlerden geçtim. Su ötüp ketti – Islandı. Tamdin yamghur ötüp ketti – Duvardan (ev çatısından) yağmur suyu geçti (damladı). Ténimgha su ötüp ketti – Bedenim ıslandı. Ötken zaman – Geçmiş zaman. Emdi uning qedri ötti – Şimdi onun değeri bilindi. Sözi jénimgha ötüp ketti – Sözü kalbimi kırdı. Burun ötken ademler – Geçmişin insanları. Burun zamanda bir padsha ötüptiken – Eski zamanda bir padişah yaşamışmış. Bu mal yaxshi ötüptiken – Bu mal sürümlü. U kishi tünügün dunyadin ötti – O kişi dün vefat etti. Pichaq ötmeydu – Bıçak kesmiyor. Ötmeydighan pichaq – Kesmez bıçak. Ötmeydighan qilip qoymaq – Kesmez hale getirmek; körleştirmek. Ötüp ketken – Aşırı, anormal. Ötüp ketken düshmen – Aşın düşman. Chishim ötmeydu – Dişim kesmiyor; Geçiremem, yaptıramam, dinletemem mec. Yarimning dégen sözi jénimdin ötüp ketti – Sevgilimin sözü canımı yaktı. Ichim ötti – İçim sürdü (amel, dizanteri).
ötmeslik
: Geçersizlik, olumsuzluk. Men sözümning ötmesligini bilettim – Ben sözümün sonuçsuz kalacağını biliyordum.
ötmüsh
: Geçmiş. Ötmüshte – Geçmişte. Ötmüsh esirde – Geçmiş yüzyılda. Yéqin ötmüsh – Yakın geçmiş.
ötmüshtiki
: Geçmişteki. Ötmüshdikidek – Geçmişteki gibi.
ötne
: İstikraz, ödünç. Ötnige almaq – Ödünç almak.
ötükchi
: Ayakkabıcı.
ötükchilik
: Ayakkabıcılık. Ötükchilik qilmaq – Ayakkabıcılık yapmak.
ötüklimek
: Ütülemek; bk. dezmallimaq.
ötümlük
: Geçerli, sürümlü. Ötümlük mal – Sürümlü mal. 2. gr. Ötümlük péil Geçişli fiil. Ötümlük toluqturguchi – Geçişli tümleç.
ötümsiz
: Geçersiz, sürümsüz.
ötünmek
: İstemek, dilemek, rica etmek. Sendin ötünüp suraymen – Senden rica ediyorum.
ötünüsh
: İsteme, dileme, ricada bulunma, dilekçe.
ötüsh
: Geçiş, geçme. Müdditi ötüshtin burun – Müddeti geçmeden önce.
öy
: Ev. Tam öy – Toprak duvarla yapılmış ev. Aq öy – Göçebe çadırı; beyaz keçeden yapılmış çadır. Geme öy – Zeminlik; toprak dam. Öy salmaq – Ev yapmak. Öy tutmaq – Ev tutmak; ev sahibi olmak. Öy égisi – Ev sahibi. Töt éghizliq öy – Dört odalı ev. Öyde yoq – Evde yok. Oy tégi – Evin altı; zemin kat. Dem élish öyi – Dinlenme odası. Mediniyet öyi – Okuma evi (salonu). Balilar öyi – Çocuk evi. Öy tushqini – Ev tavşanı. Öy ichi – Aile, çoluk çocuk. Öy-öy yürmek – Kapı kapı dolaşmak. Öyge – Eve. Öy haywini – Ev hayvanı. Öydikiler – Evdekiler.
öy-ichi
: Aile; evdeki kimseler.
öy-imaret
: u.a. İnşaat.
öy-jay
: Ev, mekan, mesken, yurt. Öy-jay qilmaq – 1) Ev yapmak 2) Aile ocaklı olmak.
öy-jayliq
: Aile ve meskenli.
öy-qora
: Ev ve avlu.
öy-makan
: u.a. Ev-mekan, iskân.
öy-makansiz
: u.f.u. Ev-mekansız, iskan sız.
öy-otaq
: Ev ocak.
öy-otaqliq
: Evli ocaklı.
öy-waq
: Aile 2. Ev mülkü.
öydek
: ağ. bk. ödek.
öylen'gen
: Evlenmiş (sadece erkekler için).
öylendürmek
: (öylenmek'ten) Evlendirmek. (sadece erkekler için).
öylenmek
: Evlenmek (sadece erkekler için).
öylenmigen
: Evlenmemiş (sadece erkekler için).
öylesh
: Evlendirme (sadece erkekler için).
öylimek
: Evlendirmek (sadece erkekler için). U oghlini öylesh toghrusida meslixetleshti – O oğlunu evlendirmek için danıştı.
öylük
: Evi var; evi olan kimse. On-onbesh öylük yéza – On-onbeş evli köy. 2. Evli, aileli, çoluk çocuklu.
öylük-ochaqliq
: Evli ocaklı.
öylünüsh
: Evlenme (sadee erkekler için).
öysiz
: Evsiz.
öz
: Öz, kendi. Özem – Kendim. Özeng – Kendin. Özi – Kendi. Özenglar – Kendiniz. Özemde – Kendimde. Özimizde – Kendimizde. Özimizniki – Kendimizinki. U özini tutalmidi – O kendini tutamadı. Oz béshiche – Kendi bildiğine göre. Öz béshigha – Kendi başına; tek başına. Özi yokta – Kendisi yokken. Özi yokta mundaq deyish yaxshi emes – Kendisi yokken böyle demek iyi değil. Özi yoqning közi yoq – d. Kendisi olmayanın gözü de olmaz; Kendisi yokken, onun işini takip eden de olmaz. Öz ejili bilen öldi – Kendi eceli ile öldü. Öz kishi – Yabancı değil. Özini chetke tartmaq – Kendini çekmek; arayı uzaklaştırmak. Öz körmek – Yakın ve kardeş saymak. Öz sözide turmaq – Sözünü tutmak. Özige xas – Kendine özgü. Özige xasliq – Kendine özgü (haslık). Özliri – Kendiniz (saygı ve kibarlık anlamında). Öz ichide – Kendi içinde. Özi toghrisida – Kendisi hakkında. Özligidin – Kendiliğinden. Öz-özini tenqit – Kendi kendini tenkit. Öz-özini idare qilish – Kendi kendisini idare etme. Özi mangidighan – Kendisi yürüyen. U özige kelmidi – O kendine gelmedi; O ayılmadı. Gunah özide – Suç kendisinde. Ixtiyar öz özengde – Serbestsin. Öz öziche sözlep baridu – Kendi kendine söylüyor.
özara
: Kendi aralarında; kendi içlerinde. Özara alaka – Karşılıklı ilişki. Özara tesir – Karşılıklı tesir. Özara ishench – Karşılıklı güven. Özara urush – İç savaş.
Özbék
: Özbek (bir Türk boyu). Özbék ayili – Özbek kadım.
özbéshimche
: Keyfi, isteğine göre.
özbéshimchiliq
: Keyfi, izinsiz; isteğine göre davranış.
özbilermen
: Kendine aşın güvenen.
özbilermenlik
: Kendine aşırı güvenme tutumu.
özek
: Öz, merkez, ortam.
özemchi
: Bencil.
özemchil
: Bencil.
özemchila
: Hiç, kendim.
özemchilik
: Bencillik. Özemchilik qilmaq – Bencillik etmek.
özemningki
: Kendiminki. Bu at özemningki – Bu at kendiminki.
özen
: Irmak, çay, kanal. Özen beshi – Irmağın başı.
özeng
: Kendin.
özengla
: Sadece kendin 2. Kendileriniz.
özge
: Başka 2. Yabancı.
özgergek
: Değişen, değişken.
özgergüch
: Değişen; bk. özgürüshchan.
özgermek
: Değişmek. Özgürüp turmaq – Devamlı değişmek; değişkenlik.
özgermes
: Değişmez.
özgermeslik
: Sabitlik, değişmemek.
özgertiwetmek
: Değiştirivermek. Tebietni özgertiwetmek – Tabiatı (doğayı) değiştirivermek.
özgertish
: Değiştirme. Özgertish kirgüzmek – Değiştirmek.
özgertmek
: Değiştirmek.
özgiche
: Başka, bambaşka. Özgiche éytqanda – Başka bir deyişle. Özgiche qilip éytqanda – Başka bir deyişle. Özgiche bir hadise – Bambaşka bir hadise.
özgichilik
: Özel, özellik. Uning özgichiligi shunda – Onun özelliği şunda.
özgilik
: Farklılık, ayrım, özellik. Özgilik qilmaq – Ayrımlık yapmak.
özgürüsh
: Değişim, değişme.
özgürüshchan
: Değişken, istikrarsız. Özgürüshchan hawa – Değişken hava.
özgürüshchanliq
: Değişkenlik, istikrarsızlık, kararsızlık.
özingizler
: Kendileriniz.
özleshmek
: Benimsemek, alışmak. Özlüshüp ketken – Abşmış.
özleshtürmek
: Ele geçirmek, almak, zaptetmek, benimsemek, kendine mal etmek. Ruschidin özleshtürülgen söz – Rusçadan alınmış söz.
özleshtürüwélish
: Kendine mal edinme.
özlik
: Has, özgü. Özligidin – Kendiliğinden. Öz-özligidin – Kendi kendiliğinden. Bu adem özligidin yaxshiliqqa kirmeydu – Bu adam kendiliğinden iyiliği kabul etmez.
özre
: ağ. bk. özür.
özsinmek
: Kendinden saymak; bağrına basmak; yadırgamamak.
özür
: a. Af, özür. Özür éytmaq – Özür dilemek.
özürlük
: a.u. Özürlü.
özürsiz
: a.u. Özürsüz, özür sayılmaz.
paal
: a. Faal. Tinchliq herikitining paal qatnashchisi – Barış hareketinin faal iştirakçisi.
paaliyet
: a. Faaliyet. Paaliyet körsetmek – Faaliyet göstermek.
paaliyetchan
: a.u. Faal.
paaliyetchanliq
: a.u. Faallik, hareketlilik.
paaliyetlik
: a.u. bk. paaliyetchanliq.
paaliyetsiz
: a.u. Faaliyetsiz.
paaliyetsizlik
: a.u. Faaliyetsizlik.
pachaq-pachaq
: Kırık dökük. Pachaq-pachaq qilmaq – Paramparça etmek.
pachaqlash
: Paramparça etme.
pachaqlimaq
: Paramparça etmek.
pachka
: r. Paket.
pachkilash
: r.u. Paketleme.
pachkilimaq
: r.u. Paketlemek.
pada
: f. Sürü; sığır sürüsü.
padichi
: f.u. Çoban, sığırtmaç.
padishah
: f. Padişah. Xotun padishah – Kadın padişah. Padishah qizi – Padişah kızı.
padishahliq
: f.u. Padişahlık. Padishahliq qilmaq – Padişahlık etmek. Padishahliqtin chüshmek – Padişahlıktan inmek.
padishahzade
: f. Padişah oğlu, şehzade.
padroshkilimaq
: r.u. Birisini elinden tutmak.
pagiy
: ç. Maya.
pah
: ünl. Hayranlık ifade eder. Pah qandaq chiraylik iken – Oh ne kadar güzel.
pahishe
: a. Fahişe.
pahishilik
: a.u. Fahişelik. Pahishilik qilmaq – Fahişelik yapmak.
pahishiwaz
: a.f. Sefih.
pahishiwazliq
: a.f.u. Sefihin meşguliyeti.
paxal
: Saman.
paxlan
: bk. paqlan.
paxlashqan
: Çürük, çürümüş. 2, Küflü, küf bağlamış.
paxlashmaq
: Çürümek 2. Kütleşmek.
paxlishish
: Çürüme 2. Küfleşme.
paxpaq
: Geveze, boşboğaz, atıp tutmacı.
paxpaqliq
: Gevezelik, boşboğazlık.
paxpaymaq
: Tüylerinin karışık ve kabarık olması.
paxta
: f. Pamuk.
paxtek
: zool. Kumru.
paxtichi
: f.u. 1. Pamuk istifçisi 2. mec. Yalancı, kıtıratmak.
paxtichiliq
: f.u. Pamuk yetiştirme.
paxtikar
: f. Pamuk istifçisi.
paxtikarliq
: f.u. Pamuk yetiştirme işi.
paxtilashmaq
: f.u. bk. paxlashmaq.
paxtiliq
: f.u. 1. Pamuk tarlası 2. Astarı pamukla beslenmiş; astarı vatkalı.
paxtizar
: f. Pamuk tarlası.
paxtizarliq
: f.u. bk. paxtizar.
pajie
: a. Facia.
pajielik
: a.u. Faciali, acıklı. Pajielik ölüm – Faciali ölüm.
pak
: f. Pak, temiz, kusursuz.
pak-pakiz
: f. Tertemiz.
pak-pakize
: f. bk. pak-pakiz.
paka
: Kısa, alçak, basık; bk. pakinek. Boyi paka adem – Boyu kısa adam. Paka chatqanliq – Alçak çalılık.
pakadoghlaq
: Bodur. Pakadoghlaq adem – Bodur adam.
pakar
: bk. paka.
pakar-pakar
: Kısa, alçak, basık. Pakar-pakar öyler – Alçak alçak evler.
pakdil
: f. Samimi, temiz yürekli, dürüst.
pakdillik
: f.u. Samimilik, temiz yüreklilik, dürüstlük.
pakinek
: Alçak, kısa, basık. Pakinek orunduq – Alçak sandalya.
pakiz
: f. Temiz.
pakizlik
: f.u. Temizlik.
pakizlimaq
: f.u. Temizlemek.
paklash
: f.u. Temizleme.
pakliq
: f.u. 1. Temizlik 2. Saflık, safdillik.
paklimaq
: f.u. Temizlemek.
paqa
: Kurbağa. Paqa yopurmighi – 1) Sinir otu 2) Dulavratotu. Paqa léshi – Yosun, sulu çamur.
paqachanak
: Kaplumbağa, toshafta.
paqalchaq
: Bacak.
paqildighuch
: Sinek vurucu.
paqir
: Kova, bakraç.
paqiraq
: Parlak, ışıldayan.
paqiraqliq
: Parlaklık.
paqirash
: Parıldama.
paqiratmaq
: (paqirimaq'tan) Parıldatmak. Közingni paqiratma – Gözünü fal taşı gibi açma.
paqirghaq
: Işıldayan, parlak.
paqirghan
: Işıldayan, parlak.
paqirimaq
: Parıldamak. Paqirap ketmek – Parıldayıvermek.
paqlan
: Kuzu.
pal-pal
: Parlak, ışıldayan. Téshi pal-pal ichi ghal-ghal – d. Dışı parlak, içi titrek; Zayıf fakat gösterişli.
pal-pul
: bk. pal-pal.
palaket
: a. Felâket. Palaketke uchrimaq – Felâkete uğramak; kazaya uğramak.
palaketchilik
: a.u. Felâket hali, belali. Bu qandaq palaketchilik – Bu nasıl bir felaket.
palaketlik
: a.u. Felâketli.
palaq-puluq
: takl. Paldır küldür.
palaqchi
: Kürekçi, kürek çeken.
palaqqide
: Palaqqide yiqilmaq – Küt diye düşmek.
palaqlash
: Sallanma, çalkalanma 2. Kürek çekme 3. Çabalama. Shunche kimlerdin beri palaqlap yürüptimen – Kaç gündür çabalıyorum; Birkaç gündür koşturuyorum.
palal
: Saman. Palal qilmaq – Harman dövmek.
palan
: a. Falan, falanca.
palan-pustan
: a.u. Kim, ne, o, bu.
palan-pustanchi
: a.u. O, bu, biri.
palanchi
: a.u. Biri.
palandi
: ç.u. Kürek cezası.
palang
: Mısırın sapı ve yaprakları 2. Saman; bk. paxal.
palanmaq
: ç.u. Sürgüne gönderilmek.
palas
: Kilim.
palaslash
: bk. palaslimaq.
palaslimaq
: Palaslap mangmaq – Biçimsiz bir halde yürümek.
palash
: ç.u. Sürgüne gönderme.
palata
: r. Meclis, kamara. Qanun palatisi – Kanun meclisi.
palaz
: Paspas.
palbin
: a.f. Falcı, fala bakan.
palbinliq
: a.f.u. Falcılık; fala bakanın meşguliyeti.
palchi
: a.u. Falcı.
palchiliq
: a.u. Falcılık. Palchiliq qilmaq – Falcılık yapmak.
pale
: ç. Cayma tazminatı, ceza. Pale qoymaq – Cezalandırmak.
palech
: a. Felç.
palechlik
: a.u. Mefluç, inmeli, kötürüm.
palesh
: a. bk. palech.
paléontologiye
: r. Paleontoloji, eskivarlık bilimi.
palgan
: ağ. bk. mergen.
palildaq
: Parlak, ışıldayan.
palildimaq
: Pırıldamak, ışıldamak. Kündek palildaydu – Güneş gibi ışıldıyor.
palimaq
: ç.u. Sürgüne göndermek.
palinish
: ç.u. Sürgüne gönderilme.
paliz
: f. Bostan, sebze bahçesi.
palizchiliq
: Bostancılık, sebzecilik.
palköz
: Lokma gözlü, gözleri fırlak.
palla
: Palla qilip ketmek – Birdenbire parlamak.
palta
: Balta. Palta chapmaq – Baltalamak; balta ile kesmek. Palta sépi – Balta sapı. Paltining yuldusi – Baltanın arkası.
paltilash
: Baltalama.
paltilimaq
: Baltalamak.
palwan
: f. Pehlivan, savaşçı, bahadır.
pamchi
: Top, parça.
panaq
: Basık burun.
panalash
: f.u. Saklama, koruma, örtme, himaye etme.
panalimaq
: f.u. Saklamak, korumak, örtmek, himaye etmek.
panar
: r. Fener.
panasiz
: f.u. 1. Evsiz, yurtsuz 2. Himayesiz, arkasız, kimsesiz.
panasizliq
: f.u. 1. Evsizlik, yurtsuzluk. 2. Himayesizlik, arkasızlık, kimsesizlik.
pang
: Sağır. Pang bolmaq – Sağır olmak. Pang qilmaq – Sağır etmek. Pang bolup qalmaq – Sağır kalmak.
pangkay
: Sağır.
pangqayliq
: Sağırlık.
pangqush
: Beyinsiz, kaim kafalı, et kafalı. Pangqush adem – Et kafalı adam.
pangliq
: Sağırlık.
pangngide
: Birdenbire, ani olarak, ansızın. U muellimge qarap turup pangngide yighlawetti – O öğretmenin karşısında ansızın ağlayıverdi.
pangshing
: ç. Kaygısız, emin, düşünmeden. U pangshing uxlap kétiptu – Ok kaygısız uyuyuvermiş.
panislamist
: r. Pan-lslamist.
panislamizm
: r.Pan-İslamizm.
paniy
: a. Fani. Paniy dunya – Fanî dünya.
pantürkist
: r. Pan-Türkist.
pantürkizm
: r. Pan-Türkizm.
Papa
: r. Papa.
papaq
: Papak, kalpak.
papiros
: r. Sigara. Papiros qeghizi – Cıgara kağıdı.
papka
: r. Dosya, kulpsuz çanta.
par
: r. Çift. Bir par ötük – Bir çift çizme.
para-para
: f. Para-para qilmaq – Parçalara ayırmak.
parawan
: f. Refah, bolluk. Parawan turmush – Refah geçim; refah içinde geçinen hayat.
parawanchiliq
: f.u. bk. parawanliq.
parawanliq
: f.u. 1. Yer, mahal, mekan. 2. Refah, bolluk, kolaylık. Parawanliq fondi – Bolluk fonu. Xelq parawanlighi – Halkın refahı.
parawoz
: r. Lokomotif.
parawozchi
: r.u. Makinist.
paraghet
: a. Dinlenme, istirahat.
paraxot
: a. Gemi.
paraxotchiliq
: r.u. Gemicilik.
parakende
: f. 1. Panik verici 2. Bozulmuş, bozguna uğratılmış, dağınık. 3. Dikkatsiz, dalgın.
parakendichi
: f.u. Korkak, ürkek, panik veren.
parakendichilik
: f.u. bk. parakendilik.
parakendilik
: f.u. Paniklik, ürkeklik, telaşlılık.
paraq
: Tahıl vergisi.
paraq-paraq
: Paraq-paraq külüp ketmek – Kahkahayı salıvermek.
parang
: Konuşma, sohbet, söz. Parang qilmaq – Söylemek, konuşmak.
parangchi
: Konuşkan.
parangdashmaq
: bk. paranglashmaq.
paranglashmaq
: Konuşmak, sohbet etmek.
paranglishish
: Konuşma, sohbet etme.
paraset
: a. Feraset.
parasetlik
: a.u. Ferasetli, anlayışlı.
parasetsiz
: a.u. Ferasetsiz, anlayışsız.
parasetsizlik
: a.u. Ferasetsizlik, anlayışsızlık.
parashut
: r. Paraşüt.
parashutchi
: r.u. Paraşütçü.
parashutchilik
: r.u. Paraşütçülük.
parche
: f. Parça, bölük, bozuk.
parche-parche
: Parça parça. Parche-parche qilmaq – Parça parça etmek.
parche-purat
: f.u. 1. Ufak tefek eşya 2. Parça, bez parçası.
parchilash
: f.u. Parçalama.
parchilimaq
: f.u. Parçalamak.
pare
: f. bk. para.
parichi
: f.u. Rüşvetçi, yiyici.
parixor
: f. bk. parichi.
parixorluq
: f.u. Rüşvetçilik, yiyicilik.
parikendichilik
: f.u. Karışıklık, şaşkınlık. Parikendichilik tughdurmaq – Karışıklık yaratmak (doğurmak).
parildimaq
: Parlamak, pırıldamak, parıldamak.
parilimaq
: f.u. Paramparça etmek.
parqirimaq
: bk. paqirimaq.
parlak
: Parlak. Parlaq istikbal – Parlak istikbal.
parlamént
: r. Parlamento, millet meclisli.
parlaméntarizm
: r. Parlamentarizm.
parlaméntliq
: r.u. Parlamenter.
parlash
: Parlama.
parlimaq
: Parlamak. Insaniyetning hayati bext nuri bilen parlaydu – İnsaniyetin hayatı baht nuru ile parlar.
parpa
: Cüce, bodur, bücür.
parrida
: Künning nuri parrida chüshti – Güneşin nuru parlayarak indi.
Pars
: f. Fars. Pars ayili – Fars kadım. Pars xelqi – Fars halkı.
parsa
: Parsa, dindar.
parsaliq
: f.u. Dindarlık.
parsildash
: Çatırdama, şakırdama.
parsildimaq
: Çatırdamak, şakırdamak.
parta
: r. Okul sırası.
partiye
: r. Parti. Démokratik partiye – Demokratik parti. Partiye teshkilatchisi – Parti kurucusu.
partiyisiz
: r.u. Partisiz.
partiyisizler
: Partisizler.
partiyiwiy
: r.a. bk. partiylik.
partiyiwiylik
: r.a.u. Partililik.
partiylik
: r.u. Partili, parti üysi.
partizan
: r. Partizan, çeteci, gerilla. Partizan etriti – Çete ekibi.
partizanlik
: r.u. Çetecilik.
partlash
: Patlama.
partlatquch
: Patlayıcı.
partlatquchi
: bk. partlatquch.
partlimaq
: Patlamak.
pasahet
: a. Fesahat. Pasahet bilen sözlimek – Fesahatle söylemek.
pasahetlik
: a.u. Fesahatti.
pasang
: Yük, ağırlık, cendere, pres.
pasban
: f. bk. pasiwan.
pasiq
: a. Bozuk, kokmuş, ahlaksız, fasık.
pasiqliq
: a.u. Bozukluk, ahlaksızlık.
pasil
: a. 1. Hudut 2. Fasıl.
pasiwan
: f. 1. Çoban 2. Nöbetçi.
paskina
: Kirli, pis, çamurlu.
paskinichiliq
: Kirlilik, pislik.
paskinilik
: bk. paskinichiliq.
pasport
: r. Pasaport.
passip
: r. Pasif.
passipliq
: r.u. Pasiflik. Passipliq qilmaq – Pasiflik tmek.
passhap
: tar. Şehir koruma görevlilerin başkanı.
pashixana
: f. Sivrisineğin çok bulunduğu yer.
pashna
: Ökçe. Pashna mixi – Ökçe çivisi.
pashsha
: bk. pasha.
pat
: Çabuk, hızlı, yakın. Pat yéqinda – Yakın bir zamanda.
pat-pat
: Sık sık. Pat-pat kélip turung – Sık sık gelin. Biz uning bilen pat-pat uchurushup turumiz – Biz onunla sık sık karşılaşıyoruz.
patan
: Erkeklerin cinsel organı.
patang
: Kiriş, sinir.
patéfon
: r. Gramofon.
patihe
: a. Fatiha. Patihe oqumaq – Fatiha okumak.
patqaq
: Balçık, çamur.
patqaqchiliq
: Bataklık.
patqaqlanmaq
: Çamurlu hale gelmek.
patqaqliq
: Bataklık, çamurluk.
patquzmaq
: Batırmak, sığdırmak.
patquzush
: Batırma, sığdırma.
patmaq
: Batmak, sığmak. Pétip ketmek – Batmak, batıvermek. U sugha pétip öldi – O suda boğularak öldü. Yaghach sugha patmaydu – Ağaç suya batmaz. Pétip qalmaq – Batıp kalmak; saplanıp kalmak. Besh ming qoy patqidek qotan hazirlandi – Beş bin koyun sığa bilecek ağıl hazırlandı. Quyash patti – Günşe battı. Qerzge pétip qalmaq – Borca batmak. Pulgha patmaq – Paraya batmak; çok para kazanmak. Uyqugha patmaq – Uykuya dalmak. Kirge patmaq – Kire batmak; çok kirlenmek. Ununggha chishim patmaydu – Ona sözümü dinletemem.
patman
: Batman, eski ağırlık birimi, 57,3 kilo ağırlığına eşit.
patmanlash
: bk. patmanlimaq.
patmanlimaq
: Patman ölçü birimi ile tartmak. Aghrik patmanlap kiridu, misqallap chiqidu – d. Hastalık patman ağırlığı ile girer, miskal (4,26 gram ağırlığında bir tartı birimi) ağırlığı ile çıkar.
patriarx
: r. Patrik.
patriarxal
: r. Çok eski zamanlara ait olma. Patriarxal tüzüm – Çok eski zamanlara ait düzen.
patriarxat
: Ataerkili patriarkal devir 2. Patriklik.
patron
: r. Patron.
patsha
: f. bk. padishah.
patshaliq
: f.u. bk. padishahliq.
paturmaq
: Batırmak.
paturush
: Batırma.
pawan
: f. ağ. Avcı.
payan
: f. Kıyı, sınır, bucak.
payandichi
: f.u. tekn. Kaynakçı.
payansiz
: f.u. Engin, geniş, uçsuz bucaksız. Payansiz dala – Engin bozkır.
paychi
: r.u. Hissedar.
payda
: a. Fayda, kâr. Payda chiqarmaq – Kazanç elde etmek; kazanmak. Payda qilmaq – Kazanmak. Dora payda qildi – İlac deva oldu; İlaç faydalı oldu. Paydisi yoq – Faydası yok. Paydisi tegmidi – Faydası dokunmadı. Paydisigha sattim – Kârına sattım.
paydixor
: a.f. Çıkarcı.
paydixorluq
: a.f.u. Çıkarcılık.
paydikesh
: a.f. bk. paydixor.
paydikeshlik
: a.f.u. bk. paydixorluq.
paydilanghuchi
: a.u. Faydalanan kimse. Kishi küchidin paydilanghuchi – Sömürücü, sömüren, istismarcı.
paydilanmaq
: a.u. Faydalanmak. Pürsettin paydilanmaq – Fırsattan faydalanmak.
paydiliq
: Faydalı. Paydiliq bolush – Faydalı olma.
paydilinish
: a.u. Faydalanma.
paydisiz
: a.u. Faydasız.
paydisizliq
: a.u. Faydasızlık.
payga
: ağ. At koşusu.
paygichi
: Koşu ab, beygir.
payxan
: f. Tahıl başaklarını öğütmek. Payxinini chiqiriwetmek – Leşini çıkarmak; hakkından gelmek.
payiz
: a. Faiz.
payqash
: Dikkat etme, farketme 2. Anlama.
payqimaq
: Dikkat etmek, farketmek, 2. Anlamak.
paylaq
: Gizlice takip; gizlice izleme 2. Araştırma; istihbarat servisi.
paylaqchi
: İstihbaratçı, keşifçi 2. Karakol, nöbetçi.
paylaqchiliq
: İstihbarat işi, keşif işi.
paylash
: Gözetleme, izleme, takip etme.
payliq
: r.u. Aidat, ödenti.
paylimaq
: Gözetlemek, izlemek, takip etmek.
paymal
: f. Paymal qilmaq – mec. Çiğnemek.
paynek
: Tüfeğin kundağı 2. Yumurtanın küt tarafı.
paypaq
: Çorap. Kigiz paypaq – Keçe çorap.
paypas
: Beceriksiz, ağır kanlı 2. Yerinde durmaz.
paypaslash
: Biçimsiz yürüme.
paypasliq
: Beceriksizlik.
paypaslimaq
: Biçimsiz yürümek.
paypétek
: Acele acele şuraya buraya koşma; fellek fellek dolaşma. Paypétek bolup ketmek – Koşuşmaktan bitap düşmek.
paytext
: f. Başkent.
paytima
: Ayağa sarmak için kullanılan bez.
paza
: ç. Tırmık; bk. sörem ve tirna.
pazil
: a. Fazıl.
pazilet
: a. Fazilet, p.
paziletlik
: a.u. Faziletli.
pede
: bk. perde.
pedez
: f. 1. Bezeme, süsleme 2. Cila, parlaklık. Pedez bermek – Cilalamak, parlatmak. 3. Makyaj, yüz boyası. Pedez qilmaq – Makiyaj yapmak.
pedezchi
: f.u. 1. Cilacı 2. Makyajcı.
pedezchilik
: f.u. 1. Cilacılık 2. Makyajcılık.
pedezlesh
: Bezeme, süsleme, cilalama, parlatma 2. Makyaj yapma.
pedezlimek
: Bezemek, süslemek, cilalamak, parlatmak 2. Makyaj yapmak.
peghember
: f. bk. peyghember.
peghez
: bk. peqes.
pehliwan
: f. bk. palwan.
pexes
: Yavaş, ihtiyatlı, ihtiyatla. Pexse bolmaq – İhtiyat etmek. Pulunggha pexes bol – Parana ihtiyatlı ol.
pexeslik
: İhtiyatlılık. Pexeslik bilen – İhtiyat ile.
pexirlenmek
: a.u. Öğünmek, övünmek.
pexirlik
: a.u. Övünülen. Pexirlik ish – Övünülen iş.
pexirlinish
: Öğünme, övünme.
pexriy
: a. Fahri.
peqes
: Tünek. Ular siyasiy jekettin nahayiti peqes – Onlar siyasi bakımdan çok sınırlıdır.
peqet
: a. Ancak, yalnız. Peqet bir özem – Yalnız kendim.
peqetla
: a.u. Büsbütün, tamamiyle, asla. Peqetla öchmeydu – Asla sönmez.
pelempey
: Basamak, merdiven.
peleng
: f. Pars.
pelesh
: Keserek kısaltma, kenarını bastırma 2. lambanın fitilini kesme.
peley
: Eldiven, ellik.
pelime
: Katmerli yufka, pide, çörek.
pelimek
: Keserek kısaltmak, kenarım bastırmak 2. lambanın fitilini kesmek.
pelküch
: Pipet, damlalık 2. Fırça 3. Değnek.
pelle
: f. 1. Basamak, durak 2. Kefe. Uning pellisi éghir keldi – Onun kefesi ağır bastı.
pelsepe
: a. Felsefe. Pelpese satmaq – Felsefe yapmak.
pelsepichi
: a.u. Felsefeci.
pelsipiy
: a. Felsefî. Pelsipiy mesililer – Felsefî meseleler.
pelto
: r. Palto.
pem
: a. Fehim, anlayış, akıl.
pem-parasetlik
: a.u. Fehim ve ferasetli; akıl ve uyanıklılık.
pem-parasetsiz
: a.u. Fehimsiz ve ferasetsiz; akılsız ve uyuşuk.
pem-parasetsizlik
: a.u. Fehimsiz ve ferasetsizlik; akılsız ve uyuşukluk.
pemidur
: r. Domates.
pemlik
: a.u. Fehimli, akıllı, anlayışlı.
pemlimek
: a.u. Anlamak, kavramak.
pemsiz
: a.u. Fehimsiz,akılsız.
pemsizlik
: a.u. Fehimsizlik, akılsızlık.
pend
: f. Nasihat, öğüt, ibret, pend.
pendiyet
: f.a. Nasihat, ibret.
pendname
: f. Pend-name; nasihat kitabı.
pener
: r. ağ. bk. panar.
penhere
: Tahta testeresi.
penje
: f.Pençe.
penjir
: f. bk. penjire.
penjire
: f. 1. Pencere 2. Parmaklık 3. Kafes.
penniy
: a. Fennî.
pensad
: f. tar. bk. pensat.
pensat
: f. tar. Pensat beshi – Eski Kaşgar'daki askerî bir ünvan; binbaşı.
penturmaq
: Hile yapmak, dolandırıcılık yapmak.
pepilesh
: Ninni okuyarak uyutma; oyalama 2. Nazlı büyütme; okşama.
pepilimek
: Ninni okuyarak uyutmak; oyalamak 2.Nazlı büyütmek; okşamak. Pepilep kütmek – Özen göstermek; nazlı büyütmek.
per
: f. Tüy. Per yastuq – Tüy yastık.
peraset
: a. bk. paraset.
perde
: f. Perde. Ishik perde – Kapı perdesi. Köz perdisi – anat. karniye, saydam tabaka. Qulaq perdisi – Kulak perdesi. Besh perdilik sehne esiri – Beş perdeli sahne eseri.
perdesman
: f.u. Perde şeklinde; zar şeklinde.
perdez
: f. bk. pedez.
perdilesh
: f.u. Perdeleme.
perdilimek
: f.u.Perdelemek.
pere
: f. bk. per.
perende
: f. Kuş.
perende-cherende
: f.u. t.i. Ufak evcil kuşlar.
perendichilik
: f.u. Kuşçuluk; kümes hayvanları yetiştirme.
Pereng
: tar. Avrupalı.
pereng
: Al. Pereng yaghliq – Al mendil; al başörtüsü.
perenje
: f. Peçe.
-perest
: f. (birleşik kelime içinde yer alır) tapan, tapınan, ibadet eden. Ateshperest – Ateşperest. Mensepperest – Makam düşkünü.
perez
: a. Faraziye, ipotez, tahmin, zan. Perez qilmaq – Tahmin etmek.
perezen
: a. Tahminen.
perhadistan
: Aşık vatanı; aşık romanı.
perhiz
: f. Perhiz, ölçülü, ılımlı.
perhizkar
: f. 1. Ölçülü, ılımlı 2. Dindar, sofu.
peri
: Peri 2. mec. Güzel.
perixan
: f. Büyücü, sihirbaz, avsun, üfürükçü.
perishan
: f. Perişan. Perishan halde – Perişan halde.
perishanliq
: f.u. Perişanlık.
perishte
: f. 1. Melek 2. mec. Güzel.
perizat
: f. 1. Perizat, peri çocuğu 2. mec. Güzel.
perq
: a. Fark. Perq qilmaq – Farketmek.
perqlenmek
: Farklı olmak, farklanmak.
perqliq
: a.u. Farklı.
perqlinish
: a.u. Farklanma.
perqsiz
: a.u. Farksız.
perqsizliq
: a.u. Farksızlık.
perqut
: Kadife.
perman
: f. Ferman, buyruk. Perman qilmaq – Emretmek, buyurmak.
permude
: Tandırda pişirilen gözleme.
persex
: a. Fersah (atlının bir saatlik yolu).
pertuq
: r. Önlük, göğüslük, peştamal.
perwa
: f. Tasa, kaygı, dikkat. Perwa qilmaq – Dikkatetmek.
perwane
: f. Pervane, kelebek.
perwasiz
: f.u. Kaygısız, dikkatsiz.
perwasizliq
: Kaygısızlık, dikkatsizlik. Ishqa perwasizliq bilen qarimaq – İşe üstünkörü bakmak. Perwasizliq qilmaq – Dikkatsizlik etmek.
perwaz
: f. Uçuş, süzülme, pervaz.
perwen
: ağ. Keskin nişancı.
-perwer
: f. (birleşik kelime içinde yer alır). Tereqqiperwer – İlerici. Wetenperwer – Vatanperver, vatan sever.
Perwerdigar
: f. Perverdigar; bütün mahlukatı besleyen, yetiştiren ve yaşatan Allah.
perwirish
: f. bk. perwish.
perwish
: f. Bakım, bakma, yetiştirme, büyütme.
peryat
: f. Feryat peryat qilmaq feryat etmek.
perz
: a. Farz.
perzend
: f. Çocuk, oğul.
perzendlik
: f.u. Çocuklu, oğullu.
perzendsiz
: f.u. Çocuksuz, oğulsuz.
perzendsizlik
: f.u. Çocuksuzluk, oğulsuzluk.
pesat
: a. Fesat.
pese
: Miskin hastalığına tutulmuş.
peseymek
: f.u. İnmek, düşmek, azalmak, alçalmak, yavaşlamak.
pesil
: a. Fasıl. 1. Vakit, mevsim 2. Ayrılma, ayrılık, bölme, hudut.
pesillik
: a.u. Mevsimlik.
pesiyish
: f.u. İnme, düşme, azalma, alçalma, yavaşlama.
peskesh
: f. Alçak, namert, küçük çıkarlar peşinden koşan.
peskeshlik
: f.u. Alçaklık, namertlik.
peski
: Aşağıdaki, ilkki, alttaki, asttaki.
peslesh
: f.u. İnme, alçalma, azalma, dinme.
pesleshmek
: f.u. 1. Alçalmak, inmek. 2. Rezil olmak, namussuz olmak.
peslik
: f.u. 1. Alçaklık (yüksekliğin zıttı) 2. mec. Alçaklık, rezillik, namussuzluk.
peslimek
: f.u. 1. Alçalmak, inmek, azalmak, dinmek, kesilmek, sönmek. Yamghur peslidi – Yağmur durdu.
peslishish
: f.u. 1. Alçalma, inme 2. Rezil olma, namussuz olma.
pest
: f. bk. pes.
pestek
: f.u. Alçak. Pestek adem – Kısa boylu adam.
pestkesh
: f. bk. peskesh.
pestlik
: f.u. bk. peslik.
pestlimek
: f.u. bk. peslimek.
pewquladde
: a. Fevkalade, olağanüstü pewquladde hal olağanüstü durum.
peshmet
: Ceket.
peshtaq
: f. 1. Kemer 2. Methal, giriş.
peshtan
: f. Önlük.
peshwal
: bk. peshtan.
pet
: Shu péti tépilmidi – Öylesine bulunmadı. Shu péti yoqulup ketti – Öylesine kayboluverdi. Shu péti kömüp tashlash kérek – Şu halinde gömüvermek lazım.
pete
: a. Fatiha; bk. patihe. Pete oqumaq – Fatiha okumak. Pete bermek – Dua etmek. Aq pete – Hayır dua. Pete almaq – Dua almak. Qizgha pete qilip qoyduk – Kızı nişanladık.
petek
: Ördek yürüyüşü; salına salına yürümek.
peteklesh
: Ördek gibi yürüme; salına salına yürüme.
peteklimek
: Ördek gibi yürümek; salına salına yürümek.
petenggan
: Hıyar, salatalık.
petx
: a. Feth. Petx qilmaq – Fethetmek.
petin'ge
: r. Ayakkabı.
petle
: Chapanning petlisi – Paltonun iliği.
petlik
: İyi kaliteli, iyi nitelikte.
petmus
: r. ağ. bk. petnus.
petnus
: r. Tepsi.
petwa
: a. Fetva.
peyda
: f. Zuhur, ortaya çıkma, peyda olma. Peyda bolmaq – Peyda olmak.
peydin-pey
: f.u.f. Peyderpey.
peyghember
: f. Peygamber.
peyghemberliq
: f.u. Peygamberlik. Peyghemberlik qilmaq – Peygamberlik yapmak.
peylasop
: a. Felsefeci; filozof; bk. pelsepichi.
peylesup
: a. Filozof.
peylesupluq
: a.u. Filozofluk. Peylesupluq qilmaq – Filozofluk yapmak.
peyshembe
: f. bk. peyshenbe.
peyshenbe
: f. Perşembe.
peyshenbilik
: f.u. Eski medrese talebelerinin perşembe günü mollaya vermesi gereken para.
peyt
: f. Fırsat, vakit. Shu peytte – Şu vakitta.
peyz
: a. Keyif, maneviyat. Peyzim yoq – Keyfim yok. Peyzimni uchurma – Keyfimi kaçırma. Peyzi bar balilar – Keyifli çocuklar.
peyzilik
: a.u. Güzel, sevinçli, neşeli.
peza
: a. Feza; kainattaki sınırsız boşluk.
pezil
: a. 1. Üstünlük, avantaj 2. Meziyet, haysiyet.
pezilet
: a. bk. pazilet.
peziletlik
: a.u. bk. paziletlik.
péchet
: r. Mühür, damga.
péchetlik
: r.u. Mühürlü.
péchetlimek
: r.u. Mühürlemek.
pédagog
: r. Öğretmen, eğitimci.
pédagogika
: r. Pedagoji, eğitim bilimi.
pékirghuch
: Topaç; yerinde durmayan.
péqir
: a. Fakir, yoksul.
péqirash
: Dönme, dolaşma.
péqiratmaq
: (péqirimaq'tan) Çevirmek, döndürmek, burmak, dolaştırmak.
péqirimaq
: Dönmek.
péqirlenmek
: a.u. Fakirleşmek, yoksullaşmak.
péqirlik
: a.u. Fakirlik, yoksulluk.
pélez
: Kanat, palet.
péshane
: Alın. Péshanisi ochuq yigit – (harf. Ahu açık genç) Bahtı açık genç. Péshanengge yazghinini körüsen – Alın yazısını görürsün.
péshaywan
: f. Balkon.
péshep
: f. İdrar, sidik.
péshin
: Öğle, öğle vakti. Péshin namazi – Öğle namazı.
péshqedem
: f.a. Öncü, ilerici, muhterem.
péshwa
: f. Darbe, püskürtme. Péshwa bermek – Darbe vermek.
pétek
: Ayak tabanlığı 2. Telaş, acele, koşuşma; bk. paypétek.
pétekgül
: bot. Sarısabır.
péti
: bk. pet.
pétiche
: Yoghan bir pichaqni tutqan pétiche – Büyük bir bıçağı tuttuğu halde.
pétiq
: İçbükey, obruk.
pétiqdash
: Çiğneme, ayaklan altında ezme.
pétiqdimaq
: Çiğnemek, ayaklan altında ezmek.
pétiqliq
: İçbükeylik, obruklu.
pétinish
: bk. pétinmaq.
pétinmaq
: (patmaq'tan). Otturigha chiqishqa pétinalmidim – Ortaya çıkmaya cüret edemedim.
pétir
: Mayalanmamış hamurdan yapılmış ince pide; yufka.
pétish
: Batış, dalma, çökme, dalış. 2. Batı. garp. Kün pétish – Güneşin battığı yön; batı. Kün pétishtin burun – Güneş batmadan önce.
pétishmaq
: (patmaq'tan). U héchkim bilen pétishalmaydu – O hiç kimse ile anlaşamıyor.
pianino
: r. Pianino.
pianist
: r. Pianist.
pichaq
: Bıçak.
pichaqlash
: Bıçaklama.
pichaqlashmaq
: Bıçaklaşmak.
pichaqlimaq
: Bıçaklamak.
pichaqlishish
: Bıçaklaşma.
pichan
: Çayır.
pichanliq
: Çayırlık.
pichanzar
: u.f. bk. pichanliq.
pichanzarliq
: u.f.u. bk. pichanliq.
pichiq
: Kesilmiş 2. Hadım, enenmiş.
pichiqliq
: Kesilmiş 2. Enenmiş.
pichildash
: Sık sık nefes alma; pofurdama.
pichildimaq
: Sık sık nefes almak; pofurdamak.
pichim
: Biçim. Pichimi yaman kiyim – Biçimi kötü elbise.
pichinglash
: Fısıldama.
pichinglashmaq
: Fısıldaşmak.
pichinglimaq
: Fısıldamak.
pichinglishish
: Fısıldaşma.
pichir-pichir
: Fısıltı. Pichir-pichir qilmaq – Fısıldamak.
pichirlash
: bk. pichinglash.
pichirlashmaq
: bk. pichinglashmaq.
pichirlimaq
: bk. pichinglimaq.
pichirlishish
: bk. pichinglishish.
pichiwetmek
: Biçmek 2. Enemek.
pichiwétish
: Biçme, 2. Eneme.
pichish
: Biçme 2. Hadım etme; eneme.
pichquchi
: Makastar.
pichmaq
: Biçmek 2. Enemek, hadım etmek.
pida
: a. Feda. Pida qilmaq – Feda etmek. Jénimni pida qilay – Canımı feda edeyim.
pidakar
: a.f. Fedakâr.
pidakarlarche
: Fedakârca.
pidakarliq
: a.f.u. Fedakârlık. Pidarkarliq qilmaq – Fedakârlık etmek.
pidaqarane
: a.f. Fedakârca.
pidali
: a. Fedai. Pidali qisimlar – Fedaî birlikler.
pidalilik
: a.u. Fedaîlik.
pighan
: f. Feryat, çığhk. Pighan chekmek – Feryat çekmek.
pixildash
: Kıs kıs gülme.
pixildimaq
: Kıs kıs gülmek.
pixsiq
: Pinti, cimri, hasis.
pixsiqliq
: Pintilik, cimrilik, hasislik.
pikir
: a. Fikir. Pikir qilmaq – Fıkretmek. Pikir yürgüzüsh – Fikir yürütme. Pikrimge qariganda – Fikrime göre. Pikir élishmaq – Fikir danışmak.
pikirdash
: a. Fikirdeş, hemfikir.
pikirdashliq
: a.u. Fikirdeşlik.
pikirleshmek
: a.u. Fikir danışmak.
pikirlishish
: a.u. Fikir danışma.
pikriy
: a. Fikrî.
pil
: a. Fil. Pil chishi – Fil dişi. Pil balisi – Fil yavrusu.
pildirash
: Dönüp durma; kurtlanma.
pildirghuch
: Topaç, pırlangıç 2. Pervane. Ayropilan pildirghuchi – Uçak pervanesi.
pildirimaq
: Dönüp durmak, kurtlanmak.
pildirlash
: Pırıldama, ışıldama.
pildirlimaq
: Pırıldamak, ışıldamak.
pilik
: Fitil. Piliktek bolup qaptu – mec. O sakin ve yavaş oluvermiş.
pilimmide
: riqta su pilimmide – Arıkta su dopdolu.
pilimot
: r. Makineli tüfek, mitralyöz.
pilimotchi
: r. Makineli tüfek eri.
pille
: f. İpek böceği.
pillichilik
: f.u. İpek böceği yetiştirme işi.
pilpil
: f. Biber. Pilpil deraz – Kırmızı biber.
pilpilgül
: f. bot. Karanfil (çiçeği).
pilsut
: Orman müdürü.
pilte
: r. Fitil.
pima
: r. Keçe çizme.
pindek
: Ufaklık.
pingbangchur
: ç. Ping-pong; tenis. Pingbangchur oynimaq – Tenis oynamak.
pingsiq
: Aç gözlü, tamahkâr, doymaz.
pingsiqliq
: Aç gözlülük, tamahkârlık, doymazlık.
piraq
: a. Ayrılık. Piraq otida yanmaq – Ayrılık ateşi ile yanmak.
pirdews
: Firdevs; cennet bahçesi.
pirildash
: Uçma, öteye beriye uçuşma 2. Dalgalanma.
pirildimaq
: Uçmak, öteye beriye uçuşmak 2. Dalgalanmak.
pirip
: f. Aldatma, hile, tuzak.
piripger
: f. Hilekâr, dolandırıcı.
piripgerlik
: f.u. Hilekârlık, dolandırıcılık.
pirqe
: a. Parti, fırka.
pirqilik
: a.u. Partili.
pirqisiz
: a.u. Partisiz.
pirqisizlik
: a.u. Parüsizlik.
pirsent
: r. Yüzde.
pirsentlik
: r.u. Yüzdeli.
pirsentsiz
: r.u. Yüzdesiz.
piruze
: f. Firuze.
pisent
: f. U pisent qilmaydu – O aldırmıyor.
pisiq
: a. Bozukluk, ahlak bozukluğu.
pisingngide
: Pisingngide külmek – Sessizce gülmek.
pisirlash
: Fısıldama.
pistan
: r. Kapsül. Pistan chaqquch – Vurucu.
pistek
: Cüce, bodur, bücür; bk. pindek.
piwa
: r. Bira. Piwa zawuti – Bira fabrikası.
piwaxana
: r.f. Birahane.
pishang
: Manivela.
pishe
: ağ. Biraz, az. Pishe pul ber – Biraz para ver.
pishep
: ağ. İç sürdürme.
pishermek
: ağ. bk. pushurmaq.
pishiq
: bk. pishshiq.
pishildash
: Sık sık nefes alma; pofurdama.
pishildimaq
: Sık sık nefes almak; pofurdamak.
pishildurmaq
: Bükmek, burmak.
pishildurush
: Bükme, burma.
pishish
: Olgunlaşma, kemale erme, olma 2. Pişme, yanma.
pishit
: bk. pit.
pishkel
: Talihsiz.
pishkellik
: Talihsizlik.
pishqan
: Olgun, olmuş, ergin 2. Pişmiş.
pishqanliq
: Olgunluk, erginlik 2. Pişmişlik, pişme hali.
pishlaq
: Süzme yoğurt, log peyniri.
pishmaq
: Olgunlaşmak, ermek, kemale ermek. Alma pishti – Elma olgunlaştı. Ashliqlar pishti – Tahıl olgunlaştı. 2. Pişmek, yanmak.
pishman
: f. ağ. bk. pushayman.
pishmighan
: Ham, olmamış, yeşil 2. Pişmemiş, ham.
pishshighlash
: Sağlamlaştırma.
pishshighlimaq
: Sağlamlaştırmak. Pishshighlap ishlimek – İyi nitelikte işlemek; özenerek işlemek.
pishtköz
: Çekik göz.
pishtlik
: Bitli; bk. pitlik.
pit
: Bit, böcek. Taxta piti – Tahta kurusu, tahta biti. Kéwez piti – Tütün biti. Ishtpiti – Kene, sakırga.
pitiqlash
: Kaynama, köpürme.
pitiqlimaq
: Kaynamak, köpürmek.
pitildimaq
: Bağırıp çağırmak.
pitir
: a. Fitre. Pitir sadiqisi – Fitre sadakası. Pitir bermek – Fitre vermek.
pitira
: bk. pitra.
pitirangghu
: Dağınık. Pitirangghu bolup ketmek – Dağınık oluvermek.
pitirangghuluq
: Dağınıklık.
pitirash
: Dağılma.
pitirimaq
: Dağılmak.
pitirlash
: Çırpınma.
pitirlimaq
: Çırpınmak.
pitlik
: Bitli.
pitne
: a. Fitne. Pitne adem – Fitne arayan adam. Pitne salmaq – Araya fitne sokmak.
pitne-ighwa
: a. Fitne ve igvâ.
pitne-pasat
: a. Fitne ve fesat.
pitne-pasatliq
: a.u. Fitne ve fesat hali.
pitnichi
: a.u. Fitne yapan kimse; fitneci.
pitnichilik
: a.u. Fitne hali, fitnecilik.
pitnixor
: a.f. bk. pitnichi.
pitnixorluq
: a.f.u. bk. pitnichilik.
pitra
: Saçma.
piyade
: f. Piyade. Piyade esker – Piyade asker.
piyale
: f. Piyale, çay içilen kase.
piyaz
: f. Soğan.
piyonér
: r. İzci. Piyonérlar sariyi – İzciler sarayı.
plan
: r. Plan. Besh yilliq plan – Beş yıllık plan.
planchanliq
: r.u. Planlı.
planlash
: r.u. Planlama.
planlighuchi
: r.u. Planlayıcı, planlayan.
planliq
: r.u. Planlı.
planlimaq
: r.u. Planlamak.
plansiz
: r.u. Plansız.
plansizliq
: r.u. Plansızlık.
plastinka
: r. Plak.
plénum
: r. Plenom, genel toplantı; bk. qurultay.
pochaq
: Nohut, burçak. Pochighimiz pishmeydu – Geçinenleyiz; birbirimize uyumuyoruz.
pochi
: ç.u. 1. Topçu 2. mec. Yalancı.
pochiliq
: ç.u. Yalancılık.
pochta
: r. Posta. Pochta sandughi – Posta sandığı.
pochtalyon
: r. Postacı.
pochtixana
: r.f. Postahane, postane.
pochtikesh
: r.f. bk. pochtalyon.
podaq
: bk. pordaq.
podpolkownik
: r. Yarbay.
poéma
: r. Manzume, poem.
poéziye
: r. Şür, nazım.
pogon
: r. Apolet.
pojang
: ç. Havai fişek. Pojang atmaq – Havaî fişek atmak.
pojangza
: ç. Havaî fişek.
pokan
: Toxu pokini – Tavuk kursağı. Uyalghinidin pokandek qizirip ketti – Utandığından kıpkırmızı oluverdi.
pokanchi
: Kasap işçisi.
pokanchiliq
: Kasap işçiliği.
pokla
: Pokla chüshmek – Pat diye düşmek.
pokuldash
: bk. pokuldimaq.
pokuldimaq
: Yüregim pokuldap turuptu – Kalbim korkudan küt küt atıyor.
pokunchi
: Bu, o, şu.
poq
: Bok, gübre, necaset.
poqaq
: Kursak 2. Guatır (boğazda şişkinlik yapan bir hastalık).
pol
: Döşeme, parke döşeme.
polashqan
: Solgun, solmuş.
polashmaq
: Solmak.
polat
: Çelik. Polat quyudighan zawut – Çelik fabrikası. Polattek tawlanghan – Çelik gibi tavlanmış.
poldurung-poldurung
: Bol, bol, pek çok. Barida poldurung-poldurung, yoqida qarap olturung – d. Var olduğunda bol bol ye, yok olduğunda aç otur.
Polek
: r. Polonyalı, Leh. Polek xelqi – Polonya halkı. Polek tili – Leh dili.
polk
: r. Alay. Atliq polk – Atlı alayı.
polkownik
: r. Albay.
polo
: f. Pilav.
polushush
: Solma.
pom
: İri parça, kütle, yığın, kesek, külçe 2. Sınır (hudut) işareti.
pomaza
: r. Pazen, dimi bezi.
pombilaq
: Tombul, şişman, tıknaz.
poméshchik
: r. Toprak ağası.
pomide
: ç. İşçi, kömür madenlerinde kömürü parçalayan işçi.
pomlash
: Kümeleme, yığın haline getirme.
pomlimaq
: Kümelemek, yığın haline getirmek.
pomnan
: u.f. Kabarık ekmek; kepekli kabarık tandır ekmeği.
pompaymaq
: Şişmek, kabarmak.
pompiyish
: Şişme, kabarma.
ponan
: ağ. Francala.
ponkit
: r. Nokta, yer. Mal doxturluq ponkiti – Veteriner yeri, baytarlık yeri.
pop
: r. Rus papazı.
popayka
: r. Kazak.
popuch
: Terlik.
popush
: bk. popuch.
popuza
: ç. Tehdit, gözdağı.
popuzichi
: ç.u. Şantajcı.
pordaq
: anat. 1. Erkeklerin cinksel organı. 2. Husye torbası 3. t. Fıtık.
porek
: Konca, gonca.
poroshok
: r.Toz. Chish tazilaydighan poroshok – Diş macunu; diş temizliği için kullanılan toz.
porpang
: Düz, dümdüz.
port
: r. Liman. Soda porti – Ticaret limanı. Herbiy port – Askerî liman.
portliq
: r.u. Limanlı. Portliq sheher – Liman şehri.
poruchik
: r. Subay.
poruq-poruq
: Taklidî ses. Kazan poruq-poruq kaynaydu – Kazan fokur fokur kaynıyor.
poruqlash
: Fokurdama.
poruqlimaq
: Fokurdamak.
porush
: Kutu, çekmece.
post
: f. Kabuk. Posti qélin – Kabuğu kalın.
postum
: Kürk, kışlık palto, gocuk.
poshkal
: Pide, çörek. Tuxum poshkal – Omlet.
pota
: Kuşak.
potey
: ç. Küçük kale.
potla
: Buncukküpe.
poyiz
: r. Tren, katar.
pozitsiye
: r. Tutum, pozisyon. Dostluk pozitsiyeside bolmaq – Dostluk tutumu içinde bulunmak; dostça davranmak.
pöngzek
: Top.
pöpüchek
: Saç tutamı, perçem.
pöpük
: Saçak.
pöre
: Börek.
pöze
: Talaş, eğinti.
praktika
: r. Pratik.
praktikantliq
: r.a. Araştırıcılık.
Prawoslawiye
: İt. Ortodoks dini.
prézidént
: r. Başkan, cumhurbaşkanı.
prézidéntliq
: r.u. Başkanlık.
prézidium
: Ck Prezidyum; başkanlık heyeti.
prikazchik
: r.u. Tezgahtar, satıcı.
primus
: r. Gaz ocağı.
prinsip
: r. Prensip, ilke, esas, umde.
prinsipal
: r. Prensipal. Prinsipal mesile – Prensipal mesele.
prinsipalliq
: r.u. Prensiplilik.
prinsipliq
: r.u. Prensiplilik, esas itibariyle.
profésor
: r. Profesör.
profésorluq
: r.u. Profesörlük.
programma
: r. Program, tüzük.
programmiliq
: r.u. Programlı. Programmiliq mesile – Programlı mesele.
prokuratura
: r. Savcılık.
prokuror
: r. Savcı.
prolétar
: r. Proleter.
prolétarliq
: Proleterlik.
Protéstant
: r. Protestan.
protéstantliq
: r.u. Protestanlık.
protokol
: r. Tutanak. Protokol yazmaq – Tutanak yazmak.
psixolog
: r. Psikolog.
psixologiye
: r. Psikoloji, ruh bilimi.
puchaq
: bk. purchaq.
puchqaq
: Kürk için kullanılan derinin parçası.
puchmaq
: Köşe. Puchmaqtiki dukan – Köşedeki dükkan.
puchuk
: Kısa ve kalkık burun 2. Kenar kırıklığı; kırılmadan dolayı hasıl olan eksiklik; gedik.
puchulash
: Ateşte kızartma.
puchulimaq
: Ateşte kızartmak. Qonaqni puchulimaq – Mısırı koçanı ile beraber korda pişirmek.
puchulmaq
: Gedilmek, kırılmadan dolayı hasıl olan eksiklik. Bisi puchulup ketken palta – Ağzı gedilmiş balta.
puchulush
: Gedilme.
puxar
: Zevk, lezzet, haz. Puxurum qanmidi – Zevkine doymadım.
puxra
: a.l. Tebaa, uyruk, vatandaş, yurttaş. An'gliye puxrasi – İngiltere vatandaşı. 2. Sakin, oturan. Sheher puxrasi – Şehir sakini; şehirli.
puxraliq
: a.u. Vatandaşlık, yurttaşlık.
puxta
: f. Sağlam, esaslı, itinalı, titiz. Puxta adem – Sağlam ve titiz adam.
puxtilash
: f.u. Sağlamlaştırma, özen gösterme.
pukey
: ç. Tezgah, satıcı tezgahı.
pukunchi
: Bu, o, şu.
puqurash
: Kabarma, yükselme, havalanma, uçma, kopma.
puqurimaq
: Kabarmak, yükselmek, havalanmak, uçmak, kopmak. Shamaldin puqurighan qar – Fırtına ile kopmuş kar.
pul
: f. Para.
pulang-salang
: Büksül, dolambaçlı, yılankavi.
pulanglimaq
: Sallanmak, ırgalanmak, yalpalanmak.
pulat
: bk. polat.
puldar
: f. Paralı, zengin. Puldar adem – Paralı adam.
pulluq
: f.u. bk. puldar.
pulsiz
: f.u. Parasız.
pulsizliq
: f.u. Parasızlık.
pultaymaq
: Çıkmak, kendini sarkıtmak, görünmek.
pulus
: bot. Yabani tarçın.
pung
: ç. 1. Çin ağırlık ölçü birimi, yaklaşık 0,35 gram. 2. Alan ölçü birimi, yaklaşık 66 m.
puraq
: Koku. Puraq bermek – Koku vermek. Xush puraq – Hoş koku. Yaman puraq – Kötü koku. Sésiq puraq – Pis koku. Köyük purughi – Yanık dumanı.
puraqliq
: Kokulu.
puras
: Koklama 2. Kokma.
purat
: Parche-purat – Parça, irili ufaklı.
puratmaq
: (purumaq'tan) Koklatmak.
purbash
: zool. İspinoz.
purchaq
: Nohut, bezelye. Jangdu purchaq – Soya (fasulyesi). Mash purchaq – Fasulye. Ash purchaq – Yemek fasulyesi.
purghen
: f. Kederli, elemli, üzgün, mahzun, üzüntülü.
purzhina
: r. Yay, zemberek.
purzhiniliq
: r.u. Yayh, zemberekli.
purquldilmaq
: Burnundan görültü ile soluk almak, puflamak.
purqumaq
: Horuldamak, horlamak.
purqurimaq
: Buram buram çıkmak.
purqurutuwetmek
: Tozlandırıvermek, toz içinde bırakmak, ise tutmak, islemek.
purqurutuwétish
: Tozlandırıverme, toz içinde bırakma, ise tutma.
purqush
: Horuldama, horlama.
purlashqan
: Ezik, mıncık mıncık, buruşuk, kırışık.
purlashmaq
: Buruşmak, kırışmak.
purlushush
: Buruşma, kırışma.
purnem
: f. Nemli, rutubetli. Közüm purnem – Gözüm yaşlı.
purset
: a. Fırsat. Pursettin paydilanmaq – Fırsattan faydalanmak.
pursetperest
: a.f. Fırsatçı.
pursetperestlik
: a.f.u. Fırsatçılık.
pursetwaz
: a.f. bk. pursetperest.
pursetwazliq
: a.f.u. bk. pursetperestlik.
purtumshuq
: zool. Ekin kargası.
puruch
: Kesim, kırpma, kesme.
purumaq
: Koklamak 2. Kokmak.
purush
: f. Satıcı, tezgahtar. Chaypurush – Çay satıcısı.
purutush
: Koklatma.
pustanchi
: Bu, o, şu 2. Felan.
pushayman
: f. Pişman. Pushayman yémek – Pişman olmak.
pushqurmaq
: Kişnemek.
pushman
: f. bk. pushayman.
pusht
: f. 1. Sırt, arka 2. Belkemiği. Pushtidin tamghandek – Aslının aynısı; Aslının bir parçası gibi.
pushtang
: Mesnet, destek.
Pushtu
: f. Afgan dili; Afganistan'ın devlet dili. Pushtu tili – Afgan dili.
pushuq
: Ich pushughi – Can sıkıntısı.
pushuldash
: Fosurdama, pofurdama, sık sık nefes alma.
pushuldimaq
: Fosurdamak, pofurdamak, sık sık nefes almak.
put-qol
: El ve ayak. Put-qolum baghlinip qaldi – El ve ayağım bağlandı; Çaresiz, faaliyet edemeyecek bir durumdayım.
puta
: bk. pota.
putaq
: Budak.
putaqlash
: Kol halinde ayrılma; dallanma.
putaqliq
: Budaklı. Putaqliq taxta – Budaklı tahta.
putaqlimaq
: Kol halinde ayrılmak; dallanmak.
putash
: Budama, budak kesme.
putbol
: r. Fotbol.
putbolchi
: r.u. Fotbolcu.
putimaq
: Budamak, budak kesmek.
putlashmaq
: Ayağı sürçmek; ayağı takılmak.
putlikashang
: Engel, güçlük.
putluq
: Ayaklı. Tört putluq bolup qonaqliqning arisi bilen mangdim – Dört ayaklı olarak mısır tarlası içinden yürüdüm.
-puzul
: ç. Ashpuzul – Lokanta.
puzur
: a. Güzel, şirin, sevimli.
püchek
: Boş, çekirdeksiz. Püchek adem – Boş adam.
pücheklik
: Boş ve zayıflık; cılızlık 2. mec. Alçaklık, görgüsüzlük.
püdek
: Esme, esinti 2. Islık, ötme, ötüş.
püdesh
: Üfleme 2. Esme, esinti 3. Islık, ötme, ötüş, ıslık çalma.
püdimek
: Üflemek 2. Esmek, esinti 3. Islık, ötmek, ıslık çalmak.
püdüwetmek
: Üflemek, üfleyivermek.
püdüwétish
: Üfleme, üfleyiverme.
püklesh
: Kıvırma, katlama, bükme.
püklimek
: Kıvırmak, katlamak, bükmek.
pükmek
: Bükmek, katlamak, kıvırmak. Tiz pükmek – Diz çökmek, eğilmek. Könglüngge püküp qoy – Aklında olsun.
püküsh
: Bükme, katlama, kıvırma.
pülesh
: Esme, üfleme.
pülimek
: Esmek, üflemek.
pürkenchük
: Omuzluklu başlık; çocuk başlığı.
pürlengke
: Fırfır, farbala, kıvrım. Pürlengke köynek – Fırfır gömlek.
pürlesh
: Kıvırma.
pürlimek
: bk. pürmek.
pürme
: Fırfır, farbala, kıvrım.
pürmek
: Kıvırmak.
pürük
: Buruşuk.
pürüsh
: Kıvırma.
pürüshkek
: Kolay buruşan.
pürüshkeklik
: Kolay buruş buruş olma hali.
pürüshmek
: Buruşmak.
pürüshüsh
: Buruşma.
pütermek
: Bitirmek.
pütey
: Kapalı, çıkmaz. Pütey neyche – Kapalı borucuk.
püteyleshmek
: Kapalı hale gelmek.
püteylishish
: Kapalı hale gelme.
pütkenlik
: Yetkinlik, eksiksizlik, bitmiş olma hali.
pütkiche
: Bitene kadar.
pütkü
: tar. 1. Liste 2. Mektup.
pütküchi
: tar. Yazan, katip.
pütkül
: Bütün, tüm, hepsi. Pütkül yer yüzi – Bütün yer yüzü.
pütmes-tügümes
: Bitmez tükenmez.
pütük
: tar. Mektup.
pütükchi
: tar. Yazıcı, katip.
pütüm
: Anlaşma, mütareke, ateşkes.
pütün
: Bütün, tüm, tümü.
pütün-sürük
: Tam, tüm, bütün. Pütün-sürük bir qoy göshi – Bütün bir koyunun eti.
pütünlesh
: Bütünleme.
pütünley
: Büsbütün, tamamıyla, bütün bütün.
pütünlimek
: Bütünlemek.
pütünlük
: Bütünlük. Térritoriye pütünlügi – Toprak bütünlüğü.
pütürmek
: Bitirmek.
pütürüwetmek
: Bitirivermek.
pütürüwétish
: Bitiriverme.
pütürüsh
: Bitirme.
rabat
: tar. Mola verilen saray (avlu).
rabite
: a. tar. Rabıta, bağlantı, irtibat.
radist
: r. Radyotelgrafça.
radiyator
: r. Radyatör.
radiyo
: r. Radyo. Radiyo anglighuchi – Radyo dinleyici.
radiyochi
: r.u. Radyotelgrafça.
radiyogramma
: r. Radyogram.
radiyolashmaq
: r.u. Radyo tesisi koymak.
radiyolashturmaq
: r.u. (radiyolashmaq'tan) Radyo tesisi koydurmak.
radiyostansiye
: r. Radyo santrali.
radiyotéxnika
: r. Radyoteknik.
radiyus
: r. mat. Yarıçap, nısıf kutur.
rahet
: a. 1. Zevk, lezzet, haz 2. Rahat, huzur.
rahetbexsh
: a.f. Rahat, huzur.
rahetlendürmek
: a.u. Rahat ettirmek, huzur vermek, zevklendirmek.
rahetlenmek
: a.u. Rahatlanmak.
rahetlik
: a.u. Rahatlık.
rahetlinis
: a.u. Rahatlanma.
rahetsiz
: a.u. Rahatsız, huzursuz, zevksiz.
rahetsizlik
: a.u. Rahatszlık, huzursuzluk, zevksizlik.
rahip
: a. Rahip.
raja
: ağ. Mıknatıs.
rakéta
: r. Roket, füze. Rakéta élip yürgüchi – Taşıyıcı roket.
ramizan
: a. Ramazan. Ramizan héyti – Ramazan bayramı.
ramka
: r. Çerçeve.
rana
: a. bot. 1. Sarı yabancı gül 2. mec. Sevimli, güzel. 3. Rana (özel kadın adı).
raport
: Rapor.
ras
: f. bk. rast.
rasa
: Hakiki, gerçek, fiili, mevcut, bizzat, tam. Ishning rasa qizghin waxtida – İşin tam doruğunda iken. Qonaq rasa pishiptu – Mısır gerçekten olmuş.
rasxot
: r. Masraf, gider.
rasla
: Gerçekten, oldukça, gayet.
raspiska
: r. Makbuz, alındı, borç senedi.
rast
: f. Gerçek, hakiki, doğru, inanılır. Rast xewer – Hakikî haber. Rastini éytqanda – Gerçekten. Rast éytimen – Gerçeği söylüyorum.
rastgöy
: f. Dürüst, gerçekçi, doğru sözlü.
rastgöylik
: f.u. Dürüstlük, gerçekçilik, doğru sözlülük.
rastida
: f.u. Gerçekten, doğrusu.
rastla
: f.u. Gerçekten, yerinde, tam zamanında.
rastlanmaq
: f.u. 1. Doğrulanmak 2. Tamir edilmek 3. Yoluna konulmak; düzenlenmek.
rastlash
: f.u. 1. Tasdik etme; onaylama, doğrulama 2. Tamir etme, hazırlama 3. Yoluna konulma.
rastliq
: f.u. Doğruluk, gerçeklik, samimilik. Rastliq bilen – Doğru olarak, samimî olarak.
rastlimaq
: f.u. 1. Tasdik etmek, onaylamak, doğrulamak 2. Tamir etmek, hazırlamak 3. Yoluna konulmak.
rawa
: f. Caiz, makbul, meşru. Rawa körmek – Meşru görmek. Hajitim rawa boldi – İhtiyacım halloldu; ihtiyacım giderildi.
rawach
: bot. Ravent.
rawaj
: f. Gelişme, ilerleme, inkişaf. Rawaj tapmaq – Gelişmek; ilerlemek.
rawajlandurmaq
: f.u. (rawajlanmaq'tan) Geliştirmek, ilerletmek.
rawajlandurulmaq
: f.u. Geliştirilmek.
rawajlandurush
: f.u. Geliştirme, ilerletme.
rawajlanmaq
: f.u. Gelişmek, ilerlemek, inkişaf etmek.
rawaq
: f. Çadır, otak.
rawan
: f. Yürürlükte olmak, geçmek. Rawan bolmaq – Yürürlükte olmak.
rawanlik
: f.u. Yürürlükte olmak.
rawap
: Bir tür çalgı aleti.
rawapchi
: f.u. Çalgıcı.
rawiy
: a. Hikâyeci.
rawiyan
: f. Hikâyeci, anlatan.
ray
: a. Durum, istek. Hawa rayi – Hava durumu. U momayning rayini qayturushqa pétinalmidi – O ninenin isteiğini geri çevirmeye cüret edemedi.
rayon
: r. Bölge. Herbiy rayon – Askerî bölge.
rayonluq
: r.u. Bölge, bölgeye ait, bölgesel. Rayonluq komitét – Bölge komitesi.
razi
: a. Razı.
razilashmaq
: Vedalaşmak, ayrılmak.
raziliq
: a.u. Rıza, mutabakat. Men ata-anamning razilighini aldim – Ben ataanamın rızasını aldım.
raziliqsiz
: Rıza olmama hali.
razilishish
: a.u. Vedalaşma, ayrılma.
razimen
: a.f. Hoşnut, memnun.
razwétkichi
: r. Keşifçi, istihbaratçı.
Reb
: a. Tanır. Ya Rebbim – Ya Rabbım.
reddiye
: a. Reddiye, itiraz.
reh
: f. Yol, hat.
rehber
: f. Rehber.
rehberlik
: f.u. Rehberlik.
rehbiriy
: f. Rehberlik eden. Rehbiriy orunlar – Rehberlik eden kurumlar. Rehbiriy xadim – Rehberlik eden kimse; lider.
rehimdar
: a.f. Acıyan, şefkatli.
rehimdarliq
: a.f.u. Acıma hali; şefkatli olma hali.
rehimdil
: a.f. Merhametli, acıyan, şefkatli.
rehimdillik
: a.f.u. Merhametlilik, şefkatlilik, yumuşak yüreklilik.
rehimlik
: a.u. Merhametli, şefkatli.
rehimsiz
: a.u. Merhametsiz, şefkatsiz, acımasız. Rehimsiz adem – Acımasız adam.
rehimsizlik
: a.u. Merhametsizlik, şefkatsizlik, acımasızlık.
rehman
: a. Rahman.
rehmet
: a. Teşekkür. Atanggha rehmet – Babana teşekkür; çok teşekkürler. Rehmet éytmaq – Teşekkür söylemek. Rehmet yamghuri – Rahmet yağmuru. Xuda rehmet qilsun – Tanır esirgesin, Tanrı korusun.
rehmetlik
: a.u. Rahmetli. Anam rehmetlik – Annem rahmetli.
rehmiti
: a. Rahmetli. Atang rehmiti – Baban rahmetli.
rehne
: a. Rehin. Rehne bermek – Rehine koymak. Rehne qilmaq – Rehin tutmak.
rex
: f. Kumaş.
rexmet
: f. bk. rehmet.
rext
: f. bk. rex.
reis
: a. Reis, başkan.
reislik
: a.u. Reislik, başkanlık. Reislik qilghuchi – Reislik eden. Reislik qilmaq – Reislik etmek.
reket
: a. Rek'at.
reqem
: a. Rakam, sayı, numara.
reqemlesh
: a.u. Numaralama.
reqemlik
: a.u. Numaralı.
reqemlimek
: a.u. Numaralamak.
reqip
: a. Rakip.
reqiplik
: a.u. Rekabet.
relle
: Can sıkıntısı, sıkıntı, kızgınlık, gücenme.
rem
: a. Fal. Rem kitabi – Fal kitabı.
remchi
: a.u. Falcı.
remetlik
: a.u. Rahmetli, merhum.
remiti
: a.f. bk. rehmetlik.
remmal
: a. Büyücü, üfürükçü.
remmalliq
: a.u. Büyücülük, üfürükçülük.
remz
: a. Simbol, belge, şifre.
rende
: f. Rende. Rende salmaq – Rendelemek.
rendilesh
: f.u. Rendeleme.
rendiligüchi
: f.u. Rendeleyen, rendeleyici.
rendilimek
: f.u. Rendelemek.
rene
: f. Güceniklik, dargınlık, kırgınlık, rencide.
reng
: Renk. Béghir reng – Kahverengi. Polat reng – Çelik renk. Jigher reng – Kahverengi. Cheyze reng – Patlıcan rengi, mor. Xurma reng – Hurma renk. Qaramtul reng – Karamsı renk. Sériq reng – Sarı renk. Köküsh reng – Mavi renk. Kömüsh reng – Gümüş renk. Renggi öchüp ketti – Benzi kül gibi oldu. Renggi tatrighan – Benzi sararmış.
rengdar
: f. Renkli.
rengdarliq
: f.u. Renklilik.
rengdash
: f.u. Aynı renkte, aynı renkli.
rengdashliq
: f.u. Aynı renkte olma hali.
rengga-reng
: f. Rengarenk; bk. rengmu-reng.
renglenmek
: f.u. Boyanmak.
renglesh
: f.u. Boyama.
renglik
: f.u. Renkli. Altun renglik – Altın renkli.
renglimek
: f.u. Boyamak.
rengmu-reng
: f. Rengarenk.
rengmu-renglik
: f.u. Rengarenk olma hali.
rengsiz
: f.u. Renksiz.
rengwazliq
: f.u. Göz boyama. Rengwazliq qilmaq – Göz boyamak; aldatmak.
renjimek
: f.u. Gönül kırılmak, üzülmek.
renjish
: f.u. Gönlü kırılma, üzülme.
renjitish
: f.u. Üzme, gönlünü kırma.
renjitmek
: f.u. Üzmek, gönlünü kırmak.
repiq
: a. Arkadaş, yoldaş.
resetxana
: a.f. Rasathane.
reside
: f. Kemale erme; olgunlaşma. Reside bolmaq – Olgunlaşmak; kemale ermek, büyümek.
resim-yosun
: a.u. Kaide, anane, gelenek.
resimchi
: a.u. Ressam.
resimlik
: a.u. Resimli. Resimlik zhurnal – Resimli dergi.
resmen
: a. Resmen, resmî olarak.
resmiy
: a. Resmî. Resmiy rewishte – Resmî halde.
resmiyet
: a. Resmiyet.
resmiyetchi
: a.u. Formalist, şekilci.
resmiyetchilik
: a.u. Şekilcilik, formalizm, biçimcilik.
resmiyleshmek
: a.u. 1. Kanunlaşmak 2. Biçimlenmek, şekillenmek.
resmiyleshtürmek
: a.u. (resmiyleshmek'ten) 1. Kanunlaştırmak 2. Şekillendirmek, biçimlendirmek.
resmiylishish
: a.u. 1. Kanunlaşma 2. biçimlenme, şekillenme.
ressam
: a. Ressam.
ressamliq
: a.u. Ressamlık. Ressamlik qilmaq – Ressamlık yapmak.
reste
: f. Pazar. Kitap restisi – Kitap satış yeri.
resul
: a. Resul, elçi, peygamber.
reswa
: a. Rezil. Reswa bolmaq – Rezil olmak. Reswamni chiqardi – Rezil etti.
reswachiliq
: a.u. Yüzkarası, rezalet, ayıp.
reswagerchiliq
: a.f.u. bk. reswachiliq.
reswaliq
: a.u. bk. reswachiliq.
resht
: f. İplik, bağ. Köngül reshti – Gönül bağı, sevgi bağı.
retlesh
: Düzenleme, çeki düzen verme.
retligüchi
: Düzenleyen, çeki düzen veren.
retlik
: Düzenli. Kiyimliri retlik – Elbiseleri düzenli.
retlimek
: Düzenlemek, çeki düzen vermek.
retsiz
: Düzensiz.
retsizlenmek
: Düzensizlenmek; karışık hale gelmek.
retsizlik
: Düzensizlik.
reweq
: a. bk. rawaq.
rewende
: f. Seyyar satıcı.
rewendichilik
: f.u. Seyyar satıcılık. Rewendichilik qilmaq – Seyyar satıcılık yapmak.
rewish
: Suret, kılık 2. Görünüş, tavır 3. gr. Zarf.
rewishdash
: f.u. Zarf fiili, gerundium.
reyhan
: f. bot. Fesleğen, bazillik.
rezende
: f. Nezle.
rezgi
: f. Zayıf, güçsüz.
rezil
: a. Rezil.
rezilane
: a.f. Alçakça, namussuzca, rezil bir şekilde.
rezillik
: a.u. Rezillik.
rezm
: a. İma, kinaye, imalı söz.
réaktiw
: r. Reaktif. Réaktiw ayropilan – Reaktif uçak.
réalistik
: r. Realist, gerçekçi.
réalizm
: r. Realizm, gerçekçilik.
réallashmaq
: r.u. Gerçekleşmek.
réallashturmaq
: r.u. (réallashmaq'tan) Gerçekleştirmek.
réallashturush
: r.u. Gerçekleştirme.
réalliq
: r.u. Realite, hakikat.
rézhissor
: r. Rejisör, yönetici.
rézhissorluq
: r.u. Rejisörlük. Rézhissorluq qilmaq – Rejisörlük yapmak.
rékord
: r. Rekor. Rékord qoymaq – Rekor kırmak.
rékordchi
: r.u. Rekormen.
rékordliq
: r.u. Rekor.
réktor
: r. Rektör.
rélis
: r. Ray.
rémont
: r. Onarım. Rémont qilmaq – Onarmak.
rémontlatmaq
: r.u. (rémontlimaq'tan) Onartmak.
rémontlimaq
: r.u. Onarmak, tamir etmek.
rémontlitish
: Onartma.
répétitsiye
: r. Oyun provası.
réwizionist
: r. Revizyon eden kimse.
réwiziye
: r. Teftiş, kontrol. Réwiziye komissiyisi – Kontrol ekibi.
réwiziyonizm
: r. Revizyon, kontrol.
rézalet
: a. Alçaklık, rezalet.
réze
: f. İnce, küçük, rize.
rézénke
: r. Lastik. Rézénke ayaq kiyimi – Lastik ayakkabı. Rézénke sanalti – Lastik sanayi.
riaye
: a. Riayet, saygı, itibar, önem. Iqtisatqa riaye qilish kérek – Ekonomiye önem vermek lazım; Tasarrufa önem vermek lazım. Intizamgha riaye – Kılmak intizama saygılı olmak. Taziliqqa riaye qilish – Temizliğe önem vermek.
riayesiz
: a.u. Saygısız.
riayesizlik
: a.u. Saygısızlık.
riwayet
: a. Rivayet. Riwayet qilmaq – Hikâye anlatmak, anlatmak.
riwayetchi
: a.u. Sözcü, hikâyeci, anlatan.
righbet
: a. Rağbet.
righbetlendürmek
: a.u. Tevşik etmek, isteklendirmek.
righbetlendürüsh
: a.u. Teşvik etme, isteklendirme.
righbetlenmek
: a.u. İlgilenmek, alakalanmak.
righbetsiz
: a.u. Rağbetsiz.
rija
: a. Rica. Rija qilmaq – Rica etmek.
rije
: f. Çekül, şakul.
riqabet
: a. Rekabet. Riqabet qilmaq – Rekabet etmek.
riqabetchi
: a.u. Rakip.
riqabetchilik
: a.u. bk. riqabet.
riqabetlishish
: a.u. Rekabet etme, yarışma.
risale
: a. Risale.
riyakarliq
: a.f.u. Riyakârlık, ikiyüzlülük.
riyaset
: a. Riyaset.
riyasetchilik
: a.u. Riyaset etme hali. Riyasetchilik qilmaq – Riyaset etmek.
riyazet
: a. Çilecilik; nefsin isteklerini kırma; riyazet.
riyazetchi
: a.u. Çileci.
riza
: a. Rıza. Riza bolmaq – Rıza olmak.
rizaliq
: a.u. Rıza olma hali.
riziq
: a. Rızk.
ro
: bk. chiwin.
robiro
: f. Karşıda.
rodu
: bk. rodupay.
rodulashmaq
: Beceriksiz olmak, iktidarsız olmak, dermansız olmak.
rodupay
: f. Beceriksiz, iktidarsız, dermansız.
roh
: a. Ruh, moral. Rohim kötürüldi – Moralim yükseldi. Rohingni chüsherme – Moralini kaybetme. Dadamning rohi razi bolsun – Babamın ruhu şad olsun. Rohiy késel – Ruh hastalığı.
rohaniy
: a. Ruhanî.
rohaniylar
: Ruhanîler.
rohaniylik
: a.u. Ruhanîlik.
rohen
: a. Ruhî, manevî. Men rohen tinchlandim – Canım rahatladı; Gönlüm emin oldu.
rohiy
: a. Ruhî. Rohiy késel – Ruh hastalığı.
rohlandurghuch
: a.u. Moral veren.
rohlandurghuchi
: a.u. Moral veren.
rohlandurmaq
: a.u. Moralini yükseltmek.
rohlandurush
: a.u. Moralini yükseltme.
rohlanghan
: a.u. Morali yükselmiş.
rohlanmaq
: a.u. Neşelenmek, canlanmak.
rohluq
: a.u. Morali yüksek. Üstün rohluq – Yüksek morali olan.
rohsiz
: a.u. Cansız, hissiz, durgun.
rohsizlandurmaq
: a.u. (rohsizlanmaq'tan) Moralini çökertmek; durgun hale getirmek.
rohsizlanmaq
: a.u. Ümidini kaybetmek; morali bozulmak.
rohsizliq
: a.u. Gevşeklik, cansızlık, durgunluk.
rohsizlinish
: a.u. Ümidini kaybetme, morali bozulma.
rol
: r. Rol. Rol oynimaq – Rol oynamak.
romal
: f. Başörtüsü.
roman
: r. Roman. Tarihiy roman – Tarihî roman.
romanchi
: r.u. Romancı.
romans
: r. Romans.
romantik
: r. Romantik.
romantizm
: r. Romantizm.
romka
: r. Kadeh.
ronaq
: a. Güzel, letafet, yakışıklı.
ronaqliq
: a.u. Güzellik, yakışıklılık.
roshen
: f. Açık, parlak. Pikringiz roshen boldi – Fikriniz açık oldu.
roshenlenmek
: f.u. Aydınlanmak, açıklanmak.
roshenleshmek
: f.u. bk. roshenlenmek.
roshenleshtürmek
: f.u. (roshenleshmek'ten) Aydınlatmak; açığa kavuşturmak.
roshenleshtürüsh
: f.u. Aydınlatma; açığa kavuşturma.
roshenlimek
: f.u. Açıklamak, aydınlatmak.
rota
: r. Bölük. Rota komandiri – Bölük komutam.
roy
: f. Yüz, çehre, sima.
royal
: r. Kuyruklu piyano.
royap
: f. Royapqa chiqmaq – Gerçekleşmek.
royxet
: f. Liste. Royxetke almaq – Listeye almak.
roza
: a. Oruç. Roza tutmaq – Oruç tutmak.
rozghar
: f. Ekonomi.
rozi
: f. Kısmet, nasip, kader.
rozname
: f. tar. Günlük ihbariye.
rubayi
: a. Rubai.
ruh
: a. bk. roh.
rux
: f. Çinko.
ruxset
: a. Ruhsat, izin. Ruxset bermek – İzin vermek. Ruxset qiling – İzin verin. Ruxset étilmigen – İzin verilmemiş.
ruxsetname
: a.f. Ruhset-name; izin name.
ruxsetsiz
: a.u. Ruhsatsız, izinsiz.
rujek
: Pencere.
Rum
: Rum.
rummal
: bk. romal.
Rus
: Rus. Rus tili – Rus dili.
rus
: ağ. Doğru, düz; bk. tüz.
Rusche
: Rusça.
Ruslashmaq
: Ruslaşmak.
Ruslashturmaq
: (Ruslashmaq'tan) Ruslaştırmak.
Ruslashturush
: Ruslaştırma.
-sa
: Şart eki. Barsa – Varsa. Oqusa – Okusa.
saadet
: a. Saadet.
saadetlik
: a.u. Saadetti. Saadetlik turmush – Saadetli hayat (geçim).
saadetmen
: a.f. Saadetli.
saadetsiz
: a.u. Mutsuz, bahtsız.
saadetsizlik
: a.u. Mutsuzluk, bahtsızlık.
saba
: a. Sabah yeli.
sabiq
: a. Sabık, eski, geçmiş.
sabit
: a. Sabit. Sabit bolmaq – Sabit olmak.
sachbagh
: bk. chachbagh.
sachqan
: bk. chashqan.
sachma
: bk. chachma.
sachmaq
: bk. chachmaq.
sachrash
: bk. sachrimaq.
sachrimaq
: bk. chachrimaq. U ornidin sachrap turdi – O yerinden fırladı.
sachtarash
: bk. satirash.
sachtarashxana
: bk. satirashxana.
sada
: a. Ses, yankı. Muzika sadaliri – Saz sesleri. Eks sada – Yankı.
sadaqet
: a. Sadakat.
sadaqetlik
: a.u. Sadık olma hali.
sadaqetsiz
: a.u. Sadık değil, sadakatsiz.
sadaqetsizlik
: a.u. Sadık olmama hali; sadakatsizlik.
sadamat
: ağ. Deli, ruh hastası; bk. sarang ve rohiy késel.
sadde
: f. Sade, basit. Sade adem – Basit adam.
saddidil
: f. Saf, kalbi temiz.
saddidillik
: f.u. Saflık, kalbi temizlik.
saddilashmaq
: f.u. Sadeleşmek, basit olmak.
saddilashturmaq
: f.u. (saddilashmaq'tan) Sadeleştirmek.
saddiliq
: f.u. Sadelik, basitlik, saflık. Saddiliq qilmaq – Saf olmak.
sade
: ağ. Karaağaç; bk. qarayaghach.
sadigha
: a. bk. sediqe. Sadighang kétey – Şirin, sevimli, cana yakın, cici, sevgili.
sadiq
: a. Sadık, sadakatli.
sadiqane
: a.F, Sâdıkane, sadakatle.
sadiqliq
: a.u. Sadakat, dürüstlük, doğruluk, bağlılık. Sadiqliq körsetmek – Bağlılık göstermek.
sadir
: a. Vuku, meydana gelmek. Sadir bolmaq – Vuku olmak. Xataliq sadir boldi – Hata oldu.
saet
: a. Saat. Asma saet veya tam saiti – Duvar saati. Jarangliq saet – Çalar saat. Qol saet – El saati. Yanchuq saet – Cep saati. Saetni burimaq – Saati kurmak. Saet nechche? – Saat kaç? Saiti kelgende bolur – Zamanı geldiğinde olur. Saitide kelding – Zamanında geldin. Waxti-saiti yétiptu – Zamanı gelmiş.
saetchi
: a.u. Saatçi.
saetlik
: a.u. Saatlik. Bir saetlik yer – Bir saatlik yer; bir saatlik yol.
saetmu-saet
: Saatı saatına.
saetsazliq
: a.f.u. Saatçilik.
saglamlashturush
: Sağlamlaştırma.
sagha
: bk. sanga.
sagharmaq
: ağ. bk. sarghaymaq.
saghat
: a. ağ. bk. saet.
saghatqu
: ağ. bk. sarghatqu.
saghatmaq
: ağ. bk. sarghaytmaq.
saghaymaq
: ağ. bk. sarghaymaq.
saghdaq
: Yay.
saghdurmaq
: Sağdırmak.
saghdurush
: Sağdırma, sağdınş.
saghi
: ağ. bk. saghra.
saghish
: ağ. bk seghish.
saghlam
: Sağlam. Saghlam pikirlik – Sağlam fikirli.
saghlamlandurmaq
: (saghlamlanmaq'tan) Sağlamlaştırmak.
saghlamlandurush
: Sağlamlaştırma.
saghlamlanmaq
: Sağlamlaşmak.
saghlamlash
: Sağlamlama.
saghlamlashmaq
: Sağlamlaşmak.
saghlamlashturmaq
: (saghlamlashmaq'tan) Sağlamlaştırmak.
saghlamlashturulmaq
: Sağlamlaştırılmak.
saghlamlashturulush
: Sağlamlaştırılma.
saghlamliq
: Sağlamlık.
saghlamlimaq
: Sağlamlamak.
saghlamlinish
: Sağlamlaşma.
saghmaq
: Sağmak. Séghip almaq – Sağmak.
saghra
: Sağn.
saghsiz
: Sağlıksız, hastalı, sağlığı iyi değil.
saghsizliq
: Sağlıksızlık, hastalılık.
saghuch
: Sanmsı, açık sarı.
sahe
: a. Saha, yöre. Shu sahida – Şu sahada.
sahil
: a. Sahil, kıyı. Derya sahilida – Nehir kıyısında.
sahip
: a. Sahip.
sahipxan
: a.f. Ev sahibi.
sahipqiran
: a. tar. Sahib kıran, cihangir, fatih.
saxawet
: a. Sahavet. Xeyir saxawet – Hayır sahavet.
saxawetlik
: a.u. Cömert, eli açık.
saxawetsiz
: a.u. Aç gözlü, tamahkâr, doymaz.
saxawetsizlik
: a.u. Aç gözlülük, tamahkarlık, doymazlık.
saxchi
: bk. saqchi.
saxlash
: bk. saqlash.
saxlimaq
: bk. saqlimaq.
saxta
: f. Sahte, uydurma. Saxta höjjet – Sahte belge. Saxta qilmaq – Hile yapmak.
saxtilashturmaq
: f.U Sahte hale getirmek.
saxtilashturush
: f.u. Sahte hale getirme.
saxtipez
: f. Sahtekâr.
saxtipezlik
: f.u. Sahtekârlık.
sakindi
: Kalıntı, son damla.
saq-salamet
: u.a. Sağ selim.
saq-salametlik
: u.a.u. Sağ selim olma hali. Sak-salametlik sorimaq – Sağlığını sormak; hal hatır sormak.
saqaq
: ağ. Çene.
saqal
: Sakal. Aq saqal – 1) Toplumun büyüğü; lider 2) Ak sakallı, beyaz sakal.
saqalliq
: Sakallı.
saqalsiz
: Sakalsız.
saqalwash
: Uzun saçlı.
saqaymaq
: İyileşmek.
saqaymas
: İyileşmez, sağaltılmaz.
saqaytilish
: İyileştirilme, sağaltılma.
saqaytilmaq
: İyileştirilmek, sağaltılmak.
saqaytis
: İyileştirme.
saqaytmaq
: İyileştirmek, sağaltmak.
saqchi
: Karakol 2. Muhafız, bekçi.
saqchiliq
: Muhafızlık. Saqchiliq qilmaq – Muhafızlık yapmak. Saqchiliqta turmaq – Bekçi olmak; bekçilik yapmak.
saqiliq
: Saqiliq qazan – Bilyeli rulman.
saqiyma
: Şaka, latife.
saqquchi
: İnek sağıcı kadın. Süt saqquchi – İnek sağıcı kadın.
saqlanmaq
: Korunmak.
saqlash
: Koruma. Tinchliqni saqlash we mustehkemlesh – Barışı koruma ve istikrara kavuşturma.
saqlatmaq
: (saqlimaq'tan) Korutmak.
saqlighuchi
: Koruyucu.
saqliq
: Sağlık. Saqliqni saqlash ministirligi – Sağlık bakanlığı.
saqlimaq
: Korumak. Salametlikni saqlimaq – Sağlığı korumak. Yoshurup saqlimaq – Gizlemek. Saqlap qalmaq – Korumak, koruyabilmek.
saqlinish
: Korunma.
saqlinishliq
: Korunma hali.
saqlitish
: Korutma.
sal
: Sal; kereste salı.
salachi
: ağ. Simsar, tellal.
salahiyet
: a. Salahiyet, yararlılık, uygunluk, iktidar, yetenek, muteberlik, yetki. Héch qandaq ishqa salahiyiti yoq – Hiçbir işte yeteneği yok.
salahiyetlik
: a.u. Salahiyetli, yetenekli, yetkili.
salahiyetsiz
: a.u. Yetkisiz, yeteneksiz.
salahiyetsizlik
: a.u. Yetkisizlik, yeteneksizlik.
salaq
: Leke.
salaqliq
: Kirli, pis.
salam
: a. Selam. Salam xet – Selam ve sağlığı beyan eden mektup. Salam éytmaq – Selam söylemek. U sizge salam éytti – O size selam söyledi. U sizge salam dedi – O size selam söyledi. Sowgha-salamlar – Hediyeler.
salamet
: a. Selamet, esen. Salamet qalmaq – Esen kalmak. Salamet bolung – Esen olun. Saq-salamet – Sağ selim.
salametlendürmek
: a.u. Sağlıklı hale getirmek.
salametlendürüsh
: a.u. Sağlıklı hale getirme.
salametlenmek
: a.u. Sağlıklı hale gelmek.
salametlik
: a.U Esenlik, sağlık. Salametlikni saqlash – Sağlığı korumak.
salametlinish
: a.u. Sağlıklı hale gelme.
salametsizlik
: a.u. Sıhatsızhk, sağlıksızlık.
salamxet
: a.f. Selam ve sağlığı beyan eden mektup.
salamlashmaq
: a.u. Selamlaşmak.
salamlishish
: a.u. Selamlaşma.
salang
: Sarkık, sarıkmış.
salanglimaq
: Sarkmak, salkımak.
salapet
: a. Derinlik, ağırbaşlılık, hatın sayılır.
salapetlik
: a.u. bk. salapet.
Salar
: Salur (bir Türk boyu).
salawat
: a. Salavat, dua.
salchi
: Tomruk sallanın güden işçi.
saldurmaq
: (salmaq'tan I) Saldırmak, atılmak, sıçramak; at saldurmaq at ile özerine gitmek. Dem saldurmaq – Üfürük yaptırmak.
salgha
: Laso kement.
salghuch
: Tahta yatak.
salja
: Kerpeten, kıskaç.
saljiq
: ağ. Küçük kıskaç.
salqin
: Serin. Salqin tartmaq – Serinlenmek. Salqin chüshmek – Serinlenmek.
salqin-sörün
: Serin ve açlık; serin ve sıkıntı.
salqinqanliq
: Serinkanlı.
salqinlanmaq
: Serinlemek.
salqinlash
: Serinleme.
salqinlashmaq
: Serinlemek.
salqinlatmaq
: (salqinlimaq'tan) Serinletmek.
salqinliq
: Serinlik.
salqinlimaq
: Serinlemek.
salma
: bk. salgha.
salmaqdar
: u.f. Ağırlıklı.
salmaqliq
: Ağır, ağırlıklı.
salmaqlimaq
: Ağırlığını tartmak.
salmaqsiz
: Ağırlığı yok.
salmaqsizliq
: Ağırlığı yokluğu.
salname
: f. 1. Vakayiname 2. Takvim.
salpa
: Derisi sölpük, ödemli.
salpang
: Sarkık, sarkmış. Salpang qulaq – Uzun ve sasallanmış kulak.
salpanglimaq
: Sarkmak, sölpümek.
salpaymaq
: Düşmek, gevşemek, zayıflamak.
salpiyish
: Düşme, gevşeme, zayıflama.
salt
: Salt, tek, yalnız. Salt keldim – Yalnız geldim.
saltang
: Yalnız, bekar. Saltang yigit – Bekar delikanlı.
saltiriq
: Sızı. Yarining saltirighi – Yaranın sızısı.
salwa
: ağ. bk. tögiqush.
salwirash
: Sarkma, sarkık olma.
salwirimaq
: Sarkmak, sarkık olmak. Salwirighan kiyim – Sarkık elbise.
salwiritmaq
: (salwirimaq'tan) Sarkıtmak, asılı bırakmak.
saman
: Saman. Saman yoli – Saman yolu.
samanxana
: u.f. Ot ambarı, samanhane; bk. samanliq.
samanliq
: Ot ambarı, samanhane.
samawar
: r. Semaver.
samawarchi
: r.u. Çaycı.
samawarchiliq
: r.u. Çaycılık. Samawarchiliq qilmaq – Çaycılık yapmak.
samawiy
: a.f. Semavî, göksel.
sambusa
: Börek; bk. samsa.
samsa
: Börek. Yagh samsa – Yağlı börek.
samsaq
: Sarımsak.
samsipez
: u.f. Börekçi.
san-sanaqsiz
: Hesapsız; sayılamayacak derecede çok.
sana
: a. Sinameki.
sanach
: Deri kap; bk. tulum.
sanaet
: a. Sanayi, endüstri. Éghir sanaet – Ağır endüstri. Yeniq sanaet – Hafif endüstri. Sanaet malliri – Sanayi malları. Qol sanaet – Zanaat. Sanaet merkizi – Sanayi merkezi.
sanaetchi
: a.u. Sanayici.
sanaetleshmek
: a.u. Sanayileşmek.
sanaetleshtürmek
: a.u. (sanaetleshmek'ten) Sanayileştirmek.
sanaetlik
: a.u. Sanayileşmiş, gelişmiş. Sanaetlik memliket – Gelişmiş ülke.
sanaq
: Sayma, hesap.
sanaqliq
: Sayılmış.
sanaqsiz
: Sayılmamış. San-sanaqsiz – Sayısız, çok.
sanalmaq
: Sayılmak.
sanar
: Müshil, pürgatif.
sanash
: Sayma.
sanatquzmaq
: bk. sanatmaq.
sanatmaq
: (sanimaq'tan) Saydırmak.
sanatoriye
: r. Tedavi ve dinlenme evi.
sanbar
: bot. Aynısafa.
sanchighuch
: Çatal 2. İğne.
sanchilghaq
: İğne, diken.
sanchilish
: Batırılma, iğnelenme, incitilme, dokunulma.
sanchilmaq
: Batırılmak, iğnelenmek, incitilmek, dokunulmak.
sanchimaq
: Sokmak, batırmak, iğnelemek, incitmek, dokunmak.
sanchish
: Sokma, batırma, iğneleme, incitme, dokunma.
sanchitish
: Sokturma, batırtma, iğneletme, incittirme, dokundurma.
sanchitmaq
: (sanchimaq'tan) Sokturmak, batırtmak, incittirmek, dokundurmak.
sanchiwalmaq
: Sokmak, batırmak, iğenelemek, incitmek, dokunmak.
sanchiwélish
: Sokma, batırma, iğneleme, incitme, dokunma.
sanda
: Anda-sanda – Seyrek, bazen, arasıra.
sandal
: Sandal, sandal ağacı.
sandalmaq
: Boşta gezmek; boş yere dolaşmak. Sandilip yürmek – Boş yere gezmek.
sandilish
: Boşta gezme; boş yere dolaşma.
sanduq
: a. Sandık. Pochta sandughi – Posta sandığı. Shamal sanduq – Demirci körüğü.
sanduqchaq
: a.u. Küçük sandık.
sanduqche
: a.U,. Çekmece, cevahir kutusu.
sang
: Tahıl ambarı.
sanga
: Sana.
sanggilash
: Asılı kalma, sallanma.
sanggilatmaq
: (sanggilimaq'tan) Sallandırmak; asılı bırakmak.
sanggilimaq
: Sallanmak, asılı kalmak. Sanggilap turmaq – Asılı kalmak. Putimiz görge sanggilap qaldi – Ölüm vaktimiz yaklaştı.
sangza
: ç. Yağda kavrulmuş makarna.
sanimaq
: Saymak. Bashqidin sanimaq – Başkadan saymak. Kün sanap ösmekte – Günden güne büyümekte. Sanap tügetküsiz – Sayılamayacak derecede çok.
saniye
: a. 1. Saniye (bir dakikanın 60'ta biri) 2. Hanımların özel adı (Saniye).
sanjaq-sanjaq
: Çok, grup grup, top top, kalabalık. Sanjaq-sanjaq xelq – Kalabalık insan (halk).
sansiz
: Sayısız.
sansiz-sanaqsiz
: Sayısız, hesapsız, pek çok.
sansizlighan
: Pek çok; sayılamayacak derecede çok.
sansizliq
: Sayısızlık, pek çok, sonsuzluk.
Sanskrit
: r. Sanskrit. Sanskrit tili – Sanskrit dili. Sanskrit yézighi – Sanskrit yazısı.
santimétir
: r. Santimetre.
sap-sagh
: Sağlam, denç.
sapa
: a. 1. Zevk, lezzet, haz 2. Nitelik, kalite, vasıf. Sapasi yoq mal – Kalitesiz mal.
sapak
: Salkım 2. Sap. Qoghun pishse sapighida turmaydu – Kavun olsa sapında durmaz.
sapaqsiz
: Sapsız. Sapaqsiz gül – Sapsız çiçek.
sapal
: Çini eşya. Sapal qasha – Çini kutu. Sapal tawaq – Çini tabak.
sapaliq
: a.u. 1. Tatlı, zevkli 2. Katileti, vasıflı.
sapan
: Karasaban.
sapdil
: a.f. Samimi, içten, candan.
sapdillik
: a.f.u. Samimilik, içtenlik. Sapdillik adem – Samimi adam.
sapköngül
: a.u. bk. sapdil.
sapköngüllük
: a.u. bk. sapdillik.
sapqan
: tar. Taş sapanı.
sapquch
: Karasaban sapı.
saplanmaq
: Sap takılmak.
saplash
: Sap takma.
saplatquzmaq
: bk. saplatturmaq.
saplatmaq
: (saplimaq'tan) Sap taktırmak.
saplatturmaq
: Şap taktırtmak.
saplimaq
: Sap takmak.
saplinish
: Sap takılma.
saplitish
: Sap taktırma.
sar
: Aladoğan.
saralaghaz
: Bir tür yabanî ördek; bk. han'git.
sarang
: Deli, akılsız, ruhî hasta. Sarang bolup qalmaq – Deli olmak.
sarangliq
: Delilik, akılsızlık.
sarasime
: f. kit. Şaşkın, sersem. Sarasime bolmaq – Şaşkın bir hale gelmek.
sarasimilik
: f.u. Şaşkınlık.
saray
: f. Saray. Ten terbiye sariyi – Spor sarayı.
saraywen
: f. Otelci, kervansaray sahibi.
saraywenlik
: f.u. Otelcilik, kervansaray işi.
sargharmaq
: Sararmak.
sarghatqu
: Sanlık, sarı renk.
sarghaymaq
: Sararmak.
sarghaytish
: Sarartma.
sarghaytmaq
: (sarghaymaq'tan) Sarartmak. Kimge yüz sarghaytip nan sorap baray – Kimden yüzümü sarartıp ekmek dileyim.
sarghish
: bk. sarghush.
sarghiyish
: Sararma.
sarghush
: Sarımsı, sarıya çalar.
sarigh
: ağ. bk. sériq.
Sarixan
: Özel kadın adı.
sarimaq
: ağ. bk. sayrimaq.
sarjan
: r. 2,13 metrelik uzunluk ölçüsü.
sarqilish
: Sarkma, damlama.
sarqilmaq
: Sarkmak.
sarqimaq
: Sarkmak, damlandık.
sarqindi
: Kalıntı, sonu, son damlası.
sarqish
: Sarkma, damlama.
sarqit
: Yemek kalıntısı; Bir kişinin misafirliğe gittiği yerden evde kalanlar için getirdiği yemek (çerez).
sarqitilish
: Sarkıtılma.
sarqitilmaq
: Sarkıtılmak.
sarqitmaq
: (sarqimaq'tan) Sarkıtmak.
sasiq
: ağ. bk. sésiq.
sashqaq
: ağ. Olta.
satar
: f. Bir tür çalğı aleti.
satarchi
: f.u. Satar çalan çalgıcı.
satira
: r. Hicviye, yergi.
satirash
: f. Berber.
satirashxana
: f. Berber dükkam.
satiriliq
: r.u. Hiciv, satirik. Satiriliq eser – Hiciv eser.
satquchi
: Satıcı.
satqun
: Hain, vatan haini.
satqunluq
: Hainlik.
satquzmaq
: bk. satturmaq.
satquzush
: bk. satturush.
satliq
: Satılık. Satliq adem – Satılık adam, satılmış adam.
satma
: Satma.
satmaq
: Satmak.
satmaqliq
: Satma hali.
satr
: a. Satır.
satrach
: f.u. bk. satirash.
satrash
: u.f. bk. satirash.
satrashxana
: f. bk. satirashxana.
satti-aldi
: Alışveriş.
satturmaq
: (satmaq'tan) Sattırmak.
satturush
: Sattırma.
sawagh
: ağ. bk. sawaq.
sawaqdash
: Sınıf arkadaşı.
sawalmaq
: Kamçılanmak, çubukla dövülmek.
sawap
: a. Sevap.
sawash
: Yünü ditmek için dövme 2. Kamçılama.
sawat
: a. Okuma yazma, basit bilgi. Sawadi yoq – Okuma yazması yok. Siyasiy sawat – Basit siyasî bilgi. Sawat chiqirish – Okuma yazma öğrenme.
sawatliq
: a.u. Okuma yazması olan. Chala sawatliq – Yarım okuma yazması olan; okuma yazması eksik olan.
sawatliqliq
: Okuma yazması olma hali.
sawatsiz
: a.u. Okuma yazması yok; cahil. Sawatsizliqni tügütüsh – Cahilliğe son verme.
sawatsizliq
: a.u. Okuma yazma yokluğu; cahillik.
sawda
: f. bk. soda.
sawgha
: bk. sowgha.
sawimaq
: Yünü ditmek için çubukla dövmek 2. Kamçılamak.
sawuq
: ağ. bk. soghuq.
sawut
: Zırh. Sawut kiygen batur – Zırhlı kahraman.
say
: Nehir yatağı, dere, çay.
sayahet
: a. Seyahat. Sayahet qilmaq – Seyahat etmek. Sayahet byurosi – Seyahat bürosu.
sayahetchi
: a.u. Seyyah.
sayahetlik
: a.u. Turistik, turizm.
sayahetname
: a.f. Seyahatname.
sayaq
: Serseri, avare, boşta gezen.
sayaqliq
: Serserilik, avarelik.
sayan
: ağ. Deli, akılsız.
sayanliq
: Delilik, akılsızlık.
saye
: f. Saye, gölge. Saye chüshürmek – Gölgelemek; gölge yapmak.
sayghaq
: Sığırsineği, büve.
sayil
: a. ağ. Dilenci.
sayiliq
: f.u. Sayeli, gölgeli.
sayisida
: Sayesinde. Sizning sayingizde – Sizin sayenizde. Saye qilmaq – İnandırmak, ikna etmek.
sayisiz
: f.u. Sayesiz, gölgesiz. Sayisiz jay – Sayesiz yer.
sayisizliq
: f.u. Sayesiz olan yer; sayesizlik hali.
sayiwen
: f. Sundurma, hanger, çardak, saçak, rüzgarlık. Sayiwen harwa – Çardaklı araba.
sayqi
: ağ. bk. bayiqi.
saylam
: Seçim. Saylam orni – Seçim yeri; seçim bölgesi.
saylamchi
: Seçmen.
saylanma
: Seçilme. Saylanma eserler – Seçmeli esermer.
saylanmaq
: Seçilmek.
saylaw
: bk. saylam.
saylaghliq
: Seçilmiş.
saylash
: Seçme. Qayta saylash – Tekrar seçme; yeniden seçme. Saylash hoquqi – Seçim hukuku.
saylighuchi
: Seçmen.
saylighuchiliq
: Seçmenlik. Saylighuchiliq guwahnamisi – Seçmenlik belgesi.
saylimaq
: Seçmek. Qaytidin saylimaq – Yeniden seçmek.
saylinish
: Seçilme.
saymal
: ağ. bk. sayman.
sayman
: Alet. Dixanchiliq saymanliri – Çiftçilik aletleri.
sayrash
: Ötme.
sayrashmaq
: Ötüşmek.
sayratmaq
: (sayrimaq'tan) Öttürmek.
sayrimaq
: Ötmek.
sayrishish
: Ötüşme.
saywa
: Kızıl üzüm türü.
sazang
: Solucan, yer solucanı.
sazawer
: f. Değer, layık. Sazawer bolmaq – Layık omak. Sazawer qilmaq – Eriştirmek, şereflendirmek.
sazayi
: f. Teşhir. Sazayi qilmaq – Yüz karası olarak teşhir etmek.
sazende
: f. Çalgıcı, müzisyen.
sazlash
: Kurma, ahenkli hale getirme.
sazlighuchi
: Kurucu; ahenkli hale getiren.
sazlimaq
: f.u. Kurmak, ahenkli hale getirmek. Sazimni sazlidim – Sazimi kurdum.
sazu-name
: Saz ve melodi.
sebat
: a. Sabit, yerinde durma, sebat.
sebatliq
: a.u. Sabit olma hali; istikrarlı, dayanıklı.
sebatsiz
: a.u. İstikrarsız, oynak, dayanıksız, sebatsız.
sebatsizliq
: a.u. Sebatsız olma hali; istikrarsızlık, dayanıksızlık.
sebde
: Süsen çiçeği. Sériq sebde – Sarı süsen çiçeği.
sebep
: bk. sewep.
sebr
: a. bk. sewr.
sebze
: f. bk. sewze.
Seddichin
: a. Çin Seddi.
sedep
: a. Sedef. Appaq sedeptek chishler – Bembeyaz sedef gibi dişler.
sedepgül
: bot. Anemon.
sediqe
: a. Sadaka. Sediqeng bolay – Senin için her şeyim feda olsun. Jéningning sediqisi bolay – Canın için feda olayım. Sediqe bermek – Sadaka vermek. Sediqe sopimaq – Sadaka dilemek. Xeyr sediqe – Hayır sadaka. Sediqeng kétey – Güzelim, sevgilim, şekerim.
sediqichi
: a.u. Sadakacı, dilenci.
seg
: f. bk. isht.
segah
: f. müz. Bir sisteme ait beş makamın adı.
segek
: bk. sergek.
segenchük
: Salıncak.
segimek
: bk. sergimek.
segü
: ağ. kara kavak.
següdesh
: ağ. Soğuma, serinleme.
seghilish
: Sağılma. Kechki séghilish waxti – Akşam sağılma vakti.
seghir
: a. tar. Küçük; küçük yaştaki yetim.
seghire
: a. Küçük yetim kız.
seghirliq
: a.u. tar. Yetimlik.
seher
: a. Seher, sabahleyin. Seher turup yolgha chiqtim – Seher kalkıp yola çıktim. Tang seherde – Sabahleyin. Seher kélimen – Sabahleyin geleceğim. Seherge turmaq – Sahura kalkmak.
seherlep
: a.u. Sabahleyin.
seherligi
: a.u. Sabahleyin. U seherligi chiqip ketti – O sabahleyin çıktı.
seherlik
: a.u. Sahurluk. Seherlikte – Sabahleyin.
sehet
: Sıhhat, sağlamlık. Sehet tapmaq – Sağlamlaşmak.
sehipe
: a. Sayfa. Gézit sehipiliride – Gazete sayfalarında.
sehir
: a. bk. séhir.
sehiye
: a. Sıhhiye. Sehiye bashqarmisi – Sıhhiye dairesi.
sehne
: a. Sahne. Sehne kitabi – Sahne kitabı; sahne eseri; tiyatro kitabı.
sehnileshtürmek
: a.u. Sahneleştirmek; tiyatro haline getirmek.
sehnileshtürülmek
: a.u. Sahneleştirilmek; tiyatro haline getirilmek.
sehnileshtürülüsh
: a.u. Sahneleştirilme. Sehnileshtürülgen eser – Sahneleştirilmiş eser; tiyatro haline getirilmiş eser.
sehnileshtürüsh
: a.u. Sahneleştirme.
sehra
: a. 1. Köy 2. Stip, bozkır.
sejde
: a. Secde. Sejde qilmaq – Secde etmek. Sejdige ketmek – Secde etmek.
sek
: f. ağ. bk. isht.
sekech
: ağ. bk. sekresh.
sekinlik
: Sakinlik. Sékinlik bilen – Sakinlik ile.
sekish
: ağ. bk. sekresh.
sekkiz
: Sekiz. On sekkiz – On sekiz. Sekkiz yüz – Sekiz yüz.
sekkizinchi
: Sekizinci. On sekkizinchi – On sekizinci.
sekkizlik
: Sekizlik, seklimek ağ. bk. sekrimek.
sekpare
: f. Sekpare bolmaq – Istırap çekmek, azap çekmek.
sekparichiliq
: f.u. İstırap çekme hali; azap çekme hali.
sekresh
: Sıçrama, atlama.
sekretmek
: (sekrimek'ten) Sıçratmak, atlatmak.
sekrigüch
: Atlayıcı, sıçrayıcı.
sekrime
: Sıçrayış, atlayış; sıçrayışlarla olan; atlayışlarla olan.
sekrimek
: Sıçramak, atlamak. Sekrep ötmek – Atlayıp geçmek. Sekrep chüshmek – Sıçrayıp inmek. Sekrep turmaq – Sıçrayıp kalkmak. Sekrep ilgirlesh – Sıçrayıp ilerleme. Sekrep ilgirlesh dewri – Sıçrayıp ilerleme devri.
sekrimilik
: Sıçrayışlarla olan.
seksek
: ağ. bot. Bir tür bitki.
seksen
: s. Seksen.
seksenput
: zool. Kırkayak.
seksininchi
: Sekseninci.
sel-pel
: Biraz, birazcık, kıl.
sel-sella
: Birazcık, kıl.
selahiyet
: a. bk. salahiyet.
selam
: a. bk. salam.
selamet
: a. bk. salamet.
selbiy
: a. Menfi, olumsuz.
selbiylik
: a.u. Menfilik, olumsuzluk. Bu hadisining selbiligi shundiki – Bu hadisenin olumsuzluğu şu ki.
selgine
: Birazcık. U selgine burun ketti – O biraz önce gitti.
selkem
: u.f. Biraz eksik. Selkem yüz – Biraz eksik yüz.
selle
: f. Sarık. Selle orimaq – Sank sarmak.
selligül
: f. Şakayık.
sellilik
: f.u. Sarıklı.
selliyip
: f.u. Örme ipliği, makara.
seltenet
: a. Saltanat. Seltenet sürmek – Saltanat sürmek.
sembay
: r. ağ. Semaver.
semimiy
: a. Samimî. Semimi adem – Samimî adam. Semimiy salam – Samimî selam.
semimiyet
: a. Samimiyet. Semimiyet körsetmek – Samimî olmak.
semimiyetlik
: a.u. bk. semimiylik.
semimiylik
: a.u. Samimilik.
semire
: a. Ürün, mahsul, meyve.
semrimek
: Semirmek, şişmanlamak. Semrep ketmek – Şişmanlamak.
semrish
: Semirme, şişmanlama.
semritish
: Semirtme, şişmanlatma.
semritmek
: (semrimek'ten) Semirtmek, şişmanlatmak.
sen
: Sen. Sende – Sende. Séning kitabing – Senin kitabın. Séningki – Seninki. Séningkide – Seninkinde. Sanga – Sana. Sangichu? – Peki sana? Senmu – Sen de. Sangila – Sadece sana.
sen'echi
: a.u. bk. sen'etchi.
sen'et
: a. Sanat. Sen'et ustiliri – Sanat ustaları. Güzel sen'et – Güzel sanat.
sen'etchi
: a.u. Sanatçı.
sen'etkar
: a.f. Sanatkâr.
sen'etkarane
: a.f. Sanatkârane, sanatla, maharet, sanatlı.
sen'etkarliq
: a.f.u. Sanatkârlık.
sen'etshunas
: a.f. Sanatçı.
sen'etshunasliq
: a.f.u. Sanatçılık.
sen-pen
: Sövüşme, kavga, küfür, çekişme. Sen-pen'ge kelmek – Küfretmek, sövmek.
sena
: a. Övme, methetme. Sena éytmaq – Övmek, methetmek.
senaet
: a. bk. sanaet.
sende
: Sende. Sendimu bar – Sende de var. Sendichu? – Peki sende? Sendila – Yalnız sende.
sendelech
: Bir tür elma.
sendin
: Senden. Sendinla – Sadece senden; yalnız senden.
sene
: ağ. bk. dalan.
senem
: a. 1. Sanem 2. Güzel, dilber. Dolan senimi – 1) Dolan sanemi 2) Dolan güzeli.
sengdash
: ağ. Deneme, ayar; bk. dengsesh.
seni
: Seni.
senkiya
: kim. Arsenik, zırnık, sıçanotu.
senlesh
: Nezaketsiz konuşma; sen diye hitap etme.
senleshmek
: Şamimiyet ifadesi olarak sen diye konuşmak. 2. Ağız kavgası yapmak; tartışmak, çekişmek, çatışmak.
senlimek
: Nezaketsiz konuşmak; sen diye hitap etmek.
senlishish
: Samimiyet ifadesi olarak sen diye konuşma 2. Ağız kavgası yapma; tartışma, çekişme, çatışma.
Senminjuyi
: ç. Sun Yatsen'in Üç İlkesi: Milliyetçilik, Demokrasi, Halkın refahı. (Sun Yatsen, Milliyetçi Çin Cumhuriyetinin kurucusu).
senmujang
: ç. Karargah komutanı, genel kurmay.
sentang
: ç. Kıymalı çorba.
sentürülmek
: Sallanmak, sarsılmak. Sentürülüp ketmek – Sarsılmak.
senubar
: f. 1. Çam (ağacı) 2. mec. güzel.
separetxana
: a.f. Sefarethane, elçilik; bk. elchixana.
sepdash
: Silah arkadaşı.
seperwer
: a.f. Seferber. Seperwer qilmaq – Seferber etmek.
seperwerlik
: a.f.u. Seferberlik. Seperwerlikke keltürmek – Seferberlik etmek. Seperwerlik hali – Seferberlik hali.
sepke
: bk. sepku.
sepku
: Döküntü 2. Çil, çilli. Sepke bashqan – Çilli yüzlü.
sepküch
: Süzgeçli kova.
sepkün
: Çil. Sepkün chiqmaq – Çilli yüz olmak; yüzüne çil hasıl olmak.
sepkünlük
: Çilli, çilli yüzlü.
sepküzmek
: Serptirmek, saçtırmak.
seplimek
: a.u. Kurmak, yapmak, dikmek, eklemek, doldurmak, tamir etmek.
sepmek
: Serpmek, saçmak. Kün özining sholisini septi – Güneş kendi ışığını serpti.
sepra
: a. 1. Öd, safra, 2. Sinirli, kinli mec. 3. Kusmak. Seprayimni qozghidi – Sinirlendirdi.
sepraliq
: a.u. Mide bulandırıcı.
sepsete
: a. Saçma. Sepsete satmaq – Çene çalmak, gevezelik yapmak.
sepsetichi
: a.u. Çenebaz, boşboğaz.
sepsetichilik
: a.u. Gevezeük, saçmalık.
septürmek
: (sepmek'ten) Serptirmek, saçtırmak.
ser
: (ölçü birimi) 35 grama eşit ağırlık birimi.
sera
: a. Köy, tarım bölgesi.
seraliq
: a.u. Köylü, çiftçi.
serap
: a. Serap.
serapxana
: a.f. Sarraf dükkanı.
serasimlanmaq
: Şaşkın bir hale gelmek.
serdar
: f. Başbuğ, başkomutan 2. Önder, rehber.
serdarliq
: f.u. Başbuğuluk, önderlik.
sere
: Trük, şaşırtıcı hüner.
seremchan
: f. Düzenli, donatılmış, hazırlıklı, emin.
seremchanlash
: f.u. Düzenleme, emin hale getirme, donatma.
seremchanliq
: f.u. Muntazam, Özenli, itinalı.
seremchanlimaq
: f.u. Düzenlemek, emin hale getirmek, donatmak.
seremchansiz
: f.u. Düzensiz, hazırlıksız, dağınık, güvensiz.
seremchansizliq
: f.u. Düzensizlik, hazırlıksız olma, dağınıklık, güvensizlik.
seremjan
: f. Demirbaş, avandanlık. Öy seremjanliri – Ev takımları.
seren'ge
: f. bk. serengge.
serengge
: f. Kibrit. Serengge yaqmaq – Kibrit yakmak. Serengge qépi – Kibrit kutusu.
sergek
: Uyanık, gözü açık. Sergek bolmaq – Uyanık olmak. Sergek uyqu – Çabuk uyanan uyku.
sergeklenmek
: Titikte olmak; uyanık, kuşkulu.
sergeklik
: Uyanıklık.
sergende
: f. bk. sergerdan.
sergendilik
: f.u. bk. sergerdanliq.
sergerdan
: f. Serseri, avare, sefil, memleket memleket gezen.
sergerdanliq
: f.u. Serserilik, avarelik, sefillik, memleket memleket gezme hali.
sergeshte
: f. bk. sergerdan.
sergez
: f. Basma kumaş.
sergimek
: Kendini iyi hissetmek, hafiflemek, rahatlamak.
sergüzesht
: f. Macera, serüven, baştan geçen.
serxane
: f. Baş, uç.
serxush
: f. Sarhoş.
serxushlanmaq
: f.u. Serhuşlanmak.
serxushluq
: Serhuşluk.
serxushlunush
: Serhuşlanma.
serichi
: a.u. Büyücü, sihirbaz.
seriger
: a.f. Büyücü, sihirbaz.
serigerlik
: a.f.u. Büyücülük, sihirbazlık. Serigerlik qilmaq – Büyücülük yapmak.
serimes
: Yumuşak, mülayim 2. İhtiyat ".
serimeslik
: Yumuşaklık, mülayimlik 2. İhtiyatsizlik.
seripay
: Sağlama, temin etme, seripay yVermek teminat vermek.
serkar
: f. tar. Yönetmen, idareci, başkan.
serkarliq
: f.u. Komutanlık.
serkatip
: f.a. tar. Sekreter, katip, yazıcı.
serkatipliq
: f.a.u. Sekreterlik, katiplik, yazıcılık.
serke
: Enenmiş teke.
serkerde
: f. Komutan, başbuğu.
serkesh
: f. Boyun eğmez, itaatsiz, dik başlı.
serkeshlik
: f.u. İtaatsizlik, serkeşlik, söz dinlememe hali.
serlewhe
: f.a. Serlevha, başlık. Serlewhe qoymaq – Başlık koymak.
sermaye
: f. Sermaye.
sermayidar
: f. Sermayedar, sermayeli.
sermayidarliq
: f.u. Sermayeli olma hali.
sermayisiz
: f.u. Sermayesiz.
serpeycheng
: f.u. Çıplak, yalınayak.
serpistan
: Bir tür yerli ilaç.
serplenmek
: a.u. Masraflanmak.
serplimek
: a.u. Sarfetmek.
sersan
: f. Şaşkın, sersem. Sersan bolmaq – Şaşkın bir hale gelmek.
sersan'gerchilik
: f.u. Sıkıntı, can sıkıcı.
sersanchiliq
: f.u. Şaşkınlık.
sersanliq
: f.u. Şaşkınlık, sersem.
sersap
: Sersap salmaq – İzlemek, gözetlemek.
serw
: bot. Servi ağacı 2. mec. Güzel boylu.
serwaz
: f. Savaşçı, asker.
serwinaz
: f. Güzel. Ashqi serwinazim – Sevgilim.
seskendürmek
: Tiksindirmek, iğrendirmek, bıktırmak.
seskendürüsh
: Tiksindirme, iğrendirme, bıktırma.
seskenmek
: Tiksinmek, iğrenmek, bıkmak, irkilmek.
seskinish
: Tiksinme, iğrenme, bıkma, irkilme.
set
: Çirkin, yakışıksız. Set adem – Çirkin adam. Set qilmaq – Çirkinleştirmek.
setin
: r. Saten.
setqiliq
: Huysuz, kötü huylu. Setqiliq adem – Huysuz adam.
setleshmek
: Çirkinleşmek.
setlik
: Çirkinlik.
seware
: f. kit. Atlı, binicilik.
sewebi
: a.u. Sebebi.
sewebiyat
: a. Sebebiyet.
sewep
: a. Sebep, neden. Buninggha men sewep boldum – Buna ben sebep oldum. Sewebi néme? – Sebebi ne? Sewep körsetmek – Sebebini söylemek. Mushu seweptin – Bu sebeple. Sewep qilsa séwette su toxtaydu – d. Emek sarfedilirse sepette su durur.
sewepchi
: a.u. Sebep olan, amil, yapan, fail, işleyen. Jangjalning sewepchisi – Kavganın faili. Buninggha men sewepchi boldum – Buna ben sebep oldum.
sewepkar
: a.f. Fail, işleyen, amil.
seweplik
: a.u. Sebepli, sebebi olan.
sewepsiz
: a.u. Sebepsiz. Sewepsiz ishqa chiqmighuchi – Bir sebebi olmadan işbaşı yapmayan. Sewepsiz ishqa kelmeslik – Bir sebebi olmadan işe gelmezlik.
sewepsizlik
: a.u. Sebepsizlik; bir sebebi olmama hali.
sewiye
: a. Seviye.
sewiyilik
: a.u. Seviyeli. Yuqiri sewiyilik – Yukarı seviyeli.
sewr-taqet
: a. Sabır ve takat.
sewri
: a. bk. sewr.
sewrlik
: a.u. Sabırlı.
sewrsiz
: a.u. Sabırsız.
sewrsizlenmek
: a.u. Sabırsızlanmak.
sewrsizlik
: a.u. Sabırsızlık.
sewrsizlinish
: a.u. Sabırsızlanma.
sewze
: f. 1. Sebze 2. Havuç.
sewzireng
: f. Turuncu, portakal rengi.
sewzirenglik
: f.u. Portakal renginde.
sewziwat
: f. Yeşillik, göveri.
sey
: ç. Sebze. Sey bolmaydu – mec. Çok az; hiçbir şey.
seyxane
: ç.f. Kışta sebzelerin saklandığı yer; Donmaması için sebzelerin konulduğu özel ev.
seyil
: f. Gezinme, gezinti.
seyir
: a. Gezme, gezinti, seyir.
seyirga
: f. Gezme yeri, gezilen yer.
seyjingting
: ç. Maliye Bakanlığı.
seyle
: f. Gezme, gezinti, şenlik.
seyna
: ağ. Avlu; bk. hoyla.
seypung
: ç. Terzi.
seypungchiliq
: ç.u. Terzi işi, terzilik, dikiş işi.
seyse
: ç. Vazife, yüküm, mükellefiyet. Seyse üchün dep chüshken otun sélighi – Vazife olarak alman odun vergisi.
seywengze
: Ç; Sebze tarlası. Seywengzengde ünüptu, aq chamghur, qizil chamghur – Sebze tarlanda koksalmış ak turp, kızıl turp.
seywengzilik
: ç.u. Sebze tarlası; bk. köktatchiliq.
seyshenbe
: f. Salı.
seyyad
: a. Avcı.
seyyar
: a. Seyyar, gezgin. Seyyar truppa – Seyyar turuppu.
seyyare
: a. Gezegen, seyyare. Seyyare sistémi – Güneş manzumesi; güneşin etrafındaki gezegenler.
seyza
: ç. Elek.
sezdürmek
: (sezmek'ten) Sezdirmek, hissettirmek, hafif surette duyurmak.
sezdürüsh
: Sezdirme, hissettirme, hafif surette duyurma.
sezgü
: Sezgi.
sezgüch
: Hassas, alıngan.
sezgüchlük
: Hassaslık, alınganlık.
sezgün
: ağ. bk. sezgür.
sezgür
: Uyanık, basiretli, keskin zeka.
sezgürlük
: Uyanıklık, basiretlilik, keskin zekalılık. Siyasiy sezgürlük – Siyasî basiretlilik.
sezgüsiz
: Basiretsiz 2. Duygusuz.
sezgüsizlik
: Basiretsizlik 2. Duygusuzluk.
sezmek
: Sezmek. Aldin sezmek – Önceden sezmek. Sézip qalmaq – Sezmek. Könglüm sezdi – Hissettim.
séde
: Karaağaç; bk. qariyaghach.
sédep
: a. Sedef.
séghilmaq
: Sağılmak.
séghim
: Sağım.
séghin
: Sağmal, sağımlı. Séghin qala – Sağmal inek. Séghin dewri – Sağmal devri.
séghinchi
: İnek sağan kadın.
séghinish
: Özlem. Séghinishqa bashlimaq – Özlemini duymak; özlemek.
séghinishish
: Karşılıklı özlem.
séghinishliq
: Özlenilen, özlemli. Séghinishliq salam – Özlemli selam.
séghinishmaq
: Karşılıklı özlemek; beraber özlemek. Shularmu séghinishar deymen – Herhalde onlar da özler.
séghinmaq
: Özlemek, hasret çekmek. Séghinip ketmek – Özlemek.
séghiwalmaq
: Sağmak, sağıvermek.
séghiwélish
: Sağma, sağıverme.
séghish
: Sağma, sağış. Ettigenlik séghish – Sabah sağımı.
séghishish
: Sağmak için yardım etme; beraber sağma.
séghishmaq
: Sağmak için yardım etmek; beraber sağmak.
séghiz
: Sakız. Séghiz topa – Yapışkan toprak; killi toprak. Séghiz topiliq – Yapışkan topraklı; killi.
séghizxan
: zool. Saksağan.
séghizliq
: Killi. Séghizlik yer – Killi yer (toprak).
séhir
: a. Sihir, büyü.
séhirchi
: a.u. Sihirci.
séhirchilik
: a.u. Sihircilik.
séhirlenmek
: a.u. Sihirlenmek.
séhirlesh
: a.u. Sihirleş, sihirleme.
séhirletmek
: a.u. (séhirlimek'ten) Sihirletmek.
séhirlik
: a.u. Sihirli.
séhirlimek
: a.u. Sihirlemek.
séhirlinish
: a.u. Sihirleniş, sihirlenme.
séx
: r. Atelye. Qurashturush séxi – Montaj atelyesi.
séxiliq
: a. Sahavet, cömertlik.
séxiy
: a. Cömert, eli açık.
séxiyliq
: Cömertlik. Séxiyliq qilmaq – Cömertlik etmek.
sékin
: f. Sakin, yavaş.
sékin'gine
: Sessizce, yavaşça.
sékinleshmek
: Sakinleşmek, yavaşlamak.
sékinletmek
: Sessiz hale getirmek; yavaşlatmak.
sékinlishish
: Sakinleşme, yavaşlama.
sékrétar
: r. Sekreter; bk. shuji.
sékrétarliq
: Sekreterlik.
sékunt
: r. Saniye.
sékuntliq
: r.u. Saniyelik.
séliq
: Vergi. Séliq salmaq – Vergi koymak. Séliq sélish – Vergilendirme.
séliqliq
: Tesbit edilmiş, gerekeni yapılmış 2. Kilitlenmiş.
sélinish
: bk. sélinmaq.
sélinmaq
: (salmaq'tan). Orun sélindi – Yer hazırlandı. Zawut séliniwatidu – Fabrika kuruluyor. Kembeghellikke sélinmaq – Fakir gibi görünmek. Körmigen'ge sélinmaq – Görmezlikten gelmek. Qapighi sélinghan adem – Asık suratlı adam.
sélish
: (salmaq'tan) öy sélish ev yapmak; ew yapma. Tömür yolu sélish – Demir yol yapımı. Chéchek sélish – Aşı yapma.
sélishish
: Yapımına yardım etme; beraber kurma; beraber yapma.
sélishmaq
: Yapımına yardım etmek; beraber kurmak; beraber yapmak.
sélishturghanda
: Mukayese edildiğinde. Sélishturghili bolmaydighan derijide – Mukayese edilemez derecede. Sélishturup köriish – Mukayese etme. Sélishturup bolmaydu – Mukayese edilemez. Sélishturup bolmaydighan – Mukayese edilemez. Küch sélishturmaq – Güç denemek.
sélishturghusiz
: Mukayese edilemez. Sélishturghusiz derijede – Mukayese edilemez derecede.
sélishturma
: Mukayese, karşılaştırma. Sélishturma éghirliq – Nispî ağırlık.
sélishturmaq
: Mukayese etmek, karşılaştırmak. Sélishturup qarighanda – Mukayese edildiğinde.
sélishturulmaq
: Mukayese edilmek, karşılaşbrılmak.
sélishturulush
: Mukayese edilme, karşılaştınlma.
sélishturush
: Mukayese etme, karşılaşürma.
sémiz
: Semiz, şişman.
sémizlik
: Semizlik, şişmanlık.
sémont
: r. Çimento. Sémont zawuti – Çimento fabrikası.
sémontlanmaq
: r.u. Yapımına çimento kullanılmak.
sémontlash
: r.u. Yapımına çimento kullanma.
sémontlatmaq
: r.u. Yapımına çimento kullandırmak.
sémontlik
: r.u. Çimentolu.
sémontlimaq
: r.u. Yapımına çimento kullanmak.
sémontlitish
: r.u. Yapımına çimento kullandırma.
séngayan
: Bükülü, eğri, eğri büğrü, bakışımsız.
séniki
: Seninki.
séning
: Senin.
séningche
: Sence, sana göre.
séningki
: Seninki. Kitap séningki – Kitap seninki.
séntebir
: r. Eylül.
sép-sériq
: Sapsarı.
sépahr
: f. tar. Gök, sema, gökyüzü, gök kubbesi.
sépash
: Okşama, sıvazlama.
sépil
: Kale.
sépilmek
: Serpilmek.
sépimaq
: bk. sipimaq.
sérenji
: ağ. bk. sirat.
séri
: Devamlılığı belirten ek. Barghan séri – Gittikçe. Oqughan séri – Okudukça.
sériq
: Sarı. Tuxumning sérighi – Yumurta sarısı. Sériq topa – Sarı toprak. Aq sériq – Açık sarı. Sus sériq – Açık sarı. Sép sériq – Sapsarı. Sériq Uyghur – Sarı Uygur (bir Türk boyu). Sériq ishek – 1) Falanj 2) Akrep, kuyruklu. Sériq késel – t. sarılık.
sériqliq
: Sarılık, sarı renk.
sérilish
: Kayma, kayarak inme.
sérilmaq
: Kaymak, kayarak inmek.
sérim
: f. ağ. Ev eşyası.
sérimaq
: Şoymak, derisini soymak, sıyırmak.
sérish
: Soyma, derisini soyma, sıyırma.
séritish
: Kabuğunu soydurina; kavlatma.
séritma
: Sürme. Séritma qapqaq – Sürme kapak.
séritmaq
: Kabuğunu soydurmak; kavlatmak, sıyırtmak.
sérk
: r. Sirk.
sésiq
: Pis koku. Sésiq küzen – Kokarca.
sésiqliq
: Pis koku, pis kokan.
sésimaq
: Pis kokmak.
séstira
: r. Hemşire.
séstiraliq
: r.u. Hemşirelik.
sétiq
: Ticaret, alışveriş.
sétiqchi
: Satıcı, tezgahtar.
sétiqchiliq
: Satıcılık, tezgahtarlık.
sétilish
: Satılma, satılış.
sétilma
: Satılık.
sétilmaq
: Satılmak. Sétilmay qalghan mal – Satılmamış mal. Sétilip boldi – Satılıp bitti.
sétilmas
: Satılmaz.
sétilmasliq
: Satılmazlık.
sétiwalmaq
: Satın almak.
sétiwetmek
: Satmak, satıvermek.
sétiwélish
: Satın alış. Sétiwélish küchi – Satın alma gücü.
sétiwétish
: Satış, satıveriş.
sétish
: Satma, satış. Élip sétish – Alıp satış.
sétishish
: Karşılıklı satış; beraber satış.
sétishmaq
: Karşılıklı satmak; beraber satmak; satışmak.
sétka
: r. File, ağ. Simliq radiyo sétkisi – Telli radyo ağı.
séwet
: f. Sepet.
séwét
: ağ. bk. süyünche.
séyde
: bk. séde.
sézik
: Kadınlarda yeni hamilelik döneminde vuku olan hassaslık (bunalım).
séziklik
: Yeni hamile dönemindeki bunalım hali.
sézilerlik
: Sezilecek derecede, sezilir derecede.
sézilish
: Seziliş, sezilme.
sézilmek
: Sezilmek.
sézilmes
: Sezilmez.
sézilmeslik
: Sezilmezlik.
sézim
: Sezgi. Siyasiy sezim – Siyasi sezgi.
sézish
: Seziş, sezme. Aldin sézish – Önceden.
sxématizm
: r. Şematik, kabataslak şekil.
sichqan
: Sıçan; bk. chashqan. Sichqan yili – Sıçan yılı. (Yüzyılımızın 1900, 1912, 1924, 1936, 1948,1960 yıllan sıçan yılıdır).
side
: bot. bk. séde.
signal
: r. İşaret, sinyal, boru.
sighdurmaq
: (sighmaq'tan) Sığdırmak.
sighdurush
: Sığdırma, sığdırış.
sighim
: İstiap, kapasite.
sighimchanliq
: Kapasite genişliği.
sighimliq
: Kapasitesi geniş.
sighimliliq
: Kapasite genişliği.
sighimsiz
: Kapasitesi dar.
sighinish
: Sığınma. Xudagha sighinish – Allah'a sığınma.
sighinmaq
: Sığınmak.
sighish
: Sığış, sığma.
sighishish
: Sığışma, beraber sığma.
sighishliq
: Kapasiteli, kapasitesi geniş. Ikki yüz kishi sighidu – İki yüz kişiyi alabilecek genişlikte (kapasitede).
sighishmaq
: Sığışmak, beraber sığmak.
sighishmasliq
: Kapasite darlığı.
sighishturmaq
: Sığdırmak.
sighishturush
: Sığdırış, sığdırma.
sighmaq
: Sığmak. Söz qil, sighar yerge – Kabul edilecekse söyle.
sijaq
: Çizgi.
sijash
: Çizmek, çizme, çiziş; bk. sizish.
sijimaq
: Çizmek; bk. sizmaq. U qeghezni sijap tashlidi – O kağıdı çiziverdi.
sik
: bk. ziq.
sikim
: Avuç (-cu).
siqilchaq
: Boğaz, derbent.
siqilchaqliq
: Boğaz hali.
siqilish
: Sıkılma, sıkılış.
siqilishish
: Sıkılaşma.
siqilishmaq
: Sıkılaşmak.
siqilishturmaq
: Sıkıştırmak.
siqilmaq
: Sıkılmak. Siqilip chiqmaq – Sıkılıp çıkmak. Siqilip kétiwatimen – Sıkılıyorum.
siqimdash
: Avuçlama.
siqimdimaq
: Avuçlamak.
siqimlimaq
: bk. siqimdimaq.
siqin
: Dar 2. Sıkılma.
siqirash
: Sızlama.
siqirimaq
: Sızlamak. Qolum siqiraydu – Elim sızlıyor.
siqish
: Sıkma. Qol siqish – El sıkma.
siqishish
: Sıkışma, beraber sıkma. Qol siqishish – El sıkışış.
siqishmaq
: Sıkışmak.
siqishturmaq
: Sıkıştırmak.
siqishturush
: Sıkıştırma.
siqqidek
: Sığar gibi. Ular siqqidek jay – Onlar sığacak kadar yer.
siqquzmaq
: (siqmaq'tan) Sıktırmak.
siqquzush
: Sıktırma.
siqmaq
: Sıkmak. Siqip chiqarmaq – Sıkıp çıkarmak.
siqturmaq
: (siqmaq'tan) Sıktırmak.
siqturush
: Sıktırma.
sil
: Verem, tüberküloz. Söngék sili – Kemik veremi.
silanmaq
: Sıvanmak 2. Okşanmak.
silap-sipimaq
: Sıvamak, okşamak.
silash
: Sıvama, sıvazlama, okşama.
silashmaq
: Sıvaşmak, okşaşmak, sıvazlaşmak.
silashturmaq
: Sıvaştırmak, okşattırmak.
silatmaq
: (silimaq'tan) Sıvatmak, okşatmak.
sile
: ağ. bk. sili.
siler
: bk. sili.
silerche
: Sizlerce, sizlere göre.
sili
: (nezaket anlamında) Siz, sizler.
silige
: Kütük (-ğü). Siligidin sélinghan – Kütükten yapılmış.
silighdanmaq
: Cilalanmak, parlatılmak, kaygan hale getirilmek.
silighdash
: Cilalama, parlatma, kaygan hale getirme.
silighdashmaq
: Beraber partlatmak, beraber , cilalamak, beraber kaygan hale getırmek.
silighdatmaq
: Cilalatmak, parlattırmak, kaygan hale getirtmek.
silighdimaq
: Cilalamak, parlatmak, kaygan hale getirmek.
siliklik
: Nezaket, naziklik.
siliq
: Düz, pürüzsüz, cilalı, parlamış. Chachliri siliq taran'gan qiz – Saçlan düzgün taranmış kız. Siliq muamile – Yumuşak muamele, iyi ilişki.
siliqlanmaq
: Cilalanmak, parlatılmak, düzgün hale getirilmek.
siliqlash
: Cilalama, düzgün hale getirme.
siliqlatmaq
: (siliqlimaq'tan) Cilalatmak, parlattırmak, kaygan hale getirmek.
siliqlimaq
: Düzgün hale getirmek; cilalamak.
siliqlinish
: Cilalanma, parlatılma, düzgün hale getirilme.
siliqlitish
: Cilalatma, parlattırma, kaygan hale getirtme.
silimaq
: Sıvamak, sıvazlamak, okşamak. U béshimdin silidi – O başımı okşadı.
silingbu
: ç. Karargah, kurmay.
siliningki
: Sizinki.
silinish
: Sıvanma 2. Okşanma.
silishish
: Sıvaşma, okşaşma, sıvazlaşma.
silitish
: Sıvatma, okşatma.
siljimaq
: Yaklaşmak, sürülmek, çekilmek.
siljip
: Yaklaşarak, sürülerek, çekilerek.
siljish
: Yaklaşma, sürülme, çekilme.
siljitilish
: Yaklaştırılma, sürdürülme, çektirilme.
siljitilmaq
: Yaklaştırılmak, sürdürülmek, çektirilmek.
siljitiwetmek
: Yaklaştın vermek, sürdürüvermek.
siljitiwétish
: Yaklaştın verme, sürdürüverme.
siljitish
: Yaklaştırma, sürme, çekme.
siljitishish
: Beraber yaklaştırma; beraber sürme.
siljitishmaq
: Beraber yaklaştırmak, beraber sürmek.
siljitmaq
: (siljimaq'tan) Yaklaştırmak, sürmek, çekmek.
siljitturmaq
: Yaklaştırtmak, sürdürmek, çektirmek.
siljitturush
: Yaklaştırtma, sürdürme, çektirme.
silkimek
: Silkmek, sallamak. Silkip tashlimaq – Silkip atmak; haddini bildirmek. Qol silkimek – El sallamak.
silkinish
: Sallanma, ırganma.
silkinmek
: Sallanmak, ırganmak.
silkiwetmek
: Silkip atmak 2. Haddini bildirmek.
silkiwétish
: Silkip atma 2. Haddini bildirme.
silkish
: Silkme, sallama. Silkishke bashlimaq – Silkmeye başlamak.
silkishish
: Beraber silkme.
silkishmek
: Beraber silkmek.
silkishtürmek
: Azarlamak, paylamak.
silkishtürüsh
: Azarlama, paylama. i silkitiş Sallama.
silkitmek
: Sallamak.
sim-sim
: Etigenlighi sim-sim yamghur yaghdi – Sabahleyin çis çisi yağmur yağdı.
-siman
: (benzetme eki) -sı, -si. Kishisiman – İnsansı.
simap
: f. kim. Civa. Hg belgesi ile gösterilen, 13,59 yoğunluğunda bir eleman.
simawar
: bk. samawar.
simchilaq
: ağ. bk. chimeltek.
simeglek
: Elek, telden yapılmış elek.
simelgek
: ağ. bk. simeglek.
simes
: ağ. Kuzu kürkü; bk. eltire.
simfonik
: r. Senfonik.
simfoniye
: r. Senfoni.
simxana
: f. ağ. Telgraf; bk. télégraf.
simildash
: Serpeleme, serpinti.
simildimaq
: Serpelemek, serpinti. Yamghur simildaydu – Yağmur çiseliyor.
simsiz
: f.u. Telsiz. Simsiz télégraf – Telsiz telegraf.
sinagh
: bk. sinaq.
sinaq
: Sınav, deneme, imtihan. Sinaq qilghuchi – Deneme yapan. Atom quralliri sinighini toxtutush – Atom silahlan denemesini durdurma. Sinaq tériqisida – Deneme şeklinde.
sinaqliq
: Denenmiş.
sinalmaq
: Denenmek.
sinash
: Deneme.
sinashmaq
: Karşılıklı güç denemesi yapmak. Küch sinashmaq – Karşılıklı güç denemesi yapmak.
sinatmaq
: (sinimaq'tan) Denetmek.
sinatturmaq
: Denettirmek.
sinatturush
: Denettirme.
sinchi
: Casus, dil avcısı.
sinchilaq
: Küçük parmak, serçe parmak.
sinchilap
: İtina ile, özenle, inceden inceye.
sinchilash
: İnceleme, tetkik, gözden geçirme.
sinchiliq
: Casusluk.
sinchilimaq
: Gözden geçirmek, tetkik etmek, incelemek. Depterni sinchilap körüshke bashlidi – Defteri dikkatle incelemeye başladı.
sine
: f. Göğüs.
singar
: Tek. Singar paypaq – Çorabın teki.
singchay
: ç. Sütsüz çay.
singdürmek
: Sindirmek, hazmetmek. Ash singdürmek – Yemek hazmetmek.
singdürülmek
: Sindirilmek.
singdürülüsh
: Sindirilme.
singdürüsh
: Sindirme.
singil
: Küçük kız kardeş. Qéyni singil – Baldız, görümce. Acha-sinil – Abla ve kız kardeş.
singir
: Kiriş, damar. Singir tartishish – Kramp, kasınç.
singiri
: Gibi, benzer. Shu singiri – Şunun gibi.
singirmek
: Sindirmek.
singish
: Sinme.
singishish
: Yakışma, uygun gelme.
singishliq
: İyi hazm edilen; hafif.
singishmaq
: Yakışmak, uygun gelmek. Bu kiyim sanga nahayiti singiship ketti – Bu elbise sana çok yakışmış.
singmek
: Sinmek. Suni sep singer yerge, sözni qil sighar yerge – d. Suyu serp siner yere, sözü söyle sığar yere. Singip pishqan aq nan – İyi pişmiş buğday ekmeği.
singni
: ağ. bk. singil.
singsalish
: ağ. bk. sinchilash.
sinighuchi
: Deneme yapan, sınav yapan.
sinilish
: Denenme.
sinimaq
: Denemek, tecrübe etmek. Bextini sinap körmek – Şansını denemek.
sinip
: a. Sınıf. Ishchilar sinipi – İşçiler sınıfı. Altinchi sinip – Altıncı sınıf.
sinipdash
: a.u. Sımfdaş, aynı sınıfa mensup olma, sınıf arkadaşı.
sinipliq
: a.u. Sınıflı, sımflık. Besh sinipliq mektep – Beş sınıflı okul.
sinipsiz
: a.u. Sınıfsız. Sinipsiz jem'iyet – Sınıfsız toplum.
sinish
: İflas etme, batma.
sinishish
: Karşılıklı güç denemesi yapma.
sinitish
: Denetme.
sinjek
: ağ. bk. barang.
sinjilash
: bk. sinchilash.
sinjish
: ağ. bk. siljish.
sinlik
: Güzel, görkemli.
sinmaq
: İflas etmek, batmak.
sinonim
: r. Anlamdaş kelimeler kadrosu.
sinonimlik
: Eşanlamlı, anlam eşliği.
sinpiy
: a. Sınıflı, sımfsal, sınıfa ait.
sintaksis
: r. Sentaks, sözdizimi.
sintétik
: r. Sentetik.
sipash
: Sıvazlama, okşama.
sipashturmaq
: Karşılıklı sıvaştırmak; karşı lıklı okşattırmak.
sipatmaq
: Sıvazlatmak, okşatmak.
sipatturmaq
: Sıvazlatürmak, okşatürmak.
sipatturush
: Sıvazlattırma, okşattırma.
sipaye
: f. Nazik, nezaketli.
sipayigerlik
: f.u. Nezaketlilik.
sipayiliq
: f.u. Nezaketlilik.
siper
: tar. Kalkan; bk. qalqan.
sipilash
: Yoklama, araştırma, okşama.
sipilimaq
: Yoklamak, araştırmak, okşamak.
sipimaq
: Okşamak, sıvazlamak. Béshimdin sipidi – O başımı okşadı.
sipitish
: Sıvazlatma, okşatma.
sipta
: Düz, dümdüz. Sipta rex – Düz kumaş.
siraj
: Tutkal.
sirajlanmaq
: Tutkallanmak.
sirajlash
: Tutkallama.
sirajlatmaq
: (sirajlimaq'tan) Tutkallatmak.
sirajlimaq
: Tutkallamak.
sirat
: a. Sirat köwrügi – Sırat köprüsü.
sirchi
: Boyacı, badanacı.
sirdash
: a.u. Mahrem, içten, candan, samimi, içli dışlı bir dost.
sirdashliq
: a.u. İçtenlik, içli dışlı.
sirdashmaq
: a.u. İki dost arasında sırlann birbirine verilmesi.
sirdishish
: a.u. bk. sirdashmaq.
sire
: Büsbütün, tamamiyle. Sire oqumaydu – Hiç okumuyor.
sirek
: Seyrek, az. Kitapning sirek uchraydighan nusxisi – Kitabın az bulunan nüshası.
sirekleshmek
: Seyrekleşmek.
sirgüch
: ağ. bk. süzgüch.
sirghash
: Kayma, kayış.
sirghimaq
: Kaymak, kayış.
sirilish
: Kayma.
sirilmaq
: Kaymak, kurtulmak. Yash tamchiliri ikki mengzidin töwen'ge sirilatti – Yaş damlaları yüzünden aşağıya kayıyordu (damlıyordu). Ademning ichi sirilidu – İnsan acıyor.
sirimaq
: Vurmak, kamçılamak.
siritish
: Vurdurma, kamçilatma.
siriwalmaq
: Kabuğunu soymak; yüzmek; derisini soymak, sıyırmak.
siriwélish
: Kabuğunu soyma; yüzme; derisini soyma, sıyırma.
sirish
: Vurma, kamçılama.
siritmaq
: Vurdurmak, kamçılatmak.
sirkilesh
: Bit sirkesinin hasıl olması.
sirkilimek
: Sirkelemek; bit sirkesinin hasıl olması.
sirlaqliq
: Boyalı, cilalanmış.
sirlanmaq
: Boyalmak, cilalanmak.
sirlash
: Cila yapma, boyama, badana yapma.
sirlimaq
: Boyamak, cilalamak.
sirlinish
: Boyalma, cilalanma.
sirmaq
: Astarı vatkalı iş ceket.
sirtida
: Dışında. Buning sirtida – Bunun dışında.
sirtqi
: Dış. Sirtqi kiyim – Dış elbise.
sirtlan
: zool. Sırtlan.
sirtmaq
: Kement. Sirtmaq salmaq – Kement geçirmek.
sirtme
: Tuzak, kapan.
sirtta
: Dışarıda.
sirttin
: Dışarıdan. Sirttin qarighanda öy yaman körünmeydu – Dışarıdan bakarken ev kötü görünmüyor.
sistéma
: r. Sistem.
sistémliq
: r.u. Sistemli. Sistémliq türde – Sistemli halde.
siwe
: Hisse, pay, düşürge.
siwepxana
: ağ. Banyo; bk. moncha.
siya
: f. Mürekkep.
siyaq
: Biçim, dış görünüm, kılık, şekil. Yarishimliq siyaq – Güzel kılık.
siyaset
: a. Siyaset. Iqtisadiy siyaset – İktisadî siyaset.
siyasetchi
: Siyasetçi, politikacı.
siyasetperest
: a.f. Politika oyuncusu.
siyasetperestlik
: a.f.u. Politika oyunu.
siyasiy
: a. Siyasî, siyasal. Siyasiy ehwal – Siyasî durum. Siyasiy bölüm – Siyasî bölüm. Siyasiy rehber – Siyasî lider. Siyasiy mesele – Siyasî mesele. Siyasiy mektep – Siyasî okul.
siydik
: Sidik.
siyezd
: r. Kurultay, kongre.
siygek
: Çok işeyen.
siygeklik
: Çok işeme hali.
siyir
: Sığır. Boghaz siyir – Gebe sığır.
siyish
: Siyme, işeme.
siyliq
: Ağırlama, içki, sofra 2. Ödül, mükâfat.
siymek
: Siymek.
siz
: z. Siz. Sizde – Sizde. Sizge – Size. Sizni – Sizi. Sizler – Sizler. Sizlep gep qilmaq – Siz diye söylemek.
sizche
: Sizce.
sizdurmaq
: (sizmaq'tan) Çizdirmek.
sizdurush
: Çizdirme.
sizghuch
: Çizgi, cetvel, cetvel tahtası.
sizghuchi
: Desinatör, krokici, proje (krokisi).
siziq
: Çizgi. Toghri siziq – Düz çizgi.
siziqche
: Küçük çizgi. Ikki siziqche – İki küçük çizgi.
siziqliq
: Çizgili. Siziqliq depter – Çizgili defter.
sizilish
: Çizilme.
sizilmaq
: Çizilmek.
siziwetmek
: Çizivermek, çizmek.
siziwétish
: Çiziverme, çiziş, çizme.
sizish
: Çiziş, çizme.
sizlam
: Sızı, ağrı.
sizlerningki
: Şizlerinki.
sizma
: Çizgi.
sizmaq
: Çizmek. Astidin sizmaq – Altından çizmek; altım çizmek. Sizip tashlimaq – Çizivermek.
sizningki
: Sizinki. Bu öy sizningki – Bu ev sizinki.
Slaw
: r. İslav. Slaw xelqliri – İslav halkları.
Slawlar
: İslavlar. Slaw tili – İslav dili.
Slawliq
: r.u. İslavlık.
sméta
: r. Teğellemek, çatmak.
soal
: a. bk. sual.
soda
: f. Ticaret; alış veriş; satış. Soda shertnamisi – Ticaret anlaşması. Kim artuq sodisi – Açık artırma. Soda floti – Ticaret filosu. Soda wekili – Ticaret ataşesi.
soda-sanaet
: f.a. Ticaret ve sanayi. Soda-sanaet merkizi – Ticaret ve sanayi merkezi.
soda-sétiq
: f.u. Ticaret, alış veriş, satış.
sodiger
: f. Tüccar.
sodigerchilik
: f.u. Tüccarlık. Sodigerchilik qilmaq – Tüccarlık yapmak.
sodigerlik
: f.u. Tüccarlık.
sodilashmaq
: f.u. Pazarlık yapmak.
sodiliq
: a.u. Karasevdalılık, manyaklık.
sodiyi
: a. Karasevdalı, manyak.
sogh
: bk. soghuq.
soghaqliq
: Soğukluk; soğuk olma hali.
soghan
: Soğan; bk. piyaz.
soghchi
: ağ. bk. yitim.
soghchiliq
: Soğukluk; sevgiden mahrum muamele. Arimizgha soghchiliq chüshti – Aramıza soğukluk girdi.
soghuq
: Soğuk. Ettigenki soghuq – Sabah soğuğu. Soghuq iklim – Soğuk iklim. Bugün nahayiti soghuq – Bugün çok soğuk. Soghuk boldi – Soğuk oldu. Soghuq tegmek – Üşütmek, üşümek, soğuk almak. Soghuq tekküzmek – Üşütmek. Soghuq chüshmek – Soğuk olmak. Soghuq chüshüp qaldi – Soğuk oldu. Soguqqa chidamliq – Soğuğa dayanıklı. Soghuk künler bashlandi – Soğuk günler başladı. Qara soghuq – Karsız soğuk. Soghuq yémek – Donmak, buz kesilmek. Ishqa soghuq qarimaq – İşe zevksiz bakmak; işten hoşlanmamak. Öyi közümge yamanmu soghuq köründi – Evi gözüme çok da soğuk göründü.
soghuqchiliq
: Soğukluk (havanın soğukluğu) 2. soğukluk (ilişkide soğukluk). Arigha soghuqchiliq salmaq – Araya soğukluk salmak.
soghuqluq
: Soğukluk, ayaz.
soghulmaq
: Suyu azalmak. Derya soghulup ketti – Nehrin suyu azaldı.
soghulush
: Suyu azlma.
soghurmaq
: Çekip çıkarmak, çekmek, çıkarmak.
soghurtmaq
: (soghurmaq'tan) Çekip çıkartmak.
soghurtulmaq
: Çekip çıkartılmak.
soghurtulush
: Çekip çıkartılma.
soghurtush
: Çekip çıkartma.
soghurulmaq
: Çekip çıkarılmak.
soghurulush
: Çekip çıkarılma.
soghurush
: Çekme. Chish soghurush – Diş çekme.
soghush
: ağ. bk. sowush.
soghuymaq
: ağ. bk. soghurmaq.
sojang
: ç. Başkan, müdür.
soq
: ağ. bk. soghuq.
soqa
: Karasaban. Qosh chishliq soqa – Çift bıçaklı karasaban. Soqa chishi – Karasaban dişi (bıçağı). Soqa waxti – Ekin vakti.
soqa-sayman
: Ekin aletleri.
soqiwash
: Uzun baş.
soqqa
: Darbe. Soqqa bermek – Darbe vermek; darbe yedirmek.
soqmaq
: Vurmak, dövmek. Saet soqti – Saat çaldı. Pichaq soqmaq – Bıçak yapmak. Tömürni kizighida soq – d. Demiri tavında döv.
soqsuldash
: bk. qatirash.
soqturmaq
: (soqmaq'tan) Dövdürmek, vurdurmak.
soqturush
: Dövdürme, vurdurma.
soquchilan
: bot. Bir tür Kaşgar hurması.
soquldaq
: Avare avare dolaşmak; haylaz haylaz gezmek.
soquldash
: ağ. bk. qatirash.
soquldimaq
: ağ. bk. qatirimaq.
soqulmaq
: Dövülmek, çarpılmak. Ongay soquludighan tömür – Kolay dövülen demir.
soqulush
: Dövülme, çarpılma.
soqum
: Kışlık et tedariki için kesilen havyan. Soqum waxtida – Et tedarik edilmeye başladığı kışın başında.
soqur
: Kör.
soqurluq
: Körlük.
soqush
: Darbe, dövme 2. Savaş. Soqush maydani – Savaş alanı. Grazhdanlar soqushi – İç savaş. Özara soqush – Kendi aralarında savaş. Soqush kémisi – Savaş gemisi.
soqushqaq
: Kavgacı; kavga düşkünü; geçimsiz.
soqushqaqliq
: Kavgacılık; kavga düşkünlüğü, geçimsizlik.
soqushmaq
: Dövüşmek, çarpışmak 2. Savaşmak.
soqushturmaq
: (soqushmaq'tan) 1. Dövüştürmek 2. Kadeh tokuşturmak.
soqushush
: Dövüşme 2. Savaşma.
sol
: Sol. Solgha – Sola. Solda – Solda. Sol yaqta – Sol tarafta.
solax
: ağ. Durgun. Solax su – Durgun su.
solaq
: Hapishane. Solaqqa almaq – Hapsetmek.
solaqxana
: Hapishane; bk. qamaqxana.
solanmaq
: Hapsedilmek.
solash
: Hapsetmek. Qamaqxanigha solash – Hapishaneye hapsetme.
solashqan
: Solmuş. Solashqan gül – Solmuş gül (çiçek).
solashqanlik
: Solmuşluk, solma hali.
solashmaq
: Solmak. Yopurmaqlar solushup ketti – Yapraklar soluverdi.
solashturmaq
: (solmaq'tan) Soldurmak, kurutmak.
solashturush
: Soldurma, kurutma.
solatquzmaq
: bk. solatmaq.
solatquzush
: bk. solutush.
solatmaq
: Hapsettirmek.
solatturmaq
: Hapsettirmek.
solatturush
: Hapsettirtme.
solchil
: Solcu.
solchilliq
: Solculuk, solcu olma hali.
solda
: Solda, sol tarafta.
soldin
: Soldan, sol taraftan.
soldurmaq
: (solmaq'tan) Soldurmak, kurutmak.
soldurush
: Soldurma, kurutma.
solgha
: Sola.
solghun
: Solgun, solmuş, sararmış. Közliring solghun – Gözlerin çökmüş. 2. Özensiz, ihmalcı.
solxay
: Solak.
solimaq
: Hapsetmek.
solqay
: bk. solxay.
sollashmaq
: Sola kaymak; solcu olmak.
sollimaq
: Sürüklemek, çekmek.
solluq
: Solluk, sola meyillik.
sollushush
: Sola kayma, solcu olma.
solmaq
: Solmak, kurumak. Solushup qalmaq – Solmuş olmak. Ebidiy solmas méning gülistanim – Ebedi solmaz benim gülistanım.
solughay
: bk. solxay.
soluq
: müz. Tamburun deliği.
solunush
: Hapsedilme.
solush
: Solma, kuruma.
solushush
: Solma.
solutush
: Hapsettirme.
som
: Para birimi; lira. Bu kitap besh som turudu – Bu kitabın değeri beş lira.
sombesey
: ç. Lâhana.
somka
: r. Çanta.
somluq
: Liralık. Besh somluq – Beş liralık.
song
: ağ. Arka. Putning songi – Taban. Ötükning songi – Çizmenin ökçesi.
songghuch
: Bahçe duvarı altındaki su yolu.
songpiyaz
: ç.f. bot. Pırasa.
sonjaq
: ağ. bk. song.
sopa
: a. bk. supa.
sopi
: a. Sofi; mutasavvıflara ait.
sopiliq
: a.u. Sofuluk, dindarlık.
sopisopiyang
: zool. bk. sopiyang.
sopiyang
: zool. Sarı asma.
sopun
: Sabun. Etir sopun – Itır sabun. Kir sopuni – Çamaşır sabunu. Sopun zawuti – Sabun fabrikası. Sopun sürkimek – Sabun sürmek. Sopun qaynitish – Sabun kaynatma (sabun yapma).
sopunchi
: a.u. Sabuncu.
sopunchiliq
: a.u. Sabunculuk.
sopundan
: Sabun kutusu.
sopunlanmaq
: Sabunlanmak.
sopunlash
: Sabunlama.
sopunlimaq
: Sabunlamak.
sopunluq
: Sabunlu.
sopunlunush
: Sabunlanma.
soragh
: ağ. bk. soraq.
soraq
: Sorgu 2. Soru. Soraqqa tartmaq – Sorguya çekmek. Soraq alamiti – Soru belgesi.
soraqchi
: Yargıç.
soralmaq
: Sorulmak.
soranmaq
: Dilenmek.
sorash
: Sorma, isteme.
sorashmaq
: Karşılıklı sormak. Aman-ésenlik sorashmaq – Karşılıklı esenlik dileğinde bulunmak.
sorashturmaq
: Soruşturmak.
soratquzmaq
: bk. soratmaq.
soratmaq
: (sorumaq'tan) Sordurmak, istetmek.
soratturmaq
: Sordurtmak, istettirmek.
sorimaq
: bk. sorumaq.
soriwalmaq
: Yal vara yakara elde etmek.
soriwélish
: Yal vara yakara elde etme.
sormaq
: ağ. bk. sorumaq.
sort
: r. Tür, cins.
sortlash
: r.u. Cinslere ayırma, türlere ayırma.
sortlatmaq
: r.u. Türlere ayırtmak.
sortlimaq
: r.u. Cinslere ayırmak.
sortluq
: r.u. Kaliteli cins.
sorulmaq
: Sorguya çekilmek.
sorumastin
: Sormadan. Her xétide seni soraydu – Her mektubunde seni soruyor. Yash chéghida sheher sorughan – Gençliğinde şehiri idare etmiş.
sorunush
: Dilenme, dileniş.
sorush
: Savurma.
sorushush
: Karşılıklı sorma. Karşılıklı esenlik dileğinde bulunma.
sorutmaq
: (sorumaq'tan II) Savurtmak.
sot
: r. Mahkeme. Sotqa bermek – Mahkemeye vermek. Sotta aqlanmaq – Mahkemede aklanmak. Sot qilmaq – Mahkemede yargılamak.
sotchi
: r.u. Hakim, yargıç.
sotka
: r. Bir gece gündüz. Bir sotkida – Bir gece gündüzde.
sotkiliq
: r.u. Gece gündüzlük. Bir sotqiliq yer – Ulaşmak için bir gece gündüz yolculuğu gerektiren yer.
sotlanghanlik
: r.u. Mahkemeli olmaklık; mahkemeli olma hali.
sotlanmaq
: r.u. Mahkemeli olmak; yargılanmak.
sotlash
: r.u. Yargılama.
sotlashmaq
: r.u. Mahkemede karşılıklı dava açmak.
sotlimaq
: r.u. Yargılamak.
sotlunush
: r.u. Mahkemeli olma, yargılanma.
sotlushush
: r.u. Mahkemede karşılıklı dava açma.
sotsiyal
: r. Sosyal, İçtimaî, toplumsal. Sotsiyal inqilap – Toplumsal devrim.
sotsiyal-démokrat
: Sosyal demokrat. Sotsiyal-Démokratlar Partiyisi – Sosyal Demokratlar Partisi.
sotsiyal-démokratizm
: Sosyal demokratizm.
sotsiyalist
: r. Sosyalist.
sotsiyalistik
: r. Sosyalist. Sotsiyalistik inqilap – Sosyalist devrim. Sotsiyalistik jem'iyet – Sosyalist toplum. Sotsiyalistik döletler – Sosyalist devletler.
sotsiyalizm
: r. Sosyalizm.
sotsiyalliq
: r.u. İçtimaî, toplumsal.
sotsiyologiye
: r. Sosyoloji, toplum bilimi.
sowadan
: Sowadan térek – Ak kavak.
sowaq
: ağ. bk. soghuq.
sowét
: r. Sovyet. Sowét hökümiti – Sovyet hükümeti. Sowét Ittipaqi – Sovyetler Birliği.
sowgha
: Hediye, armağan. Sowgha qilmaq – Hediye etmek.
sowghat
: Hediye, armağan. Sowghat bermek – Hediye vermek.
sowghatlanmaq
: Hediyeli olmak.
sowghatlash
: Hediye verme.
sowghatlimaq
: Hediye vermek. Oqughuchilar sowghatlandi – Öğrencilere hediye verildi.
sowghatlinish
: Hediyeli olma.
sowumaq
: Soğumak. Köngül sowumaq – Gönül soğumak. Bu ademge méning könglüm sowudi – Bu adama benim gönlüm soğudu.
sowush
: Soğuma, soğuş.
sowutquch
: Soğutucu. Sowutquch eswap – Soğutucu alet.
sowutmaq
: Soğutmak.
sowutturmaq
: Soğutturmak.
sowutturush
: Soğutturuş, soğutturma.
sowutulmaq
: Soğutulmak. Sowutulghan qaynaq su – Soğutulmuş kaynamış su.
sowutulush
: Soğutulma, soğutuluş.
sowutush
: Soğutma, soğutuş.
soydurmaq
: (soymaq'tan I) Kestirmek, soydurmak.
soydurush
: Kestirme, soydurma.
soyghuzmaq
: bk. soydurmaq.
soyghuzush
: bk. soydurush.
soyla
: Topuz,.çomak.
soylash
: Sürünerek gitme 2. Şıvışma.
soylimaq
: Sürünerek gitmek 2. Sıvışmak.
soyu
: Soyu chish – Köpek dişi; sivri ve uzun diş; domuz dişi.
soyulmaq
: Soyulmak, kesilmek.
soyulush
: Soyulma, kesilme.
soyumaq
: ağ. bk. sowumaq.
soyuwalmaq
: Derisini soymak; kabuğunu soymak.
soyuwélish
: Derisini soyma; kabuğunu soyma.
soyushmaq
: Beraber kesmek; beraber soymak. Qoyni soyushti – Koyunu kestiler; Koyunu soydular.
soyushush
: Beraber kesme; beraber soyma.
soyuz
: r. Şura, meclis.
sozampay
: Uzun.
sozdurmaq
: (sozmaq'tan) Uzartmak.
sozdurtmaq
: Uzarttırmak.
sozdurtush
: Uzattırma.
sozdurush
: Uzartma.
sozma
: Büyük kil kasesi 2. Katmerli börek.
sozmaq
: Uzatmak, genişletmek, çekmek. Dostluk qolini sozdum – Dostluk elini uzattim. Uzaqqa sozmaq – Uzatmak, sürüncemede bırakmak. Qulaghimni sozushti – Kulağımı çektiler.
sozukluk
: Uzunluk, uzunca.
sozuq
: Uzun, uzunca 2. gr. Ünlü. Sozuq tawush – Ünlü ses. Sozuq tawushsiz boghum tüzülmeydu – Ünlü ses olmadan hece yapılmaz.
sozulghanliq
: Uzunluk, boy.
sozulghuch
: Elastikilik, esneklik.
sozulghuchluq
: Elastikilik hali; esneklik hali.
sozulma
: Uzama, yıllarca, uzamış.
sozulmaq
: Uzamak, uzanmak. Yüzlerche kilométirgha sozulup ketken orman – Yüzlerce kilometreye uzanmış orman. Uzaqqa sozulghan front – Uzun cephe. Bu kocha téxi sozuludu – Bu cadde (sokak) yine de uzar. Yerde sozulup yatmaq – Yere uzanmak. Sozulghan qol – Uzanmış el. Ish sozulup ketti – İş uzadı. Uzaqqa sozulghan – Uzamış. Doklat uzakka sozulmaydu – Konuşma uzamaz. Késel üch aygha sozulup ketti – Hastalık üç aya uzadı. Gep uzaqqa sozuldi – Söz uzadı. Muzakiriler uzaqqa sozulup ketti – Müzakereler uzayıverdi.
sozulmuluq
: Uzunluk, boylam.
sozulush
: Uzama, uzanma.
sozunchaq
: Uzunca.
sozunchaqliq
: Uzunca olma hali.
sozush
: Uzatma, genişletme, çekme.
sögel
: Siğil 2. Nasır.
sögellik
: Siğilli 2. Nasırlı. Sögellik kollar – Nasırlı eller.
söget
: bot. Söğüt. Sögettin toqulghan – Söğütten örülmüş. Sériq söget – Sarı söğüt. Qara söget – Kara söğüt.
sögetgül
: u.f. Zakkum (ağacı).
sögetlik
: Söğütlük.
söhbet
: a. Sohbet. Söhbet ötküzmek – Sohbet etmek. Söhbet qilmaq – Sohbet etmek. Söhbetke qatnashmaq – Sohbete katılmak.
söhbetdash
: a.u. Hem sohbet. Söhbetdash bolmaq – Sohbete katılmak.
söhbetdashliq
: a.u. Beraber sohbet etme hali.
söhbetleshmek
: a.u. Sohbet etmek.
söhbetlishish
: a.u. Sohbet etme.
sökük
: Sökülmüş, dikişsiz.
söküklük
: Sökülmüş, sökülmüş hali.
söküwalmaq
: Söküp çıkarmak.
söküwetmek
: Sökmek, söküvermek.
söküwélish
: Söküp çıkarma.
söküwétish
: Sökme, söküverme.
söküshtürmek
: Azarlatmak.
söl
: ağ. bk. sögel.
sölet
: a. Büyüklük kuruntusu.
söletlik
: a.u. Görkemli, debdebeli, muhteşem bir surette.
söletwaz
: a.f. Büyüklüğü seven; gösterişe düşkün.
söletwazliq
: a.f.u. Büyüklük düşkünlüğü; gösteriş düşkünlüğü.
söltek
: Kuyruğu kesik.
söngek
: Kemik. Yangaq söngigi – Yanak kemiği.
sönggech
: anat. Uyluk, kalça.
sönggesh
: bk. sönggech.
söngzek
: t. 1. Sifilis, frengi 2. Gonore, belsoğukluğu.
sörelme
: İradesi zayıf, iradesiz.
sörelmek
: Sürüklenmek. Sörülüp kelmek – Sürüklenerek gelmek.
sörem
: Tırmık. Sörem salmaq – Tırmıklamak.
söresh
: Sürükleme.
söreshtürmek
: Sürüklemek.
söreshtürüsh
: Sürükleme.
söretküzmek
: Sürüklenilmek.
söretküzüsh
: bk. sörütüsh.
söretme
: Tarak ağı.
söretmek
: Sürükletmek.
sörimek
: Sürüklemek. Sörep ketmek – Sürüklemek. Sörep chiqarmaq – Sürükleyip çıkarmak. Müshükni harwigha qoshsa, katning astigha söreptu – folk. Kediyi arabaya koşsa, kerevetin altına sürüklermiş.
sörülüsh
: Sürüklenme.
sörün
: Kederli, hüzünlü, gamlı 2. Gergin, soğuk. Sörün muamile – Soğuk ilişki.
sörünlük
: Kederlilik, hüzünlülük 2. Gerginlik, soğukluk.
sörütüsh
: Sürükletme.
sösen
: f. bot. Zambak, nilüfer.
söser
: f. zool. Ağaç sansarı; ağaç sansarı kürkü.
sösine
: ağ. Kahve rengi.
sösün
: ağ. bk. üjme.
söydürmek
: (söymek'ten) Öptürmek.
söydürüsh
: Öptürme.
söyem
: ağ. bk. sörem.
söygüzmek
: bk. söydürüsh.
söymek
: Öpmek; bk. süymek.
söyünmek
: bk. süyünmek.
söyüwatmaq
: Öpmek.
söyüwélish
: Öpme, öpüş.
söyüshmek
: Öpüşmek.
söz
: Söz, kelime. Söz béshi – Önsöz, giriş. Söz özgürüshi – Kelime değişimi. Söz birikmishi – Kelime birleşimi. Musteqil söz – Yalın kelime. Yardemchi söz – Edat. Söz yasilishi – Kelime yapımı. Söz erkinlighi – Söz hürriyeti, söz özgürlüğü. Chet söz – Yabancı kelime. Sözimiz – söz, wedimiz – wede – Sözümüz söz, vaadimiz vaattir. Qérilar sözi – Yaşlılar sözü. U özi söz achti – O kendisi söze başladı. Ular sözümni almaydu – Onlar sözümü dinlemiyor. Siz toghruluq söz boldi – Sizin hakkınızda söz oldu. Söz biriktirmek – Ağız birliği etmek. Sözni bölmek – Sözü bölmek. Söz talashmaq – Çekişmek; ağız kavgası yapmak. Sözni toxtatmaq – Sözü kesmek. Sözde turmaq – Sözü tutmak; sözü yerine getirmek. U öz sözide turdi – O sözünü yerine getirdi. Söz daritmaq – Başa kakmak. Söz sözlimek – Söz söylemek; konuşma yapmak. Söz qayturmaq – Dik başlılık; söz dinlemezlik. Sözge kirmek – Söz dinlemek. Sözge kiridighan adem – Söz dinleyen adam; anlayışlı adam. Sözge kirmeydighan adem – Söz dinlemez adam. U méning sözimge kirmeydu – O benim sözümü s dinlemiyor. Kirish söz – Giriş, önsöz. Sozge kélishmek – Çekişmek; ağız kavgası yapmak. Sözge kelmeydu – Söz dinlemez, uyumsuz. Bir sözge kélish – Anlaşmak. Sözge söz keldi – Söze uygun bir sözle karşılık verilmesi. Söz orni kelgende – Sözün yeri geldiğinde. Söz qilmaq – Söylemek. Men toghruluqmu bir söz étip qoyung – Benim hakkımda bir şey söyleyin. Bu néme dégen söz? – Bu ne demek? Söz némide? – Sözün aslı nedir? Yoq söz – Yok söz. Söz yanduurmaq – İtiraz etmek; karşılik vermek. Éghizdin chiqqan söz yanmas – Ağızdan çıkan söz geri alınmaz.
söz-chöchek
: Söz ve rivayet, başkaları hakkında söylenti, söylenti. Tillerde söz-chöchek bolmaq – Başkalarının ağzında söylenti olmak.
sözchan
: Hatip, iyi konuşan.
sözchanliq
: Hatiplik.
sözeng
: ağ. bk. söngzek.
sözleg
: ağ. 1. Geveze, çenebaz, boşboğaz. 2. Hatip, konuşmacı.
sözlemjan
: Dilbaz, lakırdıcı, geveze, boşboğaz.
sözlenmek
: Söylenmek.
sözlesh
: Söyleme, söyleyiş. Gödek sözleshke bashlidi – Bebek söylemeye başladı.
sözleshmek
: Söyleşmek.
sözleshtürmek
: (sözleshmek'ten) Söyleştirmek.
sözleshtürüsh
: Söyleştirme.
sözletküzmek
: Söylettirmek.
sözletküzüsh
: bk. sözlütüsh.
sözletmek
: (sözlimek'ten) Söyletmek.
sözlimek
: Söylemek. Sözlep bermek – Söylemek. Duduqlunup sözlimek – Kekeleyip söylemek. Yasap sözlimek – Yapay söylemek.
sözlünüsh
: Söylenme.
sözlüshüsh
: Söyleşme. Sözlüshüsh orni – Söyleşme yeri.
sözlütüsh
: Söyletme, söyletiş.
sözmel
: Dilbaz, palavracı 2. Dedikoducu, lakırdıcı.
sözmen
: Hatip, güzel konuşan.
sözmu-söz
: Harfi harfine; sözün tam anlamıyla. Sözmu-söz terjime – Harfi harfine çevri.
söznek
: ağ. bk. söngzek.
sözsiz
: Sözsüz, sessiz. Sözsiz teslim bolush – Şartsız teslim olma.
spirt
: r. İspirto, alkol. Spirt lampisi – İspirtoluk.
spirtlik
: r.u. Alkollü. Spirtlik ichimlikler – Alkollü içkiler.
spirtlimek
: r.u. Alkollü hale getirmek.
spirtsiz
: r.u. Alkolsüz. Spirtsiz ichimlik – Alkolsüz içki.
sport
: r. Spor. Sport oyunliri – Spor oyunları.
sportchi
: r.u. Sporcu.
sportchiliq
: r.u. Sporculuk.
stansiye
: r. İstasyon.
stéréotip
: r. Stereotip klişe.
stil
: r. Üslup, tarz, stil. Byurokratliq stilini tügütüsh – Kırtasiyecilik üslubunu bitirme.
stratég
: r. Strateji uzmanı.
stratégik
: r. Stratejik.
stratégiye
: Strateji.
stratosféra
: r. Stratosfer.
stratostat
: r. Stratosfer balonu.
studént
: r. Üniversite öğrencisi.
studéntliq
: r.u. Öğrencilik, talebelik.
studiye
: r. Atelye, stüdyo.
su
: Su. Qar suyi – Kar suyu. Qaynaq su – Kaynamış su. Su ambiri – Baraj gölü. Su bölgüch – Su bölümü çizgisi. Su nori – Su borusu. Su toshughuchi – Su taşıyıcı. Su yolliri – Su yolları. Su asti kémisi – Su altı gemisi. Tosma su – Baraj suyu. Su basti – Su bastı. Su bermek – Su vermek. Su bolmaq – Su olmak. Su ötiwatidu – Su geçiyor. Su ötmeydighan – Su geçmez. Sugha chommaq – Suya dalmak. Sugha chüshmek – Suya girmek. Sugha ketmek – Suya gitmek. Su boyi – Su boyu. Su kechmek – Suyu geçmek; suya girmek. Achchiq su – Sirke. Ash suyi – Et suyu, çorba. Ash qazan suyi – Mide özsuyu. Üchey suyi – Barsak özsuyu. Bez suyi – Bez özsuyu. Su kötürüsh – Su kabarcığı, fiske. Sériq su – Salğa. Su quymaq – Su dökmek; mec.ol. tüketmek, sarfetmek. Pulning béshigha su quyduq – Parayı bitirdik.
sual
: Sual, soru. Sual bermek – Soru sormak. Sual bérip qoymaq – Soru sormak. Sual belgisi – Soru belgesi.
subyékt
: r. Sübjektif.
subyéktip
: r. Sübjektif.
subyéktiwizimliq
: r.u. Sübjektivizm hali.
subyéktiwizm
: r. Sübjektivizm.
suchi
: Sucu.
suchiliq
: Suculuk. Suchiliq bölümi – Hidroloji bölümü.
sudük
: ağ. bk. siydik.
sufi
: a. bk. sopi.
sugaq
: bk. suwaq.
sugaqchi
: bk. suwaqchi.
sugaqchiliq
: bk. suwaqchiliq.
sugash
: bk. suwash.
sugashmaq
: bk. suwashmaq.
sugashturmaq
: bk. suwashturmaq.
sugatmaq
: bk. suwatmaq.
sugimaq
: Sıvamak; bk. suwimaq.
sugun
: f. ağ. bk. sopun.
sugurulush
: Çekilme, çıkarılma.
sugushush
: Sıvaşma.
sugutulmaq
: Sıvatılmak.
sugutulush
: Sıvatılma.
sugutush
: Sıvatma.
sugha
: Ağaçtan yapılmış su kovasi.
sughaq
: ağ. bk. soghuq.
sugharma
: Su içirme, sulama. Sugharma yer – Sulama yeri.
sughur
: zool. Köstebek; dağ sıçanı.
sughurtush
: Çektirme, çıkartma. Chish sughurtush üchün keldim – Diş çektirmek için geldim.
sughurulush
: Sulanma, su içirilme.
sughuruwalmaq
: Çekip çıkarmak; çıkarmak.
sughush
: bk. sowush.
suxenchi
: a.u. İftiracı, bühtancı, karacı, curnalcı.
suxenchilik
: a.u. İftiracılık, bühtancılık, curnalcılık.
suqach
: ağ. bk. soqush.
suqchimaq
: Kaşımak, taramak.
suqsur
: zool. Bağırtlak (-ğı).
suqush
: bk. soqush.
sulagh
: bk. solaq.
sulandurmaq
: Islandırmak, nemlendirmek.
sulandurush
: Islandırma, nemlendirme.
sulanmaq
: Islanmak, nemlenmek.
sulash
: Sulama, ıslama.
sulashmaq
: Nemlenmek, ıslanmak.
sulatmaq
: Islatmak, nemlendirmek.
sulimaq
: Sulamak, nemlemek.
sultan
: Sultan.
sultanliq
: Sultanlık.
sulu
: Yulaf. Qara sulu – Kara yulaf. Sulu yarmisi – Yarma yulaf; yulaf lapası.
suluq
: Nemli, sulu. Suluq alma – Sulu elma.
sulunush
: Islanma, nemlenme.
sulushush
: Nemlenme, ıslanma.
sulutush
: Islatma, nemlendirme.
suma
: ağ. bk. sürme.
-suman
: bk. -siman. Benzetme eki.
sumbat
: a. Zarâfet, cazibe, sevimlilik.
sumbatliq
: a.u. Zarâfetli, cazibeli.
sumbul
: f. bot. Sümbül çiçeği. Sumbul chachliq – Kıvırcık saçlı.
sumrugh
: efs. Anka kuşu, Simurg; bk. sumurgh.
sumurgh
: hay. Anka kuşu, Simurg.
sun
: ağ. zool. Yaban ördeği.
sunaltish
: bk. sunaltmaq.
sunaltmaq
: Uzatılmış, uzatılmış olma.
sunay
: f. Zuma.
sunaychi
: f.u. Zurnacı.
sunaylatmaq
: Uzatılmış, uzatılmış olma.
sunaylitish
: bk. sunaylatmaq.
sundurmaq
: (sunmaq'tan I) Kırmak, parçalamak. Sundurup achmaq – Kırarak açmak. Sundurup qoymaq – Kırmak. Düshmenning qarshilighini sundurduq – Düşmanın direnişini kırdık. Teret sundurmaq – Dışkı ihtiyacını gidermek; işemek.
sundurtmaq
: (sundurmaq'tan) Kırdırmak, parçalatmak.
sundurtush
: Kırdırma, parçalatma.
sundurulmaq
: Kırdırılmak. Uning qalghan malliri on qoygha sunduruludu – Onun kalan malları on koyun değerinde hesaplanacak.
sundurulush
: Kırdırılma.
sunduruwalmaq
: Kırmak.
sunduruwetmek
: Kırmak, parçalamak, kırıvermek., parçalayıvermek.
sunduruwétish
: Kırma, parçalama, kınverme, parçalayıverme.
sundurush
: Kırma, parçalama. Ishlepchiqirish wasitilirini pulgha sundurush – Üretim aletlerini para karşılığı hesaplaş.
sung
: ç. bk. sungpiyaz.
sungpiyaz
: ç.f. bot. Pırasa.
sunghan
: Kırılmış, parçalanmış. Sunghan sapal – Kırılmış çanak.
sunghuch
: Kırılgan, kolay kırılır, dayanıksız.
suntaxta
: Suntaxta bolmaq – Halsiz düşmek, canı çıkmak, bitmek.
sunuq
: Kırık. Sunuq köngül – Kırık gönül.
sunulmaq
: Uzatılmak.
sunulush
: Uzatılma.
supa
: Seki. Kerpiç veya tahtadan yapılış kaldırım.
suparaxot
: u.r. ağ. Gemi.
supérfosfat
: r. Süperfosfat.
supun
: ağ. bk. sopun.
supur
: bk. supura.
supura
: a. Un elenirken, eleğin altına yayılan sofra; sofra.
sur
: Gri, kurşun rengi.
suraghchi
: Yargıç, hakim.
surghuch
: Mühür mumu.
surnay
: bk. sunay.
surup
: Keten (bezi). Aq surup – Beyaz keten bezi. Xam surup – Hasa.
sus
: f. Yavaş, ağır. Bazar sus – Satış ağır. Sus sériq – Açık san.
susaymaq
: f.u. Yavaşlamak, ağırlaşmak.
susaytish
: f.u. Yavaşlatma, temkinli hale getirme.
susaytmaq
: f.u. Yavaşlatmak, temkinli hale getirmek.
susayturmaq
: f.u. bk. susaytmaq.
susayturush
: f.u. bk. susaytish.
susirash
: Susama, susuzlanma.
susiratmaq
: Susatmak, susuzlandırmak.
susirimaq
: Susamak, susuzlanmak.
susiz
: Susuz. Susiz yer – Susuz yer.
susizliq
: Susuzluk.
suslashmaq
: Yavaşlamak, ağırlaşmak.
suslashturmaq
: Yavaşlattırmak, ağırlaştır mak.
suslashturush
: Yavaşlattırma, ağırlaştırma.
suslatmaq
: Yavaşlatmak, ağırlatmak.
susluq
: f.u. Zayıflık, kuvvetsizlik, gevşeklik, uyuşukluk.
susuyush
: f.u. Yavaşlama, ağırlama.
suwadan
: Kavak; bk. térek.
suwaq
: Sıva. Tamning suwaghi – Duvarın sıvası.
suwaqchi
: Sıvacı.
suwaqchiliq
: Sıvacılık. Suwaqchiliq qilmaq – Sıvacılık yapmak.
suwalmaq
: Sıvalmak.
suwarmaq
: ağ. bk. sugharmaq.
suwash
: Sıvama, sıvaş.
suwashqaq
: Yapışkan, takılgan.
suwashqaqliq
: Yapışkanlık, takılganlık.
suwashma
: Birbirine yapışma, yan yana, bitişik.
suwashmaq
: Sıvaşmak, kirlenmek.
suwashturmaq
: bk. suwumaq.
suwashturush
: bk. suwash.
suwatquzmaq
: bk. suwatturmaq.
suwatquzush
: bk. suwatturush.
suwatmaq
: (suwimaq'tan) Sıvatmak.
suwatturmaq
: Sıvattırmak.
suwatturush
: Sıvattırma.
suway-saltang
: Çocuksuz, bekar.
suway-saltangliq
: Bekarlık.
suwérénitét
: r. Egemenlik.
suwimaq
: bk. suwumaq.
suwiwetmek
: Sıvayıvermek.
suwiwétish
: Sıvayıverme.
suwulush
: Sıvalma.
suwumaq
: Sıvamak.
suwur
: ağ. bk. sughur.
suwutulmaq
: Sıvatılmak.
suwutush
: Suvatma.
suyash
: ağ. bk. soyush.
suyghash
: Sivi yemek, çorba.
suyiqest
: a. Suikast. Birawning ömrige suyiqest qilmaq – Birisinin hayatına suikast etmek.
suyiqestchi
: a.u. Suikast eden, suikastçı.
suyiqestchilik
: a.u. Suikast yapma hali.
suyiqestlik
: Suikast olma hali.
suyuklanmaq
: Sıvılaşmak.
suyuq
: Sıvı. Suyuk ash – Sıvı yemek; çorba. Suyuk yékilghu – Sıvı yakıt.
suyuqlandurmaq
: Sıvılandırmak.
suyuqlandurush
: Sıvılanduma.
suyuqlash
: Sıvılaşma.
suyuqlashmaq
: Sıvılaşmak.
suyuqlatmaq
: (suyuqlimaq'tan) Sıvılandırmak.
suyuqlimaq
: Sıvılaşmak.
suyuqluq
: Sıvı, akıcı madde, akar madde.
suyuqlunush
: Sıvılaşma.
suyuqlushush
: Sıvılaşma.
suyuqlutush
: Sıvılaştırma.
suyuldurmaq
: Sıvılaştırmak.
suyuldurulush
: Sıvılaştırılma.
suyuldurush
: Sıvılaştırma.
suyulmaq
: Sıvı hale gelmek; sıvılaşmak.
suyultmaq
: Sıvılaştırmak.
suyultush
: Sıvılaştırma.
suyulush
: Sıvılaşma.
suzash
: ağ. bk. sozush.
sübhi
: a. Tan kızıllığı, şafak. Sübhidin derek berdi – Şafaktan haber verdi.
sügemcheq
: Sarkık meme (kadınların).
sügen
: Ambann tahıl bölmesi.
sügeshme
: Bulaşma, bulaşan.
süget
: bk. söget. Bostan süget – Ağlayan söğüt.
sügü
: ağ. bk. sürge.
sügüch
: ağ. Tarak, sıkı dişli tarak.
sügür
: Kumarbaz, kumarcı.
sühbet
: a. bk. söhbet.
sükchek
: ağ. Küçük değnek.
süke
: ağ. bk. supa.
süküt
: a. Sükut, susma, sessizlik. Süküt qilmaq – Susmak.
süleysin
: bk. süleysün.
süleysün
: zool. Vaşak (-ğı).
sülhi
: a. Sulh, barış. Sülhi shertnamisi – Barış anlaşması. Sülhi qilmaq – Barışmak.
sülhiperwer
: a.f. Banşçı.
sülhiperwerlik
: a.f.u. Barışçılık, barışse verlik.
sülmek
: Eti kemikten ayırmak.
sülük
: Sülük (-ğü).
sülüsh
: Eti kemikten ayırma.
sümbe
: Harbi, tüfek çubuğu. 2. Şüngü, kasatura.
sümermek
: İçine çekmek.
sümilek
: ağ. Buğday lapası.
sümürgüch
: Emen, soğutucu, içine çeken.
sümürmek
: İçine çekmek; bk. sümermek.
sümürüsh
: İçine çekme.
sün'iy
: a. Suni, yapay. Yerning sün'iy – Yerin yapay uydusu. Sün'iy rewishte – Yapay halde.
sün'iylik
: a.u. Sunilik, yapaylık.
süngdüshmek
: Varolmak.
süngék
: Kemik. Bash süngigi – Baş kemiği, kafatası. Bilek süngigi – Kol kemiği. Kökrek süngigi – Göğüs kemiği.
sünggümek
: Dalmak.
sünggüsh
: Dalma, dalmak.
sünggüt
: zool. Çobanaldatan, kuyruksallayan.
sünggütmek
: (sünggümek'ten) Daldırmak.
sünggütüsh
: Daldırma.
sünje
: ağ. bk. süyünche.
sünnet
: a. din. Sünnet.
sünniy
: a. din. Sünni.
sünniylik
: a.u. Sünnilik; Sünni olma hali.
süp-süp
: Süp-süp tang – Açık tan; şeffaf sabah.
süp-süzük
: Şeffaf, saydam, duru. Süp-süzük oyngaq sular – Şeffaf dalgalı sular.
süpet
: a. Vasıf, kalite. Süpiti yaxshi polat – Kalitesi iyi çelik.
süpetdash
: a.u. gr. Partisip, sıfat fiil. Éniq süpetdash – Belirli partisip. Mejhul süpetdash – Belirsiz partisip.
süpetlik
: a.u. Vasıflı, kaliteli. Yaxshi süpetlik mal – İyi kaliteli mal.
süpküsh
: Üfürükçülük ile ağrığı kesmek.
süpküshletmek
: (süpküshlimek'ten) Üfürükçülük yaptırmak.
süpküshlimek
: Üfürükçülük yapmak.
süpürge
: Süpürge.
süpürmek
: Süpürmek. Süpürüp tashlimaq – Süpürüvermek. Süpürüp chiqmaq – Süpürüvermek.
süpürtmek
: (süpürmek'ten) Süpürtmek.
süpürtülmek
: Süpürtülmek.
süpürtülüsh
: Süpürtülme.
süpürtüsh
: Süpürtme.
süpürülmek
: Süpürülmek.
süpürülüsh
: Süpürülme.
süpüründi
: Süprüntü.
süpürüsh
: Süpürme, süpürüş.
süpüte
: Kaliteli keten bezi.
sür'et
: a. Sürat, çabukluk, acele.
sür'etlik
: Süratli, çabuk, acele.
sürdürmek
: (sürmek'ten) İlerletmek, ileri çekmek.
sürdürüsh
: İlerletme, ileriye çekme.
süre
: a. din. Sure.
sürenjan
: Bir tür bitki.
süretchi
: a.u. Resimci.
süretchilik
: a.u. Resimcilik.
süretxana
: a.f. Resimhane.
süretlenmek
: a.u. Belirlenmek, açıklanmak.
süretlesh
: a.u. Belirleme, teressüm etme, açığa çıkarma.
süretlik
: a.u. Resimli. Süretlik zhurnal – Resimli dergi (mecmua).
süretlinish
: Belirlenme, açıklanma.
sürge
: Müshil, iç sürdürücü.
sürgösh
: İslenmiş et, kurutulmuş et.
sürgü
: bk. sürge. Ich sürgü – İç sürdürücü.
sürgün
: Sürgün. Sürgün qilmaq – Sürgüne göndermek. Sürgünde bolmaq – Sürgünde olmak.
sürgündi
: Sürgün, sürgünde bulunan.
sürgüzmek
: Ich sürgüzmek İç sürdürmek.
sürgüzüsh
: bk. sürgüzmek.
sürkelmek
: Yanaşmak, sürülmek, ovulmak. Söymigen'ge sürkelme – Sevmeyene yanaşma.
sürkenmek
: Yanaşmak, dokunmak.
sürkesh
: Sürme, ovma.
sürkimek
: Sürmek, ovmak. Nangha may sürkeng – Ekmeğe yağ sürün.
sürkügüch
: Traş fırçası.
sürkülüsh
: Yanaşma, sürülme, ovulma.
sürkünüsh
: Yanaşma, dokunma.
sürlen'gen
: İslenmiş, kurumuş.
sürlenmek
: İslenmek, kurumak.
sürlesh
: İsleme, kurutma. Chöp sürlesh – Ot kurutma.
sürletmek
: (sürlimek'ten) İsletmek, iste kurutturmak.
sürlimek
: İslemek, kurutmak. Chöp sürlimek – Ot kurutmak.
sürlük
: Asık suratlı, heybetli, gösterişli. Kishige sürlük körünüdu – Kişiye gösterişli görünür.
sürlütüsh
: İslettirme, iste kurutturma.
sürme
: Sürme. Sürme qoymaq – Sürme çekmek. Sürme téshi – Sürme taşı.
sürmek
: Sürmek, dehlemek, acele ettirmek. Dalgha sürmek – İleri sürmek. Arkigha sürmek – Geriye sürmek. Sürüp chiqarmaq – İtip çıkarmak. Ich sürmek – İç sürmek. Ichim sürüp ketti – İçim sürdü. U sürmini közige sürdi – O sürmeyi gözüne çekti. Közümge sürey – Gözüme çekeyim. Upa sürmek – Pudra sürmek. Xiyal sürmek – Hayal etmek; hayala dalmak. Keyp-sapa sürmek – Keyif sefa sürmek.
sürtküch
: Paçavra; kadınların pılı pırtısı.
sürtmek
: Silmek, kurulamak. Yüzni sürtmeq – Yüzü kurulamak. Köz yéshini sürtmek – Gözyaşını silmek.
sürtülmek
: Silinmek, kurulanmak.
sürtülüsh
: Silinme, kurulanma.
sürtünüsh
: İslenme, kuruma.
sürtüwetmek
: Silivermek, kurulayıvermek.
sürtüwétish
: Siliverme, kurulayıverme.
sürtüsh
: Silme, kurulama.
sürülmek
: Sürülmek. Algha sürülmek – İleri sürülmek. Arqigha sürülmek – Geriye sürülmek.
sürülüsh
: Sürülme.
sürün
: Serin. Sürün yer – Serin yer.
süründesh
: ağ. Serinleş. bk. salqinlash.
süründimek
: Serinlemek.
sürüsh
: Sürüş, sürmek.
sürüshte
: Soruşturma. Sürüshte qilmaq – Soruşturmak.
sürüshtürmek
: Soruşturmak, takip etmek, aramak.
sürüshtürüsh
: Soruşturma, takip etme, arama.
sürütmek
: Sürüklemek, sürümek.
sürütüsh
: Sürükleme, sürüme.
süt
: Süt. Süt emgüchi – Süt emen. Süt saqquchi – Süt sağan.
sütchilik
: Sütçülük. Sütchilik férmisi – Süt çiftliği.
sütxor
: u.f. Murabahacı, tefeci.
sütxorek
: u.f. Süt emen.
sütxorluq
: u.f.u. Murabahacılık, tefecilik.
sütlesh
: Süt karıştırma.
sütligen
: bot. Sütleğen.
sütlimek
: Süt karıştırmak. Chayni sütlep iching – Çayı süt karıştırarak için.
sütlük
: Sütlü. Sütlük siyir – Sütlü inek. Sütlük ot – bot. devedikeni.
süwe
: a. bk. sübhi.
süydük
: bk. siydik.
süyek
: bk. söngek.
süyeklik
: Kemikli 2. İriyarı, iri yapılı. Süyektik yigit – İriyarı yiğit; iri yapılı delikanlı.
süyeksiz
: Kemiksiz.
süyem
: Karış. Bir süyem yer – Bir karış toprak.
süyench
: Dayanak, dayangaç, destek, istinatgah.
süyenchi
: bk. süyench.
süyendürmek
: (süyenmek'ten) Dayandırmak.
süyendürüsh
: Dayandırma.
süyenmek
: Dayanmak.
süyesh
: Dayama, direme 2. Yardım etme, destekleme.
süyge
: ağ. bk. sürge.
süygenlik
: Sevgi, aşk, sevda. Bu chin qöngüldin süygenlik bolmaydu – Bu gerçek bir sevgi olamaz.
süygülük
: Sevgili, göz bebeği.
süykesh
: bk. sürkesh.
süylesh
: Acele ettirme, sıkıştırma.
süylimek
: Acele ettirmek, sıkıştırmak.
süymek
: Sevmek. Süygünüm – Sevgilim. 2. Öpmek.
süyülmek
: Sevilmek.
süyülüsh
: Sevilme.
süyümchan
: Şıpsevdi, tez vurulur.
süyümchanliq
: Şıpsevdi olma hali.
süyümek
: Dayamak, diremek 2. Yardım etmek, desteklemek.
süyümlük
: Sevimli, cazibeli.
süyünch
: Sevinç, neşe.
süyünche
: Müjde. Süyünchige néme berisen? – Müjde için ne vereceksin?
süyünchlük
: Sevinçli, sevindirici.
süyündürmek
: Sevindirmek.
süyündürüsh
: Sevindirme.
süyünerlik
: Sevinçli, sevindirici. Süyünerlik xeber – Sevinçli haber.
süyünmek
: Sevinmek.
süyünüshmek
: Sevinişmek, beraber sevinmek.
süyünüshüsh
: Sevinişme, beraber sevinme.
süyüshmek
: Sevişmek 2. Öpüşmek.
süyüshüsh
: Sevişme 2. Öpüşme.
süzek
: bk. söngzek.
süzge
: Tarak.
süzgüch
: Süzgeç.
süzme
: Peynir; süzülerek suyu çıkarılmış yoğurt.
süzük
: Duru, şeffaf, temiz. Süzük su – Duru su.
süzüklük
: Duruluk, şeffaflık.
süzüldürmek
: Durulamak.
süzüldürüsh
: Durulama.
süzüwalmaq
: Süzmek.
süzüwélish
: Süzme, süzmek işi.
sha
: Donakalmışlık. Sha bolmaq – Dona kalmak.
shaban
: a. bk. sheban.
shad
: Memnun, sevinçli, neşeli. Shad etmek – Memnun etmek, sevindirmek. Shad bolmaq – Sevinmek.
shad-xuram
: f. Neşeli, sevinçli, memnun. Shad-xuram yashimaq – Neşeli yaşamak.
shada
: Pamuk sapı.
shadapachaq
: Sırık gibi, ince bacaklı.
shadiyane
: Neşeli, sevinçli, memnun.
shadlandurmaq
: Neşelendirmek.
shadlanmaq
: Neşelenmek, sevinmek, memnun olmak.
shadliq
: Neşelilik.
shadman
: f. Neşeli, sevinçli, memnun. Shadman bolmaq – Neşeli olmak, sevinmek.
shadmanliq
: f.u. Neşelilik.
shagirt
: f. Öğrenci, şagirt.
shagirtliq
: f.u. Öğrencilik, şagirtlik.
shagha
: tar. Vali, bölge sorumlusu.
shah
: f. Şah.
shahadet
: a. Şahadet. Shahadet bermek – Şahit olmak. Shahadet barmighi – Şahadet parmağı.
shahadetname
: Şahadetname.
shahane
: f. Şahane.
shahinshah
: f. Şahinşah, şahlar şahı.
shahinshahliq
: Şahinşahlık.
shahitlik
: a.u. Şahitlik.
shahitliq
: a.u. Şahitlik. Shahitliq qilmaq – Şahitlik yapmak.
shahliq
: f.u. Şahlık. Uning shahliq dewride – Onun şahlık devrinde.
shahmatchi
: f.u. Satranççı.
shahmet
: f. Şahmat, satranç. Shahmat oynimaq – Satranç oynamak.
Shahname
: f. Şahname.
shahzade
: f. Şahzade. Shahzadixan – f.u. Prenses.
shax
: f. Dal, budak, salkım, kol.
shaxar
: Potas.
shaxarimaq
: Dallanmak, budak sürmek.
shaxarliq
: Alkalik. Shaxarliq su – Alkalik su.
shaxinek
: ağ. bk. oymaq.
shaxlanmaq
: Dallanmak, budaklanmak, salkımlanmak.
shaxlash
: Dallanma, budaklanma.
shaxliq
: Dallı, budaklı, salkımh.
shaxlimaq
: Dallanmak, budaklanmak.
shaxsiz
: f.u. Dalsız, budaksız.
shair
: a. Şair.
shairane
: a.f. Şairane, şairce.
shaire
: a. Şair kadın.
shairlik
: Şairlik. Shairlik qilmaq – Şairlik yapmak.
shakal
: Deri, kabuk (-ğu). Tuxum shakili – Yumurta kabuğu.
shakalliq
: Kabuk yeri; kabuklu; kabukluk.
shakarap
: bk. shakirap.
shakilat
: r. Çikolata.
shakirap
: f. Fazla tuzlu; tuzlu.
shaqal
: ağ. bk. shakal.
shaqqida
: Hemen, anında.
shaqla
: Şak diye vuruş.
shala
: Tükürük, salya.
shalaq
: bk. shallaq.
shalaqqide
: Pat diye. Shalaqqide yiqilmaq – Pat diye düşmek.
shalaqlash
: Vurulma, çarpılma, çalkalanma.
shalaqlatmaq
: (shalaqlimaq'tan) Vurmak, çarpmak, çalkalandırmak.
shalaqliq
: Özensizlik, itinasızlık, ihmalkarlık.
shalaqlimaq
: Vurulmak, çarpılmak, çalkalanmak.
shalaqlitish
: Vurma, çarpma, çalkalandmna.
shalang
: Seyrek, koyu olmayan. Shalang chach – Seyrek saç. Shalang uchraydghan nerse – Seyrek karşılaşılan nesne; Nadir bulunan şey.
shalang-shalang
: Zaman zaman, ara sıra, vakit buldukça.
shalanglanmaq
: Seyrekleşmek.
shalanglash
: Seyrekleşme.
shalanglashmaq
: Seyrekleşmek. Hawaning shalanglashqan haliti – Havanın seyrekleşmiş hali.
shalanglashturmaq
: (shalanglashmaq'tan) Seyrekleştirmek.
shalanglashturush
: Seyreklmeştirme.
shalanglatmaq
: (shalanglimaq'tan) Seyrekletmek.
shalangliq
: Seyreklik.
shalanglimaq
: Seyreklemek.
shalanglinish
: Seyrekleşme.
shalanglishish
: Seyrekleşme.
shalanglitish
: Seyrekletme, seyrekleştirme.
shalaplimaq
: Şapır şapır yemek.
shalche
: Patika.
shaldam
: Salyası akmak.
shaldama
: Göğüslük; bebek göğüslüğü.
shaldap
: Tef; bk. dap.
shaldiraq
: Çıngıraklı. Shaldiraq yilan – Çıngıraklı yılan.
shaldirlash
: Hışırdama.
shaldirlatmaq
: (shaldirlimaq'tan) Hışırdatmak.
shaldirlimaq
: Hışırdamak.
shaldirlitish
: Hışırdatma.
shalwaq
: Tükürük, salya.
shalwur
: Şalvar, geniş pantalon.
shalgham
: Şalgam.
shalghut
: Melez, karışık.
shalghutlashmaq
: Melezleşmek.
shalghutlashtunnaq
: Melezleştirmek.
shalghutlashturush
: Melezleştirme.
shalghutlishish
: Melezleşme.
shalghutsiz
: Kanşık olmayan, saf.
shali
: f. Çeltik; bk. shal.
shallaq
: Yaygaracı, gürültücü 2. Çapkın, hovada 3. Özensiz, ihmalkar 4. Kirli.
shallaqliq
: Yaygaracılık 2. Özensizlik.
shalliq
: Pirinç tarlası, pirinçlik.
shaltaq
: Pis, çamur.
shaltaqliq
: Pislik.
shalzar
: f. Pirinç tarlası, pirinçlik.
shama
: Çay posası.
shamal
: a. Rüzgar, yel. Shamal soqti – Rüzgar esti. Shamal chiqti – Yel esmeye başladı.
shamaldimaq
: a.u. bk. shamallimaq.
shamaldirimaq
: a.u. Havalanmak.
shamaldurghuch
: a.u. Kompresör. Bir at küchi quwwitige ége shamaldurghuch – Bir at gücüne sahip kompresör.
shamallanmaq
: a.u. Havalanmak.
shamallash
: a.u. 1. Soğuk alma 2. Havalanma.
shamallatmaq
: (shamallimaq'tan) Havalandırmak.
shamalliq
: a.u. Rüzgarlı, yelli.
shamallimaq
: a.u. 1. Soğuk almak 2. Havalanmak.
shamallinish
: a.u. Havalanma.
shamallitish
: a.u. Havalandırma.
shamalsiz
: a.u. Rüzgarsız, yeisiz.
shamalsizliq
: a.u. Rüzgarsızlık, yelsizlik.
shamchi
: a.u. Zanaatçı, esnaf.
shamchiraq
: a.u. Mum, şamdan.
shamdal
: a.f. bk. shamdan.
shamdan
: a.f. Şamdan.
shamdighay
: Vurucu, davulcu.
shamdighayliq
: Vuruculuk, davulculuk.
shamparaq
: Toprak vergisi.
shamyane
: f. tar. Çadır, otak.
shan
: a. Şan.
shan-sherep
: Şan ve şeref. Qehrimanlirimizgha shan-sherepler bolsun! – Kahramanlarımıza şan ve şerefler olsun!
shangxo
: ç. Şaka. Shangxo qilmaq – Şaka etmek.
shangxochi
: ç.u. Şakacı.
shangzung
: ç. tar. Başçavuş.
shanliq
: a.u. Şanlı. Shanliq armiyimiz – Şanlı ordumuz.
shapaltaxlash
: bk. kachatlash.
shapashang
: Jonglör, hokkabaz.
shapilaq
: Sille, tokat. Shapilaq urmaq – Tokat vurmak. Shapilaq yémek – Tokat yemek.
shapilaqlash
: Tokatlama.
shapilaqlatmaq
: (shapilaqlimaq'tan) Tokat vurdurmak, tokatlatmak.
shapilaqlimaq
: Tokatlamak.
shapildash
: bk. shapildimaq.
shapildatmaq
: (shapildimaq'tan) Şapır şapır yemek. Shapilditip yémek – Şapır şapır yemek.
shapildimaq
: Şapır şapır yemek.
shappida
: Aniden, bir anda, kaşla göz arasında, şıp diye, göz açıp kapatana kadar. Shappida bérip kel – Şıp diye git gel.
shaptek
: At qulaqlirini shaptek qildi – At kulaklarını dikti.
shaptul
: f. Şeftali.
shaptula
: f. Bak shaptul.
shar
: r. Küre, yuvarlak. Yer shari – Yer küresi.
shar-shur
: Hışırtı, şıkırtı. Shar-shur qilmaq – Şıkırdatmak, hışırdatmak.
sharax
: Hışırtı, fışırtı.
sharax-shurux
: Gürültü, velvele.
sharaxlash
: Hışırdama.
sharaxlatmaq
: (sharaxlimaq'tan) Ses çıkartmak, gürültü yapmak.
sharaxlimaq
: Hışırdamak. Derexning yopurmaqliri sharaxlap turadu – Ağaç yaprakları hışırdıyor.
sharaxlitish
: Ses çıkartma, gürültü yapma.
sharaq
: Hışırtı, şıkırtı.
sharaq-shuruq
: Hışırtı şıkırtı.
sharaqlash
: Şıkırdama, hışırdama.
sharaqlatmaq
: (sharaqlimaq'tan) Hışırdatmak, şıkırdatmak.
sharaqlimaq
: Şıkırdamak, hışırdamak.
sharaqlitish
: Hışırdatma, şıkırdatma.
sharap
: a. Şarap. Haraq-sharap – Rakı ve şarap.
sharapet
: a. Asillik, mertlik, şeref.
sharapetsiz
: a.u. Şerefsiz, asil olmayan.
sharapetsizlik
: a.u. Şerefsizlik, asilsizlik.
sharapxor
: a.f. İçici, alkolik.
sharapxorluq
: a.f.u. İçicilik, alkoliklik.
sharayit
: a. Şart, koşul, ortam. Sharayit tughdurmaq – Oygun ortam yaratmak.
sharillimaq
: Şarıldamak; şanl şarıl akmak.
sharqildash
: Çatırdama, şakırdama.
sharqildimaq
: Çatırdamak, şakırdamak.
sharqiraq
: Gürültülü, şıkırtılı.
sharqiram
: Şelale.
sharqirash
: Şakırdama, gürüldeme.
sharqiratma
: Şelale; bk. sharqiram.
sharqiratmaq
: (sharqirimaq'tan) Gürüldetmek, şıkırdatmak.
sharqirimaq
: Şakırdamak, gürüldemek. Sharqirap aqqan deryalar – Gürül gürül akan nehirler.
sharqiritish
: Gürüldetme, şıkırdatma.
sharqun
: ağ. bk. sharqiratmaq.
sharsiman
: Küresel, yuvarlak biçiminde.
shart
: takl. Çatırtı, çıtırtı. Yaghach shart étip ikkige bölündi – Ağaç çat diye ikiye bölündü.
shartta
: Sertçe, şiddetle, hemen, derhal. U béshini sharttida kesip tashlidi – O başını hemen kesiverdi.
shat
: f. bk. shad.
shatérek
: f.u. Piramidal söğüt.
shatiwar
: f.u. El tezgahı ile dokulan kumaş.
shatiwe
: ağ. bk. shatiwar.
shatlanmaq
: f.u. bk. shadlanmaq.
shawjyang
: ç. Müdür, okul müdürü.
shawqun
: Gürültü, yaygara. Shawqun kötermek – Yaygara etmek.
shawqun-süren
: Gürültü, yaygara.
shawqunchi
: Yaygaracı, gürültücü.
shawqunlashmaq
: Müşterek gürültü yapmak.
shawqunluq
: Gürültülü, debdebeli.
shawshyaw
: ç. Binbaşı; bk. mayor.
shashqaq
: Telaşlı, endişeli; bk. shashqilaq.
shashqaqliq
: Telaşlılık, endişelilik.
shashqan
: bk. chashqan.
shashqilaq
: Telaşlı, endişeli; bk. shashqaq.
shashqilaqliq
: Telaşlılık, endişelilik; bk. shashqaqliq.
shashqin
: Acele, acil.
shashqinliq
: Telaşlılık, endişelilik.
shashmaq
: Acele etmek, telaşlanmak, şaşırmak.
shashmay-pishmay
: Şaşırmadan, acele etmeden.
shashturmaq
: Acele ettirmek, sıkıştırmak.
shayatun
: ağ. bk. seyyare.
shayi
: f. İpek kumaş.
shaytan
: a. bk. sheytan.
she
: f. bk. sheher.
sheban
: a. Şaban.
shebha
: Fıkra.
shebnem
: f. Çiy. Shebnem chüshti – Çiy düştü. Shebnem kötürüldi – Çiy kalktı.
shebnemlik
: f.u. Çiy düşme hali, çiy olma hali. Shebnemlik otlaq – Çiy düşmüş çayır.
shednem
: f. bk. shebnem.
shehadet
: a. bk. shahadet.
shehadetname
: a.f. bk. shahadetname.
sheher
: f. Şehir, kent.
sheherche
: f. Şehirce, küçük kent.
sheherdash
: f.u. Hemşehri, hemşeri.
sheherdashliq
: f.u. Hemşerilik.
sheherlik
: f.u. Şehirli.
shehla
: a. Shehla köz – Büyük güzel göz; ceylan göz.
shehwet
: Şehvet, şiddetli arzu.
shehwetlik
: a.u. Şehvetli, kösnülü, cinsel ihtiraslı.
shehwetperest
: a.f. Şehvetli, cinsel ihtiraslı.
shehwetperestlik
: a.f.u. Şehvet, şehvetlilik, kösnü.
shexs
: a. Şahıs. Birinchi shexs – Birinci şahıs.
shexsen
: a. Şahsen.
shexsiy
: a. Şahsî, özel. Shexsiy mülük – Özel mülk.
shexsiyet
: a. Şahsiyet, kişilik.
shexsiyetchi
: a.u. Bireyci, bencil, egoist.
shexsiyetchilik
: a.u. Bireycilik.
shexsiyetperest
: a.f. Bireycilik, bireyci.
shexsiyetperestlik
: a.f.u. Bireycilik.
shek
: a. Şüphe, vesvese. Hichqandaq shek yoq – Şüphesiz, şüphe götürmez.
shek-shübhe
: a. Şüphe. Shek-shübhe yoq – Şüphesiz, kesin.
shekil
: a. Şekil, biçim.
shekildash
: a.u. Eşsesli, sesteş. Shekildash sözler – Eşsesli kelimeler.
shekildashliq
: a.u. Eşseslilik, sesteşlik.
shekillendürmek
: Biçimlendirmek, şekillendirmek, bir şekle sokmak.
shekillendürüsh
: Şekillendiriş, şekillendirme, biçimlendirme.
shekillenmek
: a.u. Şekillenmek, biçimlenmek.
shekillesh
: a.u. Şekle sokma, biçimlendirme.
shekillimek
: Şekle sokmak, biçimlendirmek.
shekillinish
: Şekillenme, biçimlenme.
shekilsiz
: a.u. Şekilsiz, biçimsiz.
shekilsizlik
: a.u. Şekilsizlik, biçimsizlik.
shekilwaz
: a.f. Şekilci, formalist.
shekilwazliq
: a.f.u. Şekilcilik, formalistlik.
shekl
: a. bk. shekil.
sheklenmek
: a.u. Şüphe etmek, şüphelenmek. Men uningdin sheklinimen – Ben ondan şüpheleniyorum.
sheklik
: a.u. Şüpheli.
sheklinish
: a.u. Şüphe etme, şüphelenme.
sheksiz
: a.u. Mutlak, tam, şüphesiz.
sheksizlik
: a.u. Mutlaklık, pürüzsüz olarak, eksiksizlik.
sheqiqe
: ağ. Yarımca, migren.
sheldem
: f. Çiy; bk. shebnem.
shelper
: ağ. Kızıl, kırmızı. Shelper reng – Kırmızı renk.
shemdan
: a.f. bk. shamdan.
shemlem
: f. ağ. bk. shebnem.
shems
: a. Güneş.
shemshat
: bot. Şimşir.
shemsher
: f. Kılıç.
shen
: a. Şan, şeref. Séning sheningge – Senin şerefine. Ademgerchilik shenige héch tnghri kelmeydu – İnsanlık şerefine hiç yakışmaz.
shenbe
: f. Cumartesi.
shenbilik
: f. u. Cumartesi için.
shepe
: Belge, işaret. Shepe bermek – İşaret etmek.
shepeq
: a. Güneş batarken ufuktaki kızıllık.
shepereng
: f. zool. Yarasa.
shepirek
: Zayıf, cılız, boş.
shepqet
: a. Şefkat, acımak. Shepqet qiling – Acıyın.
shepqetlik
: a.u. Şefkatli, acıyan.
shepqetsiz
: a.u. Şefkatsiz, acımasız.
shepqetsizlik
: a.u. Şefkatsizlik, acımasızlık.
shepshek
: Geveze, çenebaz, boşboğaz. Shepshek adem – Geveze adam.
sher
: f. bk. sheher.
sherap
: a. bk. sharap.
sherbet
: a. Şerbet.
sherbetlik
: a.u. Tatlı, şekerli.
sherep
: a. Şeref. Shan-sherepler bolsun! – Şan ve şerefler olsun!
shereplik
: a.u. Şerefli.
sherepsiz
: a.u. Şerefsiz.
sherepsizlik
: Şerefsizlik.
sheret
: a. İşaret, belge. Sheret qilmaq – İşaret etmek.
sherh
: a. Şerh, izah.
sherhlenmek
: a.u. Şerhlenmek, izahlanmak.
sherhlesh
: a.u. Şerhleme, izah etme.
sherhlimek
: a.u. Şerhlemek, izah etmek.
sherhlinish
: a.u. Şerhlenme, izah edilme.
sheriet
: a. Şeriat.
sherik
: a. Ortak, şerik.
sherq
: a. Doğu. Ottura Sherq – Orta Doğu. Uzaq Sherq – Uzak Doğu. Yéqin Sherq – Yakın Doğu. Sherq Tilliri Instituti – Doğu Dilleri Enstitüsü. Sherq xelqliri – Doğu halkları.
sherqi-jenubiy
: Güney doğu.
sherqi-jenup
: Güney doğu.
sherqi-shimal
: Kuzey doğu.
sherqi-shimaliy
: Kuzey doğu.
sherqiy
: a. Doğuya ait, doğu.
sherqliq
: a.u. Doğulu.
sherqshunas
: Şerkşunas, şarkiyatçı, müsteşrik.
sherqshunasliq
: Müsteşriklik. Sherqshunasliq Instituti – Müsteşriklik Enstitüsü; Şarkiyat Enstitüsü, Doğu Bilimleri Enstitüsü.
shermende
: f. Utandırmak, ayıplamak, yüzünü kızartmak. Shermende bolmaq – Yüzü kızarmak, ayıplanmak.
shermendichilik
: f.u. Yüzkarası, utandırıcı, ayıp.
shermet
: Yaman, yiğit, cesur, çapkın.
shert
: a. Şart. Shert qoymaq – Şart koymak. Kélishing shert – Gelmen şart. Shert péil – Şart fiil.
shert-sharayit
: a. Ortam, durum, vaziyet, şartlar.
shertleshmek
: a.u. Sözleşmek, anlaşmak, şartlaşmak.
shertlik
: a.u. Şartlı.
shertlishish
: Sözleşme, anlaşma.
shertname
: Antlaşma, anlaşma. Shertname tüzmek – Anlaşma yapmak.
shertsiz
: a.u. Şartsız. Shertsiz teslim – Şartsız teslim.
sherwet
: a. bk. sherbet.
shetrenj
: f. Satranç.
shewket
: a. Şevket.
shewketlik
: a.u. Şevketli.
shewksiz
: a.u. Gevşek, uyuşuk, aldırmaz.
shewksizlik
: a.u. Gevşeklik, uyuşukluk, aldırmazlık.
shewq
: a. Gönül akması, merak.
shewqlendürmek
: a.u. Meraklandırmak.
shewqlendürüsh
: a.u. Meraklandırma.
shewqlenmek
: a.u. Meraklanmak.
shewqli
: a.u. Meraklı.
shewqlinish
: a.u. Meraklanma, meraklanış.
shewwal
: a. Şevval.
sheyda
: f. Sevgi, aşık, tutkun, gönül vermiş. Sheyda bolmaq – Aşık olmak, gönlünü kaptırmak.
sheydaliq
: f.u. Aşıklık, tutkunluk, aşık olma.
sheyge
: ağ. bk. shu yerge.
sheyx
: a. Şeyh.
sheyxliq
: a.u. Şeyhlik.
sheyxul'islam
: a. Şeyhülislam.
sheytan
: a. Şeytan. Sheytan harwisi – Bisiklet.
sheytanchaq
: Bisiklet.
sheytanlanmaq
: a.u. Hile yapmak, kurnazlık etmek.
sheytanliq
: a.u. Şeytanlık, hile. Sheytanliq qilmaq – Şeytanlık etmek.
sheytanlinish
: a.u. Hile yapma, kurnazlık etme.
shiar
: a. bk. shuar.
shiblit
: r. Ayakkabı.
shiddet
: a. Şiddet. Shiddet bilen – Şiddet ile.
shiddetlenmek
: a.u. Şiddetlenmek.
shiddetlik
: a.u. Şiddetli.
shiddetlinish
: a.u. Şiddetlenme.
shie
: a. din. Şii.
shifen
: ç. Pedagoji, eğitim bilimi. Shifen shöyen – Eğitim fakültesi.
shix
: Surat.
shijaet
: a. Cesaret, yüreklilik.
shijaetlik
: a.u. Cesur, cesaretli, yürekli.
shikar
: Av, avlanma. Shikarga chiqmaq – Ava çıkmak.
shikayet
: a. Şikayet. Shikayet qilmaq – Şikayet etmek.
shikayetchi
: a.u. Şikayetçi.
shike
: bk. shéker.
shikel
: ağ. bk. kishen.
shilash
: ç.u. Karıştırma.
shildir
: Taklidî ses. Shildir etmek – Hışırdatmak, hışıldamak, fışırdamak.
shildir-shildir
: takl. Sürekli şırıltı, sürekli fışırtı. Yopurmaqlar shildir-shildir qilidu – Yapraklar sürekli fışırtı yapıyor.
shildirlatmaq
: (shildirlimaq'tan) Şarıldatmak, fışırdatmak.
shildirlimaq
: Çınlamak, tınlamak, şangırdamak, şingırdamak.
shildirlitish
: Şıkırdatma, tıngırdatma, şıngırdatma.
shildishap
: ağ. bk. kirlik.
shildurmaq
: Soydurmak, sıyırtmak.
shildurtmaq
: Soydurtmak, sıyırttırmak.
shildurtush
: Soydurtma, sıyırttırma.
shildurush
: Soydurma, sıyırtma.
shiligey
: ağ. bk. shaldama.
shilimaq
: ç.u. Karıştırmak.
shilimlash
: Yapıştıncı sürme.
shilimlimaq
: Yapıştıncı sürmek.
shilimshiq
: Sümük.
shilimshiqlanmaq
: Sümük hale gelmek.
shilish
: Soyma, sıyırma.
shilk-shilk
: takl. Şak şak.
shilq
: takl. Şak şak. Shilq etmek – Şak şak vurmak.
shillash
: ağ. bk. showa.
shilmaq
: Soymak, sıyırmak.
shilt
: takl. shilt etmek Şıkırdamak, şıngırdamak.
shiltimek
: Sallamak.
shiltish
: Sallama.
shilupshap
: ağ. bk. palaz.
shilwe
: Lapa, bulamaç.
shilwigürüch
: bk. shilwe.
shim
: Pantolon.
shimal
: a. Kuzey.
shimali-gherp
: a. Kuzey batı.
shimali-sherq
: a. Kuzey doğu.
shimaylanmaq
: Sıvanmak.
shimes
: ağ. bk. eltire.
shimishke
: r. Çekirdek; ayçiçeği çekirdeği.
shina
: Takoz.
shinaq
: ağ. bk. sinaq.
shine
: ağ. bk. shirne.
shing
: ç. Ölçü birimi, küçük sandıkla yapılan hecim ölçüsü. Tahıl ölçüsünde kullanılır.
shingli
: ç. Bagaj, yük.
shinxey
: ç. Shinxey inqilabi – Milliyetçi Çin Cumhuriyeti'nin kuruluşuna yol açan 1911 Çin Devrimi.
shintaymaq
: Ucu çıkmak, dışarı fırlamak, dikilip durmak.
ship
: ağ. bk. yip.
shipa
: a. Şifa. Shipa bermek – Şifa vermek. Shipa tapmaq – Şifa bulmak.
shipaxana
: a.f. Hastahane.
shipalanmaq
: a.u. İyileşmek, sıhhati düzelmek.
shipaliq
: Şifalı, şifalık, şifa veren. Shipaliq su – Şifalı su.
shipalinish
: İyileşme, sıhhati düzelme.
shipang
: ç. Paviyon.
shipanglash
: Sallanma.
shipanglatmaq
: (shipanglimaq'tan) Sallamak.
shipanglimaq
: Sallanmak.
shiperek
: zool. bk. shepereng.
shipildash
: Hışırdama, hışıldama, fışırdama.
shipildatmaq
: (shipildimaq'tan) Hışırdatmak, hışıldatmak, fışırdatmak.
shipildimaq
: Hışırdamak, hışıldamak, fışırdamak.
shipilditish
: Hışırdatma, hışıldatma, fışırdatma.
shipingshitish
: Sallama.
shipingshitmaq
: Sallamak.
shipirlash
: Fısıltı, fışırtı, hışırtı.
shipirlimaq
: Fısıldamak, fışırdamak.
shir
: f. zool. Arıslan. Shirdek – Arıslan gibi.
shiraq
: Bacak. Bash-shiraq – Baş ve bacak.
shirchay
: Sütlü çay.
shirdak
: Hayvanların altına serilen saman.
shirelenmek
: f.u. Olgunlaşmak, tanelenmek.
shirem
: Shirem jeddi – Uzak akraba.
shiriq
: Dikişli. Shiriq chapan – Dikişli palto.
shiriqlimaq
: Uzaklardan duyulan ses, kuytu.
shirildaq
: Ufak tefek, önemsiz.
shirildimaq
: Şırıldamak.
shirilik
: f.u. Tatlı, şekerli.
shirilimek
: f.u. Şekerli hale getirmek.
shirilinish
: f.u. Olgunlaşma, tanelenme.
shirimaq
: Dikmek. Yotqan shirimaq – Yorgan dikmek.
shirin
: f. Şirin, tatlı. Shirin söz – Tatlı söz. Shirin sözlük – Tatlı sözlü.
shirinxor
: f. Tatlıya düşkün.
shirinlik
: f.u. Tatlılık.
shirish
: Dikme, dikiş.
shirket
: a. Şirket. Soda shirkiti – Ticaret şirketi. Sanaet shirkiti – Sanayi şirketi.
shirketchilik
: a.u. Ortaklık hali. Dölet bilen xususiler shirketchiligi – Devlet ve özel kişiler ortaklığı.
shirkeyip
: f.a. Çok neşeli.
shirne
: Balözü, nektar. Üzüm shirnisi – Üzüm balözü.
shirtildaq
: Çatırtı, patırtı.
shirtildatmaq
: (shirtildimaq'tan) Cıvıldatmak, cırcır ettirmek, çatırdatmak.
shirtildimaq
: Çatırdamak.
shiteyze
: ç. Sahne, varyete.
shiwir
: Fısıltı, fısıldama.
shiwir-shiwir
: Fısıltı. Shiwir-shiwir sözleshmek – Fısıldaşmak.
shiwirghan
: Kar fırtınası.
shiwirghanliq
: Fırtınalı. Shiwirghanliq soghuq – Fırtınalı soğuk.
shiwirlash
: Fısıldama.
shiwirlashmaq
: Fısıldaşmak.
shiwirlimaq
: Fısıldamak.
shiwirlishish
: Fısıldaşma.
shodaymaq
: Dimdik durmak, çıkmak, dışarı fırlamak, ucu çıkmak.
shoduyush
: Dimdik durma, çıkış, dışarı fırlama, ucu çıkma.
shofang
: ç. bk. shopang.
shox
: f. Yaramaz, afacan, haylaz.
shoxla
: ağ. Domates.
shoxlanmaq
: f.u. Yaramazlık etmek, numara yapmak.
shoxluq
: f.u. Yaramazlık, çapkınlık. Shoxluq qilmaq – Yaramazlık yapmak.
shoxlunush
: f.u. Yaramazlmık etme, numara yapma.
shoxshumaq
: Çekilmek, gerilemek.
shoxshush
: Çekilme, gerileme.
shoxula
: ç. Frenk üzümü.
shoköl
: ağ. bk. arishang.
shoq
: f. bk. shox.
sholugh
: ağ. bk. shorluq.
sholuq
: ağ. bk. shorluq.
shondaq
: ağ. bk. shundaq.
shopang
: ç. Rakı fabrikası.
shopqa
: ağ. bk. zenjiwil.
shopur
: r. Şoför.
shora
: Geçme, geçid.
shoralmaq
: Emilmek.
shorash
: Emme, içine çekme.
shoratquzmaq
: bk. shoratmaq.
shoratmaq
: (shorimaq'tan) Emdirmek.
shorighuchi
: Emen, içine çeken. Qan shorighuchi – Kan içici, kan emen, gaddar, hunhar.
shorimaq
: Emmek, içine çekmek.
shorlaq
: Tuzlak arazi.
shorlang
: Tuzlak arazi.
shorlatmaq
: Mutsuz etmek, zor durumda bırakmak.
shorluqluq
: Bahtsızlık, mutsuzluk, zavallılık.
shorpa
: Çorba.
shorpichi
: Çorbacı.
shortan
: Turna balığı.
shortang
: Tuzlak arazi.
shortangliq
: Tuzlak arazi.
shortumshuq
: İnatçı adam, harın 2. Kötü, kindar, öfkeli.
shortumshuqluq
: İnatçı olma hali 2. Kötülük, kindarlık.
shorughuchi
: Emen.
shoruq
: Çivi, kafriçe.
shorutush
: Emdirme, içine çektirme.
shorwa
: bk. shorpa.
shosey
: ç. Yeşil salata.
shota
: Merdiven, iskele.
shotka
: bk. chotka.
showa
: Çorba; bk. shorpa. Showa gürüch – Pirinç çorbası.
showichi
: ağ. bk. shorpichi.
shoyla
: Koyu pirinç çorbası.
shoyna
: Kalın keten veya pamuk ipliği.
shwéd
: İsveç. Shwéd ayili – İsveç kadını. Shwéd tili – İsveç dili.
Shwéytsariye
: İsviçre.
shwéytsariyilik
: İsviçreli.
shé'ir
: a. Şiir.
shé'iriy
: a. Şiirsel. Shé'iriy eser – Şiirsel eser.
shé'iriyet
: a. Şiirsel, şiire ait.
shéwe
: f. Şive, dialekt, ağız.
shéghil
: Kırma taş, çakıllı kum.
shéxil
: bk. shéghil.
shéker
: f. Şeker. Qum shéker – Toz şeker. Shéker qomush – Şeker kamışı.
shékerlik
: f.u. Şekerli.
shékernan
: f. Bisküvi.
shékerpélek
: f. Tatlı bir kavun türü.
shékersuyu
: f.u. Bir kavun türü.
shérikchilik
: a.u. Ortaklık. Hökümet bilen xususilar shérikchiligi – Özel ve kamu ortaklığı; Özel ve devlet ortaklığı.
shérikleshmek
: Ortak olmak.
shériklik
: bk. shérikchilik.
shériklishish
: Ortak olma.
shérip
: a. Şerif.
shéshildurmaq
: (shéshilmaq'tan) Acele ettirmek, sıkıştırmak, şaşırtmak.
shéshildurush
: Acele ettirme, sıkıştırma, şaşırtma.
shéshilish
: Acele etme, şaşırma.
shéshilmaq
: Acele etmek, şaşırmak.
shéshilmay-pishmay
: Acele etmeden, şaşırmadan.
shéship-piship
: Acele olarak, müstacelen.
shétiq
: Sürgün, ishal, emel, dizanteri.
shétil
: Şakacı, alaycı.
shétillik
: Şaklabanlık; şaka hali. Shétillik qilmaq – Şaka etmek; şaka söylemek.
shéyit
: a. bk. shahit.
shöbe
: a. Şube. Chaylarda shöbiler kurulmaqta – Oralarda şubeler kurulmakta.
shöhret
: a. Şöhret, ün. Shöhret qazanmaq – Şöhret kazanmak. Shöhriti pütün dunyagha tarqalghan – Şöhreti dünyaca bilinmiş.
shöhretlenmek
: a.u. Şöhretli olmak.
shöhretlik
: a.u. Şöhretli.
shöhretlinish
: a.u. Şöhretli olma.
shöhretperest
: a.u. İkbalperest, şöhret düşkünü.
shöhretperestlik
: a.f.u. İkbalperestlik, şöhret düşkünlüğü.
shöhretsiz
: a.u. Şöhretsiz.
shöhretsizlik
: a.u. Şöhretsizlik.
shölgey
: Tükürük, saly.
shölgeylenmek
: Tükürük çıkması; tükürüklü hale gelmek.
shölgeylik
: Tükürüklü.
shölümdesh
: Tükürükleme, tükürükleş.
shölümdimek
: Tükürüklemek.
shöpük
: Kabuk. Alma shöpükliri – Elma kabuklan.
shtap
: r. Karargah. Shtap bashlighi – Kurmay; erkan-ı harp. Bash shtap – Baş karargah.
shtat
: r. Kadro.
shtatliq
: r.u. Kadrolu.
shu
: Şu. Shu yerde – Şurada. Shu yerge – Şuraya. Shu yerdin – Şuradan. Shu keder – Şu kadar. Shuning bilen – Şununla. Shuning bilen bille – Şununla beraber. Shu seweplik – Şu sebeple. Shu chaghda – Şu zaman, o zaman. Shuning üchün – Şunun için. Shuningdek – Şunun gibi. Shu kemgiche – Şu ana kadar. Shu kün'giche – Şu güne kadar. Shu chaqqiche – Şu ana kadar. Shu arida – Şu arada.
shuar
: a. Şiar, slogan.
shuarperest
: a.f. Slogan atmayı seven.
shuarperestlik
: a.f.u. Slogan atmayı sevme hali.
shughul
: a. Meşgul, iş.
shughullandurmaq
: a.u. Meşgul etmek.
shughullandurush
: a.u. Meşgul etme.
shughullanmaq
: a.u. Meşgul olmak.
shughullunush
: Meşgul olma.
shuji
: ç. Parti sekreteri. Partiye komitéti shujisi – Parti komitesi sekreteri.
shujiliq
: ç.u. Sekreterlik. U ülkilik partiye komitétining shujilighi wezipiside bolghan – O eyalet parti komitesinin sekreterlik görevinde bulunmuş.
shukemgiche
: Şu ana kadar.
shukemgichilik
: Şu ana kadar.
shuquri
: ağ. bk. yuqiri.
shuqush
: ağ. bk. yuqush.
shul
: bk. shu.
shulu
: Şoyla.
shuluqlimaq
: Dalgalanmak, karışmak, kargaşalık.
shum
: İç karartıcı, meşum, uğursuz.
shumbuya
: Kavunun köküne çıkan parazit bitki. Qoghunluqni shumbuya basti – Kavunluğu parazit bitki bastı.
shumlanmaq
: Heyecanlanmak, telaşlanmak, tedirgin olmak, oynak olmak.
shumluq
: Dert, bela, uğursuzluk, afet, felâket.
shumlunush
: Heyecanlanma, telaşlanma, tedirgin olma, oynak olma.
shumsha
: bot. Eğreltiotu.
shunche
: O kadar, şu kadar.
shunchilik
: Şu kadar. Shunchilik waxt – İçide şu kadar vakit içinde.
shunchiwala
: Şu kadar, o kadar. Néme shunchiwala warqiraysen? – Niye o kadar bağırıyorsun?
shunchuwala
: f. bk. shunchiwala.
shunda
: Şurada.
shundagh
: ağ. bk. shundaq.
shundaq
: Şöyle. Shundaq qilip – Şu halde. Shundaq bolsun – Şöyle olsun. Shundaq bolsimu – Şöyle olsa da. Shundaq bolghandila – Sadece şöyle olduğu halde. Shundaqmu? – Şöyle mi?
shundaqche
: Şu halde, şöylece.
shundaqla
: Şu halde, sadece şöyle, şunun gibi, aynı.
shundaqliqtin
: Şöyle olduktan.
shundaqtimu
: Şöyle olduğu halde.
shunday
: ağ. bk. shundaq.
shundin
: Şundan. Shundin tartip – Şundan başlayarak.
shung
: Filiz.
shunga
: Onun içiendir ki; ondan dolayıdır ki.
shungghuchi
: Pike bombardıman uçağı.
shungghumaq
: Dalmak.
shungghush
: Dalma, dalış.
shungghutmaq
: (shungghumaq'tan) Batırmak, daldırmak, banmak.
shungghutush
: Batırma, daldırma, banma.
shungqar
: Doğan, şahin. Shungqarim – Şahinim.
shunglashqa
: Şunun için.
shuningda
: Şunda.
shuningdek
: Şunun gibi.
shuningdin
: Şundan. Shuningdin kéyin – Şundan sonra.
shuninggha
: Şuna, şunun için. Shuninggha uxshash – Şuna benzer. Shuninggha uxshash ademler – Şunun gibi adamlar. Shuninggha qarimastin – Şuna bakmadan.
shuningki
: Şununki. Bu hem shuningki – Bu da şununki. Shuningkidek – Şununki gibi.
shupurmaq
: ağ. bk. yopurmaq.
shura
: f. Şura, meclis.
shurdaq
: Yara izi, bere.
shurghan
: bk. shiwirghan.
shuruq
: Tomruk (-ğu), kütük (-ğü).
shuta
: bk. shota.
shutu
: ağ. bk. shota.
shuwaq
: bot. Pelin, akpelin.
shuwede
: ağ. Şurada.
shuwedin
: ağ. Şuradan.
shuwege
: ağ. Şuraya.
shuwurghan
: bk. shiwirghan.
shuwurmaq
: Süpürmek, kaldırmak (tipi).
shuwurush
: bk. shuwurmaq.
shübhe
: a. Şüphe. Shübhe qozghimaq – Şüphelendirmek. Shübhige chüshmek – Şüphelenmek. Shübhem bar – Şüphem var. Shübhem yoq – Şüphem yok. Shübhide qalmaq – Şüphelenmek. Méning u kishide shübhem bar – Ben o kişiden şüpheleniyorum. Shek-shübhe – Şüphe.
shübhilen'güch
: a.u. İtimatsız, şüpheci.
shübhilendürmek
: a.u. Şüphelendirmek.
shübhilendürüsh
: a.u. Şüphelendiriş, şüphelendirme.
shübhilik
: a.u. Şüpheli. Shübhilik adem – Şüpheli adam. Shübhilik ish – Şüpheli iş.
shübhilinish
: a.u. Şüphelenme.
shübhisiz
: a.u. Şüphesiz.
shübhisizlik
: a.u. Şüphesizlik.
shühret
: a. bk. shöhret.
shük-shük
: Sakin, sessiz, hareketsiz.
shüklesh
: ağ. bk. yüklesh.
shüklük
: Sakinlik, sessizlik.
shükür
: a. Şükür. Xudagha shükür – Allaha şükür.
shülgey
: bk. shölgey.
shülle
: ağ. bk. shoyla.
shümdürmek
: Saplamak, batırmak.
shümdürüsh
: Saplama, batırma.
shümek
: Musluk.
shümermek
: Emmek, içine çekmek.
shümesh
: Emme, emiş, şümimek; bk. shümmek.
shümmek
: Emmek, içine çekmek.
shümsheygen
: Sırtı hafifçe kamburlaşmış.
shümsheymek
: Sırtını hafifçe kamburlaştırmak.
shümsheytmek
: Sırtını hafifçe kamburlaştırtmak.
shümshüyüsh
: Sırtını hafifçe kamburlaştırma.
shümüdeklesh
: Sıvama, çemreme.
shümüdeklimek
: Sıvamak, çemremek.
shümürüsh
: Emme, içine çekme.
shümüsh
: Emme, içine çekme.
shüp-shük
: Sakin, sessiz. Shüp-shük olturmaq – Sessiz oturmak.
shüphilenmek
: a.u. Şüphelenmek.
shürkünmek
: Üşünmek, ürpermek.
shürkünüsh
: Üşüme, ürperme.
shürmel
: Buz çözümü.
shüwe
: ağ. bk. chile.