+
-
A
Uygur Türkçesi Sözlüğü
-ma: Soru eki. U keldima? – O geldi mi?
maarip: a. Eğitim.
maaripchi: a.u. Eğitimci, maarifçi.
maaripperwer: a.f. Eğitim taraftan, eğitimi seven.
maaripperwerlik: a.f.u. Eğitim taraftarlığı; eğitimi sevme hali.
maash: a. Maaş.
mabeynide: a.u. Bu yana, beri, içinde. On yil mabeynide – On yıl içinde; on yıldan buyana. Uzaq döwür mabeynide – Uzun zamandan bu yana.
machan: a. 1. Mercan 2. İnci.
mada: f. Dişi kancık.
madar: a. Kuvvet, güç, kudret, takat, mecal, derman. Madirim yoq – Dermanım yok.
madda: a. 1. Madde, materyal, malzeme 2. Paragraf, madde.
madda-madda: a. Madde madde, ayrı ayrı, paragraf halinde.
maddiliq: a.u. Maddeli.
maddiy: a. Maddî. Maddiy ahwal – Maddî durum.
madixan: Madixan köynek – Desenli gömlek.
magazin: r. Mağaza, dükkan, büyük dükkan.
magnétizm: r. Magnetizm.
magnit: r. Mıknatıs, magnetik.
magnitliq: r.u. Magnetik, mıknatıs.
maw: ç. Kuruş (Çin para birimi).
mawzu: a. Konu, başlık.
magha: ağ. bk. manga.
maghdir: Güç, kuvvet, kudret. Maghdirim yoq – Kuvvetim yok.
maghdirliq: Güçlü.
maghdirsiz: Kuvvetsiz, güçsüz.
maghdirsizlandurmaq: Güçsüzlendirmek.
maghdirsizlanmaq: Güçsüzlenmek.
maghdirsizliq: Güçsüzlük.
Maghul: ağ. bk. Mungghul.
mahabet: a. Büyüklük, azamet, ululuk.
mahabetlik: a.u. Heybetli, azametli.
maharet: a. Maharet, ustalık, beceriklilik.
maharetlik: a.u. Maharetli, becerikli.
maharetsiz: a.u. Maharetsiz, beceriksiz.
maharetsizlik: a.u. Maharetsizlik, beceriksizlik.
mahir: a. Mahir, becerikli.
mahirane: a.f. Mahirane, maharetle, ustalıkla.
mahirlik: a.u. Mahirlik, ustalık.
mahist: r. fels. Mahist.
mahiyet: a. Mahiyet, asıl. Ishning mahiyiti némide? – İşin aslı nedir?
Mahizm: r. fels. Mahizm.
maxa: ç. Yiyecek.
maxang: ağ. bk. panaq.
maxaw: t. Cüza.
maxmal: a. bk. mexmel.
maxramchi: a.u. zool. Çulluk, bekas.
maxshaq: Yassı burun, basık burun.
maxtanchaq: Övüngen, övüngenlik.
maxtanchaqliq: Övüngenlik, övünme hali.
maxtanmaq: Övünmek.
maxtarliq: Takdire şayan, methedilecek, methe layık.
maxtash: Övme. Maxtash qeghizi – Takdirname (takdir-name).
maxtashmaq: Karşılıklı övmek; hep beraber takdir etmek.
maxtimaq: Övmek, takdir etmek.
maxtinish: Övünme.
maxtiwetmek: Övmek.
maxu: ç. At ağılı. Étimni maxugha baghlap qoydum – Atımı ağıla bağladım.
majaq: Ezik, ezilmek. Düshmenning majighi chiqti – Düşman ezildi.
majaqlanmaq: Ezilmek.
majaqlash: Ezme, eziş.
majaqlimaq: Ezmek.
majaqlinish: Ezilme, ezilişi.
majan'gül: a.f. bk. gül.
majang: ç. Dama oyununa benzer bir tür Çin oyunu. Majang oynimaq – Dama oynamak.
Majar: Macar. Majar tili – Macar dili.
majra: a. Macera, serüven, vaka, olay.
majraliq: a.u. Maceralı, olaylı.
maksimum: r. En çok, azami.
maqal: a. Atasözü, darbımesel.
maqale: a. Makale, yazı. Bash maqale – Baş makale.
maqan: a. Mekan, barınak, meskün yer, durulan yer. Maqan etmek – Mekan edinmek; mekan yapmak.
maqanlash: a.u. Oturma, yaşama.
maqanlimaq: a.u. Oturmak, yaşamak.
maqansiz: a.u. Mekansız, barınaksız, evsiz.
maqansizliq: a.u. Mekansızlık, barınaksızlık, evsizlik.
maqashlash: Şapırdatma.
maqashlimaq: Şapırdatmak.
maqchaymaq: Yassı hale gelmek, ezilmek.
maqchaytish: Yassılma, yassı hale sokma, ezme.
maqchaytmaq: (maqchaymaq'tan) Yassıtmak, yassı hale sokmak, ezmek.
maqchiyish: Yassı hale gelme, ezilme.
maqmaq: ağ. Geveze, çenebaz, boşboğaz.
maqul: a. Olumlu, iyi, geçerli, anlaşmak, rıza göstermek. Maqul boldum – Anlaştım, razı oldum. Maqul yigit – İyi delikanlı. Maqul körmek – Olumlu bulmak. Maqulmu? – Olur mu?
maqullanmaq: Kabul edilmek, rıza gösterilmek.
maqullash: Takdir etme, tasvip etme, onama.
maqullashmaq: Anlaşmak, beraber rıza göstermek.
maqullatmaq: (maqullimaq'tan) Kabul ettirmek, ikna ettirmek.
maqullimaq: a.u. Takdir etmek, tasvip etmek, onamak.
maqullutush: Kabul ettirme, ikna ettirme.
mal: a. 1. Mal, hayvan(lar). Qara mal – Büyük baş hayvan. Séghin mal – Sağılan hayvan. Münggüzlük mal – Boynuzlu hayvan. Mal baqquchi – Çoban. Mal doxturi – Veteriner, baytar, hayvan doktoru. Mal doxturluk – Baytarlık. 2. Servet. Mal yighmaq – Servet toplamak. 3. Mal. Keng istimal malliri – Geniş tüketim malları. Qiz méli – Çeyiz, cihaz.
mal-mülük: a. Servet, mal, varlık.
mal-waran: a.f. 1. Ev hayvanlan, davar 2. Mal-mülk.
malal: a. Engel, zahmet. Sizge malal kelmise – Size zahmet olmazsa.
malay: Hizmetkâr, uşak.
Malayaliq: Malayalı. Malayaliqlarning tili – Malayalıların dili.
malayliq: Hizmetkârlık, uşaklık.
malchi: a.u. Hayvancı, hayvan besleyici, hayvan yetiştirici.
malchiliq: Hayvancılık.
maldar: a.f. Zengin, servet sahibi.
maldarliq: a.f.u. Zenginlik.
malem: Gürültü, uğultu, yaygara, bağırıp çağırmak. Alemni malem qilmaq – Yaygara ile ortalığı karıştırmak.
malghun: a. Bir tür bitki adı.
Malghun: ağ. bk. Mungghul.
malxana: a.f. Ağıl, ahır.
malixay: Kışlık şapka, kürk şapka, kalpak.
malik: a. Malik, sahip. Chong ehmiyetke malik – Çok önemli.
maliman: Tahrik, kışkırtma. Maliman qilghuchi – Tahrikçi, kışkırtıcı. Maliman qilmaq – Tahrik etmek, kışkırtmak.
malimanchi: Tahrikçi, kışkırtıcı.
malimanchiliq: Kışkırtıcılık, tahrik etme hali.
maliye: a. Maliye. Maliye ministirligi – Maliye bakanlığı.
maliyichi: a.u. Maliyeci.
mallaq: bk. mollaq.
mallaqchi: bk. mollaqchi.
mama: Nine. Chong mama – Büyük nine.
mamat: a. Hayat mamat – Ölüm kalım; hayat mamat.
mamkap: bot. Yabanî hindiba.
mamuq: Pamuk 2. Kuş tüyü. Mamuq yastuq – Kuş tüyü yastığı.
mana: İşte. Mana bu – İşte bu.
manan: Sis, duman. Sus manan – Hafif sis; hafif duman.
manda: Uzun tüylü. Manda bash – Taratmamış baş; ilgisiz bırakılmış saçlı baş.
mandaq: Böyle, işte böyle; bk. mundaq.
mandalin: r. Mandalin.
manéwir: r. Manevra.
manéwirliq: r.u. Manevralı. Manéwirliq urush – Manevralı Savaş.
mang: Yürü! Git!
manga: Bana.
mangdam: Adım.
mangdurmaq: (mangmaq'tan) Yürütmek, ilerletmek, harekete geçirmek.
Mangghul: Moğol. Mangghul tili – Moğol dili.
mangghulimaq: Sessizce yaklaşmak; gürültüsüz sokulmak; gizlice sokulmak.
mangghuzmaq: bk. mangdurmaq.
mangghuzush: Yürütme, ilerletme, harekete geçirme.
Mangju: Mançu. Mangju tili – Mançu dili.
mangqa: Sümük, sümüklü 2. Sakağı, ruam.
manglay: Alın.
mangmaq: Yürümek, gitmek. Atliq mangmaq – Atlı gitmek. 2. Hareket etmek, ilerlemek. Saet méngiwatidu – Saat çalışıyor.
manifést: r. Beyanname. Kommunistlar Partiyisining Manifésti – Komünist Partisi Beyannamesi.
manométir: r. Manometre, basım ölçer.
mapizet: a. bk. muhapizet.
maraqchi: Gözetleyen.
maral: zool. Maral.
marash: Gizlice bakma; gözetleme.
mari: Kuzu kürkü.
marilash: bk. marash.
marilimaq: Gizlice bakmak.
marimaq: Gizlice bakmak. Marap yürmek – Gizlice gözetlemek; gizlice takip etmek.
marka: r. Posta pulu.
markiliq: r.u. Markalı.
Marksizm: r. Marksizm.
marozhni: r. Dondurma.
marshal: r. Mareşal. Awiatsiye marshili – Hava kuvvetleri mareşali.
Mart: r. Mart, üçüncü ay.
mas: f. Ahenkli, uyumlu. Mas kelmek – Uyumlu olmak; uygun gelmek.
maslash: Uyumlu hale getirme.
maslashqan: Uygun.
maslashqanliq: Uygunluk.
maslashmaq: Uygun olmak.
maslashmighanliq: Uygun olmama hali.
maslashturmaq: (maslashmaq'tan) Uygun hale getirmek, uydurmak.
maslashturush: Uygun hale getirme.
maslimaq: f.u. Uyumlu hale getirmek.
masshtap: r. Ölçek, mikyas, ölçek çizgisi.
mash: bot. Fasulye.
mashaq: Çorba, karmakarışıklık.
mashiqen: r.f. ağ. bk. chaqmaq qent.
mashildash: Sesli sesli burnundan soluma.
mashildimaq: Sesli sesli burnundan solumak.
mashina: r. Makine. Tikish mashinisi – Dikiş makinesi. Kiyim yuyush mashinisi – Çamaşır makinesi.
mashine: r. ağ. bk. mashina.
mashinichi: r.u. Terzi, dikişçi.
mashinilashqan: r.u. Makineleşmiş.
mashinilashmaq: r.u. Makineleşmek.
mashinilashturmaq: r.u. (mashinilashmaq'tan) Makineleştirmek.
mashinilishish: r.u. Makineleşme.
mashinisazliq: r.u. Makine sanayi; makine endüstri.
mashinistka: r. Daktiloda yazı yazan kimse.
mashireng: u.f. Fasulye rengi, yeşil renk.
mashpochaq: bk. mash.
mashtaq: (mana shundaq) İşte böyle.
mat: a. Mat, yenilme. Mat bolmaq – Mat olmak.
mata: a. El tezgahı ile yapılmış pamuk kumaş.
matal: ağ. bk. sowgha.
matem: a. Matem, yas. Matem tutmaq – Yas tutmak. Matem mejlisi – Yas toplantısı.
matemdar: a.f. Yas halinde. Matemdar bolmaq – Yas tutma halinde olmak.
matématik: r. Matematikçi.
matématika: r. Matematik.
matériyal: r. Materyal, malzeme.
matériyalist: r. Materyalist.
matériyalistik: r. Materyalist. Matériyalistik köz qarash – Materyalist görüş.
matériyalizm: r. Materyalizm. Tarixiy matériyalizm – Tarihî materyalizm.
matériye: r. Madde, özdek.
matros: r. Bahriye eri, deniz askeri.
may: Yağ. Ich may – İç yağı. Béliq méyi – Balık yağı. Chach méyi – Saç yağı. May baghlimaq – Yağlanmak, göbek bağlamak, semirmek. May chalmaq – Yağ düşürmek. May sürkimek – Yağlamak. May qilmaq – Yağh hale getirmek.
May: r. Mayıs, beşinci ay. May bayrimi – Bir Mayıs Bayramı.
maya: Dokurcun, loda.
mayak: r. Deniz feneri.
mayaq: Gübre, hayvan tersliği.
mayaqqa: Bu tarafa.
mayaqlatmaq: (mayaqlimaq'tan) Hayvanı tersletmek.
mayaqlimaq: Terslemek (hayvanlar).
mayaqta: Bu tarafta; işte bu tarafta.
maychéchek: bot. Papatya.
mayda: f. bk. meyde.
maye: f. Ana para, sermaye; bk. sermaye.
maygül: u.f. bot. Düğünçiçeği.
mayil: a. Mail, eğinik, istekli, mütemayil. Mayil bolmaq – Mail olmak.
mayilliq: Mail olma hali, isteklilik.
Mayim-Xan: Mayim Han (eski bir Uygur şarkısının adı).
mayjuwaz: u.f. Yayık, yağ yapımı.
mayka: r. Atlet fanilası, mayo.
maykiliq: r.u. Mayolu. Maykiliq bala – Mayolu çocuk.
mayqacha: Yağ kutusu.
maylamchi: Yağcı.
maylamchiliq: Yağcılık.
maylash: Yağlama.
maylashqan: Yağlanmış; yağlı hale gelmişi.
maylashmaq: Yağlanmak.
maylatquzmaq: bk. maylatmaq.
maylatmaq: (maylimaq'tan) Yağlatmak.
mayligur: Yağlayıcı.
mayliq: Yağlı 2. Peçete, peşkir.
maylimaq: Yağlamak.
maymaq: İğri ayaklı. Tash maymaq – Dış iğri ayaklı. Ich maymaq – İç iğri ayaklı. Maymaq chaq – Çarpık tekerlek.
maymaqlash: Ayaklarını eğerek yürüme.
maymaqliq: Çarpıklık, eğrilik.
maymaqlimaq: Ayaklarını eğerek yürümek.
maymun: Maymun. Maymun yili – Maymun yıh (12 hayvan takviminin dokuzuncusu. Yüzyılımızın 1908, 1920, 1932, 1944, 1956 yıllan maymun yılıdır).
mayna: f. zool. Karaardıç (kuşu).
mayor: r. Binbaşı. Général-mayor – Tuğgeneral.
maysa: Yeşillik, çayır, çimenlik. Shal maysisi – Pirinç filizi.
maysilashmaq: Yeşermek.
maysiz: Yağsız. Maysiz gösh – Yağsız et.
maytuq: İğri bacaklı, paytak, çarpık bacaklı.
maz: Pamuk.
maza: f. Tat, lezzet. Mazisi yoq – Tadı yok.
mazar: f. Mezar.
mazi: ç. ağ. bk. börk.
mazilik: f.u. Tath, lezzetli.
mazisiz: f.u. 1. Tatsız, lezzetsiz 2. Sağlıksız, rahatsız.
mazisizlanmaq: f.u. Rahatsızlanmak, huzursuzlanmak.
mazisizliq: f.u. Hastalıklı hal; tedirginlik.
mazisizlinish: f.u. Rahatsızlanma, huzursuzlanma.
meblegh: a. Sermaye.
meddah: a. Meddah.
medek: Koçan. Qonaq medigi – Mısır koçanı.
meden: a. Maden.
medenchi: a.u. Madenci.
medenshunas: a.f. Mineraloji uzmanı, madenci.
medenshunasliq: a.f.u. Madencilik.
medet: a. Yardım. Medet bermek – Yardım etmek.
medetkar: a.f. Yardımcı.
medetkarliq: a.f.u. Yardımcı olma hali.
medh: a. Medh, övme.
medhilenmek: a.u. Medh edilmek.
medhilesh: a.u. Medh etme, övme.
medhilimek: a.u. Medh etmek, övmek.
medhiye: a. Medhiye. Medhiye oqumaq – Medhiye okumak.
medikachi: f.u. ağ. bk. merdikar.
mediniy: a. Medeni. Mediniy xelqler – Medeni halklar.
mediniy-maarip: a. Kültür ve eğitim.
mediniyet: a. Medeniyet. Mediniyet almashturush – Medeniyet alış verişi.
mediniyetlik: a.u. Medeniyetli.
mediniyetsiz: a.u. Medeniyetsiz.
mediniyetsizlik: a.u. Medeniyetsizlik.
mediniyleshmek: a.u. Medenileşmek.
mediniyleshtürmek: a.u. (mediniyleshmek'ten) Medenileştirmek.
mediniyleshtürüsh: a.u. Medenileştirme.
mediniylik: a.u. Medeni olma hali.
mediniylishish: a.u. Medenileşme.
medrise: a. Medrese.
meger: f. Eğer.
meghlubiyet: a. Mağlûbiyet, yenilgi. Meghlubiyetke uchrimaq – Yenilgiye uğramak.
meghlubiyetchi: a.u. Yenilgi taraftarı.
meghlubiyetchilik: a.u. Yenilgi taraftarlığı.
meghlup: a. Mağlup, yenilmiş. Meghlup bolmaq – Mağlup olmak.
meghrip: a. Batı.
meghrul: bk. meghrur.
meghrur: a. Mağrur, kibirli, övüngen.
meghrurane: a.f. Mağrurane.
meghrurlanmaq: a.u. Mağrurlanmak.
meghrurluq: a.u. Mağrurluk.
mehbube: a. Sevgili, göz bebeği.
mehbup: a. Sevgili, göz bebeği.
mehbus: a. Mahpus, tutuklu.
mehel: a. 1. Zaman, an 2. Yer, durak 3. Kez, kere, defa.
mehelle: a. Mahalle.
mehellidash: a.u. Aynı mahalleden.
mehellidashlik: a.u. Aynı mahalleden olma hali.
mehellilik: a.u. Mahalleli. Bir mehellilik – Aynı mahalleden.
mehelliwaz: a.f. Mahallecilik; kendi mahallesini tutan.
mehelliwazliq: a.f.u. Kendi mahallesinin taraftarlığı.
mehelliy: a.f.u. Mahallî, yöresel, yerli. Mehelliy ishlepchiqirish – Yöresel üretim.
mehkem: a. Sağlam, dayanıklı. Mehkem qilmaq – Dayanıklı yapmak.
mehkemlenmek: a.u. Sağlamlaşmak, dayanıklı hale gelmek.
mehkemlesh: a.u. Sağlamlaştırma.
mehkemletmek: a.u. (mehkemlimek'ten) Dayanıklı hale getirtmek.
mehkemlik: a.u. Sağlamlık, dayanıklılık.
mehkemlimek: a.u. Sağlamlaştırmak; dayanıklı hale getirmek.
mehkemlitish: a.u. Dayanıklı hale getirtme.
mehkime: a. Mahkeme.
mehkum: a. Mahkum, tutsak, esir. Mehkum bolmaq – Mahkum olmak. Mehkum qilmaq – Mahkum etmek.
mehkumlik: a.u. Mahkumluk, esirlik.
mehr: a. Çeyiz.
mehrep: a. Mihrap.
mehrum: Mahrum, yoksun. Mehrum bolmaq – Mahrum olmak. Mehrum qilmaq – Mahrum etmek.
mehrumchiliq: a.u. Yoksulluk; bk. mehrumliq.
mehrumliq: a.u.Yoksulluk.
mehsul: a. Ürün, mahsul.
mehsulat: a. Ürün. Yéza égiligi mehsulati – Çiftçilik ürünü. Qol hüniri mehsulati – El sanatı ürünü.
mehsuldar: a.f. Verimli, ürünü çok. Mehsuldar qoy nesli – Verimli koyun nesli.
mehsuldarliq: a.f.u. Verimlilik.
mehu: a. Kırma, imha, öldürme, yok etme. Mehu qilmaq – Yok etmek.
mexbus: a. Mahpus, tutsak.
mexbuslik: a.u. Mahpusluk, tutlsaklık.
mexluq: a. Mahluk.
mexluqat: a. Mahlûkat.
mexmel: a. Kadife.
mexmelgül: a.f. bot. Yıldız çiçeği, dalya.
mexpiy: a. Gizli, saklı. Mexpiy ish – Gizli işi.
mexpiyet: a. Gizlilik.
mexpiyetlik: a.u. Gizlilik. Dölet mexpiyetligini saqlash – Millî güvenliğe ait gizliliği korumak.
mexrej: mat. Payda. Umumiy mexrejge keltürüsh – Paydalan eşitleme.
mexset: a. Amaç, maksat. Mexsetke érishmek – Amaca ulaşmak.
mexsetsiz: a.u. Amaçsız.
mexsetsizlik: a.u. Amaçsızlık.
mexsus: a. Mahsus, özel.
mexsher: a. Mahşar, kıyamet.
mextep: a. ağ. bk. mektep.
mexzum: a. Molla oğlu.
meishet: a. Yaşam, ömür, geçim.
mejaz: a. Alegori; bk. kinaye.
mejaziy: a. Mecazî.
mejbur: a. Mecbur, zorunlu. Mejbur bolmaq – Mecbur olmak.
mejburen: a. Mecburen, zorla.
mejburiy: a. Mecburî, zorunlu. Mejburiy ish – Zorunlu iş.
mejburiyet: a. Mecburiyet. Herbiy mejburiyet – Askerî mecburiyet.
mejburlesh: a.u. Zorlama.
mejburlimek: a.u. Zorlamak.
mejhul: a. Meçhul, bilinmeyen.
mejlis: a. Meclis, toplantı. Umumiy mejlis – Genel toplantı.
mejliswaz: a.f. Toplantı yapmayı seven.
mejliswazliq: a.f. u. Toplantı yapmayı sevme hali.
mejmue: a. Dergi, mecmua.
mejmui: a. Toplam, hepsi. Mejmui yüz som – Toplam yüz lira.
mejnun: a. Mecnun. 1. Çılgın, deli 2. Fena halde aşık 3. Leyla adında bir kıza aşkıyla tanınmış Doğu Edebiyatının pek ünlü kahramanı.
mejnuntal: bot. dallan aşağı sallanmış bir tür söğüt.
mejruh: a. Mecruh, yaralı. Mejruh bolmaq – Mecruh olmak.
mejrun: ağ. bk. mejnun.
mejun: a. Afyon.
mejüj: Yejüj Mejüj – Yecüc Mecuc.
mejüsiy: a. Putperest.
mejüsiylik: a.u. Putperestlik.
mekichamghu: ağ. Patates; bk. yangyu.
mekir: a. Kurnaz, hilekâr.
mekirlik: a.u. Hileli.
mekirsiz: a.u. Hilesiz.
mekkar: a. Hilekâr, kurnaz.
mekkarliq: a.u. Hilekârlık, kurnazlık.
Mekke: Mekke. Mekke toxuri – Bir tavuk türü.
mekkem: a. bk. mehkem.
mekroh: a. din. Mekruh.
mektep: a. Mektep, okul. Siyasiy mektep – Siyasî okul.
mektepdash: a.u. Okul arkadaşı.
mektepdashliq: a.u. Okul arkadaşlığı. U mektepdashliq qildi – O okul arkadaşlığı yaptı.
meqbere: a. kit. Mozole, türbe, anıtmezar.
meqbul: a. Makbul, geçer, uygun, kabul, edilebilir.
mel: a. bk. mehel.
mel'un: a. din. Melun, lanetli, günahlı.
melal: a. Rahatsız, engel, zorlu, zahmet. Sizge melal bolmisa – Size zahmet olmazsa.
melamet: a. Tekdir, ayıplama, kötüleme.
melametlik: a.u. İftira, iftiracılık.
meles: Bulama, batırma, daldırma.
melik: a. tar. Hükümdar, padişah, kral.
melike: a. Melike, kraliçe.
mellireng: u.f. Sarı.
melum: a. Malum, belli. Melum bolmaq – Belli olmak. Melum qilmaq – Belirtmek, açıklamak, ihbar etmek.
melumat: a. Bilgi. Élinghan melumatlargha qarighanda – Alınmış bilgilere göre. Melumat bermek – Bilgi vermek.
melumatliq: a.u. Bilgili, okumuşlu.
melumatsiz: a.u. Bilgisiz, cahil.
melumatsizliq: a.u. Bilgisizlik, cahillik.
melumlesh: a.u. Belirtme, haber verme, haberdar etme.
melumlimek: a.u. Belirtmek, haber vermek, haberdar etmek.
memidane: f. Demagog, atıp tutmacı, atıp tutan.
memidanliq: f.u. Demagogluk, atıp tutanlık.
memnu: a. Memnu, yasaklanmış, men edilmiş.
memnun: a. Memnun. Memnun bolmaq – Memnun olmak. Memnun qilmaq – Memnun etmek.
memnuniyet: a. Memnuniyet, sevinç.
memnuniyetlik: a.u. Sevinme hali; memnun olma hali.
memuriy: a. İdarî. Memuriy merkez – İdarî merkez. Memuriy yol bilen – İdarî yol ile.
memuriyet: a. Müdüriyet; yönetim kurulu.
memuriyetchilik: a.u. Kırtasi usullerle idare.
men: Ben. Manga – Bana. Méni – Beni. Mende – Bende. Mendin – Benden. Méning kitabim – Benim kitabım. Bu kitap méningki – Bu kitap benimki. Menmu – Ben de. Menla – Sadece ben. Menchu? – Ya ben?
men'iy: a. Yasak, menetmek, yasaklamak.
mena: a. bk. mene.
menbe: a. Menba, kaynak. Su menbeliri – Su kaynaklan.
menchenan: ağ. Kaplumbağa, tosbağa; bk. tashpaqa.
mene: a. Mana, anlam. Sözining menisi yoq – Sözünün anlamı yok. Buningdin mena chiqmaydu – Bundan anlam çıkmaz.
mengdesh: Şaşırma; ne yapacağını bilemeden dengesini kaybetme; uykudan dengesiz bir davranışlar içinde uyanma.
mengdigek: Uyurgezer.
mengdigenlik: Uyurgezerlik.
mengdigüch: Uyur gezer; bk. mengdigek.
mengdimek: Şaşırmak; ne yapacağım bilemeden dengesini kaybetmek; uykudan dengesiz bir davranışlar içinde uyanmak.
menge: ağ. Konu, mevzu.
menggen: ç. Buğday sapı.
menggü: Ebedî, sonsuz. Menggüge – Sonsuza kadar.
menggülükke: bk. menggü.
mengiz: ç. bk. mengza.
mengleshken: Küflenmiş.
mengleshmek: Küflenmek.
menglishish: Küflenme.
mengresh: ağ. bk. meresh.
mengza: ç. Yüz, çehre, sima.
menidar: a.f. Manalı, anlamlı.
menidarliq: a.f.u. Manalılık, anlamlılık.
menidash: a.u. Anlamdaş, eş anlamlı.
menidashliq: a.f.u. Anlamdaşlık, eş anlamlılık.
menilik: a.u. Manalı, anlamlı. Chungqur menilik qarash – Derin manalı bakış. Bir-birige menilik qarashti – Birbirine anlamlı bir şekilde baktılar. Teng menilik – Eş anlamlı. Menilik söz – Anlamlı söz. Köp menilik gep – Çok manalı söz.
menisiz: a.u. Manasız, anlamsız.
menisizlik: a.u. Manasızlık, anlamsızlık.
meniwiy: a. Manevî.
meniy: a. bk. mana.
menjang: ç. Aşçı.
menjangliq: ç.u. Aşçılık.
Menju: ç. Mançu.
menmen: Kibirli, mağrur, yüksekten bakan, küstah.
menmenchi: Bencil, egoist.
menmenchilik: bk. menmenlik.
menmenlik: Bencillik, egoistlik.
menpeet: a. Menfaat, çıkar, fayda.
menpeetdar: a.f. Menfaatti; çıkan olan.
menpeetlik: a.u. Menfaatti, faydalı.
menpeetperest: a.f. Çıkarcı, menfaatperest.
menpeetperestlik: a.f.u. Çıkarcılık, menfaatperestlik.
menpeetsiz: a.u. Menfaatsız, faydasız.
menpeetsizlik: a.u. Menfaatsızlık, faydasızlık.
menper: ç. Çorba.
mensep: a. Mansıb, rütbe, makam, mevki.
mensepdar: a.f. Makam sahibi, mevki sahibi.
mensepdarliq: a.f.u. Makam sahipliği, mevki sahipliği.
mensepxor: a.f. bk. mensepperest.
mensepxorluq: a.f.u. bk. mensepperestlik.
menseplik: a.u. Makam sahibi. Yuquri menseplik adem – Yüksek mevkili adam.
mensepperest: a.f. Makam düşkünü, mevki düşkünü.
mensepperestlik: a.f.u. Makam düşkünlüğü, mevki düşkünlüğü.
mensinmeslik: Hor görmek, sevmemek.
mensitish: Sayma, itibar etme.
mensitmek: Saymak, itibar etmek. U meni mensitmeydu – O bana itibar etmiyor.
mensitmeslik: Hor görmek, saygısızlık.
mensup: a. Mensup, aitlik.
mensuplik: a.f. Aitlik, mensup olma hali.
menshur: a. Prizma, biçme, menşur.
mentang: ç. Makama çorbası.
mentiq: a. Mantık. Sözining mentiqi yoq – Sözünün mantığı yok.
mentiqiy: a. Mantığa ait.
mentiqsiz: a.u. Mantıksız.
mentiqsizliq: a.u. Mantıksızlık.
menzil: a. Durak.
menzire: a. Manzara, görüntü.
menzirilik: a.u. Manzaralı; manzarası iyi olan yer.
mepe: a. Kapalı at arabası.
mepikesh: a.f. Arabacı.
mepikeshlik: a.f.u. Arabacılık.
mepküre: a. Ülkü, fikir, mefkure.
meptun: a. Meftun, büyülü, hayran. Meptun bolmaq – Hayran olmak; büyülenmek.
meptunluq: a.u. Meftunluk; hayranlık; büyülenme hali.
merasim: a. bk. murasim.
merdane: f. Merdane.
merdaniliq: f.u. Mertlik.
merdikar: f. Gündelikçi; gündelikle çalışan işçi.
merdikarliq: f.u. Gündelikçilik; gündelikle çalışan işçi hali.
merdum: f. Göz bebeği. Közümning merdumi – Gözümün göz bebeği.
mere: ağ. Tenha yer, tenhalık.
merem: bk. bayram.
merep: a. ağ. bk. mehrep.
meresh: Meleme.
mereshmek: Meleşmek.
meretmek: (merimek'ten) Meletmek.
merez: a. İrinli yer, çıban.
mergen: Atıcı, okçu, nişancı.
mergenlik: İsabetlilik; gözün keskinliği.
mergimush: f. kim. Arsenik, zırnık, sıçanotu.
merghul: Motif, hava, melodi.
merhemet: a. Merhamet, acıma. Merhemet qilmaq – Merhamet etmek; acımak.
merhemetlik: a.u. Merhametli, acıyan.
merhemetsiz: a.u. Merhametsiz, acımasız.
merhemetsizlik: a.u. Merhametsizlik, acımasızlık.
merhum: a. Merhum, Tanrı rahmetine erişen.
merhume: a. Merhume, Tanrı rahmetine erişen kadın.
merigüs: zool. Küçük toy kuşu.
merike: a. Merasim. Merike küni – Merasim günü.
merimek: Melemek.
merishish: Meleşme.
meritish: Meletme.
meriye: Kuzu kürkü.
merjan: a. 1. Mercan 2. Boncuk.
merkez: a. Merkez. Ilmiy merkez – Bilim merkezi. Sheherning merkizi – Şehrin merkezi.
merkezchilik: a.u. Merkezcilik.
merkezleshmek: a.u. Merkezleşmek.
merkezleshtirmek: a.u. (merkezleshmek'ten) Merkezleştirmek.
merkezlik: a.u. Merkezî.
merkiziy: a.u. Merkezî. Merkiziy komitét – Merkezî komite.
mermer: a. Mermer.
Merrih: a. astr. Mars, Merih, Sakıt.
mersiye: a. Mersiye.
mert: f. Mert. Mert yigit – Mert yiğit.
mertem: a. bk. mertiwe.
mertiwilik: a.u. Dereceli, rütbeli, yüksek, ünlü.
mertlerche: Mertlik ile, merdane. Düshmen'ge qarshi mertlerche küreshti – Düşmana karşı mertlik ile mücadele verdi.
mertlik: f.u. Mertlik. Mertlik körsetmek – Mertlik göstermek.
meruze: a. tar. Konferans, rapor. Meruze qilmaq – Konferans vermek.
merwayit: a. İnci. Merwayit monchighi – İnci boncuğu.
merwayitgül: a.f. bot. inci çiçeği.
mes: f. Sarhoş. Mes halde – Sarhoş halde. Mes bolmaq – Sarhoş olmak. Mes qilmaq – Sarhoş etmek.
mes'ul: a. Mesul, sorumlu. Mes'ul xadim – Sorumlu eleman.
mes'uliyet: a. Mesuliyet, sorumluluk.
mes'uliyetchanliq: Sorumluluk hali.
mes'uliyetlik: a.u. Sorumlu, mesul.
mes'uliyetsiz: a.u. Sorumsuz.
mes'uliyetsizlik: a.u. Sorumsuzluk.
mes'ulluq: a.u. Mesuliyet, sorumluluk.
mesape: a. bk. musape.
meschit: a. Mescit, küçük cami.
mesel: a. 1. Masal 2. Vecize, mesel.
meselchi: a.u. Masalcı, masal yazan.
mesxire: a. Alay, istihza. Mesxire qilmaq – Alay etmek.
mesxirilik: a.u. Alaylı, istihzalı.
mesxiriwaz: a.f. 1. Şakacı, alaycı 2. Eğlendirici, komedyacı, oyuncu.
mesxirichilik: a.u. Alay edilme hali.
mesxush: f. Sarhoşluk. Mesxush bulbuldek – Sarhoş olmuş bülbül gibi.
mesxushluq: f.u. Sarhoşluk.
mesichi: Kunduracı; çizme yapan usta.
mesile: a. Mesele, sorun. Men bu mesilini hel qildim – Ben bu meseleyi hallettim.
mesilen: a. Mesela, misal olarak.
meslek: a. Fikir, düşünce, görüş, gaye, dünya görüşü.
meslekdash: a.u. Hemfikir, ülküdaş.
meslekdashliq: a.u. Hemfikirlik, ülküdaşlık.
mesleksiz: a.u. Gayesiz, düşüncesiz, prensipsiz.
mesleksizlik: a.u. Gayesizlik, düşüncesizlik, prensipsizlik.
meslihet: a. Şura, tavsiye, danışma. Meslihet bermek – Tavsiye etmek. Meslihet kéngishi – İstişare (danışma) şurası.
meslihetchi: a.u. Danışman, tavsiye eden.
meslihetleshmek: a.u. Danışmak, istişare etmek.
meslihetlishish: a.u. Danışma, istişare etme.
meslik: f.u. Sarhoşluk.
mesnewiy: a. Mesnevi.
mestane: f. 1. Sarhoş gibi 2. Büyülü, sihirli.
Mestaneyari: f. Bir Uygur halk şarkısının adı.
mesume: a. 1. Suçsuz, masum 2. Bakir, temiz.
mesumilik: a.u. 1. Suçsuzluk, masumluk 2. Bakirlik,temizlik.
mewhum: a. Soyut, mücerret. Mewhum chüshenche – Soyut fikir.
mewjudat: a. Bütün varlık.
mewjudiyet: a. Mevcudiyet, varlık.
mewjut: a. Mevcudiyet, varlık.
mewqe: a. Mevki, tutum. Düshmenlik mewqeside turmaq – Düşmanlık tutumunu takınmak.
mewsum: a. Mevsim, sezon.
mewsumlik: a.u. Mevsimlik, sezonluk. Mewsumlik ish – Mevsimlik iş.
mewzu: a. Konu, başlık.
mesh: r. Soba.
meshchi: r.u. Sobacı.
meshede: (mana shu yerde) Burada.
meshedin: (mana shu yerdin) Buradan.
meshege: (mana shu yerge) Buraya.
mesheqqet: a. bk. musheqqet.
meshel: a. Fener, aydınlatıcı. Meshel boldung yolumgha – Yolumu aydınlatan fener oldun.
meshghul: a. Meşgul. Meshghul bolmaq – Meşgul olmak. Meshghul qilmaq – Meşgul etmek.
meshghulat: a. İş güç, meşguliyet, meşgale.
meshghulatchi: a.u. Uğraşan, işi güçü olan, ilgilenen, meşgul olan.
meshghuliyet: a. İş güç, meşguliyet, meşgale.
meshghullanmaq: a.u. İlgilenmek, meşgul olunmak.
meshghulluq: a.u. Meşgul olma hali.
meshhur: a. Meşhur, ünlü. Meshhur bolmaq – Ünlü olmak.
meshhurlik: a.u. Ünlülük, meşhur olma hali.
meshiq: a. Alıştırma, talim, idman, egzersiz. Meshiq qilmaq – Alıştırma yapmak.
meshiqlandurmaq: a.u. Alıştırmak; egzersiz yaptırmak.
meshiqlandurush: a.u. Alıştırma, egzersiz yaptırma.
meshiqlanmaq: a.u. Alıştırma yapmak; kendini alıştırmak.
meshke: Tereyağı.
meshrep: a. 1. Ziyafet, keyif meclisi, şölen 2. Huy, seciye, karakter.
meshriq: a. Doğu. Meshriqtin meghripqiche – Doğudan batıya kadar.
meshriqiy: a. Doğuya ait.
meshuq: a. Sevgili, maşuk. Ashiq-meshuq – Aşk ve maşuk.
meshuqluq: a.u. Sevgili olma hali.
meshut: İpek; bk. yipek.
metbee: a. Basım evi, matbaa.
metbeechi: a.u. Matbaacı.
metbuat: a. Matbaa.
metbuatchi: a.u. Matbaacı.
mey: f. Mey, içki.
meydan: a. Meydan, alan. Urush meydani – Savaş alanı. Ékin meydani – Ekin alanı, tarla.
meydanche: Küçük alan. Balilar meydanchisi – Çocuk parki.
meydanchuq: a.u. bk. meydanche.
meyde-chüyde: f.u. Ufak tefek.
meydilenmek: f.u. Ufalmak, bozulmak.
meydilesh: f.u. Küçültme, ufaltma, bozma.
meydiletmek: f.u. (meydilimek'ten) Küçüklettirmek, bozdurmak, ufalttırmak.
meydilimek: f.u. Ufaltmak, bozmak, küchültmek.
meyede: (mana bu yerde) Burada.
meyege: (mana bu yerge) Buraya.
meyxana: f. Meyhane.
meyxor: f. Alkolik, içki düşkünü.
meyil: a. Meyil. Meyling bolsa – İstersen.
meyli: a.u. Olsun, olur, peki, kabul hoş.
meyliche: a.u. İstediği gibi. U öz meyliche ish qilghan – O kendi isteğine göre iş yapmış.
meymeychi: ç.u. Satıcı, tüccar.
meynet: Pislik, çamur.
meynetchilik: Pislik.
meyperest: f. Alkolik, içki düşkünü.
meyperestlik: f.u. Alkolik olma hali; içki düşkünlüğü.
meyrem: bk. bayram.
meyse: Çizme.
meyüs: a. Yeis, umutsuzluk, meyus. Meyüs bolmaq – Meyus olmak.
meyüsane: a.f. Meyus halde, meyusane.
meyüslenmek: a.u. Meyus olmak, umutsuzlanmak.
meyüslik: a.u. Umutsuzluk.
meyzan: ağ. bk. muselles.
meyzin: a. bk. mezin.
mez'hep: a. Mezhep.
mez'hepchilik: a.u. Sekterlik, bölücülük, ayrılıkçı olma hali. Mez'hepchilik xahishlirigha qarshi küresh – Bölücülüğe karşı savaş (mücadele).
mezgil: a. 1. Duraklama, durak 2. Zaman, an. Mezgilide – Anında. Mezgilidin qalmastin – Zamanı geçirmeden.
mezgillik: f.u. Süreli, geçici.
mezgillik-mezgüsiz: f.u. Vakitli vakitsiz.
mezgilsiz: a.u. Zamansız, vakitsiz.
mezin: a. Müezzin.
mezkur: a. Adı geçen, bahsedilen, bilinen.
mezlum: a. 1. Ezilen, zülüm edilen 2. Kadın.
mezmunen: a. Anlam olarak.
mezmunluq: a.u. Anlamlı.
mezmunsiz: a.u. Anlamsız.
mezmunsizliq: a.u. Anlamsızlık.
mezmut: a. Sağlam, berk, dayanıklı.
mezuran: a. Konu, anlam, mana.
mezze: f. Lezzet, tat. Mezzisi yoq – Tadı yok. Mezze qilmaq – Zevklenmek. Mezzem qéchip turuptu – İyi değilim. Bu ishning mezzisi ketti – Bu işin tadı bitti. Mezzisi qachti – Lezzeti tükendi.
mezzilik: f.u. Lezzetli, zevkli, tatlı.
mezzisiz: f.u. Lezzetsiz, zevksiz, tatsız.
médal: r. Madalya.
médalliq: r.u. Madalyalı.
méde: f. Dişi eşek.
médet: a. bk. medet.
méditsina: r. Tıp. Méditsina instituti – Tıp enstitüsü.
méghiz: f. 1. Çekirdek 2. Esas, öz, ruh. Sözining méghizi yoq – Sözünün esası yok.
méghizliq: f.u. Esaslı, içeriği olan.
méhir: f. 1. Sevgi 2. Dostluk 3. Merhamet, acıma.
méhir-shepqet: Sevgi ve şefkat.
méhirlik: f.u. bk. méhriwanliq.
méhman: f. Konuk, misafir. Méhman bolmaq – Konuk olmak. Méhman qilmaq – Konuk etmek.
méhmandar: f. Konuksever.
méhmandarchiliq: f.u. Konukseverlik.
méhmandarliq: f.u. bk. méhmandarchiliq.
méhmandost: f. bk. méhmandar.
méhmandostluq: f.u. bk. méhmandarchiliq.
méhmanxana: f. 1. Konuk odası 2. Otel.
méhmanlash: Konuk olma.
méhmanliq: f.u. Konuklu. Mémanliqqa keldim – Konuk olmaya geldim.
méhmanlimaq: f.u. Konuk olmak.
méhnet: a. Emek, iş. Méhnet küni – Emek günü; çalışma günü; iş günü. Méhnet qilmaq – Emek vermek; çalışmak.
méhnetchan: a.u. Çalışkan.
méhnetchanliq: a.u. Çalışkanlık.
méhnetchi: a.u. Çalışan, işçi, emek veren, emekçi.
méhnetkesh: a.f. Emekçi, çalışan.
méhnetkeshlik: a.f.u. Emekçilik; çalışan adamın hali.
méhnetlik: a.u. Zor, güç, çetin, meşakkatli.
méhnetsüyer: a.u. bk. méhnetchan.
méhnetsüyerlik: a.u. bk. méhnetchanliq.
méhrap: a. Mihrap.
méhri: a. ağ. bk. méhir.
méhriwan: f. Sevecen.
méhriwanliq: f.u. Sevecenlik. Méhriwanliq qilmaq – Sevecenlik yapmak.
méxanik: r. Teknisyen, usta, makine uzmanı.
méxanika: r. Mekanik.
méxanizm: r. Mekanizma.
mékilesh: Teselli verme; avutma; sevindirme.
mékilimek: Teselli vermek; avutmak; sevindirmek.
mékiyan: a. Tavuk; bk. toxu.
Méksikiliq: r.u. Meksikalı.
mélenmek: Batmak, dalmak, bulanmak.
mélichmal: r.a. Tuhafiye.
mélike: a. bk. melike.
mélimek: Bulamak, batırmak, daldırmak.
mélinish: Batma, dalma, bulanma.
mélish: r. bk. mélichmal.
méman: f. bk. méhman.
mémar: a. Mimar.
mémarchiliq: a.u. Mimarlık.
ménge: Beyin. Arka ménge – Arka beyin. Ménge qutisi – Beyin kabı. Qichik méngé – Küçük beyin.
méngish: Yürüme, yürüyüş, gitme. Qeshqerghe méngish aldida – Kaşgar'a gitmek üzere iken. Atliq méngish – At ile gitme.
méngishliq: Rahvan. Méngishliq at – Rahvan at.
méning: Benim.
méningche: Bence, bana göre.
méningchilik: Ben kadar; ben gibi.
méningki: Benimki. U kitap méningki – O kitap benimki.
Ménshéwik: Menşevik.
Ménshéwizm: r. Menşeviklik.
méraj: a. din. Miraç, göğe çıkma. Méraj bayrimi – Miraç gecesi.
mérez: a. bk. merez.
méri: a. ağ. bk. méhir.
métafizik: r. Metafizik.
métafizika: r. bk. métafizik.
métal: r. Metal. Renglik métallar – Renkli metallar.
métallurgiye: r. Maden sanayi.
météorolog: r. Meteoroloji uzmanı.
météorologiye: r. Meteoroloji.
métir: r. Metre.
métirliq: r.u. Metrelik, metreli. Métirliq mal – Metreli mal (kumaş).
métro: r. Metro.
méwe: f. Meyve, yemiş.
méwe-chiwe: f.u. Meyve, yemiş.
méwichilik: f.u. Meyvecilik.
méwilik: f.u. 1. Meyveli 2. Meyve bahçesi, meyvelik.
méye: Beyin, dimağ.
méyip: a. Sakat, yaralı. Méyip qilmaq – Sakat etmek.
méyisiz: Beyinsiz.
méyisizlik: Beyinsizlik.
méyit: a. Ölü.
méyiz: Kuru üzüm.
méyizlik: Kuru üzüm tadında; lezzetli. Méyizlik tamaq – Lezzetli yemek.
mézilik: f.u. bk. mezzilik.
michildatmaq: (michildimaq'tan) Sesli sesli burnundan solatmak.
michildimaq: Sesli sesli burnundan solamak.
midiratmaq: (midirimaq'tan) Kımıldatmak.
midirimaq: Kımıldamak, hareketlenmek.
midirlatmaq: (midirlimaq'tan); bk. midiratmaq.
midirlimaq: bk. midirimaq.
migh-migh: Taklidî ses. Migh-migh qaynimaq – Kaynamak, kaynaşmak, bol olmak.
mighildash: Kaynaşma, bol olma.
mighildimaq: Kaynaşmak, bol olmak.
mix: f. Çivi. Burma mix – Vida. Mix qaqmaq – Çivi çakmak.
mixchi: f.u. Çivici.
mixlanmaq: f.u. Çivilenmek.
mixlatmaq: f.u. (mixlimaq'tan) Çivi çaktırmak.
mixlawetmek: Çivileyivermek; çivi çakıvermek.
mixlaghliq: f.u. Çivilenmiş.
mixlash: Çivileme.
mixlimaq: Çivilemek, çivi çakmak.
mixraza: f. ağ. Makas, sındı.
mijez: a. 1. Mecaz, karakter 2. Keyif, sıhhat, sağlık. Mijezingiz yoqmu? – Keyfiniz yok mu?
mijighdash: Ezme, mıncıklama, çiğneme.
mijighdimaq: Ezmek, mıncıklamak, çiğnemek.
mijighlimaq: bk. mijighdimaq.
mijiq: Ezik. U uning mijighini chiqiriwetti – O onu ezdi.
mijilash: bk. mijighdash.
mijilish: Ezilme, mıncıklanma.
mijilmaq: Ezilmek, mıncıklanmak.
mijimaq: Ezmek, mıncıklamak.
mijish: Ezme, mıncıklama.
mikri: a. Kurnazlık.
mikrobiolog: r. Mikrobiyoloji uzmanı.
mikrobiologiye: r. Mikrobiyoloji.
mikrofon: r. Mikrofon.
mikrop: r. Mikrop.
mikropluq: r.u. Mikroplu.
mikroskop: r. Mikroskop.
miktar: a. bk. miqdar.
mikyas: a. Ölçek, mikyas.
miq: f. bk. mix.
miqdar: a. Miktar, nicelik. Köp miqdarda – Çok miktarda.
miqimlash: Basma, sıkma.
miqimlimaq: Basmak, sıkmak.
milad: a. Milât. Miladdin ilgiri – Milâttan önce.
miladiy: a. Milâdî.
milenmek: Bulanmak.
milesh: Bulama, batırma 2. Kirletme.
miliklimek: Okşamak, sıvazlamak.
milimek: Bulamak, batırmak 2. Kirle; mek.
milishletmek: Kirletmek, pisletmek, lekelemek, bulaştırmak.
militarist: r. Militarist.
militarizm: r. Militarizm.
militsiye: r. Milis.
miljing: Yavaş, eli ağır, ağır adam 2. Homurdanıp duran.
miljingliq: Yavaşlık, eli ağırlık, beceriksizlik. Miljingliq qilmaq – Beceriksizlik etmek.
miljinglimaq: Beceriksiz olmak.
millet: a. Millet, ulus. Birleshken Milletler Teshkilati – Birleşmiş Milletler (B.M). Az sanliq milletler – Azınlıklar.
milletchi: a.u. Milliyetçi, ulusçu.
milletchilik: a.u. Milliyetçilik, ulusçuluk.
milletlik: a.u. Milletli, uluslu. Köp milletlik – Çok uluslu. Köp milletlik dölet – Çok uluslu devlet.
milletperwer: a.f. Milliytçi, ulusçu.
milletperwerlik: a.f.u. Milliyetçilik, ulusçuluk. Erep milletperwerligi – Arap milliyetçiliği.
milligram: r. Miligram.
millimétir: r. Millimetre.
milliy: a. Millî, ulusal. Milliy til – Millî dil, ulusal dil. Milliy mediniyet – Millî medeniyet (kültür).
milliyleshmek: a.u. Millileşmek.
milliyleshtürmek: a.u. Millileştirmek.
miltiq: Tüfek. Miltiq dorisi – Barut. Miltiq oqi – Tüfek mermisi.
milyard: r. Milyar.
milyardchi: r.u. Milyarder.
milyon: r. Milyon.
milyonchi: r.u. Milyoner.
milyonér: r. bk. milyonchi.
milyonlighan: r.u. Milyonlarca.
milyonluq: r.u. Milyonluk.
miman: f. bk. méhman.
min'geshmek: Atın sırtına ikinci bir adamın binmesi.
min'geshtürmek: (min'geshmek'ten) Atın sırtına ikinci bir adamı bindirmek.
min'gishish: bk. min'geshmek.
min'güzmek: bk. mindürmek.
mina: r. Mayın.
mindürmek: (minmek'ten) Bindirmek.
mindürüsh: Bindirme.
minez: a. Karakter, buy. Minezi yaman – Karaktersiz, huysuz.
minéral: r. Mineral, maden.
minérallik: Madenî gubrŞ).
minéralliq: r.u. Madenî.
minéralogiye: r. Mineraloji.
ming: Bin. Ming bir süpetlik – Bin bir vasıflı (çok vasıflı).
mingbégi: tar. Binbeyi; kaymakam.
mingghildatmaq: (mingghildimaq'tan) Mırıldatmak.
mingghildimaq: Mırıldamak, mırıldanmak.
minginchi: Bininci.
mingisiz: Beyinsiz.
minglap: Biner biner.
minglighan: Binlerce.
minilimaq: r.u. Mayınlamak.
ministir: r. Bakan. Bash ministir – Baş bakan. Tashqi ishler ministirligi – Dış işleri bakanlığı.
minish: Binme.
minishlik: Binilmeye elverişli. Minishlik at – Binilmeye elverişli at.
minmek: Binmek.
minnet: a. Minnet.
minnetdar: a.f. Minnettar. Sizge minnetdarmen – Size minnettarım.
minnetdarchiliq: a.f.u. Minnettar olma hali.
minnetdarliq: a.f.u. bk. minnetdarchiliq.
minonos: r. Torpido.
minut: r. Dakika. On minut ötkende – On dakika geçtiğinde.
minutluq: r.u. Dakikalık.
mirap: a.f. Eski feodal sistemde sulama işlerinden sorumlu kimse.
mirapliq: a.f.u. Eski feodal sistemde sulama işlerinden sorumlu kimsenin işleri.
miras: a. Miras. Miras almaq – Miras almak.
mirasxor: a.f. Mirasçı, varis, halef.
mirasxorluq: a.f.u. Mirasçılık, varislik, haleflik.
mirwet: ağ. bk. murwet.
mirza: f. Katip, sekreter, bey.
mis: f. Bakır.
misal: a. Mesela, örnek. Misal keltürmek – Örnek vermek.
misil: a. Misil, benzeyiş, aynılık. Misli körülmigen – Benzeri görülmemiş.
misilchi: Zanaatçı, esnaf.
misilsiz: a.u. Benzersiz, olağanüstü. Misilsiz urush – Benzeri olmayan savaş.
Misirliq: a.u. Mısırlı.
miskechi: f.u. bk. miskin.
misker: f. Bakırcı.
miskerlik: f.u. Bakırcılık.
miskin: a. Miskin.
miskinlik: a.u. Miskinlik.
misqal: a. Zolotnik (4,26 gram ağırlığında bir tartı birimi).
misra: a. Mısra.
Misran: a.f. Mısır'a ait. Misran qilich – Mısır kılıcı.
misrang: Küskü.
missionér: r. Misyoner.
missionérlik: r.u. Misyonerlik.
mish: ağ. bk. möshük.
mish-mish: Söylenti, rivayet. Mish-mish paranglar – Söylentiler. Mish-mish söz – Rivayet.
mishchan: r. Görgüsüz, dar kafalı.
mishchanliq: r.u. Görgüsüzlük, dar kafalılık.
mishiq: Sümük.
mishqap: f. Sucu, su taşıyıcısı.
mishqarmaq: Sümkürmek.
mishqartmaq: (mishqarmaq'tan) Sümkürtmek.
mishqirish: Sümkürme.
mitang: ç. Pirinç çorbası.
miyawlashmaq: Miyavlaşmak.
miyawlatmaq: (miyawlimaq'tan) Miyavlatmak.
miyawlimaq: Miyavlamak.
miye: bk. ménge.
miyiq: Bıyık.
miyiqliq: Bıyıklı.
Mizan: a. astr. Terazi.
mobi: ç. Yağlı boya fırçası.
moden'gül: ç.f. bot. Şakayık (çiçeği).
mogu: ç. Mantar. Zeherlik mogu – Zehirli mantar.
Moghal: ağ. bk. Mungghul.
moxo: bk. maxaw.
mojudiyet: a. Mevcudiyet, varlık.
mojuqlash: ağ. bk. mijighdash.
mojuqlimaq: ağ. bk. mijighdimaq.
moka: Mekik, masura.
mokla: Becerikli, eli uz, mahir, usta.
mol: Bol, çok. Mol hosul – Bol ürün.
molchiliq: Bolluk, çokluk, bereket, refah. Molchiliqta yashimaq – Refah içinde yaşamak.
Moldawan: Moldavyalı. Moldawan xelqi – Moldavyalı halk. Moldawan tili – Moldavya dili.
moldoz: ağ. bk. mozdoz.
molékula: r. Molekül.
molja: bk. mölcher.
moljallimaq: bk. mölcherlimek.
molla: f. 1. Molla 2. Bilgin, hoca, okumuştu.
mollaq: a. Perende.
mollaqchi: a.u. Akrobat, cambaz.
molliliq: f.u. Bilginlik, okumuşluk.
molluq: Bolluk, refah. Molluqta yashaymiz – Refah içinde yaşarız.
molun: Yabanî kedi.
mom: f. Mum. Aq mom – Ak mum, beyaz mum. Qara mom – Zift.
momay: bk. moma.
momlanmaq: f.u. Mumlanmak, cilalanmak.
momlash: f.u. Mumlama, cilalama.
momlatmaq: (momlimaq'tan) Mumlatmak, cilalatmak.
momlimaq: f.u. Mumlamak, cilalamak.
momluq: f.u. Mumlu, cilalı.
momlutush: f.u. Mumlatma.
monax: r. Keşiş. Monax bolmaq – Keşiş olmak.
monaxliq: r.u. Keşişlik.
monarxist: r. Monarşi taraftarı.
monarxiye: r. Monarşi.
monarxiyilik: r.u. Monarşi. Monarxiyilik dölet – Monarşi devlet.
monarxizm: r. Monarşi taraftarlığı.
monastir: r. Manastır, keşişhane.
moncha: Banyo, hamam.
monchaq: Boncuk, gerdanlık.
monis: a. Sırdaş.
monopol: r. Tekel, inhisar. Monopol hoquq – Tekel hukuku.
monopolist: r. Tekelci, tekeli altında bulunduran.
monopolistik: r. Tekelcilik.
monopoliye: r. Tekel, inhisar. Monopoliye qilip almaq – Tekeline almak.
monopoliyichi: r.u. Tekelci.
mopang: ç. Değirmen.
mopangchi: ç.u. Değirmenci.
mora: Boyu, baca.
morfologik: r. Morfoloji, morfolojik.
morfologiye: r. Morfoloji.
morlash: Tırmalama.
morlashmaq: Birbirini tırmalamak.
morlatmaq: (morlimaq'tan) Tırmalatmak. Qolumni müshüktin morlutuwaldim – Elimi kediye tırmalattım (istemeyerek).
morlimaq: Tırmalamak.
morliwetmek: Tırmalay a vermek.
morlushush: Birbirini tırmalama.
morochaq: Duvar ocağı.
motor: r. Motor. Motor ishlesh séxi – Motor yapım atölyesi.
motorchi: r.u. Motorcu.
motorlashmaq: r.u. Motorlaşmak.
motorlashturmaq: (motorlashmaq'tan) Motorlaştırmak.
motorluq: r.u. Motorlu. Motorluq qéyiq – Motorlu kayık.
motsiklit: r. Motorsiklet.
motsiklitchi: r.u. Motorsikletçi.
mowut: Çuha.
moy: Kıl, tüy.
moyigungsi: ç. Ticaret şirketi.
moyiyung: ç. Kazak, örme yelek.
moykichi: r.u. Yün temizleme fabrikasının sahibi; fabrikatör.
moylaw: f. Bıyık.
moylawliq: f.u. Bıyıklı.
moylawsiz: f.u. Bıyıksız.
moyluq: Tüylü. Moyluq tére – Tüylü deri. Moyluq haywan – Tüylü hayvan.
moyma: Kuş avlamada kullanılan ilmek tayağı.
moyne: f. Kürk.
moynidoz: f. Kürkçü.
moynidozluq: f.u. Kürkçülük.
moysipit: f. 1. Ağarmış, ak saçlı 2. Yaşlı.
moyul: bot. Kuş kirazı.
moyulluq: Kuş kirazılık.
moyut: bk. mowut.
mozay: Buzağı.
mozaylimaq: Buzağılamak.
mozaywéshi: zool. Falanj.
mozayxana: u.f. Buzağı ağılı.
mozdoz: f. Kunduracı, ayakkabıcı.
mozdozchiliq: f.u. Kunduracılık, ayakkabıcılık.
mozdozluq: f.u. bk. mozdozchiliq.
mozoy: ağ. bk. mozay.
möge: f. ağ. bk. méwe.
möhür: Damga, mühür.
möhürchi: Damgacı, mühürcü.
mökmek: Gizlenmek, saklanmak.
möktürmek: (mökmek'ten) Saklatmak, gizletmek.
möktürüsh: Saklatma, gizletme.
mökü-möküleng: Saklanbaç. Mökü-möküleng oynimaq – Saklanbaç oynamak.
möküshmek: Saklanbaç.
mölcher: Teyelleme, tasarı 2. Nişan alma.
mölcherlenmek: Teyellenmek, tasarlanmak.
mölcherlesh: Tasarlama 2. Nişan alma.
mölcherlimek: Tasarlamak 2. Nişan almak.
möldür: Dolu 2. Şeffaf, saydam, temiz.
möldür-möldür: Damla damla.
möldürlimek: Damlamak. Uning közidin möldürlep yash éqiwatidu – Onun gözünden damla damla yaş akıyor. 2. Şeffaflık, saydamlık, temizlik.
möle: Yük vurma eyeri; bk. chom.
mölüldimek: bk. möldürlimek.
mömün: Sakin, dikkatli, yumuşak, hoş.
mömünlük: Yumuşaklık, sakinlik.
möngdürmek: Çifte attırmak.
möngdürüsh: Çifte attırma.
mönggek: Çifte atan. Mönggek at – Çifte atan at.
mönggeklesh: Çifte atma.
mönggeklimek: Çifte atmak.
möngkügek: bk. mönggek.
möngmek: Çifte atmak.
möngüsh: Çifte atma.
mördar: a.f. tar. Sarayın damga işlerinden sorumlu memuru.
mördarliq: a.f.u. tar. Sarayın damga işlerinden sorumlu memuriyeti.
möresh: bk. meresh.
mörimek: bk. merimek.
mörimes: Uyuşuk, ağır kanlı.
mörimeslik: Cansızlık, uyuşukluk, gevşeklik.
mörüt: Süre, müddet, zaman, vakit, mühlet. Öz mörütide – Zamanında.
möshük: bk. müshük.
möteber: a. bk. mötiwer.
mötidil: a. Ilımlı, mutedil. Mötidil témpératura – Ilık derece, mutedil derece.
mötidillik: a.u. Ilımlılık, mutedillik.
mötiwer: a. Muhterem, itibarlı, saygılı, hatırı sayılır. Mötiwer alim – İtibarlı bilgin.
mötiwerlik: a.u. İtibarlılık, saygılılık.
mu: ç. Tarla ölçü birimi.
-mu: Da, de, bile bağlama edatlarını karşılar. Biz ishleshnimu, oqushnimu yaxshi körümiz – Biz çalışmayı da, okumayı da severiz.
muamile: a. Muamele, ilişki, temas, davranış. Muamile qilmaq – İlişki kurmak. Yumshaq muamile qilish – Hoşgörü ile davranma.
muash: a. bk. maash.
mubada: f. Eğer, ise, şayet.
mubalighe: a. Mübalağa, abartma. Sözümning mubalighisi yoq – Sözümün mübalağası yok.
mubalighilik: a.u. Mübalağalı,jabartılmî|.
mubalighisiz: a.u. Mübalağasız.
mubarek: a. Mübarek. Mubarek bolsun! – Mübarek olsun! Kutlu olsun!
mubareklesh: a.u. Kutlama.
mubareklimek: a.u. Kutlamak.
mudaxile: a. Müdahale. Herbiy mudaxile – Askerî müdahale.
mudaxilichi: a.u. Müdahaleci.
mudaxilichilik: a.u. Müdahalecilik.
mudapie: a. Müdafaa, savunma. Mudapie qabiliyiti – Savunma kabiliyeti.
mudapiichi: a.u. Müdafaacı, savunucu, koruyucu.
mudapiichilik: a.u. Savunmacılık.
mudhish: a. Müthiş, dehşetli, korkunç.
muellim: a. Öğretmen, hoca.
muellime: a. Hanım öğretmen.
muellip: a. Müellif, yazar.
muelliplik: a.u. Müelliflik, yazarlık.
muemma: a. Muamma.
muerrix: a. kit. Tarihçi.
muessese: a. Müessese, kurum.
mueyyen: a. Muayyen, belli, belirli. Müeyyen tarixiy dewr – Muayyen tarihî devre.
mueyyenlik: a.u. Muayyenlik, blirlilik.
muezzin: a. bk. mezin.
mug: f. Sihirbaz, büyücü, bağıcı.
mughembér: a. Kurnaz, sinsi.
mughembérlik: a.u. Kurnazlık, sinsilik. Mughembérlik qilmaq – Kurnazlık etmek.
muhajir: a. Muhacir.
muhajirlik: a.u. Muhacirlik, muhacir olma hali.
muhakime: a. Muhakeme, görüşme. Muhakime qilmaq – Görüşmek, incelemek.
muhapize: a. bk. muhapizet.
muhapizet: a. Muhafaza, koruma, himaye, esirgeme. Muhapizet qilmaq – Korumak.
muhapizetchi: a.u. Muhafız. Muhapizetchi qoshun – Muhafız ordusu.
muhapizichi: a.u. bk. muhapizetchi.
muharibe: a. Muharebe, savaş.
muhasire: a. Muhasara, koşatma.
muhebbet: a. Muhabbt, sevgi, sevme. Muhebbet baghlimaq – Sevmek, sevişmek.
muhebbetdash: a.u. Sevgili, dost, aşık.
muhebbetlik: a.u. Sevecen, sevimli.
muhebbetname: a.f. Muhabbetname.
muhebbetsiz: a.u. Muhabbti olmayan, sevgisiz.
muhebbetsizlik: a.u. Sevgisizlik.
muheddis: a. Muhaddis, hadis bilgini.
muherrem: a. Muharrem; Hicri yılının birinci ayı.
muherrir: a. Muharrir.
muherrirlik: a.u. Muharrirlik.
muhim: a. Önemli, mühim. Muhim weqeler bohip ötti – Önemli olaylar geçti.
muhimlik: a.u. Önemlilik.
muhit: a. Muhit, çevre.
muhlet: a. Süre. Muhlitidin burun – Süresinden önce.
muhletlik: a.u. Süreli. Muhletlik qerz – Süreli borç.
muhletsiz: a.u. Süresiz.
muhtaj: a. Muhtaç. Muhtaj bolmaq – Muhtaç olmak.
muhtajliq: a.u. Muhtaçlık.
muhterem: a. Muhterem, sayın, saygı değer.
muhur: bk. möhür.
muxalip: a. Muhalif, karşın, aykırr.
muxalipliq: a.u. Muhaliflik, aykırılık.
muxbir: a. Muhabir, haberci.
muxbirlik: a.u. Muhabirlik, habercilik.
muxlis: a. Muhlis.
muxpi: a. ağ. bk. muxbir.
muxtar: a. Muhtar, pzerk.
muxtariyet: a. Muhtariyet, özerklik.
muxtariyetchi: a.u. Muhtariyet taraftan.
muxtariyetlik: a.u. Muhtariyetli, özerki olan.
mujang: ç. Dülger, doğramacı.
mujize: a. Mucize, tansık.
mujizilik: a.u. Mucizeli.
mujulmaq: Kemirilmek, ezilmek, zedelenmek.
mujumaq: Kemirmek, ezmek, zedelemek.
mujush: Kemirme, ezme, zedeleme.
mujutmaq: (mujumaq'tan) Kemirtmek, ezdirmek, kırdırmak, zedeletmek.
mujutush: Kemirtme, ezdirme, kırdırma, zedeletme.
mukapat: a. Mükafat. Mukapat bermek – Mükafat vermek.
mukapatlanmaq: a.u. Mükafatlanmak.
mukapatlash: a.u. Mukafatlama.
mukapatlimaq: a.u. Mukafatlamak.
mukapatlinish: a.u. Mükafatlanma.
mukawilash: a.u. Ciltleme.
mukemmel: a. Mükemmel, eksiksiz, tam. U töt tilni mukemmel bilidu – O dört dili mükemml bilir.
mukemmelleshmek: a.u. Eksiksiz olmak; mükemmel hale gelmek.
mukemmelleshtürmek: a.u. (mukemmelleshmek'ten) Eksiksiz hale getirmek.
mukemmelleshtürülmek: a.u. Eksiksiz hale getirilmek.
mukemmellik: a.u. Mükemmellik; tam olma hali.
muqam: a. Motif, hava, melodi. On ikki Muqam – On iki Motif.
muqawa: a. Ciltleme, cilt kapağı.
muqawichi: a.u.Ciltçi.
muqawilanmaq: a.u. Ciltlenmek.
muqawilatquzmaq: a.u. bk. muqawilatmaq.
muqawilatmaq: a.u. (muqawilimaq'tan) Ciltletmek.
muqawilimaq: a.u. Ciltlemek.
muqeddem: a. Mukaddem, daha önce.
muqeddes: a. Mukaddes, kutsal, kutlu.
muqeddeslik: a.u. Mukaddes olma hali; kutlu olma hali.
muqeddime: a. Mukaddeme, önsöz.
muqerrer: a. Mukarrer, şüphesiz, kesin.
muqim: a. 1. Oturan 2. Daima, aralıksız, sabit.
muqimlashmaq: a.u. Sabitleşmek.
muqimlashturmaq: a.u. Sabitleştirmek. Mal bahasini muqimlashturmaq – Mal fiyatını sabitleştirmek.
muqsan: a. bk. nuqsan.
mulahize: a. Mülahaza.
mulaqet: a. tar. Mülakat.
mulayim: a. Mülayim, müşfik, şefkatli, şevecep, latif, okşayıcı, yumuşak. Mulayim tagh shamili – Okşayıcı dağ rüzgarı.
mulayimane: a.f. Sevecen halde; okşayıcı bir şekilde.
mulayimlashmaq: a.u. Müşfik olmak; şefkatli olmak; sevecen olmak; yumuşak olmak.
mulayimlik: a.u. Müşfiklik, şefkatlilik, sevecenlik, latiflik, okşayıcılık, yumuşaklık.
muluq: ç.u. Besh muluq yer – Beş my ölçümündeki yer; beş mulu yer.
mulun: ağ. Yabani kedi, yaban kedisi.
mumkin: a. Mümkün. Mumkinmu? – Mümkün mü? Mumkin keder – Mümkün olduğu kadar.
mumkinchilik: a.u. Mümkün olma hali.
mumkinlik: a.u. bk. mumkinchilik.
munadi: a. Tellal, münadi.
munajat: din. Münacat munajat qilmaq münacat etmek.
munaqi: a. Bir tür üzüm.
munapiq: a. Münafık.
munapiqliq: a.u. Münafıklık. Munapiqliq qilmaq – Münafıklık etmek.
munar: a. bk. munare.
munare: a. Minare. Xatire munarisi – Anıt kulesi.
munasibetlik: a.u. Alakalı, ilgili, ilişkisi olan. Munasibetlik ademler – İlgili adamler.
munasip: a. Münasip, uygun.
munasiplik: a.u. Münasip olma hali; uygunluk.
munasiwet: a. Münasebet, alaka, ilişki.
munasse: ağ. bk. muresse.
munayim: a. bk. mulayim.
munazire: a. Münazara. Munazire qilmaq – Münazara etmek.
munazirilik: a.u. Münazaralı.
munber: a. Minber.
muncha: bk. moncha.
munchaq: bk. monchaq.
munche: Kadar, şu kadar. Bir munche – Birçok. Munche köp – Bu kadar çok.
munchila: Bu kadar.
munchilik: bk. munchila.
munchiwala: bk. munchila.
mundaq: Böyle.
mundaqche: Böylesine.
mundaqta: Böyle olduğu halde.
mundin: Bundan. Mundin burunqi – Bundan önceki. Mundin kéyinki – Bundan sonraki.
munejjim: a. Müneccim, astrolog.
munewwer: a. Münevver, aydın, okumuş.
munewwerlik: a.u. Münevverlik, okumuşluk.
mung: Keder, hüzün, elem, üzüntü.
mung-zar: u.f. Keder ve ağıt.
munga: ağ. bk. mununggha.
mungdash: Sırdaş, yakın dost.
mungdashliq: Sırdaşlık.
mungdashmaq: Sırlaşmak, dertleşmek.
Mungghul: Moğol. Mungghul xelqi – Moğol halkı. Mungghul tili – Moğol dili.
munglanmaq: Hüzünlenmek, duygulanmak, kederlenmek.
mungluq: Hüzünlü, duygulu, kederli.
munglunush: Hüzünlenme, duygulanma, kederlenme.
muni: bk. bu.
muning: bk. bu.
munqeriz: a. Münkariz, çökmüş, çökme. Munqeriz bolmaq – Çökmek, bitmek.
munqerizlik: a.u. Çökme hali.
muno: (mana bu) İşte bu.
muntezir: a. Muntazır, bekleyen, intizar eden.
muntizim: a. Muntazam, tertipli.
mununggha: bk. bu.
mupessel: a. Mufassal, detaylı, ayrıntılı, teferruatlı.
mupessellik: a.u. Mufassallık, detaylılık.
mupt: f. Parasız, bedava.
mupti: a. Müftü.
muptila: Maruz, meyilli, düşen, düşkün. Muptila bolmaq – Maruz kalmak.
muptilik: a.u. Müftülük.
murabba: a. Reçel.
murajiet: a. Müracaat. Murajiet qilmaq – Müracaat etmek.
murajietname: a.f. Müracaatname.
murap: a.f. ağ. Vergi toplayıcı.
murasim: a. Merasim, tören.
murat: a. Murat, istek, dilek. Muradim hasil boldi – Muradım hasıl oldu.
murat-mexset: a. Murat ve amaç.
murch: Kara biber. Qara murch – Kara biber.
murda: f. Ceset, ölü.
murdar: f. Zehirli, kirli.
murdarliq: f.u. Zehirlilik, kirlilik.
murebbe: a. Reçel.
murebbiy: a. Eğitmen, terbiyeci.
murebbiye: a. Kadın eğitmen, kadın terbiyeci.
murekkep: a. Mürekkep, karmaşık.
murekkepleshmek: a.u. Karmaşık hale gelmek; zorlaşmak.
murekkepleshtürmek: a.u. (murekkepleshmek'ten) Mürekkepleştirmek; karmaşık hale getirmek, zorlaştırmak.
murekkeptik: a.u. Zorluk; karmaşık hale gelmek; karmaşık olmak.
muresse: a. Uzlaşma, barışma, ara bulma. Muresse qilmaq – Uzlaşmak, barış; mak.
muressichi: a.u. Ara bulucu.
muressichil: a.u. Barışçıl.
muressichilik: a.u. Ara buluculuk. Muressichilik siyasiti – Barışçıl siyaset.
muressisiz: a.u. Barışmaz, uzlaşmaz.
murq: f. 1. Kuş 2. Tavuk.
murun: ağ. bk. burun.
murwet: a. İnsanlık, insanseverlik.
murwetsiz: a.u. İnsanlığı yok, sevgisiz, insanseverliği yok.
musabiqe: a. Müsabaka. Emgek musabiqisi – Emek müsabakası.
musabiqichi: a.u. Müsabakam, yanşan.
musabiqilashmaq: a.u. Yanşmak, müsabaka etmek.
musadire: a. Müsadere. Musadire qilmaq – Müsadere etmek.
musahibe: a. Görüşme, sohbet, konuşma.
musape: a. Mesafe, atalık.
musapilik: a.u. Mesafeli. Uzun musapilik – Uzun mesafeli.
musapir: a. 1. Yabancı; başka yerden gelen. 2. Seyyah, gezmen, turist, yolcu.
musapirchilik: a.u. bk. musapirliq.
musapirxana: a.f. Otel; bk. méhmanxana.
musapirliq: a.u. 1. Yabancılık 2. Seyyahlık.
musbet: a. Müspet, pozitif. Musbet san – Müspet sayı.
muselles: a. Üzüm rakısı; üzüm şarabı.
mustebit: a. Müstebit.
mustehkem: a. İstikrarlı, sabit, dayanıklı, sıkı. Mustehkem dostluk – Sabit dostluk.
mustehkemlesh: a.u. Dayanıklı hale getirme; sabitleştirme.
mustehkemlik: a.u. Sabitlik, dayanıklılık.
mustehkemlimek: a.u. Dayanıklı hale getirmek; sabitleştirmek.
musteqil: a. Müstakil, bağımsız. Musteqil dölet – Bağımsız devlet.
musteqillik: a.u. Bağımsızlık, egemenlik.
mustemlike: a. Müstemleke, sömürge.
mustemlikichi: a.u. Müstemlekeci, sömürgeci.
mustemlikichilik: a.u. Müstemlekecilik, sömürgecilik.
mustemlikilik: a.u. Müstemleke olma hali; sömürge olma hali.
mustesna: Müstesna.
Musulman: a. Müslüman.
Musulmanchiliq: a.u. bk. Musulmanliq.
Musulmanliq: a.u. Müslümanlık.
Musurman: a. ağ. bk. Musulman.
musuy: ç. bot. Kaba yonca.
mush: f. bk. musht.
mushak: Roket, füze. Mushak atmaq – Roket atmak; roket fırlatmak.
musheqqet: a. Meşakkat, zorluk, zahmet. Musheqqet chekmek – Zorluk çekmek.
musheqqetlendürmek: a.u. Zahmete sokmak; zahmte koymak.
musheqqetlenmek: a.u. Zahmet çekmek.
musheqqetlik: a.u. Zahmetli.
musheqqetlimek: a.u. Zahmet vermek.
musheqqetlinish: a.u. Zahmet çekme.
musht: f. Yumruk. Mushtlirini tükken halde – Yumruklarını sıkmış halde. Musht yémek – Yumruk yemek.
mushta: f. Tokmak.
mushtbazghan: Çekiç.
mushtek: ağ. bk. musht.
mushtlash: f.u. Yumruklama.
mushtlashmaq: f.u. Yumruklaşmak.
mushtlashturmaq: f.u. (mushtlashmaq'tan) Y umruklaştırmak.
mushtlimaq: f.u. Yumruklamak.
mushtlushush: f.u. Yumruklaşma.
mushtum: f. Yumruk. Mushtum tügmek – Yumruk sıkmak.
mushtumzor: f.u. 1. Zorba; ancak kendi çıkarını güden adam 2. Köyağası, zengin köylü.
mushu: (mana shu) İşte şu. Mushular – İşte şunlar. Mushu kün'giche – Şu güne kadar.
mushukemde: Şu anda.
mushukemgiche: Şu ana kadar.
mushunche: (mana shunche) Şu kadar.
mushundaq: (mana shundaq) İşte şöyle.
mushuninggha: Şuna, buna.
mutalie: a. İnceleme, tetkik.
mutanasip: A Mütenasip, oranlı.
mutanasipliq: a.u. Mütenasiplik, oranlılık, nisbetlilik.
mutanasipsiz: a.u. Mütenasipsiz, oransız. nisbetsiz.
mutexessis: a. Uzman, mütehassıs, usta.
mutexessisleshmek: a.u. Uzmanlaşmak.
mutexessislik: a.u. Uzmanlık, ustalık.
mutekebbur: a. bk. tekebbur.
mutekebburluq: a.u. bk. tekebburluq.
mutenasip: a. bk. mutanasip.
mutqa: ağ. bk. bikargha.
mutlaq: a. Mutlak, kayıtsız, şartsız. Mutlaq hakimiyet – Mutlak hakimiyet.
mutlaqchiliq: a.u. Mutlakıyet, saltçılık. Hakim mutlaqchiliq – Diktatörlük.
muttehem: a. Alçak herif, namussuz.
muttehemchilik: a.u. Alçaklık, namussuzluk.
muttehemlik: a.u. bk. muttehemchilik.
muwapiq: a. Muvafık, uygun, münasip.
muwapiqliq: a.u. Uygunluk, münasiplik, muvafık olma hali.
muweqqet: a. Muvakkat, geçici. Muweqqet hökümet – Geçici hükümet.
muweppeqiyet: a. Muvaffakıyyet, kazanmak, muktedir olmak. Muweppeqiyet qazanmaq – Muvaffak olmak.
muweppeqiyetlik: a.u. Muvaffakiyetli, başanlı.
muweppeqiyetsiz: a.u. Muvaffakiyetsiz, başarısız, akim.
muweppeqiyetsizlik: a.u. Muvaffakiyetsizlik, başarısızlık, akimlik. Muweppeqiyetsizlikke uchrimaq – Muvaffakiyetsizliğe uğramak.
muz: Buz. Muz tonglimaq – Buz tutmak.
muzakire: a. Müzakere, görüşme. Muzakire qilmaq – Müzakere etmek. Muzakire yürgüzmek – Müzakere yürütmek.
muzakirileshmek: a.u. Görüşmek.
muzchaqquch: Buzkıran.
muze: Çizme, ayakkabı.
muzey: r. Müze.
muzxana: u.f. Soğuk depo; buzun saklandığı depo.
muzika: r. Müzik.
muzikant: r. Çalgıcı; bk. muzikichi.
muzikichi: r.u. Çalgıcı, müzisyen.
muzikiliq: r.u. Müzikli.
muzlatmaq: (muzlimaq'tan) Dondurmak, üşütmek, buz haline getirmek.
muzlighan: Buzlanmış, donmuş, üşümüş.
muzlimaq: Üşümek, donmak. Muzlap kettim – Üşüdüm.
muzluq: Buzlu, buzluk.
müche: Üye, aza.
müchel: On iki hayvan takviminin içerdiği zaman. On ikki yil bir müchel boludu – On iki yıl bir hayvan takvimidir.
müchellesh: ağ. bk. mölcherlesh.
müchülimek: Taksim etmek.
müddet: a. Müddet, süre, zaman. Müddettin ilgiri – Zamanından önce. Müdditide – Zamanında.
müddetlik: a.u. Süreli, müddetli, vadeli. Uzaq müddetlik qerz – Uzun vadeli borç.
müddetsiz: a.u. Müddetsiz, süresiz, vadesiz.
müddetsizlik: a.u. Müddetsizlik, süresizlik, vadesizlik.
müderris: a. Müderris, profesör.
müderrislik: a.u. Müderrislik, profesörlük.
müdir: a. Müdür, rektör.
müdiriyet: a. Müdürlük, başkanlık.
müellimelik: a.u. Hanım öğretmenliği.
mügdesh: Uyuklama.
mügdetmek: (mügdimek'ten) Uyuklatmak.
mügdimek: Uyuklamak; bk. uyqusirimaq.
mügdütüsh: Uyuklatma.
mühendis: a. Mühendis.
müjez: a. Karakter, huy, tabiat.
müjezlik: a.u. Yenik müjezlik Hafif tabiatlı.
müjmel: a. Belirsiz, gayri muayyen. Müjmel gep – Belirsiz söz.
mükcheygen: İğilmiş, kamburlaşmış.
mükcheygenlik: İğilmişlik, kamburlaşmışlık.
mükcheymek: İğilmek, kamburlaşmak.
mükcheytmek: (mükçeymek'ten) İğildirmek, kamburlaştırmak.
mükchüyüsh: İğilme, kamburlaşma.
mükmek: Saklanmak. Müküp almaq – Saklanmak.
müktürmek: (mükmek'ten) Saklatmak, gizletmek.
mükü-müküleng: Saklanbaç oyunu. Mükü-müküleng oynimaq – Saklanbaç oynamak.
mükünmek: Saklanmak, gizlenmk.
mükünüsh: Saklanma, gizlenme.
müküwalmaq: bk. mükmek.
müküsh: bk. mükünüsh.
mülkiy: a. Mülkî, mal, mülkiyet.
mülük: a. Mülk, mal. Jem'iyet mülki – Toplum mülkü.
mülükchilik: a.u. Mülkî, mülkiyet.
mülükdar: a.f. Mülktü, mal mülk sahibi.
mülükdarliq: a.f.u. Mülk sahibi olma hali.
mülül: a. Keder, elem, üzgün, tasa, üzüntü.
mülüllük: a.u. Kederli, elemli, hüzünlü, üzüntülü, gamlı, acıklj.
münge: ağ. bk. ménge.
münggüz: Boynuz. Yawashning münggüzi ichide – d. Sessizin boynuzu içinde.
münggüzlük: Boynuzlu. Münggüzlük mal – Boynuzlu hayvan.
müngüz: bk. münggüz.
müre: Omuz. Mürige müre tirep – Omuz omuza. Müre ustixini – Omuz kemiği.
müridesh: Omuzlama.
müridimek: Omuzlamak.
müsibet: a. Matem, yas. Müsibet tutmaq – Yas tutmak.
müsibetlik: a.u. Yaslı.
müsün: Bitki sapı.
müshkül: a. Zor, güç. Müshkül ehwal – Zor durum.
müshkülleshmek: a.u. Zorlaşmak.
müshkülleshtürmek: a.u. (müshkülleshmek'ten) Zorlaştırmak.
müshküllük: a.u. Zorluk.
müshteri: a. Abone.
Müshteri: astr. Jüpiter, Müşteri.
müshük: Kedi. Müshük halisi – Kedi yavrusu. Müshükke oyun, sachqangha qiyin – d. Kediye oyun, sıçana zor.
müshükyapilaq: zool. Puhu kuşu.
müteessir: a. Müteessir, kederli. Müteessir bolmaq – Müteessir olmak.
na-: Farsçadan girmiş ön ek. Nainsap – İnsafsız. Natoghri – Yanlış, hata.
nabap: f. Uygunsuz.
nabor: r. Kayıt; silah altına alma; dizme; tertip.
naborchik: r. Dizici, mürettip.
naborchikliq: r.u. Dizicilik.
nabut: f. Mahvolma, yok olma, yıkım, batma. Nabut qilmaq – Mahvetmek.
nachar: Kötü, zayıf, iyi değil.
nacharlanmaq: f.u. Zayıflaşmak. Hali nacharlinip ketti – Durumu zayıflaştı.
nacharlash: f.u. Zayıflama.
nacharlashmaq: f.u. Zayıflaşmak.
nacharlashturuwetmek: f.u. Zayıflaştırıvermek.
nacharlatmaq: (nacharlimaq'tan) Zayıflatmak; kötü hale getirmek.
nacharliq: f.u. Zayıflık, kötülük.
nacharlimaq: f.u. Zayıflamak.
nadamet: a. Nedamet, pişmanlık. Nadamet chekmek – Pişman olmak.
nadan: f. Cahil, bilgisiz.
nadanliq: f.u. Cahillik, bilgisizlik.
nadir: a. kit. Nadir, seyrek.
naga: f. ağ. bk. nagah.
nagah: f. Rastgele, tesadüf.
naganda: bk. nagan.
naganda-naganda: bk. nagan.
naghir: ağ. bk. naghra.
naghra: a. Davul. Naghra chalmaq – Davul çalmak.
naghrichi: a.u. Davulcu.
nahayiti: Pek, aşırı. Nahayiti chong – Pek büyük.
naheq: f.a. Haksız. Naheq jazalanmaq – Haksız cazalanmak. Naheq yerde – Haksız yerde.
naheqliq: f.a.u. Haksızlık.
naheqtin: f.a.u. Haksız olarak. Naheqtin-naheq – Haksız olarak.
nahiye: a. Nahiye, kasaba.
nahiyilik: a.u. Nahiyeye ait. Nahiyilik komitét – Nahiye komitesi.
naxsha: Şarkı. Naxsha éytmaq – Şarkı söylmek.
naxshichi: f.u. Şarkıcı. Naxshichi ayal – Şarkıcı kadın.
nail: a. Nail, erişmiş. Nail bolmaq – Nail olmak, erişmek.
nailaj: f.a. Çaresiz, istemeyerek, istemeden. Nailaj kélishke mejbür boldum – İstemeyerek gelmek zorunda kaldım.
nailajliq: f.a.u. Çaresizlik, çıkmazlık.
nainsap: f.a. İnsafsız.
nainsapliq: f.a.u. İnsafsızlık.
najins: f.a. Cinssiz.
najinslik: f.a.u. Cinssizlik.
nakar: f. Malul, sakat. Nakar bolmaq – Sakat olmak.
nakarliq: f.u. Sakatlık.
nakes: f. Alçak, namussuz, rezil.
nakeslik: f.u. Alçaklık, namussuzluk, rezillik.
naq: a. ağ. bk. neq.
naqil: a. kit. Nakil.
naqolay: f.u. Kolay olmayan, zor.
naqolayliq: f.u. Kolay olmama hali.
nal: a. Nal. Ötükning nali – Çizmenin nalı.
nalayiq: f.a. Uygunsuz, oygun olmayan.
nale: f. Feryat, çığlık. Nale qilmaq – Feryat etmek.
nalet: a. Lanet, kargış, beddua. Nalet éytmaq – Lanet etmek.
nam: f. Nam, ad, isim. Nam chiqarmaq – Ünlü olmak. Nami chiqqan qehriman – Ünlü kahraman.
namaqul: f.a. Düşüncesiz, ihtiyatsız, akılsızlık.
namashem: f. Alaca karanlık. Namashem gül – Alaca karanlık çiçeği.
namayan: f. Görülür, açık, aşikar. Namayan bolmaq – Aşikar olmak; görülmek.
namayish: f. Gösteri, nümayiş. Namayish qilmaq – Gösteri yapmak.
namayishchi: f.u. Gösterici; gösteriye katılan kimse.
namaz: f. din. Namaz. Bamdad namaz – Sabah namazı. Namaz oqumaq – Namaz kılmak.
namdar: f. Namlı, şanlı, ünlü, şöhretli.
namdarliq: f.u. Şanlılık, ünlülük, şöhretlilik.
name: f. Name, mektup. Wakaletname – Vekalet-name. Teziyename – Taziyename. Wesiyetname – Vasiyet-name. Shahname – Şah-name.
namehrem: f.a. Başkasının, başkasının malı.
namelumluq: f.a.u. Belirsizlik.
namelüm: f.a. Belirsiz.
namert: f. Namert, alçak.
namet: f. Keçe, keçeden.
nametman: f. Kötü keçe. Nametman adem – Kötü adam.
nametmenchilik: f.u. Keçe esnaflığı.
namikap: f. Salamura.
namliq: f.u. Namlı, adlı.
namrat: f.a. Yoksul, fakir. Eski tamda qushqach tola, namratqa putlash tola – Eski damda serçe çok, yoksula engel çok.
namratchiliq: f.a.u. Yoksulluk. Namratchiliqta yashimaq – Yoksullukta yaşamak.
namratlashqan: f.a.u. Yoksullaşmış.
namratlashmaq: f.a.u. Yoksullaşmak.
namsiz: f.u. Namsız, adsız, isimsiz. U namsiz yoqulup ketti – O belirtisiz kayboluverdi.
namsizliq: f.u. Namsızlık, adsızlık.
namunasip: f.a. Uygunsuz.
namunasipliq: f.a.u. Uygunsuzluk.
namus: a. Namus. Birewning namusigha tajawuz qilmaq – Birisinin ırzına geçmek. Namusimdin öley dédim – Çok utandım.
namusliq: a.u. Namuslu.
namussiz: a.u. Namussuz.
namussizliq: a.u. Namussuzluk. Bu qandaq namussizliq! – Bu nasıl bir namussuzluk!
namuwapiq: f.a. Uygun değil, uygunsuz.
namuwapiqliq: f.a.u. Uygunsuzluk.
namzat: f. Namzat, aday. Namzat körsetmek – Aday göstermek.
namzatliq: f.u. Adaylık.
nan: f. Ekmek. Aq nan – Beyaz ekmek. Zaghra nan – Mısır unu ekmeği. Gösh nan – Etli pide. Mayliq nan – Yağlı ekmek. Nan dukini – Ekmek dükkanı, ekmek bayisi. Nan yaqmaq – Ekmek pişirmek.
nanway: f. bk. naway.
nanwayxana: f. bk. nawayxana.
napaset: a. Zariflik.
napasetlik: a.u. Zarif, narin, zariflik.
nar: Tek hörgüçlü deve.
naraq: ağ. bk. néri.
narawa: f. Yakışmaz.
narazi: f.a. Hoşnutsuz, memnun olmayan.
naraziliq: f.a.u. Hoşnutsuzluk, itiraz. Naraziliq bildürmek – İtiraz etmek.
nare: ağ. bk. nar.
naréside: f. Çocuk, yavru, bebek.
narin: Türkistan milli yemeğidir. Haşlanmış et ince kesilerek, ince makama ile karıştırılır. Bu yemek genelde at etinden yapılır.
nas: f. Çiğnemek için özel yapılmış tütün.
nasi: bk. nas.
naspurush: f. Çiğnemek için yapılmış tütünün satıcısı.
naspurushluq: Çiğnemek için yapılmış tütünün ticareti.
naswal: f. bk. nas.
nasway: bk. nas.
naswaychi: f.u. Çiğnenen tütünü yapan veya satan kimse.
nashéker: f. Bir kavun türü.
nashqa: ağ. bk. naxsha.
nashqi: ağ. bk. naxsha.
nashta: f. Kahvaltı. Nashta qilmaq – Kahvaltı yapmak.
nashtiliq: f.u. Kahvaltısını yapmış; kahvaltısını yanına almış.
nashtisiz: f.u. Kahvaltısız. Künimiz nashtisiz ötti – Günümüz kahvaltısız geçti.
natayin: f.a. Belirsiz. Kélish-kelmesligi natayin – Gelip gelmeyeceği belirsiz.
natayinliq: f.a.u. Belirsizlik.
natiq: a. Hatip.
natiqliq: a.u. Hatiplik.
natinch: f.u. Huzursuz, endişeli, telaşlı, rahatsız.
natinchliq: f.u. Huzursuzluk, endişelilik, telaşlılık, rahatsızlık.
natiwan: f. Zayıf.
natiwanliq: f.u. Zayıflık.
natoghri: f.u. Yanlış, hata, dürüst olmayan. Natoghri gep – Yanlış söz.
natoghriliq: f.u. Yanlışlık, hatalık.
nawat: a. Akide şekeri.
naway: f. Fırıncı.
nawaychi: f.u. bk. naway.
nawaychiliq: f.u. Fırıncılık.
nawayxana: f. Fırın evi.
nawda: f. Filiz, sürgü.
naümit: f.a. Ümitsiz.
naye: ağ. bk. nar.
nayiti: a. ağ. bk. nahayiti.
naynaq: Züppe, üstünkörü, havaî.
naynaqlimaq: Düzenbazlık yapmak; oynak.
naz: f. Naz. Naz qilmaq – Naz yapmak, nazlanmak.
nazaket: a. Nezaket.
nazaketlik: a.u. Nezaketlik, naziklik.
nazaret: a. Nezaret. Nazaret qilmaq – Nezaret etmek. Charwichiliq nazariti – Hayvancılık nezareti (bakanlığı).
nazaretchi: a.u. Gözetici, gözcü.
nazaretsiz: a.u. Bakımsız.
nazaretsizlik: a.u. Bakımsızlık.
nazim: a. Nazım.
nazinin: f. Cilveli, güzel, sevimli.
nazir: a. Bakan, gözeten, başkan.
nazlanmaq: f.u. Nazlanmak.
nazliq: f.u. Nazlı.
nazlinish: Nazlanma.
nazuk: f. Nazik. Nazuk jay – Nazik yer.
nazuklashmaq: f.u. Nazikleşmek.
nazukluq: f.u. Naziklik.
nebatat: a. Botanik, nebatat, bitki. Nebatat ilmi – Botanik ilmi.
nebatatshunas: a.f. Nebatat bilgini.
nebatatshunasliq: a.f.u. Nebatat ilmi.
nechche: Kaç. Bir nechche – Birkaç. Nechche yillardin beri – Birkaç yıldan beri. Saet nechche? – Saat kaç?
nechchiche: Etrafında, kadar, civarında. On nechchiche – On civarında.
nechchilen: Bir nechchilen – Birkaçımız; bir kaç kişi.
nechchinchi: Kaçıncı. Nechchinchi qétim qélishim – Kaçıncı defa gelişim.
nechchüylen: bk. nechchilen.
nechend: f. bk. nechche.
nede: Nerde. Nedidu? – Nerededir? Nedidur? – Nerededir?
nediki: Neredeki. Nediki yoq némiler – Beklenmemiş birileri.
nedin: Nereden. Nedindur? – Neredendir?
nege: Nereye. U héch nege ketmigendu – O hiçbir yere gitmemiştir.
neghme: a. Müzik. Neghme oynimaq – Müzik çalmak; müzik bestelemek.
neghme-nawa: a.f. Müzik ve ahenk; müzik ve melodi.
neghmichi: a.u. Çalgıcı, müzisyen.
nehayiti: a. bk. nahayiti.
neheng: a. zool. Timsah, krokodil. Neheng térisi – Timsah derisi.
nehwi: a. Sözdizimi, sentaks.
nehwiy: a. Cümlenin sözdizimi bakımından tahlili.
nex: bk. neq.
nexshe: ağ. bk. naxsha.
nexshida: ağ. bk. neqqash.
nejaset: a. Pislik, kir, leke, çamur.
neqata: Ne kadar?
neqataliq: Ne kadar. Neqataliq paydisi bar? – Ne kadar faydası var.
neqish: a. Nakış. Neqish chüshürmek – Nakşetmek.
neqishlanmaq: a.u. Nakışlanmak.
neqishletmek: a.u. Nakşettirmek.
neqishlik: a.u. Nakışlı.
neqishlimek: a.u. Nakışlamak.
neqqash: a. Nakkaş.
neqqashchiliq: a.u. bk. neqqashliq.
neqqashliq: a.u. Nakkaşlık.
neql: a. tar. Nakl. Neql qilmaq – Nakletmek.
neqlen: a. Naklen.
neqliyat: a. Nakliyat, taşıma işleri.
neqshi: a. ağ. bk. neqqash.
nelik: Nereli. Siz nelik? – Nerelisiniz?
nem: f. Nem, rutubet. Nem bolmaq – Nem olmak.
nemayish: f. bk. namayish.
nemdesh: bk. nemlesh.
nemerse: tar. Şey, nesne.
nemlenmek: f.u. Nemlenmek, rutubetli olmak.
nemlesh: f.u. Nemleme.
nemlik: f.u. Nemli, rutubetli.
nemlimek: f.u. Nemlemek, rutubetli hale getirmek.
Nemrud: a. Nemrut.
nemune: f. Nümüne, örnek, misal. Nemune qilip körsetmek – Örnek olarak göstermek.
nemunichi: f.u. Yenilikçi, yenici.
nemunichilik: f.u. Yenilikçilik, yenicilik.
nemunilik: f.u. Tipik, nümune, örnek.
nep: a. Kâr, kazanç, fayda. Népi yoq – Faydası yok.
nepe: ağ. bk. mepe.
nepeqe: a. bk. nepiqe.
neper: f. Nefer.
nepes: a. Nefes. Nepes almaq – Nefes almak. Nepes élishqa bashlimaq – Nefes almaya başlamak.
nepiqe: a. Nafaka.
nepise: a. tar. Sanayi nepise – Güzel sanat; sana-i nefise.
nepislik: a.u. Nefislik, zariflik.
nepisperest: a.f. Aç gözlü, düşkün, çıkarcı.
nepisperestlik: a.f.u. Çıkarcılık, aç gözlülük, menfaat düşkünlüğü.
neplik: a.u. Faydalı.
nepret: a. Nefret. Nepret oqumaq – Nefret etmek.
nepretlendürmek: a.u. Nefretlendirmek.
nepretlenmek: a.u. Nefretlenmek.
nepretlik: a.u. Nefretli.
nepsaniyet: a. Nefis, öz varlık.
nepsawerchilik: a.f.u. Tamahkarlık, menfaatperestlik.
nepsiz: a.u. Faydasız.
nere: a. Nara.
nerx: f. Fiyat.
nerx-nawa: f. Fiyat.
nering: (ne yéring) neren? hangi yerin?
nerse: Nesne, şey. Bir nerse – Bir şey. Héch nerse – Hiçbir şey. Her nerse – Her şey. Nerse-kérek – Gereken şeyler.
nes: a. İç karartıcı, meş'um, uğursuz.
nesep: a. Nesep, soy.
nesihet: a. Nasihat. Nesihet qilmaq – Nasihat etmek.
nesihetgöy: a.f. tar. Nasihatçı, akıl hocası.
nesihetgöyluq: a.f.u. tar. bk. nesihet.
nesil: a. Nesil. Nesil qoghlimaq – Soya benzemek, soya çekmek. Nesil aliti – Cinsel organ.
nesildar: a.f. Soylu, cins, asil, asilzade.
nesildash: a.u. Soydaş.
nesildashliq: a.u. Soydaşlık.
nesillendürmek: a.u. (nesillenmek'ten) Cinslendirmek; cins hale getirmek.
nesillenmek: a.u. 1. Cins hale gelmek 2. Çoğalmak, soy bırakmak.
nesillik: a.u. Cins, nesillik mal cins hayvan.
nesilsiz: a.u. Soysuz, cinssiz.
nesilsizlik: a.u. Soysuzluk, cinssizlik.
nesip: a. bk. nésip.
nesir: a. Nesir.
nesiwe: a. bk. nésiwe.
nesiye: f. Borç. Nesiye almaq – Borç almak. Nésiye bermek – Borç vermek. Nésiyige satmaq – Veresiye satmak.
nesriy: a. Nesire ait; koşuk olmayan yazıya ait, nesire özgü.
newax: u.a. Ne zaman.
newaxta: u.a.u. Ne zamanda? Newaxta kélisen? – Ne zaman geleceksin?
newbahar: f. İlkbahar.
newiy: a. Cins.
newre: a. Torun. Qiz newre – Kız torun.
nesh'e: a. kit. Neşe; hoşnutluk; gönül açıldığı.
nesh'ilik: a.u. Neşeli, gönül açıklığı.
neshe: a. Haşiş, esrar. Neshe chekmek – Esrar kullanmak.
neshichi: a.u. Esrar hazırlayan ve satan kimse.
neshixana: a.f. Esrarın kullanıldığı ev.
neshixor: a.f. Narkotik tiryakisi.
neshir: a. Yayın, baskı, yayım. Birinchi neshri – İlk yayım. Neshir qilghuchi – Yayınlayan.
neshpüt: f. Armutun bir türü.
neshr: a. bk. neshir.
neshriyat: a. Neşriyat, yayın. Dölet neshriyati – Devlet neşriyatı.
neshter: f. 1. İğne 2. Yılan dili 3. Diken, zehirli dil 4. Keskin uç, ağız.
netije: a. Netice, sonuç. Netije chiqarmaq – Sonuç çıkarmak. Netijige kelmek – Sonuca ulaşmak.
netijilik: a.u. Neticeli, başanlı, verimli.
netijisiz: a.u. Neticesiz, başansız, verimsiz, sonuçsuz.
netijisizlik: a.u. Neticesizlik, sonuçsuzluk, verimsizlik.
ney: f. Ney. Ney chalmaq – Ney çalmak.
neyche: f. Küçük boru, borucuk.
neychi: f.u. Flütçü.
neyreng: f. Hile, dalavere, oyun, büyücülük. Neyreng ishletmek – Oynamak; hile yapmak.
neyrengwaz: f. bk. neyrengchi.
neyrengwazliq: f.u. bk. neyrengchilik.
neyrengchi: f.u. Hilekâr, oyuncu.
neyrengchilik: Hilkârlık, oyunculuk. Nyrengchilik qilmaq – Hilekârlık etmek; hile yapmak.
neyze: f. Mızrak.
neyzebaz: f. bk. neyziwaz.
neyzilesh: Mızrak atma; mızrak ile vurma; eskrim yapma.
neyzileshmek: f.u. Birbirine mızrak atmak.
neyzilimek: f.u. Mızrak atmak; mızrak ile vurmak; eskrim yapmak.
neyziwaz: f. Eskrimci.
neyziwazliq: f.u. Eskrim.
nezer: a. Nazar, bakış. Nezer salmaq – Bakmak. Nezerge almaq – Dikkata almak. U meni héch nezerge almaydu – O bana hiç önem vermiyor. Nezerde tutmaq – Dikkata almak. Nuktiyi nezer – Açı, bakış açısı.
nezir: a. Ölü gömüldükten sonra verilen yemek. Nezir bermek – Ölü gömüldükten sonra yemek vermek.
nezir-sediqe: a. Ölü gömüldükten sonra verilen yemek ve sadaka.
neziriy: a. Nazarî, kuram.
neziriye: a. Nazariye.
neziriyichi: a.u. Nazariyeci, teorici.
nezm: a. Nazım.
né: Acayip, ne gibi, nasıl. Né chirayliq kizlar – Acayip güzel kızlar; ne gibi güzel kızlar.
néchaghliq: Ne kadar.
néchaq: ağ. Ne zaman. Néchaq boldi? – Ne zaman oldu? Néchaqta? – ağ. Ne zaman?
néchend: f. Kaç?
néchuk: Nasıl, ne?
néfit: r. Neft. Néfit ambiri – Neft deposu.
néfitlik: r.u. Neftli.
négiz: Esas, temel. Négiz salmaq – Temel atmak. Négiz qurghuchi – Temelini atan.
néjat: a. kit. Kurtarma, kurtuluş. Néjat yultuzi – Kurtuluş yıldızı; bü yük kurtarıcı.
néjatchi: a.u. Kurtarıcı.
néjis: a. Aşağılık adam. Néjis qilmaq – Pisletmek, kirletmek.
néqeder: Ne kadar. Néqeder az – Ne kadar az.
némanche: (néme anche) Niye o kadar.
némandaq: (néme andaq) Niye öyle?
német: a. Nimet, hayır, iyilik.
némige: Niye, ne için.
némiki: u.f. Ne gibi. Némiki bolsa – Ne gibi bir şey olsa.
némikin?: Nedir?
némila: Némila bolsa boldi – Ne olsa oldu; olacak oldu.
némiliktin: Neden, ne sebepten.
némiliktindur: Nedendir.
Némis: r. Alman. Némis ayili – Alman kadını. Némis xelqi – Alman halkı. Némis tili – Alman dili.
némisi: Nesi. Könglümdiki yar bolsa, özgining némisi bar – folk. Gönlümdeki yar olsa, başkasının ne gereği var.
némishqa?: Neden? Némishqidur – Niyedir, nedendir.
néni: bk. néme.
népiz: a. Zarif, narin, yepelek. Népiz perde – Zarif perde.
népizlenmek: a.u. Zariflenmek; ince hale gelmek.
népizleshmek: a.u. Zarifleşmek.
népizleshtürmek: a.u. (népizleshmek'ten) Zarifleştirmek.
népizletmek: a.u. (népizlimek'ten) Zarifletmek; narin hale getirmek.
népizlik: a.u. Zariflik, narinlik, incelik.
népizlimek: a.u. Narin hale getirmek; zarif hale getirmek.
néri: Öte.
néri-béri: Öteye beriye; oraya buraya; öyle böyle.
néridin: Öteden.
nériqi: Öteki. Nériqi kochida – Öteki sokakta. Nériqi öyde – Öteki evde.
nési: f. Borç. Nési yémeng göshni, yerip chiqidu töshni – d. Borca yemeyin eti, yarıp çıkar döşü.
nésihet: a. bk. nesihet.
nésip: a. Nasip. Nésip bolmaq – Nasip olmak. Nésip bolsa – Nasip olsa.
nésiwe: a. Hisse, parça, bölüm, pay, nasip. Nésiwemge tekkini shu – Nasibime düştüğü şu.
nésiwidar: a.f. Nasibi olan, payı olan.
nésiwilik: a.u. Nasipli, paylı, hisseli.
nésiwisiz: a.u. Nasibi yok; nasipsiz; paysız; hissesiz.
nésiyet: a. bk. nesihet.
Néstorian: a. Nesturi.
nétije: a. bk. netije.
néwada: a.f. ağ. bk. nawada.
néshikesh: f. Esrar tiryakisi.
néshikeshlik: f.u. Esrar tiryakiliği.
néshiwan: f. bk. néshikesh.
néziqash: Nazlanma, kendini naza çekme.
néziqimaq: Nazlanmak, kendini naza çekmek. ni
ni: Ne ne. Ni ni obdan qizlar – Ne ne iyi kızlar.
nida: a.kit. Çağırış, ses, celp. Nida qilmaq – Çağırmak; imdat etmek.
nigar: f. Güzel, dilber, sevgili.
nixsimaq: Çürümek, kokmak.
nixtalmaq: Sıkışmak; çakılmak; kakılmak.
nixtash: Sıkıştırma, çakma, kakma.
nixtimaq: Sıkıştırmak, çakmak, kakmak. Nixtap kirgüzmek – Sıkıştırıp içine sokmak.
nikah: a. Nikah. Nikah qilmaq – Nikah yapmak; nikah etmek.
nikahlanmaq: a.u. Nikahlanmak.
nikahlash: a.u. Nikahlama.
nikahliq: a.u. Nikahlı. Bir nikahliq – Bir nikahlı; bir defa evlenmiş.
nikahlimaq: a.u. Nikahlamak.
nikahlinish: a.u. Nikahlanma.
nikahsiz: a.u. Nikahsız.
nikél: r. Nikel. Nikél yalatmaq – Nikel kaplamak.
nikéllimek: r.u. Nikellemek.
niqap: a. Maska.
niqaplanmaq: a.u. Maske takmak; maskelenmek.
niqapliq: a.u. Maskeli.
niqaplimaq: a.u. Maske takmak; maskelemek.
nil: f. Çivit, indigo.
niluper: f. Nilüfer.
nim: f. Yarım, buçuk.
nimche: Bir tür kadın giyişi.
nimjan: f. Yarım can; güçsüz, bitkin.
nimjanliq: f.u. Güçsüzlük, bitkinlik.
nisbet: a. Nispet, oran.
nisbeten: a. Nispeten.
nisp: a. Nısıf, buçuk, yarım.
nispikar: a.f. tar. Yarıcı.
nispiy: a. Nispî.
nispiyet: a. Oran.
nispiylik: a.u. Oranlı.
nistu-nawut: f. Kırma, öldürme, yok etme.
nish: f. Zehir, ağı.
nishalla: a. Şeker ile yumurta akım karıştırarak hazırlanmış, köpürtülmüş tatlı.
nishan: f. 1. Nişan, alamet 2. Hedef.
nishane: f. bk. nishan.
nishanliq: f.u. İşaretli, nişanlı.
nishanlimaq: f.u. İşaretlemek, nişanlamak.
niyet: a.Niyet. Yaman niyet – Kötü niyet.
niyetdash: a.u. Niyettaş; aynı niyeti paylaman.
niyetlenmek: a.u. Niyetlenmek.
niyetlimek: a.u. Niyetlemek.
niza: a. Niza, çekişme, anlaşmazlık, zıtlık. Otturigha niza salmaq – Ortaya zıtlık sokmak.
nizalashmaq: a.u. Zıtlaşmak, anlaşmazlığa düşmek.
nizam: a. Nizam, düzen, kanun, tertip.
nizamname: a.f. Nizam-name.
nizamsiz: a.u. Nizamsız, düzensiz, tertipsiz, kanunsuz.
nizamsizliq: a.u. Nizamsızlık, düzensizlik, tertipsizlik.
no: bk. nor.
nodur: Tembel, miskin, haylaz.
nogay: Kepçe.
nokta: bk. noxta.
noqumaq: Dürtmek. U yénidiki ademni noqudi – O yanındaki adamı dürttü.
noqush: Dürtme.
nomur: r. Numara. Nomur qoymaq – Not vermek.
nomurlanmaq: r.u. Numaralanmak.
nomurlatmaq: r.u. (nomurlimaq'tan) Numaralatmak.
nomurlimaq: r.u. Numaralamak.
nomus: a. Namus. U uning nomusigha tegdi – O onun ırzına geçti. Nomus qilmaq – Utanmak.
nomuschan: a.u. Namuslu, utangaç, utangan.
nomuschanliq: a.u. Namusluluk, utangaçlık, utanganlık.
nomuslanmaq: a.u. Utanmak, mahcup olmak, yüzü kızarmak.
nomusluq: a.u. Namuslu.
nomuslunush: a.u. Utanma, mahcup olma, yüzü kızarma.
nomussiz: a.u. Namussuz. Nomussizlarche – Namussuzluk ile.
nomussizliq: a.u. Namussuzluk.
nor: f. Oluk (-ğu), su oluğu, çatı oluğu.
norqelem: Kamış kalem.
norma: r. Norm, oran.
normal: r. Normal. Gheyri normal – Anormal, normal olmayan.
noruz: f. tar. Günün uzatmasıyla başlayan yeni yıl günü, yani 21 Mart'ı yıl başı yapan yeni yıl.
nowda: f. Körpe, genç.
nowut: f. bk. nabut.
nochi: Yüksek, yüce 2. Cesur, gözü pek, yürekli.
Noghay: Kazan Türklerine verilmiş bir ad; bk. Tatar.
noghoy: ağ. Kepçe.
noghuch: Merdane, silindir.
noxta: Yular, dizgin. Noxta salmaq – Yular takmak.
noxtilatmaq: (noxtilimaq'tan) Gem vurdurmak.
noxtilimaq: Gem vurmak.
noxuna: t. Polip (-pi).
Noyabr: r. Kasım ayı; onbirinci ay.
Nozugum: yüzyılda Çin istilasına karşı savaş veren Kaşgarlı Uygur Kahraman kadını ve adını bu kahramandan alan destan adı.
nöbet: a. bk. nöwet.
nögüch: ağ. bk. noghuch.
nöker: tar. Hizmetkar, uşak.
nöl: r. Sıfır.
nöwet: a. Nöbet, sıra, kez, defa. Nöwet bilen – Sıra ile. Birinchi nöwette – Birinci sırada. Nöwettin tashqiri – Sıranın dışında. Bu nöwet – Bu kez.
nöwetchi: a.u. 1. Bekçi 2. Nöbetçi.
nöwetchilik: a.u. Nöbetçi olma hali; nöbetçilik.
nöwetleshmek: a.u. Nöbetleşmek.
nöwetlik: a.u. Nöbetli; sıra ile olan.
nöwetlimek: a.u. Değiştirmek, sıralamak, birbirini izlemek.
nöwetliship: a.u. Nöbetleşerek.
nöwetlishish: Nöbetleşme.
nöwetmu-nöwet: a.u.a. Sıra il, ardanda, arka arkaya.
nöwetsiz: a.u. Nöbetsiz.
nöwetsizlik: a.u. Nöbetsizlik.
nöwettiki: a.u. Sıradaki.
nöshüdür: f. kim. Nışadır.
nuchuk: tar. Nasıl.
nujum: a. tar. Yıldız. Nujum ilmi – Astronomi, gök bilimi, yıldızlar bilimi.
nuqsan: a. Eksiklik, kusur, noksan.
nuqsanliq: a.u. Kusurlu, noksanlık.
nuqsansiz: a.u. Kusursuz, noksansız.
nuqta: a. Nokta. Ot échish nuqtisi – Ateş açma noktası. Nuqtiyi nezer – Nokta-i nazar, görüş açısı.
nuqtiliq: a.u. Muhim nuqtiliq qurulushlar Önemli kuruluşlar.
nuqul: a. Sade, basit. Nuqul gep – gr. basit kelime.
nuqumaq: bk. noqumaq.
nuqut: Fasulye.
nupus: a. Nüfus. Nupusi köp sheher – Nüfusu çok şehir.
nupusluq: a.u. Nüfuslu.
nupuz: a. Nüfuz.
nupuzluq: a.u. Nüfuzlu.
nur: a. Nur, ışık. Tang nuri – Sabah ışığı. Nur chachmaq – Nur saçmak. Yüzining nuri yoq – Yüzünün nuru yok.
nurghun: Çok.
nurghunlatmaq: (nurghunlimaq'tan) Çoğaltmak.
nurghunlighan: Çok çok; çok sayıda.
nurghunlimaq: Çoğaltmak.
nurlandurmaq: a.u. (nurlanmaq'tan) Nurlandırmak, ışıklandırmak.
nurlanmaq: a.u. Nurlanmak, ışıklanmak.
nurluk: a.u. Nurlu, ışıklı. Örgüley nurluq közüngdin – Nurlu gözüne feda olayım.
nurlunush: Nurlanma, ışıklanma.
nursiz: a.u. Nursuz, ışıksız.
nursizliq: a.u. Nursuzluk.
nuruch: ağ. bk. noghuch.
nusxe: a. Nüsha. Esli nusxe – Asıl nüsha.
nutuq: a. Nutuk, oyle. Nutuk sözlidi – Nutuk söyledi.
o: bk. ow.
oba: Vadi, dere.
obdan: f. İyi. Obdan boludu – İyi olur. Obdan boptu – İyi olmuş. Obdan körmek – İyi saymak; sevmek.
obdanlash: f.u. İyileştirme.
obdanliq: f.u. İyilik.
obdanlimaq: f.u. İyileştirmek.
oblast: r. Bölge, eyalet. Aptonom oblast – Özerk bölge.
obligatsiye: r. Tahvil.
oblus: r. bk. oblast.
obsérwatoriye: r. Rasathane, gözlem evi.
obyékt: r. Objektiv.
obyéktiw: r. Objektif.
obyéktiwllq: r.u. Objektiflik.
obzor: r. Görme, gözden geçirme, özet, icmal.
obzorchi: r.u. Gözetleyici.
och: Avuç.
ochaq: Ocak. Ochaq beshi – Kazan başı; mutfak. Ochaqta pishqan nan – Ocakta pişmiş ekmek.
ochaqliq: Ocaklı.
ochi: bk. owchi.
ochiliq: bk. owchiliq.
ochlimaq: Avuçlamak.
ochuq: Açık. Op-ochuq sözlimek – Açık söylemek. Ochuq yézilghan xet – Açık yazılmış mektup; okunaklı yazılmış mektup. Ochuq yüzlük – Güler yüzlü. Ochuq yüz körsetmek – Yüz vermek. Ochuq köngül – İyi kalpli; safdil. Ochuq qol – Cümert. Yoli ochuq adem – Şanslı kişi.
ochuqchuluq: Enginlik, genişlik, engin alan.
ochuqluq: Açıklık.
ochum: Avuç. Bir ochum bughday – Bir avuç buğday. Bir ochum kishiler – Bir avuç kişiler.
ochumlumaq: Avuçlamak.
odékolon: r. Kolonya.
ogen'guchi: Öğrenen, öğrenci.
ogenmek: Öğrenmek. Hüner ogenmek – Huner (meslek, sanat) öğrenmek. Ögünup ketmek – Alışmak. Ögünüp qalmaq – Alışmak. Men bu yerge ögünüp qaldim – Ben buraya artık alıştım.
ogha: Zehir, ağı.
oghaq: Orak.
oghaqchi: Ekin biçen, orakçı.
oghal: ağ. bk. oghul.
oghlan: Oğlan, oğul. Jenggiwar oghlanlirimiz – Cengaver oğlanlarımız.
oghri: Hırsız. Oghri ayal – Hırsız kadın. oghri chish – köpek dişi, domuz dişi.
oghri-yalghan: Hırsız ve yalan; hırsız ve çalan.
oghrixane: u.f. Hırsız yuvası.
oghuchi: Zehirci, zehirleyen.
oghul: Oğul. Oghlum – Oğlum. Oghul-qizlar – Oğul ve kızlar.
oghurlighuchi: Çalan, hırsızlık yapan.
oghurlimaq: Çalmak.
oghurlukche: Gizli halde; duyurmadan. Oghurlukche chiqip ketmek – Duyurmadan çıkıp gitmek.
oghurluq: Hırsızlık. Oghurluq qilmaq – Hırsızlık yapmak.
oghut: Gübre. Addiy oghut – Basit gübre. Qala oghut – İnek gübresi. Minéral oghut – Mineral gübre.
oghutlimaq: Gübrelemek, gübre vermek. Oghutlanghan yer – Gübrelenmiş yer.
oghutluq: Gübreli.
Oghuz: Oğuz, bir Türk boyu. Şimdiki Türkmen, Azeri ve Türkiye Türklerinin aslı.
oghuz: Ağız sütü.
oxaq: Uyanmış, uyanık; bk. oyghaq.
oxanmaq: Uyanmak; bk. oyghanmaq.
oxatmaq: Uyandırmak; bk. oyghatmaq.
oxsatmaq: (oxshimaq'tan) Benzetmek. Sizni bir tunushumgha oxshutuwatimen – Sizi bir tanıdığıma benzetiyorum. Oxshutup bir urdi – İyice bir vurdu. Men uninggha oxshutup bir tamaq qilip berdim – Ben ona güzel bir yemek yaptım.
oxsumaq: Mide bulanmak.
oxsutmaq: Mide bulandırmak.
oxsha: Bu gibi, benzeri, böyle, öyle, bu çeşit. Anga oxsha – Ona benzer.
oxshash: Aynı, benzer, farketmez, farksız. Oxshash bolmaq – Aynı olmak. Oxshash bolmighan – Aynı değil. Shunga oxshash – Şuna benzer. Oxshash bolmighan imla qaidiliri – Farklı imla kaideleri. Oxshash emgekke oxshash heq – Aynı emeğe aynı hak.
oxshashla: Aynı; aynı halde; aynısı. Oxshashla muhim – Aynı halde önemli.
oxshashliq: Benzerlik. Oxshashlighi yoq shekiller – Benzerliği yok şekiller.
oxshatma: Benzetme.
oxshimaq: Benzemek. Atisigha oxshaydu – Atasına tam benziyor. U héchnéme bilmeydighangha oxshaydu – O hiç bir şey bilmiyor gibi. Bu ish manga oxshimidu – Bu işi beğenmedim. Qar yaghidighangha oxshaydu – Kar yağar gibi.
oxshutush: Benzetiş, benzetme.
ojaynimaz: f.a. Seccade.
oktem: Çevik, caymaz, yılmaz, girişken.
okul: r. İğne (ilaç iğnesi). Okul qoymaq – İğne vurmak. Mudapie okuli – Aşı iğnesi.
okutmaq: (oqumaq'tan) 1. Okutmak 2. Okula göndermek. Xetni kimge oqutting? – Mektubu kime okuttun?
okyan: r. Okyanos.
oqchi: Okçu, atıcı, nişancı.
oqdan: u.f. Bağ, fişek bağı.
oqet: Yiyecek, içecek 2. Meslek, iş. Oqiti obdan adem – Mesleği iyi adam. Oqiting néme? – Mesleğin ne?
oqxana: u.f. Silahhane.
oqlash: Dolu (dolu tüfek).
oqsiz: Kurşunsuz, mermisiz.
oqtalmaq: Keskenmek, tehdit etmek.
oqubet: a. Istırap, azap, eziyet, sıkıntı.
oqubetlik: a.u. Azaplı, sıkıntılı.
oqughan: Tahsilli, bilgili. Oqughan adem – Tahsilli adam.
oqughanliq: Tahsillilik, okumuşluluk, bilgililik.
oqughuchi: Öğrenci. Oqughuchi qiz – Öğrenci kız.
oqughuchiliq: Öğrencilik; okul çağı. Oqughuchiliq chaghlirimizda – Öğrencilik çağımızda.
oqumaq: Okumak, tahsil görmek. Bu kitapni men oqumidim – Bu kitabı ben okumadım. Oqup tügetmek – Okuyup bitirmek. Oqup bermek – Birisi için okumak. Oqup chiqmaq – Sonuna kadar okumak.
oqumighan: Tahsil siz.
oqur: Yemlik, yalak.
oquruq: At sineği, iviz.
oqush: Okuma; okula gitme. Oqush kitabi – Okul kitabı. Oqushqa chüshmek – Okula başlamak. Mekteplerde oqush bashlandi – Okullar açıldı. Bügün mektepte oqush bolmaydu – Bugün okul kapalı.
oqush-oqutush: Eğitim. Oqush-oqutush ishliri – Eğitim işleri.
oqutquchi: Öğretmen. Oqutquchi ayal – Öğretmen hanım.
oqutquchiliq: Öğretmenlik.
oqutush: Okutma 2. Okula gönderme. Xetni oqutush üchün keldim – Mektubu okutmak için geldim.
oqya: Yay ve ok.
olash-cholash: Gürültü ile. Ular olash-cholash öyge kirdi – Onlar gürültü ile eve girdi.
olashmaq: Çevrelemek, toplanmak.
olimaq: Avlamak. Biz béliq olaymiz – Biz balık avlıyoruz.
olja: Ganimet, istihsal, elde etme. Olja almaq – Ganimet almak.
olturaq: Yerleşik.
olturaqlashmaq: Yerleşmek.
olturaqlashturmaq: (olturaqlashmaq'tan) Yerleştirmek; yerleşik hale getirmek.
olturaqliq: Yerleşik.
olturghuzmaq: (olturmaq'tan) Oturtmak. Méhmanlarni törge olturghuz – Konukları baş köşeye oturt. Köchet olturghuzmaq – Ağaç oturtmak.
olturmaq: Oturmak. Olturup qalmaq – Uzun zaman kalmak; evde kalmak. Békar olturmaq – Boş oturmak. Men olturup qaldim – Ben uzun zaman kaldım. Kün olturghiche – Güneş batana kadar. Zong olturmaq – Çömelmek. U ish béshigha olturdi – O işbaşına geldi; o başkan oldu. Néme qilip olturupsen? – Ne yapıyorsun?
olturush: Oturuş, oturum. Bügünki olturush saet beshte bashlinidu – Bugünkü oturum saat beşte başlanacak.
olturushluq: Oturan. Shu melide olturushluq – Şu mahallede oturan.
oma: bk. orma.
omach: Lapa, bulamaç, sütlaç. 2. Karmakarışıklık. Arap saçi.
omaq: Sevimli, şirin. Omaq qiz – Sevimli kız.
omaqliq: Tatlılık, sevimlilik. Uning omaqliq bolup öskinini qarang – Onun sevimli olarak büyüdüğüne bak.
omarta: Arı kovanlığı; arıcılık çiftliği.
omartichiliq: Arıcılık.
omartiliq: Arı kovanlarının konulduğu yer.
omash: ağ. bk. omach.
omichi: Orakçı.
omsurun: Telaş. Omsurun bolmaq – Telaşlanmak. Omsurun qilmaq – Telaşa düşürmek.
omughum: Güzelim, sevgilim.
omuldurmaq: (omulmaq'tan) Aldatmak.
omulduruq: At eyerlenirken, atın göğüslük tasması.
omulmaq: Aldanmak.
omuluq: Ekin biçimi için ayrılan erzak.
omumiy: a. bk. umumiy.
omur: Aq omur – Kiriş, sinir.
omurtqa: Omur, omurga. Omurtqa yotisi – Omurga sırtı. Tutash omurtqa – Omurga.
omurtqiliq: Omurgalı.
omurtqiliqlar: Omurgalılar. Omurtqiliq haywanlar – Omurgalı hayvanlar.
omurtqisiz: Omurgasız.
omurtqisizlar: Omurgasızlar.
omuz: Omuz.
omuzluk: Geniş omuzlu.
on: On. On bir – On bir. On ikki – On iki. On üch – On üç. On töt – On dört. On besh – On beş.
onbéshi: Onbaşı.
ong-tetür: Düzensiz; sağı solu belli olmayan. Ong-tetür sözleydighan adem – Sözünün tutumu yok adam. Ong-tetüri yoq rex – Altı üstü aynı kumaş. Ong-tetür parang – Karışıkkonuşma; laf.
ongalmas: Onarılmaz, iyileşmez.
ongay: Kolay. Ongay bolmisa – Kolay olmazsa. Ongay mezgil – Kolay dönem. Ongiyi kelgende – Kolayı geldiğinde.
ongaychiliq: Kolaylık.
ongayliq: Kolaylık. Ongayliq udurmaq – Kolaylık yaratmak.
ongaysiz: Kolaysız, engelli, zor. U méni ongaysiz halda qaldurdi – O beni zor durumda bıraktı.
ongaysizlash: Zor duruma düşürme.
ongaysizliq: Zorluk. Nurghun ongaysizliqlar tughuludu – Çok zorluklar, meydana gelecek.
ongaysizlimaq: Zor duruma düşürmek.
ongche: Yalnız, tek başına. Ongche turmaq – Yalnız yaşamak.
ongchil: Sağ görüşlü, sağcı.
ongchilliq: Sağ görüşlük, sağcıllık.
ongda: Sağda.
ongdin: Sağdan.
ongdisigha: Sırt üstü, arka üstü. Ongdisigha chüshmek – Sırt üstü düşmek. U ongdisigha yatidu – O sırt üstü yatıyor.
onggha: Sağa.
ongghaq: Değişken, rengini çabuk değiştiren. Ongghaq chit – Rengini çabuk değiştiren bez.
ongghan: Becerikli, akıllı, makul, istidatlı, yetenekli.
ongghanlik: Beceriklilik, akıllılık, istidatlılık, yeteneklilik.
ongghul-dongghul: Engebeli, çökük ve çıkıntılı.
onglash: Onarma, tamiretme.
onglimaq: Ompmak, düzeltmek, tamiretmek. Özengni onglap al – Kendi durumunu düzelt.
ongmaq: Başarılı olmak. Ongmidim – Başarılı olamadım. Ongdum – Başarılı oldum.
ongmas: Talihsiz.
ongmighan: Başarısız, talihsiz.
ongmighanliq: Başarısızlık, talihsizlik.
ongshash: Onarma.
ongshimaq: Onarmak. U özini ongshidi – O kendini toparladı.
ongtey-tongtey: Alt üst.
ongushluq: Başarılı. Ishlepchiqirishqa ongushluq bolsun üchün – Üretime kolaylık sağlamak için.
ongushsiz: Talihsiz, başarısız.
ongushsizliq: Talihsizlik. Ongushsizliqqa uchrimaq – Talihsizlik; talihsizliğe uğramak.
oninchi: Onuncu.
onluk: Onluk, ondalık. Onluk san – Onluk sayı. Onluk kesir – Ondalık kesir.
onuylen: Onumuz; on kişi.
opéra: r. Opera. Opéra téatri – Opera tiyatrosu.
opératiw: r. Cerrahi.
opératsiye: r. Operasyon, ameliyat. Opératsiye qilmaq – Ameliyat etmek.
opqan: Obur, pisboğaz.
opqanliq: Oburluk.
opqun: Girdap, su çevrisi.
opqur: Aç gözlü, tamahkar, doymaz. Opqur bürküt – Aç gözlü kartal.
opportunist: r. Oportünist.
opportunistliq: r.u. Oportünistlik.
opportunizm: r. Oportünizm.
optik: r. Optik.
optimizm: r. İyimserlik.
opul-topul: Çabuk, acele, hızla, telâşlı. U opul-topul chiqip ketti – O acele çıkıp gitti. Opul-topul bolmaq – Telâşlanmak.
opula-topula: Acele, hızla, apar-topar.
opulang-topulang: Karışıklık, şaşkınlık. Opulang-topulang bolup ketmek – Şaşkınlığa düşmek. Opulang-topulang qilmaq – Ortalığı karıştırmak; şaşkınlığa düşürmek.
opurmaq: Kırmak, delmek, gedik açmak. Opurup chüshermek – Yıkmak, çöktürmek. Opurulup chüshmek – Yıkılmak, çökmek.
or: bk. ora.
ora: Çukur, kuyu. Ora kolimaq – Kuyu kazımak. Yunda orisi – Bulaşık çukuru. Bashqigha ora kolighan özi chüsher – d. Başkasına kuyu kazan kendisi düşer.
oraq: Ambalaj malzemesi.
oralmaq: Ambalajlanmak, sarılmak, çevrilmek.
oranmaq: Sarınmak, bürünmek. Yotqangha oranmaq – Yorgana sarınmak (bürünmek).
orawalmaq: Kuşatmak, çevirmek, sarmak,.
orash: Çevirme, sarma.
oray: Saçın çevrisi.
orayliq: Saç çevrisinin olma hali.
orda: Yuva; ocak; Orta Çağlardaki Türk yerleşim merkezleri. Altin Orda – Altın Ordu (Cengiz Han'ın büyük oğlu Cuci ulusuna mensup Türk-Moğol devletinin adı). Oghrilar ordisi – Hırsızlar yuvası. Türk Ordisi – Türk Ocağı.
ordén: r. Nişan.
ordénliq: Nişanlı.
organ: r. 1. Organ 2. Alet, vasıta, araç 3. Kuruluş, teşkilat, makam.
orghaq: bk. oghaq.
orghaqchi: bk. oghaqchi.
orkéstr: r. Orkestra.
orma: Biçim. Orma mezgili kélip yetti – Biçim zamanı geldi. Orma waxti – Biçim zamanı. Ormigha chüshmek – Biçime girişmek. Orma mashinisi – Biçme makinesi; döver biçer.
ormaq: Biçmek; orakla biçmek. Oma ormaq – Ekin biçmek. Térisang orarsen – Ekersen biçersin. Ot ormaq – Ot biçmek. Orup bolmaq – Biçip bitirmek.
orman: Orman. Qélin orman – Koyu orman. Orman xojilighi – Orman müdürlüğü.
ormanchi: Ormancı, ormana bakan. Ormanchi bolup ishlimek – Ormancı olarak çalışmak.
ormanchiliq: Ormancılık. Ziraet we ormanchiliq nazariti – Ziraat ve orman bakanlığı.
ormanzarliq: u.f.u. bk. ormanzer.
ormanzer: u.f. Ormanlık.
ormichi: Biçici, biçen.
ormiliq: Anızlık, anız alanı.
ormuluq: bk. ormiliq.
ormülimek: (Emeklemekti tırmanmak. Örmülep chiqmaq – Tırmanıp çıkmak.
ornash: Yerleşiş, yerleşme.
ornatmaq: (ornimaq'tan) Yerleştirmek.
ornida: Yerinde. Ozuq ornida – Azık yerine.
ornigha: Yerine. Uning ornigha men keldim – Onun yerine ben geldim. Ornigha keltürüsh – Yerine getirme; eskisi gibi yapma. Shu kemgiche yüregim ornigha chüshmeydu – Ödüm koptu.
ornimaq: Yerleşmek.
ornutulmaq: Yerleştirilmek.
ornutush: Yerleştirme. Tinchliq ornutush üchün – Barışı sağlamak için. Diplomatik munasiwet ornutush üchün – Diplomatik ilişki kurmak için.
orta: bk. ottura.
ortak: Ortak.
ortaklashmaq: Ortaklaşmak (paylaşmak). Ular özlirining ijadiy muweppeqiyetliri bilen ortaqlashti – Onlar kendilerinin yaratıcılıktaki başarılarını paylaştı.
ortaqchi: Ortakçı, yarıcı.
ortaqchiliq: Ortakçılık, yarıcılık.
ortaqliq: Ortaklık, yarıcılık.
orughlimaq: bk. oruqlimaq.
oruxlash: bk. oruqlash.
oruq: Arık, zayıf, yağsız.
oruqlash: Anklama, Zayıflama.
oruqlatmaq: (oruqlimaq'tan) Zayıflatmak.
oruqlimaq: Arıklamak, zayıflamak. Oruqlap ketmek – Zayıflamış olmak.
oruqluq: Anklık, zayıflık.
orum: Biçim.
oruma: Sarma, sargı.
orun: Yer. Orun almaq – Yer almak. Orun basmaq – Yerini almak. Orun bésish – Yerini alma. U uning ornini basti – O onun yerine geçti. Ölsem, ornimni basirim bar – Ölsem yerime geçer kimsem var. Orun tartmaq – Hastalanmak. Hökümet orunliri – Hükümet daireleri; resmî kurumlar. Ishlep chiqirish orunliri – Üretim alanları. Axbarat orunliri – Ahbarat kurumlan. Yuqarqi orunlar – Yüksek makamlar. U meni adem ornida körmeydu – O beni insan yerine saymıyor. Orni yoq gep – Yersiz söz. Orni bilen – Yeri geldiğinde; yerinde. Orni kelgende – Yeri geldiğinde; sırasıyla. Gepni ornida qil – Sözü düşünerek söyle.
orun-körpe: Yatak takımı.
orun-yataq: bk. orun-körpe.
orunbasar: Yardımcı, muavin. Reis orunbasari – Reis muavini. Komandan orunbasari – Komutan yardımcısı.
orunbasarliq: Yardımcılık, muavinlik. Orunbasarliq qilmaq – Muavinlik etmek.
orundash: bk. orunlash.
orunduq: Sandalya, koltuk.
orunlash: Yerine getirme, becerme, halletme.
orunlashmaq: Yerleşmek.
orunlimaq: Becermek, halletmek. Ashurup orunlimaq – Fazlasıyla becermek.
orunlimasliq: Becermezlik, halletmezlik.
orunluq: Yerli, yeri olan. Ikki orunluq – İki yeri olan. 2. Yerinde. Orunluq tenbih – Yerinde tenbih. Orunluq étilghan söz – Yerinde söylenmiş söz.
orunsiz: Yersiz. U orunsiz qaldi – O yersiz kaldı. Orunsiz yerge – Boşuna; oygun olmayan. Orunsiz étilghan söz – Yersiz söylenmiş söz.
orunsizliq: Yersizlik. U gepning oransizlighini biletti – O sözün yersiz olduğunu bilirdi.
Orusche: Rusça. Men Orusche bilimen – Ben Rusça bilirim.
orusgül: r.f. Bir tür ev çiçeği.
oruwalmaq: Sarmak, çevirmek, kuşatmak.
orush: Biçme, biçiş. Ot orush – Ot biçme. Orush mashinisi – Biçme makinesi.
osal: Kötü iyi değil. Uning közi osal – Onun gözü iyi değil.
osallashmaq: Kötüye gitmek.
osalliq: Zayıflık, kuvvetsizlik, halsizlik.
osallimaq: Zayıflamak, halsizlenmek, kötüye gitmek.
osma: Kaşı karartmak için, ezilerek suyu kaşa sürülen bir tür bitki (hanım işi). Osma qoymaq – Osma bitkisinin suyunu kaşa sürmek.
osmaqlimaq: Ağzından laf almak.
osurmaq: f. Osurmak, yellenmek.
oshatmaq: Kırmak, parçalamak, yıkmak, bozmak.
oshuqche: Artık, fazla, aşırı, faydasız, gereksiz. Oshuqche hörmet – Aşırı saygı.
ot-boghuz: Yem; hayvan yemi.
ot-choq: Ateş ve kor. Ot-choqqa chüshmek – Tutkuya kapılmak; ateşli bir isteğin girişi-minde bulunmak.
ot-chöp: Yeşillik, bitki 2. Çöp.
ot-xeshek: Kuru ot.
ot-su: Ot ve su, otlak. Ot-süyi mol jay – Otlağı bol yer.
otaqchiliq: Ayıklama çalışmaları.
otan: ağ. bk. otun.
otan-chawa: Yakıt, yakacak (odun) 2. Çöp, süprüntü.
otaw: Çadır. Qazaq otawi – Kazak çadırı. Otaw tikmek – Çadır durdurmak; çadır kurmak.
otash: Tarlayı zararlı otlardan ayıklama.
otchachar: Ateş püsküren alet.
otdan: u.f. Kandil, yağ lambası.
otimaq: Ayıklamak.
otqazmaq: (oturmaq'tan) ağ. Oturtmak.
otquzush: Oturtma.
otlaq: Otlak, yayla.
otlam: Yudum. Bir otlam su – Bir yudum su.
otlatmaq: (otlimaq'tan) Otlatmak.
otlimaq: Otlamak 2. mec. saçmalamak. Néme otlap turupsen – Ne saçmalıyorsun.
otperest: u.f. Ateşperest.
otperestlik: u.f.u. Ateşprestlik.
otpuska: r. İzin. Otpuska almaq – İzin almak. Otpuskigha chiqmaq – İzine ayrılmak.
otraq: ağ. bk. olturaq.
otran: Orta, merkez. Otran qol – Orta parmak. Otran qoldek – mec. çok iyi. Otran qoldeq qiz – Çok iyi bir kız.
otranchi: Ortancı. Otranchi oghul – Ortancı oğul.
otsunmaq: Isınmak; ateşe yaklaşarak ısınmak.
otsunush: Isınma, ısınış; ateşe yaklaşarak ısınma.
ottura: Orta. Öyning otturisida – Evin ortasında. Ottura qol – Orta parmak.
otturanchi: Ortanca. Otturanchi akam – Ortanca ağabeyim.
otturiche: Ortalama. Otturiche hésap – Ortalama hesap. Otturiche daramet – Ortalama gelir (ürün).
otturida: Ortada, arada. Palwanlar otturigha chüshti – Pehlivanlar ortaya çıktı. Ottura mektep – Orta okul, lise. Otturida qalmaq – Arada kalmak.
otturidin: Ortadan. Otturidin bölmek – Ortadan bölmek.
otturisida: Ortasında.
otturuluq: Ortalık. Memliketning otturilighida – Ülkenin ortasında.
ottuz: Otuz.
ottuzinchi: Otuzuncu.
otughuch: Zararlı otları ayıklamada kollanılan küçük çapa veya kürek.
otuqmaq: Ateş yükselmesi. Aghriqning yüzliri otuqudu – Hastanın yüzleri ateşlenir.
otumaq: Ayıklamak.
otun: Odun.
otunchi: Oduncu.
otunchiliq: Odunculuk.
otunxana: u.f. Odunhane, odun konulan ev, balkon.
oturmaq: bk. olturmaq.
otyash: Sebze. Otyash térilghusi – Sebze ziraatı.
otyashlik: Sebze tarlası.
ow: Av.
owchi: Avcı, oçi işit avcı köpek.
owchiliq: Avcılık. Ochiliq qilmaq – Avcılık yapmak.
owj: a. Yükselme, doruk nokta. Owj almaq – Doruğuna yükselmek. Ish owj élip ketti – İş çoğaldı.
owqet: a. bk. oqet.
owraz: ağ. bk. ewrez.
owsin: Yenge.
owuch: bk. och.
owunchaq: Eğlence, oyuncak. Owunchak qilmaq – Eğlenmek, gönül eğlendirmek.
owunmaq: Avunmak.
owunush: Avunma.
owushmaq: Değişmek.
owutmaq: Avutmak, teskin etmek. Mert yigit bilen könglümni owuttum – folk. Mert yiğit ile gönlümü avuttum.
oy-dongghul: bk. oy-döng.
oy-döng: Engebeli; çıkınltılı girintili. Oy-döng jay – Engebeli yer.
oy-pikir: u.a. Düşünce ve fikir.
oyan: ağ. bk. oyun.
oyanchi: ağ. bk. mollaqchi.
oyash: ağ. bk. orush.
oychan: Düşünceli.
oychanliq: Düşüncelilik.
oychi: Hayalci, hayalperest.
oydan: bot. Sütlegen.
oydiki: Akıldaki.
oydikidek: Düşünüldüğü gibi.
oydöng: bk. oy-döng.
oydöng-chongqur: bk. oy-döng.
oydurmaq: Oydurmak.
oydurmichi: Oydurmam, oyduran.
oydurush: Oydurma.
oyghaq: Uyanık, denç, çevik. Oyghaq déngiz – Heyecan verici deniz. Oyghaq saqchi – Uyanık polis.
oyghaqliq: Uyanıklık.
oyghanmaq: Uyanmak.
oyghatquch: Uyandıran; çalar saat. Oyghatquch saet – Çalar saat.
oyghatmaq: Uyandırmak.
oyghunush: Uyanma 2. Uyanma Devri, Rönesans. Oyghunush Dewri – Rönesans. Milli angning oyghunushi – Milli yetçilik fikrinin doğuşu.
oylamchan: Düşünceli.
oylamchanliq: Düşüncelilik.
oylandurmaq: (oylanmaq'tan) Düşündürmek.
oylanmaq: Düşünmek.
oylash: Düşünme.
oylashmaq: Düşünmek. Oyliship muamile qil – Düşünerek ilişki kur.
oylashturmaq: (oylashmaq'tan) İyice düşünmek; incelemek; tetkik etmek.
oylimaq: Düşünmek. Oylap turmaq – Düşünüp durmak. Oylap körmek – Düşünmek. Uzun oylimastin – İyi düşünmeden. Oylap qoymaq – Akla getirmek. Aldin ala oylap qoymaq – Önceden düşünmek. Oylap chiqmaq – Sonuna kadar düşünmek. Oylap qarang – Düşünün. Oylap qarimaq – Düşünmek. Oylap körmestin – Düşünmeden. Oylap turmastin – Düşünmeksizin. Özingiz oylap körüng – Düşünebilirsiniz. Oylimighan yerdin – Ansızın. Aldi-axirini oylimaq – Önü ve sonunu düşünmek. Aldin oylighan – Önceden düşünen. Oylap tapmaq – Düşünerek bulmak. Oylap chiqarmaq – Düşünerek bulmak; oydurmak.
oylimastin: Düşünmeden, düşünmeksizin.
oylunush: Düşünme.
oyma: Oyma, oymalı, oyulmuş.
oyman: Çukur. Oyman yol – Düzgün olmayan yol, çukurlu yol.
oyman-chongqur: Engebelik; düzgün olmayan yer. Oyman-chongqur yol – Düzgün olmayan yer.
oyman-döng: Engebelik.
oyman-dönglük: Engebeli.
oyman-dösh: Engebe.
oyman-döshlük: Engebeli.
oymichi: Gravürcü. oymacı.
oymichiliq: Gravür, hakkâk işleri. Oymichiliq qilmaq – Hakkâk işleri ile uğraşmak. Oymichiliq sen'iti – Hakkâk işleri sanatı.
oymikar: u.f. Hakkâk.
oymikarliq: u.f.u. Hakkâk işleri. Oymikarliq qilmaq – Hakkâklık yapmak.
oymu: ağ. bk. oma.
oynaq: Oynak.
oynaqchan: Oynak.
oynaqchanliq: Oynaklık.
oynaqi: Oynak. Oynaqi at – Oynak at.
oynaqiliq: Oynaklık.
oynaqlimaq: Oynaklık etmek. Közliri oynaqlap ketti – Gözleri parladı.
oynashmaq: Oynamak.
oynatmaq: (oynimaq'tan) Oynatmak. U minglerche yigitning töpüside at oynatqan – O binlerce yiğite (delikanlıya) hükmetmiş. Eskerlerimiz düshmenning béshida qilich oynatti – Askerlerimiz düşmanın başında kılıç oynattı.
oynimaq: Oynamak. Oynap almaq – Oynamak. Oynashqa bashlimaq – Oynamaya başlamak. U muhim rol oynaydu – O önemli rol oynar. Oynap külmek – Oynayıp gülmek; eğlenmek. Oynap külüp – Neşe ile. Oynap éytmaq – Şaka ile söylemek. Kün nuri suda oynap turudu – Güneş ışığı suda parlıyor. Oynap – Oynayıp. Toy oynap – Düğün neşesi. Usul oynap – Dans neşesi. Közüm oynidi – Gözüm parladı.
oyniwetmek: Oynamak.
oypang: Çukur, girinti.
oyuq: Çukur,oyuk, kazı. Tamning oyuqliri – Duvarın oyuklan.
oyuqchi: Hakkâk.
oyuqchiliq: Hakkâkçılık.
oyuqluq: Oyuk, oyulmuş.
oyul: Oyma. Oyul sanduq – Oyma sandık.
oyulmaq: Oyulmak, kazılmak. Muzdin ötseng aldin öt, oyulghanche ötersen – d. Buzdan geçerken önce geç, buz oyulana kadar geçersin.
oyumche: Düşündüğüme göre.
oyun: Oyun. At oyuni – Sirk. Oyun qoymaq – Piyes, tiyatro oyunu. Oyungha chüshmek – Oyuna katılmak. Oyun qilmaq – Oynamak.
oyun-külke: Oyun ve gülme, zevk, neşe. Oyun-külkige bérilmek – Eğlence düşkünlüğü.
oyun-tamasha: Oyun ve zevk.
oyunchaq: Şen, neşe, eğlence.
oyunchaqliq: Şenlik, neşelilik.
oyunchi: Oyuncu, kumarcı, yaramaz; dans etmesini bilen.
oyunchuq: Oyuncak.
oyunxana: Oyunhane.
oyunkesh: u.f. Oynamayı seven.
oyuwetmek: Oyuvermek, kazıvermek.
oyush: Oyma.
oza: Geçen. Oza yil – Geçen yıl. Oza kün – Geçen gün.
ozaqi: Geçenki. Ozaqi kün – Geçen gün. Ozaqi yil – Geçen yıl.
ozdurmaq: (ozmaq'tan) Geçirmek.
ozghan: Gecen. Ozghan yil – Geçen yıl.
ozghun: İleri giden; öncü.
ozmaq: Geçmek; ileri gitmek. Ozup ketmek – İleri gitmek. Peygidin ozup keldi – Yarışın önünde geldi.
ozugh: Evvelki. Ozugh kün – Evvelki gün.
ozuq: Yemek, gıda 2. Erzak, yem. Ozuq-tülük – Erzak.
öch: Öç. Öch almaq – Öç almak. Öchüm chiqti – Öcüm çıktı; Öcümü aldım. Öchi bar – Öcü var. Öch körmek – Nefret etmek; düşman olmak. U méni öch körüdu – O benden nefret ediyor. Öch bolup ketmek – Düşman kesilmek. U pulgha öch bolup chikti – O paraya düşkün oluverdi.
öchekep: İnat olsun diye. mek'.
öchekimek: Dannmak, düşmanlaşmak.
öchekishmek: bk. öchekimek.
öchektürmek: Kızdırmak, huylandırmak, rahatsız etmek.
öchey: ağ. bk. üchey.
öchlük: Düşmanlık, kindarlık. Öchlük qilmaq – Düşmanlık hissi beslemek.
öchmen: Oç alan, kinci, kindar.
öchmenlik: Oç guduculuk, kincilik, kindarlık.
öchret: r. Sıra, kuyruk. Öchrette turmaq – Sıraya geçmek.
öchük: Sönük, söndürülmüş. Chiraq öchük édi – Mum (lamba) sönük idi.
ödek: Ördek. Erkek ödek – Erkek ördek. Yawayi ödek – Yabanî ördek. Ödek balisi – Ördek yavrusu. Ödek tuxumi – Ördek yumurtası.
öge: Yuva 2. Grup.
ögenmigen: Alışmamış. Ögenmigen yer – Alışmamış yer.
ögetküchi: Öğreten, öğretmen.
ögetmek: Öğretmek 2. Alıştırmak.
ögey: Üvey.
ögeylik: Üveylik.
ögeysinmek: Üvey gibi görmek; yadırgamak.
ögün: Öbürgün.
ögünlük: Öbürgün. Ete-ögünlük – Yarın veya öbürgün.
ögünlükke: Öbürgünü. Ögünlükke kelimen – Öbürgünü geleceğim.
ögüt: Öğüt, nasihat.
ögüt-nesihet: u.a. Oğüt-nasihat.
ögütlemek: Öğütlemek.
ögütüwalmaq: Ehlileştirmek, alıştırmak, kendine bağlamak.
ögze: Çatı.
öjer: İnatçı, sebatkar.
öjerlenmek: İnat etmek.
öjerlik: İnatçılık. Öjerlik qilmaq – İnatçılık etmek.
ökche: Ökçe.
ökchilik: Ökçeli. Esiz ökjilik ötük – Yüksek ökçeli çizme.
öksümek: Hıçkırık; hıçkırarak ağlamak; hüngür hüngür ağlamak.
öksünmek: Kederlenmek, hüzünlü olmak. U bir öksünüp qoydi – O içini çekti.
öksüsh: bk. öksümek.
Öktebir: r. Ekim. Öktebir Inqilabi – Ekim İhtilali.
öktemlik: Çeviklik, girişkenlik.
ölchegüch: Ölçü aleti.
ölchem: Ölçüm. Chong ölchemde – Büyük ölçümde. Uzunluq ölchimi – Uzunluk ölçüsü. Éghirliq ölchimi – Ağırlık ölçüsü.
ölchemlik: Ölçülü.
ölchemsiz: Ölçüsüz.
ölchenmek: Ölçünmek.
ölchesh: Ölçme. Ölchesh eswapliri – Ölçme aletleri.
ölchimek: Ölçmek. Ölchep körmek – Ölçme ile denemek. Qaytidin ölchesh – Tekrar ölçme.
ölchügüch: bk. ölchegüch.
ölchütüsh: Ölçtürme.
ölemen: Leş.
ölengchi: Şarkıcı, türkücü.
ölgiche: Ölene kadar. Ölgiche urmaq – Ölene kadar dövmek; çok dövmek. U ölgiche ishlidi – O çok çalıştı.
ölgidek: Öler gibi. Ölgidek charchidim – Öler gibi yoruldum.
ölgüdek: mec. Çok, pek, gayet. Ölgüdek mes – Ağır sarhoş.
ölgünche: Ölene kadar, ölercesine; daha çok; aşırı. U ölgünche ichti – O ölercesine içti; O çok içti.
ölgür: küf. Öl!
öliya: a. ağ. bk. ewliya.
ölke: Vatan, bölge, eyalet. Ölkimizde – Vatanımızda. Ölkini ögünüsh – Yurt bilgisiyle meşgul olma.
ölkilik: Eyalete ait. Ölkilik hökümet – Eyalet hükümeti.
ölkishunas: Yurt bilgisiyle meşgul olan adam.
ölkishunasliq: Yurtbilgisi.
ölmek: Ölmek. Boghulup ölmek – Boğularak ölmek. Ölüp pütmek – Ölüp bitmek. Öz ejili bilen ölüptu – Kendi eceli ile ölmüş. Yiqilip ölmek – Düşerek ölmek. Haram ölmek – Gebermek, mürdolmak. Ölüp öchmek – Çabalamak; ihtiras. Ölüp tirilmek – Ağır bir olayı atlatmak; tekrar hayata kavuşmak.
ölmes: Ölmez. Menggu ölmes – Ölümsüz. Ölmes eser – Ölümsüz eser.
ölmeslik: Ölmemek, ölümsüzlük.
ölmigür: Çok yaşa!
öltürgüchi: Öldürücü, öldüren.
öltürmek: (ölmek'ten) Öldürmek. Étip öltürmek – Vurarak öldürmek. Boghup öltürmek – Boğup öldürmek. Ésip öltürmek – Asarak öldürmek. Achtin öttürmek – Açtan öldürmek. U méni tirik öltürdi – O beni zor durumda bıraktı.
ölük: Ölü, ceset. Adem ölügi – Adam cesedi. Ishtning ölügi – Köpek ölüsü. Ölük yastughida – Ölü yastığında. Uning ölük tirigidin xewer yoq – Onun ölü veya diri olduğundan haber yok. Chala ölük – Yarı ölü. Ölük til – Ölmüş dil. Ölük mal – Taşınmaz mal. Ölükdek uxlimaq – Ölmüş gibi uyumak. Ölse ölügi artuq – Çok daha iyi.
ölükxana: Cesedin konulduğu yer, morg.
ölükse: Leş 2. mec. Cüzi 3. mec. Kuvvetsiz, bitkin, cılız.
ölüm: Ölüm. Ölüm aldida – Ölüm önünde. Ölüm jazasi – Ölüm cezası. Ölüm üstide – Ölüm üstünde; ölüm halinde. Ölüm telwisi – Can çekişme. Ölüm tegmigür! – Ölme! yaşa!
ölüm-yitim: Ölüm ve yitim.
ölümlük: Ölümlü. Bizning ölümlük düshminimiz – Bizim ezelî düşmanımız. Ölümlügümü hazirlap qoyghanmen – Kefınimi hazırlayıp koymuştum.
ölümtük: Leş.
ölüsh-tirilish: Ölme ve dirilme.
ölüshkün: Geçen gün; evvelsi gün.
öm: Hep beraber, birlikte, elbirliğiyle, ittifakla, iyi geçinen. Öm ishlimek – Elbirliğiyle çalışmak.
ömek: Ekip, grup. Teshwiqat ömigi – Propaganda ekibi.
ömeklik: İyi geçinmek, dost geçinmek, ittifaktık.
ömgüch: bk. ömüchük.
ömilimek: Emeklemek.
ömleshken: Toplu halde. Ömleshken emgek – Toplu halde yapılan emek. 2. Birlik olarak, ittifak halinde.
ömleshkenlik: İttifaklık; birlik olma hali.
ömleshmek: Birleşmek, ittifaklaşmak. Ömliship ishlimek – Birlikte (hep beraber) çalışmak.
ömleshtürmek: (ömleshmek'ten) Birleştirmek, toplamak; bir araya getirmek.
ömlük: Birlik, ittifaklık, topluluk.
ömse: Gözü yaşlı, ağlamsık ömse bala Çok ağlayan çocuk.
ömsilik: Ağlamsılık. Ömsilik qilmaq – Ağlamsıklık yapmak.
ömüchük: Örümcek. Ömüchük tori – Örümcek ağı. Zeherlik ömüchük – Zehirli örümcek; tarantul örümceği.
ömür: a. Ömür. Ömür köchürmek – Ömür geçirmek; yaşamak. Ömrümde körgen emesmen – Ömrümde görmüş değilim. Qisqa ömür – Kısa ömür. Uzun ömür – Uzun ömür.
ömürbad: a.f. Ebediyen, ilelebet; ebediyen yaşamak.
ömürlük: a.u. Ebediyen; ömür boyu sürecek. Sanga ömürlük minnetdarmen – Sana ömür boyu minnettarım. Ömürlügüm – Ölünceye kadar olan dostum.
ömürlükke: a.u. Ebediyete.
ömürwayet: a. 1. Ömür boyu 2. Ebedi 3. Hiçbir zaman; esla. Seni ömürwayet unutmaymen – Seni ömür boyu unutmam.
önche: Deste, buğday destesi.
öng: Yüz, çehre, sima. Berxetning öngi – Kadifenin üst tarafı. Öngim öchti – Soldum, sarardım. Öngi öchken – Solgun, sararmış. Uning öngi öchti – O soldu; o sarardı.
öngge: Muhtelif, çeşitli 2. Solan, solgun.
önggech: Yemek borusu, gırtlak.
önggek: Rengini değiştiren. Önggek rex – Rengini çabuk değiştiren kumaş.
önggen: Solmuş, soluk, rengi atmış.
önggermek: At üstünde iken, önünde konularak bir şeyin taşınması.
öngkür: İn, yuva 2. Mağara.
öngkürmek: Hüngürdemek.
öngmek: Solmak, rengi atmak.
öngsül: Chirayining öngsüli yoq – Yüzü solmuş, sararmış.
öpchöre: Yöre, çevre, civar. Öpchöridikiler – Çevredekiler. Öpchörige qarimaq – Çevreye bakmak. Öpchöridiki – Çevredeki. Öpchöriside – Çevresinde. Oning öpchöriside hichkim yoq – Onun çevresinde hiçkimse yok. Daramatni u 20 pirsent öpchöriside ashurdi – O geliri yüzde yirmi civarında artırdı.
öpke-béghir: Akciğer ve karaciğer.
öpke-hésip: Uygurların geleneksel yemeği olan akciğer ve barsak dolması.
öpke-zasüy: bk. öpke-hésip.
öpkichan: Çabuk kızan, çabuk öfkelenen.
öpkichanliq: Çabuk kızma hali; çabuk öfkelenme hali.
öpkilesh: Kızma, öfkelenme, darılma.
öpkiletmek: (öpkilimek'ten) Öfkelendirmek, darıltmak, kızdırmak.
öpkilimek: Öfkelenmek, darılmak, kızmak.
öpmek: Öpmek.
öpür-töpür: Ayak sesi 2. Koşuşmalar; birbirine girme.
öpüsh: Öpüş, öpme.
öpüshmek: Öpüşmek.
ör: Tepe, dik, çıkış, yokuş. Örge qarap – Yokuşa doğru.
ördek: bk. ödek.
ördesh: Hububatı yığma; çeç yapma.
ördümek: Hububatı yığmak; çeç yapmak.
öre: Dik, tepe, yokuş. Öre turmaq – Kalkmak, ayakta durmak. Chéchim öre turdi – Saçım ürperdi. Ayaq öre turmaq – Ayakta durmak.
örek: Çukur; bk. azgal ve ewrez. Örek kolimaq – Çukur kazımak.
örgemchük: Örümcek; bk. ömüchük.
örgüley: Çanım, ciğerim, gözümün nuru, kuzum. Eqlingdin örgüley – Aklını seveyim.
örkech: Hörgüç, kanbur.
örkechlik: Hörgüçtü, kanburlu. Bir örkechlik töge – Bir hörgüçlü deve. Jüp örkechlik töge – Çift hörgüçlü deve.
örkesh: Kabaran dalga, dalga 2. Hörgüç.
örkeshlemnek: Dalgalanmak.
örkeshlesh: Dalgalanma.
örkeshlimek: Dalgalanmak. Örkeshlep aqqan deryaning suyi – Dalgalanıp akan nehrin suyu.
örletmek: (örlimek'ten) Yükseltmek. U qoyni taqqa qarap örlütüp ketti – O koyunu dağ yamacına sürdü.
örlimek: Yükselmek. Kün örligendin kiyin – Güneş yükseldikten sonra. Bazar bahasi örlep ketti – Fiyatlar yükseliverdi. Gheziwim örlidi – Gazabım yükseldi.
örme: Sarma. Örme gül – Sarmaşık çiçek.
örmek: bk. örümek.
örmüchük: Örümcek. Örmüchük tori – Örümcek ağı.
örnek: Örnek. Örnek bolmaq – Örnek olmak. Örnek almaq – Örnek almak. Örnek körsetmek – Örnek göstermek.
örneklik: Örneklik.
örteng: Durak.
örtenmek: Tutuşmak, alevlenmek, yanmak, yangın çıkmak.
örtesh: Yangın çıkarma, ateşe verme.
örtigüchi: Kundakçı.
örtimek: Ateşevermek, yangın çıkarmak.
örüdesh: Yığmak yükselterek toplama.
örüdimek: Yığmak; yükselterek toplamak.
örügüchi: Tercüman, çevirici.
örük: Erik. Qara örük – Erik kurusu. Gülqaq örük – Kayısı. Örük qéqi – Erik kurusu.
örükche: Erik çekirdeği.
örükzar: u.f. Eriklik.
örülmek: Çevrilmek, yıkılmak, devrilmek.
örüm: Örüm, örülmüş. Örüm chach – Örülmüş saç.
örüme: Çevirme.
örüwetmek: Yıkmak, devirmek. Suni örüwetmek – Suyu devirmek.
öskileng: Boylu boslu, gür, sıkı, koyu.
ösme: Büyüme. Yéngi ösme balilar – Büyümekte olan çocuklar.
ösmek: Büyümek.
ösmür: Yeni yetme, ergen, delikanlı. Yash ösmürler – Gençler, delikanlılar. Ösmürligimde – Gençliğimde.
ösmürlük: Gençlik, delikanlılık.
östeng: Kanal.
östenglik: Kanallı, kanallık.
östürmek: (ösmek'ten) Büyümek. yetiştirmek. Saqal östürmek – Sakal büyümek. Ösüp qalmaq – Büyümek. Balam ösüp qaldi – Çocuğum büyüdü. Tughulup ösken yézam – Doğup büyüdüğüm köy.
östürülmek: Büyütülmek, artırılmak, yükseltilmek. Ish heqqi her yili östürülüp turdi – İş hakkı her yılı yükseltildi.
östürüsh: Yükseltme, büyütme, artırma.
ösüm: Büyüme, yükselme, artma, yüzde, faiz.
ösümlük: Bitki. Bir yilliq ösümlük bir – Yıllık bitki. Danliq ösümlükler – Buğdaygiller. Ösümlükler baghchisi – Bitkiler bahçesi. Ösümlükler dunyasi – Bitkiler dünyası. Dixanchiliq ösümlükliri – Ziraat bitkileri.
ösürmek: bk. östürmek.
ösüsh: Büyüme. Boygha ösüsh – Boyuna büyüme.
öshki: Keçi.
öt: Öd, safra. Öt dosighi, öt xaltisi, öt qépi – Öd torbası.
ötek: Taahhüt.
öteng: ç. Gece konak yeri; durak.
öter: Geçer. Birinchi awgustqa öter kéchiside – Birinci Ağustosa geçer gecesinde.
ötermek: ağ. bk. öltürmek.
ötesh: Ödeme.
ötime: Ödeme, gerçekleştirme, becerme.
ötimek: Ödemek, becermek, gerçekleştirmek. Namaz ötimek – Namaz kılmak. Atiliq qerzimni ötidim – Babalık borcumu ödedim.
ötinilesh: Avans alma.
ötkek: Dizanteri, kanlı sürgün.
ötkel: bk. ötkül.
ötkeme: ağ. bk. ötkerme.
ötken: Geçmiş. Ötken yili – Geçen yıl.
ötken-kechken: Gelen-giden. Ötken-kechkenlerdin sura – Gelen-gidenlerden sor. 2. Geçmiş, geçen. Ötken-kechken künler – Geçmiş günler.
ötkenki: Geçmişteki.
ötkerme: Kalbur, elek.
ötkermichi: Kalbur ustasi.
ötkül: Geçit.
ötkün: Sağnak.
ötkünchi: Geçici. Ötkünchi basquch – Geçici aşama. Ötkünchi dewr – Geçici devir.
ötkür: Keskin. Ötkür pichaq – Keskin bıçak. Ötkür éqil – Keskin zaka; parlak akıl. Ötkür köz – Keskin göz. Ötkür közlük – Keskin gözlü; uzağı görebilen. Ötkür sözlük – Hatip.
ötkürletmek: (ötkürlimek'ten) Biletmek, keskinleştirtmek.
ötkürlimek: Bilemek, keskinleştirmek.
ötkürlük: Keskinlik. Éqilning ötkürlügi – Akim keskinliği (parlaklığı).
ötküzgüch: Kılavuz, kondüktör.
ötküzmek: Geçirmek. Tömür yol ötküzmek – Demir yol geçirmek (yapmak). Yingnige yip ötküzmek – İğneye ip geçirmek. Waqitni boshqa ötküzmek – Zamanı boşuna geçirmek. Mejlis ötküzmek – Toplantı yapmak. Toy-tamasha ötküzmek – Düğün ve eğlence yapmak. Ötküzüp bermek – Teslim etmek. Deryadin ötküzüp qoy – Nehirden geçiriver. Bashtin ötküzmek – Baştan geçirmek; olayı yaşamak. Ömür ötküzmek – Ömür geçirmek. Men öz ömründe köpni bashtin ötküzdim – Ömrümde birçok olayları yaşadım. U öz sözini ötküzelmidi – O kendi sözünü geçiremedi (dinletemedi). Xayaldin ötküzmek – Hayaldan geçirmek. Közdin ötküzmek – Gözden geçirmek.
ötküzmeydighan: Geçirmez. Su ötküzmeydighan – Su geçirmez.
ötküzüsh: Geçirme. Közdin ötküzüsh – Gözden geçirme.
ötmek: Geçmek. Ötüp ketmek – Geçivermek. Ötüp kétip bérip – Geçerken. Yétishiwélish, belki ötüp kétish – Ulaşma, belki geçme. Ötüp bolmaydighan lay – Geçilmez balçık. Ötken yili – Geçen yıl. Chégiridin ötkende – Sınırdan geçtiğinde. Bir nechche kün öte-ötmeyle – Birkaç gün geçer geçmez. Artilip ötmek – Atlayıp geçmek. Kéchip ötmek – Suyu geçmek. Nurghun deryalardin öttüm – Birçok nehirlerden geçtim. Su ötüp ketti – Islandı. Tamdin yamghur ötüp ketti – Duvardan (ev çatısından) yağmur suyu geçti (damladı). Ténimgha su ötüp ketti – Bedenim ıslandı. Ötken zaman – Geçmiş zaman. Emdi uning qedri ötti – Şimdi onun değeri bilindi. Sözi jénimgha ötüp ketti – Sözü kalbimi kırdı. Burun ötken ademler – Geçmişin insanları. Burun zamanda bir padsha ötüptiken – Eski zamanda bir padişah yaşamışmış. Bu mal yaxshi ötüptiken – Bu mal sürümlü. U kishi tünügün dunyadin ötti – O kişi dün vefat etti. Pichaq ötmeydu – Bıçak kesmiyor. Ötmeydighan pichaq – Kesmez bıçak. Ötmeydighan qilip qoymaq – Kesmez hale getirmek; körleştirmek. Ötüp ketken – Aşırı, anormal. Ötüp ketken düshmen – Aşın düşman. Chishim ötmeydu – Dişim kesmiyor; Geçiremem, yaptıramam, dinletemem mec. Yarimning dégen sözi jénimdin ötüp ketti – Sevgilimin sözü canımı yaktı. Ichim ötti – İçim sürdü (amel, dizanteri).
ötmeslik: Geçersizlik, olumsuzluk. Men sözümning ötmesligini bilettim – Ben sözümün sonuçsuz kalacağını biliyordum.
ötmüsh: Geçmiş. Ötmüshte – Geçmişte. Ötmüsh esirde – Geçmiş yüzyılda. Yéqin ötmüsh – Yakın geçmiş.
ötmüshtiki: Geçmişteki. Ötmüshdikidek – Geçmişteki gibi.
ötne: İstikraz, ödünç. Ötnige almaq – Ödünç almak.
ötükchi: Ayakkabıcı.
ötükchilik: Ayakkabıcılık. Ötükchilik qilmaq – Ayakkabıcılık yapmak.
ötüklimek: Ütülemek; bk. dezmallimaq.
ötümlük: Geçerli, sürümlü. Ötümlük mal – Sürümlü mal. 2. gr. Ötümlük péil Geçişli fiil. Ötümlük toluqturguchi – Geçişli tümleç.
ötümsiz: Geçersiz, sürümsüz.
ötünmek: İstemek, dilemek, rica etmek. Sendin ötünüp suraymen – Senden rica ediyorum.
ötünüsh: İsteme, dileme, ricada bulunma, dilekçe.
ötüsh: Geçiş, geçme. Müdditi ötüshtin burun – Müddeti geçmeden önce.
öy: Ev. Tam öy – Toprak duvarla yapılmış ev. Aq öy – Göçebe çadırı; beyaz keçeden yapılmış çadır. Geme öy – Zeminlik; toprak dam. Öy salmaq – Ev yapmak. Öy tutmaq – Ev tutmak; ev sahibi olmak. Öy égisi – Ev sahibi. Töt éghizliq öy – Dört odalı ev. Öyde yoq – Evde yok. Oy tégi – Evin altı; zemin kat. Dem élish öyi – Dinlenme odası. Mediniyet öyi – Okuma evi (salonu). Balilar öyi – Çocuk evi. Öy tushqini – Ev tavşanı. Öy ichi – Aile, çoluk çocuk. Öy-öy yürmek – Kapı kapı dolaşmak. Öyge – Eve. Öy haywini – Ev hayvanı. Öydikiler – Evdekiler.
öy-ichi: Aile; evdeki kimseler.
öy-imaret: u.a. İnşaat.
öy-jay: Ev, mekan, mesken, yurt. Öy-jay qilmaq – 1) Ev yapmak 2) Aile ocaklı olmak.
öy-jayliq: Aile ve meskenli.
öy-qora: Ev ve avlu.
öy-makan: u.a. Ev-mekan, iskân.
öy-makansiz: u.f.u. Ev-mekansız, iskan sız.
öy-otaq: Ev ocak.
öy-otaqliq: Evli ocaklı.
öy-waq: Aile 2. Ev mülkü.
öydek: ağ. bk. ödek.
öylen'gen: Evlenmiş (sadece erkekler için).
öylendürmek: (öylenmek'ten) Evlendirmek. (sadece erkekler için).
öylenmek: Evlenmek (sadece erkekler için).
öylenmigen: Evlenmemiş (sadece erkekler için).
öylesh: Evlendirme (sadece erkekler için).
öylimek: Evlendirmek (sadece erkekler için). U oghlini öylesh toghrusida meslixetleshti – O oğlunu evlendirmek için danıştı.
öylük: Evi var; evi olan kimse. On-onbesh öylük yéza – On-onbeş evli köy. 2. Evli, aileli, çoluk çocuklu.
öylük-ochaqliq: Evli ocaklı.
öylünüsh: Evlenme (sadee erkekler için).
öysiz: Evsiz.
öz: Öz, kendi. Özem – Kendim. Özeng – Kendin. Özi – Kendi. Özenglar – Kendiniz. Özemde – Kendimde. Özimizde – Kendimizde. Özimizniki – Kendimizinki. U özini tutalmidi – O kendini tutamadı. Oz béshiche – Kendi bildiğine göre. Öz béshigha – Kendi başına; tek başına. Özi yokta – Kendisi yokken. Özi yokta mundaq deyish yaxshi emes – Kendisi yokken böyle demek iyi değil. Özi yoqning közi yoq – d. Kendisi olmayanın gözü de olmaz; Kendisi yokken, onun işini takip eden de olmaz. Öz ejili bilen öldi – Kendi eceli ile öldü. Öz kishi – Yabancı değil. Özini chetke tartmaq – Kendini çekmek; arayı uzaklaştırmak. Öz körmek – Yakın ve kardeş saymak. Öz sözide turmaq – Sözünü tutmak. Özige xas – Kendine özgü. Özige xasliq – Kendine özgü (haslık). Özliri – Kendiniz (saygı ve kibarlık anlamında). Öz ichide – Kendi içinde. Özi toghrisida – Kendisi hakkında. Özligidin – Kendiliğinden. Öz-özini tenqit – Kendi kendini tenkit. Öz-özini idare qilish – Kendi kendisini idare etme. Özi mangidighan – Kendisi yürüyen. U özige kelmidi – O kendine gelmedi; O ayılmadı. Gunah özide – Suç kendisinde. Ixtiyar öz özengde – Serbestsin. Öz öziche sözlep baridu – Kendi kendine söylüyor.
özara: Kendi aralarında; kendi içlerinde. Özara alaka – Karşılıklı ilişki. Özara tesir – Karşılıklı tesir. Özara ishench – Karşılıklı güven. Özara urush – İç savaş.
Özbék: Özbek (bir Türk boyu). Özbék ayili – Özbek kadım.
özbéshimche: Keyfi, isteğine göre.
özbéshimchiliq: Keyfi, izinsiz; isteğine göre davranış.
özbilermen: Kendine aşın güvenen.
özbilermenlik: Kendine aşırı güvenme tutumu.
özek: Öz, merkez, ortam.
özemchi: Bencil.
özemchil: Bencil.
özemchila: Hiç, kendim.
özemchilik: Bencillik. Özemchilik qilmaq – Bencillik etmek.
özemningki: Kendiminki. Bu at özemningki – Bu at kendiminki.
özen: Irmak, çay, kanal. Özen beshi – Irmağın başı.
özeng: Kendin.
özengla: Sadece kendin 2. Kendileriniz.
özge: Başka 2. Yabancı.
özgergek: Değişen, değişken.
özgergüch: Değişen; bk. özgürüshchan.
özgermek: Değişmek. Özgürüp turmaq – Devamlı değişmek; değişkenlik.
özgermes: Değişmez.
özgermeslik: Sabitlik, değişmemek.
özgertiwetmek: Değiştirivermek. Tebietni özgertiwetmek – Tabiatı (doğayı) değiştirivermek.
özgertish: Değiştirme. Özgertish kirgüzmek – Değiştirmek.
özgertmek: Değiştirmek.
özgiche: Başka, bambaşka. Özgiche éytqanda – Başka bir deyişle. Özgiche qilip éytqanda – Başka bir deyişle. Özgiche bir hadise – Bambaşka bir hadise.
özgichilik: Özel, özellik. Uning özgichiligi shunda – Onun özelliği şunda.
özgilik: Farklılık, ayrım, özellik. Özgilik qilmaq – Ayrımlık yapmak.
özgürüsh: Değişim, değişme.
özgürüshchan: Değişken, istikrarsız. Özgürüshchan hawa – Değişken hava.
özgürüshchanliq: Değişkenlik, istikrarsızlık, kararsızlık.
özingizler: Kendileriniz.
özleshmek: Benimsemek, alışmak. Özlüshüp ketken – Abşmış.
özleshtürmek: Ele geçirmek, almak, zaptetmek, benimsemek, kendine mal etmek. Ruschidin özleshtürülgen söz – Rusçadan alınmış söz.
özleshtürüwélish: Kendine mal edinme.
özlik: Has, özgü. Özligidin – Kendiliğinden. Öz-özligidin – Kendi kendiliğinden. Bu adem özligidin yaxshiliqqa kirmeydu – Bu adam kendiliğinden iyiliği kabul etmez.
özre: ağ. bk. özür.
özsinmek: Kendinden saymak; bağrına basmak; yadırgamamak.
özür: a. Af, özür. Özür éytmaq – Özür dilemek.
özürlük: a.u. Özürlü.
özürsiz: a.u. Özürsüz, özür sayılmaz.
paal: a. Faal. Tinchliq herikitining paal qatnashchisi – Barış hareketinin faal iştirakçisi.
paaliyet: a. Faaliyet. Paaliyet körsetmek – Faaliyet göstermek.
paaliyetchan: a.u. Faal.
paaliyetchanliq: a.u. Faallik, hareketlilik.
paaliyetlik: a.u. bk. paaliyetchanliq.
paaliyetsiz: a.u. Faaliyetsiz.
paaliyetsizlik: a.u. Faaliyetsizlik.
pachaq-pachaq: Kırık dökük. Pachaq-pachaq qilmaq – Paramparça etmek.
pachaqlash: Paramparça etme.
pachaqlimaq: Paramparça etmek.
pachka: r. Paket.
pachkilash: r.u. Paketleme.
pachkilimaq: r.u. Paketlemek.
pada: f. Sürü; sığır sürüsü.
padichi: f.u. Çoban, sığırtmaç.
padishah: f. Padişah. Xotun padishah – Kadın padişah. Padishah qizi – Padişah kızı.
padishahliq: f.u. Padişahlık. Padishahliq qilmaq – Padişahlık etmek. Padishahliqtin chüshmek – Padişahlıktan inmek.
padishahzade: f. Padişah oğlu, şehzade.
padroshkilimaq: r.u. Birisini elinden tutmak.
pagiy: ç. Maya.
pah: ünl. Hayranlık ifade eder. Pah qandaq chiraylik iken – Oh ne kadar güzel.
pahishe: a. Fahişe.
pahishilik: a.u. Fahişelik. Pahishilik qilmaq – Fahişelik yapmak.
pahishiwaz: a.f. Sefih.
pahishiwazliq: a.f.u. Sefihin meşguliyeti.
paxal: Saman.
paxlan: bk. paqlan.
paxlashqan: Çürük, çürümüş. 2, Küflü, küf bağlamış.
paxlashmaq: Çürümek 2. Kütleşmek.
paxlishish: Çürüme 2. Küfleşme.
paxpaq: Geveze, boşboğaz, atıp tutmacı.
paxpaqliq: Gevezelik, boşboğazlık.
paxpaymaq: Tüylerinin karışık ve kabarık olması.
paxta: f. Pamuk.
paxtek: zool. Kumru.
paxtichi: f.u. 1. Pamuk istifçisi 2. mec. Yalancı, kıtıratmak.
paxtichiliq: f.u. Pamuk yetiştirme.
paxtikar: f. Pamuk istifçisi.
paxtikarliq: f.u. Pamuk yetiştirme işi.
paxtilashmaq: f.u. bk. paxlashmaq.
paxtiliq: f.u. 1. Pamuk tarlası 2. Astarı pamukla beslenmiş; astarı vatkalı.
paxtizar: f. Pamuk tarlası.
paxtizarliq: f.u. bk. paxtizar.
pajie: a. Facia.
pajielik: a.u. Faciali, acıklı. Pajielik ölüm – Faciali ölüm.
pak: f. Pak, temiz, kusursuz.
pak-pakiz: f. Tertemiz.
pak-pakize: f. bk. pak-pakiz.
paka: Kısa, alçak, basık; bk. pakinek. Boyi paka adem – Boyu kısa adam. Paka chatqanliq – Alçak çalılık.
pakadoghlaq: Bodur. Pakadoghlaq adem – Bodur adam.
pakar: bk. paka.
pakar-pakar: Kısa, alçak, basık. Pakar-pakar öyler – Alçak alçak evler.
pakdil: f. Samimi, temiz yürekli, dürüst.
pakdillik: f.u. Samimilik, temiz yüreklilik, dürüstlük.
pakinek: Alçak, kısa, basık. Pakinek orunduq – Alçak sandalya.
pakiz: f. Temiz.
pakizlik: f.u. Temizlik.
pakizlimaq: f.u. Temizlemek.
paklash: f.u. Temizleme.
pakliq: f.u. 1. Temizlik 2. Saflık, safdillik.
paklimaq: f.u. Temizlemek.
paqa: Kurbağa. Paqa yopurmighi – 1) Sinir otu 2) Dulavratotu. Paqa léshi – Yosun, sulu çamur.
paqachanak: Kaplumbağa, toshafta.
paqalchaq: Bacak.
paqildighuch: Sinek vurucu.
paqir: Kova, bakraç.
paqiraq: Parlak, ışıldayan.
paqiraqliq: Parlaklık.
paqirash: Parıldama.
paqiratmaq: (paqirimaq'tan) Parıldatmak. Közingni paqiratma – Gözünü fal taşı gibi açma.
paqirghaq: Işıldayan, parlak.
paqirghan: Işıldayan, parlak.
paqirimaq: Parıldamak. Paqirap ketmek – Parıldayıvermek.
paqlan: Kuzu.
pal-pal: Parlak, ışıldayan. Téshi pal-pal ichi ghal-ghal – d. Dışı parlak, içi titrek; Zayıf fakat gösterişli.
pal-pul: bk. pal-pal.
palaket: a. Felâket. Palaketke uchrimaq – Felâkete uğramak; kazaya uğramak.
palaketchilik: a.u. Felâket hali, belali. Bu qandaq palaketchilik – Bu nasıl bir felaket.
palaketlik: a.u. Felâketli.
palaq-puluq: takl. Paldır küldür.
palaqchi: Kürekçi, kürek çeken.
palaqqide: Palaqqide yiqilmaq – Küt diye düşmek.
palaqlash: Sallanma, çalkalanma 2. Kürek çekme 3. Çabalama. Shunche kimlerdin beri palaqlap yürüptimen – Kaç gündür çabalıyorum; Birkaç gündür koşturuyorum.
palal: Saman. Palal qilmaq – Harman dövmek.
palan: a. Falan, falanca.
palan-pustan: a.u. Kim, ne, o, bu.
palan-pustanchi: a.u. O, bu, biri.
palanchi: a.u. Biri.
palandi: ç.u. Kürek cezası.
palang: Mısırın sapı ve yaprakları 2. Saman; bk. paxal.
palanmaq: ç.u. Sürgüne gönderilmek.
palas: Kilim.
palaslash: bk. palaslimaq.
palaslimaq: Palaslap mangmaq – Biçimsiz bir halde yürümek.
palash: ç.u. Sürgüne gönderme.
palata: r. Meclis, kamara. Qanun palatisi – Kanun meclisi.
palaz: Paspas.
palbin: a.f. Falcı, fala bakan.
palbinliq: a.f.u. Falcılık; fala bakanın meşguliyeti.
palchi: a.u. Falcı.
palchiliq: a.u. Falcılık. Palchiliq qilmaq – Falcılık yapmak.
pale: ç. Cayma tazminatı, ceza. Pale qoymaq – Cezalandırmak.
palech: a. Felç.
palechlik: a.u. Mefluç, inmeli, kötürüm.
palesh: a. bk. palech.
paléontologiye: r. Paleontoloji, eskivarlık bilimi.
palgan: ağ. bk. mergen.
palildaq: Parlak, ışıldayan.
palildimaq: Pırıldamak, ışıldamak. Kündek palildaydu – Güneş gibi ışıldıyor.
palimaq: ç.u. Sürgüne göndermek.
palinish: ç.u. Sürgüne gönderilme.
paliz: f. Bostan, sebze bahçesi.
palizchiliq: Bostancılık, sebzecilik.
palköz: Lokma gözlü, gözleri fırlak.
palla: Palla qilip ketmek – Birdenbire parlamak.
palta: Balta. Palta chapmaq – Baltalamak; balta ile kesmek. Palta sépi – Balta sapı. Paltining yuldusi – Baltanın arkası.
paltilash: Baltalama.
paltilimaq: Baltalamak.
palwan: f. Pehlivan, savaşçı, bahadır.
pamchi: Top, parça.
panaq: Basık burun.
panalash: f.u. Saklama, koruma, örtme, himaye etme.
panalimaq: f.u. Saklamak, korumak, örtmek, himaye etmek.
panar: r. Fener.
panasiz: f.u. 1. Evsiz, yurtsuz 2. Himayesiz, arkasız, kimsesiz.
panasizliq: f.u. 1. Evsizlik, yurtsuzluk. 2. Himayesizlik, arkasızlık, kimsesizlik.
pang: Sağır. Pang bolmaq – Sağır olmak. Pang qilmaq – Sağır etmek. Pang bolup qalmaq – Sağır kalmak.
pangkay: Sağır.
pangqayliq: Sağırlık.
pangqush: Beyinsiz, kaim kafalı, et kafalı. Pangqush adem – Et kafalı adam.
pangliq: Sağırlık.
pangngide: Birdenbire, ani olarak, ansızın. U muellimge qarap turup pangngide yighlawetti – O öğretmenin karşısında ansızın ağlayıverdi.
pangshing: ç. Kaygısız, emin, düşünmeden. U pangshing uxlap kétiptu – Ok kaygısız uyuyuvermiş.
panislamist: r. Pan-lslamist.
panislamizm: r.Pan-İslamizm.
paniy: a. Fani. Paniy dunya – Fanî dünya.
pantürkist: r. Pan-Türkist.
pantürkizm: r. Pan-Türkizm.
Papa: r. Papa.
papaq: Papak, kalpak.
papiros: r. Sigara. Papiros qeghizi – Cıgara kağıdı.
papka: r. Dosya, kulpsuz çanta.
par: r. Çift. Bir par ötük – Bir çift çizme.
para-para: f. Para-para qilmaq – Parçalara ayırmak.
parawan: f. Refah, bolluk. Parawan turmush – Refah geçim; refah içinde geçinen hayat.
parawanchiliq: f.u. bk. parawanliq.
parawanliq: f.u. 1. Yer, mahal, mekan. 2. Refah, bolluk, kolaylık. Parawanliq fondi – Bolluk fonu. Xelq parawanlighi – Halkın refahı.
parawoz: r. Lokomotif.
parawozchi: r.u. Makinist.
paraghet: a. Dinlenme, istirahat.
paraxot: a. Gemi.
paraxotchiliq: r.u. Gemicilik.
parakende: f. 1. Panik verici 2. Bozulmuş, bozguna uğratılmış, dağınık. 3. Dikkatsiz, dalgın.
parakendichi: f.u. Korkak, ürkek, panik veren.
parakendichilik: f.u. bk. parakendilik.
parakendilik: f.u. Paniklik, ürkeklik, telaşlılık.
paraq: Tahıl vergisi.
paraq-paraq: Paraq-paraq külüp ketmek – Kahkahayı salıvermek.
parang: Konuşma, sohbet, söz. Parang qilmaq – Söylemek, konuşmak.
parangchi: Konuşkan.
parangdashmaq: bk. paranglashmaq.
paranglashmaq: Konuşmak, sohbet etmek.
paranglishish: Konuşma, sohbet etme.
paraset: a. Feraset.
parasetlik: a.u. Ferasetli, anlayışlı.
parasetsiz: a.u. Ferasetsiz, anlayışsız.
parasetsizlik: a.u. Ferasetsizlik, anlayışsızlık.
parashut: r. Paraşüt.
parashutchi: r.u. Paraşütçü.
parashutchilik: r.u. Paraşütçülük.
parche: f. Parça, bölük, bozuk.
parche-parche: Parça parça. Parche-parche qilmaq – Parça parça etmek.
parche-purat: f.u. 1. Ufak tefek eşya 2. Parça, bez parçası.
parchilash: f.u. Parçalama.
parchilimaq: f.u. Parçalamak.
pare: f. bk. para.
parichi: f.u. Rüşvetçi, yiyici.
parixor: f. bk. parichi.
parixorluq: f.u. Rüşvetçilik, yiyicilik.
parikendichilik: f.u. Karışıklık, şaşkınlık. Parikendichilik tughdurmaq – Karışıklık yaratmak (doğurmak).
parildimaq: Parlamak, pırıldamak, parıldamak.
parilimaq: f.u. Paramparça etmek.
parqirimaq: bk. paqirimaq.
parlak: Parlak. Parlaq istikbal – Parlak istikbal.
parlamént: r. Parlamento, millet meclisli.
parlaméntarizm: r. Parlamentarizm.
parlaméntliq: r.u. Parlamenter.
parlash: Parlama.
parlimaq: Parlamak. Insaniyetning hayati bext nuri bilen parlaydu – İnsaniyetin hayatı baht nuru ile parlar.
parpa: Cüce, bodur, bücür.
parrida: Künning nuri parrida chüshti – Güneşin nuru parlayarak indi.
Pars: f. Fars. Pars ayili – Fars kadım. Pars xelqi – Fars halkı.
parsa: Parsa, dindar.
parsaliq: f.u. Dindarlık.
parsildash: Çatırdama, şakırdama.
parsildimaq: Çatırdamak, şakırdamak.
parta: r. Okul sırası.
partiye: r. Parti. Démokratik partiye – Demokratik parti. Partiye teshkilatchisi – Parti kurucusu.
partiyisiz: r.u. Partisiz.
partiyisizler: Partisizler.
partiyiwiy: r.a. bk. partiylik.
partiyiwiylik: r.a.u. Partililik.
partiylik: r.u. Partili, parti üysi.
partizan: r. Partizan, çeteci, gerilla. Partizan etriti – Çete ekibi.
partizanlik: r.u. Çetecilik.
partlash: Patlama.
partlatquch: Patlayıcı.
partlatquchi: bk. partlatquch.
partlimaq: Patlamak.
pasahet: a. Fesahat. Pasahet bilen sözlimek – Fesahatle söylemek.
pasahetlik: a.u. Fesahatti.
pasang: Yük, ağırlık, cendere, pres.
pasban: f. bk. pasiwan.
pasiq: a. Bozuk, kokmuş, ahlaksız, fasık.
pasiqliq: a.u. Bozukluk, ahlaksızlık.
pasil: a. 1. Hudut 2. Fasıl.
pasiwan: f. 1. Çoban 2. Nöbetçi.
paskina: Kirli, pis, çamurlu.
paskinichiliq: Kirlilik, pislik.
paskinilik: bk. paskinichiliq.
pasport: r. Pasaport.
passip: r. Pasif.
passipliq: r.u. Pasiflik. Passipliq qilmaq – Pasiflik tmek.
passhap: tar. Şehir koruma görevlilerin başkanı.
pashixana: f. Sivrisineğin çok bulunduğu yer.
pashna: Ökçe. Pashna mixi – Ökçe çivisi.
pashsha: bk. pasha.
pat: Çabuk, hızlı, yakın. Pat yéqinda – Yakın bir zamanda.
pat-pat: Sık sık. Pat-pat kélip turung – Sık sık gelin. Biz uning bilen pat-pat uchurushup turumiz – Biz onunla sık sık karşılaşıyoruz.
patan: Erkeklerin cinsel organı.
patang: Kiriş, sinir.
patéfon: r. Gramofon.
patihe: a. Fatiha. Patihe oqumaq – Fatiha okumak.
patqaq: Balçık, çamur.
patqaqchiliq: Bataklık.
patqaqlanmaq: Çamurlu hale gelmek.
patqaqliq: Bataklık, çamurluk.
patquzmaq: Batırmak, sığdırmak.
patquzush: Batırma, sığdırma.
patmaq: Batmak, sığmak. Pétip ketmek – Batmak, batıvermek. U sugha pétip öldi – O suda boğularak öldü. Yaghach sugha patmaydu – Ağaç suya batmaz. Pétip qalmaq – Batıp kalmak; saplanıp kalmak. Besh ming qoy patqidek qotan hazirlandi – Beş bin koyun sığa bilecek ağıl hazırlandı. Quyash patti – Günşe battı. Qerzge pétip qalmaq – Borca batmak. Pulgha patmaq – Paraya batmak; çok para kazanmak. Uyqugha patmaq – Uykuya dalmak. Kirge patmaq – Kire batmak; çok kirlenmek. Ununggha chishim patmaydu – Ona sözümü dinletemem.
patman: Batman, eski ağırlık birimi, 57,3 kilo ağırlığına eşit.
patmanlash: bk. patmanlimaq.
patmanlimaq: Patman ölçü birimi ile tartmak. Aghrik patmanlap kiridu, misqallap chiqidu – d. Hastalık patman ağırlığı ile girer, miskal (4,26 gram ağırlığında bir tartı birimi) ağırlığı ile çıkar.
patriarx: r. Patrik.
patriarxal: r. Çok eski zamanlara ait olma. Patriarxal tüzüm – Çok eski zamanlara ait düzen.
patriarxat: Ataerkili patriarkal devir 2. Patriklik.
patron: r. Patron.
patsha: f. bk. padishah.
patshaliq: f.u. bk. padishahliq.
paturmaq: Batırmak.
paturush: Batırma.
pawan: f. ağ. Avcı.
payan: f. Kıyı, sınır, bucak.
payandichi: f.u. tekn. Kaynakçı.
payansiz: f.u. Engin, geniş, uçsuz bucaksız. Payansiz dala – Engin bozkır.
paychi: r.u. Hissedar.
payda: a. Fayda, kâr. Payda chiqarmaq – Kazanç elde etmek; kazanmak. Payda qilmaq – Kazanmak. Dora payda qildi – İlac deva oldu; İlaç faydalı oldu. Paydisi yoq – Faydası yok. Paydisi tegmidi – Faydası dokunmadı. Paydisigha sattim – Kârına sattım.
paydixor: a.f. Çıkarcı.
paydixorluq: a.f.u. Çıkarcılık.
paydikesh: a.f. bk. paydixor.
paydikeshlik: a.f.u. bk. paydixorluq.
paydilanghuchi: a.u. Faydalanan kimse. Kishi küchidin paydilanghuchi – Sömürücü, sömüren, istismarcı.
paydilanmaq: a.u. Faydalanmak. Pürsettin paydilanmaq – Fırsattan faydalanmak.
paydiliq: Faydalı. Paydiliq bolush – Faydalı olma.
paydilinish: a.u. Faydalanma.
paydisiz: a.u. Faydasız.
paydisizliq: a.u. Faydasızlık.
payga: ağ. At koşusu.
paygichi: Koşu ab, beygir.
payxan: f. Tahıl başaklarını öğütmek. Payxinini chiqiriwetmek – Leşini çıkarmak; hakkından gelmek.
payiz: a. Faiz.
payqash: Dikkat etme, farketme 2. Anlama.
payqimaq: Dikkat etmek, farketmek, 2. Anlamak.
paylaq: Gizlice takip; gizlice izleme 2. Araştırma; istihbarat servisi.
paylaqchi: İstihbaratçı, keşifçi 2. Karakol, nöbetçi.
paylaqchiliq: İstihbarat işi, keşif işi.
paylash: Gözetleme, izleme, takip etme.
payliq: r.u. Aidat, ödenti.
paylimaq: Gözetlemek, izlemek, takip etmek.
paymal: f. Paymal qilmaq – mec. Çiğnemek.
paynek: Tüfeğin kundağı 2. Yumurtanın küt tarafı.
paypaq: Çorap. Kigiz paypaq – Keçe çorap.
paypas: Beceriksiz, ağır kanlı 2. Yerinde durmaz.
paypaslash: Biçimsiz yürüme.
paypasliq: Beceriksizlik.
paypaslimaq: Biçimsiz yürümek.
paypétek: Acele acele şuraya buraya koşma; fellek fellek dolaşma. Paypétek bolup ketmek – Koşuşmaktan bitap düşmek.
paytext: f. Başkent.
paytima: Ayağa sarmak için kullanılan bez.
paza: ç. Tırmık; bk. sörem ve tirna.
pazil: a. Fazıl.
pazilet: a. Fazilet, p.
paziletlik: a.u. Faziletli.
pede: bk. perde.
pedez: f. 1. Bezeme, süsleme 2. Cila, parlaklık. Pedez bermek – Cilalamak, parlatmak. 3. Makyaj, yüz boyası. Pedez qilmaq – Makiyaj yapmak.
pedezchi: f.u. 1. Cilacı 2. Makyajcı.
pedezchilik: f.u. 1. Cilacılık 2. Makyajcılık.
pedezlesh: Bezeme, süsleme, cilalama, parlatma 2. Makyaj yapma.
pedezlimek: Bezemek, süslemek, cilalamak, parlatmak 2. Makyaj yapmak.
peghember: f. bk. peyghember.
peghez: bk. peqes.
pehliwan: f. bk. palwan.
pexes: Yavaş, ihtiyatlı, ihtiyatla. Pexse bolmaq – İhtiyat etmek. Pulunggha pexes bol – Parana ihtiyatlı ol.
pexeslik: İhtiyatlılık. Pexeslik bilen – İhtiyat ile.
pexirlenmek: a.u. Öğünmek, övünmek.
pexirlik: a.u. Övünülen. Pexirlik ish – Övünülen iş.
pexirlinish: Öğünme, övünme.
pexriy: a. Fahri.
peqes: Tünek. Ular siyasiy jekettin nahayiti peqes – Onlar siyasi bakımdan çok sınırlıdır.
peqet: a. Ancak, yalnız. Peqet bir özem – Yalnız kendim.
peqetla: a.u. Büsbütün, tamamiyle, asla. Peqetla öchmeydu – Asla sönmez.
pelempey: Basamak, merdiven.
peleng: f. Pars.
pelesh: Keserek kısaltma, kenarını bastırma 2. lambanın fitilini kesme.
peley: Eldiven, ellik.
pelime: Katmerli yufka, pide, çörek.
pelimek: Keserek kısaltmak, kenarım bastırmak 2. lambanın fitilini kesmek.
pelküch: Pipet, damlalık 2. Fırça 3. Değnek.
pelle: f. 1. Basamak, durak 2. Kefe. Uning pellisi éghir keldi – Onun kefesi ağır bastı.
pelsepe: a. Felsefe. Pelpese satmaq – Felsefe yapmak.
pelsepichi: a.u. Felsefeci.
pelsipiy: a. Felsefî. Pelsipiy mesililer – Felsefî meseleler.
pelto: r. Palto.
pem: a. Fehim, anlayış, akıl.
pem-parasetlik: a.u. Fehim ve ferasetli; akıl ve uyanıklılık.
pem-parasetsiz: a.u. Fehimsiz ve ferasetsiz; akılsız ve uyuşuk.
pem-parasetsizlik: a.u. Fehimsiz ve ferasetsizlik; akılsız ve uyuşukluk.
pemidur: r. Domates.
pemlik: a.u. Fehimli, akıllı, anlayışlı.
pemlimek: a.u. Anlamak, kavramak.
pemsiz: a.u. Fehimsiz,akılsız.
pemsizlik: a.u. Fehimsizlik, akılsızlık.
pend: f. Nasihat, öğüt, ibret, pend.
pendiyet: f.a. Nasihat, ibret.
pendname: f. Pend-name; nasihat kitabı.
pener: r. ağ. bk. panar.
penhere: Tahta testeresi.
penje: f.Pençe.
penjir: f. bk. penjire.
penjire: f. 1. Pencere 2. Parmaklık 3. Kafes.
penniy: a. Fennî.
pensad: f. tar. bk. pensat.
pensat: f. tar. Pensat beshi – Eski Kaşgar'daki askerî bir ünvan; binbaşı.
penturmaq: Hile yapmak, dolandırıcılık yapmak.
pepilesh: Ninni okuyarak uyutma; oyalama 2. Nazlı büyütme; okşama.
pepilimek: Ninni okuyarak uyutmak; oyalamak 2.Nazlı büyütmek; okşamak. Pepilep kütmek – Özen göstermek; nazlı büyütmek.
per: f. Tüy. Per yastuq – Tüy yastık.
peraset: a. bk. paraset.
perde: f. Perde. Ishik perde – Kapı perdesi. Köz perdisi – anat. karniye, saydam tabaka. Qulaq perdisi – Kulak perdesi. Besh perdilik sehne esiri – Beş perdeli sahne eseri.
perdesman: f.u. Perde şeklinde; zar şeklinde.
perdez: f. bk. pedez.
perdilesh: f.u. Perdeleme.
perdilimek: f.u.Perdelemek.
pere: f. bk. per.
perende: f. Kuş.
perende-cherende: f.u. t.i. Ufak evcil kuşlar.
perendichilik: f.u. Kuşçuluk; kümes hayvanları yetiştirme.
Pereng: tar. Avrupalı.
pereng: Al. Pereng yaghliq – Al mendil; al başörtüsü.
perenje: f. Peçe.
-perest: f. (birleşik kelime içinde yer alır) tapan, tapınan, ibadet eden. Ateshperest – Ateşperest. Mensepperest – Makam düşkünü.
perez: a. Faraziye, ipotez, tahmin, zan. Perez qilmaq – Tahmin etmek.
perezen: a. Tahminen.
perhadistan: Aşık vatanı; aşık romanı.
perhiz: f. Perhiz, ölçülü, ılımlı.
perhizkar: f. 1. Ölçülü, ılımlı 2. Dindar, sofu.
peri: Peri 2. mec. Güzel.
perixan: f. Büyücü, sihirbaz, avsun, üfürükçü.
perishan: f. Perişan. Perishan halde – Perişan halde.
perishanliq: f.u. Perişanlık.
perishte: f. 1. Melek 2. mec. Güzel.
perizat: f. 1. Perizat, peri çocuğu 2. mec. Güzel.
perq: a. Fark. Perq qilmaq – Farketmek.
perqlenmek: Farklı olmak, farklanmak.
perqliq: a.u. Farklı.
perqlinish: a.u. Farklanma.
perqsiz: a.u. Farksız.
perqsizliq: a.u. Farksızlık.
perqut: Kadife.
perman: f. Ferman, buyruk. Perman qilmaq – Emretmek, buyurmak.
permude: Tandırda pişirilen gözleme.
persex: a. Fersah (atlının bir saatlik yolu).
pertuq: r. Önlük, göğüslük, peştamal.
perwa: f. Tasa, kaygı, dikkat. Perwa qilmaq – Dikkatetmek.
perwane: f. Pervane, kelebek.
perwasiz: f.u. Kaygısız, dikkatsiz.
perwasizliq: Kaygısızlık, dikkatsizlik. Ishqa perwasizliq bilen qarimaq – İşe üstünkörü bakmak. Perwasizliq qilmaq – Dikkatsizlik etmek.
perwaz: f. Uçuş, süzülme, pervaz.
perwen: ağ. Keskin nişancı.
-perwer: f. (birleşik kelime içinde yer alır). Tereqqiperwer – İlerici. Wetenperwer – Vatanperver, vatan sever.
Perwerdigar: f. Perverdigar; bütün mahlukatı besleyen, yetiştiren ve yaşatan Allah.
perwirish: f. bk. perwish.
perwish: f. Bakım, bakma, yetiştirme, büyütme.
peryat: f. Feryat peryat qilmaq feryat etmek.
perz: a. Farz.
perzend: f. Çocuk, oğul.
perzendlik: f.u. Çocuklu, oğullu.
perzendsiz: f.u. Çocuksuz, oğulsuz.
perzendsizlik: f.u. Çocuksuzluk, oğulsuzluk.
pesat: a. Fesat.
pese: Miskin hastalığına tutulmuş.
peseymek: f.u. İnmek, düşmek, azalmak, alçalmak, yavaşlamak.
pesil: a. Fasıl. 1. Vakit, mevsim 2. Ayrılma, ayrılık, bölme, hudut.
pesillik: a.u. Mevsimlik.
pesiyish: f.u. İnme, düşme, azalma, alçalma, yavaşlama.
peskesh: f. Alçak, namert, küçük çıkarlar peşinden koşan.
peskeshlik: f.u. Alçaklık, namertlik.
peski: Aşağıdaki, ilkki, alttaki, asttaki.
peslesh: f.u. İnme, alçalma, azalma, dinme.
pesleshmek: f.u. 1. Alçalmak, inmek. 2. Rezil olmak, namussuz olmak.
peslik: f.u. 1. Alçaklık (yüksekliğin zıttı) 2. mec. Alçaklık, rezillik, namussuzluk.
peslimek: f.u. 1. Alçalmak, inmek, azalmak, dinmek, kesilmek, sönmek. Yamghur peslidi – Yağmur durdu.
peslishish: f.u. 1. Alçalma, inme 2. Rezil olma, namussuz olma.
pest: f. bk. pes.
pestek: f.u. Alçak. Pestek adem – Kısa boylu adam.
pestkesh: f. bk. peskesh.
pestlik: f.u. bk. peslik.
pestlimek: f.u. bk. peslimek.
pewquladde: a. Fevkalade, olağanüstü pewquladde hal olağanüstü durum.
peshmet: Ceket.
peshtaq: f. 1. Kemer 2. Methal, giriş.
peshtan: f. Önlük.
peshwal: bk. peshtan.
pet: Shu péti tépilmidi – Öylesine bulunmadı. Shu péti yoqulup ketti – Öylesine kayboluverdi. Shu péti kömüp tashlash kérek – Şu halinde gömüvermek lazım.
pete: a. Fatiha; bk. patihe. Pete oqumaq – Fatiha okumak. Pete bermek – Dua etmek. Aq pete – Hayır dua. Pete almaq – Dua almak. Qizgha pete qilip qoyduk – Kızı nişanladık.
petek: Ördek yürüyüşü; salına salına yürümek.
peteklesh: Ördek gibi yürüme; salına salına yürüme.
peteklimek: Ördek gibi yürümek; salına salına yürümek.
petenggan: Hıyar, salatalık.
petx: a. Feth. Petx qilmaq – Fethetmek.
petin'ge: r. Ayakkabı.
petle: Chapanning petlisi – Paltonun iliği.
petlik: İyi kaliteli, iyi nitelikte.
petmus: r. ağ. bk. petnus.
petnus: r. Tepsi.
petwa: a. Fetva.
peyda: f. Zuhur, ortaya çıkma, peyda olma. Peyda bolmaq – Peyda olmak.
peydin-pey: f.u.f. Peyderpey.
peyghember: f. Peygamber.
peyghemberliq: f.u. Peygamberlik. Peyghemberlik qilmaq – Peygamberlik yapmak.
peylasop: a. Felsefeci; filozof; bk. pelsepichi.
peylesup: a. Filozof.
peylesupluq: a.u. Filozofluk. Peylesupluq qilmaq – Filozofluk yapmak.
peyshembe: f. bk. peyshenbe.
peyshenbe: f. Perşembe.
peyshenbilik: f.u. Eski medrese talebelerinin perşembe günü mollaya vermesi gereken para.
peyt: f. Fırsat, vakit. Shu peytte – Şu vakitta.
peyz: a. Keyif, maneviyat. Peyzim yoq – Keyfim yok. Peyzimni uchurma – Keyfimi kaçırma. Peyzi bar balilar – Keyifli çocuklar.
peyzilik: a.u. Güzel, sevinçli, neşeli.
peza: a. Feza; kainattaki sınırsız boşluk.
pezil: a. 1. Üstünlük, avantaj 2. Meziyet, haysiyet.
pezilet: a. bk. pazilet.
peziletlik: a.u. bk. paziletlik.
péchet: r. Mühür, damga.
péchetlik: r.u. Mühürlü.
péchetlimek: r.u. Mühürlemek.
pédagog: r. Öğretmen, eğitimci.
pédagogika: r. Pedagoji, eğitim bilimi.
pékirghuch: Topaç; yerinde durmayan.
péqir: a. Fakir, yoksul.
péqirash: Dönme, dolaşma.
péqiratmaq: (péqirimaq'tan) Çevirmek, döndürmek, burmak, dolaştırmak.
péqirimaq: Dönmek.
péqirlenmek: a.u. Fakirleşmek, yoksullaşmak.
péqirlik: a.u. Fakirlik, yoksulluk.
pélez: Kanat, palet.
péshane: Alın. Péshanisi ochuq yigit – (harf. Ahu açık genç) Bahtı açık genç. Péshanengge yazghinini körüsen – Alın yazısını görürsün.
péshaywan: f. Balkon.
péshep: f. İdrar, sidik.
péshin: Öğle, öğle vakti. Péshin namazi – Öğle namazı.
péshqedem: f.a. Öncü, ilerici, muhterem.
péshwa: f. Darbe, püskürtme. Péshwa bermek – Darbe vermek.
pétek: Ayak tabanlığı 2. Telaş, acele, koşuşma; bk. paypétek.
pétekgül: bot. Sarısabır.
péti: bk. pet.
pétiche: Yoghan bir pichaqni tutqan pétiche – Büyük bir bıçağı tuttuğu halde.
pétiq: İçbükey, obruk.
pétiqdash: Çiğneme, ayaklan altında ezme.
pétiqdimaq: Çiğnemek, ayaklan altında ezmek.
pétiqliq: İçbükeylik, obruklu.
pétinish: bk. pétinmaq.
pétinmaq: (patmaq'tan). Otturigha chiqishqa pétinalmidim – Ortaya çıkmaya cüret edemedim.
pétir: Mayalanmamış hamurdan yapılmış ince pide; yufka.
pétish: Batış, dalma, çökme, dalış. 2. Batı. garp. Kün pétish – Güneşin battığı yön; batı. Kün pétishtin burun – Güneş batmadan önce.
pétishmaq: (patmaq'tan). U héchkim bilen pétishalmaydu – O hiç kimse ile anlaşamıyor.
pianino: r. Pianino.
pianist: r. Pianist.
pichaq: Bıçak.
pichaqlash: Bıçaklama.
pichaqlashmaq: Bıçaklaşmak.
pichaqlimaq: Bıçaklamak.
pichaqlishish: Bıçaklaşma.
pichan: Çayır.
pichanliq: Çayırlık.
pichanzar: u.f. bk. pichanliq.
pichanzarliq: u.f.u. bk. pichanliq.
pichiq: Kesilmiş 2. Hadım, enenmiş.
pichiqliq: Kesilmiş 2. Enenmiş.
pichildash: Sık sık nefes alma; pofurdama.
pichildimaq: Sık sık nefes almak; pofurdamak.
pichim: Biçim. Pichimi yaman kiyim – Biçimi kötü elbise.
pichinglash: Fısıldama.
pichinglashmaq: Fısıldaşmak.
pichinglimaq: Fısıldamak.
pichinglishish: Fısıldaşma.
pichir-pichir: Fısıltı. Pichir-pichir qilmaq – Fısıldamak.
pichirlash: bk. pichinglash.
pichirlashmaq: bk. pichinglashmaq.
pichirlimaq: bk. pichinglimaq.
pichirlishish: bk. pichinglishish.
pichiwetmek: Biçmek 2. Enemek.
pichiwétish: Biçme, 2. Eneme.
pichish: Biçme 2. Hadım etme; eneme.
pichquchi: Makastar.
pichmaq: Biçmek 2. Enemek, hadım etmek.
pida: a. Feda. Pida qilmaq – Feda etmek. Jénimni pida qilay – Canımı feda edeyim.
pidakar: a.f. Fedakâr.
pidakarlarche: Fedakârca.
pidakarliq: a.f.u. Fedakârlık. Pidarkarliq qilmaq – Fedakârlık etmek.
pidaqarane: a.f. Fedakârca.
pidali: a. Fedai. Pidali qisimlar – Fedaî birlikler.
pidalilik: a.u. Fedaîlik.
pighan: f. Feryat, çığhk. Pighan chekmek – Feryat çekmek.
pixildash: Kıs kıs gülme.
pixildimaq: Kıs kıs gülmek.
pixsiq: Pinti, cimri, hasis.
pixsiqliq: Pintilik, cimrilik, hasislik.
pikir: a. Fikir. Pikir qilmaq – Fıkretmek. Pikir yürgüzüsh – Fikir yürütme. Pikrimge qariganda – Fikrime göre. Pikir élishmaq – Fikir danışmak.
pikirdash: a. Fikirdeş, hemfikir.
pikirdashliq: a.u. Fikirdeşlik.
pikirleshmek: a.u. Fikir danışmak.
pikirlishish: a.u. Fikir danışma.
pikriy: a. Fikrî.
pil: a. Fil. Pil chishi – Fil dişi. Pil balisi – Fil yavrusu.
pildirash: Dönüp durma; kurtlanma.
pildirghuch: Topaç, pırlangıç 2. Pervane. Ayropilan pildirghuchi – Uçak pervanesi.
pildirimaq: Dönüp durmak, kurtlanmak.
pildirlash: Pırıldama, ışıldama.
pildirlimaq: Pırıldamak, ışıldamak.
pilik: Fitil. Piliktek bolup qaptu – mec. O sakin ve yavaş oluvermiş.
pilimmide: riqta su pilimmide – Arıkta su dopdolu.
pilimot: r. Makineli tüfek, mitralyöz.
pilimotchi: r. Makineli tüfek eri.
pille: f. İpek böceği.
pillichilik: f.u. İpek böceği yetiştirme işi.
pilpil: f. Biber. Pilpil deraz – Kırmızı biber.
pilpilgül: f. bot. Karanfil (çiçeği).
pilsut: Orman müdürü.
pilte: r. Fitil.
pima: r. Keçe çizme.
pindek: Ufaklık.
pingbangchur: ç. Ping-pong; tenis. Pingbangchur oynimaq – Tenis oynamak.
pingsiq: Aç gözlü, tamahkâr, doymaz.
pingsiqliq: Aç gözlülük, tamahkârlık, doymazlık.
piraq: a. Ayrılık. Piraq otida yanmaq – Ayrılık ateşi ile yanmak.
pirdews: Firdevs; cennet bahçesi.
pirildash: Uçma, öteye beriye uçuşma 2. Dalgalanma.
pirildimaq: Uçmak, öteye beriye uçuşmak 2. Dalgalanmak.
pirip: f. Aldatma, hile, tuzak.
piripger: f. Hilekâr, dolandırıcı.
piripgerlik: f.u. Hilekârlık, dolandırıcılık.
pirqe: a. Parti, fırka.
pirqilik: a.u. Partili.
pirqisiz: a.u. Partisiz.
pirqisizlik: a.u. Parüsizlik.
pirsent: r. Yüzde.
pirsentlik: r.u. Yüzdeli.
pirsentsiz: r.u. Yüzdesiz.
piruze: f. Firuze.
pisent: f. U pisent qilmaydu – O aldırmıyor.
pisiq: a. Bozukluk, ahlak bozukluğu.
pisingngide: Pisingngide külmek – Sessizce gülmek.
pisirlash: Fısıldama.
pistan: r. Kapsül. Pistan chaqquch – Vurucu.
pistek: Cüce, bodur, bücür; bk. pindek.
piwa: r. Bira. Piwa zawuti – Bira fabrikası.
piwaxana: r.f. Birahane.
pishang: Manivela.
pishe: ağ. Biraz, az. Pishe pul ber – Biraz para ver.
pishep: ağ. İç sürdürme.
pishermek: ağ. bk. pushurmaq.
pishiq: bk. pishshiq.
pishildash: Sık sık nefes alma; pofurdama.
pishildimaq: Sık sık nefes almak; pofurdamak.
pishildurmaq: Bükmek, burmak.
pishildurush: Bükme, burma.
pishish: Olgunlaşma, kemale erme, olma 2. Pişme, yanma.
pishit: bk. pit.
pishkel: Talihsiz.
pishkellik: Talihsizlik.
pishqan: Olgun, olmuş, ergin 2. Pişmiş.
pishqanliq: Olgunluk, erginlik 2. Pişmişlik, pişme hali.
pishlaq: Süzme yoğurt, log peyniri.
pishmaq: Olgunlaşmak, ermek, kemale ermek. Alma pishti – Elma olgunlaştı. Ashliqlar pishti – Tahıl olgunlaştı. 2. Pişmek, yanmak.
pishman: f. ağ. bk. pushayman.
pishmighan: Ham, olmamış, yeşil 2. Pişmemiş, ham.
pishshighlash: Sağlamlaştırma.
pishshighlimaq: Sağlamlaştırmak. Pishshighlap ishlimek – İyi nitelikte işlemek; özenerek işlemek.
pishtköz: Çekik göz.
pishtlik: Bitli; bk. pitlik.
pit: Bit, böcek. Taxta piti – Tahta kurusu, tahta biti. Kéwez piti – Tütün biti. Ishtpiti – Kene, sakırga.
pitiqlash: Kaynama, köpürme.
pitiqlimaq: Kaynamak, köpürmek.
pitildimaq: Bağırıp çağırmak.
pitir: a. Fitre. Pitir sadiqisi – Fitre sadakası. Pitir bermek – Fitre vermek.
pitira: bk. pitra.
pitirangghu: Dağınık. Pitirangghu bolup ketmek – Dağınık oluvermek.
pitirangghuluq: Dağınıklık.
pitirash: Dağılma.
pitirimaq: Dağılmak.
pitirlash: Çırpınma.
pitirlimaq: Çırpınmak.
pitlik: Bitli.
pitne: a. Fitne. Pitne adem – Fitne arayan adam. Pitne salmaq – Araya fitne sokmak.
pitne-ighwa: a. Fitne ve igvâ.
pitne-pasat: a. Fitne ve fesat.
pitne-pasatliq: a.u. Fitne ve fesat hali.
pitnichi: a.u. Fitne yapan kimse; fitneci.
pitnichilik: a.u. Fitne hali, fitnecilik.
pitnixor: a.f. bk. pitnichi.
pitnixorluq: a.f.u. bk. pitnichilik.
pitra: Saçma.
piyade: f. Piyade. Piyade esker – Piyade asker.
piyale: f. Piyale, çay içilen kase.
piyaz: f. Soğan.
piyonér: r. İzci. Piyonérlar sariyi – İzciler sarayı.
plan: r. Plan. Besh yilliq plan – Beş yıllık plan.
planchanliq: r.u. Planlı.
planlash: r.u. Planlama.
planlighuchi: r.u. Planlayıcı, planlayan.
planliq: r.u. Planlı.
planlimaq: r.u. Planlamak.
plansiz: r.u. Plansız.
plansizliq: r.u. Plansızlık.
plastinka: r. Plak.
plénum: r. Plenom, genel toplantı; bk. qurultay.
pochaq: Nohut, burçak. Pochighimiz pishmeydu – Geçinenleyiz; birbirimize uyumuyoruz.
pochi: ç.u. 1. Topçu 2. mec. Yalancı.
pochiliq: ç.u. Yalancılık.
pochta: r. Posta. Pochta sandughi – Posta sandığı.
pochtalyon: r. Postacı.
pochtixana: r.f. Postahane, postane.
pochtikesh: r.f. bk. pochtalyon.
podaq: bk. pordaq.
podpolkownik: r. Yarbay.
poéma: r. Manzume, poem.
poéziye: r. Şür, nazım.
pogon: r. Apolet.
pojang: ç. Havai fişek. Pojang atmaq – Havaî fişek atmak.
pojangza: ç. Havaî fişek.
pokan: Toxu pokini – Tavuk kursağı. Uyalghinidin pokandek qizirip ketti – Utandığından kıpkırmızı oluverdi.
pokanchi: Kasap işçisi.
pokanchiliq: Kasap işçiliği.
pokla: Pokla chüshmek – Pat diye düşmek.
pokuldash: bk. pokuldimaq.
pokuldimaq: Yüregim pokuldap turuptu – Kalbim korkudan küt küt atıyor.
pokunchi: Bu, o, şu.
poq: Bok, gübre, necaset.
poqaq: Kursak 2. Guatır (boğazda şişkinlik yapan bir hastalık).
pol: Döşeme, parke döşeme.
polashqan: Solgun, solmuş.
polashmaq: Solmak.
polat: Çelik. Polat quyudighan zawut – Çelik fabrikası. Polattek tawlanghan – Çelik gibi tavlanmış.
poldurung-poldurung: Bol, bol, pek çok. Barida poldurung-poldurung, yoqida qarap olturung – d. Var olduğunda bol bol ye, yok olduğunda aç otur.
Polek: r. Polonyalı, Leh. Polek xelqi – Polonya halkı. Polek tili – Leh dili.
polk: r. Alay. Atliq polk – Atlı alayı.
polkownik: r. Albay.
polo: f. Pilav.
polushush: Solma.
pom: İri parça, kütle, yığın, kesek, külçe 2. Sınır (hudut) işareti.
pomaza: r. Pazen, dimi bezi.
pombilaq: Tombul, şişman, tıknaz.
poméshchik: r. Toprak ağası.
pomide: ç. İşçi, kömür madenlerinde kömürü parçalayan işçi.
pomlash: Kümeleme, yığın haline getirme.
pomlimaq: Kümelemek, yığın haline getirmek.
pomnan: u.f. Kabarık ekmek; kepekli kabarık tandır ekmeği.
pompaymaq: Şişmek, kabarmak.
pompiyish: Şişme, kabarma.
ponan: ağ. Francala.
ponkit: r. Nokta, yer. Mal doxturluq ponkiti – Veteriner yeri, baytarlık yeri.
pop: r. Rus papazı.
popayka: r. Kazak.
popuch: Terlik.
popush: bk. popuch.
popuza: ç. Tehdit, gözdağı.
popuzichi: ç.u. Şantajcı.
pordaq: anat. 1. Erkeklerin cinksel organı. 2. Husye torbası 3. t. Fıtık.
porek: Konca, gonca.
poroshok: r.Toz. Chish tazilaydighan poroshok – Diş macunu; diş temizliği için kullanılan toz.
porpang: Düz, dümdüz.
port: r. Liman. Soda porti – Ticaret limanı. Herbiy port – Askerî liman.
portliq: r.u. Limanlı. Portliq sheher – Liman şehri.
poruchik: r. Subay.
poruq-poruq: Taklidî ses. Kazan poruq-poruq kaynaydu – Kazan fokur fokur kaynıyor.
poruqlash: Fokurdama.
poruqlimaq: Fokurdamak.
porush: Kutu, çekmece.
post: f. Kabuk. Posti qélin – Kabuğu kalın.
postum: Kürk, kışlık palto, gocuk.
poshkal: Pide, çörek. Tuxum poshkal – Omlet.
pota: Kuşak.
potey: ç. Küçük kale.
potla: Buncukküpe.
poyiz: r. Tren, katar.
pozitsiye: r. Tutum, pozisyon. Dostluk pozitsiyeside bolmaq – Dostluk tutumu içinde bulunmak; dostça davranmak.
pöngzek: Top.
pöpüchek: Saç tutamı, perçem.
pöpük: Saçak.
pöre: Börek.
pöze: Talaş, eğinti.
praktika: r. Pratik.
praktikantliq: r.a. Araştırıcılık.
Prawoslawiye: İt. Ortodoks dini.
prézidént: r. Başkan, cumhurbaşkanı.
prézidéntliq: r.u. Başkanlık.
prézidium: Ck Prezidyum; başkanlık heyeti.
prikazchik: r.u. Tezgahtar, satıcı.
primus: r. Gaz ocağı.
prinsip: r. Prensip, ilke, esas, umde.
prinsipal: r. Prensipal. Prinsipal mesile – Prensipal mesele.
prinsipalliq: r.u. Prensiplilik.
prinsipliq: r.u. Prensiplilik, esas itibariyle.
profésor: r. Profesör.
profésorluq: r.u. Profesörlük.
programma: r. Program, tüzük.
programmiliq: r.u. Programlı. Programmiliq mesile – Programlı mesele.
prokuratura: r. Savcılık.
prokuror: r. Savcı.
prolétar: r. Proleter.
prolétarliq: Proleterlik.
Protéstant: r. Protestan.
protéstantliq: r.u. Protestanlık.
protokol: r. Tutanak. Protokol yazmaq – Tutanak yazmak.
psixolog: r. Psikolog.
psixologiye: r. Psikoloji, ruh bilimi.
puchaq: bk. purchaq.
puchqaq: Kürk için kullanılan derinin parçası.
puchmaq: Köşe. Puchmaqtiki dukan – Köşedeki dükkan.
puchuk: Kısa ve kalkık burun 2. Kenar kırıklığı; kırılmadan dolayı hasıl olan eksiklik; gedik.
puchulash: Ateşte kızartma.
puchulimaq: Ateşte kızartmak. Qonaqni puchulimaq – Mısırı koçanı ile beraber korda pişirmek.
puchulmaq: Gedilmek, kırılmadan dolayı hasıl olan eksiklik. Bisi puchulup ketken palta – Ağzı gedilmiş balta.
puchulush: Gedilme.
puxar: Zevk, lezzet, haz. Puxurum qanmidi – Zevkine doymadım.
puxra: a.l. Tebaa, uyruk, vatandaş, yurttaş. An'gliye puxrasi – İngiltere vatandaşı. 2. Sakin, oturan. Sheher puxrasi – Şehir sakini; şehirli.
puxraliq: a.u. Vatandaşlık, yurttaşlık.
puxta: f. Sağlam, esaslı, itinalı, titiz. Puxta adem – Sağlam ve titiz adam.
puxtilash: f.u. Sağlamlaştırma, özen gösterme.
pukey: ç. Tezgah, satıcı tezgahı.
pukunchi: Bu, o, şu.
puqurash: Kabarma, yükselme, havalanma, uçma, kopma.
puqurimaq: Kabarmak, yükselmek, havalanmak, uçmak, kopmak. Shamaldin puqurighan qar – Fırtına ile kopmuş kar.
pul: f. Para.
pulang-salang: Büksül, dolambaçlı, yılankavi.
pulanglimaq: Sallanmak, ırgalanmak, yalpalanmak.
pulat: bk. polat.
puldar: f. Paralı, zengin. Puldar adem – Paralı adam.
pulluq: f.u. bk. puldar.
pulsiz: f.u. Parasız.
pulsizliq: f.u. Parasızlık.
pultaymaq: Çıkmak, kendini sarkıtmak, görünmek.
pulus: bot. Yabani tarçın.
pung: ç. 1. Çin ağırlık ölçü birimi, yaklaşık 0,35 gram. 2. Alan ölçü birimi, yaklaşık 66 m.
puraq: Koku. Puraq bermek – Koku vermek. Xush puraq – Hoş koku. Yaman puraq – Kötü koku. Sésiq puraq – Pis koku. Köyük purughi – Yanık dumanı.
puraqliq: Kokulu.
puras: Koklama 2. Kokma.
purat: Parche-purat – Parça, irili ufaklı.
puratmaq: (purumaq'tan) Koklatmak.
purbash: zool. İspinoz.
purchaq: Nohut, bezelye. Jangdu purchaq – Soya (fasulyesi). Mash purchaq – Fasulye. Ash purchaq – Yemek fasulyesi.
purghen: f. Kederli, elemli, üzgün, mahzun, üzüntülü.
purzhina: r. Yay, zemberek.
purzhiniliq: r.u. Yayh, zemberekli.
purquldilmaq: Burnundan görültü ile soluk almak, puflamak.
purqumaq: Horuldamak, horlamak.
purqurimaq: Buram buram çıkmak.
purqurutuwetmek: Tozlandırıvermek, toz içinde bırakmak, ise tutmak, islemek.
purqurutuwétish: Tozlandırıverme, toz içinde bırakma, ise tutma.
purqush: Horuldama, horlama.
purlashqan: Ezik, mıncık mıncık, buruşuk, kırışık.
purlashmaq: Buruşmak, kırışmak.
purlushush: Buruşma, kırışma.
purnem: f. Nemli, rutubetli. Közüm purnem – Gözüm yaşlı.
purset: a. Fırsat. Pursettin paydilanmaq – Fırsattan faydalanmak.
pursetperest: a.f. Fırsatçı.
pursetperestlik: a.f.u. Fırsatçılık.
pursetwaz: a.f. bk. pursetperest.
pursetwazliq: a.f.u. bk. pursetperestlik.
purtumshuq: zool. Ekin kargası.
puruch: Kesim, kırpma, kesme.
purumaq: Koklamak 2. Kokmak.
purush: f. Satıcı, tezgahtar. Chaypurush – Çay satıcısı.
purutush: Koklatma.
pustanchi: Bu, o, şu 2. Felan.
pushayman: f. Pişman. Pushayman yémek – Pişman olmak.
pushqurmaq: Kişnemek.
pushman: f. bk. pushayman.
pusht: f. 1. Sırt, arka 2. Belkemiği. Pushtidin tamghandek – Aslının aynısı; Aslının bir parçası gibi.
pushtang: Mesnet, destek.
Pushtu: f. Afgan dili; Afganistan'ın devlet dili. Pushtu tili – Afgan dili.
pushuq: Ich pushughi – Can sıkıntısı.
pushuldash: Fosurdama, pofurdama, sık sık nefes alma.
pushuldimaq: Fosurdamak, pofurdamak, sık sık nefes almak.
put-qol: El ve ayak. Put-qolum baghlinip qaldi – El ve ayağım bağlandı; Çaresiz, faaliyet edemeyecek bir durumdayım.
puta: bk. pota.
putaq: Budak.
putaqlash: Kol halinde ayrılma; dallanma.
putaqliq: Budaklı. Putaqliq taxta – Budaklı tahta.
putaqlimaq: Kol halinde ayrılmak; dallanmak.
putash: Budama, budak kesme.
putbol: r. Fotbol.
putbolchi: r.u. Fotbolcu.
putimaq: Budamak, budak kesmek.
putlashmaq: Ayağı sürçmek; ayağı takılmak.
putlikashang: Engel, güçlük.
putluq: Ayaklı. Tört putluq bolup qonaqliqning arisi bilen mangdim – Dört ayaklı olarak mısır tarlası içinden yürüdüm.
-puzul: ç. Ashpuzul – Lokanta.
puzur: a. Güzel, şirin, sevimli.
püchek: Boş, çekirdeksiz. Püchek adem – Boş adam.
pücheklik: Boş ve zayıflık; cılızlık 2. mec. Alçaklık, görgüsüzlük.
püdek: Esme, esinti 2. Islık, ötme, ötüş.
püdesh: Üfleme 2. Esme, esinti 3. Islık, ötme, ötüş, ıslık çalma.
püdimek: Üflemek 2. Esmek, esinti 3. Islık, ötmek, ıslık çalmak.
püdüwetmek: Üflemek, üfleyivermek.
püdüwétish: Üfleme, üfleyiverme.
püklesh: Kıvırma, katlama, bükme.
püklimek: Kıvırmak, katlamak, bükmek.
pükmek: Bükmek, katlamak, kıvırmak. Tiz pükmek – Diz çökmek, eğilmek. Könglüngge püküp qoy – Aklında olsun.
püküsh: Bükme, katlama, kıvırma.
pülesh: Esme, üfleme.
pülimek: Esmek, üflemek.
pürkenchük: Omuzluklu başlık; çocuk başlığı.
pürlengke: Fırfır, farbala, kıvrım. Pürlengke köynek – Fırfır gömlek.
pürlesh: Kıvırma.
pürlimek: bk. pürmek.
pürme: Fırfır, farbala, kıvrım.
pürmek: Kıvırmak.
pürük: Buruşuk.
pürüsh: Kıvırma.
pürüshkek: Kolay buruşan.
pürüshkeklik: Kolay buruş buruş olma hali.
pürüshmek: Buruşmak.
pürüshüsh: Buruşma.
pütermek: Bitirmek.
pütey: Kapalı, çıkmaz. Pütey neyche – Kapalı borucuk.
püteyleshmek: Kapalı hale gelmek.
püteylishish: Kapalı hale gelme.
pütkenlik: Yetkinlik, eksiksizlik, bitmiş olma hali.
pütkiche: Bitene kadar.
pütkü: tar. 1. Liste 2. Mektup.
pütküchi: tar. Yazan, katip.
pütkül: Bütün, tüm, hepsi. Pütkül yer yüzi – Bütün yer yüzü.
pütmes-tügümes: Bitmez tükenmez.
pütük: tar. Mektup.
pütükchi: tar. Yazıcı, katip.
pütüm: Anlaşma, mütareke, ateşkes.
pütün: Bütün, tüm, tümü.
pütün-sürük: Tam, tüm, bütün. Pütün-sürük bir qoy göshi – Bütün bir koyunun eti.
pütünlesh: Bütünleme.
pütünley: Büsbütün, tamamıyla, bütün bütün.
pütünlimek: Bütünlemek.
pütünlük: Bütünlük. Térritoriye pütünlügi – Toprak bütünlüğü.
pütürmek: Bitirmek.
pütürüwetmek: Bitirivermek.
pütürüwétish: Bitiriverme.
pütürüsh: Bitirme.
rabat: tar. Mola verilen saray (avlu).
rabite: a. tar. Rabıta, bağlantı, irtibat.
radist: r. Radyotelgrafça.
radiyator: r. Radyatör.
radiyo: r. Radyo. Radiyo anglighuchi – Radyo dinleyici.
radiyochi: r.u. Radyotelgrafça.
radiyogramma: r. Radyogram.
radiyolashmaq: r.u. Radyo tesisi koymak.
radiyolashturmaq: r.u. (radiyolashmaq'tan) Radyo tesisi koydurmak.
radiyostansiye: r. Radyo santrali.
radiyotéxnika: r. Radyoteknik.
radiyus: r. mat. Yarıçap, nısıf kutur.
rahet: a. 1. Zevk, lezzet, haz 2. Rahat, huzur.
rahetbexsh: a.f. Rahat, huzur.
rahetlendürmek: a.u. Rahat ettirmek, huzur vermek, zevklendirmek.
rahetlenmek: a.u. Rahatlanmak.
rahetlik: a.u. Rahatlık.
rahetlinis: a.u. Rahatlanma.
rahetsiz: a.u. Rahatsız, huzursuz, zevksiz.
rahetsizlik: a.u. Rahatszlık, huzursuzluk, zevksizlik.
rahip: a. Rahip.
raja: ağ. Mıknatıs.
rakéta: r. Roket, füze. Rakéta élip yürgüchi – Taşıyıcı roket.
ramizan: a. Ramazan. Ramizan héyti – Ramazan bayramı.
ramka: r. Çerçeve.
rana: a. bot. 1. Sarı yabancı gül 2. mec. Sevimli, güzel. 3. Rana (özel kadın adı).
raport: Rapor.
ras: f. bk. rast.
rasa: Hakiki, gerçek, fiili, mevcut, bizzat, tam. Ishning rasa qizghin waxtida – İşin tam doruğunda iken. Qonaq rasa pishiptu – Mısır gerçekten olmuş.
rasxot: r. Masraf, gider.
rasla: Gerçekten, oldukça, gayet.
raspiska: r. Makbuz, alındı, borç senedi.
rast: f. Gerçek, hakiki, doğru, inanılır. Rast xewer – Hakikî haber. Rastini éytqanda – Gerçekten. Rast éytimen – Gerçeği söylüyorum.
rastgöy: f. Dürüst, gerçekçi, doğru sözlü.
rastgöylik: f.u. Dürüstlük, gerçekçilik, doğru sözlülük.
rastida: f.u. Gerçekten, doğrusu.
rastla: f.u. Gerçekten, yerinde, tam zamanında.
rastlanmaq: f.u. 1. Doğrulanmak 2. Tamir edilmek 3. Yoluna konulmak; düzenlenmek.
rastlash: f.u. 1. Tasdik etme; onaylama, doğrulama 2. Tamir etme, hazırlama 3. Yoluna konulma.
rastliq: f.u. Doğruluk, gerçeklik, samimilik. Rastliq bilen – Doğru olarak, samimî olarak.
rastlimaq: f.u. 1. Tasdik etmek, onaylamak, doğrulamak 2. Tamir etmek, hazırlamak 3. Yoluna konulmak.
rawa: f. Caiz, makbul, meşru. Rawa körmek – Meşru görmek. Hajitim rawa boldi – İhtiyacım halloldu; ihtiyacım giderildi.
rawach: bot. Ravent.
rawaj: f. Gelişme, ilerleme, inkişaf. Rawaj tapmaq – Gelişmek; ilerlemek.
rawajlandurmaq: f.u. (rawajlanmaq'tan) Geliştirmek, ilerletmek.
rawajlandurulmaq: f.u. Geliştirilmek.
rawajlandurush: f.u. Geliştirme, ilerletme.
rawajlanmaq: f.u. Gelişmek, ilerlemek, inkişaf etmek.
rawaq: f. Çadır, otak.
rawan: f. Yürürlükte olmak, geçmek. Rawan bolmaq – Yürürlükte olmak.
rawanlik: f.u. Yürürlükte olmak.
rawap: Bir tür çalgı aleti.
rawapchi: f.u. Çalgıcı.
rawiy: a. Hikâyeci.
rawiyan: f. Hikâyeci, anlatan.
ray: a. Durum, istek. Hawa rayi – Hava durumu. U momayning rayini qayturushqa pétinalmidi – O ninenin isteiğini geri çevirmeye cüret edemedi.
rayon: r. Bölge. Herbiy rayon – Askerî bölge.
rayonluq: r.u. Bölge, bölgeye ait, bölgesel. Rayonluq komitét – Bölge komitesi.
razi: a. Razı.
razilashmaq: Vedalaşmak, ayrılmak.
raziliq: a.u. Rıza, mutabakat. Men ata-anamning razilighini aldim – Ben ataanamın rızasını aldım.
raziliqsiz: Rıza olmama hali.
razilishish: a.u. Vedalaşma, ayrılma.
razimen: a.f. Hoşnut, memnun.
razwétkichi: r. Keşifçi, istihbaratçı.
Reb: a. Tanır. Ya Rebbim – Ya Rabbım.
reddiye: a. Reddiye, itiraz.
reh: f. Yol, hat.
rehber: f. Rehber.
rehberlik: f.u. Rehberlik.
rehbiriy: f. Rehberlik eden. Rehbiriy orunlar – Rehberlik eden kurumlar. Rehbiriy xadim – Rehberlik eden kimse; lider.
rehimdar: a.f. Acıyan, şefkatli.
rehimdarliq: a.f.u. Acıma hali; şefkatli olma hali.
rehimdil: a.f. Merhametli, acıyan, şefkatli.
rehimdillik: a.f.u. Merhametlilik, şefkatlilik, yumuşak yüreklilik.
rehimlik: a.u. Merhametli, şefkatli.
rehimsiz: a.u. Merhametsiz, şefkatsiz, acımasız. Rehimsiz adem – Acımasız adam.
rehimsizlik: a.u. Merhametsizlik, şefkatsizlik, acımasızlık.
rehman: a. Rahman.
rehmet: a. Teşekkür. Atanggha rehmet – Babana teşekkür; çok teşekkürler. Rehmet éytmaq – Teşekkür söylemek. Rehmet yamghuri – Rahmet yağmuru. Xuda rehmet qilsun – Tanır esirgesin, Tanrı korusun.
rehmetlik: a.u. Rahmetli. Anam rehmetlik – Annem rahmetli.
rehmiti: a. Rahmetli. Atang rehmiti – Baban rahmetli.
rehne: a. Rehin. Rehne bermek – Rehine koymak. Rehne qilmaq – Rehin tutmak.
rex: f. Kumaş.
rexmet: f. bk. rehmet.
rext: f. bk. rex.
reis: a. Reis, başkan.
reislik: a.u. Reislik, başkanlık. Reislik qilghuchi – Reislik eden. Reislik qilmaq – Reislik etmek.
reket: a. Rek'at.
reqem: a. Rakam, sayı, numara.
reqemlesh: a.u. Numaralama.
reqemlik: a.u. Numaralı.
reqemlimek: a.u. Numaralamak.
reqip: a. Rakip.
reqiplik: a.u. Rekabet.
relle: Can sıkıntısı, sıkıntı, kızgınlık, gücenme.
rem: a. Fal. Rem kitabi – Fal kitabı.
remchi: a.u. Falcı.
remetlik: a.u. Rahmetli, merhum.
remiti: a.f. bk. rehmetlik.
remmal: a. Büyücü, üfürükçü.
remmalliq: a.u. Büyücülük, üfürükçülük.
remz: a. Simbol, belge, şifre.
rende: f. Rende. Rende salmaq – Rendelemek.
rendilesh: f.u. Rendeleme.
rendiligüchi: f.u. Rendeleyen, rendeleyici.
rendilimek: f.u. Rendelemek.
rene: f. Güceniklik, dargınlık, kırgınlık, rencide.
reng: Renk. Béghir reng – Kahverengi. Polat reng – Çelik renk. Jigher reng – Kahverengi. Cheyze reng – Patlıcan rengi, mor. Xurma reng – Hurma renk. Qaramtul reng – Karamsı renk. Sériq reng – Sarı renk. Köküsh reng – Mavi renk. Kömüsh reng – Gümüş renk. Renggi öchüp ketti – Benzi kül gibi oldu. Renggi tatrighan – Benzi sararmış.
rengdar: f. Renkli.
rengdarliq: f.u. Renklilik.
rengdash: f.u. Aynı renkte, aynı renkli.
rengdashliq: f.u. Aynı renkte olma hali.
rengga-reng: f. Rengarenk; bk. rengmu-reng.
renglenmek: f.u. Boyanmak.
renglesh: f.u. Boyama.
renglik: f.u. Renkli. Altun renglik – Altın renkli.
renglimek: f.u. Boyamak.
rengmu-reng: f. Rengarenk.
rengmu-renglik: f.u. Rengarenk olma hali.
rengsiz: f.u. Renksiz.
rengwazliq: f.u. Göz boyama. Rengwazliq qilmaq – Göz boyamak; aldatmak.
renjimek: f.u. Gönül kırılmak, üzülmek.
renjish: f.u. Gönlü kırılma, üzülme.
renjitish: f.u. Üzme, gönlünü kırma.
renjitmek: f.u. Üzmek, gönlünü kırmak.
repiq: a. Arkadaş, yoldaş.
resetxana: a.f. Rasathane.
reside: f. Kemale erme; olgunlaşma. Reside bolmaq – Olgunlaşmak; kemale ermek, büyümek.
resim-yosun: a.u. Kaide, anane, gelenek.
resimchi: a.u. Ressam.
resimlik: a.u. Resimli. Resimlik zhurnal – Resimli dergi.
resmen: a. Resmen, resmî olarak.
resmiy: a. Resmî. Resmiy rewishte – Resmî halde.
resmiyet: a. Resmiyet.
resmiyetchi: a.u. Formalist, şekilci.
resmiyetchilik: a.u. Şekilcilik, formalizm, biçimcilik.
resmiyleshmek: a.u. 1. Kanunlaşmak 2. Biçimlenmek, şekillenmek.
resmiyleshtürmek: a.u. (resmiyleshmek'ten) 1. Kanunlaştırmak 2. Şekillendirmek, biçimlendirmek.
resmiylishish: a.u. 1. Kanunlaşma 2. biçimlenme, şekillenme.
ressam: a. Ressam.
ressamliq: a.u. Ressamlık. Ressamlik qilmaq – Ressamlık yapmak.
reste: f. Pazar. Kitap restisi – Kitap satış yeri.
resul: a. Resul, elçi, peygamber.
reswa: a. Rezil. Reswa bolmaq – Rezil olmak. Reswamni chiqardi – Rezil etti.
reswachiliq: a.u. Yüzkarası, rezalet, ayıp.
reswagerchiliq: a.f.u. bk. reswachiliq.
reswaliq: a.u. bk. reswachiliq.
resht: f. İplik, bağ. Köngül reshti – Gönül bağı, sevgi bağı.
retlesh: Düzenleme, çeki düzen verme.
retligüchi: Düzenleyen, çeki düzen veren.
retlik: Düzenli. Kiyimliri retlik – Elbiseleri düzenli.
retlimek: Düzenlemek, çeki düzen vermek.
retsiz: Düzensiz.
retsizlenmek: Düzensizlenmek; karışık hale gelmek.
retsizlik: Düzensizlik.
reweq: a. bk. rawaq.
rewende: f. Seyyar satıcı.
rewendichilik: f.u. Seyyar satıcılık. Rewendichilik qilmaq – Seyyar satıcılık yapmak.
rewish: Suret, kılık 2. Görünüş, tavır 3. gr. Zarf.
rewishdash: f.u. Zarf fiili, gerundium.
reyhan: f. bot. Fesleğen, bazillik.
rezende: f. Nezle.
rezgi: f. Zayıf, güçsüz.
rezil: a. Rezil.
rezilane: a.f. Alçakça, namussuzca, rezil bir şekilde.
rezillik: a.u. Rezillik.
rezm: a. İma, kinaye, imalı söz.
réaktiw: r. Reaktif. Réaktiw ayropilan – Reaktif uçak.
réalistik: r. Realist, gerçekçi.
réalizm: r. Realizm, gerçekçilik.
réallashmaq: r.u. Gerçekleşmek.
réallashturmaq: r.u. (réallashmaq'tan) Gerçekleştirmek.
réallashturush: r.u. Gerçekleştirme.
réalliq: r.u. Realite, hakikat.
rézhissor: r. Rejisör, yönetici.
rézhissorluq: r.u. Rejisörlük. Rézhissorluq qilmaq – Rejisörlük yapmak.
rékord: r. Rekor. Rékord qoymaq – Rekor kırmak.
rékordchi: r.u. Rekormen.
rékordliq: r.u. Rekor.
réktor: r. Rektör.
rélis: r. Ray.
rémont: r. Onarım. Rémont qilmaq – Onarmak.
rémontlatmaq: r.u. (rémontlimaq'tan) Onartmak.
rémontlimaq: r.u. Onarmak, tamir etmek.
rémontlitish: Onartma.
répétitsiye: r. Oyun provası.
réwizionist: r. Revizyon eden kimse.
réwiziye: r. Teftiş, kontrol. Réwiziye komissiyisi – Kontrol ekibi.
réwiziyonizm: r. Revizyon, kontrol.
rézalet: a. Alçaklık, rezalet.
réze: f. İnce, küçük, rize.
rézénke: r. Lastik. Rézénke ayaq kiyimi – Lastik ayakkabı. Rézénke sanalti – Lastik sanayi.
riaye: a. Riayet, saygı, itibar, önem. Iqtisatqa riaye qilish kérek – Ekonomiye önem vermek lazım; Tasarrufa önem vermek lazım. Intizamgha riaye – Kılmak intizama saygılı olmak. Taziliqqa riaye qilish – Temizliğe önem vermek.
riayesiz: a.u. Saygısız.
riayesizlik: a.u. Saygısızlık.
riwayet: a. Rivayet. Riwayet qilmaq – Hikâye anlatmak, anlatmak.
riwayetchi: a.u. Sözcü, hikâyeci, anlatan.
righbet: a. Rağbet.
righbetlendürmek: a.u. Tevşik etmek, isteklendirmek.
righbetlendürüsh: a.u. Teşvik etme, isteklendirme.
righbetlenmek: a.u. İlgilenmek, alakalanmak.
righbetsiz: a.u. Rağbetsiz.
rija: a. Rica. Rija qilmaq – Rica etmek.
rije: f. Çekül, şakul.
riqabet: a. Rekabet. Riqabet qilmaq – Rekabet etmek.
riqabetchi: a.u. Rakip.
riqabetchilik: a.u. bk. riqabet.
riqabetlishish: a.u. Rekabet etme, yarışma.
risale: a. Risale.
riyakarliq: a.f.u. Riyakârlık, ikiyüzlülük.
riyaset: a. Riyaset.
riyasetchilik: a.u. Riyaset etme hali. Riyasetchilik qilmaq – Riyaset etmek.
riyazet: a. Çilecilik; nefsin isteklerini kırma; riyazet.
riyazetchi: a.u. Çileci.
riza: a. Rıza. Riza bolmaq – Rıza olmak.
rizaliq: a.u. Rıza olma hali.
riziq: a. Rızk.
ro: bk. chiwin.
robiro: f. Karşıda.
rodu: bk. rodupay.
rodulashmaq: Beceriksiz olmak, iktidarsız olmak, dermansız olmak.
rodupay: f. Beceriksiz, iktidarsız, dermansız.
roh: a. Ruh, moral. Rohim kötürüldi – Moralim yükseldi. Rohingni chüsherme – Moralini kaybetme. Dadamning rohi razi bolsun – Babamın ruhu şad olsun. Rohiy késel – Ruh hastalığı.
rohaniy: a. Ruhanî.
rohaniylar: Ruhanîler.
rohaniylik: a.u. Ruhanîlik.
rohen: a. Ruhî, manevî. Men rohen tinchlandim – Canım rahatladı; Gönlüm emin oldu.
rohiy: a. Ruhî. Rohiy késel – Ruh hastalığı.
rohlandurghuch: a.u. Moral veren.
rohlandurghuchi: a.u. Moral veren.
rohlandurmaq: a.u. Moralini yükseltmek.
rohlandurush: a.u. Moralini yükseltme.
rohlanghan: a.u. Morali yükselmiş.
rohlanmaq: a.u. Neşelenmek, canlanmak.
rohluq: a.u. Morali yüksek. Üstün rohluq – Yüksek morali olan.
rohsiz: a.u. Cansız, hissiz, durgun.
rohsizlandurmaq: a.u. (rohsizlanmaq'tan) Moralini çökertmek; durgun hale getirmek.
rohsizlanmaq: a.u. Ümidini kaybetmek; morali bozulmak.
rohsizliq: a.u. Gevşeklik, cansızlık, durgunluk.
rohsizlinish: a.u. Ümidini kaybetme, morali bozulma.
rol: r. Rol. Rol oynimaq – Rol oynamak.
romal: f. Başörtüsü.
roman: r. Roman. Tarihiy roman – Tarihî roman.
romanchi: r.u. Romancı.
romans: r. Romans.
romantik: r. Romantik.
romantizm: r. Romantizm.
romka: r. Kadeh.
ronaq: a. Güzel, letafet, yakışıklı.
ronaqliq: a.u. Güzellik, yakışıklılık.
roshen: f. Açık, parlak. Pikringiz roshen boldi – Fikriniz açık oldu.
roshenlenmek: f.u. Aydınlanmak, açıklanmak.
roshenleshmek: f.u. bk. roshenlenmek.
roshenleshtürmek: f.u. (roshenleshmek'ten) Aydınlatmak; açığa kavuşturmak.
roshenleshtürüsh: f.u. Aydınlatma; açığa kavuşturma.
roshenlimek: f.u. Açıklamak, aydınlatmak.
rota: r. Bölük. Rota komandiri – Bölük komutam.
roy: f. Yüz, çehre, sima.
royal: r. Kuyruklu piyano.
royap: f. Royapqa chiqmaq – Gerçekleşmek.
royxet: f. Liste. Royxetke almaq – Listeye almak.
roza: a. Oruç. Roza tutmaq – Oruç tutmak.
rozghar: f. Ekonomi.
rozi: f. Kısmet, nasip, kader.
rozname: f. tar. Günlük ihbariye.
rubayi: a. Rubai.
ruh: a. bk. roh.
rux: f. Çinko.
ruxset: a. Ruhsat, izin. Ruxset bermek – İzin vermek. Ruxset qiling – İzin verin. Ruxset étilmigen – İzin verilmemiş.
ruxsetname: a.f. Ruhset-name; izin name.
ruxsetsiz: a.u. Ruhsatsız, izinsiz.
rujek: Pencere.
Rum: Rum.
rummal: bk. romal.
Rus: Rus. Rus tili – Rus dili.
rus: ağ. Doğru, düz; bk. tüz.
Rusche: Rusça.
Ruslashmaq: Ruslaşmak.
Ruslashturmaq: (Ruslashmaq'tan) Ruslaştırmak.
Ruslashturush: Ruslaştırma.
-sa: Şart eki. Barsa – Varsa. Oqusa – Okusa.
saadet: a. Saadet.
saadetlik: a.u. Saadetti. Saadetlik turmush – Saadetli hayat (geçim).
saadetmen: a.f. Saadetli.
saadetsiz: a.u. Mutsuz, bahtsız.
saadetsizlik: a.u. Mutsuzluk, bahtsızlık.
saba: a. Sabah yeli.
sabiq: a. Sabık, eski, geçmiş.
sabit: a. Sabit. Sabit bolmaq – Sabit olmak.
sachbagh: bk. chachbagh.
sachqan: bk. chashqan.
sachma: bk. chachma.
sachmaq: bk. chachmaq.
sachrash: bk. sachrimaq.
sachrimaq: bk. chachrimaq. U ornidin sachrap turdi – O yerinden fırladı.
sachtarash: bk. satirash.
sachtarashxana: bk. satirashxana.
sada: a. Ses, yankı. Muzika sadaliri – Saz sesleri. Eks sada – Yankı.
sadaqet: a. Sadakat.
sadaqetlik: a.u. Sadık olma hali.
sadaqetsiz: a.u. Sadık değil, sadakatsiz.
sadaqetsizlik: a.u. Sadık olmama hali; sadakatsizlik.
sadamat: ağ. Deli, ruh hastası; bk. sarang ve rohiy késel.
sadde: f. Sade, basit. Sade adem – Basit adam.
saddidil: f. Saf, kalbi temiz.
saddidillik: f.u. Saflık, kalbi temizlik.
saddilashmaq: f.u. Sadeleşmek, basit olmak.
saddilashturmaq: f.u. (saddilashmaq'tan) Sadeleştirmek.
saddiliq: f.u. Sadelik, basitlik, saflık. Saddiliq qilmaq – Saf olmak.
sade: ağ. Karaağaç; bk. qarayaghach.
sadigha: a. bk. sediqe. Sadighang kétey – Şirin, sevimli, cana yakın, cici, sevgili.
sadiq: a. Sadık, sadakatli.
sadiqane: a.F, Sâdıkane, sadakatle.
sadiqliq: a.u. Sadakat, dürüstlük, doğruluk, bağlılık. Sadiqliq körsetmek – Bağlılık göstermek.
sadir: a. Vuku, meydana gelmek. Sadir bolmaq – Vuku olmak. Xataliq sadir boldi – Hata oldu.
saet: a. Saat. Asma saet veya tam saiti – Duvar saati. Jarangliq saet – Çalar saat. Qol saet – El saati. Yanchuq saet – Cep saati. Saetni burimaq – Saati kurmak. Saet nechche? – Saat kaç? Saiti kelgende bolur – Zamanı geldiğinde olur. Saitide kelding – Zamanında geldin. Waxti-saiti yétiptu – Zamanı gelmiş.
saetchi: a.u. Saatçi.
saetlik: a.u. Saatlik. Bir saetlik yer – Bir saatlik yer; bir saatlik yol.
saetmu-saet: Saatı saatına.
saetsazliq: a.f.u. Saatçilik.
saglamlashturush: Sağlamlaştırma.
sagha: bk. sanga.
sagharmaq: ağ. bk. sarghaymaq.
saghat: a. ağ. bk. saet.
saghatqu: ağ. bk. sarghatqu.
saghatmaq: ağ. bk. sarghaytmaq.
saghaymaq: ağ. bk. sarghaymaq.
saghdaq: Yay.
saghdurmaq: Sağdırmak.
saghdurush: Sağdırma, sağdınş.
saghi: ağ. bk. saghra.
saghish: ağ. bk seghish.
saghlam: Sağlam. Saghlam pikirlik – Sağlam fikirli.
saghlamlandurmaq: (saghlamlanmaq'tan) Sağlamlaştırmak.
saghlamlandurush: Sağlamlaştırma.
saghlamlanmaq: Sağlamlaşmak.
saghlamlash: Sağlamlama.
saghlamlashmaq: Sağlamlaşmak.
saghlamlashturmaq: (saghlamlashmaq'tan) Sağlamlaştırmak.
saghlamlashturulmaq: Sağlamlaştırılmak.
saghlamlashturulush: Sağlamlaştırılma.
saghlamliq: Sağlamlık.
saghlamlimaq: Sağlamlamak.
saghlamlinish: Sağlamlaşma.
saghmaq: Sağmak. Séghip almaq – Sağmak.
saghra: Sağn.
saghsiz: Sağlıksız, hastalı, sağlığı iyi değil.
saghsizliq: Sağlıksızlık, hastalılık.
saghuch: Sanmsı, açık sarı.
sahe: a. Saha, yöre. Shu sahida – Şu sahada.
sahil: a. Sahil, kıyı. Derya sahilida – Nehir kıyısında.
sahip: a. Sahip.
sahipxan: a.f. Ev sahibi.
sahipqiran: a. tar. Sahib kıran, cihangir, fatih.
saxawet: a. Sahavet. Xeyir saxawet – Hayır sahavet.
saxawetlik: a.u. Cömert, eli açık.
saxawetsiz: a.u. Aç gözlü, tamahkâr, doymaz.
saxawetsizlik: a.u. Aç gözlülük, tamahkarlık, doymazlık.
saxchi: bk. saqchi.
saxlash: bk. saqlash.
saxlimaq: bk. saqlimaq.
saxta: f. Sahte, uydurma. Saxta höjjet – Sahte belge. Saxta qilmaq – Hile yapmak.
saxtilashturmaq: f.U Sahte hale getirmek.
saxtilashturush: f.u. Sahte hale getirme.
saxtipez: f. Sahtekâr.
saxtipezlik: f.u. Sahtekârlık.
sakindi: Kalıntı, son damla.
saq-salamet: u.a. Sağ selim.
saq-salametlik: u.a.u. Sağ selim olma hali. Sak-salametlik sorimaq – Sağlığını sormak; hal hatır sormak.
saqaq: ağ. Çene.
saqal: Sakal. Aq saqal – 1) Toplumun büyüğü; lider 2) Ak sakallı, beyaz sakal.
saqalliq: Sakallı.
saqalsiz: Sakalsız.
saqalwash: Uzun saçlı.
saqaymaq: İyileşmek.
saqaymas: İyileşmez, sağaltılmaz.
saqaytilish: İyileştirilme, sağaltılma.
saqaytilmaq: İyileştirilmek, sağaltılmak.
saqaytis: İyileştirme.
saqaytmaq: İyileştirmek, sağaltmak.
saqchi: Karakol 2. Muhafız, bekçi.
saqchiliq: Muhafızlık. Saqchiliq qilmaq – Muhafızlık yapmak. Saqchiliqta turmaq – Bekçi olmak; bekçilik yapmak.
saqiliq: Saqiliq qazan – Bilyeli rulman.
saqiyma: Şaka, latife.
saqquchi: İnek sağıcı kadın. Süt saqquchi – İnek sağıcı kadın.
saqlanmaq: Korunmak.
saqlash: Koruma. Tinchliqni saqlash we mustehkemlesh – Barışı koruma ve istikrara kavuşturma.
saqlatmaq: (saqlimaq'tan) Korutmak.
saqlighuchi: Koruyucu.
saqliq: Sağlık. Saqliqni saqlash ministirligi – Sağlık bakanlığı.
saqlimaq: Korumak. Salametlikni saqlimaq – Sağlığı korumak. Yoshurup saqlimaq – Gizlemek. Saqlap qalmaq – Korumak, koruyabilmek.
saqlinish: Korunma.
saqlinishliq: Korunma hali.
saqlitish: Korutma.
sal: Sal; kereste salı.
salachi: ağ. Simsar, tellal.
salahiyet: a. Salahiyet, yararlılık, uygunluk, iktidar, yetenek, muteberlik, yetki. Héch qandaq ishqa salahiyiti yoq – Hiçbir işte yeteneği yok.
salahiyetlik: a.u. Salahiyetli, yetenekli, yetkili.
salahiyetsiz: a.u. Yetkisiz, yeteneksiz.
salahiyetsizlik: a.u. Yetkisizlik, yeteneksizlik.
salaq: Leke.
salaqliq: Kirli, pis.
salam: a. Selam. Salam xet – Selam ve sağlığı beyan eden mektup. Salam éytmaq – Selam söylemek. U sizge salam éytti – O size selam söyledi. U sizge salam dedi – O size selam söyledi. Sowgha-salamlar – Hediyeler.
salamet: a. Selamet, esen. Salamet qalmaq – Esen kalmak. Salamet bolung – Esen olun. Saq-salamet – Sağ selim.
salametlendürmek: a.u. Sağlıklı hale getirmek.
salametlendürüsh: a.u. Sağlıklı hale getirme.
salametlenmek: a.u. Sağlıklı hale gelmek.
salametlik: a.U Esenlik, sağlık. Salametlikni saqlash – Sağlığı korumak.
salametlinish: a.u. Sağlıklı hale gelme.
salametsizlik: a.u. Sıhatsızhk, sağlıksızlık.
salamxet: a.f. Selam ve sağlığı beyan eden mektup.
salamlashmaq: a.u. Selamlaşmak.
salamlishish: a.u. Selamlaşma.
salang: Sarkık, sarıkmış.
salanglimaq: Sarkmak, salkımak.
salapet: a. Derinlik, ağırbaşlılık, hatın sayılır.
salapetlik: a.u. bk. salapet.
Salar: Salur (bir Türk boyu).
salawat: a. Salavat, dua.
salchi: Tomruk sallanın güden işçi.
saldurmaq: (salmaq'tan I) Saldırmak, atılmak, sıçramak; at saldurmaq at ile özerine gitmek. Dem saldurmaq – Üfürük yaptırmak.
salgha: Laso kement.
salghuch: Tahta yatak.
salja: Kerpeten, kıskaç.
saljiq: ağ. Küçük kıskaç.
salqin: Serin. Salqin tartmaq – Serinlenmek. Salqin chüshmek – Serinlenmek.
salqin-sörün: Serin ve açlık; serin ve sıkıntı.
salqinqanliq: Serinkanlı.
salqinlanmaq: Serinlemek.
salqinlash: Serinleme.
salqinlashmaq: Serinlemek.
salqinlatmaq: (salqinlimaq'tan) Serinletmek.
salqinliq: Serinlik.
salqinlimaq: Serinlemek.
salma: bk. salgha.
salmaqdar: u.f. Ağırlıklı.
salmaqliq: Ağır, ağırlıklı.
salmaqlimaq: Ağırlığını tartmak.
salmaqsiz: Ağırlığı yok.
salmaqsizliq: Ağırlığı yokluğu.
salname: f. 1. Vakayiname 2. Takvim.
salpa: Derisi sölpük, ödemli.
salpang: Sarkık, sarkmış. Salpang qulaq – Uzun ve sasallanmış kulak.
salpanglimaq: Sarkmak, sölpümek.
salpaymaq: Düşmek, gevşemek, zayıflamak.
salpiyish: Düşme, gevşeme, zayıflama.
salt: Salt, tek, yalnız. Salt keldim – Yalnız geldim.
saltang: Yalnız, bekar. Saltang yigit – Bekar delikanlı.
saltiriq: Sızı. Yarining saltirighi – Yaranın sızısı.
salwa: ağ. bk. tögiqush.
salwirash: Sarkma, sarkık olma.
salwirimaq: Sarkmak, sarkık olmak. Salwirighan kiyim – Sarkık elbise.
salwiritmaq: (salwirimaq'tan) Sarkıtmak, asılı bırakmak.
saman: Saman. Saman yoli – Saman yolu.
samanxana: u.f. Ot ambarı, samanhane; bk. samanliq.
samanliq: Ot ambarı, samanhane.
samawar: r. Semaver.
samawarchi: r.u. Çaycı.
samawarchiliq: r.u. Çaycılık. Samawarchiliq qilmaq – Çaycılık yapmak.
samawiy: a.f. Semavî, göksel.
sambusa: Börek; bk. samsa.
samsa: Börek. Yagh samsa – Yağlı börek.
samsaq: Sarımsak.
samsipez: u.f. Börekçi.
san-sanaqsiz: Hesapsız; sayılamayacak derecede çok.
sana: a. Sinameki.
sanach: Deri kap; bk. tulum.
sanaet: a. Sanayi, endüstri. Éghir sanaet – Ağır endüstri. Yeniq sanaet – Hafif endüstri. Sanaet malliri – Sanayi malları. Qol sanaet – Zanaat. Sanaet merkizi – Sanayi merkezi.
sanaetchi: a.u. Sanayici.
sanaetleshmek: a.u. Sanayileşmek.
sanaetleshtürmek: a.u. (sanaetleshmek'ten) Sanayileştirmek.
sanaetlik: a.u. Sanayileşmiş, gelişmiş. Sanaetlik memliket – Gelişmiş ülke.
sanaq: Sayma, hesap.
sanaqliq: Sayılmış.
sanaqsiz: Sayılmamış. San-sanaqsiz – Sayısız, çok.
sanalmaq: Sayılmak.
sanar: Müshil, pürgatif.
sanash: Sayma.
sanatquzmaq: bk. sanatmaq.
sanatmaq: (sanimaq'tan) Saydırmak.
sanatoriye: r. Tedavi ve dinlenme evi.
sanbar: bot. Aynısafa.
sanchighuch: Çatal 2. İğne.
sanchilghaq: İğne, diken.
sanchilish: Batırılma, iğnelenme, incitilme, dokunulma.
sanchilmaq: Batırılmak, iğnelenmek, incitilmek, dokunulmak.
sanchimaq: Sokmak, batırmak, iğnelemek, incitmek, dokunmak.
sanchish: Sokma, batırma, iğneleme, incitme, dokunma.
sanchitish: Sokturma, batırtma, iğneletme, incittirme, dokundurma.
sanchitmaq: (sanchimaq'tan) Sokturmak, batırtmak, incittirmek, dokundurmak.
sanchiwalmaq: Sokmak, batırmak, iğenelemek, incitmek, dokunmak.
sanchiwélish: Sokma, batırma, iğneleme, incitme, dokunma.
sanda: Anda-sanda – Seyrek, bazen, arasıra.
sandal: Sandal, sandal ağacı.
sandalmaq: Boşta gezmek; boş yere dolaşmak. Sandilip yürmek – Boş yere gezmek.
sandilish: Boşta gezme; boş yere dolaşma.
sanduq: a. Sandık. Pochta sandughi – Posta sandığı. Shamal sanduq – Demirci körüğü.
sanduqchaq: a.u. Küçük sandık.
sanduqche: a.U,. Çekmece, cevahir kutusu.
sang: Tahıl ambarı.
sanga: Sana.
sanggilash: Asılı kalma, sallanma.
sanggilatmaq: (sanggilimaq'tan) Sallandırmak; asılı bırakmak.
sanggilimaq: Sallanmak, asılı kalmak. Sanggilap turmaq – Asılı kalmak. Putimiz görge sanggilap qaldi – Ölüm vaktimiz yaklaştı.
sangza: ç. Yağda kavrulmuş makarna.
sanimaq: Saymak. Bashqidin sanimaq – Başkadan saymak. Kün sanap ösmekte – Günden güne büyümekte. Sanap tügetküsiz – Sayılamayacak derecede çok.
saniye: a. 1. Saniye (bir dakikanın 60'ta biri) 2. Hanımların özel adı (Saniye).
sanjaq-sanjaq: Çok, grup grup, top top, kalabalık. Sanjaq-sanjaq xelq – Kalabalık insan (halk).
sansiz: Sayısız.
sansiz-sanaqsiz: Sayısız, hesapsız, pek çok.
sansizlighan: Pek çok; sayılamayacak derecede çok.
sansizliq: Sayısızlık, pek çok, sonsuzluk.
Sanskrit: r. Sanskrit. Sanskrit tili – Sanskrit dili. Sanskrit yézighi – Sanskrit yazısı.
santimétir: r. Santimetre.
sap-sagh: Sağlam, denç.
sapa: a. 1. Zevk, lezzet, haz 2. Nitelik, kalite, vasıf. Sapasi yoq mal – Kalitesiz mal.
sapak: Salkım 2. Sap. Qoghun pishse sapighida turmaydu – Kavun olsa sapında durmaz.
sapaqsiz: Sapsız. Sapaqsiz gül – Sapsız çiçek.
sapal: Çini eşya. Sapal qasha – Çini kutu. Sapal tawaq – Çini tabak.
sapaliq: a.u. 1. Tatlı, zevkli 2. Katileti, vasıflı.
sapan: Karasaban.
sapdil: a.f. Samimi, içten, candan.
sapdillik: a.f.u. Samimilik, içtenlik. Sapdillik adem – Samimi adam.
sapköngül: a.u. bk. sapdil.
sapköngüllük: a.u. bk. sapdillik.
sapqan: tar. Taş sapanı.
sapquch: Karasaban sapı.
saplanmaq: Sap takılmak.
saplash: Sap takma.
saplatquzmaq: bk. saplatturmaq.
saplatmaq: (saplimaq'tan) Sap taktırmak.
saplatturmaq: Şap taktırtmak.
saplimaq: Sap takmak.
saplinish: Sap takılma.
saplitish: Sap taktırma.
sar: Aladoğan.
saralaghaz: Bir tür yabanî ördek; bk. han'git.
sarang: Deli, akılsız, ruhî hasta. Sarang bolup qalmaq – Deli olmak.
sarangliq: Delilik, akılsızlık.
sarasime: f. kit. Şaşkın, sersem. Sarasime bolmaq – Şaşkın bir hale gelmek.
sarasimilik: f.u. Şaşkınlık.
saray: f. Saray. Ten terbiye sariyi – Spor sarayı.
saraywen: f. Otelci, kervansaray sahibi.
saraywenlik: f.u. Otelcilik, kervansaray işi.
sargharmaq: Sararmak.
sarghatqu: Sanlık, sarı renk.
sarghaymaq: Sararmak.
sarghaytish: Sarartma.
sarghaytmaq: (sarghaymaq'tan) Sarartmak. Kimge yüz sarghaytip nan sorap baray – Kimden yüzümü sarartıp ekmek dileyim.
sarghish: bk. sarghush.
sarghiyish: Sararma.
sarghush: Sarımsı, sarıya çalar.
sarigh: ağ. bk. sériq.
Sarixan: Özel kadın adı.
sarimaq: ağ. bk. sayrimaq.
sarjan: r. 2,13 metrelik uzunluk ölçüsü.
sarqilish: Sarkma, damlama.
sarqilmaq: Sarkmak.
sarqimaq: Sarkmak, damlandık.
sarqindi: Kalıntı, sonu, son damlası.
sarqish: Sarkma, damlama.
sarqit: Yemek kalıntısı; Bir kişinin misafirliğe gittiği yerden evde kalanlar için getirdiği yemek (çerez).
sarqitilish: Sarkıtılma.
sarqitilmaq: Sarkıtılmak.
sarqitmaq: (sarqimaq'tan) Sarkıtmak.
sasiq: ağ. bk. sésiq.
sashqaq: ağ. Olta.
satar: f. Bir tür çalğı aleti.
satarchi: f.u. Satar çalan çalgıcı.
satira: r. Hicviye, yergi.
satirash: f. Berber.
satirashxana: f. Berber dükkam.
satiriliq: r.u. Hiciv, satirik. Satiriliq eser – Hiciv eser.
satquchi: Satıcı.
satqun: Hain, vatan haini.
satqunluq: Hainlik.
satquzmaq: bk. satturmaq.
satquzush: bk. satturush.
satliq: Satılık. Satliq adem – Satılık adam, satılmış adam.
satma: Satma.
satmaq: Satmak.
satmaqliq: Satma hali.
satr: a. Satır.
satrach: f.u. bk. satirash.
satrash: u.f. bk. satirash.
satrashxana: f. bk. satirashxana.
satti-aldi: Alışveriş.
satturmaq: (satmaq'tan) Sattırmak.
satturush: Sattırma.
sawagh: ağ. bk. sawaq.
sawaqdash: Sınıf arkadaşı.
sawalmaq: Kamçılanmak, çubukla dövülmek.
sawap: a. Sevap.
sawash: Yünü ditmek için dövme 2. Kamçılama.
sawat: a. Okuma yazma, basit bilgi. Sawadi yoq – Okuma yazması yok. Siyasiy sawat – Basit siyasî bilgi. Sawat chiqirish – Okuma yazma öğrenme.
sawatliq: a.u. Okuma yazması olan. Chala sawatliq – Yarım okuma yazması olan; okuma yazması eksik olan.
sawatliqliq: Okuma yazması olma hali.
sawatsiz: a.u. Okuma yazması yok; cahil. Sawatsizliqni tügütüsh – Cahilliğe son verme.
sawatsizliq: a.u. Okuma yazma yokluğu; cahillik.
sawda: f. bk. soda.
sawgha: bk. sowgha.
sawimaq: Yünü ditmek için çubukla dövmek 2. Kamçılamak.
sawuq: ağ. bk. soghuq.
sawut: Zırh. Sawut kiygen batur – Zırhlı kahraman.
say: Nehir yatağı, dere, çay.
sayahet: a. Seyahat. Sayahet qilmaq – Seyahat etmek. Sayahet byurosi – Seyahat bürosu.
sayahetchi: a.u. Seyyah.
sayahetlik: a.u. Turistik, turizm.
sayahetname: a.f. Seyahatname.
sayaq: Serseri, avare, boşta gezen.
sayaqliq: Serserilik, avarelik.
sayan: ağ. Deli, akılsız.
sayanliq: Delilik, akılsızlık.
saye: f. Saye, gölge. Saye chüshürmek – Gölgelemek; gölge yapmak.
sayghaq: Sığırsineği, büve.
sayil: a. ağ. Dilenci.
sayiliq: f.u. Sayeli, gölgeli.
sayisida: Sayesinde. Sizning sayingizde – Sizin sayenizde. Saye qilmaq – İnandırmak, ikna etmek.
sayisiz: f.u. Sayesiz, gölgesiz. Sayisiz jay – Sayesiz yer.
sayisizliq: f.u. Sayesiz olan yer; sayesizlik hali.
sayiwen: f. Sundurma, hanger, çardak, saçak, rüzgarlık. Sayiwen harwa – Çardaklı araba.
sayqi: ağ. bk. bayiqi.
saylam: Seçim. Saylam orni – Seçim yeri; seçim bölgesi.
saylamchi: Seçmen.
saylanma: Seçilme. Saylanma eserler – Seçmeli esermer.
saylanmaq: Seçilmek.
saylaw: bk. saylam.
saylaghliq: Seçilmiş.
saylash: Seçme. Qayta saylash – Tekrar seçme; yeniden seçme. Saylash hoquqi – Seçim hukuku.
saylighuchi: Seçmen.
saylighuchiliq: Seçmenlik. Saylighuchiliq guwahnamisi – Seçmenlik belgesi.
saylimaq: Seçmek. Qaytidin saylimaq – Yeniden seçmek.
saylinish: Seçilme.
saymal: ağ. bk. sayman.
sayman: Alet. Dixanchiliq saymanliri – Çiftçilik aletleri.
sayrash: Ötme.
sayrashmaq: Ötüşmek.
sayratmaq: (sayrimaq'tan) Öttürmek.
sayrimaq: Ötmek.
sayrishish: Ötüşme.
saywa: Kızıl üzüm türü.
sazang: Solucan, yer solucanı.
sazawer: f. Değer, layık. Sazawer bolmaq – Layık omak. Sazawer qilmaq – Eriştirmek, şereflendirmek.
sazayi: f. Teşhir. Sazayi qilmaq – Yüz karası olarak teşhir etmek.
sazende: f. Çalgıcı, müzisyen.
sazlash: Kurma, ahenkli hale getirme.
sazlighuchi: Kurucu; ahenkli hale getiren.
sazlimaq: f.u. Kurmak, ahenkli hale getirmek. Sazimni sazlidim – Sazimi kurdum.
sazu-name: Saz ve melodi.
sebat: a. Sabit, yerinde durma, sebat.
sebatliq: a.u. Sabit olma hali; istikrarlı, dayanıklı.
sebatsiz: a.u. İstikrarsız, oynak, dayanıksız, sebatsız.
sebatsizliq: a.u. Sebatsız olma hali; istikrarsızlık, dayanıksızlık.
sebde: Süsen çiçeği. Sériq sebde – Sarı süsen çiçeği.
sebep: bk. sewep.
sebr: a. bk. sewr.
sebze: f. bk. sewze.
Seddichin: a. Çin Seddi.
sedep: a. Sedef. Appaq sedeptek chishler – Bembeyaz sedef gibi dişler.
sedepgül: bot. Anemon.
sediqe: a. Sadaka. Sediqeng bolay – Senin için her şeyim feda olsun. Jéningning sediqisi bolay – Canın için feda olayım. Sediqe bermek – Sadaka vermek. Sediqe sopimaq – Sadaka dilemek. Xeyr sediqe – Hayır sadaka. Sediqeng kétey – Güzelim, sevgilim, şekerim.
sediqichi: a.u. Sadakacı, dilenci.
seg: f. bk. isht.
segah: f. müz. Bir sisteme ait beş makamın adı.
segek: bk. sergek.
segenchük: Salıncak.
segimek: bk. sergimek.
segü: ağ. kara kavak.
següdesh: ağ. Soğuma, serinleme.
seghilish: Sağılma. Kechki séghilish waxti – Akşam sağılma vakti.
seghir: a. tar. Küçük; küçük yaştaki yetim.
seghire: a. Küçük yetim kız.
seghirliq: a.u. tar. Yetimlik.
seher: a. Seher, sabahleyin. Seher turup yolgha chiqtim – Seher kalkıp yola çıktim. Tang seherde – Sabahleyin. Seher kélimen – Sabahleyin geleceğim. Seherge turmaq – Sahura kalkmak.
seherlep: a.u. Sabahleyin.
seherligi: a.u. Sabahleyin. U seherligi chiqip ketti – O sabahleyin çıktı.
seherlik: a.u. Sahurluk. Seherlikte – Sabahleyin.
sehet: Sıhhat, sağlamlık. Sehet tapmaq – Sağlamlaşmak.
sehipe: a. Sayfa. Gézit sehipiliride – Gazete sayfalarında.
sehir: a. bk. séhir.
sehiye: a. Sıhhiye. Sehiye bashqarmisi – Sıhhiye dairesi.
sehne: a. Sahne. Sehne kitabi – Sahne kitabı; sahne eseri; tiyatro kitabı.
sehnileshtürmek: a.u. Sahneleştirmek; tiyatro haline getirmek.
sehnileshtürülmek: a.u. Sahneleştirilmek; tiyatro haline getirilmek.
sehnileshtürülüsh: a.u. Sahneleştirilme. Sehnileshtürülgen eser – Sahneleştirilmiş eser; tiyatro haline getirilmiş eser.
sehnileshtürüsh: a.u. Sahneleştirme.
sehra: a. 1. Köy 2. Stip, bozkır.
sejde: a. Secde. Sejde qilmaq – Secde etmek. Sejdige ketmek – Secde etmek.
sek: f. ağ. bk. isht.
sekech: ağ. bk. sekresh.
sekinlik: Sakinlik. Sékinlik bilen – Sakinlik ile.
sekish: ağ. bk. sekresh.
sekkiz: Sekiz. On sekkiz – On sekiz. Sekkiz yüz – Sekiz yüz.
sekkizinchi: Sekizinci. On sekkizinchi – On sekizinci.
sekkizlik: Sekizlik, seklimek ağ. bk. sekrimek.
sekpare: f. Sekpare bolmaq – Istırap çekmek, azap çekmek.
sekparichiliq: f.u. İstırap çekme hali; azap çekme hali.
sekresh: Sıçrama, atlama.
sekretmek: (sekrimek'ten) Sıçratmak, atlatmak.
sekrigüch: Atlayıcı, sıçrayıcı.
sekrime: Sıçrayış, atlayış; sıçrayışlarla olan; atlayışlarla olan.
sekrimek: Sıçramak, atlamak. Sekrep ötmek – Atlayıp geçmek. Sekrep chüshmek – Sıçrayıp inmek. Sekrep turmaq – Sıçrayıp kalkmak. Sekrep ilgirlesh – Sıçrayıp ilerleme. Sekrep ilgirlesh dewri – Sıçrayıp ilerleme devri.
sekrimilik: Sıçrayışlarla olan.
seksek: ağ. bot. Bir tür bitki.
seksen: s. Seksen.
seksenput: zool. Kırkayak.
seksininchi: Sekseninci.
sel-pel: Biraz, birazcık, kıl.
sel-sella: Birazcık, kıl.
selahiyet: a. bk. salahiyet.
selam: a. bk. salam.
selamet: a. bk. salamet.
selbiy: a. Menfi, olumsuz.
selbiylik: a.u. Menfilik, olumsuzluk. Bu hadisining selbiligi shundiki – Bu hadisenin olumsuzluğu şu ki.
selgine: Birazcık. U selgine burun ketti – O biraz önce gitti.
selkem: u.f. Biraz eksik. Selkem yüz – Biraz eksik yüz.
selle: f. Sarık. Selle orimaq – Sank sarmak.
selligül: f. Şakayık.
sellilik: f.u. Sarıklı.
selliyip: f.u. Örme ipliği, makara.
seltenet: a. Saltanat. Seltenet sürmek – Saltanat sürmek.
sembay: r. ağ. Semaver.
semimiy: a. Samimî. Semimi adem – Samimî adam. Semimiy salam – Samimî selam.
semimiyet: a. Samimiyet. Semimiyet körsetmek – Samimî olmak.
semimiyetlik: a.u. bk. semimiylik.
semimiylik: a.u. Samimilik.
semire: a. Ürün, mahsul, meyve.
semrimek: Semirmek, şişmanlamak. Semrep ketmek – Şişmanlamak.
semrish: Semirme, şişmanlama.
semritish: Semirtme, şişmanlatma.
semritmek: (semrimek'ten) Semirtmek, şişmanlatmak.
sen: Sen. Sende – Sende. Séning kitabing – Senin kitabın. Séningki – Seninki. Séningkide – Seninkinde. Sanga – Sana. Sangichu? – Peki sana? Senmu – Sen de. Sangila – Sadece sana.
sen'echi: a.u. bk. sen'etchi.
sen'et: a. Sanat. Sen'et ustiliri – Sanat ustaları. Güzel sen'et – Güzel sanat.
sen'etchi: a.u. Sanatçı.
sen'etkar: a.f. Sanatkâr.
sen'etkarane: a.f. Sanatkârane, sanatla, maharet, sanatlı.
sen'etkarliq: a.f.u. Sanatkârlık.
sen'etshunas: a.f. Sanatçı.
sen'etshunasliq: a.f.u. Sanatçılık.
sen-pen: Sövüşme, kavga, küfür, çekişme. Sen-pen'ge kelmek – Küfretmek, sövmek.
sena: a. Övme, methetme. Sena éytmaq – Övmek, methetmek.
senaet: a. bk. sanaet.
sende: Sende. Sendimu bar – Sende de var. Sendichu? – Peki sende? Sendila – Yalnız sende.
sendelech: Bir tür elma.
sendin: Senden. Sendinla – Sadece senden; yalnız senden.
sene: ağ. bk. dalan.
senem: a. 1. Sanem 2. Güzel, dilber. Dolan senimi – 1) Dolan sanemi 2) Dolan güzeli.
sengdash: ağ. Deneme, ayar; bk. dengsesh.
seni: Seni.
senkiya: kim. Arsenik, zırnık, sıçanotu.
senlesh: Nezaketsiz konuşma; sen diye hitap etme.
senleshmek: Şamimiyet ifadesi olarak sen diye konuşmak. 2. Ağız kavgası yapmak; tartışmak, çekişmek, çatışmak.
senlimek: Nezaketsiz konuşmak; sen diye hitap etmek.
senlishish: Samimiyet ifadesi olarak sen diye konuşma 2. Ağız kavgası yapma; tartışma, çekişme, çatışma.
Senminjuyi: ç. Sun Yatsen'in Üç İlkesi: Milliyetçilik, Demokrasi, Halkın refahı. (Sun Yatsen, Milliyetçi Çin Cumhuriyetinin kurucusu).
senmujang: ç. Karargah komutanı, genel kurmay.
sentang: ç. Kıymalı çorba.
sentürülmek: Sallanmak, sarsılmak. Sentürülüp ketmek – Sarsılmak.
senubar: f. 1. Çam (ağacı) 2. mec. güzel.
separetxana: a.f. Sefarethane, elçilik; bk. elchixana.
sepdash: Silah arkadaşı.
seperwer: a.f. Seferber. Seperwer qilmaq – Seferber etmek.
seperwerlik: a.f.u. Seferberlik. Seperwerlikke keltürmek – Seferberlik etmek. Seperwerlik hali – Seferberlik hali.
sepke: bk. sepku.
sepku: Döküntü 2. Çil, çilli. Sepke bashqan – Çilli yüzlü.
sepküch: Süzgeçli kova.
sepkün: Çil. Sepkün chiqmaq – Çilli yüz olmak; yüzüne çil hasıl olmak.
sepkünlük: Çilli, çilli yüzlü.
sepküzmek: Serptirmek, saçtırmak.
seplimek: a.u. Kurmak, yapmak, dikmek, eklemek, doldurmak, tamir etmek.
sepmek: Serpmek, saçmak. Kün özining sholisini septi – Güneş kendi ışığını serpti.
sepra: a. 1. Öd, safra, 2. Sinirli, kinli mec. 3. Kusmak. Seprayimni qozghidi – Sinirlendirdi.
sepraliq: a.u. Mide bulandırıcı.
sepsete: a. Saçma. Sepsete satmaq – Çene çalmak, gevezelik yapmak.
sepsetichi: a.u. Çenebaz, boşboğaz.
sepsetichilik: a.u. Gevezeük, saçmalık.
septürmek: (sepmek'ten) Serptirmek, saçtırmak.
ser: (ölçü birimi) 35 grama eşit ağırlık birimi.
sera: a. Köy, tarım bölgesi.
seraliq: a.u. Köylü, çiftçi.
serap: a. Serap.
serapxana: a.f. Sarraf dükkanı.
serasimlanmaq: Şaşkın bir hale gelmek.
serdar: f. Başbuğ, başkomutan 2. Önder, rehber.
serdarliq: f.u. Başbuğuluk, önderlik.
sere: Trük, şaşırtıcı hüner.
seremchan: f. Düzenli, donatılmış, hazırlıklı, emin.
seremchanlash: f.u. Düzenleme, emin hale getirme, donatma.
seremchanliq: f.u. Muntazam, Özenli, itinalı.
seremchanlimaq: f.u. Düzenlemek, emin hale getirmek, donatmak.
seremchansiz: f.u. Düzensiz, hazırlıksız, dağınık, güvensiz.
seremchansizliq: f.u. Düzensizlik, hazırlıksız olma, dağınıklık, güvensizlik.
seremjan: f. Demirbaş, avandanlık. Öy seremjanliri – Ev takımları.
seren'ge: f. bk. serengge.
serengge: f. Kibrit. Serengge yaqmaq – Kibrit yakmak. Serengge qépi – Kibrit kutusu.
sergek: Uyanık, gözü açık. Sergek bolmaq – Uyanık olmak. Sergek uyqu – Çabuk uyanan uyku.
sergeklenmek: Titikte olmak; uyanık, kuşkulu.
sergeklik: Uyanıklık.
sergende: f. bk. sergerdan.
sergendilik: f.u. bk. sergerdanliq.
sergerdan: f. Serseri, avare, sefil, memleket memleket gezen.
sergerdanliq: f.u. Serserilik, avarelik, sefillik, memleket memleket gezme hali.
sergeshte: f. bk. sergerdan.
sergez: f. Basma kumaş.
sergimek: Kendini iyi hissetmek, hafiflemek, rahatlamak.
sergüzesht: f. Macera, serüven, baştan geçen.
serxane: f. Baş, uç.
serxush: f. Sarhoş.
serxushlanmaq: f.u. Serhuşlanmak.
serxushluq: Serhuşluk.
serxushlunush: Serhuşlanma.
serichi: a.u. Büyücü, sihirbaz.
seriger: a.f. Büyücü, sihirbaz.
serigerlik: a.f.u. Büyücülük, sihirbazlık. Serigerlik qilmaq – Büyücülük yapmak.
serimes: Yumuşak, mülayim 2. İhtiyat ".
serimeslik: Yumuşaklık, mülayimlik 2. İhtiyatsizlik.
seripay: Sağlama, temin etme, seripay yVermek teminat vermek.
serkar: f. tar. Yönetmen, idareci, başkan.
serkarliq: f.u. Komutanlık.
serkatip: f.a. tar. Sekreter, katip, yazıcı.
serkatipliq: f.a.u. Sekreterlik, katiplik, yazıcılık.
serke: Enenmiş teke.
serkerde: f. Komutan, başbuğu.
serkesh: f. Boyun eğmez, itaatsiz, dik başlı.
serkeshlik: f.u. İtaatsizlik, serkeşlik, söz dinlememe hali.
serlewhe: f.a. Serlevha, başlık. Serlewhe qoymaq – Başlık koymak.
sermaye: f. Sermaye.
sermayidar: f. Sermayedar, sermayeli.
sermayidarliq: f.u. Sermayeli olma hali.
sermayisiz: f.u. Sermayesiz.
serpeycheng: f.u. Çıplak, yalınayak.
serpistan: Bir tür yerli ilaç.
serplenmek: a.u. Masraflanmak.
serplimek: a.u. Sarfetmek.
sersan: f. Şaşkın, sersem. Sersan bolmaq – Şaşkın bir hale gelmek.
sersan'gerchilik: f.u. Sıkıntı, can sıkıcı.
sersanchiliq: f.u. Şaşkınlık.
sersanliq: f.u. Şaşkınlık, sersem.
sersap: Sersap salmaq – İzlemek, gözetlemek.
serw: bot. Servi ağacı 2. mec. Güzel boylu.
serwaz: f. Savaşçı, asker.
serwinaz: f. Güzel. Ashqi serwinazim – Sevgilim.
seskendürmek: Tiksindirmek, iğrendirmek, bıktırmak.
seskendürüsh: Tiksindirme, iğrendirme, bıktırma.
seskenmek: Tiksinmek, iğrenmek, bıkmak, irkilmek.
seskinish: Tiksinme, iğrenme, bıkma, irkilme.
set: Çirkin, yakışıksız. Set adem – Çirkin adam. Set qilmaq – Çirkinleştirmek.
setin: r. Saten.
setqiliq: Huysuz, kötü huylu. Setqiliq adem – Huysuz adam.
setleshmek: Çirkinleşmek.
setlik: Çirkinlik.
seware: f. kit. Atlı, binicilik.
sewebi: a.u. Sebebi.
sewebiyat: a. Sebebiyet.
sewep: a. Sebep, neden. Buninggha men sewep boldum – Buna ben sebep oldum. Sewebi néme? – Sebebi ne? Sewep körsetmek – Sebebini söylemek. Mushu seweptin – Bu sebeple. Sewep qilsa séwette su toxtaydu – d. Emek sarfedilirse sepette su durur.
sewepchi: a.u. Sebep olan, amil, yapan, fail, işleyen. Jangjalning sewepchisi – Kavganın faili. Buninggha men sewepchi boldum – Buna ben sebep oldum.
sewepkar: a.f. Fail, işleyen, amil.
seweplik: a.u. Sebepli, sebebi olan.
sewepsiz: a.u. Sebepsiz. Sewepsiz ishqa chiqmighuchi – Bir sebebi olmadan işbaşı yapmayan. Sewepsiz ishqa kelmeslik – Bir sebebi olmadan işe gelmezlik.
sewepsizlik: a.u. Sebepsizlik; bir sebebi olmama hali.
sewiye: a. Seviye.
sewiyilik: a.u. Seviyeli. Yuqiri sewiyilik – Yukarı seviyeli.
sewr-taqet: a. Sabır ve takat.
sewri: a. bk. sewr.
sewrlik: a.u. Sabırlı.
sewrsiz: a.u. Sabırsız.
sewrsizlenmek: a.u. Sabırsızlanmak.
sewrsizlik: a.u. Sabırsızlık.
sewrsizlinish: a.u. Sabırsızlanma.
sewze: f. 1. Sebze 2. Havuç.
sewzireng: f. Turuncu, portakal rengi.
sewzirenglik: f.u. Portakal renginde.
sewziwat: f. Yeşillik, göveri.
sey: ç. Sebze. Sey bolmaydu – mec. Çok az; hiçbir şey.
seyxane: ç.f. Kışta sebzelerin saklandığı yer; Donmaması için sebzelerin konulduğu özel ev.
seyil: f. Gezinme, gezinti.
seyir: a. Gezme, gezinti, seyir.
seyirga: f. Gezme yeri, gezilen yer.
seyjingting: ç. Maliye Bakanlığı.
seyle: f. Gezme, gezinti, şenlik.
seyna: ağ. Avlu; bk. hoyla.
seypung: ç. Terzi.
seypungchiliq: ç.u. Terzi işi, terzilik, dikiş işi.
seyse: ç. Vazife, yüküm, mükellefiyet. Seyse üchün dep chüshken otun sélighi – Vazife olarak alman odun vergisi.
seywengze: Ç; Sebze tarlası. Seywengzengde ünüptu, aq chamghur, qizil chamghur – Sebze tarlanda koksalmış ak turp, kızıl turp.
seywengzilik: ç.u. Sebze tarlası; bk. köktatchiliq.
seyshenbe: f. Salı.
seyyad: a. Avcı.
seyyar: a. Seyyar, gezgin. Seyyar truppa – Seyyar turuppu.
seyyare: a. Gezegen, seyyare. Seyyare sistémi – Güneş manzumesi; güneşin etrafındaki gezegenler.
seyza: ç. Elek.
sezdürmek: (sezmek'ten) Sezdirmek, hissettirmek, hafif surette duyurmak.
sezdürüsh: Sezdirme, hissettirme, hafif surette duyurma.
sezgü: Sezgi.
sezgüch: Hassas, alıngan.
sezgüchlük: Hassaslık, alınganlık.
sezgün: ağ. bk. sezgür.
sezgür: Uyanık, basiretli, keskin zeka.
sezgürlük: Uyanıklık, basiretlilik, keskin zekalılık. Siyasiy sezgürlük – Siyasî basiretlilik.
sezgüsiz: Basiretsiz 2. Duygusuz.
sezgüsizlik: Basiretsizlik 2. Duygusuzluk.
sezmek: Sezmek. Aldin sezmek – Önceden sezmek. Sézip qalmaq – Sezmek. Könglüm sezdi – Hissettim.
séde: Karaağaç; bk. qariyaghach.
sédep: a. Sedef.
séghilmaq: Sağılmak.
séghim: Sağım.
séghin: Sağmal, sağımlı. Séghin qala – Sağmal inek. Séghin dewri – Sağmal devri.
séghinchi: İnek sağan kadın.
séghinish: Özlem. Séghinishqa bashlimaq – Özlemini duymak; özlemek.
séghinishish: Karşılıklı özlem.
séghinishliq: Özlenilen, özlemli. Séghinishliq salam – Özlemli selam.
séghinishmaq: Karşılıklı özlemek; beraber özlemek. Shularmu séghinishar deymen – Herhalde onlar da özler.
séghinmaq: Özlemek, hasret çekmek. Séghinip ketmek – Özlemek.
séghiwalmaq: Sağmak, sağıvermek.
séghiwélish: Sağma, sağıverme.
séghish: Sağma, sağış. Ettigenlik séghish – Sabah sağımı.
séghishish: Sağmak için yardım etme; beraber sağma.
séghishmaq: Sağmak için yardım etmek; beraber sağmak.
séghiz: Sakız. Séghiz topa – Yapışkan toprak; killi toprak. Séghiz topiliq – Yapışkan topraklı; killi.
séghizxan: zool. Saksağan.
séghizliq: Killi. Séghizlik yer – Killi yer (toprak).
séhir: a. Sihir, büyü.
séhirchi: a.u. Sihirci.
séhirchilik: a.u. Sihircilik.
séhirlenmek: a.u. Sihirlenmek.
séhirlesh: a.u. Sihirleş, sihirleme.
séhirletmek: a.u. (séhirlimek'ten) Sihirletmek.
séhirlik: a.u. Sihirli.
séhirlimek: a.u. Sihirlemek.
séhirlinish: a.u. Sihirleniş, sihirlenme.
séx: r. Atelye. Qurashturush séxi – Montaj atelyesi.
séxiliq: a. Sahavet, cömertlik.
séxiy: a. Cömert, eli açık.
séxiyliq: Cömertlik. Séxiyliq qilmaq – Cömertlik etmek.
sékin: f. Sakin, yavaş.
sékin'gine: Sessizce, yavaşça.
sékinleshmek: Sakinleşmek, yavaşlamak.
sékinletmek: Sessiz hale getirmek; yavaşlatmak.
sékinlishish: Sakinleşme, yavaşlama.
sékrétar: r. Sekreter; bk. shuji.
sékrétarliq: Sekreterlik.
sékunt: r. Saniye.
sékuntliq: r.u. Saniyelik.
séliq: Vergi. Séliq salmaq – Vergi koymak. Séliq sélish – Vergilendirme.
séliqliq: Tesbit edilmiş, gerekeni yapılmış 2. Kilitlenmiş.
sélinish: bk. sélinmaq.
sélinmaq: (salmaq'tan). Orun sélindi – Yer hazırlandı. Zawut séliniwatidu – Fabrika kuruluyor. Kembeghellikke sélinmaq – Fakir gibi görünmek. Körmigen'ge sélinmaq – Görmezlikten gelmek. Qapighi sélinghan adem – Asık suratlı adam.
sélish: (salmaq'tan) öy sélish ev yapmak; ew yapma. Tömür yolu sélish – Demir yol yapımı. Chéchek sélish – Aşı yapma.
sélishish: Yapımına yardım etme; beraber kurma; beraber yapma.
sélishmaq: Yapımına yardım etmek; beraber kurmak; beraber yapmak.
sélishturghanda: Mukayese edildiğinde. Sélishturghili bolmaydighan derijide – Mukayese edilemez derecede. Sélishturup köriish – Mukayese etme. Sélishturup bolmaydu – Mukayese edilemez. Sélishturup bolmaydighan – Mukayese edilemez. Küch sélishturmaq – Güç denemek.
sélishturghusiz: Mukayese edilemez. Sélishturghusiz derijede – Mukayese edilemez derecede.
sélishturma: Mukayese, karşılaştırma. Sélishturma éghirliq – Nispî ağırlık.
sélishturmaq: Mukayese etmek, karşılaştırmak. Sélishturup qarighanda – Mukayese edildiğinde.
sélishturulmaq: Mukayese edilmek, karşılaşbrılmak.
sélishturulush: Mukayese edilme, karşılaştınlma.
sélishturush: Mukayese etme, karşılaşürma.
sémiz: Semiz, şişman.
sémizlik: Semizlik, şişmanlık.
sémont: r. Çimento. Sémont zawuti – Çimento fabrikası.
sémontlanmaq: r.u. Yapımına çimento kullanılmak.
sémontlash: r.u. Yapımına çimento kullanma.
sémontlatmaq: r.u. Yapımına çimento kullandırmak.
sémontlik: r.u. Çimentolu.
sémontlimaq: r.u. Yapımına çimento kullanmak.
sémontlitish: r.u. Yapımına çimento kullandırma.
séngayan: Bükülü, eğri, eğri büğrü, bakışımsız.
séniki: Seninki.
séning: Senin.
séningche: Sence, sana göre.
séningki: Seninki. Kitap séningki – Kitap seninki.
séntebir: r. Eylül.
sép-sériq: Sapsarı.
sépahr: f. tar. Gök, sema, gökyüzü, gök kubbesi.
sépash: Okşama, sıvazlama.
sépil: Kale.
sépilmek: Serpilmek.
sépimaq: bk. sipimaq.
sérenji: ağ. bk. sirat.
séri: Devamlılığı belirten ek. Barghan séri – Gittikçe. Oqughan séri – Okudukça.
sériq: Sarı. Tuxumning sérighi – Yumurta sarısı. Sériq topa – Sarı toprak. Aq sériq – Açık sarı. Sus sériq – Açık sarı. Sép sériq – Sapsarı. Sériq Uyghur – Sarı Uygur (bir Türk boyu). Sériq ishek – 1) Falanj 2) Akrep, kuyruklu. Sériq késel – t. sarılık.
sériqliq: Sarılık, sarı renk.
sérilish: Kayma, kayarak inme.
sérilmaq: Kaymak, kayarak inmek.
sérim: f. ağ. Ev eşyası.
sérimaq: Şoymak, derisini soymak, sıyırmak.
sérish: Soyma, derisini soyma, sıyırma.
séritish: Kabuğunu soydurina; kavlatma.
séritma: Sürme. Séritma qapqaq – Sürme kapak.
séritmaq: Kabuğunu soydurmak; kavlatmak, sıyırtmak.
sérk: r. Sirk.
sésiq: Pis koku. Sésiq küzen – Kokarca.
sésiqliq: Pis koku, pis kokan.
sésimaq: Pis kokmak.
séstira: r. Hemşire.
séstiraliq: r.u. Hemşirelik.
sétiq: Ticaret, alışveriş.
sétiqchi: Satıcı, tezgahtar.
sétiqchiliq: Satıcılık, tezgahtarlık.
sétilish: Satılma, satılış.
sétilma: Satılık.
sétilmaq: Satılmak. Sétilmay qalghan mal – Satılmamış mal. Sétilip boldi – Satılıp bitti.
sétilmas: Satılmaz.
sétilmasliq: Satılmazlık.
sétiwalmaq: Satın almak.
sétiwetmek: Satmak, satıvermek.
sétiwélish: Satın alış. Sétiwélish küchi – Satın alma gücü.
sétiwétish: Satış, satıveriş.
sétish: Satma, satış. Élip sétish – Alıp satış.
sétishish: Karşılıklı satış; beraber satış.
sétishmaq: Karşılıklı satmak; beraber satmak; satışmak.
sétka: r. File, ağ. Simliq radiyo sétkisi – Telli radyo ağı.
séwet: f. Sepet.
séwét: ağ. bk. süyünche.
séyde: bk. séde.
sézik: Kadınlarda yeni hamilelik döneminde vuku olan hassaslık (bunalım).
séziklik: Yeni hamile dönemindeki bunalım hali.
sézilerlik: Sezilecek derecede, sezilir derecede.
sézilish: Seziliş, sezilme.
sézilmek: Sezilmek.
sézilmes: Sezilmez.
sézilmeslik: Sezilmezlik.
sézim: Sezgi. Siyasiy sezim – Siyasi sezgi.
sézish: Seziş, sezme. Aldin sézish – Önceden.
sxématizm: r. Şematik, kabataslak şekil.
sichqan: Sıçan; bk. chashqan. Sichqan yili – Sıçan yılı. (Yüzyılımızın 1900, 1912, 1924, 1936, 1948,1960 yıllan sıçan yılıdır).
side: bot. bk. séde.
signal: r. İşaret, sinyal, boru.
sighdurmaq: (sighmaq'tan) Sığdırmak.
sighdurush: Sığdırma, sığdırış.
sighim: İstiap, kapasite.
sighimchanliq: Kapasite genişliği.
sighimliq: Kapasitesi geniş.
sighimliliq: Kapasite genişliği.
sighimsiz: Kapasitesi dar.
sighinish: Sığınma. Xudagha sighinish – Allah'a sığınma.
sighinmaq: Sığınmak.
sighish: Sığış, sığma.
sighishish: Sığışma, beraber sığma.
sighishliq: Kapasiteli, kapasitesi geniş. Ikki yüz kishi sighidu – İki yüz kişiyi alabilecek genişlikte (kapasitede).
sighishmaq: Sığışmak, beraber sığmak.
sighishmasliq: Kapasite darlığı.
sighishturmaq: Sığdırmak.
sighishturush: Sığdırış, sığdırma.
sighmaq: Sığmak. Söz qil, sighar yerge – Kabul edilecekse söyle.
sijaq: Çizgi.
sijash: Çizmek, çizme, çiziş; bk. sizish.
sijimaq: Çizmek; bk. sizmaq. U qeghezni sijap tashlidi – O kağıdı çiziverdi.
sik: bk. ziq.
sikim: Avuç (-cu).
siqilchaq: Boğaz, derbent.
siqilchaqliq: Boğaz hali.
siqilish: Sıkılma, sıkılış.
siqilishish: Sıkılaşma.
siqilishmaq: Sıkılaşmak.
siqilishturmaq: Sıkıştırmak.
siqilmaq: Sıkılmak. Siqilip chiqmaq – Sıkılıp çıkmak. Siqilip kétiwatimen – Sıkılıyorum.
siqimdash: Avuçlama.
siqimdimaq: Avuçlamak.
siqimlimaq: bk. siqimdimaq.
siqin: Dar 2. Sıkılma.
siqirash: Sızlama.
siqirimaq: Sızlamak. Qolum siqiraydu – Elim sızlıyor.
siqish: Sıkma. Qol siqish – El sıkma.
siqishish: Sıkışma, beraber sıkma. Qol siqishish – El sıkışış.
siqishmaq: Sıkışmak.
siqishturmaq: Sıkıştırmak.
siqishturush: Sıkıştırma.
siqqidek: Sığar gibi. Ular siqqidek jay – Onlar sığacak kadar yer.
siqquzmaq: (siqmaq'tan) Sıktırmak.
siqquzush: Sıktırma.
siqmaq: Sıkmak. Siqip chiqarmaq – Sıkıp çıkarmak.
siqturmaq: (siqmaq'tan) Sıktırmak.
siqturush: Sıktırma.
sil: Verem, tüberküloz. Söngék sili – Kemik veremi.
silanmaq: Sıvanmak 2. Okşanmak.
silap-sipimaq: Sıvamak, okşamak.
silash: Sıvama, sıvazlama, okşama.
silashmaq: Sıvaşmak, okşaşmak, sıvazlaşmak.
silashturmaq: Sıvaştırmak, okşattırmak.
silatmaq: (silimaq'tan) Sıvatmak, okşatmak.
sile: ağ. bk. sili.
siler: bk. sili.
silerche: Sizlerce, sizlere göre.
sili: (nezaket anlamında) Siz, sizler.
silige: Kütük (-ğü). Siligidin sélinghan – Kütükten yapılmış.
silighdanmaq: Cilalanmak, parlatılmak, kaygan hale getirilmek.
silighdash: Cilalama, parlatma, kaygan hale getirme.
silighdashmaq: Beraber partlatmak, beraber , cilalamak, beraber kaygan hale getırmek.
silighdatmaq: Cilalatmak, parlattırmak, kaygan hale getirtmek.
silighdimaq: Cilalamak, parlatmak, kaygan hale getirmek.
siliklik: Nezaket, naziklik.
siliq: Düz, pürüzsüz, cilalı, parlamış. Chachliri siliq taran'gan qiz – Saçlan düzgün taranmış kız. Siliq muamile – Yumuşak muamele, iyi ilişki.
siliqlanmaq: Cilalanmak, parlatılmak, düzgün hale getirilmek.
siliqlash: Cilalama, düzgün hale getirme.
siliqlatmaq: (siliqlimaq'tan) Cilalatmak, parlattırmak, kaygan hale getirmek.
siliqlimaq: Düzgün hale getirmek; cilalamak.
siliqlinish: Cilalanma, parlatılma, düzgün hale getirilme.
siliqlitish: Cilalatma, parlattırma, kaygan hale getirtme.
silimaq: Sıvamak, sıvazlamak, okşamak. U béshimdin silidi – O başımı okşadı.
silingbu: ç. Karargah, kurmay.
siliningki: Sizinki.
silinish: Sıvanma 2. Okşanma.
silishish: Sıvaşma, okşaşma, sıvazlaşma.
silitish: Sıvatma, okşatma.
siljimaq: Yaklaşmak, sürülmek, çekilmek.
siljip: Yaklaşarak, sürülerek, çekilerek.
siljish: Yaklaşma, sürülme, çekilme.
siljitilish: Yaklaştırılma, sürdürülme, çektirilme.
siljitilmaq: Yaklaştırılmak, sürdürülmek, çektirilmek.
siljitiwetmek: Yaklaştın vermek, sürdürüvermek.
siljitiwétish: Yaklaştın verme, sürdürüverme.
siljitish: Yaklaştırma, sürme, çekme.
siljitishish: Beraber yaklaştırma; beraber sürme.
siljitishmaq: Beraber yaklaştırmak, beraber sürmek.
siljitmaq: (siljimaq'tan) Yaklaştırmak, sürmek, çekmek.
siljitturmaq: Yaklaştırtmak, sürdürmek, çektirmek.
siljitturush: Yaklaştırtma, sürdürme, çektirme.
silkimek: Silkmek, sallamak. Silkip tashlimaq – Silkip atmak; haddini bildirmek. Qol silkimek – El sallamak.
silkinish: Sallanma, ırganma.
silkinmek: Sallanmak, ırganmak.
silkiwetmek: Silkip atmak 2. Haddini bildirmek.
silkiwétish: Silkip atma 2. Haddini bildirme.
silkish: Silkme, sallama. Silkishke bashlimaq – Silkmeye başlamak.
silkishish: Beraber silkme.
silkishmek: Beraber silkmek.
silkishtürmek: Azarlamak, paylamak.
silkishtürüsh: Azarlama, paylama. i silkitiş Sallama.
silkitmek: Sallamak.
sim-sim: Etigenlighi sim-sim yamghur yaghdi – Sabahleyin çis çisi yağmur yağdı.
-siman: (benzetme eki) -sı, -si. Kishisiman – İnsansı.
simap: f. kim. Civa. Hg belgesi ile gösterilen, 13,59 yoğunluğunda bir eleman.
simawar: bk. samawar.
simchilaq: ağ. bk. chimeltek.
simeglek: Elek, telden yapılmış elek.
simelgek: ağ. bk. simeglek.
simes: ağ. Kuzu kürkü; bk. eltire.
simfonik: r. Senfonik.
simfoniye: r. Senfoni.
simxana: f. ağ. Telgraf; bk. télégraf.
simildash: Serpeleme, serpinti.
simildimaq: Serpelemek, serpinti. Yamghur simildaydu – Yağmur çiseliyor.
simsiz: f.u. Telsiz. Simsiz télégraf – Telsiz telegraf.
sinagh: bk. sinaq.
sinaq: Sınav, deneme, imtihan. Sinaq qilghuchi – Deneme yapan. Atom quralliri sinighini toxtutush – Atom silahlan denemesini durdurma. Sinaq tériqisida – Deneme şeklinde.
sinaqliq: Denenmiş.
sinalmaq: Denenmek.
sinash: Deneme.
sinashmaq: Karşılıklı güç denemesi yapmak. Küch sinashmaq – Karşılıklı güç denemesi yapmak.
sinatmaq: (sinimaq'tan) Denetmek.
sinatturmaq: Denettirmek.
sinatturush: Denettirme.
sinchi: Casus, dil avcısı.
sinchilaq: Küçük parmak, serçe parmak.
sinchilap: İtina ile, özenle, inceden inceye.
sinchilash: İnceleme, tetkik, gözden geçirme.
sinchiliq: Casusluk.
sinchilimaq: Gözden geçirmek, tetkik etmek, incelemek. Depterni sinchilap körüshke bashlidi – Defteri dikkatle incelemeye başladı.
sine: f. Göğüs.
singar: Tek. Singar paypaq – Çorabın teki.
singchay: ç. Sütsüz çay.
singdürmek: Sindirmek, hazmetmek. Ash singdürmek – Yemek hazmetmek.
singdürülmek: Sindirilmek.
singdürülüsh: Sindirilme.
singdürüsh: Sindirme.
singil: Küçük kız kardeş. Qéyni singil – Baldız, görümce. Acha-sinil – Abla ve kız kardeş.
singir: Kiriş, damar. Singir tartishish – Kramp, kasınç.
singiri: Gibi, benzer. Shu singiri – Şunun gibi.
singirmek: Sindirmek.
singish: Sinme.
singishish: Yakışma, uygun gelme.
singishliq: İyi hazm edilen; hafif.
singishmaq: Yakışmak, uygun gelmek. Bu kiyim sanga nahayiti singiship ketti – Bu elbise sana çok yakışmış.
singmek: Sinmek. Suni sep singer yerge, sözni qil sighar yerge – d. Suyu serp siner yere, sözü söyle sığar yere. Singip pishqan aq nan – İyi pişmiş buğday ekmeği.
singni: ağ. bk. singil.
singsalish: ağ. bk. sinchilash.
sinighuchi: Deneme yapan, sınav yapan.
sinilish: Denenme.
sinimaq: Denemek, tecrübe etmek. Bextini sinap körmek – Şansını denemek.
sinip: a. Sınıf. Ishchilar sinipi – İşçiler sınıfı. Altinchi sinip – Altıncı sınıf.
sinipdash: a.u. Sımfdaş, aynı sınıfa mensup olma, sınıf arkadaşı.
sinipliq: a.u. Sınıflı, sımflık. Besh sinipliq mektep – Beş sınıflı okul.
sinipsiz: a.u. Sınıfsız. Sinipsiz jem'iyet – Sınıfsız toplum.
sinish: İflas etme, batma.
sinishish: Karşılıklı güç denemesi yapma.
sinitish: Denetme.
sinjek: ağ. bk. barang.
sinjilash: bk. sinchilash.
sinjish: ağ. bk. siljish.
sinlik: Güzel, görkemli.
sinmaq: İflas etmek, batmak.
sinonim: r. Anlamdaş kelimeler kadrosu.
sinonimlik: Eşanlamlı, anlam eşliği.
sinpiy: a. Sınıflı, sımfsal, sınıfa ait.
sintaksis: r. Sentaks, sözdizimi.
sintétik: r. Sentetik.
sipash: Sıvazlama, okşama.
sipashturmaq: Karşılıklı sıvaştırmak; karşı lıklı okşattırmak.
sipatmaq: Sıvazlatmak, okşatmak.
sipatturmaq: Sıvazlatürmak, okşatürmak.
sipatturush: Sıvazlattırma, okşattırma.
sipaye: f. Nazik, nezaketli.
sipayigerlik: f.u. Nezaketlilik.
sipayiliq: f.u. Nezaketlilik.
siper: tar. Kalkan; bk. qalqan.
sipilash: Yoklama, araştırma, okşama.
sipilimaq: Yoklamak, araştırmak, okşamak.
sipimaq: Okşamak, sıvazlamak. Béshimdin sipidi – O başımı okşadı.
sipitish: Sıvazlatma, okşatma.
sipta: Düz, dümdüz. Sipta rex – Düz kumaş.
siraj: Tutkal.
sirajlanmaq: Tutkallanmak.
sirajlash: Tutkallama.
sirajlatmaq: (sirajlimaq'tan) Tutkallatmak.
sirajlimaq: Tutkallamak.
sirat: a. Sirat köwrügi – Sırat köprüsü.
sirchi: Boyacı, badanacı.
sirdash: a.u. Mahrem, içten, candan, samimi, içli dışlı bir dost.
sirdashliq: a.u. İçtenlik, içli dışlı.
sirdashmaq: a.u. İki dost arasında sırlann birbirine verilmesi.
sirdishish: a.u. bk. sirdashmaq.
sire: Büsbütün, tamamiyle. Sire oqumaydu – Hiç okumuyor.
sirek: Seyrek, az. Kitapning sirek uchraydighan nusxisi – Kitabın az bulunan nüshası.
sirekleshmek: Seyrekleşmek.
sirgüch: ağ. bk. süzgüch.
sirghash: Kayma, kayış.
sirghimaq: Kaymak, kayış.
sirilish: Kayma.
sirilmaq: Kaymak, kurtulmak. Yash tamchiliri ikki mengzidin töwen'ge sirilatti – Yaş damlaları yüzünden aşağıya kayıyordu (damlıyordu). Ademning ichi sirilidu – İnsan acıyor.
sirimaq: Vurmak, kamçılamak.
siritish: Vurdurma, kamçilatma.
siriwalmaq: Kabuğunu soymak; yüzmek; derisini soymak, sıyırmak.
siriwélish: Kabuğunu soyma; yüzme; derisini soyma, sıyırma.
sirish: Vurma, kamçılama.
siritmaq: Vurdurmak, kamçılatmak.
sirkilesh: Bit sirkesinin hasıl olması.
sirkilimek: Sirkelemek; bit sirkesinin hasıl olması.
sirlaqliq: Boyalı, cilalanmış.
sirlanmaq: Boyalmak, cilalanmak.
sirlash: Cila yapma, boyama, badana yapma.
sirlimaq: Boyamak, cilalamak.
sirlinish: Boyalma, cilalanma.
sirmaq: Astarı vatkalı iş ceket.
sirtida: Dışında. Buning sirtida – Bunun dışında.
sirtqi: Dış. Sirtqi kiyim – Dış elbise.
sirtlan: zool. Sırtlan.
sirtmaq: Kement. Sirtmaq salmaq – Kement geçirmek.
sirtme: Tuzak, kapan.
sirtta: Dışarıda.
sirttin: Dışarıdan. Sirttin qarighanda öy yaman körünmeydu – Dışarıdan bakarken ev kötü görünmüyor.
sistéma: r. Sistem.
sistémliq: r.u. Sistemli. Sistémliq türde – Sistemli halde.
siwe: Hisse, pay, düşürge.
siwepxana: ağ. Banyo; bk. moncha.
siya: f. Mürekkep.
siyaq: Biçim, dış görünüm, kılık, şekil. Yarishimliq siyaq – Güzel kılık.
siyaset: a. Siyaset. Iqtisadiy siyaset – İktisadî siyaset.
siyasetchi: Siyasetçi, politikacı.
siyasetperest: a.f. Politika oyuncusu.
siyasetperestlik: a.f.u. Politika oyunu.
siyasiy: a. Siyasî, siyasal. Siyasiy ehwal – Siyasî durum. Siyasiy bölüm – Siyasî bölüm. Siyasiy rehber – Siyasî lider. Siyasiy mesele – Siyasî mesele. Siyasiy mektep – Siyasî okul.
siydik: Sidik.
siyezd: r. Kurultay, kongre.
siygek: Çok işeyen.
siygeklik: Çok işeme hali.
siyir: Sığır. Boghaz siyir – Gebe sığır.
siyish: Siyme, işeme.
siyliq: Ağırlama, içki, sofra 2. Ödül, mükâfat.
siymek: Siymek.
siz: z. Siz. Sizde – Sizde. Sizge – Size. Sizni – Sizi. Sizler – Sizler. Sizlep gep qilmaq – Siz diye söylemek.
sizche: Sizce.
sizdurmaq: (sizmaq'tan) Çizdirmek.
sizdurush: Çizdirme.
sizghuch: Çizgi, cetvel, cetvel tahtası.
sizghuchi: Desinatör, krokici, proje (krokisi).
siziq: Çizgi. Toghri siziq – Düz çizgi.
siziqche: Küçük çizgi. Ikki siziqche – İki küçük çizgi.
siziqliq: Çizgili. Siziqliq depter – Çizgili defter.
sizilish: Çizilme.
sizilmaq: Çizilmek.
siziwetmek: Çizivermek, çizmek.
siziwétish: Çiziverme, çiziş, çizme.
sizish: Çiziş, çizme.
sizlam: Sızı, ağrı.
sizlerningki: Şizlerinki.
sizma: Çizgi.
sizmaq: Çizmek. Astidin sizmaq – Altından çizmek; altım çizmek. Sizip tashlimaq – Çizivermek.
sizningki: Sizinki. Bu öy sizningki – Bu ev sizinki.
Slaw: r. İslav. Slaw xelqliri – İslav halkları.
Slawlar: İslavlar. Slaw tili – İslav dili.
Slawliq: r.u. İslavlık.
sméta: r. Teğellemek, çatmak.
soal: a. bk. sual.
soda: f. Ticaret; alış veriş; satış. Soda shertnamisi – Ticaret anlaşması. Kim artuq sodisi – Açık artırma. Soda floti – Ticaret filosu. Soda wekili – Ticaret ataşesi.
soda-sanaet: f.a. Ticaret ve sanayi. Soda-sanaet merkizi – Ticaret ve sanayi merkezi.
soda-sétiq: f.u. Ticaret, alış veriş, satış.
sodiger: f. Tüccar.
sodigerchilik: f.u. Tüccarlık. Sodigerchilik qilmaq – Tüccarlık yapmak.
sodigerlik: f.u. Tüccarlık.
sodilashmaq: f.u. Pazarlık yapmak.
sodiliq: a.u. Karasevdalılık, manyaklık.
sodiyi: a. Karasevdalı, manyak.
sogh: bk. soghuq.
soghaqliq: Soğukluk; soğuk olma hali.
soghan: Soğan; bk. piyaz.
soghchi: ağ. bk. yitim.
soghchiliq: Soğukluk; sevgiden mahrum muamele. Arimizgha soghchiliq chüshti – Aramıza soğukluk girdi.
soghuq: Soğuk. Ettigenki soghuq – Sabah soğuğu. Soghuq iklim – Soğuk iklim. Bugün nahayiti soghuq – Bugün çok soğuk. Soghuk boldi – Soğuk oldu. Soghuq tegmek – Üşütmek, üşümek, soğuk almak. Soghuq tekküzmek – Üşütmek. Soghuq chüshmek – Soğuk olmak. Soghuq chüshüp qaldi – Soğuk oldu. Soguqqa chidamliq – Soğuğa dayanıklı. Soghuk künler bashlandi – Soğuk günler başladı. Qara soghuq – Karsız soğuk. Soghuq yémek – Donmak, buz kesilmek. Ishqa soghuq qarimaq – İşe zevksiz bakmak; işten hoşlanmamak. Öyi közümge yamanmu soghuq köründi – Evi gözüme çok da soğuk göründü.
soghuqchiliq: Soğukluk (havanın soğukluğu) 2. soğukluk (ilişkide soğukluk). Arigha soghuqchiliq salmaq – Araya soğukluk salmak.
soghuqluq: Soğukluk, ayaz.
soghulmaq: Suyu azalmak. Derya soghulup ketti – Nehrin suyu azaldı.
soghulush: Suyu azlma.
soghurmaq: Çekip çıkarmak, çekmek, çıkarmak.
soghurtmaq: (soghurmaq'tan) Çekip çıkartmak.
soghurtulmaq: Çekip çıkartılmak.
soghurtulush: Çekip çıkartılma.
soghurtush: Çekip çıkartma.
soghurulmaq: Çekip çıkarılmak.
soghurulush: Çekip çıkarılma.
soghurush: Çekme. Chish soghurush – Diş çekme.
soghush: ağ. bk. sowush.
soghuymaq: ağ. bk. soghurmaq.
sojang: ç. Başkan, müdür.
soq: ağ. bk. soghuq.
soqa: Karasaban. Qosh chishliq soqa – Çift bıçaklı karasaban. Soqa chishi – Karasaban dişi (bıçağı). Soqa waxti – Ekin vakti.
soqa-sayman: Ekin aletleri.
soqiwash: Uzun baş.
soqqa: Darbe. Soqqa bermek – Darbe vermek; darbe yedirmek.
soqmaq: Vurmak, dövmek. Saet soqti – Saat çaldı. Pichaq soqmaq – Bıçak yapmak. Tömürni kizighida soq – d. Demiri tavında döv.
soqsuldash: bk. qatirash.
soqturmaq: (soqmaq'tan) Dövdürmek, vurdurmak.
soqturush: Dövdürme, vurdurma.
soquchilan: bot. Bir tür Kaşgar hurması.
soquldaq: Avare avare dolaşmak; haylaz haylaz gezmek.
soquldash: ağ. bk. qatirash.
soquldimaq: ağ. bk. qatirimaq.
soqulmaq: Dövülmek, çarpılmak. Ongay soquludighan tömür – Kolay dövülen demir.
soqulush: Dövülme, çarpılma.
soqum: Kışlık et tedariki için kesilen havyan. Soqum waxtida – Et tedarik edilmeye başladığı kışın başında.
soqur: Kör.
soqurluq: Körlük.
soqush: Darbe, dövme 2. Savaş. Soqush maydani – Savaş alanı. Grazhdanlar soqushi – İç savaş. Özara soqush – Kendi aralarında savaş. Soqush kémisi – Savaş gemisi.
soqushqaq: Kavgacı; kavga düşkünü; geçimsiz.
soqushqaqliq: Kavgacılık; kavga düşkünlüğü, geçimsizlik.
soqushmaq: Dövüşmek, çarpışmak 2. Savaşmak.
soqushturmaq: (soqushmaq'tan) 1. Dövüştürmek 2. Kadeh tokuşturmak.
soqushush: Dövüşme 2. Savaşma.
sol: Sol. Solgha – Sola. Solda – Solda. Sol yaqta – Sol tarafta.
solax: ağ. Durgun. Solax su – Durgun su.
solaq: Hapishane. Solaqqa almaq – Hapsetmek.
solaqxana: Hapishane; bk. qamaqxana.
solanmaq: Hapsedilmek.
solash: Hapsetmek. Qamaqxanigha solash – Hapishaneye hapsetme.
solashqan: Solmuş. Solashqan gül – Solmuş gül (çiçek).
solashqanlik: Solmuşluk, solma hali.
solashmaq: Solmak. Yopurmaqlar solushup ketti – Yapraklar soluverdi.
solashturmaq: (solmaq'tan) Soldurmak, kurutmak.
solashturush: Soldurma, kurutma.
solatquzmaq: bk. solatmaq.
solatquzush: bk. solutush.
solatmaq: Hapsettirmek.
solatturmaq: Hapsettirmek.
solatturush: Hapsettirtme.
solchil: Solcu.
solchilliq: Solculuk, solcu olma hali.
solda: Solda, sol tarafta.
soldin: Soldan, sol taraftan.
soldurmaq: (solmaq'tan) Soldurmak, kurutmak.
soldurush: Soldurma, kurutma.
solgha: Sola.
solghun: Solgun, solmuş, sararmış. Közliring solghun – Gözlerin çökmüş. 2. Özensiz, ihmalcı.
solxay: Solak.
solimaq: Hapsetmek.
solqay: bk. solxay.
sollashmaq: Sola kaymak; solcu olmak.
sollimaq: Sürüklemek, çekmek.
solluq: Solluk, sola meyillik.
sollushush: Sola kayma, solcu olma.
solmaq: Solmak, kurumak. Solushup qalmaq – Solmuş olmak. Ebidiy solmas méning gülistanim – Ebedi solmaz benim gülistanım.
solughay: bk. solxay.
soluq: müz. Tamburun deliği.
solunush: Hapsedilme.
solush: Solma, kuruma.
solushush: Solma.
solutush: Hapsettirme.
som: Para birimi; lira. Bu kitap besh som turudu – Bu kitabın değeri beş lira.
sombesey: ç. Lâhana.
somka: r. Çanta.
somluq: Liralık. Besh somluq – Beş liralık.
song: ağ. Arka. Putning songi – Taban. Ötükning songi – Çizmenin ökçesi.
songghuch: Bahçe duvarı altındaki su yolu.
songpiyaz: ç.f. bot. Pırasa.
sonjaq: ağ. bk. song.
sopa: a. bk. supa.
sopi: a. Sofi; mutasavvıflara ait.
sopiliq: a.u. Sofuluk, dindarlık.
sopisopiyang: zool. bk. sopiyang.
sopiyang: zool. Sarı asma.
sopun: Sabun. Etir sopun – Itır sabun. Kir sopuni – Çamaşır sabunu. Sopun zawuti – Sabun fabrikası. Sopun sürkimek – Sabun sürmek. Sopun qaynitish – Sabun kaynatma (sabun yapma).
sopunchi: a.u. Sabuncu.
sopunchiliq: a.u. Sabunculuk.
sopundan: Sabun kutusu.
sopunlanmaq: Sabunlanmak.
sopunlash: Sabunlama.
sopunlimaq: Sabunlamak.
sopunluq: Sabunlu.
sopunlunush: Sabunlanma.
soragh: ağ. bk. soraq.
soraq: Sorgu 2. Soru. Soraqqa tartmaq – Sorguya çekmek. Soraq alamiti – Soru belgesi.
soraqchi: Yargıç.
soralmaq: Sorulmak.
soranmaq: Dilenmek.
sorash: Sorma, isteme.
sorashmaq: Karşılıklı sormak. Aman-ésenlik sorashmaq – Karşılıklı esenlik dileğinde bulunmak.
sorashturmaq: Soruşturmak.
soratquzmaq: bk. soratmaq.
soratmaq: (sorumaq'tan) Sordurmak, istetmek.
soratturmaq: Sordurtmak, istettirmek.
sorimaq: bk. sorumaq.
soriwalmaq: Yal vara yakara elde etmek.
soriwélish: Yal vara yakara elde etme.
sormaq: ağ. bk. sorumaq.
sort: r. Tür, cins.
sortlash: r.u. Cinslere ayırma, türlere ayırma.
sortlatmaq: r.u. Türlere ayırtmak.
sortlimaq: r.u. Cinslere ayırmak.
sortluq: r.u. Kaliteli cins.
sorulmaq: Sorguya çekilmek.
sorumastin: Sormadan. Her xétide seni soraydu – Her mektubunde seni soruyor. Yash chéghida sheher sorughan – Gençliğinde şehiri idare etmiş.
sorunush: Dilenme, dileniş.
sorush: Savurma.
sorushush: Karşılıklı sorma. Karşılıklı esenlik dileğinde bulunma.
sorutmaq: (sorumaq'tan II) Savurtmak.
sot: r. Mahkeme. Sotqa bermek – Mahkemeye vermek. Sotta aqlanmaq – Mahkemede aklanmak. Sot qilmaq – Mahkemede yargılamak.
sotchi: r.u. Hakim, yargıç.
sotka: r. Bir gece gündüz. Bir sotkida – Bir gece gündüzde.
sotkiliq: r.u. Gece gündüzlük. Bir sotqiliq yer – Ulaşmak için bir gece gündüz yolculuğu gerektiren yer.
sotlanghanlik: r.u. Mahkemeli olmaklık; mahkemeli olma hali.
sotlanmaq: r.u. Mahkemeli olmak; yargılanmak.
sotlash: r.u. Yargılama.
sotlashmaq: r.u. Mahkemede karşılıklı dava açmak.
sotlimaq: r.u. Yargılamak.
sotlunush: r.u. Mahkemeli olma, yargılanma.
sotlushush: r.u. Mahkemede karşılıklı dava açma.
sotsiyal: r. Sosyal, İçtimaî, toplumsal. Sotsiyal inqilap – Toplumsal devrim.
sotsiyal-démokrat: Sosyal demokrat. Sotsiyal-Démokratlar Partiyisi – Sosyal Demokratlar Partisi.
sotsiyal-démokratizm: Sosyal demokratizm.
sotsiyalist: r. Sosyalist.
sotsiyalistik: r. Sosyalist. Sotsiyalistik inqilap – Sosyalist devrim. Sotsiyalistik jem'iyet – Sosyalist toplum. Sotsiyalistik döletler – Sosyalist devletler.
sotsiyalizm: r. Sosyalizm.
sotsiyalliq: r.u. İçtimaî, toplumsal.
sotsiyologiye: r. Sosyoloji, toplum bilimi.
sowadan: Sowadan térek – Ak kavak.
sowaq: ağ. bk. soghuq.
sowét: r. Sovyet. Sowét hökümiti – Sovyet hükümeti. Sowét Ittipaqi – Sovyetler Birliği.
sowgha: Hediye, armağan. Sowgha qilmaq – Hediye etmek.
sowghat: Hediye, armağan. Sowghat bermek – Hediye vermek.
sowghatlanmaq: Hediyeli olmak.
sowghatlash: Hediye verme.
sowghatlimaq: Hediye vermek. Oqughuchilar sowghatlandi – Öğrencilere hediye verildi.
sowghatlinish: Hediyeli olma.
sowumaq: Soğumak. Köngül sowumaq – Gönül soğumak. Bu ademge méning könglüm sowudi – Bu adama benim gönlüm soğudu.
sowush: Soğuma, soğuş.
sowutquch: Soğutucu. Sowutquch eswap – Soğutucu alet.
sowutmaq: Soğutmak.
sowutturmaq: Soğutturmak.
sowutturush: Soğutturuş, soğutturma.
sowutulmaq: Soğutulmak. Sowutulghan qaynaq su – Soğutulmuş kaynamış su.
sowutulush: Soğutulma, soğutuluş.
sowutush: Soğutma, soğutuş.
soydurmaq: (soymaq'tan I) Kestirmek, soydurmak.
soydurush: Kestirme, soydurma.
soyghuzmaq: bk. soydurmaq.
soyghuzush: bk. soydurush.
soyla: Topuz,.çomak.
soylash: Sürünerek gitme 2. Şıvışma.
soylimaq: Sürünerek gitmek 2. Sıvışmak.
soyu: Soyu chish – Köpek dişi; sivri ve uzun diş; domuz dişi.
soyulmaq: Soyulmak, kesilmek.
soyulush: Soyulma, kesilme.
soyumaq: ağ. bk. sowumaq.
soyuwalmaq: Derisini soymak; kabuğunu soymak.
soyuwélish: Derisini soyma; kabuğunu soyma.
soyushmaq: Beraber kesmek; beraber soymak. Qoyni soyushti – Koyunu kestiler; Koyunu soydular.
soyushush: Beraber kesme; beraber soyma.
soyuz: r. Şura, meclis.
sozampay: Uzun.
sozdurmaq: (sozmaq'tan) Uzartmak.
sozdurtmaq: Uzarttırmak.
sozdurtush: Uzattırma.
sozdurush: Uzartma.
sozma: Büyük kil kasesi 2. Katmerli börek.
sozmaq: Uzatmak, genişletmek, çekmek. Dostluk qolini sozdum – Dostluk elini uzattim. Uzaqqa sozmaq – Uzatmak, sürüncemede bırakmak. Qulaghimni sozushti – Kulağımı çektiler.
sozukluk: Uzunluk, uzunca.
sozuq: Uzun, uzunca 2. gr. Ünlü. Sozuq tawush – Ünlü ses. Sozuq tawushsiz boghum tüzülmeydu – Ünlü ses olmadan hece yapılmaz.
sozulghanliq: Uzunluk, boy.
sozulghuch: Elastikilik, esneklik.
sozulghuchluq: Elastikilik hali; esneklik hali.
sozulma: Uzama, yıllarca, uzamış.
sozulmaq: Uzamak, uzanmak. Yüzlerche kilométirgha sozulup ketken orman – Yüzlerce kilometreye uzanmış orman. Uzaqqa sozulghan front – Uzun cephe. Bu kocha téxi sozuludu – Bu cadde (sokak) yine de uzar. Yerde sozulup yatmaq – Yere uzanmak. Sozulghan qol – Uzanmış el. Ish sozulup ketti – İş uzadı. Uzaqqa sozulghan – Uzamış. Doklat uzakka sozulmaydu – Konuşma uzamaz. Késel üch aygha sozulup ketti – Hastalık üç aya uzadı. Gep uzaqqa sozuldi – Söz uzadı. Muzakiriler uzaqqa sozulup ketti – Müzakereler uzayıverdi.
sozulmuluq: Uzunluk, boylam.
sozulush: Uzama, uzanma.
sozunchaq: Uzunca.
sozunchaqliq: Uzunca olma hali.
sozush: Uzatma, genişletme, çekme.
sögel: Siğil 2. Nasır.
sögellik: Siğilli 2. Nasırlı. Sögellik kollar – Nasırlı eller.
söget: bot. Söğüt. Sögettin toqulghan – Söğütten örülmüş. Sériq söget – Sarı söğüt. Qara söget – Kara söğüt.
sögetgül: u.f. Zakkum (ağacı).
sögetlik: Söğütlük.
söhbet: a. Sohbet. Söhbet ötküzmek – Sohbet etmek. Söhbet qilmaq – Sohbet etmek. Söhbetke qatnashmaq – Sohbete katılmak.
söhbetdash: a.u. Hem sohbet. Söhbetdash bolmaq – Sohbete katılmak.
söhbetdashliq: a.u. Beraber sohbet etme hali.
söhbetleshmek: a.u. Sohbet etmek.
söhbetlishish: a.u. Sohbet etme.
sökük: Sökülmüş, dikişsiz.
söküklük: Sökülmüş, sökülmüş hali.
söküwalmaq: Söküp çıkarmak.
söküwetmek: Sökmek, söküvermek.
söküwélish: Söküp çıkarma.
söküwétish: Sökme, söküverme.
söküshtürmek: Azarlatmak.
söl: ağ. bk. sögel.
sölet: a. Büyüklük kuruntusu.
söletlik: a.u. Görkemli, debdebeli, muhteşem bir surette.
söletwaz: a.f. Büyüklüğü seven; gösterişe düşkün.
söletwazliq: a.f.u. Büyüklük düşkünlüğü; gösteriş düşkünlüğü.
söltek: Kuyruğu kesik.
söngek: Kemik. Yangaq söngigi – Yanak kemiği.
sönggech: anat. Uyluk, kalça.
sönggesh: bk. sönggech.
söngzek: t. 1. Sifilis, frengi 2. Gonore, belsoğukluğu.
sörelme: İradesi zayıf, iradesiz.
sörelmek: Sürüklenmek. Sörülüp kelmek – Sürüklenerek gelmek.
sörem: Tırmık. Sörem salmaq – Tırmıklamak.
söresh: Sürükleme.
söreshtürmek: Sürüklemek.
söreshtürüsh: Sürükleme.
söretküzmek: Sürüklenilmek.
söretküzüsh: bk. sörütüsh.
söretme: Tarak ağı.
söretmek: Sürükletmek.
sörimek: Sürüklemek. Sörep ketmek – Sürüklemek. Sörep chiqarmaq – Sürükleyip çıkarmak. Müshükni harwigha qoshsa, katning astigha söreptu – folk. Kediyi arabaya koşsa, kerevetin altına sürüklermiş.
sörülüsh: Sürüklenme.
sörün: Kederli, hüzünlü, gamlı 2. Gergin, soğuk. Sörün muamile – Soğuk ilişki.
sörünlük: Kederlilik, hüzünlülük 2. Gerginlik, soğukluk.
sörütüsh: Sürükletme.
sösen: f. bot. Zambak, nilüfer.
söser: f. zool. Ağaç sansarı; ağaç sansarı kürkü.
sösine: ağ. Kahve rengi.
sösün: ağ. bk. üjme.
söydürmek: (söymek'ten) Öptürmek.
söydürüsh: Öptürme.
söyem: ağ. bk. sörem.
söygüzmek: bk. söydürüsh.
söymek: Öpmek; bk. süymek.
söyünmek: bk. süyünmek.
söyüwatmaq: Öpmek.
söyüwélish: Öpme, öpüş.
söyüshmek: Öpüşmek.
söz: Söz, kelime. Söz béshi – Önsöz, giriş. Söz özgürüshi – Kelime değişimi. Söz birikmishi – Kelime birleşimi. Musteqil söz – Yalın kelime. Yardemchi söz – Edat. Söz yasilishi – Kelime yapımı. Söz erkinlighi – Söz hürriyeti, söz özgürlüğü. Chet söz – Yabancı kelime. Sözimiz – söz, wedimiz – wede – Sözümüz söz, vaadimiz vaattir. Qérilar sözi – Yaşlılar sözü. U özi söz achti – O kendisi söze başladı. Ular sözümni almaydu – Onlar sözümü dinlemiyor. Siz toghruluq söz boldi – Sizin hakkınızda söz oldu. Söz biriktirmek – Ağız birliği etmek. Sözni bölmek – Sözü bölmek. Söz talashmaq – Çekişmek; ağız kavgası yapmak. Sözni toxtatmaq – Sözü kesmek. Sözde turmaq – Sözü tutmak; sözü yerine getirmek. U öz sözide turdi – O sözünü yerine getirdi. Söz daritmaq – Başa kakmak. Söz sözlimek – Söz söylemek; konuşma yapmak. Söz qayturmaq – Dik başlılık; söz dinlemezlik. Sözge kirmek – Söz dinlemek. Sözge kiridighan adem – Söz dinleyen adam; anlayışlı adam. Sözge kirmeydighan adem – Söz dinlemez adam. U méning sözimge kirmeydu – O benim sözümü s dinlemiyor. Kirish söz – Giriş, önsöz. Sozge kélishmek – Çekişmek; ağız kavgası yapmak. Sözge kelmeydu – Söz dinlemez, uyumsuz. Bir sözge kélish – Anlaşmak. Sözge söz keldi – Söze uygun bir sözle karşılık verilmesi. Söz orni kelgende – Sözün yeri geldiğinde. Söz qilmaq – Söylemek. Men toghruluqmu bir söz étip qoyung – Benim hakkımda bir şey söyleyin. Bu néme dégen söz? – Bu ne demek? Söz némide? – Sözün aslı nedir? Yoq söz – Yok söz. Söz yanduurmaq – İtiraz etmek; karşılik vermek. Éghizdin chiqqan söz yanmas – Ağızdan çıkan söz geri alınmaz.
söz-chöchek: Söz ve rivayet, başkaları hakkında söylenti, söylenti. Tillerde söz-chöchek bolmaq – Başkalarının ağzında söylenti olmak.
sözchan: Hatip, iyi konuşan.
sözchanliq: Hatiplik.
sözeng: ağ. bk. söngzek.
sözleg: ağ. 1. Geveze, çenebaz, boşboğaz. 2. Hatip, konuşmacı.
sözlemjan: Dilbaz, lakırdıcı, geveze, boşboğaz.
sözlenmek: Söylenmek.
sözlesh: Söyleme, söyleyiş. Gödek sözleshke bashlidi – Bebek söylemeye başladı.
sözleshmek: Söyleşmek.
sözleshtürmek: (sözleshmek'ten) Söyleştirmek.
sözleshtürüsh: Söyleştirme.
sözletküzmek: Söylettirmek.
sözletküzüsh: bk. sözlütüsh.
sözletmek: (sözlimek'ten) Söyletmek.
sözlimek: Söylemek. Sözlep bermek – Söylemek. Duduqlunup sözlimek – Kekeleyip söylemek. Yasap sözlimek – Yapay söylemek.
sözlünüsh: Söylenme.
sözlüshüsh: Söyleşme. Sözlüshüsh orni – Söyleşme yeri.
sözlütüsh: Söyletme, söyletiş.
sözmel: Dilbaz, palavracı 2. Dedikoducu, lakırdıcı.
sözmen: Hatip, güzel konuşan.
sözmu-söz: Harfi harfine; sözün tam anlamıyla. Sözmu-söz terjime – Harfi harfine çevri.
söznek: ağ. bk. söngzek.
sözsiz: Sözsüz, sessiz. Sözsiz teslim bolush – Şartsız teslim olma.
spirt: r. İspirto, alkol. Spirt lampisi – İspirtoluk.
spirtlik: r.u. Alkollü. Spirtlik ichimlikler – Alkollü içkiler.
spirtlimek: r.u. Alkollü hale getirmek.
spirtsiz: r.u. Alkolsüz. Spirtsiz ichimlik – Alkolsüz içki.
sport: r. Spor. Sport oyunliri – Spor oyunları.
sportchi: r.u. Sporcu.
sportchiliq: r.u. Sporculuk.
stansiye: r. İstasyon.
stéréotip: r. Stereotip klişe.
stil: r. Üslup, tarz, stil. Byurokratliq stilini tügütüsh – Kırtasiyecilik üslubunu bitirme.
stratég: r. Strateji uzmanı.
stratégik: r. Stratejik.
stratégiye: Strateji.
stratosféra: r. Stratosfer.
stratostat: r. Stratosfer balonu.
studént: r. Üniversite öğrencisi.
studéntliq: r.u. Öğrencilik, talebelik.
studiye: r. Atelye, stüdyo.
su: Su. Qar suyi – Kar suyu. Qaynaq su – Kaynamış su. Su ambiri – Baraj gölü. Su bölgüch – Su bölümü çizgisi. Su nori – Su borusu. Su toshughuchi – Su taşıyıcı. Su yolliri – Su yolları. Su asti kémisi – Su altı gemisi. Tosma su – Baraj suyu. Su basti – Su bastı. Su bermek – Su vermek. Su bolmaq – Su olmak. Su ötiwatidu – Su geçiyor. Su ötmeydighan – Su geçmez. Sugha chommaq – Suya dalmak. Sugha chüshmek – Suya girmek. Sugha ketmek – Suya gitmek. Su boyi – Su boyu. Su kechmek – Suyu geçmek; suya girmek. Achchiq su – Sirke. Ash suyi – Et suyu, çorba. Ash qazan suyi – Mide özsuyu. Üchey suyi – Barsak özsuyu. Bez suyi – Bez özsuyu. Su kötürüsh – Su kabarcığı, fiske. Sériq su – Salğa. Su quymaq – Su dökmek; mec.ol. tüketmek, sarfetmek. Pulning béshigha su quyduq – Parayı bitirdik.
sual: Sual, soru. Sual bermek – Soru sormak. Sual bérip qoymaq – Soru sormak. Sual belgisi – Soru belgesi.
subyékt: r. Sübjektif.
subyéktip: r. Sübjektif.
subyéktiwizimliq: r.u. Sübjektivizm hali.
subyéktiwizm: r. Sübjektivizm.
suchi: Sucu.
suchiliq: Suculuk. Suchiliq bölümi – Hidroloji bölümü.
sudük: ağ. bk. siydik.
sufi: a. bk. sopi.
sugaq: bk. suwaq.
sugaqchi: bk. suwaqchi.
sugaqchiliq: bk. suwaqchiliq.
sugash: bk. suwash.
sugashmaq: bk. suwashmaq.
sugashturmaq: bk. suwashturmaq.
sugatmaq: bk. suwatmaq.
sugimaq: Sıvamak; bk. suwimaq.
sugun: f. ağ. bk. sopun.
sugurulush: Çekilme, çıkarılma.
sugushush: Sıvaşma.
sugutulmaq: Sıvatılmak.
sugutulush: Sıvatılma.
sugutush: Sıvatma.
sugha: Ağaçtan yapılmış su kovasi.
sughaq: ağ. bk. soghuq.
sugharma: Su içirme, sulama. Sugharma yer – Sulama yeri.
sughur: zool. Köstebek; dağ sıçanı.
sughurtush: Çektirme, çıkartma. Chish sughurtush üchün keldim – Diş çektirmek için geldim.
sughurulush: Sulanma, su içirilme.
sughuruwalmaq: Çekip çıkarmak; çıkarmak.
sughush: bk. sowush.
suxenchi: a.u. İftiracı, bühtancı, karacı, curnalcı.
suxenchilik: a.u. İftiracılık, bühtancılık, curnalcılık.
suqach: ağ. bk. soqush.
suqchimaq: Kaşımak, taramak.
suqsur: zool. Bağırtlak (-ğı).
suqush: bk. soqush.
sulagh: bk. solaq.
sulandurmaq: Islandırmak, nemlendirmek.
sulandurush: Islandırma, nemlendirme.
sulanmaq: Islanmak, nemlenmek.
sulash: Sulama, ıslama.
sulashmaq: Nemlenmek, ıslanmak.
sulatmaq: Islatmak, nemlendirmek.
sulimaq: Sulamak, nemlemek.
sultan: Sultan.
sultanliq: Sultanlık.
sulu: Yulaf. Qara sulu – Kara yulaf. Sulu yarmisi – Yarma yulaf; yulaf lapası.
suluq: Nemli, sulu. Suluq alma – Sulu elma.
sulunush: Islanma, nemlenme.
sulushush: Nemlenme, ıslanma.
sulutush: Islatma, nemlendirme.
suma: ağ. bk. sürme.
-suman: bk. -siman. Benzetme eki.
sumbat: a. Zarâfet, cazibe, sevimlilik.
sumbatliq: a.u. Zarâfetli, cazibeli.
sumbul: f. bot. Sümbül çiçeği. Sumbul chachliq – Kıvırcık saçlı.
sumrugh: efs. Anka kuşu, Simurg; bk. sumurgh.
sumurgh: hay. Anka kuşu, Simurg.
sun: ağ. zool. Yaban ördeği.
sunaltish: bk. sunaltmaq.
sunaltmaq: Uzatılmış, uzatılmış olma.
sunay: f. Zuma.
sunaychi: f.u. Zurnacı.
sunaylatmaq: Uzatılmış, uzatılmış olma.
sunaylitish: bk. sunaylatmaq.
sundurmaq: (sunmaq'tan I) Kırmak, parçalamak. Sundurup achmaq – Kırarak açmak. Sundurup qoymaq – Kırmak. Düshmenning qarshilighini sundurduq – Düşmanın direnişini kırdık. Teret sundurmaq – Dışkı ihtiyacını gidermek; işemek.
sundurtmaq: (sundurmaq'tan) Kırdırmak, parçalatmak.
sundurtush: Kırdırma, parçalatma.
sundurulmaq: Kırdırılmak. Uning qalghan malliri on qoygha sunduruludu – Onun kalan malları on koyun değerinde hesaplanacak.
sundurulush: Kırdırılma.
sunduruwalmaq: Kırmak.
sunduruwetmek: Kırmak, parçalamak, kırıvermek., parçalayıvermek.
sunduruwétish: Kırma, parçalama, kınverme, parçalayıverme.
sundurush: Kırma, parçalama. Ishlepchiqirish wasitilirini pulgha sundurush – Üretim aletlerini para karşılığı hesaplaş.
sung: ç. bk. sungpiyaz.
sungpiyaz: ç.f. bot. Pırasa.
sunghan: Kırılmış, parçalanmış. Sunghan sapal – Kırılmış çanak.
sunghuch: Kırılgan, kolay kırılır, dayanıksız.
suntaxta: Suntaxta bolmaq – Halsiz düşmek, canı çıkmak, bitmek.
sunuq: Kırık. Sunuq köngül – Kırık gönül.
sunulmaq: Uzatılmak.
sunulush: Uzatılma.
supa: Seki. Kerpiç veya tahtadan yapılış kaldırım.
suparaxot: u.r. ağ. Gemi.
supérfosfat: r. Süperfosfat.
supun: ağ. bk. sopun.
supur: bk. supura.
supura: a. Un elenirken, eleğin altına yayılan sofra; sofra.
sur: Gri, kurşun rengi.
suraghchi: Yargıç, hakim.
surghuch: Mühür mumu.
surnay: bk. sunay.
surup: Keten (bezi). Aq surup – Beyaz keten bezi. Xam surup – Hasa.
sus: f. Yavaş, ağır. Bazar sus – Satış ağır. Sus sériq – Açık san.
susaymaq: f.u. Yavaşlamak, ağırlaşmak.
susaytish: f.u. Yavaşlatma, temkinli hale getirme.
susaytmaq: f.u. Yavaşlatmak, temkinli hale getirmek.
susayturmaq: f.u. bk. susaytmaq.
susayturush: f.u. bk. susaytish.
susirash: Susama, susuzlanma.
susiratmaq: Susatmak, susuzlandırmak.
susirimaq: Susamak, susuzlanmak.
susiz: Susuz. Susiz yer – Susuz yer.
susizliq: Susuzluk.
suslashmaq: Yavaşlamak, ağırlaşmak.
suslashturmaq: Yavaşlattırmak, ağırlaştır mak.
suslashturush: Yavaşlattırma, ağırlaştırma.
suslatmaq: Yavaşlatmak, ağırlatmak.
susluq: f.u. Zayıflık, kuvvetsizlik, gevşeklik, uyuşukluk.
susuyush: f.u. Yavaşlama, ağırlama.
suwadan: Kavak; bk. térek.
suwaq: Sıva. Tamning suwaghi – Duvarın sıvası.
suwaqchi: Sıvacı.
suwaqchiliq: Sıvacılık. Suwaqchiliq qilmaq – Sıvacılık yapmak.
suwalmaq: Sıvalmak.
suwarmaq: ağ. bk. sugharmaq.
suwash: Sıvama, sıvaş.
suwashqaq: Yapışkan, takılgan.
suwashqaqliq: Yapışkanlık, takılganlık.
suwashma: Birbirine yapışma, yan yana, bitişik.
suwashmaq: Sıvaşmak, kirlenmek.
suwashturmaq: bk. suwumaq.
suwashturush: bk. suwash.
suwatquzmaq: bk. suwatturmaq.
suwatquzush: bk. suwatturush.
suwatmaq: (suwimaq'tan) Sıvatmak.
suwatturmaq: Sıvattırmak.
suwatturush: Sıvattırma.
suway-saltang: Çocuksuz, bekar.
suway-saltangliq: Bekarlık.
suwérénitét: r. Egemenlik.
suwimaq: bk. suwumaq.
suwiwetmek: Sıvayıvermek.
suwiwétish: Sıvayıverme.
suwulush: Sıvalma.
suwumaq: Sıvamak.
suwur: ağ. bk. sughur.
suwutulmaq: Sıvatılmak.
suwutush: Suvatma.
suyash: ağ. bk. soyush.
suyghash: Sivi yemek, çorba.
suyiqest: a. Suikast. Birawning ömrige suyiqest qilmaq – Birisinin hayatına suikast etmek.
suyiqestchi: a.u. Suikast eden, suikastçı.
suyiqestchilik: a.u. Suikast yapma hali.
suyiqestlik: Suikast olma hali.
suyuklanmaq: Sıvılaşmak.
suyuq: Sıvı. Suyuk ash – Sıvı yemek; çorba. Suyuk yékilghu – Sıvı yakıt.
suyuqlandurmaq: Sıvılandırmak.
suyuqlandurush: Sıvılanduma.
suyuqlash: Sıvılaşma.
suyuqlashmaq: Sıvılaşmak.
suyuqlatmaq: (suyuqlimaq'tan) Sıvılandırmak.
suyuqlimaq: Sıvılaşmak.
suyuqluq: Sıvı, akıcı madde, akar madde.
suyuqlunush: Sıvılaşma.
suyuqlushush: Sıvılaşma.
suyuqlutush: Sıvılaştırma.
suyuldurmaq: Sıvılaştırmak.
suyuldurulush: Sıvılaştırılma.
suyuldurush: Sıvılaştırma.
suyulmaq: Sıvı hale gelmek; sıvılaşmak.
suyultmaq: Sıvılaştırmak.
suyultush: Sıvılaştırma.
suyulush: Sıvılaşma.
suzash: ağ. bk. sozush.
sübhi: a. Tan kızıllığı, şafak. Sübhidin derek berdi – Şafaktan haber verdi.
sügemcheq: Sarkık meme (kadınların).
sügen: Ambann tahıl bölmesi.
sügeshme: Bulaşma, bulaşan.
süget: bk. söget. Bostan süget – Ağlayan söğüt.
sügü: ağ. bk. sürge.
sügüch: ağ. Tarak, sıkı dişli tarak.
sügür: Kumarbaz, kumarcı.
sühbet: a. bk. söhbet.
sükchek: ağ. Küçük değnek.
süke: ağ. bk. supa.
süküt: a. Sükut, susma, sessizlik. Süküt qilmaq – Susmak.
süleysin: bk. süleysün.
süleysün: zool. Vaşak (-ğı).
sülhi: a. Sulh, barış. Sülhi shertnamisi – Barış anlaşması. Sülhi qilmaq – Barışmak.
sülhiperwer: a.f. Banşçı.
sülhiperwerlik: a.f.u. Barışçılık, barışse verlik.
sülmek: Eti kemikten ayırmak.
sülük: Sülük (-ğü).
sülüsh: Eti kemikten ayırma.
sümbe: Harbi, tüfek çubuğu. 2. Şüngü, kasatura.
sümermek: İçine çekmek.
sümilek: ağ. Buğday lapası.
sümürgüch: Emen, soğutucu, içine çeken.
sümürmek: İçine çekmek; bk. sümermek.
sümürüsh: İçine çekme.
sün'iy: a. Suni, yapay. Yerning sün'iy – Yerin yapay uydusu. Sün'iy rewishte – Yapay halde.
sün'iylik: a.u. Sunilik, yapaylık.
süngdüshmek: Varolmak.
süngék: Kemik. Bash süngigi – Baş kemiği, kafatası. Bilek süngigi – Kol kemiği. Kökrek süngigi – Göğüs kemiği.
sünggümek: Dalmak.
sünggüsh: Dalma, dalmak.
sünggüt: zool. Çobanaldatan, kuyruksallayan.
sünggütmek: (sünggümek'ten) Daldırmak.
sünggütüsh: Daldırma.
sünje: ağ. bk. süyünche.
sünnet: a. din. Sünnet.
sünniy: a. din. Sünni.
sünniylik: a.u. Sünnilik; Sünni olma hali.
süp-süp: Süp-süp tang – Açık tan; şeffaf sabah.
süp-süzük: Şeffaf, saydam, duru. Süp-süzük oyngaq sular – Şeffaf dalgalı sular.
süpet: a. Vasıf, kalite. Süpiti yaxshi polat – Kalitesi iyi çelik.
süpetdash: a.u. gr. Partisip, sıfat fiil. Éniq süpetdash – Belirli partisip. Mejhul süpetdash – Belirsiz partisip.
süpetlik: a.u. Vasıflı, kaliteli. Yaxshi süpetlik mal – İyi kaliteli mal.
süpküsh: Üfürükçülük ile ağrığı kesmek.
süpküshletmek: (süpküshlimek'ten) Üfürükçülük yaptırmak.
süpküshlimek: Üfürükçülük yapmak.
süpürge: Süpürge.
süpürmek: Süpürmek. Süpürüp tashlimaq – Süpürüvermek. Süpürüp chiqmaq – Süpürüvermek.
süpürtmek: (süpürmek'ten) Süpürtmek.
süpürtülmek: Süpürtülmek.
süpürtülüsh: Süpürtülme.
süpürtüsh: Süpürtme.
süpürülmek: Süpürülmek.
süpürülüsh: Süpürülme.
süpüründi: Süprüntü.
süpürüsh: Süpürme, süpürüş.
süpüte: Kaliteli keten bezi.
sür'et: a. Sürat, çabukluk, acele.
sür'etlik: Süratli, çabuk, acele.
sürdürmek: (sürmek'ten) İlerletmek, ileri çekmek.
sürdürüsh: İlerletme, ileriye çekme.
süre: a. din. Sure.
sürenjan: Bir tür bitki.
süretchi: a.u. Resimci.
süretchilik: a.u. Resimcilik.
süretxana: a.f. Resimhane.
süretlenmek: a.u. Belirlenmek, açıklanmak.
süretlesh: a.u. Belirleme, teressüm etme, açığa çıkarma.
süretlik: a.u. Resimli. Süretlik zhurnal – Resimli dergi (mecmua).
süretlinish: Belirlenme, açıklanma.
sürge: Müshil, iç sürdürücü.
sürgösh: İslenmiş et, kurutulmuş et.
sürgü: bk. sürge. Ich sürgü – İç sürdürücü.
sürgün: Sürgün. Sürgün qilmaq – Sürgüne göndermek. Sürgünde bolmaq – Sürgünde olmak.
sürgündi: Sürgün, sürgünde bulunan.
sürgüzmek: Ich sürgüzmek İç sürdürmek.
sürgüzüsh: bk. sürgüzmek.
sürkelmek: Yanaşmak, sürülmek, ovulmak. Söymigen'ge sürkelme – Sevmeyene yanaşma.
sürkenmek: Yanaşmak, dokunmak.
sürkesh: Sürme, ovma.
sürkimek: Sürmek, ovmak. Nangha may sürkeng – Ekmeğe yağ sürün.
sürkügüch: Traş fırçası.
sürkülüsh: Yanaşma, sürülme, ovulma.
sürkünüsh: Yanaşma, dokunma.
sürlen'gen: İslenmiş, kurumuş.
sürlenmek: İslenmek, kurumak.
sürlesh: İsleme, kurutma. Chöp sürlesh – Ot kurutma.
sürletmek: (sürlimek'ten) İsletmek, iste kurutturmak.
sürlimek: İslemek, kurutmak. Chöp sürlimek – Ot kurutmak.
sürlük: Asık suratlı, heybetli, gösterişli. Kishige sürlük körünüdu – Kişiye gösterişli görünür.
sürlütüsh: İslettirme, iste kurutturma.
sürme: Sürme. Sürme qoymaq – Sürme çekmek. Sürme téshi – Sürme taşı.
sürmek: Sürmek, dehlemek, acele ettirmek. Dalgha sürmek – İleri sürmek. Arkigha sürmek – Geriye sürmek. Sürüp chiqarmaq – İtip çıkarmak. Ich sürmek – İç sürmek. Ichim sürüp ketti – İçim sürdü. U sürmini közige sürdi – O sürmeyi gözüne çekti. Közümge sürey – Gözüme çekeyim. Upa sürmek – Pudra sürmek. Xiyal sürmek – Hayal etmek; hayala dalmak. Keyp-sapa sürmek – Keyif sefa sürmek.
sürtküch: Paçavra; kadınların pılı pırtısı.
sürtmek: Silmek, kurulamak. Yüzni sürtmeq – Yüzü kurulamak. Köz yéshini sürtmek – Gözyaşını silmek.
sürtülmek: Silinmek, kurulanmak.
sürtülüsh: Silinme, kurulanma.
sürtünüsh: İslenme, kuruma.
sürtüwetmek: Silivermek, kurulayıvermek.
sürtüwétish: Siliverme, kurulayıverme.
sürtüsh: Silme, kurulama.
sürülmek: Sürülmek. Algha sürülmek – İleri sürülmek. Arqigha sürülmek – Geriye sürülmek.
sürülüsh: Sürülme.
sürün: Serin. Sürün yer – Serin yer.
süründesh: ağ. Serinleş. bk. salqinlash.
süründimek: Serinlemek.
sürüsh: Sürüş, sürmek.
sürüshte: Soruşturma. Sürüshte qilmaq – Soruşturmak.
sürüshtürmek: Soruşturmak, takip etmek, aramak.
sürüshtürüsh: Soruşturma, takip etme, arama.
sürütmek: Sürüklemek, sürümek.
sürütüsh: Sürükleme, sürüme.
süt: Süt. Süt emgüchi – Süt emen. Süt saqquchi – Süt sağan.
sütchilik: Sütçülük. Sütchilik férmisi – Süt çiftliği.
sütxor: u.f. Murabahacı, tefeci.
sütxorek: u.f. Süt emen.
sütxorluq: u.f.u. Murabahacılık, tefecilik.
sütlesh: Süt karıştırma.
sütligen: bot. Sütleğen.
sütlimek: Süt karıştırmak. Chayni sütlep iching – Çayı süt karıştırarak için.
sütlük: Sütlü. Sütlük siyir – Sütlü inek. Sütlük ot – bot. devedikeni.
süwe: a. bk. sübhi.
süydük: bk. siydik.
süyek: bk. söngek.
süyeklik: Kemikli 2. İriyarı, iri yapılı. Süyektik yigit – İriyarı yiğit; iri yapılı delikanlı.
süyeksiz: Kemiksiz.
süyem: Karış. Bir süyem yer – Bir karış toprak.
süyench: Dayanak, dayangaç, destek, istinatgah.
süyenchi: bk. süyench.
süyendürmek: (süyenmek'ten) Dayandırmak.
süyendürüsh: Dayandırma.
süyenmek: Dayanmak.
süyesh: Dayama, direme 2. Yardım etme, destekleme.
süyge: ağ. bk. sürge.
süygenlik: Sevgi, aşk, sevda. Bu chin qöngüldin süygenlik bolmaydu – Bu gerçek bir sevgi olamaz.
süygülük: Sevgili, göz bebeği.
süykesh: bk. sürkesh.
süylesh: Acele ettirme, sıkıştırma.
süylimek: Acele ettirmek, sıkıştırmak.
süymek: Sevmek. Süygünüm – Sevgilim. 2. Öpmek.
süyülmek: Sevilmek.
süyülüsh: Sevilme.
süyümchan: Şıpsevdi, tez vurulur.
süyümchanliq: Şıpsevdi olma hali.
süyümek: Dayamak, diremek 2. Yardım etmek, desteklemek.
süyümlük: Sevimli, cazibeli.
süyünch: Sevinç, neşe.
süyünche: Müjde. Süyünchige néme berisen? – Müjde için ne vereceksin?
süyünchlük: Sevinçli, sevindirici.
süyündürmek: Sevindirmek.
süyündürüsh: Sevindirme.
süyünerlik: Sevinçli, sevindirici. Süyünerlik xeber – Sevinçli haber.
süyünmek: Sevinmek.
süyünüshmek: Sevinişmek, beraber sevinmek.
süyünüshüsh: Sevinişme, beraber sevinme.
süyüshmek: Sevişmek 2. Öpüşmek.
süyüshüsh: Sevişme 2. Öpüşme.
süzek: bk. söngzek.
süzge: Tarak.
süzgüch: Süzgeç.
süzme: Peynir; süzülerek suyu çıkarılmış yoğurt.
süzük: Duru, şeffaf, temiz. Süzük su – Duru su.
süzüklük: Duruluk, şeffaflık.
süzüldürmek: Durulamak.
süzüldürüsh: Durulama.
süzüwalmaq: Süzmek.
süzüwélish: Süzme, süzmek işi.
sha: Donakalmışlık. Sha bolmaq – Dona kalmak.
shaban: a. bk. sheban.
shad: Memnun, sevinçli, neşeli. Shad etmek – Memnun etmek, sevindirmek. Shad bolmaq – Sevinmek.
shad-xuram: f. Neşeli, sevinçli, memnun. Shad-xuram yashimaq – Neşeli yaşamak.
shada: Pamuk sapı.
shadapachaq: Sırık gibi, ince bacaklı.
shadiyane: Neşeli, sevinçli, memnun.
shadlandurmaq: Neşelendirmek.
shadlanmaq: Neşelenmek, sevinmek, memnun olmak.
shadliq: Neşelilik.
shadman: f. Neşeli, sevinçli, memnun. Shadman bolmaq – Neşeli olmak, sevinmek.
shadmanliq: f.u. Neşelilik.
shagirt: f. Öğrenci, şagirt.
shagirtliq: f.u. Öğrencilik, şagirtlik.
shagha: tar. Vali, bölge sorumlusu.
shah: f. Şah.
shahadet: a. Şahadet. Shahadet bermek – Şahit olmak. Shahadet barmighi – Şahadet parmağı.
shahadetname: Şahadetname.
shahane: f. Şahane.
shahinshah: f. Şahinşah, şahlar şahı.
shahinshahliq: Şahinşahlık.
shahitlik: a.u. Şahitlik.
shahitliq: a.u. Şahitlik. Shahitliq qilmaq – Şahitlik yapmak.
shahliq: f.u. Şahlık. Uning shahliq dewride – Onun şahlık devrinde.
shahmatchi: f.u. Satranççı.
shahmet: f. Şahmat, satranç. Shahmat oynimaq – Satranç oynamak.
Shahname: f. Şahname.
shahzade: f. Şahzade. Shahzadixan – f.u. Prenses.
shax: f. Dal, budak, salkım, kol.
shaxar: Potas.
shaxarimaq: Dallanmak, budak sürmek.
shaxarliq: Alkalik. Shaxarliq su – Alkalik su.
shaxinek: ağ. bk. oymaq.
shaxlanmaq: Dallanmak, budaklanmak, salkımlanmak.
shaxlash: Dallanma, budaklanma.
shaxliq: Dallı, budaklı, salkımh.
shaxlimaq: Dallanmak, budaklanmak.
shaxsiz: f.u. Dalsız, budaksız.
shair: a. Şair.
shairane: a.f. Şairane, şairce.
shaire: a. Şair kadın.
shairlik: Şairlik. Shairlik qilmaq – Şairlik yapmak.
shakal: Deri, kabuk (-ğu). Tuxum shakili – Yumurta kabuğu.
shakalliq: Kabuk yeri; kabuklu; kabukluk.
shakarap: bk. shakirap.
shakilat: r. Çikolata.
shakirap: f. Fazla tuzlu; tuzlu.
shaqal: ağ. bk. shakal.
shaqqida: Hemen, anında.
shaqla: Şak diye vuruş.
shala: Tükürük, salya.
shalaq: bk. shallaq.
shalaqqide: Pat diye. Shalaqqide yiqilmaq – Pat diye düşmek.
shalaqlash: Vurulma, çarpılma, çalkalanma.
shalaqlatmaq: (shalaqlimaq'tan) Vurmak, çarpmak, çalkalandırmak.
shalaqliq: Özensizlik, itinasızlık, ihmalkarlık.
shalaqlimaq: Vurulmak, çarpılmak, çalkalanmak.
shalaqlitish: Vurma, çarpma, çalkalandmna.
shalang: Seyrek, koyu olmayan. Shalang chach – Seyrek saç. Shalang uchraydghan nerse – Seyrek karşılaşılan nesne; Nadir bulunan şey.
shalang-shalang: Zaman zaman, ara sıra, vakit buldukça.
shalanglanmaq: Seyrekleşmek.
shalanglash: Seyrekleşme.
shalanglashmaq: Seyrekleşmek. Hawaning shalanglashqan haliti – Havanın seyrekleşmiş hali.
shalanglashturmaq: (shalanglashmaq'tan) Seyrekleştirmek.
shalanglashturush: Seyreklmeştirme.
shalanglatmaq: (shalanglimaq'tan) Seyrekletmek.
shalangliq: Seyreklik.
shalanglimaq: Seyreklemek.
shalanglinish: Seyrekleşme.
shalanglishish: Seyrekleşme.
shalanglitish: Seyrekletme, seyrekleştirme.
shalaplimaq: Şapır şapır yemek.
shalche: Patika.
shaldam: Salyası akmak.
shaldama: Göğüslük; bebek göğüslüğü.
shaldap: Tef; bk. dap.
shaldiraq: Çıngıraklı. Shaldiraq yilan – Çıngıraklı yılan.
shaldirlash: Hışırdama.
shaldirlatmaq: (shaldirlimaq'tan) Hışırdatmak.
shaldirlimaq: Hışırdamak.
shaldirlitish: Hışırdatma.
shalwaq: Tükürük, salya.
shalwur: Şalvar, geniş pantalon.
shalgham: Şalgam.
shalghut: Melez, karışık.
shalghutlashmaq: Melezleşmek.
shalghutlashtunnaq: Melezleştirmek.
shalghutlashturush: Melezleştirme.
shalghutlishish: Melezleşme.
shalghutsiz: Kanşık olmayan, saf.
shali: f. Çeltik; bk. shal.
shallaq: Yaygaracı, gürültücü 2. Çapkın, hovada 3. Özensiz, ihmalkar 4. Kirli.
shallaqliq: Yaygaracılık 2. Özensizlik.
shalliq: Pirinç tarlası, pirinçlik.
shaltaq: Pis, çamur.
shaltaqliq: Pislik.
shalzar: f. Pirinç tarlası, pirinçlik.
shama: Çay posası.
shamal: a. Rüzgar, yel. Shamal soqti – Rüzgar esti. Shamal chiqti – Yel esmeye başladı.
shamaldimaq: a.u. bk. shamallimaq.
shamaldirimaq: a.u. Havalanmak.
shamaldurghuch: a.u. Kompresör. Bir at küchi quwwitige ége shamaldurghuch – Bir at gücüne sahip kompresör.
shamallanmaq: a.u. Havalanmak.
shamallash: a.u. 1. Soğuk alma 2. Havalanma.
shamallatmaq: (shamallimaq'tan) Havalandırmak.
shamalliq: a.u. Rüzgarlı, yelli.
shamallimaq: a.u. 1. Soğuk almak 2. Havalanmak.
shamallinish: a.u. Havalanma.
shamallitish: a.u. Havalandırma.
shamalsiz: a.u. Rüzgarsız, yeisiz.
shamalsizliq: a.u. Rüzgarsızlık, yelsizlik.
shamchi: a.u. Zanaatçı, esnaf.
shamchiraq: a.u. Mum, şamdan.
shamdal: a.f. bk. shamdan.
shamdan: a.f. Şamdan.
shamdighay: Vurucu, davulcu.
shamdighayliq: Vuruculuk, davulculuk.
shamparaq: Toprak vergisi.
shamyane: f. tar. Çadır, otak.
shan: a. Şan.
shan-sherep: Şan ve şeref. Qehrimanlirimizgha shan-sherepler bolsun! – Kahramanlarımıza şan ve şerefler olsun!
shangxo: ç. Şaka. Shangxo qilmaq – Şaka etmek.
shangxochi: ç.u. Şakacı.
shangzung: ç. tar. Başçavuş.
shanliq: a.u. Şanlı. Shanliq armiyimiz – Şanlı ordumuz.
shapaltaxlash: bk. kachatlash.
shapashang: Jonglör, hokkabaz.
shapilaq: Sille, tokat. Shapilaq urmaq – Tokat vurmak. Shapilaq yémek – Tokat yemek.
shapilaqlash: Tokatlama.
shapilaqlatmaq: (shapilaqlimaq'tan) Tokat vurdurmak, tokatlatmak.
shapilaqlimaq: Tokatlamak.
shapildash: bk. shapildimaq.
shapildatmaq: (shapildimaq'tan) Şapır şapır yemek. Shapilditip yémek – Şapır şapır yemek.
shapildimaq: Şapır şapır yemek.
shappida: Aniden, bir anda, kaşla göz arasında, şıp diye, göz açıp kapatana kadar. Shappida bérip kel – Şıp diye git gel.
shaptek: At qulaqlirini shaptek qildi – At kulaklarını dikti.
shaptul: f. Şeftali.
shaptula: f. Bak shaptul.
shar: r. Küre, yuvarlak. Yer shari – Yer küresi.
shar-shur: Hışırtı, şıkırtı. Shar-shur qilmaq – Şıkırdatmak, hışırdatmak.
sharax: Hışırtı, fışırtı.
sharax-shurux: Gürültü, velvele.
sharaxlash: Hışırdama.
sharaxlatmaq: (sharaxlimaq'tan) Ses çıkartmak, gürültü yapmak.
sharaxlimaq: Hışırdamak. Derexning yopurmaqliri sharaxlap turadu – Ağaç yaprakları hışırdıyor.
sharaxlitish: Ses çıkartma, gürültü yapma.
sharaq: Hışırtı, şıkırtı.
sharaq-shuruq: Hışırtı şıkırtı.
sharaqlash: Şıkırdama, hışırdama.
sharaqlatmaq: (sharaqlimaq'tan) Hışırdatmak, şıkırdatmak.
sharaqlimaq: Şıkırdamak, hışırdamak.
sharaqlitish: Hışırdatma, şıkırdatma.
sharap: a. Şarap. Haraq-sharap – Rakı ve şarap.
sharapet: a. Asillik, mertlik, şeref.
sharapetsiz: a.u. Şerefsiz, asil olmayan.
sharapetsizlik: a.u. Şerefsizlik, asilsizlik.
sharapxor: a.f. İçici, alkolik.
sharapxorluq: a.f.u. İçicilik, alkoliklik.
sharayit: a. Şart, koşul, ortam. Sharayit tughdurmaq – Oygun ortam yaratmak.
sharillimaq: Şarıldamak; şanl şarıl akmak.
sharqildash: Çatırdama, şakırdama.
sharqildimaq: Çatırdamak, şakırdamak.
sharqiraq: Gürültülü, şıkırtılı.
sharqiram: Şelale.
sharqirash: Şakırdama, gürüldeme.
sharqiratma: Şelale; bk. sharqiram.
sharqiratmaq: (sharqirimaq'tan) Gürüldetmek, şıkırdatmak.
sharqirimaq: Şakırdamak, gürüldemek. Sharqirap aqqan deryalar – Gürül gürül akan nehirler.
sharqiritish: Gürüldetme, şıkırdatma.
sharqun: ağ. bk. sharqiratmaq.
sharsiman: Küresel, yuvarlak biçiminde.
shart: takl. Çatırtı, çıtırtı. Yaghach shart étip ikkige bölündi – Ağaç çat diye ikiye bölündü.
shartta: Sertçe, şiddetle, hemen, derhal. U béshini sharttida kesip tashlidi – O başını hemen kesiverdi.
shat: f. bk. shad.
shatérek: f.u. Piramidal söğüt.
shatiwar: f.u. El tezgahı ile dokulan kumaş.
shatiwe: ağ. bk. shatiwar.
shatlanmaq: f.u. bk. shadlanmaq.
shawjyang: ç. Müdür, okul müdürü.
shawqun: Gürültü, yaygara. Shawqun kötermek – Yaygara etmek.
shawqun-süren: Gürültü, yaygara.
shawqunchi: Yaygaracı, gürültücü.
shawqunlashmaq: Müşterek gürültü yapmak.
shawqunluq: Gürültülü, debdebeli.
shawshyaw: ç. Binbaşı; bk. mayor.
shashqaq: Telaşlı, endişeli; bk. shashqilaq.
shashqaqliq: Telaşlılık, endişelilik.
shashqan: bk. chashqan.
shashqilaq: Telaşlı, endişeli; bk. shashqaq.
shashqilaqliq: Telaşlılık, endişelilik; bk. shashqaqliq.
shashqin: Acele, acil.
shashqinliq: Telaşlılık, endişelilik.
shashmaq: Acele etmek, telaşlanmak, şaşırmak.
shashmay-pishmay: Şaşırmadan, acele etmeden.
shashturmaq: Acele ettirmek, sıkıştırmak.
shayatun: ağ. bk. seyyare.
shayi: f. İpek kumaş.
shaytan: a. bk. sheytan.
she: f. bk. sheher.
sheban: a. Şaban.
shebha: Fıkra.
shebnem: f. Çiy. Shebnem chüshti – Çiy düştü. Shebnem kötürüldi – Çiy kalktı.
shebnemlik: f.u. Çiy düşme hali, çiy olma hali. Shebnemlik otlaq – Çiy düşmüş çayır.
shednem: f. bk. shebnem.
shehadet: a. bk. shahadet.
shehadetname: a.f. bk. shahadetname.
sheher: f. Şehir, kent.
sheherche: f. Şehirce, küçük kent.
sheherdash: f.u. Hemşehri, hemşeri.
sheherdashliq: f.u. Hemşerilik.
sheherlik: f.u. Şehirli.
shehla: a. Shehla köz – Büyük güzel göz; ceylan göz.
shehwet: Şehvet, şiddetli arzu.
shehwetlik: a.u. Şehvetli, kösnülü, cinsel ihtiraslı.
shehwetperest: a.f. Şehvetli, cinsel ihtiraslı.
shehwetperestlik: a.f.u. Şehvet, şehvetlilik, kösnü.
shexs: a. Şahıs. Birinchi shexs – Birinci şahıs.
shexsen: a. Şahsen.
shexsiy: a. Şahsî, özel. Shexsiy mülük – Özel mülk.
shexsiyet: a. Şahsiyet, kişilik.
shexsiyetchi: a.u. Bireyci, bencil, egoist.
shexsiyetchilik: a.u. Bireycilik.
shexsiyetperest: a.f. Bireycilik, bireyci.
shexsiyetperestlik: a.f.u. Bireycilik.
shek: a. Şüphe, vesvese. Hichqandaq shek yoq – Şüphesiz, şüphe götürmez.
shek-shübhe: a. Şüphe. Shek-shübhe yoq – Şüphesiz, kesin.
shekil: a. Şekil, biçim.
shekildash: a.u. Eşsesli, sesteş. Shekildash sözler – Eşsesli kelimeler.
shekildashliq: a.u. Eşseslilik, sesteşlik.
shekillendürmek: Biçimlendirmek, şekillendirmek, bir şekle sokmak.
shekillendürüsh: Şekillendiriş, şekillendirme, biçimlendirme.
shekillenmek: a.u. Şekillenmek, biçimlenmek.
shekillesh: a.u. Şekle sokma, biçimlendirme.
shekillimek: Şekle sokmak, biçimlendirmek.
shekillinish: Şekillenme, biçimlenme.
shekilsiz: a.u. Şekilsiz, biçimsiz.
shekilsizlik: a.u. Şekilsizlik, biçimsizlik.
shekilwaz: a.f. Şekilci, formalist.
shekilwazliq: a.f.u. Şekilcilik, formalistlik.
shekl: a. bk. shekil.
sheklenmek: a.u. Şüphe etmek, şüphelenmek. Men uningdin sheklinimen – Ben ondan şüpheleniyorum.
sheklik: a.u. Şüpheli.
sheklinish: a.u. Şüphe etme, şüphelenme.
sheksiz: a.u. Mutlak, tam, şüphesiz.
sheksizlik: a.u. Mutlaklık, pürüzsüz olarak, eksiksizlik.
sheqiqe: ağ. Yarımca, migren.
sheldem: f. Çiy; bk. shebnem.
shelper: ağ. Kızıl, kırmızı. Shelper reng – Kırmızı renk.
shemdan: a.f. bk. shamdan.
shemlem: f. ağ. bk. shebnem.
shems: a. Güneş.
shemshat: bot. Şimşir.
shemsher: f. Kılıç.
shen: a. Şan, şeref. Séning sheningge – Senin şerefine. Ademgerchilik shenige héch tnghri kelmeydu – İnsanlık şerefine hiç yakışmaz.
shenbe: f. Cumartesi.
shenbilik: f. u. Cumartesi için.
shepe: Belge, işaret. Shepe bermek – İşaret etmek.
shepeq: a. Güneş batarken ufuktaki kızıllık.
shepereng: f. zool. Yarasa.
shepirek: Zayıf, cılız, boş.
shepqet: a. Şefkat, acımak. Shepqet qiling – Acıyın.
shepqetlik: a.u. Şefkatli, acıyan.
shepqetsiz: a.u. Şefkatsiz, acımasız.
shepqetsizlik: a.u. Şefkatsizlik, acımasızlık.
shepshek: Geveze, çenebaz, boşboğaz. Shepshek adem – Geveze adam.
sher: f. bk. sheher.
sherap: a. bk. sharap.
sherbet: a. Şerbet.
sherbetlik: a.u. Tatlı, şekerli.
sherep: a. Şeref. Shan-sherepler bolsun! – Şan ve şerefler olsun!
shereplik: a.u. Şerefli.
sherepsiz: a.u. Şerefsiz.
sherepsizlik: Şerefsizlik.
sheret: a. İşaret, belge. Sheret qilmaq – İşaret etmek.
sherh: a. Şerh, izah.
sherhlenmek: a.u. Şerhlenmek, izahlanmak.
sherhlesh: a.u. Şerhleme, izah etme.
sherhlimek: a.u. Şerhlemek, izah etmek.
sherhlinish: a.u. Şerhlenme, izah edilme.
sheriet: a. Şeriat.
sherik: a. Ortak, şerik.
sherq: a. Doğu. Ottura Sherq – Orta Doğu. Uzaq Sherq – Uzak Doğu. Yéqin Sherq – Yakın Doğu. Sherq Tilliri Instituti – Doğu Dilleri Enstitüsü. Sherq xelqliri – Doğu halkları.
sherqi-jenubiy: Güney doğu.
sherqi-jenup: Güney doğu.
sherqi-shimal: Kuzey doğu.
sherqi-shimaliy: Kuzey doğu.
sherqiy: a. Doğuya ait, doğu.
sherqliq: a.u. Doğulu.
sherqshunas: Şerkşunas, şarkiyatçı, müsteşrik.
sherqshunasliq: Müsteşriklik. Sherqshunasliq Instituti – Müsteşriklik Enstitüsü; Şarkiyat Enstitüsü, Doğu Bilimleri Enstitüsü.
shermende: f. Utandırmak, ayıplamak, yüzünü kızartmak. Shermende bolmaq – Yüzü kızarmak, ayıplanmak.
shermendichilik: f.u. Yüzkarası, utandırıcı, ayıp.
shermet: Yaman, yiğit, cesur, çapkın.
shert: a. Şart. Shert qoymaq – Şart koymak. Kélishing shert – Gelmen şart. Shert péil – Şart fiil.
shert-sharayit: a. Ortam, durum, vaziyet, şartlar.
shertleshmek: a.u. Sözleşmek, anlaşmak, şartlaşmak.
shertlik: a.u. Şartlı.
shertlishish: Sözleşme, anlaşma.
shertname: Antlaşma, anlaşma. Shertname tüzmek – Anlaşma yapmak.
shertsiz: a.u. Şartsız. Shertsiz teslim – Şartsız teslim.
sherwet: a. bk. sherbet.
shetrenj: f. Satranç.
shewket: a. Şevket.
shewketlik: a.u. Şevketli.
shewksiz: a.u. Gevşek, uyuşuk, aldırmaz.
shewksizlik: a.u. Gevşeklik, uyuşukluk, aldırmazlık.
shewq: a. Gönül akması, merak.
shewqlendürmek: a.u. Meraklandırmak.
shewqlendürüsh: a.u. Meraklandırma.
shewqlenmek: a.u. Meraklanmak.
shewqli: a.u. Meraklı.
shewqlinish: a.u. Meraklanma, meraklanış.
shewwal: a. Şevval.
sheyda: f. Sevgi, aşık, tutkun, gönül vermiş. Sheyda bolmaq – Aşık olmak, gönlünü kaptırmak.
sheydaliq: f.u. Aşıklık, tutkunluk, aşık olma.
sheyge: ağ. bk. shu yerge.
sheyx: a. Şeyh.
sheyxliq: a.u. Şeyhlik.
sheyxul'islam: a. Şeyhülislam.
sheytan: a. Şeytan. Sheytan harwisi – Bisiklet.
sheytanchaq: Bisiklet.
sheytanlanmaq: a.u. Hile yapmak, kurnazlık etmek.
sheytanliq: a.u. Şeytanlık, hile. Sheytanliq qilmaq – Şeytanlık etmek.
sheytanlinish: a.u. Hile yapma, kurnazlık etme.
shiar: a. bk. shuar.
shiblit: r. Ayakkabı.
shiddet: a. Şiddet. Shiddet bilen – Şiddet ile.
shiddetlenmek: a.u. Şiddetlenmek.
shiddetlik: a.u. Şiddetli.
shiddetlinish: a.u. Şiddetlenme.
shie: a. din. Şii.
shifen: ç. Pedagoji, eğitim bilimi. Shifen shöyen – Eğitim fakültesi.
shix: Surat.
shijaet: a. Cesaret, yüreklilik.
shijaetlik: a.u. Cesur, cesaretli, yürekli.
shikar: Av, avlanma. Shikarga chiqmaq – Ava çıkmak.
shikayet: a. Şikayet. Shikayet qilmaq – Şikayet etmek.
shikayetchi: a.u. Şikayetçi.
shike: bk. shéker.
shikel: ağ. bk. kishen.
shilash: ç.u. Karıştırma.
shildir: Taklidî ses. Shildir etmek – Hışırdatmak, hışıldamak, fışırdamak.
shildir-shildir: takl. Sürekli şırıltı, sürekli fışırtı. Yopurmaqlar shildir-shildir qilidu – Yapraklar sürekli fışırtı yapıyor.
shildirlatmaq: (shildirlimaq'tan) Şarıldatmak, fışırdatmak.
shildirlimaq: Çınlamak, tınlamak, şangırdamak, şingırdamak.
shildirlitish: Şıkırdatma, tıngırdatma, şıngırdatma.
shildishap: ağ. bk. kirlik.
shildurmaq: Soydurmak, sıyırtmak.
shildurtmaq: Soydurtmak, sıyırttırmak.
shildurtush: Soydurtma, sıyırttırma.
shildurush: Soydurma, sıyırtma.
shiligey: ağ. bk. shaldama.
shilimaq: ç.u. Karıştırmak.
shilimlash: Yapıştıncı sürme.
shilimlimaq: Yapıştıncı sürmek.
shilimshiq: Sümük.
shilimshiqlanmaq: Sümük hale gelmek.
shilish: Soyma, sıyırma.
shilk-shilk: takl. Şak şak.
shilq: takl. Şak şak. Shilq etmek – Şak şak vurmak.
shillash: ağ. bk. showa.
shilmaq: Soymak, sıyırmak.
shilt: takl. shilt etmek Şıkırdamak, şıngırdamak.
shiltimek: Sallamak.
shiltish: Sallama.
shilupshap: ağ. bk. palaz.
shilwe: Lapa, bulamaç.
shilwigürüch: bk. shilwe.
shim: Pantolon.
shimal: a. Kuzey.
shimali-gherp: a. Kuzey batı.
shimali-sherq: a. Kuzey doğu.
shimaylanmaq: Sıvanmak.
shimes: ağ. bk. eltire.
shimishke: r. Çekirdek; ayçiçeği çekirdeği.
shina: Takoz.
shinaq: ağ. bk. sinaq.
shine: ağ. bk. shirne.
shing: ç. Ölçü birimi, küçük sandıkla yapılan hecim ölçüsü. Tahıl ölçüsünde kullanılır.
shingli: ç. Bagaj, yük.
shinxey: ç. Shinxey inqilabi – Milliyetçi Çin Cumhuriyeti'nin kuruluşuna yol açan 1911 Çin Devrimi.
shintaymaq: Ucu çıkmak, dışarı fırlamak, dikilip durmak.
ship: ağ. bk. yip.
shipa: a. Şifa. Shipa bermek – Şifa vermek. Shipa tapmaq – Şifa bulmak.
shipaxana: a.f. Hastahane.
shipalanmaq: a.u. İyileşmek, sıhhati düzelmek.
shipaliq: Şifalı, şifalık, şifa veren. Shipaliq su – Şifalı su.
shipalinish: İyileşme, sıhhati düzelme.
shipang: ç. Paviyon.
shipanglash: Sallanma.
shipanglatmaq: (shipanglimaq'tan) Sallamak.
shipanglimaq: Sallanmak.
shiperek: zool. bk. shepereng.
shipildash: Hışırdama, hışıldama, fışırdama.
shipildatmaq: (shipildimaq'tan) Hışırdatmak, hışıldatmak, fışırdatmak.
shipildimaq: Hışırdamak, hışıldamak, fışırdamak.
shipilditish: Hışırdatma, hışıldatma, fışırdatma.
shipingshitish: Sallama.
shipingshitmaq: Sallamak.
shipirlash: Fısıltı, fışırtı, hışırtı.
shipirlimaq: Fısıldamak, fışırdamak.
shir: f. zool. Arıslan. Shirdek – Arıslan gibi.
shiraq: Bacak. Bash-shiraq – Baş ve bacak.
shirchay: Sütlü çay.
shirdak: Hayvanların altına serilen saman.
shirelenmek: f.u. Olgunlaşmak, tanelenmek.
shirem: Shirem jeddi – Uzak akraba.
shiriq: Dikişli. Shiriq chapan – Dikişli palto.
shiriqlimaq: Uzaklardan duyulan ses, kuytu.
shirildaq: Ufak tefek, önemsiz.
shirildimaq: Şırıldamak.
shirilik: f.u. Tatlı, şekerli.
shirilimek: f.u. Şekerli hale getirmek.
shirilinish: f.u. Olgunlaşma, tanelenme.
shirimaq: Dikmek. Yotqan shirimaq – Yorgan dikmek.
shirin: f. Şirin, tatlı. Shirin söz – Tatlı söz. Shirin sözlük – Tatlı sözlü.
shirinxor: f. Tatlıya düşkün.
shirinlik: f.u. Tatlılık.
shirish: Dikme, dikiş.
shirket: a. Şirket. Soda shirkiti – Ticaret şirketi. Sanaet shirkiti – Sanayi şirketi.
shirketchilik: a.u. Ortaklık hali. Dölet bilen xususiler shirketchiligi – Devlet ve özel kişiler ortaklığı.
shirkeyip: f.a. Çok neşeli.
shirne: Balözü, nektar. Üzüm shirnisi – Üzüm balözü.
shirtildaq: Çatırtı, patırtı.
shirtildatmaq: (shirtildimaq'tan) Cıvıldatmak, cırcır ettirmek, çatırdatmak.
shirtildimaq: Çatırdamak.
shiteyze: ç. Sahne, varyete.
shiwir: Fısıltı, fısıldama.
shiwir-shiwir: Fısıltı. Shiwir-shiwir sözleshmek – Fısıldaşmak.
shiwirghan: Kar fırtınası.
shiwirghanliq: Fırtınalı. Shiwirghanliq soghuq – Fırtınalı soğuk.
shiwirlash: Fısıldama.
shiwirlashmaq: Fısıldaşmak.
shiwirlimaq: Fısıldamak.
shiwirlishish: Fısıldaşma.
shodaymaq: Dimdik durmak, çıkmak, dışarı fırlamak, ucu çıkmak.
shoduyush: Dimdik durma, çıkış, dışarı fırlama, ucu çıkma.
shofang: ç. bk. shopang.
shox: f. Yaramaz, afacan, haylaz.
shoxla: ağ. Domates.
shoxlanmaq: f.u. Yaramazlık etmek, numara yapmak.
shoxluq: f.u. Yaramazlık, çapkınlık. Shoxluq qilmaq – Yaramazlık yapmak.
shoxlunush: f.u. Yaramazlmık etme, numara yapma.
shoxshumaq: Çekilmek, gerilemek.
shoxshush: Çekilme, gerileme.
shoxula: ç. Frenk üzümü.
shoköl: ağ. bk. arishang.
shoq: f. bk. shox.
sholugh: ağ. bk. shorluq.
sholuq: ağ. bk. shorluq.
shondaq: ağ. bk. shundaq.
shopang: ç. Rakı fabrikası.
shopqa: ağ. bk. zenjiwil.
shopur: r. Şoför.
shora: Geçme, geçid.
shoralmaq: Emilmek.
shorash: Emme, içine çekme.
shoratquzmaq: bk. shoratmaq.
shoratmaq: (shorimaq'tan) Emdirmek.
shorighuchi: Emen, içine çeken. Qan shorighuchi – Kan içici, kan emen, gaddar, hunhar.
shorimaq: Emmek, içine çekmek.
shorlaq: Tuzlak arazi.
shorlang: Tuzlak arazi.
shorlatmaq: Mutsuz etmek, zor durumda bırakmak.
shorluqluq: Bahtsızlık, mutsuzluk, zavallılık.
shorpa: Çorba.
shorpichi: Çorbacı.
shortan: Turna balığı.
shortang: Tuzlak arazi.
shortangliq: Tuzlak arazi.
shortumshuq: İnatçı adam, harın 2. Kötü, kindar, öfkeli.
shortumshuqluq: İnatçı olma hali 2. Kötülük, kindarlık.
shorughuchi: Emen.
shoruq: Çivi, kafriçe.
shorutush: Emdirme, içine çektirme.
shorwa: bk. shorpa.
shosey: ç. Yeşil salata.
shota: Merdiven, iskele.
shotka: bk. chotka.
showa: Çorba; bk. shorpa. Showa gürüch – Pirinç çorbası.
showichi: ağ. bk. shorpichi.
shoyla: Koyu pirinç çorbası.
shoyna: Kalın keten veya pamuk ipliği.
shwéd: İsveç. Shwéd ayili – İsveç kadını. Shwéd tili – İsveç dili.
Shwéytsariye: İsviçre.
shwéytsariyilik: İsviçreli.
shé'ir: a. Şiir.
shé'iriy: a. Şiirsel. Shé'iriy eser – Şiirsel eser.
shé'iriyet: a. Şiirsel, şiire ait.
shéwe: f. Şive, dialekt, ağız.
shéghil: Kırma taş, çakıllı kum.
shéxil: bk. shéghil.
shéker: f. Şeker. Qum shéker – Toz şeker. Shéker qomush – Şeker kamışı.
shékerlik: f.u. Şekerli.
shékernan: f. Bisküvi.
shékerpélek: f. Tatlı bir kavun türü.
shékersuyu: f.u. Bir kavun türü.
shérikchilik: a.u. Ortaklık. Hökümet bilen xususilar shérikchiligi – Özel ve kamu ortaklığı; Özel ve devlet ortaklığı.
shérikleshmek: Ortak olmak.
shériklik: bk. shérikchilik.
shériklishish: Ortak olma.
shérip: a. Şerif.
shéshildurmaq: (shéshilmaq'tan) Acele ettirmek, sıkıştırmak, şaşırtmak.
shéshildurush: Acele ettirme, sıkıştırma, şaşırtma.
shéshilish: Acele etme, şaşırma.
shéshilmaq: Acele etmek, şaşırmak.
shéshilmay-pishmay: Acele etmeden, şaşırmadan.
shéship-piship: Acele olarak, müstacelen.
shétiq: Sürgün, ishal, emel, dizanteri.
shétil: Şakacı, alaycı.
shétillik: Şaklabanlık; şaka hali. Shétillik qilmaq – Şaka etmek; şaka söylemek.
shéyit: a. bk. shahit.
shöbe: a. Şube. Chaylarda shöbiler kurulmaqta – Oralarda şubeler kurulmakta.
shöhret: a. Şöhret, ün. Shöhret qazanmaq – Şöhret kazanmak. Shöhriti pütün dunyagha tarqalghan – Şöhreti dünyaca bilinmiş.
shöhretlenmek: a.u. Şöhretli olmak.
shöhretlik: a.u. Şöhretli.
shöhretlinish: a.u. Şöhretli olma.
shöhretperest: a.u. İkbalperest, şöhret düşkünü.
shöhretperestlik: a.f.u. İkbalperestlik, şöhret düşkünlüğü.
shöhretsiz: a.u. Şöhretsiz.
shöhretsizlik: a.u. Şöhretsizlik.
shölgey: Tükürük, saly.
shölgeylenmek: Tükürük çıkması; tükürüklü hale gelmek.
shölgeylik: Tükürüklü.
shölümdesh: Tükürükleme, tükürükleş.
shölümdimek: Tükürüklemek.
shöpük: Kabuk. Alma shöpükliri – Elma kabuklan.
shtap: r. Karargah. Shtap bashlighi – Kurmay; erkan-ı harp. Bash shtap – Baş karargah.
shtat: r. Kadro.
shtatliq: r.u. Kadrolu.
shu: Şu. Shu yerde – Şurada. Shu yerge – Şuraya. Shu yerdin – Şuradan. Shu keder – Şu kadar. Shuning bilen – Şununla. Shuning bilen bille – Şununla beraber. Shu seweplik – Şu sebeple. Shu chaghda – Şu zaman, o zaman. Shuning üchün – Şunun için. Shuningdek – Şunun gibi. Shu kemgiche – Şu ana kadar. Shu kün'giche – Şu güne kadar. Shu chaqqiche – Şu ana kadar. Shu arida – Şu arada.
shuar: a. Şiar, slogan.
shuarperest: a.f. Slogan atmayı seven.
shuarperestlik: a.f.u. Slogan atmayı sevme hali.
shughul: a. Meşgul, iş.
shughullandurmaq: a.u. Meşgul etmek.
shughullandurush: a.u. Meşgul etme.
shughullanmaq: a.u. Meşgul olmak.
shughullunush: Meşgul olma.
shuji: ç. Parti sekreteri. Partiye komitéti shujisi – Parti komitesi sekreteri.
shujiliq: ç.u. Sekreterlik. U ülkilik partiye komitétining shujilighi wezipiside bolghan – O eyalet parti komitesinin sekreterlik görevinde bulunmuş.
shukemgiche: Şu ana kadar.
shukemgichilik: Şu ana kadar.
shuquri: ağ. bk. yuqiri.
shuqush: ağ. bk. yuqush.
shul: bk. shu.
shulu: Şoyla.
shuluqlimaq: Dalgalanmak, karışmak, kargaşalık.
shum: İç karartıcı, meşum, uğursuz.
shumbuya: Kavunun köküne çıkan parazit bitki. Qoghunluqni shumbuya basti – Kavunluğu parazit bitki bastı.
shumlanmaq: Heyecanlanmak, telaşlanmak, tedirgin olmak, oynak olmak.
shumluq: Dert, bela, uğursuzluk, afet, felâket.
shumlunush: Heyecanlanma, telaşlanma, tedirgin olma, oynak olma.
shumsha: bot. Eğreltiotu.
shunche: O kadar, şu kadar.
shunchilik: Şu kadar. Shunchilik waxt – İçide şu kadar vakit içinde.
shunchiwala: Şu kadar, o kadar. Néme shunchiwala warqiraysen? – Niye o kadar bağırıyorsun?
shunchuwala: f. bk. shunchiwala.
shunda: Şurada.
shundagh: ağ. bk. shundaq.
shundaq: Şöyle. Shundaq qilip – Şu halde. Shundaq bolsun – Şöyle olsun. Shundaq bolsimu – Şöyle olsa da. Shundaq bolghandila – Sadece şöyle olduğu halde. Shundaqmu? – Şöyle mi?
shundaqche: Şu halde, şöylece.
shundaqla: Şu halde, sadece şöyle, şunun gibi, aynı.
shundaqliqtin: Şöyle olduktan.
shundaqtimu: Şöyle olduğu halde.
shunday: ağ. bk. shundaq.
shundin: Şundan. Shundin tartip – Şundan başlayarak.
shung: Filiz.
shunga: Onun içiendir ki; ondan dolayıdır ki.
shungghuchi: Pike bombardıman uçağı.
shungghumaq: Dalmak.
shungghush: Dalma, dalış.
shungghutmaq: (shungghumaq'tan) Batırmak, daldırmak, banmak.
shungghutush: Batırma, daldırma, banma.
shungqar: Doğan, şahin. Shungqarim – Şahinim.
shunglashqa: Şunun için.
shuningda: Şunda.
shuningdek: Şunun gibi.
shuningdin: Şundan. Shuningdin kéyin – Şundan sonra.
shuninggha: Şuna, şunun için. Shuninggha uxshash – Şuna benzer. Shuninggha uxshash ademler – Şunun gibi adamlar. Shuninggha qarimastin – Şuna bakmadan.
shuningki: Şununki. Bu hem shuningki – Bu da şununki. Shuningkidek – Şununki gibi.
shupurmaq: ağ. bk. yopurmaq.
shura: f. Şura, meclis.
shurdaq: Yara izi, bere.
shurghan: bk. shiwirghan.
shuruq: Tomruk (-ğu), kütük (-ğü).
shuta: bk. shota.
shutu: ağ. bk. shota.
shuwaq: bot. Pelin, akpelin.
shuwede: ağ. Şurada.
shuwedin: ağ. Şuradan.
shuwege: ağ. Şuraya.
shuwurghan: bk. shiwirghan.
shuwurmaq: Süpürmek, kaldırmak (tipi).
shuwurush: bk. shuwurmaq.
shübhe: a. Şüphe. Shübhe qozghimaq – Şüphelendirmek. Shübhige chüshmek – Şüphelenmek. Shübhem bar – Şüphem var. Shübhem yoq – Şüphem yok. Shübhide qalmaq – Şüphelenmek. Méning u kishide shübhem bar – Ben o kişiden şüpheleniyorum. Shek-shübhe – Şüphe.
shübhilen'güch: a.u. İtimatsız, şüpheci.
shübhilendürmek: a.u. Şüphelendirmek.
shübhilendürüsh: a.u. Şüphelendiriş, şüphelendirme.
shübhilik: a.u. Şüpheli. Shübhilik adem – Şüpheli adam. Shübhilik ish – Şüpheli iş.
shübhilinish: a.u. Şüphelenme.
shübhisiz: a.u. Şüphesiz.
shübhisizlik: a.u. Şüphesizlik.
shühret: a. bk. shöhret.
shük-shük: Sakin, sessiz, hareketsiz.
shüklesh: ağ. bk. yüklesh.
shüklük: Sakinlik, sessizlik.
shükür: a. Şükür. Xudagha shükür – Allaha şükür.
shülgey: bk. shölgey.
shülle: ağ. bk. shoyla.
shümdürmek: Saplamak, batırmak.
shümdürüsh: Saplama, batırma.
shümek: Musluk.
shümermek: Emmek, içine çekmek.
shümesh: Emme, emiş, şümimek; bk. shümmek.
shümmek: Emmek, içine çekmek.
shümsheygen: Sırtı hafifçe kamburlaşmış.
shümsheymek: Sırtını hafifçe kamburlaştırmak.
shümsheytmek: Sırtını hafifçe kamburlaştırtmak.
shümshüyüsh: Sırtını hafifçe kamburlaştırma.
shümüdeklesh: Sıvama, çemreme.
shümüdeklimek: Sıvamak, çemremek.
shümürüsh: Emme, içine çekme.
shümüsh: Emme, içine çekme.
shüp-shük: Sakin, sessiz. Shüp-shük olturmaq – Sessiz oturmak.
shüphilenmek: a.u. Şüphelenmek.
shürkünmek: Üşünmek, ürpermek.
shürkünüsh: Üşüme, ürperme.
shürmel: Buz çözümü.
shüwe: ağ. bk. chile.