Eski Türkçe Aslı (Latinize) | Günümüze Aktarımı |
MÜNACÂT | (SON) |
Münâcât eyledi Kul Hâce Ahmed | Münâcât eyledi Kul Hoca Ahmed; |
İlâhi kıl bendengge rahmet | Allah'ım eyle kuluna rahmet. |
| |
Garib Ahmed sözi hergiz karımaz | Garip Ahmed sözü aslâ eskimez; |
Eger yer astığa kirse çirimez | Eğer yer altına girse, çürümez. |
| |
Yene mensûh bolup ol hâr bolmaz | Yine mensuh olup o hâr olmaz; |
Okuğan bendeler bimâr bolmaz | Okuyan bağlılar hasta olmaz. |
| |
Okuğanğa kılurman anda şefkat | Okuyana eylerim orada şefkat; |
Kıyâmet künide kılğum şefâat | Kıyamette eyleyim şefaat. |
| |
Hudâyım kılsa in'âm menge cennet | Allah'ım eylese nasip bana cennet, |
Okuğanlarnı kılurman men şefâat | Okuyanlara eylerim şefaat. |
| |
Tileki her ne bolsa Tengri bergey | Dileği her ne olsa Tanrı vere; |
Muhabbet şevkini könglige salğay | Muhabbet şevkini gönlüne koya. |
| |
Cemâlin körsetip Perverdigarım | Cemalini gösterip Perverdigâr'ım, |
Özin yolığa salsun Bir ü Barım | Kendi yoluna koysun Bir ve Var'ım. |
| |
Hudâyım eylesün mahşerde hurrem | Allah'ım eylesin mahşerde sevinçli |
Kıyâmet kün arığ Zât'ığa mahrem | Kıyamet günü temiz Zâtına sırdaş. |
| |
Duâğa yarı berse her müsülmân | Duaya katılıverse her müslüman, |
Öler vaktda eltgey nûr-ı imân | Ölür vaktinde götürür iman nuru. |
| |
Meni hikmetlerim âlemğe tolğan | Benim hikmetlerim âleme dolan; |
İşitmey her kim ölse kılğay ermân | İşitmeden her kim ölse, eyler arzu. |
| |
Meni hikmetlerim derdlikke dermân | Benim hikmetlerim dertliye derman; |
Kişi boy eltmese ol yolda kalğan | Kişi pay götürmese, o yolda kalan. |
| |
Meni hikmetlerim âlemde destân | Benim hikmetlerim âlemde destan; |
Ruhum, kelse kılur sohbetni bostân | Ruhum gelse, eyler sohbeti bostan. |
| |
Meni hikmetlerim kân-ı hadisdür | Benim hikmetlerim hadis hazinesidir |
Kişi boy eltmese bilgil habisdür | Kişi pay götürmese, bil habistir. |
| |
Meni hikmetlerim talibni rızkı | Benim hikmetlerim talibin rızkı |
Eger çendiki bolsa cürmü fikri | Eğer binlerce olsa cürmü, fikri. |
| |
Meni hikmetlerim fermân-ı sübhân | Benim hikmetlerim Sübhan'ın fermanı |
Okup bilseng heme mana-ı Kur'an | Okuyup bilsen, hepsi Kurân'ın anlamı. |
| |
Meni hikmetlerim âlemde sultan | Benim hikmetlerin âlemde sultan; |
Kılur bir lahzada çölni gülistân | Eyler bir anda çölü gül bahçesi. |
| |
Meni hikmetlerim şevk-i muhabbet | Benim hikmetlerim muhabbetin şevki, |
Közini yaşığa kılğay tahâret | Gözünün yaşına eyleye teharet. |
| |
Namazığa Resûlullâh imâmı | Namazına Resulullah imamı; |
Anı kavmi melâyikler tamâmı | Onun soyu melekler tamamı. |
| |
Şikestelik birle kılğan namâzı | Kırılmışlık ile kıldığı namazı, |
Kabul bolğay anı Hakk'a niyâzı | Kabul olur onun Hakk’a niyazı. |
| |
Meni hikmetlerim âşıkka aytıng | Benim hikmetlerimi âşığa söyleyin |
Dili âine dek sâdıkka aytıng | Gönlü ayna gibi sadıka söyleyin. |
| |
Heme kor u ker ü bâtını gezâf | Tamamı kör, sağır, bâtını boş; |
Tamâm iklimni kezdim tapmadım sâf | Bütün iklimi gezdim, bulmadım sâf. |
| |
Meni hikmetlerim sarrâfğa aytıng | Benim hikmetimi sarrafa söyleyin; |
Hudâyım bâ-kerem Vehhâb'ğa aytıng | Allah'ım, Kerem sahibi Vehhabâ söyleyin. |
| |
Adâlet pâdşahı bir atı sâdık | Adalet padişahı, bir adı sâdık; |
Kılur bir lahzada vaslığa lâyık | Eyler bir anda vaslına lâyık. |
| |
Meni hikmetlerim nâdân işitmes | Benim hikmetlerimi cahil işitmez; |
Dîli köngli kara pendimni almas | Gönlü-kalbi kara, öğüdümü almaz. |
| |
Hatâdın bi-haber Allâh'ğa münkir | Hatadan habersiz; Allah’a inkarcı |
Edebsiz bi-edeb dünyâda bi-pir | Edepsiz, hayasız, dünyada pirsiz. |
| |
Hatını bitse her kim nesr bitsün | Yazısını yazsa her kim, nesir yazsın; |
Veli nesri bitip maksudğa yetsün | Nesirle yazarak maksada yetsin. |
| |
Dini imânı yok İslâmı veyran | Dini, imanı yok, İslâmı viran; |
Kıyâmet tangı atsa yolda kalğan | Kıyamet tanı atsa, yolda kalan. |
| |
Pir-i kâmilni körmey şeyh-i Sen'ân | Pir-i kâmil’i görmeden Şeyh-i Şan'an, |
Hudâ kılmas kabûl okusa Kur'an | Allah eylemez kabul, okusa Kur'an. |
| |
Özini şeyh alur kölbârı hâli | Kendini şeyh sanır, torbası boşmuş; |
Yigirme beşke yetmey anı ali | Yirmi beşe yetmeden onun yaşı. |
| |
Nasihatlar kılur pir ü cevannı | Nasihatlar eyler yaşlı ve gence; |
Özi fehm etmeyin yahşı yamannı | Kendisi ayırd etmeden iyi-kötüyü. |
| |
Alarnı sözleri zalimi zaldur | Onların sözleri zalimi saldır, |
Şeriat ehli bu eldin hicaldur | Şeriat ehli bu gibilerden utanır. |
| |
İnansun dep munı bir neçe bi-akl | İnansın diye bunu bir nice akılsız |
Kılurlar evliyâlardın munı nakl | Eylerler velilerden bunu nakil. |
| |
Koyup dâmın güzergâhlarğa bi-pir | Koyup tuzağını geçitlere pirsiz. |
Tili mekr ü hile kılğanı tezvir | Dili yalan ve hile, yaptığı tezvir. |
| |
Anı mekri erür şeytândın a'lâ | Onun hilesi olur şeytandan üstün |
Kobar yüzi mahşerde tangla | Kalkar yüzü kara mahşerde tanla. |
| |
Alarnı körmengiz yüzini hergiz | Onların görmeyin yüzünü asla |
Anıng dek lanetidin eyleng perhiz | Onun gibi lânetliden eyleyin perhiz. |
| |
Zebân-ı hâl ile amânı ayttım | Hal dili ile ben görmezi söyledim |
Hakikat söz birle câhilni sögtim | Hakikat söz ile cahili çekiştirdim. |
| |
Eger âlim bolsa cânım tasadduk | Eğer alim olsa, canım sadaka |
Dürr ü gevher sözümni işitip ok | İnci ve cevher sözümü işitip anla. |
| |
Dürr ü gevher sözin âlemge saçsa | İnci ve cevher sözünü aleme saçsa, |
Okup oksa kelâm-ı Haknı açsa | Okuyup anlasa, Hakk'ın kelamı'nı açsa. |
| |
Oşal âlimge cân kurbân kılurman | O âlime can kurban eylerim; |
Tamâmî hânumân ihsân kılurman | Bütün ev-barkımı ihsan kılarım. |
| |
Kanı âlim kanı âmil yârânlar | Hani âlim, hani amel işleyen dostlar? |
Hudâdın sözlese siz cân beringler | Allah'dan söz etse, siz can veriniz. |
| |
Çın âlim yastukın taştın yarattı | Gerçek âlim yastığını taştan yaptı |
Nime oktı anı âlemğa ayttı | Ne anladı onu âleme söyledi. |
| |
Özini bildi erse Hakk'nı bildi | Kendini bildi ise, Hakk'ı bildi; |
Hudâdın korktı yu insafğa keldi | Allah'dan korktu ve insafa geldi. |
| |
Meni hikmetlerim dânâ işitsün | Benim hikmetlerimi bilgin işitsin; |
Sözüm destân kılıp maksudga yetsün | Sözümü destan eyleyip maksada yetsin. |
| |
Meni hikmetlerim feri yu kavli | Benim hikmetlerim fiili veya kavli |
Dili könglide bolsa, zikri Mevli | Kâlbi gönlünde olsa Mevla’nın zikri. |
| |
Meni hikmetlerim bir pîr-i kâmil | Benim hikmetlerim bir pir-i kâmil; |
Kayu bende Hudâğa bolsa mâyil | Hangi kul Allah'a olsa mail. |
| |
Meni hikmetlerim hoblarga aytıng | Benim hikmetlerimi çok kişilere söyleyin |
Dua tekbir kılıp rahmetge batıng | Dua-tekbir eyleyip rahmete batın. |
| |
Meni hikmetlerin pîr-i zeberdest | Benim hikmetlerim kudretli bir pir; |
İşitkenler bolur bi-huş u sermest | İşitenler olur sarhoş ve şuursuz. |
| |
Tiring bolsa cehânda hâr bolmaz | Diri olsa cihanda hâr olmaz; |
Okuğan bendeler bimâr bolmaz | Okuyan bağlılar hasta olmaz.. |
| |
Kıyâmetde anga hâdi bolurman | Kıyamette ona yol gösterici olurum; |
Eger derdlig bolsa dâru bolurman | Eğer dertli olsa, dermanı olurum. |
| |
Eger yüz yıl ömr körse karımaz | Eğer yüz yıl gösterici olurum |
Eger yer astığa kirse çirimez | Eğer yer altına girse, çürümez. |
| |
Hudâ kılğay anı duzahdın âzâd | Allah eyleye onu cehennemden âzad; |
Behişt-i câvidânda eylegey şâd | Ebedi cennetinde eyleye şâd. |
| |
Eğer hikmet okusa eyyühennas | Eğer hikmet okusa insanlar |
Erür ferzend menge ol talib-i has | Olur oğul bana o has talib. |
| |
Eşitip hikmetimni goşğa alğan | İşitip hikmetimi kulağa alan |
Atâ kılğay öler vaktıda imân | Armağan eyler ölür vaktinde iman. |
| |
Yesevi hikmetin dânâ işitsün | Yesevi, hikmetini bilgin işitsin; |
İşitgenler hemme maksudga yetsün | İşitenler bütün maksada yetsin. |
| |
Cevâhir kânıdın bir nükte alsun | Mücevher hazinesinden bir parça alsın; |
İşitmegen barı hasretde kalsun | İşitmeyen hepsi hasrette kalsın. |
| |
Kişi hikmet işitse cânı birle | Kişi hikmet işitse canı ile, |
Çıkar canı anı imânı birle | Çıkar canı onun imanı ile. |
| |
Kulakğa almağay bu sözni nadân | Kulağa almazsa bu sözü cahil |
Anı âdem deme ol cins-i hayvân | Ona insan deme; o hayvan soylu. |
| |
Hudâyım sözidin çıkkan bu hikmet | Allah'ım sözünden çıkan bu hikmet, |
İşitkenge yağar bârân-ı rahmet | İşitene yağar rahmet yağmuru. |
| |
Meni hikmetlerim kim tutsa mehkem | Benim hikmetimi kim tutsa sıkı |
Hudâ kılğay anı elbette bi-gam | Allah eyleye onu elbette gamsız. |
| |
Kirer cennet içige şad u handân | Girer cennet içine şen-şakrak |
Hudâyım eylegey mesrur u şâdân | Allah'ım eyleye sevinçli ve neşeli. |
| |
Meni hikmetlerim Hak'nı senâsı | Benim hikmetlerim Hakk'ın övgüsü |
Muhabbet ehlini derdi devâsı | Muhabbet ehlinin derdinin devası. |
| |
Meni hikmetlerim kend u aseldür | Benim hikmetlerim şeker ve baldır |
Hemme sözler içinde bi-bedeldür | Bütün sözler içinde baha biçilmezdir. |
| |
Meni hikmetlerim inâm-ı Allah | Benim hikmetlerim Allah'ın nimeti |
Seher vaktda dese "estağfirullah" | Seher vaktinde dese, "estağfirullah". |
| |
Anı şeytân-lâin tutmas yolını | Onun lanetli şeytan tutmaz yolunu; |
Muhammed Mustafa alğay kolını | Muhammed Mustafa alır elini. |
| |
Peygamber ümmetim deb mehri tavlar | Peygamber ümmetim deyip mehri ister |
Azazilni Hüdayım özin kavlar | Şeytanın Allah'ım kendisini yakalar. |
| |
Meni hikmetlerim derdsizge aytmang | Benim hikmetlerimi dertsize söylemeyin; |
Bahâsız gevherim nâdânğa satmang | Baha biçilmez cevherimi cahile satmayın. |
| |
Yesevi hikmetin kadrine yetkil | Yesevi hikmetinin değerini anla, |
Hum-ı ışkdın meyni bir katre tatkıl | Aşk küpünden meyi bir damla tad. |
| |
Hum-ı ışkdın kişi bir katre tatgay | Aşk küpünden kişi bir damla tadınca |
Hüdanı vaslıga bir yola batgay | Allah'ın vaslına bir yola batar... |