Eski Türkçe Aslı (Latinize) | Günümüze Aktarımı |
HİKMET-96 | |
Tınmay âşık Hû derler Hudâyığa yalbarıb | Dinmeden âşıklar Hu derler Allah'ına yalvarıp; |
Yürür anı ışkıda keçe kündüz sarğarıb | Yürür O'nun aşkında, gece gündüz sararıp. |
Zâr yığlatıp âşıknı ışk elkide Hudâyım | Çok ağlatıp âşıkı aşk elinde Allah'ım |
Işk yolıda melâmet anga körür münâsib | Aşk yolunda melâmeti ona görür münasip. |
| |
Mansur bir kün yığladı erenler rahm eyledi | Mansur bir gün ağladı, erenler rahm eyledi, |
Çilten şerbet içürdi Mansur'ğa mehrin salıb | Kırklar şerbet içirdi Mansur'a değerini koyup |
| |
Mansur aytur "Ene'l-Hak" erenler işi berhak | Mansur der " Ene'l-Hak' ; erenler işi doğru; |
Mollâlar aytur nâhak könglige yaman alıb | Mollalar der: "Doğru değil" gönlüne kötü gelip |
| |
Aytmağıl "Ene'l-Hak" dep "kâfir boldıng Mansûr" dep | Söyleme "Ene'l-Hak", "kâfir oldun Mansur"deyip |
Kur'an içre buldur dep öltürdiler taş atıb | “Kur’an içinde budur" deyip, öldürdüler taş atıp. |
| |
Bilmediler mollalar "Ene'l-Hak"nı manâsın | Bilmediler mollalar "Enel-Hakk'ın mânasını |
Kâl ehliğe hâl ilmin Hak körmedi münâsib | Zahir ehline hâl ilmini Hakk görmedi münasip. |
| |
Rivâyetler bitildi hâlin anı bilmedi | Rivayetler yazıldı, halini onun bilmedi, |
Mansûr dek evliyânı koydılar dârğa asıp | Mansur gibi veliyi koydular dârağacına asıp. |
| |
Bigâne dep mollâlar Şeyh Mansur'nı öltürdi | "Sapık"deyip mollalar Şeyh Mansur'u öldürdü; |
Kâfir dep öltürdiler üç yüz molla talaşıp | "Kâfir" deyip öldürdüler üç yüz molla savaşıp. |
| |
Külin kökke savurdı atıp deryâğa saldı | Külünü göğe savurdu, atıp denize saldı, |
Zevk deryası mevc urdı aktı deryâ kaynaşıb | Zevk denizi dalgalandı, aktı deniz kaynaşıp. |
| |
Oşal küni ul deryâ kıldı efğan vâveylâ | İşte o gün o derya eyledi feryad-figan |
Aşıklarga Hudâyâ kılğıl didârıng nasib | Aşıklara Allah'ım eyle cemalini nasip. |
| |
Efsânedür şeriat ferzânedür hakikat | Rivayettir şeriat, hikmettir hakikat, |
Dürdânedür tarikat aşıklarğa münâsib | Mücevherdir tarikat, âşıklara münasip. |
| |
Halk-ı âlem yığıldı Mansûr dep feryâd kıldı | Alem halkı yığıldı, Mansur deyip feryad eyledi |
Mansûr'nı yârânları kaldı anda yığlaşıb | Mansur'un dostları kaldı orada ağlaşıp |
| |
Tevbe kılğıl Hâce Ahmed bolğay Hakdın inâyet | Tevbe eyle Hoca Ahmed, ola Hakk'tan inayet, |
Yüz ming veliler ötti sırrı sırga ulaşıb | Yüz bin veliler geçti sırrı sırra ekleyip. |