Eski Türkçe Aslı (Latinize) | Günümüze Aktarımı |
HİKMET-36 | |
Muhammedni biling zâtı arabdur | Muhammed'in bilin zatı Arabtır |
Tarîkatnı yolı külli edebdür | Tarikatın yolu bütün edeptir. |
| |
Hakîkat bilmegen âdem emesdür | Hakikat bilmeyen insan değildir |
Bilingsiz hiç nimege ohşamasdur | Biliniz hiçbir şeye benzemezdir. |
| |
Biling bîçün erür hem biçugune | Bilin bi-çün olur hem bi-çigüne; |
Va bi- şübhe erür hem bînemüne | Va bi-şübhe olur hem bi-nemune |
| |
Kahrlansa kılur yer birle yeksân | Kahırlansa, eyler yer ile yeksan; |
Boladur zelzele yer birle âsmân | Olmakta zelzele yer ile gökler. |
| |
Rahim kılsa bilingiz rahmeti bar | Rahmet eylese, biliniz, rahmeti var; |
Berür bolsa tügenmes ni'meti bar · | Verir olsa, tükenmez nimeti var. |
| |
Muhammedni sıfat kılsam kemîne | Muhammed'i tarif eylesem kemine, |
Anasını atı bilgil Amine | Anasının adı bil Amine: |
| |
Atası atı Abdullâh ikendür | Babasının adı Abdullah'tır |
Anadın toğmayın ölgen ikendür | Anadan doğmadan ölmüştür. |
| |
Muhammed'ni babası saklağandur | Muhammed'i dedesi korumuştur |
Yalangaç açlarnı yoklagandur | Çıplak açları yoklayandır. |
| |
Babasın bilingiz Abdulmuttalib | Dedesi biliniz Abdulmuttalib; |
Köngülde saklagaysız yahşı bilip | Gönülde saklayınız iyi bilip. |
| |
Babasını atası erdi Hâşîm | Dedesinin babası idi Hâşim; |
Eşitkende akadur közde yaşım | İşitince akmakta gözde yaşım. |
| |
Biling törtünçisidür Abdulmenâf | Biliniz dördüncüsüdür Abdulmenaf; |
Alarnı bilse her kim könglidür sâf | Onları bilse her kim, gönlüdür sâf. |
| |
Resûlnı bilse her kim tört puştın | Rasûl'un bilse her kim dört ceddini, |
Kıyâmetde kezer sekiz behiştin | Kıyamette gezer sekiz cennetini |
| |
Babası yetti yaşıda ölüpdür | Babası yedi yaşında ölmüştür; |
Resûlnı emmesige beripdür | Rasül'u amcasına vermiştir. |
| |
Ebû Tâlib Ali'ni atasıdur | Ebu Tâlib Ali'nin babasıdır; |
Kamuğ arabîlerni kettesidür | Bütün Arabların büyüğüdür. |
| |
Ebû Tâlib boladur iş başıda | Ebu Talib olmakta iş başında, |
Muhammed olturur dâyim kaşıda | Muhammed oturur daima karşısında |
| |
Muhammed'ni yaşı on yetti boldı | Muhammed'in yaşı on yedi oldu; |
Ki ol vaktda Hadîce anı kördi | Ki o vakit Hatice O'nu gördü. |
| |
Muhammed'ni biling kim misl-i şunkar | Muhammed'i bilin ki şahin misali |
Hadîce anı körüp boladur zâr | Hatice O'nu görüp olmakta ağlamaklı |
| |
Hadîce könglide anı süyedür | Hadice gönlünde O'nu sevmektedir |
Muhammed ışkıda içi küyedür | Muhammed aşkında içi yanmaktadır. |
| |
Keçe kündüz tiler anı Hudâ'dın | Gece gündüz diler O'nu Allah'tan; |
Bilingiz âkıbet taptı murâdın | Biliniz sonunda buldu muradın. |
| |
Körüngizler Hudânı şivesini | Görünüz Allah'ın işini |
Muhammed bakğan iken tüvesîni | Muhammed bakmakta iken devesini, |
| |
Hadîcege Resûl çâker bolupdur | Hadice'ye Rasul çâker olmuştur, |
Bu bâis birle bil anı alıpdur | Bu sebeple bil sen O'nu almıştır. |
| |
Hadiceni Hudâ bahtın açıpdur | Hadice'nin Allah bahtını açmıştır; |
Resûlnı başığa dürler saçıpdur | Rasul'un baçına inciler saçmıştır. |
| |
Resûlnı yaşları kırkka yetipdür | Rasul'un yaşları kırka varmıştır, |
Ki andın song Hudâ'dın vahiy yetipdür | Ki ondan sonra Allah'dan vahy yetmiştir. |
| |
Ki andın song Muhammed boldı pâdşah | Ki ondan sonra Muhammed oldu sultan |
Resülnı könglide yâr boldı Allah | Rasul'un gönlünde yâr oldu Allah. |
| |
Muhammed işini Allah bitürdi | Muhammed işini Allah yazdırdı; |
Halâyık barçası imân keltürdi | İnsanların hepsi iman getirdi. |
| |
Resûlnı başıda boldı emmame | Rasul'un başında oldu imâme; |
Kemâl taptı ottuz üç ming sahâbe | Kemal buldu otuz üç bin sahabe. |
| |
Resûlğa barçası hizmet kıladur | Rasul'a hepsi hizmet eylemektedir |
Edeb birle yörüp izzet kıladur | Edep ile yürüyüp izzet eylemektedir |
| |
Resul aldığa bir yetîm kelipdür | Rasul önüne bir yetim gelmiştir |
Garîb ü mübtelâmen dep aytıpdur | Garip ve müptelâyım deyip söylemiştir. |
| |
Rahim kıllı Resul anı hâliğe | Rahim eyledi Rasul onun haline; |
Tilegenin anı berdi kolığa | Dileğini onun verdi eline. |
| |
Resûl aydı anga men hem yetîmmen | Rasul dedi ona: "Ben de yetimim; |
Yetimlikde garîblikde yetipmen | Yetimlikte, gariplikte yetişmişim." |
| |
Muhammed aydılar her kim yetîmdür | Muhammed dediler: "Her kim yetimdir, |
Bilingiz ol meni hâs ümmetimdür | Biliniz, o benim has ümmetimdir." |
| |
Yetîmni körsengiz ağrıtmangızlar | Yetimi görseniz, incitmeyiniz; |
Garibni körsengiz dağ etmengizler | Garibi görseniz, dağ etmeyiniz. |
| |
Yetimler bu cehanda har ekendür | Yetimler bu cihanda ezilmiştir |
Gariblerni işi düşvar ekendür | Gariplerin işi zordur.. |
| |
Garîblerni işi dâyim sülukdur | Gariplerin işi daima riyazettir |
Tirig ermes gârîb misl-i ölügdür | Diri değil, garip ölü gibidir. |
| |
Hudâ'yığa ğaribler belgülügdür | Allah'a garipler bellidir |
Gâribni erte ahşam sorgulugdur | Garibi sabah akşam sormuştur. |
| |
Sıfat kalsam Ali şir-i Hudâdur | Tarif eylesem, Ali Allah'ın arslanıdır |
Ki şemşir birle kâfirni kıradur | Ki kılıç ile kâfiri kırmaktadır. |
| |
Kâfirlerni kılur imârığa da'vet | Kâfirleri eyler imana dâvet; |
Beredür her zamân islâmğa kuwet; | Vermektedir her zaman İslâm'â kuvvet. |
| |
Ki mü'min bolğanın alıp keledür | Ki mümin olanını alıp gelmektedir; |
Kabül kılmağanın çapıp keledür | Kabul kılmayanını kırıp gelmektedir. |
| |
Ki şemşîr kolğa alıp minse düldül | Ki kılıç ele alıp binse Düldül'e |
Tüşedür kavm-i kâfirlerge ğulğul | Düşmektedir kâfirler kavmine velvele |
| |
Kolıdağı yerağı zülfikârı | Elindeki silahı Zülfikar'ı, |
Çapuşkanda uzalur kırk karı | Savaşanda uzar kırk arşın. |
| |
Ali'ni bar idi on sekiz oğlı | Ali'nin var idi on sekiz oğlu; |
Anı her kaysısıdur kette tuğlı | Onun her hangisidir büyük tuğlu, |
| |
Alî Islâm üçün kanlar yutadur | Ali İslam için kanlar yutmaktadır; |
Ki İslâm tuğını mehkem tutadur | İslam'ın tuğunu sıkı tutmaktadır. |
| |
Hâce Ahmed bil garîblikke tüşüpdür | Hoca Ahmed bil garibliğe düşmüştür |
Resul evlâdığa sözler katıpdur | Rasul evladına sözler katmıştır |